21 Temmuz 2018 Cumartesi

AMELLER NİYETE GÖREDİR. BUZDOLABINA ELİNLE NE KOYARSAN ONU YERSİN!!!

AMELLER NİYETE GÖREDİR..  BUZDOLABINA ELİNLE NE KOYARSAN ONU YERSİN!!!

Dün Cuma günüydü. Her zamanki gibi öğlen Cuma saatlerinde evime en yakın D.S.İ Ataç Camiinde Cuma namazını kılmak için gittim. Ben de uygun bir yere oturdum.
Vaaz kürsüsünde ki hocamın çok farklı bir vaaz verdiğini gördüm. İçerideki cemaatin arada gözlerini kapatıp, kafa sallaması ile, ya da gözlerinde ki o canlılıkla, söylediklerini “tamam hocam haklısın, biz böyle bir vaazı çok dinlemek isteriz “ diye tasdikler gibiydi. Bende baktım ki sabah köşe yazımı yazdığım “Milliyetçilik kimsenin babasının Malı değildir” yazımda belirttiğim her Türk çocuğunda, vatandaşında olması gereken vasıfları hocamda vaazında sayıyordu. Dedim kendi kendime “Ya ben hocamdan kopya çekmişim ya da hocam benden” diye içimden geçirdim. Sonrasında demek ki Allah’u Zülcelâl Hazretleri Sayın Hocamla aynı minval üzerinde birleştirdiyse kesin bunda bana ve cemaate vardır bir mesajı diye bir kendimce bir karara vardım.
Yer yer örnekleriyle cemaatin vaaza iştirak edip hiç uyuklamadıkları dikkatimi çekti. Duru bir dille verdiği halk tipi örneklerle, cemaati sıkmadan çok fazla tercümanlık yapmadan hocam vaazını dinletiyordu. Farklıydı uzun süredir bu ve buna benzer vaaz dinlemedim.
Vaaz dinlerken vaazı sonuna kadar dinlerim. Verdiği kaynaklara dikkat ederim. Verdiği örneklere dikkat ederim. O kaynakların çoğunu okuduğumdan aklıma takılan ya da verdiği örneklerden kafa karıştırıcı olanlar varsa namaz sonunda hoca efendinin yanına gider kaynağını sorarım ya da vaazda ki o söylediği şeyi açıklamasını isterim. Cemaat uyuyabilir! Ama Cuma saati herkesin uyanık olma saatidir. “Duaların kabulünün en yüksek olduğu saati Cuma namazı önceki saatlerdir” Kitaplarda böyle yazar.
“Buzdolabına elinle ne koyarsan onu yersin! O Buzdolabına elinle sen koydun Allah mı koydu!” şeklinde söylediğinde birden irkildim.  Aslında vaazları karşılıklı cemaatten de soru sormalı şeklinde olsa her şey daha mükemmel olur diyorum. Zira kaynaklar da Peygamber Efendimiz s.a.v. zamanında ashaptan soru sormalı ve cevaplamalı şekilde vaazı verdiği bilinmektedir. Böyle bir uygulama alışkanlığı olmadığından cemaatin yarısından fazlası ezan saatine kadar ya uyukluyor ya da kendisinden geçiyor. Vaaz verecek kişinin, öğretmenlik kapasitesinde olursa en doğru olanıdır derim.
Ben konu dağılmadan hocamın vaazda verdiği örneğe hemen dönmek istiyorum. Namaz sonrası hocamın yanına gittim ve verdiği bu örnekle aynen dedim ki! “Hocam izninle bir şey sormak istiyorum. Verdiğiniz örnekte “Buzdolabına elinle ne koyarsan onu yersin! O Buzdolabına sen elinle koydun Allah mı koydu!” dediniz. İyi ama Allah c.c. dilemezse sana, bana o buzdolabına koyduklarının bir tanesini elimizle koydurmaz. Kaşımı gözümüzü bile bize oynattırmaz” dedim Kendisi “tabii ki öyle ben örneği anlasınlar” diye verdim dedi. Belli ki o örneği verirken o an aklına o gelmemişti. Ben de bozuntuya vermedim.  “Kul ahiret azığını ameline koyar gibi dolabına, buzdolabına koyar. Allah dilerse koydurur. Kul ahirette azığını tüketmek gayesiyle, niyetiyle koyar, Allah’ta cc kulunun niyetinden dolayı olmasını emreder, koymasına müsaade eder.” Yani “Ameller Niyete göredir” açıklanmak istenen. Ben anladım da cemaat böyle anlamayıp da Allah koymuyor biz koyuyoruz şeklinde anladıysa bu vebal Müftümün.
Bu köşe yazımda da zaten bazılarının dediği gibi “çakma, tenkit etme” amacıyla yazmıyorum. Sadece “bazı hususları belirteyim ki toplumda namaz kılma oranının bile % 15’lere düştüğü bu günlerde tedbir alınsın” diye yazıyorum. Müftümden “Allah razı olsun sayesinde çok güzel bir vaaz” dinledim. Huşu içerisinde de Cuma namazını kıldırdı. Namazın lezzetini ben şahsım adıma aldım. Cemaatten de farz rekâtı sonrasında fazla terk edende olmadı. Namaz sonunda camii hocasına sorduğumda bu vaaz veren hoca kimdi diye sorduğumda “Samsun İl Müftüsü Veysel Çakı” olduğunu ifade etti. Kendisi önceden Çarşamba İlçesi müftülüğü yaptığını internetten baktığımda öğrendim.
Vaaz vermek çok önemlidir aynı öğretmen gibi. Eğer Hatip akıllı davranır da “vaaz verme” özelliği varsa kendisini dinletebiliyorsa “Cemaat uyanık kalır. Bu özellikler yoksa cemaat neredeyse küllen uyur.” Bizim vaaz veren hatiplerimiz klasik olarak eline bir kitap alır gelir muhtemelen 1000 sene önce yazılmış olanından Osmanlıca, farsça kelimelerin bol olduğu âlimlerin yazdığı kitapları okurlar, önce Arapça yazılı bölümler varsa Arapçasını okuyup arkasından tercümesini ederler, vaaz verdiğini sanırlar. Tercümanlık yaparlar farkında değiller. İçine örnekler vererek bir katkı sağlamazlar. Aslında hocalarımızda, ezan okunsa da bitse diye gözlerler. Bazen de öyle bir konu seçerler ki sanki o konuda çok önemliymiş gibi evire çevire anlatmaya çalışırlar. Bazen bende bakarım cemaate, gerilip neredeyse yatmadıkları kalır. Gözleri kapalı ama artık uyuyorlar mı bilmiyorum. Böyle olunca da yapacak bir şey yok. Aynı Samsun İli Müftümüz Veysel Çakı Hocamın dediği gibi “Buzdolabına elinle ne koyarsan onu yersin!” Koyamazsak halk tabiri ile “zıkkımın bekini yeriz” İş oraya gitmeden tedbir alabilmekte anlarsak!
Dört yıl öncesiydi bir camide Hoca Efendi kalktı vaazda “İslam Dini ilmin hem içinde hem dışındadır” dedi vaazda. Evirdi çevirdi tam izah da edemedi. Yani Allah’tan cemaat tam uyanık değildi anlayanında olduğunu sanmıyorum.
Neyse aslında ben anladım. İmam Gazali’nin Kimya-ı Saadet kitabında “Allah’ın varlığını vakıf olmak için ona ilimin de yetersizdir, Allah vardır. “şeklinde bir bölümünden bahsediyordu! Baktım sağa sola cemaat çoktan uyuma pozisyonuna girmiş. Kimsenin umurunda değildi hocanın dediklerinden.
Namaz sonunda hocanın yanına gidip söylesem de kendisine hocam kendisini savunmaya çalışıyordu. Dedim ki “hocam bu tenkit değil, işte böyle ola ola sizi dinleyen cemaatte kalmayacak arkanızda namaz kılanda. Cuma namazında dolan şu camilerimizi de boşaltmayın bari. Ne güzel Diyanetin yayınladığı Diyanet İlmihali var. Başka konularda var. Bu sözünü ettiğiniz bu sözcüklerden kaç kişi anlar. Aişe Validemiz dahi Peygamber efendimizin karşısındaki soru soran, ya da öğrenmek isteyenin, bilgi, kültür ve eğitim seviyesinde konuştuğunu naklederken sizin bu anlattığınız doğru mudur?” Dedim Hocam hala “benim dediğim dedik çaldığım düdük” hesabı içerisinde karşı saldırıya geçti. Bende mübarek cuma saatinde uzatmadım. Araf Suresi 179 ayeti suresinde yazar ya “….kalpleri olup da bunlarla anlamayan, gözleri olup da bunlarla görmeyen, kulakları olup da bunlarla işitmeyen….. “ şeklinde işte o tecelli ediyor gibiydi gözümün önünde.
Sevgili Dostlar, Bunları neden yazdım ben izah edeyim. “Din bir gerekliliktir. Tüm halka en iyi mesajın verilebileceği yer ya camilerdir, ya da kahvehanelerdir. “ Vatandaşa onun haricinde kolay kolay akıl verip ders aldıramazsınız. Yukarıda izah ettiğim gibi amacım tenkit etmek değil. Namaz kılma oranının %15’lere düştüğü şu son zamanlarda okuduğumuz gibi “Deistler, ateistler” çoğaldı. “İslam dini, Kur’an, Kur’an ahlakı, Peygamber, Allah c.c” dilimizden düşmüyor ama bakıyoruz en olmaz işleri yapıyoruz. Bakıyoruz toplumumuzda suç oranı patlamış, kadınlarımız, çocuklarımız bir taraflarda iğfal edilip öldürülmüş, uyuşturucu ve hap kullanımı sekiz yaşına kadar düşmüş, fuhuş zina hortlamış, dolandırıcılık, hırsızlık, tefecilik, çalma çırpma zirveye varmış, hatta en olmaz ahlaksızlıkları yapar hale gelmişiz. Hapishaneler yapıyoruz, içi çabuk doluyor. Çocuklarımızı zorla okula götürüyoruz. Okuma alışkanlığı yok. Bir kelime bir birimizle konuşamıyoruz. İş hemen yaralamalı kavgaya dönüşüyor. Neden oluyor bunlar? Bunlar hep araştırılmalıdır.
Diyanet, 300 bine yakın personel kadrosuyla, 110 bin civarında cami ile toplumda en olmaz işler oluyorsa bunlar sorgulanmalıdır. Bakın aşağıda Peygamber efendimizin hadisi var. Tane tane okuyalım:
“Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu imanın en zayıf derecesidir.”  Müslim, Îmân 78. Ayrıca bk. Tirmizî, Fiten 11; Nesâî, Îmân 17 
Okudunuz işte bunu ben buraya yazdım diye bana içinizden sövende çıkar, yine çaktı bilmem ne diyen de, zındık diyende. Allah razı olsun derseler bu bana kâfi. Ben bu anlayışla yazıyorum yazılarımı. Benim bunu yazmakla şana şöhrete ihtiyacım yok ki!
Bende herkes gibi ahretimi düşünüyorum ve düşünmek istiyorum. Rabbim tüm ümmeti Müslümanı cenneti ve cemaliyle müşerref kılsın
Saygılarımla


Mustafa Kemal Bektaş

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder