AMELLER NİYETE GÖREDİR.. BUZDOLABINA ELİNLE NE
KOYARSAN ONU YERSİN!!!
Dün Cuma günüydü. Her zamanki gibi öğlen Cuma saatlerinde
evime en yakın D.S.İ Ataç Camiinde Cuma namazını kılmak için gittim. Ben de
uygun bir yere oturdum.
Vaaz kürsüsünde ki hocamın çok farklı bir vaaz verdiğini
gördüm. İçerideki cemaatin arada gözlerini kapatıp, kafa sallaması ile, ya da
gözlerinde ki o canlılıkla, söylediklerini “tamam
hocam haklısın, biz böyle bir vaazı
çok dinlemek isteriz “ diye tasdikler gibiydi. Bende baktım ki sabah köşe
yazımı yazdığım “Milliyetçilik kimsenin
babasının Malı değildir” yazımda belirttiğim her Türk çocuğunda,
vatandaşında olması gereken vasıfları hocamda vaazında sayıyordu. Dedim kendi
kendime “Ya ben hocamdan kopya çekmişim
ya da hocam benden” diye içimden geçirdim. Sonrasında demek ki Allah’u Zülcelâl
Hazretleri Sayın Hocamla aynı minval üzerinde birleştirdiyse kesin bunda bana
ve cemaate vardır bir mesajı diye bir kendimce bir karara vardım.
Yer yer örnekleriyle cemaatin vaaza iştirak edip hiç
uyuklamadıkları dikkatimi çekti. Duru bir dille verdiği halk tipi örneklerle,
cemaati sıkmadan çok fazla tercümanlık yapmadan hocam vaazını dinletiyordu.
Farklıydı uzun süredir bu ve buna benzer vaaz dinlemedim.
Vaaz dinlerken vaazı sonuna kadar dinlerim. Verdiği kaynaklara
dikkat ederim. Verdiği örneklere dikkat ederim. O kaynakların çoğunu
okuduğumdan aklıma takılan ya da verdiği örneklerden kafa karıştırıcı olanlar
varsa namaz sonunda hoca efendinin yanına gider kaynağını sorarım ya da vaazda
ki o söylediği şeyi açıklamasını isterim. Cemaat uyuyabilir! Ama Cuma saati herkesin
uyanık olma saatidir. “Duaların
kabulünün en yüksek olduğu saati Cuma namazı önceki saatlerdir” Kitaplarda
böyle yazar.
“Buzdolabına elinle
ne koyarsan onu yersin! O Buzdolabına elinle sen koydun Allah mı koydu!” şeklinde
söylediğinde birden irkildim. Aslında
vaazları karşılıklı cemaatten de soru sormalı şeklinde olsa her şey daha
mükemmel olur diyorum. Zira kaynaklar da Peygamber Efendimiz s.a.v. zamanında
ashaptan soru sormalı ve cevaplamalı şekilde vaazı verdiği bilinmektedir. Böyle
bir uygulama alışkanlığı olmadığından cemaatin yarısından fazlası ezan saatine
kadar ya uyukluyor ya da kendisinden geçiyor. Vaaz verecek kişinin, öğretmenlik
kapasitesinde olursa en doğru olanıdır derim.
Ben konu dağılmadan hocamın vaazda verdiği örneğe hemen
dönmek istiyorum. Namaz sonrası hocamın yanına gittim ve verdiği bu örnekle
aynen dedim ki! “Hocam izninle bir şey
sormak istiyorum. Verdiğiniz örnekte “Buzdolabına elinle ne koyarsan onu yersin! O Buzdolabına
sen elinle koydun Allah mı koydu!” dediniz. İyi ama Allah c.c. dilemezse sana, bana o buzdolabına
koyduklarının bir tanesini elimizle koydurmaz. Kaşımı gözümüzü bile bize oynattırmaz”
dedim Kendisi “tabii ki öyle ben örneği
anlasınlar” diye verdim dedi. Belli ki o örneği verirken o an aklına o gelmemişti.
