12 Aralık 2016 Pazartesi

ÜLKEMİZDE TARİKATLARIN DURUMU Sizlere bu yazı dizimde uzun araştırmalar neticesinde Ülkemizdeki Tarikatların durumundan bahsetmek istedim. Nedir bu tarikatlar? Şimdi bir bir inceleyelim: Önce Tarikat nedir ona bakalım: bir dinin içinde, özellikle İslamlıkta, tasavvufa dayanan ve kimi ilkelerle birbirinden ayrılan kollardan, Allah'a c.c kendine özgü bir tarzda, ayrı tarzda ulaşma savında olan yollardan her birisine denir. Tarikatlar insanların sosyalleşme ihtiyaçlarından beslenmektedir.

ÜLKEMİZDE TARİKATLARIN DURUMU Sizlere bu yazı dizimde uzun araştırmalar neticesinde Ülkemizdeki Tarikatların durumundan bahsetmek istedim. Nedir bu tarikatlar? Şimdi bir bir inceleyelim: Önce Tarikat nedir ona bakalım: bir dinin içinde, özellikle İslamlıkta, tasavvufa dayanan ve kimi ilkelerle birbirinden ayrılan kollardan, Allah'a c.c kendine özgü bir tarzda, ayrı tarzda ulaşma savında olan yollardan her birisine denir. Tarikatlar insanların sosyalleşme ihtiyaçlarından beslenmektedir. Kur’an-ı Kerim'de açıkça tarikata ışık tutan bir ayet yoktur. Zaten Kur’an-ı Kerim'de yüce Rabbimiz cc. Kendisinden direk istenmesini araya aracı konulmasını açıkça men etmiştir. Yüce Rabbimiz c..c. aşağıdaki ayetlerde Hz. Muhammed s.a.v efendimizi açıkça uyarmış asli görevinin altını Rabbimiz çizmiştir. Ey Muhammed! Eğer yüz çevirirlerse, artık sana düşen açık bir tebliğden ibarettir. (Nahl-82) Eğer yüz çevirirlerse (bilesin ki), biz seni onlara bekçi göndermedik. Sana düşen, sadece tebliğdir.(Şura-48) ….. senin ruhunu alsak da senin görevin sadece tebliğ etmektir. Hesap görmek ise bize aittir.(Rad-40) Hatta aşağıda ki ayette Allah c.c emrettiği gibi dinde zorlama olmayacağını ve Peygamber efendimizi s.a.v açık bir emirle insanları dinde zorlama ile imana davet etmemesini belirtmiştir. "Eğer Rabbin dileseydi, yer yüzünde bulunanların hepsi iman ederdi. Öyle ise sen, iman etmeleri için insanları zorluyor musun?" (Yunus, 10/99) Hal böyle iken tarikatlar zamanla Kur’an da ve hadislerde belirtilmeyen uygulamaları ile (Bid'at) dinde zorlama yoluna gittikleri görülmektedir. Allah c.c Kur’an-ı Kerim’de açıkça kendisinden başkasını dualarında aracı yapılmasını men etmiştir. Durum böyle iken tarikatlarda yapılan uygulamalarda sürekli “…. Filanca zatın hürmetine duamı kabul buyur Yarabbi” şeklinde Allah c.c ile kul arasına kendilerini bir şekilde lanse ettikleri görülmektedir. “De ki, Allah’ın dışında kuruntusunu ettiklerinizi çağırın bakalım; onlar, sıkıntınızı ne gidermeye, ne de bir başka tarafa çevirmeye güç yetirebilirler. Çağırıp durdukları bu şeyler de Rablerine hangisi daha yakın diye vesile ararlar, rahmetini umar, azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı cidden korkunçtur.” (İsrâ 17/56-57) “Rabbinize için için ve yalvararak dua edin. O, taşkınlık yapanları gerçekten sevmez.” (Araf 7/55) Yine tarikatlarda ki öğretilerin bir çoğunda şeyhleri rahmetli olsa da kerametlerinin devam ettiğine inanılmaktadır. Oysa şehitler dahi ölmüştür. Peygamber efendimiz dahi ölmüştür. Nedense hep şeyh efendilerin öldükten sonra kerametleri sık sık konuşulurken Peygamber efendimizin s.a.v. öldükten sonra kerametleri duyulmamaktadır.!.. Allah yolunda öldürülenler gerçekte ölmüş olmazlar. Ayette şöyle buyurulur: "Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin, aslında onlar diridirler, ama siz bunu anlayamazsınız." (Bakara 154) Bu, bizim anlayacağımız bir dirilik değildir. Eğer öyle olsaydı, Hz. Hamza'nın şehit olmasına Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem o kadar üzülür müydü? Çağırınca gelse, zaman zaman çağırır, hasret giderirdi. O zaman Sevgili Habibullahımız Hz. Muhammed Mustafa s.a.v efendimizi de çağırıp hasret giderirdik. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem ölünce, Allah ondan razı olsun, Ebu Bekir önemli bir konuşma yapmıştı. Abdullah b. Abbas'ın bildirdiğine göre, şöyle demişti: "Bakın, sizden kim Muhammed sallallahu aleyhi ve selleme kulluk ediyorsa işte Muhammed ölmüştür. Kim de Allah'a kulluk ediyorsa şüphesiz o diridir, ölmez.” Allah Tealâ buyuruyor ki: "Muhammed sadece bir elçidir. Ondan önce de nice elçiler gelip geçti. O ölür veya öldürülürse gerisin geriye mi döneceksiniz? Her kim gerisin geriye dönerse, o Allah'a hiçbir zarar veremez. Allah şükredenlere mükafat verecektir." (Al-i İmrân 3/144) Şu iki âyet de Hz. Muhammed s.a.v efendimizle ile ilgilidir: "Senden önce hiçbir insanı ölümsüz kılmadık, şimdi sen ölürsen onlar ölümsüz mü olacaklardır?" (Enbiya 21/34) "Şüphesiz sen de öleceksin, onlar da öleceklerdir."(Zümer 39/30) Hal bu şekilde açıkken tarikatlarda sürekli şeyh efendinin mucize taşıdığı vurgulanmaktadır. Peygamber efendimiz öldükten sonra Müslümanların tefrika , parçalanma olmaması için Kur’an-ı Kerime sıkı sıkı bağlanmamızı istemiştir. "Aranızda, sıkı sarılırsanız artık sapıtmayacağınız bir şey bıraktım, Allah'ın kitabını" (Müslim, Hac, bab 19, Hadis no 147-(1218).) Allah c.c Kur’an da Hak olarak kendi emirlerini (Ayetlerini) referans göstermiş ve bunun dışına çıkanları sapıklık olarak belirtmiştir.Ve ısrarla araya aracı koymadan direk kendisine yönelmemizi emretmiştir. İşte hak budur. "Hakkın ötesi sapıklık değildir de ya nedir?" (Yunus 10/31-32) "Allah’ın yakınından kendisine kıyâmet gününe kadar cevap veremeyecek kimseyi çağırandan daha sapık kimdir? Oysaki bunlar onların çağrısının farkında değillerdir.“ (Ahqâf 46/4-5) Kullarım, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm. O hâlde, doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler. ( Bakara 186 ) Cemaatlerdeki oluşumları incelediğimizde aşağıdaki belirttiğimiz ilkeler doğrultusunda birliktelik ve hareket ettikleri görülmektedir: Cemaatlerde ki anlayış genelde ; 1) Bütün cemaatler kendi şeyhlerini (önderlerini) Peygamberimizin günümüzdeki vekili gibi görür. Bazılarının da Mehdi Aleyhisseam olduğuna inanılır. 2) Cemaatlerin hiç birinde bireysel irade ya da sorgulama yoktur. Şeyh ya da önderin sözü Allah kelamı hükmündedir ve önderin emrini tartışan küfre girip dinden çıkar. 3) Cemaatlerin hiç biri birbirini sevmez ama açıktan birbirlerine düşmanlık yapmazlar.. Pek çok cemaat kendi dışındaki cemaatlerin şirkte (küfürde) olduğuna inanır. 4) Cemaatlerin bazıları dış dinamiklerle yani yabancı istihbarat örgütleri ile irtibatlıdır. 5) Cemaatlerin geneli iktidar olanı destekler yani bunlar durakta beklemeyi sevmezler, gelen her otobüse binerler. 6) Her cemaatin kendi gettosu vardır, aralarında kız alıp verirler, alışverişleri ve arkadaşlıkları beraberdir. Buradan hareketle de bunların birbirinden kopması kolay değildir. 7) Pek çok cemaat son dönemde holdingleşmiştir.. Müritlerin yaptığı ticaret, topladığı kurban derisi ve zekatlar bu holdinglerin ana sermayesidir. Holdingin mutlak hakimi de cemaat önderleridir. Şeyh ya da önder, parayı elinde tutanın gücü elinde tuttuğunu bilir ve yönetimi çocukları dışında hiç kimse ile paylaşmaz. 8) Cemaatlerin hedef kitlesi daha ziyade 16-30 yaş arası olanlardır.. Bunlarla önce arkadaşlık edilir, akabinde kendi sosyal çevrelerine sokularak ona kişilik verilir ve dini hassasiyetleri de kullanılarak saflara alınır. Yurtlar, dershaneler, okullar temel alanlarıdır. 9) Bütün cemaatlerde şeyh ya da önderin pek çok zaman akşam namazını Kabe’de yatsıyı da Mescid-i Aksa’da kıldığına inanılır. Şeyhlerinin evliyalıklarına imanları Allah’a imanları gibidir. 10) İstisnasız bütün cemaatlerde şeyh ya da önder emreder, müritler zerre sorgulamaksızın emredilen yere eksiksiz oy verir. 11) Bürokrasideki müridin şeyhe bilgi taşıması ve istediğini yapması Uhud Gazasında cenk yapması gibidir yani bilgi getiren ve icraat yapan peşin olarak şehit ilan edilir. 12) Cemaatlerin tamamına yakınında müritler yani mensuplar cennete ancak şeyhleri ya da önderlerinin himmetiyle girebileceklerine inanırlar. Önderlerini ahiretlerinin sigortası olarak görürler. 13) Pek çok cemaatin kendine göre İslâm’a hizmet şekli vardır. Kimi Kur’an öğretmenin tek yol olduğuna inanır, kimi dış dünyaya İslâm’ı anlatan kitap gönderir, kimi tebliğ yapar, kimi bürokrasiye girer, kimi okul ya da dershane açar, kimi siyaseti etkilemeyi olmazsa olmaz görür. 14) Bazı cemaat mensuplarının yurt dışındaki bankalarda büyük paraları ve muhtelif ülkelerde gayrı menkulleri vardır. 15) Cemaat ve tarikat guruplarına mensup olanların sayıları ise çok çok abartılmaktadır. Bütün bu cemaatlere mensup olanlar kesinlikle 1 milyonun üstünde değildir ancak etkileri vakıadır. 16) Bir kaçı hariç cemaatlerin siyasi bir projesi yani Devleti ele geçirmek gibi bir gayesi yoktur. 17) Cemaatler konusunda zannedilenin aksine TSK’dan ziyade MİT daha çok bilgi sahibidir ve pek çok mensubu bu cemaatlerin içindedir. 18) Hepsi değil ama pek çok cemaatin bilinçaltında askere ve Atatürk’e karşı büyük bir kin ve öfke vardır. Şimdide Ülkemizde ki tarikatları inceleyelim: 1. Kadiri Muhammediye (İSTANBUL-KAYSERİ-DÜZCE-ANKARA Bölgesinde) : Lideri Şeyh Seyyid lakabını kullanan Muhammed Ustaoğlu 2. Palulu Şeyh Said ve Cemaati; Bu şahıs, Ankara’da dönemin derin devleti tarafından organize edilen bir komplo senaryosunda, meselenin farkına varmadan adeta bir figüran olarak rol aldı ve 29 Haziran 1925 Pazartesi sabahı Diyarbakır’da idam edildi. Ondan sonra kendisini ve cemaatini Oğlu Ali Rıza temsil etti. Politikacılardan Abdulmelik Fırat ve Fuat Fırat bu şahsın torunları Olurlar. 3. Arvasiler: Bunlar Kürtleşmiş Arap kökenli, geniş bir Nakşibendi site ailesidir. Politikacı Kamran İnan’ın büyük babası Gaydalı Sıbgatullah Arvasi bu ailenin, Cumhuriyetten önceki temsilcisidir. Cumhuriyetin ilk yıllarında İstanbul’a gelip yerleşen Abdülhakim Arvasi, Hüseyin Hilmi Işık ve Necip Fazıl Kısakürek gibi iki becerikli kişiyi oldukça etkilemiş ve bu sayede büyük bir ün kazanmıştır. 4. Tağiler Ailesi: Bitlis’in Norşin ilçesinde kurulan ve 1800’lerin ortalarından beri çok kalabalık bir site olarak varlığını sürdüren bu aile, son yıllarda dağıldı. Bir ara Bitlis Milletvekili olarak meclise giren Muhittin Mutlu bu ailenin çocuğudur. Kürt kökenli Tağiler, oldukça gelenekçi bir Nakşibendi merkezi olarak faaliyetlerini sürdürdüler. Bu aile Arvasilerin temsilcileridir. 5. Küfreviler : Bu ailenin şeyh sıfatıyla son temsilcisi Kasım Kufralı ( ya da Küfrevî) idi. Bu şahıs Aslen Siirt’in Şirvan (Eski adıyla Kufra) ilçesinden Kürt kökenli Muhammed Küfrevî’nin torunudur. Şeyh Abdulbaki’nin oğludur. Demokrat Parti’den Ağrı Milletvekili orak Meclise girmiştir. Günümüzde hayatta değildir ve halefi yoktur. 6. Darendeli Osman Hulusi’nin cemaati : Bu şeyh ve cemaati fazla ünlenmemiştir. 7. Şeyh Said Seyda el-Cezeri : Cizreli Şeh Sayda olarak ünlenen bu şahıs, Güneydoğu’da tanınan Zengân Kürt aşiretine mensuptur. Şu anda onu, İstanbul-Küçükyalı’da oturan oğlu Ömer Faruk temsil etmektedir. 8. İsmail Hakkı Ehramcıoğlu: Bu şahıs 1960’larda Sivas, Tokat ve Amasya havalisinde bir muhit kazanmıştı. Propagandistleri pek başarılı olamadıkları için, son yıllarda bu kişiye bağlı cemaat sönmeye yüz tutmuştur. 9. Zilanlılar : Bu aileyi, yakın geçmişe kadar Kasım Zeylan adında bir kişi temsil ediyordu. Diyarbakır civarında faaliyet gösteren bu şahıs Şeyh Halid-i Zili’nin torunudur. Bir ara İstanbulda’ Sankiyedim Camii eski imamı Mehmet Emin aracılığıyla bir muhit kazanmıştı. Kasım Zeylan öldükten sonra, kendisini oğlu Abdulkerim Zeylan temsil etti. Abdülkerim Zeylan, bir dönem milletveklliği de yaptı. İstanbul’daki temsilcisi, Mehmet Emin öldükten sonra Zeylanların buradaki cemaati sönmüştür. 10. Hazinoğulları : Bu aileyi, yakın geçmişte ölen, Muhammet Musa Kâzım temsil ediyordu. Bu şahıs, Arap kökenli Siirt’li Şeyh Muhammed el-Hazin el-Haşimî’nin torunu ve Milis Generali Şeyh Şerafeddin’in’in oğludur. Bu aileye bağlı cemaatin hemen tamamı Kürttür ve çok dağınıktır. Müritleri, daha çok Siirt Bitlis, Ankara, Bursa ve İstanbul’da bulunmaktadırlar. Aileyi ve cemaati bugün ciddi anlamda temsil eden biri yoktur. 11. Mahmut Sami Ramazanoğlu Cemaati : Bu merkezi, son yıllarda Musa Topbaş adında bir tüccar yönetiyordu. Merkezleri Erenköy’de olan bu cemaat daha çok ticaret erbabından oluşmaktadır. 12. Akfırat Cemaati: Tuzla’nın Akfırat Beldesi’nde faaliyet gösteren bu merkezin şeyhi, geçen yıl bir skandala konu olan Yaşar Yılmaz adında bir kişidir. Olay medyada geniş yankı uyandırmıştır. 13. Derin Sofular Cemaati : Fısıltı gazetesinde, Derin devletle işbirliği içinde olduğu ileri sürülen ve bu lakapla anılan cemaat, Ömer Öngüt adında bir kişi tarafından yönetilmektedir. 14. İsmet Efendi Tekkesi: Kurucusu Yanya Mahkeme-i Şeriyesi Kátibi Mustafa İsmet Garibullah Yanyevi’ydi. Dahiliye Nazırı Memduh Paşa, Tophane Müşiri Mustafa Zeki Paşa gibi Osmanlı devlet adamları ve bürokratları bu tekkenin müridiydi. 15. Kelami Dergáhı : Önceleri Kadiri olan tekke, Muhammed Esad Erbili’den sonra Nakşibendi-Halidiye ekolüne dahil oldu. Menemen Olayları davası sırasında ölünce dergáhın başına Osman Nuri Topbaş geçti. MSP’li Tahir Büyükkörükçü gibi siyasiler ile bazı ünlü işadamları da bu dergáha bağlıydı. 16. Kaşgari Tekkesi : Kurucusu Şeyh Şefik Arvasi’ydi. Tekkeyi büyüten İstanbul Sultanahmet Camii imamı Abdülhakim Arvasi’ydi. Tekkenin son şeyhi Ahmet Mekki Arvasi’nin, İhlas Holding sahibi Enver Ören’in kayınpederi Hüseyin Hilmi Işık’a irşad müsaadesi verip vermediği halen tartışılmaktadır. Şeyh Şefik Arvasi’nin torunu Didar Hanım, Yusuf Bozkurt Özal’ın oğluyla evlidir. 17. Nakşibendi – Halid-i Şeyhliği : Şeyh Halid-i Bağdadi, 1779′da Kuzey Irak-Süleymaniye’de doğdu. Babası Pir Mikail bölgenin en büyük Kürt aşireti Caf’a mensuptu. Bağdadi’nin soyunun baba tarafından Hz. Osman’a ulaştığı rivayet ediliyordu.(İlginçtir; bölgedeki Kürt şeyhler “kutsal soy aristokrasisine” girebilmek için soylarını hep Hz. Muhammed’in ailesi Ehl-i Beyit’e dayandırmaya çalışırlar. Ama diğer yandan Kürt olduklarına da vurgu yaparlar!) 18. Halveti tarikatının Şabaniye Kolu (KÜTAHYA Bölgesinde) : Şeyhlik postunda Mehmet Dumlu oturuyor. 19. Hizb-ut Tahrir (ANKARA-VAN-Ş.URFA-İSTANBULBölgesinde) : Adlarını Hizb-ut Tahrir Türkiye sözcüsü Yılmaz Çelik’in İstanbul Fatih Camii’ndeki basın açıklamasıyla duyurdular. 20. Galibiler (ANKARA- ANTALYA Bölgesinde) : Kadiri-Rufai tarikat geleneğinden gelen cemaatler arasında tarikatlığını ilan eden tek kol. Şeyhleri Hacı Galip Hasan Kuşçuoğlu. 21. Nurcu Kırkıncı Hoca Grubu (ERZURUM Bölgesinde) : Nurcular arasında Kırkıncı Hoca olarak tanınan Mehmet Kırkıncı. Nurcular 10’dan fazla gruba bölündü. En etkin grup Fethullah Gülen cemaati. 22. İcmalciler (TRABZON Bölgesinde) : Kadiri Tarikatı’nın İcmal Kolu’nun lideri Haydar Baş 23. Cerrahiler (İSTANBUL-BURSA Bölgesinde) Halveti tarikatına dayanıyor. Dergahları, İstanbul’da Fatih-Karagümrük’teki Kethüda Canfeda Hatun Camii bitişiğinde. Zikirlerinde, müzik ve ibadet dışında hiçbir şey konuşulmuyor. Kadirhane’nin şeyhi Ahmet Misbah Erkmenkul. 24. Uşşakiler (İSTANBUL-ANKARA-ÇORUM-BOLU Bölgesinde) : Halveti Tarikatı’nın bir kolu Uşşakiye. Merkezi İstanbul Kasımpaşa. Kurucusu Pir Hüsameddin’in türbesi de bu semtteki aynı isimli camide. Tarikatı kamuoyuyla tanıştıran isim İbrahim İpek. 25. Menzilciler (ADIYAMAN-ANKARA-AFYON-SAKARYA-İSTANBUL Bölgesinde) : Nakşibendi Tarikatı’nın Menzil Kolu adını Adıyaman’ın Menzil köyünden alıyor. Cemaatin en ünlü ismi, uğradığı zehirli iğne saldırısından bir süre sonra hayatını kaybeden Raşit Erol. Şeyh postunda şimdi kardeşi Abdülbaki Erol oturuyor. 26. Tillocular (SİİRT- ANKARA- İSTANBUL- ELAZIĞ Bölgesinde) : Kurucuları Sultan Memduh Hazretleri’nin türbesinin bulunduğu Siirt’in Tillo beldesi manevi merkezleri. Süryanice "Yüksek Ruh" anlamına gelen Tillo geleneği Kadiri Tarikatı’nın en güçlü kollarından. 27. Hazneviler (HATAY-GAZİANTEP-ŞANLIURFA-KİLİS-MARDİN-BATMAN Bölgesinde) : Türkiye Kürtleri arasında en güçlü Nakşibendi cemaatlerinden biri. Merkezi Suriye’de. Hatay, Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin ve Batman ’da örgütlüler. Cemaatin şeyhi Muhammed Haznevi 28. Hakikatçılar (SAKARYA-DÜZCE-BURSA Bölgesinde) : Hemen hemen tüm cemaatlere karşı yürüttüğü mücadeyle tanınan Hakikatçılar’ın şeyhi Ömer Öngüt. 29. Nakşibendi Yahyalı Cemaati (KAYSERİ Bölgesinde) : Kayseri’de Gülen Cemaati’yle birlikte en güçlü dini grup. Şimdi şeyh postunda oturan kişi Ramazan Dinç. 30. Işıkçılar (İSTANBUL Bölgesinde) : Seyit Abdülhalim Arvasi’ye bağlı Hüseyin Hilmi Işık’ın kurduğu cemaat günümüzde İhlas Holding şemsiyesi altında büyüdü. 31. Gülen Cemaati ve Nurcular (Türkiye’nin her yerinde): Türkiye’nin tarikat ve cemaat haritasında Nurcular ağırlıklı yer işgal ediyor. Tarikatın en ünlü ismi Fethullah Gülen’in etkinlik alanı Türkiye’nin tüm illerini kuşatıp, tarikat okulları kanalıyla Afrika’dan Uzakdoğu’ya uzanıyor. Nur cemaatinin içinde adı sık geçen diğer gruplar şunlar: Liderliğini Mehmet Kutlular’ın yaptığı Yeni Asyacılar (İstanbul), liderleri İzzet Yıldırım, Hizbullah tarafından kaçırılıp öldürülen Med-Zehra Vakfı çevresi (Doğu-Güneydoğu Anadolu), Müslüm Gündüz liderliğindeki Aczmendiler (Elazığ-İstanbul), Yeni Nesilciler, Yazıcılar 32. Süleymancılar (Türkiye’nin her yerinde) : Cemaatin kurucusu Süleyman Hilmi Tunahan, soyunu Nakşibendi Şeyhi Selahaddin İbni Seracettin ’e dayandırıyor. Zamanla bağımsız bir yol izledi. Kurduğu Kuran kurslarından yetişen öğrenciler, hocalarının mehdiliğine iman edip, Süleymancılar cemaatini oluşturdu. 33. İskenderpaşa Cemaati (İSTANBUL-ANKARA Bölgesinde) : Geçmişi 1800’lü yıllara, Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi’ne uzanıyor. Uzun süre, Gümüşhanevi tekkesi cemaate ismini verdi. Mehmet Zahit Kotku şeyhlik postuna oturduktan sonra, görev yaptığı İskenderpaşa Camii tarikata ismini verdi. Post oğlu Nurettin Coşan’a kaldı. Esat Coşan, tarikatı kurduğu vakıflar sayesinde büyüttü. Bunların en etkini Hakyol Vakfı. Koşan, İlim Kültür ve Sanat Vakfı ile Sağlık Vakfı’nı da kurarak örgütlenmeyi genişletti. 34. Melamiler (İZMİR-MANİSA-AYDIN Bölgesinde) : Melami Tarikatı’nın kamuoyu önüne çıkan en önemli ismi Ahmet Arslan. Emekli astsubay Arslan, Şeyh Hasan Özlem’in 1996’da ölümünün ardından posta oturdu. 66 yaşındaki Arslan, Manisa’nın Salihli ilçesinde yaşıyor. 35. Erenköy Cemaati (İSTANBUL-KONYA-ANKARA Bölgesinde) : Kökleri Kelami Dergahı’na ve şeyhi Erbilli Mehmet Esat’a dayanıyor. Mehmet Esat, tekkeler kapatılınca Erbil’deki arazilerini satıp, İstanbul’a yerleşti. Erenköy Cemaati, Mehmet Esat’ın halifesi Mahmud Sami Ramazanoğlu’nca kuruldu. Nakşibendi geleneği içinde, esnaf ve işadamlarının kolu olarak biliniyor. Ramazanoğlu’nun ardından cemaatin dini sorumluluğunu Musa Topbaş üstlendi. Onun ölümüyle üç isim ön plana çıktı: Yeni Şafak’ın eski başyazarı Ahmet Taşgetiren, Eymen Topbaş ve Konya’da yaşayan Tahir Büyükkörükçü. 36. İsmailağa Cemaati (İSTANBUL Bölgesinde) : Kurucusu Ebuishak İsmail Efendi, 1723’te Fatih’te adını taşıyan camiyi inşa ettirdi. Ölümünden sonra cemaati tarikat yoluna girdi. Şeyh Batumlu Ali Haydar Efendi, 1960’da ölene kadar liderliği yürüttü. Görevi İsmail Ağa Camii imamı Mahmut Ustaosmanoğlu devraldı. Cemaat İstanbul’un merkezi Fatih’te, Sarık, şalvar ve cübbeli giyimleriyle diğer Nakşibendi gruplarından ayrılıyorlar. İsmailağa Cemaati, Ustaosmanoğlu’nun kökeni nedeniyle İslami gruplar içinde "Oflular" olarak da tanınıyor. 37. Ahıskalı Ali Haydar’ın cemaati: Son yıllarda bu şahsı ve cemaatini Mahmud Ustaosmanoğlu temsil etmiştir. Bu cemaatin merkezi, İstanbul’da Draman mevkiindeki İsmailağa Camiidir. Bu Tarikatların bir kısmı da bize dışarıdan gelmişlerdir. Şimdi de Tarikatların coğrafyasına bakalım: Ortadoğu ve Ortaasya'dan Anadolu'ya Gelen Tarikatlar Kadiriye - A.Geylânî Rufâîye - A.Rufâî Sadiye - S.Cıbavî Halvetiye - Ö.Halvetî Nakşibendiye - B.Nakşibend Zeyniye - Z.Hâfî Kalenderiye - K.Haydarî Afrika'dan Anadolu'ya Gelen Tarikatlar Bedeviye - A.Bedevî Şazeliye - E. H. Şazelî Ortadoğu, Orta Asya ve Güney Asya'da Kurulduğu Halde Anadolu'da Yaygın Olmayan Tarikatlar Yeseviye - A.Yesevî Kübreviye - N.Kübra Suhreverdiye - Ö. Suhreverdî Çeştiye - Hasan Çeştî Kuzey Afrika'da Kurulduğu Halde Anadolu'da Yaygın Olmayan Tarikatlar Medyeniye - Ebu Medyen Desukiye - İbrahim Desukî Anadolu'da Kurulan Tarikatlar Bektaşiye - H. Bektaş Velî Mevleviye - Mevlânâ Bayramiye - H. Bayram Veli Görüldüğü gibi tüm cemaat ve tarikatların çalışma işlevleri ve çıkış coğrafyaları hemen hemen aynıdır. Türkiye’nin her bölgesinde mutlaka bir tarikat ve cemaat vardır. Çoğunlukla kurdukları vakıflar aracılığıyla hareket ediyorlar. kimileri de neredeyse holdingleşmiş durumdadır. Postluk bazen babadan oğla ve bazen de kardeşlere geçiyor. Cemaatlerin bazılarının siyasetle çok yakın bağları var iken, bazıları ise politikayla ilgilenmedikleri görülmektedir. Tarikat ve dinî cemaatlerin yöneldiği bir diğer eğitim alanı da yine 1980'lerden sonra hızla yayılan "Hazırlık Dershaneleri" olmuştur. İlkokuldan üniversiteye kadar bir sınav yarışının yaşandığı günümüz Türkiye'sinde Hazırlık dershaneleri önemli bir sektör durumundadır. Bunun bilinciyle hareket eden tarikat ve dinî cemaatler 'hizmet' faktörünü de ön plana çıkarıp Anadolu'nun pek çok şehrinde dershane açmışlardır. Mesela bu sahada Fethullah Gülen Hocaefendi'nin cemaatinin, 1995 yılı itibariyle kendilerine bağlı 250 civarında dershaneyle faaliyet gösterdikleri bilinmektedir. Hazırlık Dershaneleri faaliyetlerine parelel olarak gelişen bir diğer eğitim olgusu da özel okullardır. Yine Fethullah Gülen Hocaefendi'nin cemaati yurt içinde saygın bir yere sahip özel kollejlerinin yanında çoğunluğu Orta Asya Türk devletleri ve Balkanlarda bulunan 150 civarında orta öğrenim kurumuna sahiptirler. Malumunuz üzeri M.Fethullah Gülen’in en son Türkiye Cumhuriyetine kalkışması olayı bu bilgileri açıkça doğrulamaktadır. Dinî tarikat ve cemaatlerin faaliyet gösterdikleri önemli bir saha da sağlık alanıdır. Bilhassa kadın hastaların inançları sebebiyle karşılaştıkları ikilemlerin giderilmesine yönelik başlatılan özel poliklinik çalışmaları bugün hastane boyutlarına ulaşmıştır. Burada dinî cemaatlerin doğrudan kendi faaliyetleri yanında, teşebbüs gücü bulunan, bu işe ehil mensuplarını teşvik ederek faaliyet sahalarını genişlettikleri gözlenmektedir. Mesela İskender paşa Nakşî dergahının HAKSAG A.Ş. adıyla kurduğu şirkete bağlı İstanbul'da Hayrunnisa Hastanesi ve Doğumevi, Şadiye Hatun Teşhis Kliniği, Neşat Tıp Merkezi, Yenibosna ve Güneşli Aksa Klinikleri11 kurulmuş ve yeni teşebbüslere devam edilmektedir. Aynı gruba bağlı Hak-Yol Sağlık Vakfının faaliyetleri çerçevesinde bu hizmetlerin Anadolu'da yaygınlaştırılmasına gayret edilmektedir. Dinî tarikat ve cemaatler bütün bu faaliyetlerinden belli ölçüde maddî katkı sağlamalarına rağmen, genellikle kendilerine bağlı olarak kurdukları vakıflar vasıtasıyla zekat, fitre, sadaka ve kurban derisi gibi maddî kazanç getiren İslamî formlardan azamî ölçüde istifade etmektedirler. Bununla birlikte dinî tarikat ve cemaatlerin son yıllarda kendilerine fınansal katkı sağlayacak daha reel yatırımlara yöneldikleri, mensuplarını da buna teşvik ettikleri bir gerçektir. Sizlere bir çalışma ile Türkiye’deki cemaatler ile bilgileri çıkarttım. Benim şahsım adına kendi görüşüm Kur’an ve sünnetler ışığında sadece ve sadece Allah’a c.c en iyi kul sevgili Peygamber efendimize s.a.v en iyi ümmet olmaktır. Yani Allah’tan başkasına asla kulluk etmem. araya aracı da koymam.. Ama unutmayın ki ahirette şeyh efendilerden değil Kur’an-ı Kerim’den hesaba çekileceğiz. Bizzat Rabbimiz Hz. Allah c.c. tarafından hesaba çekileceğiz. Yorum sizin… Saygılar… Mustafa Kemal Bektaş Kaynaklar: 1. Hürriyet gazetesi 17 Eylül 2006 2. Prof Dr. Abdulaziz BAYINDIR Kur’an Işığında Tarikatçılığa bir bakış 3. Mehmet BOZKURT Eğitimci, İlahiyatçı, Araştırmacı yazar 4. Dr. M. Saffet SARIKAYA SDÜ İlahiyat Fak. SDU Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Yıl: 1998, Sayı: 3, ss. 93-102 5. Okan KONURALP Türkiye’de İslami Cemaatler Haritası

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder