27 Aralık 2017 Çarşamba

Sayın Başbakanım Basınımızda yer alan son K.H.K. ile ülke genelinde 1 milyon kişiye daimi kadro verileceği bildirilmiştir. Bu 1 milyon kadroya yerleştirilecek taşeron personel ile ilgili bilindiği üzere tüm Belediyelerimizde BİT dediğimiz Belediye İktisadi teşekküllerinde hali hazırda çalışan personellerin yararlanıp yararlanmayacağı belirtilmemiştir.

1702000202 Başvuru Detayı

Sayın Başbakanım 
Basınımızda yer alan son K.H.K. ile ülke genelinde 1 milyon kişiye daimi kadro verileceği bildirilmiştir. Bu 1 milyon kadroya yerleştirilecek taşeron personel ile ilgili bilindiği üzere tüm Belediyelerimizde BİT dediğimiz Belediye İktisadi teşekküllerinde hali hazırda çalışan personellerin yararlanıp yararlanmayacağı belirtilmemiştir. Şöyle ki : 
a. Belediyelerimizin hepsi bir şirket kuruyor. Belediyelerimiz kendi dairelerinden bir müdür göreve atıyor Bu şirketleri belediyemiz çalıştırıyor. Bu şirketlerin % 99 belediyeye ait % 1 i diğer kişilere ait olup tüm gelirleri Belediyemiz Daire Başkanlığı aracılığı ile Belediyelerimize akmaktadır. Bu şirketlerimizde ki elemanlar ile ilgili tüm hukuk, adli işlemleri yine Belediyelerimizin hukuk birimleri tarafından hesap sormaktadır.. Ve yine bu şirketlere Belediyelerimiz eleman yerleştirmektedir. Bu nedenle çalışanlarının tümü özel şirkette Tüzel kişilik gözükmektedir. 
b. Belediyelerimizin bu şirketleri tüzel kişilik olarak gözükmekte olup bu son K.H.K. ile kadro alıp alamayacakları hakkında bir açıklama mevcut değildir. Bu nedenle bu şirketlerde çalışanların kadro alamadıkları takdirde bu şirketlerde çalışanların haklarının kaybı söz konusu olacaktır. Son çıkan K.H.K. ile belediyelerimiz şirket Belediye İktisadi Teşekküllerinde (BİT) 400 Bin kişinin kadrosuz olması ve hak kayıbı oluşacaktır. 

Sayın Başbakanım hepimiz biliyoruz ki Tüm Belediyelerimiz gelir yaratmak amacıyla bir sürü şirketler kurup eleman çalıştırmaktadır. Bu şirketlerin hisseleriin % 99'a yakının Belediyelerimize aittir. Bu şirketlerden gelir elde eden belediyelerimiz bu şirketlerde tüzel kişilik oluşturmaktadır. 
Sayın Başbakanım şimdi soruyorum Zatı alinize buralarda çalışan yüz binlerce insanın bu kadrodan yararlanmaları gerekmez mi? Aksi takdirde insan haklarına aykırı bir durum teşkil etmez mi? 
Bu teşekküllerde çalışan insanlar kimisi tuvaletçi, kimisi, garson, kimisi işletme sorumlusu v.s görevlerde bulunmaktadır. Buraların gelirleri yine başlarında Belediyelerin atadığı bir kendi müdür elemanları ile belediyelerimize akmaktadır. Mesela Samsun belediyesi olarak düşünelim. Her işletmesinde yüzlere yakın eleman çalıştırmaktadır.. Tüm gelirleri Belediye personeli düzenli olarak işletmelerden toplayıp Belediye kasasına koymaktadırlar. Bu gelirler Belediye tarafından toplanıp kullanılıyorsa bunun neresi tüzel kişiliktir? 
Peki Belediyelerimiz Devletimize bağlı bir kuruluş değil midir? Bunun neresi taşeronluktur? Şimdi bu kadrolara alınmadıkları takdirde buralarda çalışan yüz binlerce çalışanımıza haksızlık edilmeyecek midir? 
Sayın Başbakanım bir vatandaş olarak söz konusu çalışanlarımız adına bu adaletsizliğin oluştuğunu gördüm. Bu nedenle giderilmesi için Zatı alinize başvuruyorum. Tüm belediyelerimizin işletmelerinde çalışan elemanlar adına bu hukuksuzluğun, adaletsizliğin, insan hakları kaybının giderilmesi için emirlerinize arz ederim. 

Başvuru hareketleri için tıklayınız.

 28.12.2017 01:36 tarihinde internet üzerinden başvuru alındı.

23 Aralık 2017 Cumartesi

Kur'an-ı Kerimi gözüyle okuyan yazılarını görür, Kur'an-ı Kerimi aklı ile okuyan ilmi görür, Kur'an-ı Kerimi kalbi ile okuyan Aşkı görür, Kur'an-ı Kerimi ruhu ile okuyan Rab'bini görür, Kur'an-ı Kerimi boş kafa ile okuyan da şeytanını görür.....

Kur'an-ı Kerimi gözüyle okuyan yazılarını görür,
Kur'an-ı Kerimi aklı ile okuyan ilmi görür,
Kur'an-ı Kerimi kalbi ile okuyan Aşkı görür,
Kur'an-ı Kerimi ruhu ile okuyan Rab'bini görür,
Kur'an-ı Kerimi boş kafa ile okuyan da şeytanını görür.....

İnsan bana ne diyemiyor. Mesele işte burada. Sen vatanını milletini düşünür mücadele ederken vatandaş da cebini, ve ya bana bir şey olursa yı düşünerek hiç bir mücadele etmeden sessizliğe bürünürler. Bakmışsın ki sen tonlarca yüklü ağırlığı gönüllü olduğun için vatan ve millet için yüklenirken vatandaş da korkudan sessizliğe bürünerek, kimisi bu akıntıya kulaç atarak.bir şekilde işini halledip malı götürmeyi ya da fırsatları ganimet bilip kesesini ve istikbalini kurtardığını ya da kurtaracağını düşünüyor. Fark burada işte.

İnsan bana ne diyemiyor. Mesele işte burada. Sen vatanını milletini düşünür mücadele ederken vatandaş da cebini, ve ya bana bir şey olursa yı düşünerek hiç bir mücadele etmeden sessizliğe bürünürler.
Bakmışsın ki sen tonlarca yüklü ağırlığı gönüllü olduğun için vatan ve millet için yüklenirken vatandaş da korkudan sessizliğe bürünerek, kimisi bu akıntıya kulaç atarak.bir şekilde işini halledip malı götürmeyi ya da fırsatları ganimet bilip kesesini ve istikbalini kurtardığını ya da kurtaracağını düşünüyor.
Fark burada işte.
Kur'an-ı Hakim'e bakın bir çok kavimin helâkın da kendini sözde müslüman ve Allah'a yakın olduğunu zanneden, bana ne diye sesini çıkarmayanların da helak olduklarını görürsünüz.
.................................... Peki adalet nedir? Adaletin tesis edilmesi nasıl olacaktır.....
nokta..

Bu tükenmişlik sendromu böyle menem bir şey......... Şu Amerika yıllardır dostu düşmana kıydırdı. Müslüman toplulukların yanı sıra gelişmekte olan ülkelere kuduz köpekler gibi saldırdılar. Bu hep böyle gidecek zannettiler. Ama şunu bir türlü akıllara getirmediler. Her çıkışın bir inişi vardır. Allah'ın c.c. adaletini unuttular. Çok değil 5 sene sonra Amerika bir daha bu rüyaları çok az görür. Allah c.c Kur'an-ı Kerimde güçlü olmanın şartlarından birisi olarak AKIL'ı işaret ediyor. AKIL'ı iyi kullanan topluluklar ayakta kalacak. Bitti ... Amerika ve İngiliz zihniyetli kan emiciler. Her şey buraya kadardı.

Bu tükenmişlik sendromu böyle menem bir şey.........
Şu Amerika yıllardır dostu düşmana kıydırdı. Müslüman toplulukların yanı sıra gelişmekte olan ülkelere kuduz köpekler gibi saldırdılar.
Bu hep böyle gidecek zannettiler. Ama şunu bir türlü akıllara getirmediler. Her çıkışın bir inişi vardır. Allah'ın c.c. adaletini unuttular. Çok değil 5 sene sonra Amerika bir daha bu rüyaları çok az görür.
Allah c.c Kur'an-ı Kerimde güçlü olmanın şartlarından birisi olarak AKIL'ı işaret ediyor. AKIL'ı iyi kullanan topluluklar ayakta kalacak.
Bitti ...
Amerika ve İngiliz zihniyetli kan emiciler.
Her şey buraya kadardı.
...Yeni Dünya şekilleniyor. Bu yeni kurulacak Dünya'da yer almak istiyorsak iç ve dış politikada dimdik ayakta durmamız gerek..Ekonomimizin ve eğitim sistemimizin güçlü olmasının yanı sıra teknolojide de çok ilerde olmamız gerekiyor.
Tabi ki güçlü liderlere de ihtiyaç var.
Tabiiki iş AKIL'ı iyi kullanmak da bitiyor.....
Çok çalışmalıyız çok.... Çocuklarımızı okutmamız gerek.
Halkımızın refah seviyesini artırmalıyız. Teknolojide ilerlemeliyiz. Güçlü olmamız için AKLI iyi kullanmamız gerek.
Güçlü iç ve dış politikalarla geleceğimize yön vermemiz gerek.

19 Aralık 2017 Salı

Sayın Başbakanım; Son bir kaç yıldır ülkemizde S:G.K sağlık ödemelerinde ilaç savurganlığının arttığı basın yayın organları organları sayesinde öğrenmekteyiz. Bu konuda ilaç savurganlığını artıran etkenlerden birisi de E Raporlu ilaçların MEDULA takip sistemi programı nedeniyle oluşmaktadır. Konuyu açayım: Bunu hekimlerimiz daha iyi bilir. Ben şeker hastasıyım, ve ya tansiyon hastasıyım. Ya da kalp hastasıyım. Düzenlenen reçetede kullanılan x ilacın kullanım üst sınırı var. Misal x ilac raporda günlük kullanılan üst sınırı günde 3X2 şeklinde olsun. Bedenden bedene ve hastalığının seyrine göre bu ilaç kullanımı değişim gösterir. Raporlu ilacı kullananın günlük ilaç sarfiyatı hekimin 1 yada 2 haftalık ilacın kullanım periyoduna ve ilacın tam etkili kıldığı doza ve bedene istenen etki derecesine göre doz ayarlanmaktadır. Ya azaltılır ya da çoğaltılır. Bu hastanın hekimince 1-2 haftalık kontrollerle sağlanmaktadır. Şöyle ki : Hastanın 1-2 haftalık kontrolleri neticesinde şekillenen ilaç günlük kullanım doz miktarı ile raporda ki 3x2 miktarı bazı hastaların hastalığının hafif seyretmesi nedeniyle günlük ilaç kullanım dozu 3x1 olabilmektedir. Bu demek değildir ki tüm hastaların ki 3x1 olsun. Bazı hastaların gerçekten ağır seyreden 3x2 de kafi gelmeyebilir. Ya da sonradan hekimimizin 1-2 hafta kontrolü sonucu ayarladığı 3x1 doz da bazen tekrar raporda belirtilen 3x2 sistemine de çıkabilmektedir. Burada benim bir diyabet ve kalp-tansiyon hastası olarak önerim şudur: Benim gibi hastalar bu bilgisayarlı ilaç takip sistemi nedeniyle tam doz mecburi yazdırıyoruz. Çünkü ilacın hastalığımızın seyrinin bir şekilde artması ya da azalması nedeniyle bilgisayar sisteminde ilacın dozunun otomatik düşmesi sonucu ilaç sarfiyatı savurganlık tam bu esnada oluşmaktadır. Hastalığın seyri günlük yaşantı şartlarımıza bağlı olarak ilaç kullanımımız artmakta ya da azalmaktadır. Bu şartlar aile ekonomimizin bozulması, yada aile içi muhtelif sorunlar olarak belirtebiliriz. İşte bu hastalığın seyri günlük yaşantı şartlarımıza bağlı olarak ilaç dozu her raporlu hasta da artmaktadır. (Eksilen de olabilir bu dikkate alınmalıdır) Otomatik ilaç takip sistemi nedeniyle artan ilaçları kullansanız reçete yazdırmasanız SGK bu takip proğram sistemi nedeniyle hasta hakkında düzenlenen raporu iptal ya da yenileme sorununu ortaya çıkarmaktadır. Yeniden rapor çıkartmanın külfeti ve ithal olması sonra bulamama da söz konusu olduğundan rapor geçerlilik süresi 1 yıla indirildiğinden en üst sınırı yazdırayım elimde bulunsun yeniden rapor çıkartırken ilaçsız kalmayayım düşüncesi hakimdir. Ben artan ilacımı kullanmaya devam ederken yeniden reçete ile yazdırdığım ilaçları tekrar hekimime vererek bazı hastalara o artan ilaçların doktoruma götürüp vererek ilaçların diğer hastalara kullanımına sunmaktayım. Bu ilaç savurganlığının azalmasında bir raporlu hasta olarak çözüm önerim şudur:

#1701938740 Başvuru Detayı
Başvuru Tarihi:
Başvuru Yolu:
Başvuru Tipi:
Sayın Başbakanım;
Son bir kaç yıldır ülkemizde S:G.K sağlık ödemelerinde ilaç savurganlığının arttığı basın yayın organları organları sayesinde öğrenmekteyiz. Bu konuda ilaç savurganlığını artıran etkenlerden birisi de E Raporlu ilaçların MEDULA takip sistemi programı nedeniyle oluşmaktadır.
Konuyu açayım:
Bunu hekimlerimiz daha iyi bilir. Ben şeker hastasıyım, ve ya tansiyon hastasıyım. Ya da kalp hastasıyım. Düzenlenen reçetede kullanılan x ilacın kullanım üst sınırı var. Misal x ilac raporda günlük kullanılan üst sınırı günde 3X2 şeklinde olsun. Bedenden bedene ve hastalığının seyrine göre bu ilaç kullanımı değişim gösterir. Raporlu ilacı kullananın günlük ilaç sarfiyatı hekimin 1 yada 2 haftalık ilacın kullanım periyoduna ve ilacın tam etkili kıldığı doza ve bedene istenen etki derecesine göre doz ayarlanmaktadır. Ya azaltılır ya da çoğaltılır. Bu hastanın hekimince 1-2 haftalık kontrollerle sağlanmaktadır.
Şöyle ki :
Hastanın 1-2 haftalık kontrolleri neticesinde şekillenen ilaç günlük kullanım doz miktarı ile raporda ki 3x2 miktarı bazı hastaların hastalığının hafif seyretmesi nedeniyle günlük ilaç kullanım dozu 3x1 olabilmektedir. Bu demek değildir ki tüm hastaların ki 3x1 olsun. Bazı hastaların gerçekten ağır seyreden 3x2 de kafi gelmeyebilir. Ya da sonradan hekimimizin 1-2 hafta kontrolü sonucu ayarladığı 3x1 doz da bazen tekrar raporda belirtilen 3x2 sistemine de çıkabilmektedir.
Burada benim bir diyabet ve kalp-tansiyon hastası olarak önerim şudur:
Benim gibi hastalar bu bilgisayarlı ilaç takip sistemi nedeniyle tam doz mecburi yazdırıyoruz. Çünkü ilacın hastalığımızın seyrinin bir şekilde artması ya da azalması nedeniyle bilgisayar sisteminde ilacın dozunun otomatik düşmesi sonucu ilaç sarfiyatı savurganlık tam bu esnada oluşmaktadır. Hastalığın seyri günlük yaşantı şartlarımıza bağlı olarak ilaç kullanımımız artmakta ya da azalmaktadır. Bu şartlar aile ekonomimizin bozulması, yada aile içi muhtelif sorunlar olarak belirtebiliriz. İşte bu hastalığın seyri günlük yaşantı şartlarımıza bağlı olarak ilaç dozu her raporlu hasta da artmaktadır. (Eksilen de olabilir bu dikkate alınmalıdır) Otomatik ilaç takip sistemi nedeniyle artan ilaçları kullansanız reçete yazdırmasanız SGK bu takip proğram sistemi nedeniyle hasta hakkında düzenlenen raporu iptal ya da yenileme sorununu ortaya çıkarmaktadır. Yeniden rapor çıkartmanın külfeti ve ithal olması sonra bulamama da söz konusu olduğundan rapor geçerlilik süresi 1 yıla indirildiğinden en üst sınırı yazdırayım elimde bulunsun yeniden rapor çıkartırken ilaçsız kalmayayım düşüncesi hakimdir. Ben artan ilacımı kullanmaya devam ederken yeniden reçete ile yazdırdığım ilaçları tekrar hekimime vererek bazı hastalara o artan ilaçların doktoruma götürüp vererek ilaçların diğer hastalara kullanımına sunmaktayım.
Bu ilaç savurganlığının azalmasında bir raporlu hasta olarak çözüm önerim şudur:
a. Ben gibi ömür boyu ilaç kullananlar için rapor geçerlilik süresinin iki yıla çıkartılması uygun olacaktır. Yada 1 yıldan fazla sürekli ilaç kullananlar ilaç takip sisteminde bir şekilde ayrılmalıdır. Zaman zaman zaten kan v.s alınarak kontroller yapılmaktadır. Tekrar rapor çıkartma hasta ve aileler için külfetli (Ulaşım v.s) olmaktadır. Eğer 2 yıl olursa her üç ay dönemlik reçete nedeniyle rapor süresi biter de ilaçsız kalırım düşüncesiyle fazla ilaç yazımı önlenebilir.
b. Yine ilaç takip programı nedeniyle hastalara ilacın en üst sınırından yazılan doz nedeniyle hastanın sağlık durumu seyrine göre elinde ilaç artımı var ise (6 ay içerisinde içerisinde ciddi ilaç birikimi olabilir, ya da tersi olabilir. Burada söz konusu olan birikimdir) tekrar ilaç yazımında eksik kutu yazdırma nedeniyle ilaç raporunun SGK olarak iptali gibi bir sorun oluşmakta, tekrar ilaç raporu yenilenmesi gibi bir durum söz konusu olmaktadır. Buda yukarı da belirttiğim gibi hasta ve yakınına külfet getirmektedir. Hastanın elinde ilaç artmışsa icabında eksik kutu yazdırıldığında ilaç takip sisteminde sorun yaşanmamalıdır. Acilen sürekli raporlu ilaç kullananlar için bu ilaç takip sisteminin (MEDULA) değiştirilmesi lazım. Elindeki artan ilaca göre eksik doz yazıldığında hasta ve yakınlarını yeniden rapor çıkarma külfetine sokulmaması için bu takip programı düzenlenmelidir. Mevcut ilaç takip programına göre rapora göre tam doz yazdırsanız bir sorun yazdırmazsanız bir sorun? Ülke olarak aile ekonomisi ve aile içi sağlığı sık değişen başka bir toplum yoktur. İşin özü ailenin değişen ekonomik sıkıntılarıdır. Buna paralel olarak da ekonomik kırılganlık nedeniyle yemek yeme kültürünün hamur işlerine ve reçelli şekerli maddelerin aşırı tüketilmesidir.
c. Toplumumuzun aile içi gelir düzeyinin artırılmalıdır. Aile içi gelirin artırılması için iş beceri kurslarının geniş bir topluma yayılarak meslek edindirilmesinin sağlanması, bu sayede aile içi gelir seviyesinin artırılmasıdır. Diğer taraftan ülkemizde en fazla tüketilen şekerli besin maddeleridir. Bunlar tatlı ve pasta düzeyindedir. Pastahanelerde yada şekerlemelerde mısır şurubu kullanımı, üretimi ve ithalatı sınırlandırılmalıdır. Mısır şurubunun kana hemen karışma düzeyinin hızlı olduğunu biliyorum. Ayrıca toplumumuzda mısır şurubu kullanmadan önce tansiyon ve şeker hastalarının az olduğunu ne zaman ki mısır şurubu kullanalı bu hastalıkların arttığını incelersek görürüz.
d. Hastalığın seyrine göre 6-10 gün gibi süreli kısa süreli kullanılan ilaçların paketleri belirtilen doz kadar paketlenmesi yapılmalıdır.
e. Bu ilaç takip proğramı yeniden düzenlenmelidir.

Sayın Başbakanım;
Benim gözlemlediğim ilaç savurganlığını bir nebze belkide büyük miktarlarda savurganlığın önüne geçebilecek kendimce araştırmalarım sonucunda alınması gereken tedbirleri zatı aliniz sundum. Hekimlerimiz tarafından incelenerek, bu ilaç takip sisteminin (MEDULA) yukarıda belirttiğim husualara göre düzenlemeler yapılması gerekliliğidir.
Arz ederim.
 Başvuru hareketleri için tıklayınız.
 19.12.2017 10:33 tarihinde internet üzerinden başvuru alındı.
 19.12.2017 15:12 tarihinde BİMER tarafından ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI tarafına sevk edildi.
 19.12.2017 15:12 tarihinde BİMER tarafından SAĞLIK BAKANLIĞI tarafına sevk edildi.

17 Aralık 2017 Pazar

Sayın Valim lütfetmişler. "Belki radikal bir düşünce olur ama Bileciğin adını "Ertuğrul" koyalım demiş. İyi çok güzel tüm illerimizin adını Osman Gazi, Fatih Sultan Mehmet, Yavuz, Selim, Mahmut, Murat, Deli İbrahim........ sırayla isimlerini koyalım! Salya sümük fetöş zamanında da Hakan şükür, Zaman v.s isimleri sokaklara konmuştu. Ne değişti? Değişen geldi tepelerimize sı.tılar. Sonra isimleri gene değişti ??? İsim değiştirince ne değişiyor onu bilelim. Enflasyon düşüyor mu? İşsizlik bitiyor mu?, İç ve dış sorunlar bitiyor mu? Sosyal yardımla geçinenler de azalma oluyor mu? Sanayi çarşıları gürül gürül çalışıyor mu? Kapanan işletme ve dükkanlar azalıyor mu? Dövizin ateşi sönüyor mu?

Habere bakın !
Sayın Valim lütfetmişler. "Belki radikal bir düşünce olur ama Bileciğin adını "Ertuğrul" koyalım demiş.
İyi çok güzel tüm illerimizin adını Osman Gazi, Fatih Sultan Mehmet, Yavuz, Selim, Mahmut, Murat, Deli İbrahim........ sırayla isimlerini koyalım!
Salya sümük fetöş zamanında da Hakan şükür, Zaman v.s isimleri sokaklara konmuştu. Ne değişti? Değişen geldi tepelerimize sı.tılar. Sonra isimleri gene değişti ???
İsim değiştirince ne değişiyor onu bilelim.
Enflasyon düşüyor mu? İşsizlik bitiyor mu?, İç ve dış sorunlar bitiyor mu? Sosyal yardımla geçinenler de azalma oluyor mu? Sanayi çarşıları gürül gürül çalışıyor mu? Kapanan işletme ve dükkanlar azalıyor mu? Dövizin ateşi sönüyor mu?
Vali olduğunuz İlin ismi değişince sayın valim?
Siz ilinizde ki işsizlik sorununu azalttınız mı?
Sosyal yardım yapılan ailelerde bir önce ki yıla göre azalma var mı?
İlinizde kapanan işletme ve dükkan sayısında azalma var mı?
İlinizin ülke ekonomisine yıl yıl katkısı nedir? azalma mı var artma mı var?
İlinizin ülke gayri safi ülke ekonomisine ve ülke büyümesine katkısı nedir?
İlinizin ülke sanayileşmesine katkısı nedir?
Bırakın popilist yaklaşımları sayın Valim
Bir insana Fatih Sultan konunca Fatih gibi oluyor mu?
Bu yaklaşımınıza halk dilinde şöyle derler:
Sana yağları da bitti !!!

16 Aralık 2017 Cumartesi

Suudi Arabistan 'da kadınların araba kullanmasına izin verilmesinin ardından şimdi de kadınların motosiklet kullanmasına da izin verilmiş. Gayet yerinde hatta yetmez az bile... Neden mi? Devir 21 nci yüzyıl devri. Elektronik ve bilgi sistemler çağı ilerledikçe bu ilerleyişin ürünü çocuklarımızı zapt etmek artık güç.. Kafa yapısı size uymuyor. Bu dönemde çocukları ile yakın iletişim kuranlar çocukları ile o yüzyıla uygun hareket eder. Çocuklarımız her türlü bilimi ve ilimi okurken biz büyükler okumuyorsanız çocuklarınızla iletişim kurmanız imkansız. Çünkü artık gazete köşelerindeki burçlara bakmakla hayat devam etmiyor Bu konuyu size açayım. Neden bu konuyu özellikle yazdım.: Kur'an-ı Kerim dünyada gelmiş geçmiş kitapların içinde en mucize kitaptır. Her yüzyılda iyi okunmalı ve okuduğumuzu hayatımıza Kur'an-a göre entegre etmemiz gerek. Zaten edemediğimiz için müslüman ülkelerde bu sığ düşünceler olmuş, çocukları ile anlaşmazlığa düşmüşler buna paralel olarak da boşanmalar artmıştır. Artık ben senin filanca kişi ile evlenmeni istiyorum devri bitmiştir.

Suudi Arabistan 'da kadınların araba kullanmasına izin verilmesinin ardından şimdi de kadınların motosiklet kullanmasına da izin verilmiş.
Gayet yerinde hatta yetmez az bile... Neden mi?
Devir 21 nci yüzyıl devri. Elektronik ve bilgi sistemler çağı ilerledikçe bu ilerleyişin ürünü çocuklarımızı zapt etmek artık güç.. Kafa yapısı size uymuyor. Bu dönemde çocukları ile yakın iletişim kuranlar çocukları ile o yüzyıla uygun hareket eder. Çocuklarımız her türlü bilimi ve ilimi okurken biz büyükler okumuyorsanız çocuklarınızla iletişim kurmanız imkansız. Çünkü artık gazete köşelerindeki burçlara bakmakla hayat devam etmiyor
Bu konuyu size açayım. Neden bu konuyu özellikle yazdım.:
Kur'an-ı Kerim dünyada gelmiş geçmiş kitapların içinde en mucize kitaptır. Her yüzyılda iyi okunmalı ve okuduğumuzu hayatımıza Kur'an-a göre entegre etmemiz gerek. Zaten edemediğimiz için müslüman ülkelerde bu sığ düşünceler olmuş, çocukları ile anlaşmazlığa düşmüşler buna paralel olarak da boşanmalar artmıştır. Artık ben senin filanca kişi ile evlenmeni istiyorum devri bitmiştir.
İşte Suudi Arabistan örneği kadınlara tanınan bu hakların devamı gelecektir. Gelelim Ülkemize ve diğer İslam Ülkelerine:
Kendilerince İslamı yaşadığını zanneden ve eşlerini ve kızlarını poşete sokan çevreler erkeklere gelince lale çiçeği gibi açılıp saçıldıklarında İslama uygun yaşadıklarını zannetmekteler. Kendisi Jet skilerde hava atarken herkesin hanımını poşete sokmaya çalışan önümüzde Cübbeli Ahmet örneği var.
Artık öyle bir kafaya sahipler ki yine bazı kendisini İslami yaşayışa göre yaşadığını söyleyen çevreler 13-14 yaşındaki bir kız çocuğunun saç telinden nefsinin uyandığını söyleyebilmekteler. Tabi tecavüz edenlerde çabası...
250 binin üzerinde Diyanet personeli ile ülkemizde bu nasıl oluyor iyi bir şekilde etüt edilmelidir.
İşte meselenin özü burada. Suudi Arabistan bile yaptığının farkına varıp azar azar bu kadına olan hürrriyetlerini çağdaş seviyeye göre endeksliyor. Bizde poşete sokmaya çalışıyoruz.
Kur'an-ı Kerimi yaşadığınız yüzyıla göre yorumlayarak hayatınıza endekslemezseniz yarın bir gün 22 nci yüzyıla yetiştireceğiniz evlatlarınıza artık hiç söz dinletemezsiniz. Zaten sizi kaale de almazlar.
Peygamber efendimiz ve sahabelerin dönemine uygun yaşamaya çalışanlar sanıyorlar ki o zaman bir bedevi çadırı olsun peçe v.s kadınlarına olsun öyle gün geçecek sanıyorlar. Bakın şimdi uçak var, tren var, Envayi çeşit motorlu araçlar var. Hastalanınca hastaneye götürecek ambulanslarda var, öldüğünde seni kilometrelerce öteye gömecekleri yere götüren cenazi aracı da var. O zaman sahabeler binmedi diye sıkıysa binme. Alır seni bir cenaze araci gömüleceğin yere götürür ve gömerler. Ben kadınlarımız kızlarımız açılıp saçılsın demiyorum. Ama bilim ve ilimdeki eksiğimizi dini kullanarak giyimi kuşamı, bağnazca yaşamı silah ile kullanırsak düştüğümüz durum Suudi Arabistanın eski hali gibi olurdu. Nitekim onlarda uyanmaya başladı.
Bu nedenle Kur'an-ı Kerimin kadınlara vermiş olduğu hakları vermek zorundasınız. Ülkemizde kadını met'a olarak gören, ona Kur'an-a göre mal dağıtımı olması gerekirken onu evlat yerine koymayan malını dahi vermeyen bir zihniyet var. Bunu günümüze kadar tüm iktidara gelen partililer bilmiyor mu! Aslında biliyor ama işlerine geliyor. İşte bu nedenle kadını hep oy potansiyeli olarak gören ondan nemalananlar var.Onlarda biliyorlarki Peygamber efendimizin kadınlara nasıl davrandığını ve haklarını vermesi için ikaz ettiklerini kendileri de biliyor. Hala Aklı uçkurlarında olup 2,3,4 eş alma düşüncesinde olanlarda var. Birisine bakamaz iken 4 eşe kadar eş haya edebilenler maalesef günümüzde mevcut.
İşte bu kafa ile halkımız hareket ettiği sürece burnumuz pislikten kurtulmaz.
Herkese güzel hafta sonu temennimle......

Oh ne ala..... Şu habere bakın.... Herkes kendi partisine göre imam seçecek.... Gülermisin ... ağlarmısın....... Eskişehir 2’nci İdare Mahkemesi, Diyanet İşleri Başkanlığı personel yasasının 25’nci maddesinin iptali için AYM’ye başvurmuş, Anayasa Mahkemesi de, Diyanet İşleri Başkanlığı personeline “Siyaset yasağı” getiren yasa maddesinin iptali için yapılan başvuruyu reddetti. Böylece “Partili imam” için izin çıkmadı. Şimdi ne diyelim.. Her şey bitti İmamların partili olmaları kaldı. Onca iç ve dış sorun varken... İşsizlik almış başını gitmiş kredi kartları patlamış, Fetö şarlatanı, Kudüs, Atatürk'ü ve Cumhurbaşkanımızı düşman olarak NATO'da koymuşlar, neler neler.. İşimiz gücümüz bitti imamların partili olmaları kaldı? Yüreğinize sağlık Anayasa mahkemesi. Ben emekli olduğumda imamlardan fazla alıyordum. Şimdi imamlar bizden fazla alıyor. Ne yapıyor imamlarımız? 5 vakit namaz kıldırıyor. Zaten hepimize farz. Hem farzını yerine getirmiş oluyor hemde yüklü maaş alıyor. Bunlara sözüm yok. Ancak... partili işine geldim mi insan zıvanadan çıkıyor

Oh ne ala.....
Şu habere bakın.... Herkes kendi partisine göre imam seçecek....
Gülermisin ... ağlarmısın.......
Eskişehir 2’nci İdare Mahkemesi, Diyanet İşleri Başkanlığı personel yasasının 25’nci maddesinin iptali için AYM’ye başvurmuş, Anayasa Mahkemesi de, Diyanet İşleri Başkanlığı personeline “Siyaset yasağı” getiren yasa maddesinin iptali için yapılan başvuruyu reddetti. Böylece “Partili imam” için izin çıkmadı.
Şimdi ne diyelim.. Her şey bitti İmamların partili olmaları kaldı. Onca iç ve dış sorun varken... İşsizlik almış başını gitmiş kredi kartları patlamış, Fetö şarlatanı, Kudüs, Atatürk'ü ve Cumhurbaşkanımızı düşman olarak NATO'da koymuşlar, neler neler.. İşimiz gücümüz bitti imamların partili olmaları kaldı? Yüreğinize sağlık Anayasa mahkemesi.
Ben emekli olduğumda imamlardan fazla alıyordum. Şimdi imamlar bizden fazla alıyor. Ne yapıyor imamlarımız? 5 vakit namaz kıldırıyor. Zaten hepimize farz. Hem farzını yerine getirmiş oluyor hemde yüklü maaş alıyor. Bunlara sözüm yok. Ancak... partili işine geldim mi insan zıvanadan çıkıyor.
Bu Fetö şarlatanı önce Diyanetin içinde yuvalanmadı mı ?
Şimdi biz parti görüşümüze göre imam arayacağız !!
İyi olmuşken Cami tabelası yerine parti tabelası asılsın !!!
İmam odası da boy boy parti amblemleri ile donatılsın !!!
ŞAHSEN BEN O İMAMIN ARKASINDA NE NAMAZ KILARIM NEDE O CAMİYE GİDERİM.
İşiniz gücünüz yok mu sizin...dağ gibi sorunlar varken partili imam mı kaldı sorun.
Bu gidişle milleti imamdan, namazdan, camiden soğutacaklar pes artık......
ahada haberin linki açın okuyun...

http://www.yenicaggazetesi.com.tr/partili-imam-onerisine-aymden-ret-179470h.htm

8 Aralık 2017 Cuma

Sayın Başbakanım size İLGİ f : h fotokopilerini gönderiyorum. Zatı alinizin hukuk görevlilerinize incelettiriniz ! Bu hukuksuzluğa bu adaletsizliğe son veriniz. Eğer bu karara da uymayacaksa sayın Büyükşehir Belediyemiz o zaman bu ülkenin bireyleri ve diğer kurumlara da emsal teşkil edeceğinden hukuk parçalanır. Devlet parçalanır. Devlet diye bir şey kalmaz. Büyükşehir Belediyesi kanunlara uymayacak biz uyacağız. Böyle bir dünya var mı sayın Başbakanım! Sayın Başbakanım; Zatı alinize umarım son kez bu okul ile ilgili yazım olur. Hukuksa hukuk. Türkiye Cumhuriyeti hukuk devletiyse işte yargı kararları. Kim hukuğa uymuyorsa emrinizde hukuk danışmanlarınız var. Gerekenin zatı alinizin emrince adaleti misyon olarak kabul etmiş bir partinin Başbakanı olarak zatı alinize arz ediyorum

#1701878725 Başvuru Detayı
Başvuru Tarihi:
Başvuru Yolu:
Başvuru Tipi:
Sayın Başbakanım;
İLGİ a. 1701750694
b. 1701828605
c. 1701699065
d. 1701696480
e. 1701711725
f. Samsun Bölge İdare Mahkemesinin 2 nci Dava Dairesinin Y.D İtiraz No: 2017/597 sayılı kararı
g. Samsun Bölge İdare Mahkemesinin Y.D İtiraz No : 2014-567 sayılı kararı
h. Danıştay 8 nci dairesinin Karar No: 2015/5660 sayılı kararı
İLGİ a:e ile Samsun Atakum Veteriner Tarım Meslek lisesinin yıkılmasını müteakip arazisinin Samsun Büyük Şehir Belediyesince türlü imar engellemeleri ile karşı karşıya kaldığımızı ve burada bir hukuksuzluğun söz konusu olduğunu zatı alinize bildirmiştik. Aynı zamanda Büyükşehir Belediyemizce o araiye hukuksuz bir şekilde maniplasyon yapmak amacıyla yüze yakın kamyonla toprak döküldüğünü bir yerel gazete (HABER gazetesi) daha mahkeme kararı çıkmadan "KENT PARK PROJESİ İPTAL EDİLDİ" şeklinde manüplasyon amacıyla haber yayınlamıştır. Bilindiği üzere konu ile ilgili suç duyurusunda bulunmuştum, Verilen bilgilere göre soruşturmanın sürdüğü şeklindedir. Ben bu suç duyurumun arkasındayım. Kimler kasıtlı haber yaptıysa, ve o araziye mahkeme sonuçlanmadan manüplasyon amacıyla o araziye yüze yakın toprak döktüyse burada oluşan kamu zararının (Yüze yakın kamyon çalıştı, Kepçe, eleman, devletin yanan akaryakıtı, okulun engellenmesinden dolayı kamu zararı) ilgililere ödettirilmesini arz ediyorum.
Sayın Başbakanım;
Sonuç olarak İLGİ f ile Büyükşehir Belediyemizin yaptığı hukuksuz uygulamalar tekrar tescil edilmiştir. İşte karar orası M.B Defterdarlığınca M.E.B. emrine okul yapımı amacıyla tahsis edilmiş bir alandır. Mahkeme kararı sonucu ile oraya okul yapımı kesinleşmiştir. Büyükşehir Belediyemiz kendi başına hukuksuzca imar değişikliklerine gittiği mahkeme kararı ile tescil edilmiştir.
Bu okul ile ilgili 2014 yılında da İLGİ g ile de Büyükşehir Belediyemizin hukuksuzlukları tescillenmişti. Yine Büyükşehir Belediyemizin İLGİ h ile de okul yapımı hakkında karar verilmişti. Ama ısrarla yargı kararlarına uymamaktadır.
Sayın Başbakanım şimdi soruyorum zatı alinize ?
Büyükşehir Belediyemiz hangi devlete aittir? Ya da İLGİ g de belirttiğim Bölge idare Mahkemesi ve İLGİ h de belirttiğim Danıştay 8 nci dairesi hangi devlete aittir? Bu ülkeye aitse Büyük şehir Belediyesi de bu ülkeye aitse neden hukuk kararlarına uymuyor. Bu Belediye Başkanları zatı ailinize bağlı değil midir? Büyükşehir Belediye Başkanı sizden daha mı yetkili bir kurumdur?
Türkiye Cumhuriyeti hukuk devleti değil midir? Hukuk devleti ise Büyükşehir Belediyesi hangi güç ve kuvvetiyle hukukun üstünde hareket etmektedir? Bu kanunlara uymak biz halka uymamak, keyfi davranmak Büyükşehir Belediyemize aitse hangi güç tarafından verilmektedir? "Bu Aslanı kediye boğdurmak" değil de nedir?
Sayın Başbakanım hukuksa hukuk !, Yargıysa yargı? 2014 yılından beridir Büyükşehir Belediye Başkanlığımızın keyfi davranmasıyla tüm hukuksal kurumlar onca işinin arasında zaman kaybettirmektedir, kurumları yersiz yere meşgul ettirmektedir?
Zatı alinize yazdım Zatı aliniz ve sayın Cumhurbaşkanımızın kurduğu partinin misyonu "ADALET" ve KALKINMA" dır. Peki Adalet ise neden Büyükşehir Belediyesi ADALET'e uymuyor? Kalkınma ise bu okul Kalkınma ile ilgili devletimize bilgili, etkili eleman yetiştirmektedir. Sayın Belediye Başkanımız parklarda mı okudu? Bu okul yapımına inatlaşmasının temelinde ne yatıyor anlamak istiyorum?
Sayın Başbakanım size İLGİ f : h fotokopilerini gönderiyorum. Zatı alinizin hukuk görevlilerinize incelettiriniz ! Bu hukuksuzluğa bu adaletsizliğe son veriniz. Eğer bu karara da uymayacaksa sayın Büyükşehir Belediyemiz o zaman bu ülkenin bireyleri ve diğer kurumlara da emsal teşkil edeceğinden hukuk parçalanır. Devlet parçalanır. Devlet diye bir şey kalmaz. Büyükşehir Belediyesi kanunlara uymayacak biz uyacağız. Böyle bir dünya var mı sayın Başbakanım!
Sayın Başbakanım; Zatı alinize umarım son kez bu okul ile ilgili yazım olur. Hukuksa hukuk. Türkiye Cumhuriyeti hukuk devletiyse işte yargı kararları. Kim hukuğa uymuyorsa emrinizde hukuk danışmanlarınız var. Gerekenin zatı alinizin emrince adaleti misyon olarak kabul etmiş bir partinin Başbakanı olarak zatı alinize arz ediyorum.
Saygılarımla

Ekli Dosyalar:
 Başvuru hareketleri için tıklayınız.
 09.12.2017 00:23 tarihinde internet üzerinden başvuru alındı.










1 Aralık 2017 Cuma

İlgi a ile İlgi b:o ile şimdiye kadar başvurularım dolayısıyla şimdiye kadar Okul Aile Birliğince yürüttüğümüz Yıkılan Samsun’da ki Veteriner Tarım Meslek Lisesi arazisi ile ilgili Bölge İdare Mahkemesinin Yürütmenin durdurulmasına İtiraz Kararımız kabul edilmiş ve araziye okulun yapılması ile ilgili Büyükşehir Belediyesinin tüm yaptırımları durdurulmuş okulun yerine yapılmasının önünde hiçbir engel kalmamıştır. İLGİ a ile okulun yerine yapılmasının önünde ki tüm engelleri kaldıran Türkiye Cumhuriyetinin Samsun Bölge İdari Mahkemesine Zatı Alinizin nezdinde Okul Aile Birliği olarak çok teşekkür ediyoruz. Bu hukuksal mücadelemizde bize destek veren tüm yerel basın ve ulusal basına teşekkür ederiz. Ayrıca bu hukuk mücadelesinde Kamu zararının önlenmesi açısından okulun arazisi için mücadele eden M.E.B.lığı İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne, Maliye Bakanlığı Samsun İli Defterdarlığına, Yine yazdığım BİMER Başvurularımda hakkaniyetli yaklaşımınızdan dolayı Zatı Alinize ve BİMER görevlilerine, Yine bu başvurularımda hakkaniyetli yaklaşımından ötürü Sayın Cumhurbaşkanımıza teşekkür ediyoruz.

#1701828605 Başvuru Detayı
Başvuru Tarihi:
Başvuru Yolu:
Başvuru Tipi:
Sayın Başbakanım;
İLGİ: a. Samsun Bölge idaresi Mahkemesi’nin 16.11.2017 gün ve, Y.D. İtiraz No:2017/597
sayılı Yürütmenin durdurulmasına İtiraz Kararı
b. 1701400614 Başvuru Detayı
c. 1701699065 Başvuru Detayı
ç. 1701793217 Başvuru Detayı
d. 1701750694 Başvuru Detayı
e. 1701711725 Başvuru Detayı
f. 1701699065 Başvuru Detayı
g. 1701696480 Başvuru Detayı
h. 1701651039 Başvuru Detayı
ı. 1701520792 Başvuru Detayı
i. 1701418105 Başvuru Detayı
j. 1701378482 Başvuru Detayı
k. 1701323042 Başvuru Detayı
l. 1701220083 Başvuru Detayı
m. 1701162435 Başvuru Detayı
n. 1701135782 Başvuru Detayı
o. 1701047613 Başvuru Detayı
1700869790 Başvuru Detayı
İlgi a ile İlgi b:o ile şimdiye kadar başvurularım dolayısıyla şimdiye kadar Okul Aile Birliğince yürüttüğümüz Yıkılan Samsun’da ki Veteriner Tarım Meslek Lisesi arazisi ile ilgili Bölge İdare Mahkemesinin Yürütmenin durdurulmasına İtiraz Kararımız kabul edilmiş ve araziye okulun yapılması ile ilgili Büyükşehir Belediyesinin tüm yaptırımları durdurulmuş okulun yerine yapılmasının önünde hiçbir engel kalmamıştır.
İLGİ a ile okulun yerine yapılmasının önünde ki tüm engelleri kaldıran Türkiye Cumhuriyetinin Samsun Bölge İdari Mahkemesine Zatı Alinizin nezdinde Okul Aile Birliği olarak çok teşekkür ediyoruz.
Bu hukuksal mücadelemizde bize destek veren tüm yerel basın ve ulusal basına teşekkür ederiz.
Ayrıca bu hukuk mücadelesinde Kamu zararının önlenmesi açısından okulun arazisi için mücadele eden M.E.B.lığı İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne, Maliye Bakanlığı Samsun İli Defterdarlığına, Yine yazdığım BİMER Başvurularımda hakkaniyetli yaklaşımınızdan dolayı Zatı Alinize ve BİMER görevlilerine, Yine bu başvurularımda hakkaniyetli yaklaşımından ötürü Sayın Cumhurbaşkanımıza teşekkür ediyoruz.
Sayın Başbakanım Tarım Meslek Lisesinin yıkımını müteakip yazdığım tüm yazılarımda hukuksuzluktan bahsettim. Hatta bir başvurumda Samsun Büyükşehir Belediyemizin bu hukuksuzluklarını tek tek zatı alinize yazdım. İşte sonuç bu İLGİ a ile haklılığımız tescillenmiştir. Bu yargı kararına da uymazlarsa artık pes deriz. Burada bir okul yapılacaktır. Çocuklarımız şehrin içinde çağdaş bir şekilde Atakum Vet. Kont. Arş. Enstitüsünün karşısında uygulamalı olarak hem ulusal ve hem de Avrupa’da ödül kazanmış Türkiye^de tek olacak akıllı binalarda ülkemizin hayvancılık sektörüne temel taşı olacak tekniker yetişecektir. Zatı alinizde bir Tv. Kanalında okul yapımına teşvik etmeniz sebebiyle işte ülkemize Bölge İdare Mahkememiz bir okul armağan etmiştir. Buradan tüm yargı mensuplarına çok teşekkür ediyoruz.
Sayın Başbakanım şimdi oraya yüzlerce kamyon toprağı çekmek, okulu yıkmak, türlü imar değişikliğine başvurmak değer miydi? O çocukların 30 metre uzaklığa atılması hoş muydu? Sayın belediyemiz son yazısında diyor ki hayvancılığı öğrenmesi uygulama açısından okul öğrencilerinin Tekkeköy’e gitmesi daha iyi olur tezini ileri sürüp bu imar değişiklerine gittik diyorlar. Peki Sayın Başbakanım o zaman Tarım Bakanlığı’nı da Ankara’da merkezden alın Orman Çiftliğine gönderin? Ya da Samsun Tarım Müdürlüğü’nü de Tekkeköy’e gönderin. Ya da halk evinde kedi,köpek beslemesin anlayışı, Bu olur mu hiç?
Sonuç itibariyle Sayın Başbakanım hukuk, yargı son sözü söylemiştir. Oraya o okul yapılacaktır. O okul için başvurduğum suçüstü duyurularımın sonuna kadar takipçisiyim. Oraya yüzlerce kamyon toprağı, iş makinelerinin yakıtını, boşa giden zamanı, maliyetini cebinden mi harcamıştır' düşündüğümüzde güç bende ben ne istersem anlayışı ile yapılan kamu zararı ortadadır. Kendilerine bu nedenle Zatınız nezdinde Türkiye Cumhuriyeti Savcılarına suç duyurusunda bulunuyorum. Sayın savcılarımdan ve hakimlerimden adaletli kararı vereceklerinden eminim.
Bu nedenle Zatı Alinizden Sayın Büyükşehir Belediyemize verilen yargı kararına uymasını, o araziden çekilmesini, oraya döktüğü fazla toprakları kaldırması, meydana getirdiği hazine zaraı için Zatı Alinizin savcılara emir vermeniz için emirlerinize arz ederim. 
 Başvuru hareketleri için tıklayınız.
 01.12.2017 22:06 tarihinde internet üzerinden başvuru alındı