Ben de bozuntuya vermedim. “Kul ahiret azığını ameline koyar gibi
dolabına, buzdolabına koyar. Allah dilerse koydurur. Kul ahirette azığını
tüketmek gayesiyle, niyetiyle koyar, Allah’ta cc kulunun niyetinden dolayı
olmasını emreder, koymasına müsaade eder.” Yani “Ameller Niyete göredir” açıklanmak istenen. Ben anladım da cemaat
böyle anlamayıp da Allah koymuyor biz koyuyoruz şeklinde anladıysa bu vebal Müftümün.
Bu köşe yazımda da zaten bazılarının dediği gibi “çakma, tenkit etme” amacıyla
yazmıyorum. Sadece “bazı hususları
belirteyim ki toplumda namaz kılma oranının bile % 15’lere düştüğü bu günlerde tedbir
alınsın” diye yazıyorum. Müftümden “Allah
razı olsun sayesinde çok güzel bir vaaz” dinledim. Huşu içerisinde de Cuma
namazını kıldırdı. Namazın lezzetini ben şahsım adıma aldım. Cemaatten de farz rekâtı
sonrasında fazla terk edende olmadı. Namaz sonunda camii hocasına sorduğumda bu
vaaz veren hoca kimdi diye sorduğumda “Samsun
İl Müftüsü Veysel Çakı” olduğunu ifade etti. Kendisi önceden Çarşamba
İlçesi müftülüğü yaptığını internetten baktığımda öğrendim.
Vaaz vermek çok önemlidir aynı öğretmen gibi. Eğer Hatip
akıllı davranır da “vaaz verme”
özelliği varsa kendisini dinletebiliyorsa “Cemaat
uyanık kalır. Bu özellikler yoksa cemaat neredeyse küllen uyur.” Bizim vaaz
veren hatiplerimiz klasik olarak eline bir kitap alır gelir muhtemelen 1000
sene önce yazılmış olanından Osmanlıca, farsça kelimelerin bol olduğu âlimlerin
yazdığı kitapları okurlar, önce Arapça yazılı bölümler varsa Arapçasını okuyup
arkasından tercümesini ederler, vaaz verdiğini sanırlar. Tercümanlık yaparlar
farkında değiller. İçine örnekler vererek bir katkı sağlamazlar. Aslında hocalarımızda,
ezan okunsa da bitse diye gözlerler. Bazen de öyle bir konu seçerler ki sanki o
konuda çok önemliymiş gibi evire çevire anlatmaya çalışırlar. Bazen bende bakarım
cemaate, gerilip neredeyse yatmadıkları kalır. Gözleri kapalı ama artık uyuyorlar
mı bilmiyorum. Böyle olunca da yapacak bir şey yok. Aynı Samsun İli Müftümüz
Veysel Çakı Hocamın dediği gibi “Buzdolabına
elinle ne koyarsan onu yersin!” Koyamazsak halk tabiri ile “zıkkımın bekini yeriz” İş oraya
gitmeden tedbir alabilmekte anlarsak!
Dört yıl öncesiydi bir camide Hoca Efendi kalktı vaazda “İslam Dini ilmin hem içinde hem dışındadır”
dedi vaazda. Evirdi çevirdi tam izah da edemedi. Yani Allah’tan cemaat tam
uyanık değildi anlayanında olduğunu sanmıyorum.
Neyse aslında ben anladım. İmam Gazali’nin Kimya-ı Saadet
kitabında “Allah’ın varlığını vakıf
olmak için ona ilimin de yetersizdir, Allah vardır. “şeklinde bir
bölümünden bahsediyordu! Baktım sağa sola cemaat çoktan uyuma pozisyonuna
girmiş. Kimsenin umurunda değildi hocanın dediklerinden.
Namaz sonunda hocanın yanına gidip söylesem de kendisine
hocam kendisini savunmaya çalışıyordu. Dedim ki “hocam bu tenkit değil, işte böyle ola ola sizi dinleyen cemaatte
kalmayacak arkanızda namaz kılanda. Cuma namazında dolan şu camilerimizi de
boşaltmayın bari. Ne güzel Diyanetin yayınladığı Diyanet İlmihali var. Başka
konularda var. Bu sözünü ettiğiniz bu sözcüklerden kaç kişi anlar. Aişe Validemiz
dahi Peygamber efendimizin karşısındaki soru soran, ya da öğrenmek isteyenin,
bilgi, kültür ve eğitim seviyesinde konuştuğunu naklederken sizin bu
anlattığınız doğru mudur?” Dedim Hocam hala “benim dediğim dedik çaldığım düdük” hesabı içerisinde karşı saldırıya
geçti. Bende mübarek cuma saatinde uzatmadım. Araf Suresi 179 ayeti suresinde
yazar ya “….kalpleri olup da bunlarla
anlamayan, gözleri olup da bunlarla görmeyen, kulakları olup da bunlarla
işitmeyen….. “ şeklinde işte o tecelli ediyor gibiydi gözümün önünde.
Sevgili Dostlar, Bunları neden yazdım ben izah edeyim. “Din bir gerekliliktir. Tüm halka en iyi
mesajın verilebileceği yer ya camilerdir, ya da kahvehanelerdir. “
Vatandaşa onun haricinde kolay kolay akıl verip ders aldıramazsınız. Yukarıda
izah ettiğim gibi amacım tenkit etmek değil. Namaz kılma oranının %15’lere
düştüğü şu son zamanlarda okuduğumuz gibi “Deistler,
ateistler” çoğaldı. “İslam dini,
Kur’an, Kur’an ahlakı, Peygamber, Allah c.c” dilimizden düşmüyor ama
bakıyoruz en olmaz işleri yapıyoruz. Bakıyoruz toplumumuzda suç oranı patlamış,
kadınlarımız, çocuklarımız bir taraflarda iğfal edilip öldürülmüş, uyuşturucu
ve hap kullanımı sekiz yaşına kadar düşmüş, fuhuş zina hortlamış, dolandırıcılık,
hırsızlık, tefecilik, çalma çırpma zirveye varmış, hatta en olmaz
ahlaksızlıkları yapar hale gelmişiz. Hapishaneler yapıyoruz, içi çabuk doluyor.
Çocuklarımızı zorla okula götürüyoruz. Okuma alışkanlığı yok. Bir kelime bir
birimizle konuşamıyoruz. İş hemen yaralamalı kavgaya dönüşüyor. Neden oluyor
bunlar? Bunlar hep araştırılmalıdır.
Diyanet, 300 bine yakın personel kadrosuyla, 110 bin
civarında cami ile toplumda en olmaz işler oluyorsa bunlar sorgulanmalıdır.
Bakın aşağıda Peygamber efendimizin hadisi var. Tane tane okuyalım:
“Kim bir kötülük görürse, onu eliyle
değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin.
Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu
imanın en zayıf derecesidir.” Müslim, Îmân 78. Ayrıca bk. Tirmizî,
Fiten 11; Nesâî, Îmân 17
Okudunuz işte bunu ben buraya yazdım diye bana içinizden
sövende çıkar, yine çaktı bilmem ne diyen de, zındık diyende. Allah razı olsun
derseler bu bana kâfi. Ben bu anlayışla yazıyorum yazılarımı. Benim bunu
yazmakla şana şöhrete ihtiyacım yok ki!
Bende herkes gibi ahretimi düşünüyorum ve düşünmek
istiyorum. Rabbim tüm ümmeti Müslümanı cenneti ve cemaliyle müşerref kılsın
Saygılarımla
Mustafa Kemal Bektaş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder