BU ÜLKE ÇOK
ZOR ŞARTLAR İÇİNDE KURULDU. ORDUMUZA YAZIK ETMEYİN..
Büyük Komutan Alparslan 26 Ağustos 1071 Cuma günü
Bizans ordusunu planlamış olduğu şekilde karşılamayı ve çatışmayı Cuma vaktine
kadar geciktirmeyi başarır.
Bütün Camilerde “Allahım İslam’ın
sancaklarını yükseltmek için hayatlarını esirgemeyen mücahitlerini yalnız
bırakma. Alparslan'ı muzaffer kıl ve askerlerini meleklerinle teyit eyle”
duaları yakarılırken, Alparslan da askerlerinin önünde atından inip, üzerinde
kendisine kefen olmasını dilediği beyaz bir elbise ile secdeye varmış Şahadete
hazırlanmıştır.
Ünlü Komutan Alparslan Ok ve yayını atmış ön safta
vuruşmak için kılıç ve topuz kuşanmıştır. Birlikte kılınan namazda Alparslan'ın
duası şudur. “Ya Rabbi seni kendime
vekil yapıyorum. Azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve senin uğrunda
savaşıyorum. Ey Tanrım, niyetim halistir; bana yardım et; sözlerimde hilaf
varsa beni kahret.”
Ve askerlerine şöyle hitap eder “Burada Allahtan başka sultan yoktur; emir
ve kader onun elindedir. Bu sebeple benimle birlikte savaşmakta veya benden
ayrılmakta serbestsiniz” der.
Ebedi Türkiye'nin temelleri böyle
atılmıştır. Cihan Sultanı, Ebu'l Peth (Fetihler
babası, Sultanül Adi Sultanül azam. Adud'ad devlet) lakaplarını Burhan'u
Erniril müminin unvanını taşıyan Alparslan 25 Kasım 1072'de vefat eder. Mezarı
Merv'dedir. (Ebedi Türkiye'nin kurucusu)
Alparslan'dan sonra Büyük Selçuk
tahtına oğlu veliaht Melik şah geçecektir. Devlet hudutlarını Gaşgardan
Boğaziçine, Akdenize, Kafkaslar kuzeyinden Aral gölünden, Hint Denizi ve Yemene
kadar genişletmeği başaran dünyanın en büyük imparatorluklarından biri haline
getirdiği Selçuk Devletine Mısır ve Kuzey Afrika'yı da katarak İslam birliğini
ve Türk Dünya hakimiyetini gerçekleştirmeği emel edinen Melik şah, Türklerin
hakanı, Arapların Meliki, Farsların Şahı ve Cihan padişahı mevkiindedir.
18 yaşında iktidar mevkiine gelen Melik şahın Selçuklu
Ordularının Antakya'da Denize eriştiği noktada atını dalgaların içine sürmesi, Türk
hakimiyetini karaların sonuna kadar eriştirme mutluluğuna eriştirdiği için
şükran secdesine kapanması, bu sahilden aldığı kumları Merv'de babası gazi ve
şehit Sultan Alparslan'ın mezarına serperek onun muazzez ruhuna hitap etmesi
dikkate değer bir olaydır.
Anadolu’nun fethi Sultan Melik şahın
zamanında tamamlanacaktır. 1074'te Alaşehir’i alan Türkmen boyları Adalar
Denizi (Ege sahillerinde Milet’e erişirler.
6 Nisan 1078'de İzmit ve Kocaeli bölgesi Türk hâkimiyetine geçer.
Anadolu hükümdarlığına getirilen Süleyman Şah emrindeki askeri kuvvetlerin
başında İznik’e girerek (1078) merkez edindiği bu şehirden Üsküdar'a kadar
ilerler ve Boğaziçi’ni kontrol etmeğe başlar.
Telaşa kapılan Bizans Türklüğe karşı
Çin'le ittifak etmek için Çin'e sefaret heyeti gönderir. 1082 yılında Bizans -
Selçuk hududu, Kartal - Maltepe mevkiindeki Dragos Çayı olarak belirlenir.
Bizans Anadolu’ya veda etmiştir. Daha sonrasında da 600 yıllık Osmanlı
İmparatorluğu devamını getirdi. Akabinde de Türkiye Cumhuriyeti kuruldu ve bu
günlere geldik.
Bunları neden yazdım. Bu ülke böyle
kurulmuştur. Temeli sağlam zemin üzerindedir. Atalarımızın bize hediye ettiği
bu vatana yedi düvel zaman zaman göz koymuş işgal etmeye çalışmıştır. Hala da işgalin yollarını aramaktadırlar.
Balkan savaşı sonrasında Bulgar, Yunan, Sırp çetelerine karşı Avcı Taburları’yla
başarılı bir mücadele veren Osmanlı, Avrupa ülkelerini karşısına almamak için
Balkan topraklarını birer birer masada kaybetti.
Balkan Savaşları’nda
Osmanlı’nın bozguna uğraması, ülke içindeki dengeleri de değiştirdi.
İttihatçılar darbe yaparak iktidarı aldı. Ve kısa zamanda darmadağın olan
orduyu savaşacak hale getirdi.
Osmanlı Ordusu 30 Haziran 1913’te Batı Trakya’ya doğru harekete geçti. Keşan, İpsala, Uzunköprü ve Edirne bir hafta içinde geri alındı. Ama ne yazık ki ordu hemen durduruldu. Cephede değil masada durduruldu.
Osmanlı Ordusu 30 Haziran 1913’te Batı Trakya’ya doğru harekete geçti. Keşan, İpsala, Uzunköprü ve Edirne bir hafta içinde geri alındı. Ama ne yazık ki ordu hemen durduruldu. Cephede değil masada durduruldu.
Düvel-i muazzama elçileri Sadrazam Said Halim Paşa’ya
koşmuşlar; Osmanlı’nın Londra Antlaşması’nın tek taraflı bozduğunu ve hemen "işgal" ettiği topraklardan çıkmasını
söyleyerek, sözlü nota vermişlerdi.
İstanbul Hükümeti, Bulgar cephesindeki Enver Paşa’ya
birliklerin çekilmesi emrini verdi.
Enver Paşa emri dinlemedi. Kuşçubaşı Eşref’in yanına Süleyman Askeri Bey komutasında bir birlik daha gönderdi. Kuşçubaşı Eşref ve Süleyman Askeri güçlerini birleştirip Gümülcüne ile İskeçe’yi aldılar. Meriç boyunu Bulgarlardan tamamen temizlediler.
Enver Paşa emri dinlemedi. Kuşçubaşı Eşref’in yanına Süleyman Askeri Bey komutasında bir birlik daha gönderdi. Kuşçubaşı Eşref ve Süleyman Askeri güçlerini birleştirip Gümülcüne ile İskeçe’yi aldılar. Meriç boyunu Bulgarlardan tamamen temizlediler.
Başta Rusya olmak üzere düvel-i muazzama, eğer bağımsız Türk
devleti kendini lağvetmezse Osmanlı’nın doğusunda bağımsız Ermenistan
kurdurulacağı tehdidini savurmaya başladı. Bu günde yine aynı oyunlar
sergilenmektedir.
Sonuçta, Osmanlı Hükümeti zorla masaya oturtuldu ve İstanbul Antlaşması,"Garbi Trakya Müstakil Hükümeti"nin sonu oldu.
Sonuçta, Osmanlı Hükümeti zorla masaya oturtuldu ve İstanbul Antlaşması,"Garbi Trakya Müstakil Hükümeti"nin sonu oldu.
Bu millet bir siyaset uğruna çok toprak kaybetti. Gündem
sıcak. Siyaseti ordunun içine soktuğumuz an kaybediyoruz. Geçmişte yukarıda
okudunuz Trakya buna benzer oluşumlar yüzünden kaybedildi. Bende emekli
askerim. Ülkücü kimliğimi de gizlemiyorum. Bu gün konumum farklı ve sivilim.
Emekli de olsam asker kökenliyim. Bu Orduya yazık etmeyin. Gidecek başka
vatanımız yok. Bakın ne şartlar altında bu günümüze geldik. Bizim birlik ve
beraberliğe ihtiyacımız var. Silahlı Kuvvetlerde maalesef siyaset gitmiyor. Herkesim
itidalli olmalıdır. Sayın Ordu Komutanımız elbette ki bazı etkinliklere
katılabilir. Ama bunun dozunu iyi ayarlamak gerekir. O zaman şöyle bir soru
yönelteyim: Silahlı Kuvvetler mensuplarının İç hizmet Kanunu gereği siyasi
oluşumlara girmeleri yasaklanmıştır. Buna rağmen tüm Silahlı Kuvvetler
mensupları siyasi toplantılara katılsınlar herkes istediğini alkışlasın! Bu
olur mu?
Siyaset yapmak isteyen çıkarır elbisesini, giyer sivilini ne
yaparsa yapsın. Geçmişte bunun örnekleri var.
Ya hep ya hiç! Haksız mıyım?
.Saygılarımla
Mustafa Kemal Bektaş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder