ŞARBON (ANTHRAX)
HASTALIĞI HAKKINDA
Son günlerde Şarbon hastalığı çıkalı halkta bir tedirginliktir
aldı başını gitti. Kurban
Bayramı öncesinde Brezilya'dan ithal edilen hayvanlarda ortaya çıkan şarbon
hastalığı, büyük paniğe sebep oldu. Ankara, Sivas ve İstanbul'da bazı
bölgeler şarbon şüphesiyle karantinaya alındı.
Aslında böyle zamanlarda felaket tellalı gibi bu tür yazıları yazarak
toplumu endişeye sürüklemeyi hiç sevmem. Ama durum öyle hale geldi ki sanki biz
devletin resmi bir kurumunun başındaymışız gibi bize ulaşanlar Samsun ve
bölgesinde Şarbon (Anhrax) hastalığı ile ilgili açıklama yapmamızı
beklemekteler. Durum öyle bir hal aldı ki “Samsun’da
şarbondan yok efendim bir kişi ölmüş, yok efendim bilmem nerede belediye hayvan
itlaf etmiş” gibi deli saçması sözlere kadar maruz kaldım.
1980 yıllarında ilk görev yerim olan Tokat Çamlıbel bölgesinde bir köye
aşılama için gitmiştik. Köye vardığımızda enteresan bir olayla karşılaşmıştık.
İki tane sığırı kesmişler bizim muayene etmemizi ve akabinde pişirip
yiyeceklerini beyan etmişlerdi. Kesilen hayvanlara geriden baktığımızda
gözümüze pıhtılaşmayan bir kan tablosuyla karşılaşınca Şarbon hastalığı ile
karşı karşıya kaldığımızı anladık. Hemen karantina tedbirlerini almaya, temas
edenleri tespit etmeye başladık. Bu hadiseden kısa zaman sonra da ben ve
beraberimde ki yedi arkadaşımla birlikte Türk Silahlı Kuvvetlerine geçtik.
Bu hastalık Hayvan Sağlık Zabıtası Kanunu gereği ihbarı mecburi hastalıklar
gurubundan olup, bulaşan hayvanlar direk ya derin kuyulara üzeri yabani
hayvanlar tarafından açılmayacak şekilde kalın kireç tabakası ile kapatılır ya da
yakılarak imha edilir.
28151
sayılı 23 Aralık 2011 CUMA tarihli resmi gazetede yayınlanan “ŞARBON HASTALIĞINA KARŞI KORUNMA VE
MÜCADELE YÖNETMELİĞİ” ile 11/6/2010 tarihli
ve 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununun 4
üncü maddesi ile 3/6/2011 tarihli ve 639 sayılı Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 7 nci maddesi hükümlerine göre işlemler
yapılır.
Nihayetinde bu hastalık ile ilgili kısa kısa bilgiler vermek halkımızı
bilgilendirmek zorunda kaldım.
Anthrax, Bacillus Anthracis
tarafından oluşturulan septisemik özelikte akut infeksiyöz bir hastalıktır.
Bütün memeli hayvanlarda görülebilir. Bulaşıcı bir hastalık olan Anthrax, aynı
zamanda zoonoz bir hastalıktır; yani hayvanlardan insanlara da bulaşabilir.
Anthrax’ın halk dilinde bilinen isimleri hayvanlarda “dalak” veya “şarbon”,
insanlarda “karaçıban”, “Şark Çıbanı” veya “kasap
çıbanı”dır.
Bacillus Anthracis
bakterisinin sebep olduğu Anthrax, her bölgede ve her mevsim ortaya çıkabilir.
Hastalığın etkeni olan Bacillus Antchracis 1-2x3-8 mikrometre boyutlarında,
aerobik (veya fakültatif aerobik), Gram pozitif, hareketsiz, sporlu (santral
yerleşimli endospor) ve kapsüllü bir mikroorganizmadır.
Bacillus Antchracis spor
formu fiziksel ve kimyasal etkenlere karşı son derece dirençli olup doğa
koşullarında 50-60 sene canlılığını ve enfektif özelliğini muhafaza edebilir.
Bacillus Anthracis
sporlarının çevre şartlarına çok dayanıklı olması, akciğer şarbonunun ağır
klinik tablosu ve direnç genlerinde yapılan oynamalar sonucunda, bakterinin
biyolojik silah olarak kullanılması da söz konusu olmuştur.
Genç hayvanlar, ergin ve
yaşlılardan daha duyarlıdırlar. Açlık, yorgunluk, yolculuk, kötü bakım
koşulları, iç ve dış parazitler, fazla sıcak ve soğuk hava, iyi beslenememe
gibi stres faktörleri hastalığın çıkış ve yayılışına büyük ölçüde yardımcı
olurlar. Hastalanan hayvanlar, ölümden 1-2 gün önce sütleriyle, dışkı ve
idrarları ile basil çıkarırlar. İyileşenlerin sütleriyle de kısa bir süre etken
saçılabilir.
Bulaşık meralarda
otlayan hayvanlar veya buradan elde edilen enfekte yemleri yiyenler hastalığa
yakalanır. Özellikle otların kurumaya başladığı dönemlerde, dikenlerin ağızda
açtığı yaralardan mikroplar kolayca vücuda girer.
Ahırlardaki hayvanlar
bulaşık yem ve otlarla mikrobu alırlar, solunum ve deri yolu ile de hastalık
bulaşabilir.
Hasta hayvanla
temas eden insanlarda da bulaşma görülebilir. Hayvanın kanı ya da vücut
akışkanları ile temas, mikroorganizmanın bulaşmasına yol açabilir. Veteriner
Hekimler, Veteriner teknisyenleri, çobanlar, hayvan yetiştiricileri ve ölen
hayvanların leşlerinin ortadan kaldırılması ile görevli olanlar bu tehlike ile
sürekli olarak karşı karşıyadırlar. Ayrıca hayvan ürünlerini (yün, et, kemik,
deri) işleyenler ve bu ürünleri taşıyanlar da mikrop kapabilirler.
Şarbon hastalığının üç türü mevcuttur.
1.Deri şarbonu/Kutanöz
Anthrax : Mikroorganizmanın vücuda girdiği bölgede 12-36 saat içinde kaşıntılı, papül,
vezikül ve püstülle karakterize; üzerinde siyah bir kabuk bulunan nekrotik
ülserler görülür. Yine bağ dokusu, boyun, göğüs ve göz kapaklarının deri altı
dokusunda ödemler ve bu ödemli alanın üstünde vesikülle karakterize bir şekilde
de görülebilmektedir.
Hastalığın henüz
vücuda yayılmadığı lokal döneminde, vücudun savunma sistemi
mikroorganizmayı inaktive edebilir. Erken teşhis söz konusu olmadığı durumlarda
etken, kan yoluyla çevre doku ve organlara sızması mümkündür. Sistemik hale
gelen enfeksiyon, septisemi oluşturarak ölüme sebep olabilir. Ölüm oranı
%10-20’dir.
2.Akciğer
Şarbonu/İnhalasyon Anthrax: Özellikle hayvan yünleri
ve kıllarıyla uğraşanların sporları solumasıyla meydana gelmektedir. Ağır bir
hemorajik bronko-pnömoni ile karakterizedir. Akciğer şarbonu yüksek oranda
ölümle sonuçlanır. Bu yolun tehlikeli olmasının nedeni, hastalığın klasik
belirtilerinin gizli kalabilmesidir. Soğuk algınlığını taklit edebilir, yüksek
ateş, göğüs ağrısı vardır. Hızla sistemik hemorajik patoloji gelişir. Soluk alma
zorluğu, şok ile 1-2 gün içinde ölümle sonuçlanır ve ölüm oranı %90’dır.
3 Bağırsak şarbonu/Gastrointestinal
Anthrax: İyi pişmemiş kontamine etin yenilmesi ile bulaşır.
Bağırsağın akut iltihabı ile karakterizedir. Mide bulantısı, kusma, iştah
kaybı, ateş, abdominal ağrı, kan kusma ve ishal görülür. Ölüm oranı %100’dür.
Bacillus Anthracis’in
laboratuvar tanısı kan ve diğer vücut sıvılarından, deri lezyonlarında oluşan
eksudadan, balgam ve dışkıdan alınacak örnekler ile yapılabilir.
Hasta hayvanlarda
tedavi mümkün değildir. İnsanlarda ise erken teşhis çok önemlidir. Tedavide hekim
kontrolünde Penisilin, doksisilin ve Siprofloksasin gibi antibiyotik ajanlar
kullanılabilir.
Korunmaya gelince:
Hayvanların dengeli
beslenmesi, su ihtiyaçlarını durgun sulardan karşılamamaları, bakım
koşullarının iyi olması gerekmektedir. Kötü bakım ve fazla stres, hayvanların etkeni
almalarını kolaylaştırmaktadır.
Aynı ahır içerisinde
olabilecek hasta hayvanların sağlıklılardan ayrılması ve karantinaya alınması,
bulaşık mera ve ahırların kullanılmaması, sağlıklı hayvanların aşılanması da
önemli korunma yolları arasında yer almaktadır.
Enfeksiyon şüphesi olan
hayvanların, tüketilmemesi; imhasının usulüne göre yapılıp, sönmemiş kireç
kuyusuna bırakılan hayvanların üzerleri kapatılmalıdır.
Anthrax şüpheli
hayvanlarla temastan kaçınılmalı; hayvanlar kesilmemeli ve yüzülmemeli. Bulaşık
şüpheli kıyafet, eldiven ve diğer tüm malzemeler yakılarak imha edilmeli. Karantina
kurallarına uyulmalı. Bulaşma şüphesi olan gıda ve suların tüketimi
engellenmeli, halk yazılı ve görsel basın yolu ile düzenli bir şekilde
bilgilendirmelidir.
Şimdi gelelim halkımızın
sorularına, şu ana kadar yetkili mercilerce Samsun ve bölgesinde Şarbon
hastalığı ile ilgili bildirilmiş en ufak bir vaka yoktur. Devletin resmi
kurumları bu açıklamaları yazılı ve görsel basından yapmalıdır. Her gün şişirme
haberleri ortaya çıkaranlar halkı tedirginliğe sebebiyet verebilirler. Buna
engel olunmalıdır.
Bu kadar açıklama
sonucunda müsaadenizle şu iki kelimeyi yazmak zorundayım.: “Bu
hastalıklı hayvanları kim ne şekilde ve nasıl ithal etti? Halkın sağlığı bu
kadar ucuz mudur? Devletimiz bu olaya sebebiyet verenler hakkında adli
mekanizmalarını çalıştırmak ve halkı da bilgilendirmek zorundadır.”
Bu son hastalık ta
gösterdi ki şiddetle Veteriner teşkilatı kadro eksiği (Veteriner Hekimler,
Veteriner Sağlık Teknisyenleri,) giderilmelidir. Bu konuyu ayrıca yazacağım.
Hızla Veteriner Teşkilatının kadro eksiği tamamlanmazsa yarın bir gün
aşılamadan tutun, hastalıklarla mücadeleye kadar birçok sahada ülkemiz ciddi
sıkıntılarla karşı karşıya kalabilecektir.
Yetkili mercilere
buradan soruyorum Tarım Meslek liseleri ciddi bir şekilde yapılandırılmalı,
gerekli müfredatları, eğitici saha öğretmen eksiklikleri giderilmelidir. Son
yıllarda Veteriner Teknisyeni atamalarının neden yapılmadığı sorgulandığında iş
ve işçi bulma kurumu verilerine göre kadro açıldığı, atama yapıldığı bilgisi
ile karşılaşılmaktadır. Bu okulları bitirenler geleceğini garanti altına almak
için muhtelif fakültelere kaymalar yaşanmaktadır. Devlet acilen bu okullardan
çıkanlara el atmalı bir an önce veteriner teşkilatları personel takviyesi
olarak atamaları yapılmalıdır. İş ve işçi bulma kurumu verileri kıstas olmaktan
çıkarılmalıdır. Gerekçeleri ile bu konuyu ayrıca yazacağım.
500 beldeye 500
Veteriner Sağlık Teknisyeni/ Teknikeri, Ziraat Teknisyeni/ Teknikeri ve
Veteriner Hekim görevlendirilmeleri yapılarak Gıda Tarım ve Hayvancılık
kadroları bir an önce takviye edilmeli, acilen hayvancılık ile ilgili tedbirler
alınmalıdır. Biz böyle hayvan ithalatı yaptıkça bu sıkıntılarla sürekli karşı
karşıya kalacağımız bu son olayla bir kez daha anlaşılmıştır.
Mera kanunları,
Büyükşehir Belediyesi kanunları bir an önce hayvancılığın geleceğini tehdit
eden uygulamalar, kanunlar yeniden düzenlenmelidir.
Son sözüm insanlar bir
şeyleri konuşmaktan çekinmesin. Muğlâk cümleler ile olay geçiştirilmemelidir. Bu
sıkıntıyı ülkemize yaşatanlardan da hesap sorulmalıdır.
Yazım biraz uzunda olsa
dikkate alınırsa halkımızın adına mutlu olacağımı belirtmek isterim.
Saygılarımla
Mustafa Kemal Bektaş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder