27 Haziran 2017 Salı

NEDİR BU GIDA KATKI MADDELERİ VE E KODLARI ? ZARARLARI VAR MIDIR?

NEDİR BU GIDA KATKI MADDELERİ VE E KODLARI ? ZARARLARI VAR MIDIR?


GIDA KATKI MADDELERİ NEDİR ?
Satışı teşvik etmek, pazarlamayı kolaylaştırmak maksadı ile ilave edilen kimyasal maddelerdir. Normal şartlarda tek başına gıda olarak tüketilmeyen veya gıda ham veya yardımcı maddesi olarak kullanılmayan, tek başına besleyici değeri olan veya olmayan, seçilen teknoloji gereği kullanılan işlem veya imalat sırasında kalıntı veya türevleri mamul maddede bulunabilen gıdanın üretilmesi, tasnifi, hazırlanması, işlenmesi, ambalajlanması, taşınması, depolanması sırasında gıda maddesinin tat, koku, görünüş, yapı ve diğer niteliklerini korumak, düzeltmek veya istenmeyen değişikliklere engel olmak ve gıdanın biyolojik değerini düzeltmek amacıyla kullanılmasına izin verilen maddelerdir.
Katkı maddelerinin kullanma gayelerini şöylece sıralayabiliriz.
1 – Koruyucu olarak, gıda maddesinin bayatlama, kokuşma, bozulma v.s. olaylarını geciktirmek için. Benzoik asit, Sodyum benzot vs gibi
2 – Normalde birbirleri ile karışmayan veya zor karışan maddeleri birbirine bağlayıcı olarak, bu maddelerin emilsiyonunu kolaylaştırmak için, Lesitin v.s. gibi
3 – Koyulaştırıcı olarak. Agar agar, jelatin vs gibi
4 – Renklendirici olarak, gıda maddelerinin göze hoş gözükmesi için kullanılan boya maddeleri.E 120 Karmen vs gibi
5 – Tat vericiler, aromalar. Damağa lezzet vermek için. Vanilya, vanilin vs gibi
6 – Besin değerini korumak veya geliştirmek için.
7 – Tatlandırıcılar. Aspartam vs gibi
8 – Üretimi kolaylaştırmaki stabil tutmak için E 920 L.Sistain gibi

GIDALARDA KULLANILAN E KODLARI NEDİR ? :


E Kodları analiz yöntemlerini standartlaştırıyor. Katkı maddesi ile ilgili A, B, C listelerini hazırlıyor. A listesi pozitif listedir. B listesinde değerlendirilmesi tamamlanmamış katkı maddeleri yer alır. C listesi ise kullanımına izin verilmeyen negatif listedir.




Birleşmiş Milletler’e bağlı Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO) ile Gıda ve Tarım Teşkilatı (FAO)’ nun Katkı Maddeleri üzerinde çalışan Ortak Uzmanlar Komitesi (IECFA) dünyada, her çeşit katkı maddesi ile ilgili yapılan toksikolojik çalışmaları değerlendiriyor ve Uluslararası Gıda Kodeksi Komisyonu’na tekliflerini sunuyor. IECFA, ayrıca katkı maddesinin özelliklerini belirliyor, analiz yöntemlerini standartlaştırıyor. Katkı maddesi ile ilgili A, B, C listelerini hazırlıyor. A listesi pozitif listedir. B listesinde değerlendirilmesi tamamlanmamış katkı maddeleri yer alır. C listesi ise kullanımına izin verilmeyen negatif listedir.


GIDA KATKI MADDELERİ HAKKINDA BİLMEDİKLERİMİZ :
Bugün toplam 4500 cins katkı maddesi dünya piyasasında gıdalarımıza katılmak üzere pazarlanmaktadır. Bu maddelerin pek çoğunun kanserden tutun beyin hücrelerinin tahribatına varıncaya kadar çeşitli zararları tespit edildiği halde, sırf uluslarası boyutta kurulan modern gıda sanayi sistemini kontrol etme ve bu işte görev almış patronlarının(!) para kazanma hırsları uğruna insanlığın midesine bu zehirler zerkedilmeye devam edilmektedir. Birçok devletler ya habersiz veya haberli seyirci kalmaktadır.
Çocuk mamalarından bisküvilere, hazır çorbadan, çikolatalara margarinden hazır yemeklere kadar çok yaygın bir hazır gıda sanayiinde bu maddeler fütursuzca ve sorumsuzca kullanılmaktadır.
Ayrıca Müslüman olarak bizi alakadar eden meselenin diğer önemli bir tarafı da bu maddelerin pek çoğunun, dinimizde kesinlikle haram olduğu belirtilen maddelerden imal edilmekte olduklarıdır. Bu maddelerin ekseriya leş hükmündeki hayvanlardan, domuzlardan veya alkol gibi yenmesi, içilmesi haram kılınan maddelerden yapılmış oldukları keyfiyeti ayan beyan ispat edilir durumda olmasına rağmen, geniş halk kitlelerin habersiz, ilgisiz, batı ve onun kontrolündeki patronların tutsağı olarak bu tehlikeli oyunun içinde seyretmesi dehşet verici bir manzara arzetmektedir.
Uluslararası kuruluşta kabul görmüş katkı maddesine bir numara verilir. Mesela Monosodyum Glutomat için verilen numara 621 dir. Tartarin için 102 dir. Numaralanmış bu listelerden Avrupa Ekonomik Topluluğunda kullanımına izin verilen Katkı Maddelerine E kodu verilmiştir. Mesela, 621 numara ile belirlenmiş Monosodyum Glutomat, eğer AB tarafından kullanımına izin verilmişse, AB Kodeksinde bu katkı maddesi E621 olarak isimlendirilmiş olmaktadır.
Katkı maddelerinin üretiminde kullanılan maddeler geniş bir yelpaze teşkil etmektedir. Bitkisel artıklardan yapılan katkı maddeleri olduğu gibi, mesela Pektin (E440), Karragenan (E407), Keçi boynuzu zamkı (E410), Klorofil(E140) Agaragar(E406) gibi bitki kökenlidir. Bazı katkı maddeleri ise sırf hayvanlardan ve artıklarından elde edilmektedir. Mesela Jelatin(E441) domuz yada sığır veya diğer hayvanların kemik ve deri artıklarından, Karmin(E120) kokonial; Şellak (E904) yine bir böcek türünden; Sistain(E920),insan, at veya domuz kılından, Rennin sığır ve davar midesinden; Pepsin, domuz midesinden elde edilmektedir. Bir kısım katkı maddeleri de hem hayvan artıklarından, hem bitki artıklarından, hem de sentetik olarak üretilmektedir. Bu gruba da örnekler verirsek E475 Gliserin, E322 Lesitin, E471 Mono ve Digliseridler, (E160) Betakarotenler,( E210) Benzoik asit gibi maddeleri zikredebiliriz.
Uluslararası IECFA komitesi, bütün faktörleri dikkate alarak gıda ürünlerinde kullanılacak katkı maddelerinin % de miktarlarını tespit etmek zorundadır. Komitenin bütün ihtimamına rağmen vücut ağırlıkları farklı olan insanlarda riskli durumlar oluşabilmektedir. 80 kg vücut ağırlığına sahip insanın günlük maksimum dozu 80 mg olsa, aynı gıda ürünlerini kullanan 60 kg.lık bir insan için doz aşımının oluşması kaçınılmaz olacaktır. Ayrıca bütün bu araştırma çalışmalarında insanların dini inançlarındaki hassas noktalar tamamen gözardı edilmektedir.
Ülkemizde de AB’ye uyum programı uygulandığı için aynı isimlendirme kullanılmaktadır. Kullanılmasına izin verilen Katkı maddelerinde ülkeler sınırlamalar getirebilir. Nitekim, uluslararası listelerde izin verildiği halde bazı katkı maddelerini Amerika, Avusturya, İsviçre, Danimarka, Avrupa kendi ülke sınırları içerisinde yasaklamışlardır.
Türk Gıda Kodeksi yönetmeliğinde izin verilen aroma maddelerinin dışındaki katkı maddesi sayısı 400 civarındadır. 1997’de yürürlüğe giren Yönetmeliğe göre, ürünlerin etiketlerindeki içindekiler kısmında ürüne katılmış olan katkı maddesinin fonksiyonu, adı, E kodu ve hayvani kökenli ise hayvanın cinsi yazılmak zorundadır.
Bazı Katkı maddelerinin kullanımındaki bu karışıklığına ilaveten, ülkemizde hem insani boyutta, hem İslâmi boyutta endişelerimiz daha büyüktür.
İnsani boyuttaki endişelerimiz, üreticiler bazında ve kontrol mekanizmaları bazında bilgisizlik, laubalilik ve istismarın alabildiğine yaygın oluşundandır. Maalesef, birçok üretici firmanın ürettiği ürünün, ambalajındaki içindekiler kısmında belirtilen bilgilerle, ürünün kendisinin terkibi birbirini tutmamaktadır. Bunlar bazı üreticilerden bizzat dinleyerek aldığımız bilgilerdir.
Bazı ürünlerde ise izin verilen sınırların üzerinde katkı maddesi kullanılmaktadır. Bu konuda seneler önce yapılan araştırmalarda “Kullanılan katkı maddelerinden en çok tartışılanları nitrit ve nitratlardır (E250, E251) Kansere neden olan nitrozaminleri oluştururlar. Kanın oksijen taşıma yeteneğini azaltırlar”
“Ülkemizde yapılan çalışmalarda et ürünlerinde izin verilenin çok üzerinde nitrit kullanımı saptanmıştır.”
“Astım, deri döküntüleri, hiperaktiviteye neden olabilen bir diğer katkı maddesi Benzoikasit (E210) dur. Yapılan bir çalışmada Ankara piyasasından sağlanan meyve sularında Benzoik asit miktarının izin verilen değeri aştığı saptanmıştır.”
“Astımlı hastalarda astım atakları başlatan bir diğer katkı maddesi Kükürtdioksid(E220) dir. 1980li yıllarda en az 12 kişinin ölümüne neden olacak kadar ciddi alerjik reaksiyonlara yol açtığı saptanmıştır.”
Renklendirici katkı maddelerinin kullanıldığı ürünler için 25 şekerleme örneğinin 11’inde izin verilmeyen renklendiricilere rastlanmışdır. pasta süsleri ve şekerlemelerde ise pasta süslerinin %12,5 uğunda izin verilen boyaların izin verilen miktarlarında, %59,4 ‘ünde izin verilen boyaların izin verilen miktarlarının üzerinde, %28,1 inde ise izin verilmeyen boyların kullanıldığı saptanmışdır. Şekerlemelerde ise uygun renklendirici kullanım oranı %20,8 dir. %64,2 sinde izin verilen miktarın üzerinde, %15 inde ise yasaklanmış boyalar kullanılmıştır.”
Yasaklanan renklendirici maddeler kesinlikle Toksik ve kanser yapıcı maddelerdir. İzin verilenlerin ise, sınırlarının üstüne çıkıldığı zaman alerjik reaksiyonlar, deri döküntüleri, astım ve hiperaktivite olayları meydana getirebilmektedir.

GIDA KATKI MADDELERİ SINIFLARI NEDİR ?

1.     Renklendiriciler E 100 - 199
2.     Koruyucular E 200 - 297
3.     Antioksidanlar E 300 - 321
4.     Emülsifiyer ve stabilizatörler E 322 - 500
5.     Asit baz sağlayıcılar E 500 - 578
6.     Tatlandırıcılar, koku verenler E 620 - 637
7.     Geniş amaçlılar E 900 - 927

Gıda katkı maddeleri işlevlerine göre şu şekilde sınıflanabilir: 

Koruyucular, tatlandırıcılar, antioksidanlar, renklendiriciler,  stabilizerler, emülgatörler, taşıyıcılar, taşıyıcı solventler, asitler, asitliği düzenleyiciler, aroma arttırıcılar, emülsifiye edici tuzlar, hacim arttırıcılar, itici gazlar, jelleştiriciler, kabartıcılar, kıvam arttırıcılar, köpük oluşturucular, köpüklenmeyi önleyiciler, metal bağlayıcılar, modifiye nişastalar, nem tutucular, paketleme gazları, parlatıcılar, sertleştiriciler, stabilizörler, taşıyıcılar, topaklanmayı önleyiciler, un işlem maddeleri.

İtici gazlar: Gıdanın, bulunduğu kaptan dışarı çıkmasını sağlayan hava dışındaki gazlar,
Jelleştiriciler: Jel oluşumu ile gıdada farklı bir yapı oluşturan maddeleri,
Kabartıcılar: Gaz oluşturarak hamurun yumurtalı soslu hamurun hacmini artıran madde veya madde bileşenleri,
Kıvam arttırıcılar: Gıdanın kıvamını arttıran maddeler,
Koruyucular: Gıdaların mikroorganizmalarla bozulmalarını önleyerek raf ömürlerinin uzatılmasını sağlayan maddeler,
Köpük oluşturucular: Sıvı veya katı gıdalarda gaz fazın homojen dağılımını sağlayan maddeler,
Köpüklenmeyi önleyiciler: Köpüklenmeyi azaltan veya önleyen maddeler,
Metal bağlayıcılar: Metalik iyonlarla kimyasal kompleks oluşturan maddeler,
Modifiye nişastalar: Fiziksel veya enzimatik uygulamaya, asit veya alkali ile inceltmeye veya ağartmaya tabi tutulmuş olsun veya olmasın yenilebilir nişastaların bir veya daha fazla kimyasal işleme tabi tutulması ile elde edilen maddeler,
Nem tutucular: Gıda maddelerinin düşük rutubetli ortamdan etkilenip kurumasını önleyen veya toz gıdaların sıvı ortamlarda çözünmesini kolaylaştıran maddeler,
Paketleme gazları: Gıda maddesi kaba yerleştirilmeden önce, yerleştirilirken veya yerleştirildikten sonra kap içine verilen hava dışındaki gazları,
Parlatıcılar: Yağlayıcılar da dahil gıdaların dış yüzeyine uygulandığında parlak bir görünüm veren veya koruyucu bir tabaka sağlayan maddeler,
Sertleştiriciler: Meyve ve sebzelerin dokularını sert veya gevrek tutan veya mevcut jelleştiriciler ile reaksiyona girerek jel oluşumunu sağlayan veya güçlendiren maddeler,
Stabilizörler: Gıdaların fiziko-kimyasal durumlarını korumalarını sağlayan, iki veya daha fazla karıştırılamaz fazın homojen dispersiyonunu sağlayan ve gıdaların var olan renklerini koruyan veya kuvvetlendiren maddeler,
Taşıyıcılar: Gıda katkı maddelerini çözmek, seyreltmek veya dağılımını sağlamak gibi fiziksel yollarla modifiye ederek; bu maddelerin teknolojik işlevlerini değiştirmeden, kendileri de teknolojik bir etki yapmadan gıda katkı maddelerinin uygulama ve kullanımını kolaylaştıran maddeler,
Topaklanmayı önleyiciler: Gıda parçacıklarının birbirine yapışması eğilimini azaltan veya önleyen maddeler,
Un işlem maddeleri: Hamurun işleme ve pişirme kalitesini arttırmak veya geliştirmek amacı ile una veya hamura ilave edilen emülgatörler dışındaki maddeleri, ifade eder.

GIDA KATKI MADDELERİ NİÇİN KULLANILIR ? GEREKLİ MİDİR ?
• Gıda katkı maddelerinin kullanım nedenleri çok fazladır.
• Gıdanın besleyici değerini korumak için kullanılabilir.
• Özgün diyet ihtiyaçları olan insanlar için özel bir gıda üretiminde kullanılabilir.
• Gıdanın dayanıklılığını artırmak için kullanılır, böylece gıda maddeleri daha uzun bir raf ömrüne sahip olur.
• Gıdanın dokusal özelliklerini geliştirmek için kullanılabilir.
• Gıdanın lezzetini ve rengini çekici hale getirebilir veya koruyabilir.
• Yağın acılaşması gibi reaksiyonları önleyerek lezzet kayıplarını önler ve besin öğelerini korur.
• Gıdanın işlenmesi sırasında çoğu zaman teknolojik gereklilik olarak kullanılır.
• Gıda çeşitliliği sağlar.
• Gıdada hastalık yapıcı mikroorganizmaların gelişmelerini önler

GIDA KATKI MADDELERİNİN SAĞLIK ÜZERİNE ETKİLERİ VAR MIDIR?

Gıda katkı maddeleri duyarlı kişilerde alerjik reaksiyonlar, deri döküntüleri ve astıma neden olabilir. Katkı maddelerine duyarlı kişiler olabilir. Ayrıca besinlere olan alerjik reaksiyonlar katkı maddelerine olan reaksiyonlardan çok daha yaygındır. Katkı maddeleri zıt reaksiyonları teşvik etmekten çok, önceden varolan duyarlılığı arttırmaktadır.

Gıda katkılarının riskleri ve yararları değerlendirildiğinde unutulmamalıdır ki; mikroorganizma kontaminasyonu ile oluşan gıda zehirlenmeleri, katkı maddelerinin etkisiyle tetiklenen astım atakları ve ürtiker vakalarından binlerce kez daha fazladır. Çok az sayıdaki kişi gıda katkılarına hassas olduğundan; bu kişilerin gıda etiketlerini okuyarak, bunlardan sakınmaları en iyi önlemdir.

Pek çok kişi marketlerde alışveriş yaparken üzerinde E kodu gördükleri ürünleri rafa geri bırakmaktadır. Hâlbuki o kod, ürüne eklenen gıda katkı maddelerinin belirli bir limite bağlı kaldığının kanıtıdır. Şimdilerde firmalar insanların bu hassasiyetini bildikleri için etiketlere E kodu yazmaktansa direkt olarak bütirik asit gibi kimsenin anlamayacağı dilden yazılar yazmaktadır. Halk arasında en zararlı gıda katkı maddesi gözü ile bakılan E 330 kodlu sitrik asit'in sebze ve meyvelerde bolca bulunan C vitamini olduğunu biliyor muydunuz? Eğer böyle bir etkisi olsaydı şu an yeryüzündeki herkes kanser vs olurdu. Etiketinde sitrik asit yazan bir ürünü almaktansa E 330 yazılı bir ürünü seçmek sanılanın aksine daha sağlıklı bir tercih olacaktır. En azından belli kriterlere bağlı kalınarak bu katkı maddesinin eklendiği düşüncesine sahip olunabilir. Aksi taktirde o üründe sitrik asit var, ama ne kadar? Bunun dozunu kimse bilemez. 

Gıda katkı maddeleri uygun şekilde kullanıldığında, yani izin verilen katkı maddesi, izin verilen besinlerde, izin verilen miktarlarda ve yasalara uygun şekilde kullanıldığında yararlandığımız ve sağlık riskleri minimize edilmiş maddelerdir. Uygun gıda katkı maddeleri kullanımı ile ürün çeşitliliği artmakta ve besin kayıpları azalmaktadır. Gıda katkı maddelerinin uygun kullanımı üretici, tüketici ve devlet işbirliğini gerektirmektedir. Üreticiler, ürettikleri besinin kalitesini üretim aşamalarında, satışa sunmadan önce kontrol etmeye önem vermelidir. Tüketiciler gıda katkı maddeleri konusunda bilinçlendirilmelidir.
Gıdalarda kullanılan Kimyasalların ve besinlerdeki katkı maddelerinin çocuklarımızın sağlığını tehdit eden çeşitli zararları artık hiç tartışılmaz bir şekilde ortaya çıkmıştır. Bunlardan başlıcaları şunlardır:

- Özellikle alerjik bünyeli çocuklarda; anaflaksiye dahi yol açabilen çeşitli alerjik reaksiyonlara ve ürtikere sebep olabilirler.
- Astım ve alerjik bozukluğa yol açabilirler.
- Kansere giden yol açıcı değişikliklere ortam hazırlayıp hatta bazıları kansere yol açabilirler.
- Çocuklarımıza verdiğimiz her türlü katkı maddesi içeren yiyecekler sağlıklarının bozulmasına, ileride kansere kadar varan sonuçların ortaya çıkması için ortam hazırlamaktadır.
- Ayrıca önemle dikkat edilmesi gereken şeylerden biriside bebeklere yalancı meme dış kaşıyıcı plastik maddelerin verilmemesi , plastik biberon kullanılmaması, daha sağlıklı olan cam biberonların tercih edilmesidir. 

Besinlerdeki kimyasal maddeler haricinde çocuklarımızı kansere yol açan radyoaktif faktörlerden de mümkün olduğunca korumamız gerektiği hergün daha da önemli bir konu haline gelmektedir. Bunların en önemlileri cep telefonu , televizyon ve bilgisayardır ne yazık ki.

Bütün bu bahsettiğimiz maddeler ve etkenler , araştırmalar gösteriyor ki çocuklerda hiperaktivite ve dikkat eksikliği başta olmak üzerebir çok kötü etkilere yol açabilmektedirler. İngiltere Gıda Standartları Ajansı’nın (FSA) , rastgele seçilen 300 çocuk üzerinde yaptığı araştırma, çocukların katkı maddeleri içeren bir içeceği içtikten sonra ani hareketler yaptıklarını ve konsantrasyonlarını kaybettiklerini ortaya koymuştur. 


İngiltere Gıda Standartları Ajansı, hiperaktif çocukların durumunda daha az katkı maddesi kullanımı yoluyla bir iyileşme sağlanabileceğini de bildirmiştir.

- Katkı maddelerinin sağlığa zararlı etkileri hakkında yapılan araştırmalar sonucunda; çocukları hiperaktif olan ailelerin özellikle “E” kodlu katkı maddeleri taşıyan gıdaların tüketimini kesmeleri tavsiye edilmektedir. 
- Yine araştırmalara göre besinlerdeki katkı maddeleri sinir hücrelerinin presinaptık aralığında birikerek çocukta huzursuzluktan dikkat eksikliğine ve hiperaktiviteye varan çeşitli pikonorotik rahatsızlıklara yol açabilmektedirler, genetik yatkınlığı olan çocuklarda MS hastalığını tetikleyebilmektedir. Ayrıca epilepsi, migren ve görmede bulanıklığa sebep olabilmektedir.
- Zeka seviyesini azaltabilmektedir. Yapılan çalışmalarda besinlerdeki yapay renklendirici ve katkı maddelerinin beyin fonksiyonlarında azalmaya neden olduğu çocukların IQ seviyesini yaklaşık 5.5 puan düşürdüğü bile saptanmıştır.
- Nadiren de olsa gıda zehirlenmesine yol açabilirler. Çocukta ishal, bulantı kusma ve yüksek ateş belirtileridir. 
- Katkı maddesi içeren ve doğal olmayan maddelerden yapılmış her türlü gıda maddesi çocuklarımızın sağlığı açısından tehlike arz etmektedir. İçerdikleri maddeler incelenecek olursa; çocuk mamalarında ve ekolojik ürünlerde bile katkı maddesi olduğu görülür.
- Katkı maddesi olan gıda maddelerden belli başlıcaları şunlardır:

Her türlü abur cubur, şeker ve şekerlemeler, hazır meyve suyu ve reçeller, kola vb boyalı gazlı içecekler, meyve tozları, her türlü boyalı içecek, boyalı hazır meyveli yoğurt ve pudingler, hazır çorbalar, hazır soslar, ketçap, mayonez vb, hazır baharat ve köfte karışımları, her türlü cips, içine katkı maddesi karıştırılan her türlü yiyecek, salam, sucuk, sosis vb. et, tavuk ve diğer et ürünleri (hamburger vs), tüketilmeye hazır dönmüş-donmamış bütün yiyecekler, kısacası bütün ambalajlı (hazır) gıda maddeleri...

Abur cubur yiyecekler aynı zamanda çocuklarımızın iştahlarını kapattığı için onların yemesi gereken gıdaları yiyememelerine ve büyümeleri için gerekli olan vitamin ve proteinleri alamamalarına neden olur. Bu tür gıdaları çocuklarımızdan mümkün olduğunca uz.ak tutmalıyız

Hazır gıda paketlerin üzerlerinde renklendirici, koruyucu, lezzet arttırıcı, kıvam arttırıcı, doğala özdeş aroma, E 621, vb. yazabilir. Katkı maddesi, boyar madde, koruyucu veya tatlandırıcı olarak gıda içine konmuş olabilirler. İçinde katkı maddesi olma olasılığı yüksek olan ve açıkta satılan gıdaların tüketimi hijyen nedeniyle zaten sakıncalıdır. Paketli olup içindeki maddelerin ambalajında yazılı olmadığı hazır gıdaları da almamak gerekir.

Kısacası çocuklarımızın sağlığını düşünüyorsak ve hastaneleri dolduran çocuklarımızı ve ergenlik çağındaki yavrularımızı görüyorsak, katkı maddeli yiyecekleri çocuklarımıza kullandırmayalım. Evde doğal maddelerle kendimiz hazırlayalım. Çocuklarımız için cips yerine çok ölçülü olarak kızarmış patates, jelibonlar yerine boyasız şekerlemeler ya da evde yapılan kurabiye ve tatlıları tercih edelim. Bize hatırı sayılır bir vakit ve enerji kaybına mal olacaktır ama evlatlarımızın ruh ve beden sağlığını güvence altına alacaktır.

Ayrıca besinleri saklarken ve taşırken kullanılan alüminyum folyoları da kullanmaktan mutlaka kaçınmaya çalışmalıyız zira sulu ve sıcak besinlere ağır metaller bırakırlar; bu da vücutta beyinle ilgili hastalıklara ve kansere neden olabilmektedir.

ÇOCUK GIDALARINDA EN FAZLA KAÇINILACAK KATKI MADDELERİ :

E kodlu katkı maddelerinden öncelikle kaçınılması gerekenlerden bazıları şunlardır:

- Alkolsüz içeceklerden ketçaplara kadar birçok gıdada kullanılan ve ürünlerin raf ömrünü iki yıla kadar uzatan E211 kodlu sodyum benzoat
- Dondurma, şeker ve bisküvilerde kullanılan E102 kodlu tartrazın
- Şekerlere eklenen E104 kodlu kinolin sarısı
- Yoğurt, reçel gibi gıdalara katılan E 110 kodlu günbatımı sarısı(sunset Yellow)

Gıda katkı maddeleri üzerine dört kitaplık bir seri çıkaran Prof. Dr. Fatih Gültekin uyarıyor: 

"Markette satılan paketli ürünlerin yüzde 90'ından fazlasında katkı maddesi var. Bir kişi, bir yılda kendi ağırlığı kadar katkı maddesi tüketiyor. Katkı maddeleri genlerimize zarar veriyor" diyor !!!


Aldığımız gıda ürünlerinin etiketini okuyor muyuz? 
İçerisinde yer alan katkı maddelerinin taşıdığı risklerden haberdar mıyız? 
Herkesin elinde dolaşan E kodlu listeler gerçeği yansıtıyor mu? 

10 yıllık araştırmalarını Server İletişim'den çıkan dört kitaplık bir seride bir araya getiren Süleyman Demirel Üniversitesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Fatih Gültekin, ortalıkta dolaşan E kodlu listelerin gerçeği yansıtmadığını söylüyor. En çok tükettiğimiz 12 farklı ürün kategorisini değerlendiren Gültekin, gıda etiketlerinde yer alan işaretleri nasıl okuyacağımızı anlattı. Buyurun bilinçli tüketici olmanın ilk adımına. 
- Araştırmanız ne kadar sürdü? 
- Her şey doktor arkadaşımın "Gıda katkı maddelerinin zararlarıyla ilgili seminer hazırlar mısın?" ricasıyla başladı. "Katkı maddelerinden ne anlarım?" deyince, o da "Bir biyokimyacı bilmeyecek de kim bilecek?" dedi. Konuyu tüm hatlarıyla anlamam ve bir seminer verecek hale gelmem iki yılımı aldı. Kitabın kaleme alınması, kontrol ve ilavelerinin süresi 10 yılı aştı. Merak edilen konuları halk diliyle anlatan, hem bilimsel olan ve hem de tüketici duyarlılığıyla kaleme alınan bir eser malesef yoktu.
-Bu çalışmanızın nasıl bir eksikliği giderdiğini düşünüyorsunuz?
 
- Tüketiciler bu kitaplarla öncelikle gıda katkı maddelerini tanıyor. İlk kitap Fark Etmeden Yediklerimiz: Gıda Katkı Maddeleri bunun için yazıldı. Kitapta katkı maddelerinin ne olduğu, GDO ile ilişkileri, helal gıda çalışmalarındaki önemi, kanser, hiperaktivite, alerji, spastik kolon ve migren gibi hastalıklarla ilişkileri bilimsel kaynaklar eşliğinde incelendi. İkinci kitap A'dan Z'ye Gıda Katkı Maddeleriansiklopedik bir sözlük niteliğinde. Ülkemizde kullanılmasına izin verilen tüm katkı maddeleri tek tek incelendi. Öğrenilen bilgilerin günlük yaşamda ürün seçerken kullanılabilmesi için Gıda Katkı Maddelerine Yönelik Tüketici Rehberi yazıldı. Tercih edilecek veya kaçınılacak katkı maddelerinin toplu olarak sunduğum Bir Bakışta Gıda Katkı Maddeleri kitabı ise her bir hastalık için riskli olan katkı maddelerinin görülebileceği bütün tablolara sahip. 

GIDA KATKI MADDELERİ İLE GENLERİMİZE ZARAR VERİYORLAR 

- Dünya genelinde veya ülkemizde kaç üründe katkı maddesi var?
 
- Bugün markette satılan paketli ürünlerin yüzde 90'ından fazlasında katkı maddeleri kullanılıyor. Sadece paketli ürünlerde değil, açık satılan ürünlerde de katkı maddeleri var. Örneğin lohusa şerbeti alacaksınız, kırmızılığı veren sentetik bir boya. Veya turşu suyu içeceksiniz, içinde koruyucu sodyum benzoat bulunabilir. Katkı maddeleri tümden zararlıdır veya zararsızdır demek doğru değil. Bir kısmı zararsızdır, bir kısmı ise risklidir. Risk miktarı düşük olduğu için tüketilmelerine izin veriliyor. Riskli olanlarından kaçınarak kendinizi koruyabilirsiniz. 

- Türkiye'de yılda ne kadar katkı maddesi tüketiyoruz? Katkı maddeleri hangi hastalıklara yol açar? 
- Türkiye'de ne kadar katkı maddesinin tüketildiğini söylemek biraz güç ama bir kişi bir yılda yediği içtiği gıdalarla yaklaşık kendi ağırlığı kadar katkı maddesi tüketir. Bu oldukça yüksek bir miktar. İstisnaları bir kenara koyacak olursak, bizim bu maddelere ihtiyacımız yok aslında. Beslenmemiz için gerekli değiller. Üstelik birçok riski de beraberinde getiriyorlar. Her ne kadar katkı maddeleri piyasaya arzedilmeden önce birçok araştırmadan geçse de kanser, hiperaktivite, alerji, migren, kemik erimesi, böbrek taşı olanlar, spastik kolon, ülseratif kolit ve obezite gibi hastalıklar için az da olsa risk taşırlar. Çocukluk döneminin en fazla görülen psikiyatrik bozukluğu olan hiperaktiviteyi sentetik gıda boyaları artırabilir. Hatta normal çocukların davranışlarını bile olumsuz yönde etkiler. Katkı maddelerinin bir kısmı DNA'ya, yani genlerimize zarar verme potansiyeline sahiptir. Örneğin günde 50 gram salam, sucuk ve pastırma gibi et ürünleri tüketenlerde bağırsak kanseri görülme riski yüzde 21 artmaktadır. Katkı maddeleri alerjileri, aspartam ve sukraloz gibi tatlandırıcılar migreni olanlarda baş ağrısını tetikler. Kola içindeki fosforik asit ise kemik erimesine yol açar. En çok etkilenenler elbette çocuklar.

- İnsanlar ellerinde 'E...' kodlu listelerle dolaşıyor. Bu yasak E listeleri gerçeği ne kadar yansıtıyor? 
- İnsanların elinde dolaşan bu listeler kesinlikle gerçeği yansıtmıyor. Bir kere bu listeleri kimin ve neye dayanarak yazdığı belli değil. Kaynağı belli olmayan bilgi, bilgi değildir. Ancak bu da bir ihtiyaç. Sonuçta tüketici riskli katkı maddelerinden kaçınmak istiyor.


- Çok sık tartışılan konulardan birisi de helal sertifikalı ürünler. Bu sertifikaya sahip ürünlerin gıda katkı maddeleri açısından zararsız olduğunu söylemek mümkün müdür? 
- Fıkıh uzmanları gıdaların helalliğine karar verirken hem yenmesi helal olmayan madde içermemesine, hem de zararlı olmamasına dikkat ediyor. Katkı maddelerinin bir kısmı sağlık için risk taşıyor. Peki bu risk onun helalliğini etkiler mi? İsteyen istediği katkı maddesini gıda ürününe katıp piyasaya süremez. Dünyada uluslararası kuruluşlar var. Ülkemizde Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı var. Zararlı olduğu açıkça ortaya konmuş olan katkı maddeleri kullanılamaz. Mevcut riskler ise bu maddelerin helalliğini etkileyecek düzeyde değil. Helalliğini asıl etkilecek nokta katkı maddelerinin kaynaklarıdır. Gıda katkı maddeleri dört kaynaktan elde edilir: Bitkiler, hayvanlar, mikroorganizmalar ve sentetik kaynaklar. En büyük sorun hayvansal kaynaklardır. Örneğin domuz yağından emülgatör dediğimiz E471 kodlu monogliserit veya digliserit elde ediliyorsa, bunların içine katıldığı gıdayı da tüketmek fıkıh uzmanlarına göre helal değildir. Emülgatörlerin kullanıldığı ürünlerin bir kısmı şunlar: Kahve kreması, üçü bir arada kahveler, kekler, krakerler, bisküviler, kakaolu fındık kreması, pasta kreması, salep, dondurma, meyveli yoğurt, revani, şekerlemeler, çikolatalar, cips, gofret, sakız, margarin, krem şanti, hazır kekler ve hazır çorbalar.

EN ÇOK TERCİH EDİLEN ÜRÜNLER VE İÇERDİKLERİ ZARARLI KATKI MADDELERİ

GAZLI İÇECEKLER VE KOLA 
Kesinlikle kola içilmemeli. Günde bir bardak kola içen kadınlarda ölçülebilir düzeyde kemik erimesi oluşuyor. Kronik böbrek hastalığına yakalanma riski iki kat artıyor. İçlerinde koruyucu olarak sodyum benzoat (E211), sentetik tatlandırıcılar (Asesülfam K (E950), Sodyum Siklamat (E952), Sodyum Sakkarin (E954)) bulunur.

MEYVE AROMALI İÇECEKLER 
İçlerinde koruyucu olarak (Sodyum benzoat (E211), potasyum sorbat (E202)), sentetik tatlandırıcılar (Asesülfam K (E950), Sodyum Siklamat (E952), Sodyum Sakkarin (E954)). Sentetik renklendiriciler ise Tartrazin (E102), Sunset yellow FCF (E110), Karmosin (E122), Amarant (E123), Eritrosin (E127), Ponso 4R (E124), Allura red AC (E129), Brilliant Blue FCF (E133), Azorubin (E122), İndigotin (E132) vardır. 

HAZIR VE MEYVELİ KEKLER 
Potasyum sorbat (E202) içerir. DNA'ya hasar verebilir. 

BİSKÜVİLER
Normal bisküvilerde Sodyum metabisülfit (E223) vardır. Alerjiye yol açabilir, baş ağrısını tetikleyebilir, DNA'ya hasar verebilir. Diyet bisküvi tüketirken tatlı yerine tuzlu olanlar tercih edilmeli. Tatlı olanlarda asesulfam K (E950) ve neohesperidin DC (E959) gibi tatlandırıcılar vardır. 
http://i.tmgrup.com.tr/i/bullet.jpg SUCUK-SALAM-SOSİS 
Tüm ürünlerde Nitrat ve Nitritler (E251, E252, E250, E249) vardır. Bağırsak, akciğer kanseri riskini artırırlar. Ayrıca lezzet artırıcı Monosodyum glutamat (E621), alerjiye yol açabilir, migreni tetikleyebilir, obeziteyi artırır. 

PAKET SÜT ve YOĞURT 
Sade süt alın. Kakaolu sütlerde Karregenan (E407) vardır. Yüksek miktarları başka kanserojenlerin etkinliğini artırabilir. Meyveli ve aromalı sütlerde renklendirici Azorubin (E122) vardır. Bazı enzimleri baskılar, mide krampları ve kas seğirmeleri gibi etkilere yol açabilir. Sade yoğurt alın. Meyveli yoğurtlarda Potasyum Sorbat (E202) gibi koruyucu, FCF (E133), Tartrazin (E102) ve Karmosin (E122) gibi sentetik boyalar bulunur. 

REÇEL VE MARMELATLAR 
Glikoz ya da fruktoz şurubu yerine şeker kullanılan ürünler tercih edilmeli. Diyabetik reçellerde Potasyum sorbat (E202) gibi koruyucu, Aspartam (E951) ve Asesülfam K (E950) gibi tatlandırıcılar vardır. Tatlandırıcıların bir kısmı kanser riskini, bir kısmı migren ağrıları artırabilir. 

ÇİKOLATALAR 
Bitter veya sütlü çikolata tercih edilmeli. Tartrazin (E102), Allura red AC (E129), Brilliant Blue FCF (E133) ve İndigotin (E132) gibi sentetik renklendiriciler vardır. Renklendiriciler hiperaktivetiyi artırır. Bir kısmı alerjiye, bir kısmı genetik hasara yol açabilir. 
http://i.tmgrup.com.tr/i/bullet.jpg SAKIZ Bütillendirilmiş hidroksianisol BHA (E320) gibi antioksidan, Aspartam (E951) ve Asesülfam K (E950) gibi tatlandırıcı, Brilliant Blue FCF (E133) ve Sunset yellow FCF (E110) gibi renklendirici içerenler tercih edilmemeli. 

KONSERVELER 
Sodyum benzoat (E211) ve Sodyum metabisülfit (E223) gibi koruyucu, Allura red AC (E129) gibi sentetik renklendirici içerenler tercih edilmemeli. Kanser riskini artırabilir, alerjiye yol açabilir, DNA hasarı oluşturabilir.

TUZ VE SOSLAR 
Tuzlarda Sodyum alüminyum silikat (E554) vardır. Soslarda Sodyum benzoat (E211) ve potasyum sorbat (E202) bulunur. E211 alerji yapabilir, hiperaktiviteyi artırır, genetik hastalıklara yol açabilir. n CİPS Cips yüksek ısıda piştiği için içinde kanserojen bir madde olan Poliakrilamit oluşur. Monosodyum glutamat (E621) ve bütillendirilmiş hidroksianisol - BHA (E320) içerenler tercih edilmemeli.


RENKLENDİRİCİLER (E100-E181)

E100 Curcumin: Curcuma (Turmeric – Zerdeçal) bitkisinin köklerinden elde edilir, portakal sarısı rengindedir, suni olarak da üretilir. Peynir, margarin, pişmiş yiyecekler, et ürünleri ve fırın tatlıları başta olmak üzere geniş bir ürün yelpazesinde kullanılır. Aşırı dozda alınmadığı taktirde bir yan etkisi yoktur. Hint yemeklerinin başlıca baharatlarındandır. Pişmiş ürünler, konserveler, yoğurtlar, bisküviler, patlamış mısır, soslar gibi ürünlerde bulunabilir. Annotto (E160b) ile beraber peynir, kuru karışımlar, salatalar, margarine ve tereyağlarında renklendirici olarak kullanılabilir.
E101 Riboflavin: Riboflavin sarı ve portakal rengindedir. Kuvvetlendirici olarak kullanılmasının yanı sıra renklendirici olarakda kullanılır. Doğal olarak sebzelerde bulunur. Yumurta, süt, karaciğer ve böbrekten de elde edilir. Margarin, soslar, meyve suları, bebek mamaları ve işlenmiş peynirde kullanılır. Işıkla teması halinde bozulur.
E101a Riboflavin-5′-Phosphate: Başlıca E101 Riboflavin’in kimyasal reaksiyona uğrayıp dehidrasyona uğramış monosodium tuzundan oluşur. Bebek mamalarında, süt ürünlerinde, şekerlerde ve şeker ürünlerinde bulunur. Genellikle genetik olarak modifiye edilmiştir.
E102 Tartrazine, FD&C Yellow No.5: Sentetik azottan üretilir. Renkli içecekler, tatlı, reçel, tahıl, çerez, hazır pudingler, mayonez, yoğurt, konserve balık ve hazır çorbalarda kullanılır. Aynı zamanda ilaç kapsüllerinde bulunur. Brilliant Blue FCF (E133) ile beraber kullanılarak konserve fasülye üretimindede kullanılabilir. Genellikle astım krizine (FDA bunu onaylamasa da) ve çocuklarda kurdeşene (FDA’nın tahmini 1/10 000) neden olduğu bilinir; ayrıca tiroid tümörü, kromozom hasarı, kurdeşen, hiperaktivite veaspirin duyarlılığı, alerjik vakalar, görme bozukluğu, migren, kaşıntı, deride kızarıklıklar ile de ilişkilendirilir. Çocuklar tarafından kullanılması tavsiye edilmez.Norveç ve Avusturya’da yasaklandı.
E104 Quinoline Yellow, FD&C Yellow No.10: Disülfonik (disulphonic) asidin disodium tuzu. Ruj, saç bakım ürünleri, kolonya üretimi ve eczacılıkta kullanılır.Çocuklar tarafından kullanılması tavsiye edilmez. Deri yangısına neden olur. Avustralya, Amerika, Japonya ve Norveç’te yasaklandı.
E107 Yellow 7G: Sentetik kömür katranı ve sarı azotlu boya. Özellikle aspirine duyarlılığı olan astım hastalarında alerjik reaksiyon görülebilir; tipik ürünler hafif içeceklerdir; HACSG sakınılmasını öneriyor. Avustralya, Japonya, Norveç, İsviçre, İsveç ve Amerika’da yasaklandı.
E110 Sunset Yellow FCF Orange Yellow S FD&C Sarı No:6: Sentetiktir. tahıl, pasta, tatlı, çerez, dondurma, içecek ve konserve balık ayrıca Berocca, Polaramine ve Ventolin şurup gibi ilaçların üretiminde kullanılır. Yan etkileri kurdeşen, Rinit (burun akmasi), Burun tıkanıklığı, Alerji, Hiperaktivite, Böbrek tümörü, Kromozom hasarı,Karın ağrısı, Bulantı ve Kusma, Hazımsızlık ve İştahsızlıktır. Hayvanlarda tümöreneden olduğu görülmüştür. Norveç’te yasaklandı.
E120 Cochineal, Carmic Acid, Carmines: Kaktüsle beslenen ve güneş ışını, sıcak su yahut ısıyla karşaştığı taktirde ölen bir böcek olan Dactylopius coccus böceğinin ezilmesiyle elde edilir. Alkollü içeceklerde Calcium Carmine’le beraber kullanılan çözeltisiyle geniş bir ürün yelpazesinde kullanılır. Ammonium Carmine’le beraber Alkollü içecekler, fırınlanmış mamüller, bisküviler, tatlılar, içecekler, buz, pasta yan ürünler ve cheddar peyniri, bazı tatlılar ve sosların türevlerinde bulunur. Alerjik reaksiyonlara neden olabilir. Çocuklar tarafından kullanılmamalıdır.

E122 Carmoisine, Azorubine: Sentetik bir kömür katranı türevi. Astımlılar ve aspirin alerjisi olanlarda kötü reaksiyonlar yapabilir. Tipik ürünler şekerleme, marzipan ve jölelerdir. Çocuklar tarafından kullanılmaması tavsiye edilir. Japonya, İsveç, Amerika, Avusturya ve Norveç’te yasaklandı.
E123 Amaranth, FD&C Red 2: Aynı ismi taşıyan bir bitkiden üretilir. Morumsu kırmızı bir rengi vardır. Kek, meyve tatlı dolgular, dondurmalar ve jölelerde kullanılır. Astım,egzama ve hiperaktiviteye neden olur. Çocuklar tarafından kullanılmaması tavsiye edilir. Bazı hayvanlara yapılan testlerde doğum kusurları ve cenin ölümlerigörülmüştür. Kanserojen olabilir. Avusturya, Amerika, Rusya, Norveç ve diğer bazı ülkelerde yasaklandı.
E124 Ponceau 4R, Cochineal Red A, Brilliant Scarlet 4R: Sentetik kömür katranı. Tatlılarda, jöle’de (tatlı), konserve deniz ürünlerinde ve konserve çilekde, keklerde ve hazır çorbalarda bulunabilir. Hayvanlarda kanserojen, astımlılar ve aspirin alerjisi olanlarda kötü reaksiyonlar yapabilir. Çocuklar tarafından kullanılmaması tavsiye edilir. Amerika ve Norveç’te yasaklandı.
E127 Erythrosine, FD&C Red 3: Konserve kiraz ve kişne, konserve sebze, muhallebi, tatlı, pasta, çikolata, sosis, salamura zeytin ve çerezlerde kullanılır. Dişlerdeki plak’ları ortaya çıkartma amaçlıda kullanılır. Işığa karşı duyarlılığa ve thyroid (tiroid) hormonu seviyesini arttirip hyperthyroidizm‘e neden olabilir. 1990 yılında farelerde yapılan çalışmada thyroid kanserine neden olduğu saptanmıştır. Çocuklar tarafından kullanılması tavsiye edilmez. Avustralya, Amerika ve Norveç’te yasaklandı.
E128 Red 2G: Kırmızı, sentetik kömür katranı yada azo boyası. Genellikle pişmiş et ürünleri ve sosislerde bulunur. Fakat aynı zamanda salam ve içeceklerde de bulunabilir. Kandaki hemoglobinine karışabilir. Çocuklar tarafından kullanılması tavsiye edilmez.Avustralya ve İngiltere dışındaki diğer bazı ülkelerde yasaklandı.
E129 Allura Red AC, FD&C Red 40: Portakal rengi – Kırmızı bir renge sahiptir. Amerikada yasaklanan E123 Amaranth’ın yerine kullanılmak üzere ortaya çıkarılmıştır. Sentetiktir. Tatlılar, içecek ve garnitürlerde, eczacılık ve kozmetik ürünlerinde kullanılır. Aspirin’e duyarlı insanlarda ve astım hastalarında diğer renklendiriciler kadar olmasa dakısmi alerjik ve müsamahasızlık tepkilerine neden olabilir. Farelerde kanser ile ilişkilendirilmiştir. Danimarka, Belçika, Fransa, Almanya, İsviçre, İsveç, Avusturya ve Norveç’te yasaklandı.
E131 Patent Blue V: Koyu mavi renkli sentetik kömür katran boyası. Nefes alma sorunları, kaşıntı, mide bulantısı ve ürpertilere neden olabilir. Deri hassasiyetine de neden olduğundan alerjik reaksiyonları olan kişilerin kullanmaması tavsiye edilir. Çocuklar tarafından kullanılmaması tavsiye edilir. Avustralya, Amerika ve Norveç’te yasaklandı.
E132 Indigo Carmine, Indigotine, FD&C Blue 2: Sentetik kömür katranı türevi. Yaygın olarak tablet ve kapsüllere eklenir, ayrıca dondurma, tatlı, fırınlı mamuller, şekerleme ve bisküvilerde kullanılır. Aynı zamanda böbrek işlevselliğini test amaçlı renklendirilmiş üre’nin teşhisinde kullanılır. Bulantı, kusma, yüksek tansiyon, deri döküntüsü, solunum sorunları ve diğer alerjik reaksiyonlara neden olur. Norveç’te yasaklandı.
E133 Brilliant Blue FCF, FD&C Blue 1: Mavi sentetik kömür türevi. Genellikle E102, Tartrazine, ile bileşik oluşturarak yeşil tonlarını elde etmekte kullanılır. Alüminyum çözeltisi ve amonyum tuzundan sentetik olarak elde edilir. Mandıra ürünleri, işlenmiş fasulyeler, tatlılar ve içeceklerde kullanılır. Belçika, Danimarka, Fransa, Almanya, Yunanistan, İtalya, İspanya, İsviçre, İsveç, Avusturya ve Norveç’te yasaklandı.
E140 Chlorophylls, Chlorophyllins: Doğal olarak tüm bitkilerde bulunan yeşil renkli vetosentezden sorumlu organel. Saf formunda elde edilmesi zordur. Genel olarak ısırgan otu, çim, ıspanak’dan aseton, ethanol, petrol ürünleri, metilen ketol ve diachloromethane kullanılarak elde edilir, aynı işlemle E161b, Lutein, de açığa çıkartılır. Mum ve yağların boyanmasında, sakızlarda, katı ve sıvı yağlarda, dondurma, hazır çorbalar, sabunlar, tatlılar ve doğal olarak yeşil sebzelerde kullanılır.
E141 Copper Complexes, Copper complexes of chlorophyllins, and chlorophylls:Klorofil’lerden (E140) elde edilen zeytin yeşili rengi kompleks, bilinen yan etkisi yoktur. Genellikle bazı peynir çeşitler, sakızlar, dondurma, bazı soslar, hazır çorbalar, yeşil sebzeler ve sıvılarda saklanan meyvelerde bulunur.
E142 Green S: Yeşil renkli sentetik kömür katranı türevi. Konserve bezelye, nane, jöle ve soslarda, paketlenmış ekmek kırıntısı ve kek karışımlarında kullanılır. Hiperaktivite, astım, uykusuzluk ve kurdeşen’e neden olduğu bilinmektedir, lakin belli bir miktarın üstünde alınmadığı taktirde zararı yoktur. Kanada, Finlandiya, Japonya, İsveç, Amerika ve Norveç’te yasaklandı.
E150(a) Plain Caramel: Koyu kahverengi’den siyaha kadar uzanan renklerde, genetik olarak modifiye edilmiş ürünlerden elde edilmiş elde edilebileceği gibi şeker kamışı ve şeker pancarından da elde edilir. İstiridye, çörekler, soya, pastalarda dekoratif amaçlı kullanılan maddelerde, glikoz tabletlerinde, yumuşak içeceklerde ve özellikle kola’da meyveler, konserve soslar, bira, viski, bisküvi, sirke ve turşularda kullanılır.
E151 Brilliant Black, Black PN: Menekşe-Siyah renkte kömür katranı türevi. Kahverengi soslar, tatlılar, hazır çorbalar, yumuşak içecekler, dondurma, hardal ve kuş üzümü keklerde kullanılır. Danimarka, Belçika, Kanada, Finlandiya, Fransa, Almanya, Japonya, İsviçre, İsveç, Avusturya, Avustralya, Amerika ve Norveç’te yasaklandı
E153 Carbon Black, Vegetable Carbon: Mangal kömürü boyası. Et, kan, kömür, çeşitli katı yağlar yada çam sakızından elde edilebilir. Aynı zamanda yanmış sebzelerden ve dolayısıyla genetik olarak modifiye edilmiş ürünlerden de elde edilebilir. Reçel, jöle ve meyan kökünde kullanılır. Avustralya’da yalnızca bitkisel kökenli olanına izin verildi, bağımlılık etkisinden dolayı Amerika’da yasaklandı
E154 Brown FK, Kipper Brown: 6 sentetik azotlu boyanın diğer renklendiriciler ve sodyum chloride ve/veya sodyum sülfat ile birleşiminden oluştuğu tahmin edilen kahverengi bileşik. Tütsülenmiş ringa ve uskumruda bulunur, aynı zamanda pişmiş salam ve cipslerde bulunabilir. İngiltere hariç tüm Avrupa Birliğinde yasaklandı. Aynı zamanda Avusturya, Avusturalya, Canada, Finlandiya, İrlanda, Japonya, Norveç, İsviçre ve Amerika’da kullanımı kısıtlandırıldı.
E155 Brown HT, Chocolate brown HT: Kahve rengi kömür katranı türevi. Genellikle çikolatalı keklerde kullanılır. Astımlılar ve aspirin alerjisi olanlarda kötü reaksiyonlar yapabilir. Deri duyarlılığına neden olduğu bilinir. Kullanımı Avustralya, Avusturya, Belçika, Danimarka, Fransa, Almanya, Norveç, İsviçre, İsveç ve Amerika’da yasaklandı.
E160(a) Alpha-carotene, Beta-carotene, Gamma-carotene: Genellikle sarı ve portakal rengi bitkiler olmak üzere havuç, yeşil yapraklı bitkiler ve domatesde bulunur. İnsan vücudu onu karaciğerde ‘A Vitamin’ine dönüştürür. Işıkla teması halinde yok olur. Ticari olarak laboratuvar ortamında da üretilebilir. Tereyağı, margarinler, kekler, süt ürünleri ve yumuşak içeceklerde bulunur. Vejeterjanlar bazı üreticilerin genellikle balıklardan elde edilen E441‘i ; gelatin, stabilizer olarak kullandığını göz önünde bulundurmaları gerekir.
E160(b) Annatto, Bixin, Norbixin: Annatto ağacının meyvesi olan Bixa orellana’dan elde edilir. Gövde ve kumaş boyası, peynir boyası, tereyağı, margarin, tahıl, çerez, çorba, vernik üretiminde, ayrıca eczacılıkta (balgam sökücü olarak) ve tekstil sektöründe kullanılır. Kurdeşene neden olduğu bilinir.
E160(c) Paprika Extract, Capsanthin, Capsorubin: Meyve kabukları ve kırmızı biber tohumlarından elde edilen kırmızı-portakal renkli bileşen. Avustralyada yasaklandı.
E160(d) Lycopene: Domates ve pembe greyfurttan elde edilen kırmızı renkli karotenoid. Kanser riskini azaltabilir. Kullanılmamaktadır. Eğer yaygın kullanımı söz konusu ise muhtemelen genetik olarak modifiye edilmiş mahsüllerden elde ediliyordur.
E160(e) Beta-apo-8′ carotenal (C30): Kırmızı-portakal rengi, gıda boyası olarak kullanıldığı vakit genellikle sentetiktir. Portakal ve mandalinadan elde edilir ve bilinen bir yan etkisi yoktur.
E160(f) Ethyl ester of beta-8′-carotenic acid: E160e benzeridir. Portakal rengindedir ve bilinen bir yan etkisi yoktur.
E161(b) Xanthophylls – Lutein: E161Xanthophylls grubunun üyeleri isimlerini Yunan Xanthos(Sarı) kelimesinden alır. Doğal olarak yeşil yaprakta, kadife çiçeği ve yumurta sarısında bulunur.
E161(g) Xanthophylls – Canthaxanthin: sarı renk; retinol; bazı mantar, kabuklu hayvan, balık ve flamingo tüyünde bulunur. Doğaldır.
E162 Beetroot Red, Betanin: Koyu kırmızı/mor renktedir. Pancar kökünden elde edilir. Tatlılarda, dondurma, jöle, şekerlerde, likör ve bazı soslarda bulunabilir. Bilinen bir yan etkisi yoktur, lakin nitrat içerdiğinden dolayı bebekler ve küçük çocuklarda kullanılmaması gerekir.
E163 Anthocyanins: Menekşe rengi, çiçek ve bitki kaynaklı. Yoğurt, mandıra ürünleri, dondurma, jöle, yumuşak içecekler, domates, havuç, sebze çorbaları ve şekerlerde bulunabilir. Güvenli olduğuna inanılıyor.
E170 Calcium carbonate, Chalk: Doğada genellikle tebeşir olarak bulunur. Kaya minerali, mermer, sarkıtlar, mercan, inciler yumurta kabukları( %94 kalsiyum karbonat içerir), çeşitli deniz canlılarının kabukları veya kemikten elde edilir. Bisküvi, ekmek, kekler, dondurma, vitamin, diş macunu, beyaz boya, temizleme tozları, diyakoz şarabı, konserve sebze ve meyvede kullanılır; yüksek dozlarda zehirlidir
E171 Titanium dioxide: Beyaz renkli titanyum dioksit doğal ilmenit mineralinden elde edilen demir ve titanyum oksit karışımı, metalik oksit bir mineraldir. Diş macunu ve beyaz boyada, şekerlerde renklerin karışmasını engellemek amaçlı ve ilaç yapımında kullanılır. Bilinen bir yan etkisi yoktur. Su kirliliğine neden olur. Kullanımı Almanyada yasaklandı.
E172 Iron oxides / hydroxides: Siyah, sarı ve kırmızı renklere sahip doğal demir pigmentleri. Ferrous sülfat çözeltisi ve Alkalik Chloride’ın sıcak havada oksitlenmesi sonucu elde edilir. Bu sayede demirin bırakılması sağlanır. Som balığı ve karides ezmesinde, tatlılarda ve keklerde kullanılır. yüksek dozlarda zehirlidir. KullanımıAlmanyada yasaklandı.
E173 Aluminium: Bauxite madeninin eritilmiş halinden elde edilen gümüşi beyaz bir madde. Kimyasal formundan dolayı alüminyum doğada metal formunda bulunmaz. Lakin bileşenlerine bir çok kaya, bitki ve hayvan çeşidinde rastlanabilir. Yüksek dozda alımıhalinde metabolizmadaki fosfor ve kalsiyum üzerinde kötü etkileri olup kemik erimesine neden olabilir. Avustralyada kullanımına izin verilmemektedir.
E174 Silver: Gümüş. Uzun süreli kullanımı halinde böbreğe zarar verebilir. Gözlerde mavi-grimsi bir renk bozukluğuna, burun, genz, boğaz ve deride tahribata neden olabilmektedir.Avustralyada kullanımına izin verilmemektedir.
E175 Gold: Altın. Dünyada üretilen miktarın 2/3’ü Amerika, Rusya, Güney Afrika ve Avustralyada çıkarılır. Tatlılarda dış dekoratif amaçlı kullanılabilir. Kimyasal olarak aktif bir formu yoktur ve bu yüzden zararsız denilebilir. Lakin kaçınılmasında yarar vardır.Avustralyada kullanımına izin verilmemektedir.
E180 Pigment Rubine, Lithol Rubine BK: Kızılımsı bir sentetik azot boyası. Astım hastaları, burun iltihabı, deri hastalığı olan kişilerin kullanımı halinde hastalık semptomları daha kötü bir hal alabilir. Kullanımı Avustralya’da yasaklanmıştır.
E181 Tannic acid, Tannins: Alkolde berraklaştırma amaçlı kullanılır. Fındık ve oak ağacı dallarından elde edilir. Doğal olarak çayda bulunur. Demir emilimini engellediğinden  anemi’si olanlar kullanmamalıdır.

KORUYUCULAR (E200-E290)

E200 Sorbic acid doğal yolla etli ve zarlı kabuksuz meyvelerden, sentetik olarak da ketenden elde edilir; deri tahrişi yapabilir
E201 Sodium sorbate bilinen yan etkisi yok
E202 Potassium sorbate bilinen yan etkisi yok
E203 Calcium sorbate bilinen yan etkisi yok
E210 Benzoic acid benzoin çiçeği, phenlycarboxylic acid, carboxybenzene olarak da bilinir; Asya’da bulunan ‘Benzoin’ ağacından sızan reçineden elde edilir; alkollü içecek, fırınlı mamuller, peynir, çiklet, çesni, dondurulmuş mandıra ürünleri, yumuşak tatlı ve likör üretiminde, kozmetik ürünlerde, eczacılıkta öksürüge karşı antiseptik ve mantara karşı merhem yapımında kullanılır; astıma (özellikle ‘steroid astım’a), sinirsel bozukluğa, sulphur bisulphite (222) ile reaksiyona ve çocuklarda hiperaktiviteye neden olarak gösterilir
E211 Sodium Benzoate: Bakteri ve Mantar oluşumunu engellemek amacıyla koruyucu madde olarak kullanılır. Sadece asitli ortamlarda etkilidir. Antiseptik olarakda kullanılır. Barbekü sosu, havyar, meyve tatlıları, margarin,  hıyar turşusu, lolipoplar, portakal suları, fırınlı mamüller, et ve sür ürünlerinde kullanılır. Lezzet verici ve kötü tatları engellemesiyle bilinir. Astım ve aspirin duyarlılığı olan kişiler yahut deri hastalığı olan kurdeşene sahip olan kişilerde alerji etkilere ve/veya hastalık semptomlarının tartrazine (E102) ile birleşmesiyle kötü etkileri olabilir. Ağız yoluyla alınan bir çok ilaçta (Actifed, Phenergan and Tylenol gibi) kullanılır. Çocuklar tarafından kullanılmaması tavsiye edilir.
E212 Potassium benzoate alerjik geçmişi olanlarda reaksiyonlara neden olabilir; kullanım için (bkz: e210)
E213 Calcium benzoate bkz 212
E214 Ethyl p-hydroxybenzoate bazı ülkelerde yasaklandı
E215 Sodium ethyl p-hydroxybenzoate bazı ülkelerde yasaklandı
E216 Propyl p-hydroxybenzoate alerji ile ilgili olabilir
E217 Sodium propyl p-hydroxybenzoate bazı ülkelerde yasaklandı
E218 Methyl p-hydroxybenzoate alerjik reaksiyonlar mümkün, deriye zararlı
E219 Sodium methyl p-hydroxybenzoate bazı ülkelerde yasaklandı
E220 Sulphur dioxide kömür katranından saplanır, sülfür ve alçıtaşının yanması ile üretilir; tüm sülfürlü ilaçlar zehirlidir ve kullanımı sınırlandırılmıştır (Amerika’da, FDA** çiğ meyve ve sebzelerde kullanımını yasaklamıştır); astım nöbetlerini azdırdığı ve böbrek fonksiyonları zayıflamış olanlarda metabolizmayı zorladığı, ‘B1 vitamini’ni yok ettiği bilinir; tipik ürünler bira, hafif içecekler, kurutulmuş meyveler, meyve suyu, likör, şarap, sirke ve patates ürünleridir
E221 Sodium sulphite taze portakal suyunda kullanılan berraklaştırma ajanı; bkz 220
E222 Sodium hydrogen sulphite bkz 220
E223 Sodium metabisulphite tedavi ajanı; bkz 220
E224 Potassium metabisulphite bkz 220
E225 Potassium sulphite bkz 220
E226 Calcium sulphite bazı ülkelerde yasaklandı
E227 Calcium hydrogen sulphite bazı ülkelerde yasaklandı
E228 Potassium hydrogen sulphite bkz 220
E230 Biphenyl, Diphenyl tarimsal amaçlarla kullanılabilir; tipik ürün türünç meyvesidir; bazı ülkelerde yasaklandı
E231 Orthophenyl phenol tarimsal amaçlarla kullanılabilir; tipik ürünler armut, havuç, seftali, erik, erik kurusu, sarmasik patatesi, türünç, ananas, domates, biber, kiraz, tüysüz seftalidir; bazı ülkelerde yasaklandı
E232 Sodium orthophenyl phenol bkz 231
E233 Thiabendazole tarimsal amaçlarla kullanılabilir; tipik ürünler türünç, elma, armut, patates, muz, mantar, et ve süttür; bazı ülkelerde yasaklandı
E234 Nisin bakteriden sağlanan bir antibiyotik; birada, islenmış peynir ürünlerinde, domates ezmesinde bulunur
E235 Natamycin bakteriden sağlanan bir küf önleyici; bazen candidiasis’in ilaçla tedavisinde kullanılır; bulantı, kusma, anorexia, ishal ve deri tahrişine neden olur; tipik ürünler et ve peynirdir
E236 Formic acid bazı ülkelerde yasaklandı
E237 Sodium formate bazı ülkelerde yasaklandı
E238 Calcium formate bazı ülkelerde yasaklandı
E239 Hexamethylene tetramine bazı ülkelerde yasaklandı
E249 Potassium nitrite renk baglayici ve et için kür ajanı; nitritler vücudun nefes daralmasi, bas dönmesi ve bas ağrısı ile sonuçlanabilecek oksijen taşıma kabiliyetini etkileyebilir; potansiyel kanserojendir; bebek ve küçük çocukların gıdalarında izin verilmemıştir
E250 Sodium nitrite hiperaktivite ve diğer yan etkilere neden olabilir, potansiyel kanserojendir, nitrosamine’i olusturmak için midede kimyasallarla birlesebilir; bir çok ülkede sinirlandirilmıştir, HACSG* sakınılmasını öneriyor
E251 Sodium nitrate dölleyici olarak nitrik asit’in üretiminde ve mayalanmış et ürünlerinde kullanılır (bkz 250)
E252 Potassium nitrate hayvan artıklarından veya bitkilerden sağlanabilir; barut, patlayici, gübre üretiminde ve etin korunmasinda kullanılır; hiperaktivite ve diğer yan etkilere neden olabilir, potansiyel kanserojendir, bir çok ülkede sinirlandirilmıştir (bkz 249)
E260 Acetic acid sirkenin ana maddesidir; agaç liflerinden sentetik olarak üretilir; tursu ve soslarda kullanılır E261 Potassium acetate gıda asidi; böbrek fonksiyonları zayıf insanlar sakinmalıdır; tipik ürünler sos ve tursulardir E262 Sodium acetate, Sodium diacetate gıda asidi, asitliği düzenleyici; bilinen yan etkisi yok
E263 Calcium acetate gıda asidi, asitliği düzenleyici; ahşap alkolünün ve asetic asitin (sirke) üretiminde kullanılır E264 Ammonium acetate bulantı ve kusmaya neden olabilir
E270 Lactic acid gıda asidi, asitliği düzenleyici; karbohidratların, kesilmış sütün suyu, patates, mışir nişastaşı ve pekmezde isitilip mayalanmasi ile üretilir; bebeklerin sindirimi zordur; tatlılar, salata sosu, hafif içkiler (bazen bira), bebe mamasi ve şekerlemelerde kullanılır
E280 Propionic acid tüm propionatların migren agriları ile ilgili olduğu düsünülür; propionatlar doğal olarak mayalanmış gıdalarda, insan teri ve gevis getirenlerin sindirim organlarında bulunur, ayrıca suni olarak etilen, karbon monoksit, propionaldehit, doğal gaz, mayalanmış kagit hamuru veya çürümüs lif bakterisinden elde edilir; yaygın olarak ekmek ve un mamullerinde kullanılır
E281 Sodium propionate migren ile ilgilidir; tipik ürünler un mamulleridir
E282 Calcium propionate bkz 281
E283 Potassium propionate bkz 281
E290 Carbon dioxide sürücü, soğutucu; kireç üretiminden saglanır; alkolün etkisini arttirabilir; tipik ürünler şarap, hafif içkiler ve şekerlemedir


ANTİOKSİDANLAR, ASİDİK DÜZENLEYİCİLER (E296-E385)

E296 Malic acid doğal (meyvelerden) veya sentetik yoldan saglanır; bebekler ve küçük çocuklar sakinmalıdır
E297 Fumaric acid Fumaria cinsi (özellikle F.officianalis) bitkilerden veya glukoz ile mantarin mayalanmasindan saglanır; tat verici, asidite, antioksidan olarak hafif içeceklerde ve keklerde kullanılır
E300 Ascorbic acid un isleme ajanı, ‘C vitamini’; sentetik olarak glikozdan sağlanabilir, doğal olarak sebze ve meyvelerde bulunur; et, kahvaltı tahılları, dondurulmuş balık ve şaraba eklenir
E301 Sodium ascorbate C vitamini’nin sodyum tuzu
E302 Calcium ascorbate C vitamini’nin kalsiyum tuzu, ‘kalsiyum aksalat’ taslarınin olusumunu arttirabilir
E303 Potassium ascorbate C vitamini’nin potasyum tuzu
E304 Ascorbyl palmitate, Ascorbyl stearate askorbik asitin yağlı esteri, fonksiyonları E300 ile aynı
E306, E307, E308, E309 Tocopherols, alpha-,gamma-,delta- ‘E vitamini’; soya, buğday, pirinç, pamuk tohumu, mışir gibi birçok sebzenin yağinda bulunur; doku yağları ve yağ asitlerinde antioksidan olarak çalışır, A vitamini oksidasyonunu önler; margarin ve salata soslarında kullanılır
E310 Propyl gallate yağlı maddelerdeki eksimeyi önlemek için kullanılır; fındık kesesinden saglanır; gastrit veya deri tahrişine neden olabilir, kandaki bozukluk ve methemoglobinemia hastalığına neden olma egilimi bilindigi için gallate’lere bebek ve küçük çocuk gıdalarında izin verilmemıştir; yağ, margarin, domuz yaği ve salata sosunda, bazen de paketlemede kullanılır
E311 Octyl gallate bkz E310
E312 Dodecyl gallate bkz E310
E317 Erythorbic acid sakarozdan üretilir
E318 Sodium erythorbate E317’den üretilir
E319 Tert-ButylHydroQuinone (TBHQ) petrol kökenli; HACSG* sakınılmasını öneriyor; bulantı, kusma ve sayıklamaya neden olabilir, 5 gramlık bir doz öldürücü sayılır; tipik ürünler yağ ve margarinlerdir
E320 Butylated hydroxy-anisole (BHA) petrol kökenli; oksidasyon yüzünden bozulmayı geciktirir; yenilebilen yağlarda, çiklet, margarin, fındık, patates ürünleri ve polietilen gıda ambalajlarında kullanılır, bebe mamalarında izin verilmemiştir, bazılarında alerjik reaksiyon yapabilir, hiper aktiviteye, kanserojen, estrojen etkiler ve diğer olumsuzluklara sebep olabilir; yüksek dozlar laboratuar hayvanlarında tümöre neden olmuştur, 1958’de Japonya’da yasaklandı, uzmanlar İngiltere’de de yasaklanmasını istediler, fakat endüstrinin baskısı nedeniyle yasaklanamadı, McDonald’s 1986’da Amerika’daki ürünlerinden bu maddeyi çıkardı
E321 Butylated hydroxy-toluene (BHT) petrol kökenli; bkz E320 E322 Lecithin soya fasulyesi, yumurta sarısı, yer fıstığı, mısır veya hayvani kaynaklardan elde edilen emülgator; zehirli değildir ancak aşırı doz mideyi bozar, iştahı keser ve terlemeye neden olur; margarin, çikolata, mayonez ve süt tozunda yağların bileşimini sağlamak için kullanılır; bitkisel tipi tercih edilmelidir
E325 Sodium lactate sütten elde edilir (laktik asit); domuz renini (sütü pihtilastiran bir enzim) veya kesilmiş süt suyu içerebilir, laktoz tahammülsüzlüğü olan küçük çocuklar ters reaksiyonlar gösterebilir
E326 Potassium lactate bkz E325
E327 Calcium lactate bkz E325
E328 Ammonium lactate bkz E325
E329 Magnesium lactate bkz E325
E330 Citric acid gıda asidi, doğal olarak türünçgillerden elde edilir, bisküvi, konserve balık, peynir ve peynir ürünleri, bebe mamasi, kek, çorba, çavdar ekmeği, hafif içecekler ve mayalanmış et mamullerinde kullanılır
E331 Sodium citrates gıda asidi; bilinen yan etkisi yok
E332 Potassium citrates gıda asidi; bilinen yan etkisi yok
E333 Calcium citrates gıda asidi; küçük miktarlarda bilinen yan etkisi yok
E334 Tartaric acid gıda asidi; çiğ meyvelerden elde edilir; küçük miktarlarda bilinen yan etkisi yok
E335 Sodium tartrates gıda asidi; bilinen yan etkisi yok
E336 Potassium tartrates gıda asidi; bilinen yan etkisi yok
E337 Sodium potassium tartrate gıda asidi; bilinen yan etkisi yok
E338 Phosphoric acid gıda asidi; fosfattan elde edilir; peynir ürünlerinde kullanılır; bilinen yan etkisi yok
E339 Sodium phosphates mineral tuz; eczacılıkta müshil olarak, tekstil boyamada sabitleme ajanı olarak kullanılır; yüksek dozlar vücuttaki kalsiyum-fosfor dengesini bozabilir
E340 Potassium phosphates bkz E339
E341 Calcium phosphates mineral tuz; kaya ve kemikte bulunur; eczacılıkta antaşıt ve emaye üretiminde parlatıcı olarak kullanılır
E343 Magnesium phosphates temel mineral
E350 Sodium malates bilinen yan etkisi yok
E351 Potassium malate bilinen yan etkisi yok
E352 Calcium malates bilinen yan etkisi yok
E353 Metatartaric acid bilinen yan etkisi yok
E354 Calcium tartrate güvenli görünüyor
E355 Adipic acid kök adipozda (bir nevi hayvani yağ) bulunan gıda asidi
E357 Potassium adipate bilinen yan etkisi yok
E363 Succinic acid bazı ülkelerde yasaklandı
E365 Sodium fumarate gıda asidi; fumaric asit tuzu; Fumaria cinsi (özellikle F.officianalis) bitkilerden elde edilir
E366 Potassium fumarate bilinen yan etkisi yok
E367 Calcium fumarate bilinen yan etkisi yok
E370 1,4-Heptonolactone bazı ülkelerde yasaklandı
E375 Niacin B3 vitamini; doğal olarak fasulye, bezelye ve diğer baklagillerde, süt, yumurta, et, kümes hayvanları ve balıkta bulunur; günlük 1000 mg’i asan dozlarda seker hastalığı, gastrit, karaciğer ve göz zararları ve gut hastalığına yol açan, kandaki ürik asit seviyesinin yükselmesine neden olabilir; günlük 50-100 mg’lik dozlarda zararsız fakat acı verici kızarıklıklar, özellikle aç karnina alınmış ise bas ve mide ağrısı yapabilir
E380 Tri-ammonium citrate karaciğer ve pankreas fonksiyonlarına müdahale edebilir
E381 Ammonium ferric citrates temel mineral, sitrik asitten elde edilen gıda asidi; kahvalti tahıllarına ve diyet formüllerine demir eklemek için kullanılır
E385 Calcium dişodium EDTA bazı ülkelerde yasaklandı

KOYULAŞTIRICILAR, EMÜLGATÖRLER, STABİLİZÖRLER (E400-E495)

E400 Alginic acid kıvam arttırıcı bitkisel reçine; yosundan elde edilir; muhallebi, likör, sekerli süt, krema ve yogurtlarda kullanılır; küçük miktarlarda bilinen yan etkisi yok, büyük miktarlar besinlerin sindirimini zorlaştırabilir
E401 Sodium alginate bkz E400
E402 Potassium alginate bkz E400
E403 Ammonium alginate bkz E400
E404 Calcium alginate bkz E400
E405 Propylene glycol alginate kıvam arttırıcı bitkisel reçine, petrolden saglanır
E406 Agar kıvam arttırıcı bitkisel reçine; kırmızı yosundan elde edilir; bazen müshil olarak kullanılır; islenmış et ve dondurmada bulunur
E407 Carrageenan yosundan alınan lif; ürüne etilen oksit ile eklendiğinde mikroplanma yapabildigi için kanser ile ilişkilendirildi, etilen klorohidrin olusumundaki bu sonuç (yüksek kanserojen bileşim), zehirlenme riski taşıyor, ülser ve kanser carrageenan için katkı olarak kullanilamayacak en ciddi olumsuzlugu anlatir fakat her nasılsa doğal carrageenan gut ıgeriletir
E410 Locust bean gum keçiboynuzu veya akasya (Ceratonia silique) dan elde edilir; sapli seker, likör, esans, bazı un ürünleri, salata sosu ve meyve suyunda, sik olarak da kafeinsiz çikolatada kullanılır; kolesterol seviyesini düsürebilir
E412 Guar gum hint kökenli Cyamoposis tetragonolobus ağacınin çekirdeginden saglanır; Amerika’da sigir beslenmesinde kullanılır; bulantı, mide gazi ve kramplara neden olabilir, kolesterol seviyesini düsürebilir
E413 Tragacanth Astragalus gummier ağacınin reçinesi; gıdalar, ilaçlar (burun ilaçları, iksir ve tabletler) ve kozmetikte (tutkal olarak) kullanılır; alerji yapabilir
E414 Acacia Acacia Senegal ağacının özsuyundan alınır; kolaylikla sindirilir; alerjen olabilir, mukoza zari tahrişini azaltabilir
E415 Xanthan gum mışir sekerinin bir bakteri ile mayalanmasından elde edilir
E416 Karaya gum Sterculia urens ağacından elde edilir; su eklendiğinde kendi hacmini 100 kez büyütebilmesi sebebiyle sik olarak dondurma, muhallebi ve tatlılarda, keçiboynuzu (E 410) ile birlestirilerek, doldurucu olarak kullanılır; alerjen olabilir
E417 Tara gum Equador, Peru ve Kenya’da yetisen tara bitkisinden (Caesalpinia Spinosa) elde edilir
E420 Sorbitol suni tatlandırıcı ve nem tutucu; etli ve zarlı kabuksuz meyvelerden veya sentetik olarak glukozdan elde edilir; sapli seker, kurutulmuş meyve, hamur tatlısi, şekerleme, düşük kalorili gıdalar, şuruplar ve gözle ilgili preparatlar ile koruyucu olarak kozmetikte kullanılır; bebek ve küçük çocukların gıdalarında izin verilmemıştir, mide rahatsizliklarına neden olabilir
E421 Mannitol suni tatlandırıcı ve nem tutucu; yosun veya mannaash ağacından elde edilir; alerjen olabilir, bulantı ve kusmaya yol açabilir, diyare ve böbrek yetmezliğine neden olduğu için bebek gıdalarında izin verilmemıştir; tipik ürünler düşük kalorili gıdalardır
E422 Glycerol tatlandırıcı ve nem tutucu, yağlı renksiz alkol; doğal yağların alkalilerle ayrismasi sonucu elde edilir; petrol ürünlerinden ve bazen propilenden sentetik olarak veya sekerden mayalanarak da elde edilir; büyük miktarlar bas ağrısı, susuzluk, bulantı ve yüksek kan sekerine sebep olabilir; tipik ürünler sos, peynir, kristalize edilmış ve kurutulmuş meyve, likör, votka, şekerleme ve düşük kalorili gıdalardır E430 ? ?
E431 Polyoxyethylene stearate ?
E432 Polysorbate 20 bazı ülkelerde yasaklandı
E433 Polysorbate 80 hayvani yağ asitlerinden elde edilen emülgatör; sentetik tatlandırıcı, köpük önleme ajanı ve hamur sartlandirici olarak kullanılır; yağda çözülen maddelerin emilisini arttirabilir
E434 Polysorbate 40 bazı ülkelerde yasaklandı
E435 Polysorbate 60 bkz 433
E436 Polysorbate 65 bkz 433
E440(a) Pectin doğal olarak elma kabuğunda bulunur; koyulaştırılmış reçel, jöle ve soslarda kullanılır; büyük miktarlar geçici mide gazi veya bağırsak rahatsızlığına neden olabilir
E440(b) Aminated pectin bilinen yan etkisi yok
E441 Gelatin alerjen olabilir, E220 içerebilir, alerjik ve astımlılar sülfitlerden sakinmalıdır!
E442 Ammonium phosphatides bilinen yan etkisi yok 
E450 Diphosphates yüksek dozlar vücuttaki kalsiyum-fosfor dengesini bozabilir 
E460 Cellulose bilinen yan etkisi yok.
E461 Methyl cellulose mide gazi, tansiyon düşüklüğü ve kabıza neden olabilir
E463 Hydroxypropyl cellulose bazı ülkelerde yasaklandı
E464 Hydroxypropyl methyl cellulose bilinen yan etkisi yok
E465 Ethyl methyl cellulose bilinen yan etkisi yok.
E466 Carboxy methyl cellulose, Sodium carboxy methyl cellulose bilinen yan etkisi yok E469 Sodium caseinate bilinen yan etkisi yok
E470 Fatty acid salts bazı ülkelerde yasaklandı
E471 Mono & di glycerides of fatty acids bilinen yan etkisi yok
E472 Fatty acid esters of glycerides bilinen yan etkisi yok
E473 Sucrose esters of fatty acids bilinen yan etkisi yok
E474 Sucroglycerides bazı ülkelerde yasaklandı
E475 Polyglycerol esters of fatty acids bilinen yan etkisi yok
E476 Polyglycerol polyricinoleate bilinen yan etkisi yok
E477 Propylene glycol esters of fatty acids petrolden elde edilir; bilinen yan etkisi yok
E478 ? ?
E479(b)a Thermally oxidized soya bean oil interacted with mono- and diglycerides of fatty acids ?
E480 Dioctyl sodium sulphosuccinate çalismaların sonuçları bekleniyor
E481 Sodium stearoyl-2-lactylate bilinen yan etkisi yok
E482 Calcium stearoyl-2-lactylate bilinen yan etkisi yok
E483 Stearyl tartrate bazı ülkelerde yasaklandı
E491 Sorbitan mono stearate bilinen yan etkisi yok
E492 Sorbitan tristearate yağda çözülen maddelerin emilisini arttirabilir
E493 Sorbitan monolaurate bazı ülkelerde yasaklandı
E494 Sorbitan mono-oleate bazı ülkelerde yasaklandı
E495 Sorbitan monopalmitate bazı ülkelerde yasaklandı


İNCELTİCİLER (E500-E585)

E500 Sodium carbonates küçük miktarlarda bilinen yan etkisi yok
E501 Potassium carbonates bilinen yan etkisi yok
E503 Ammonium carbonates mukozayi tahriş edici
E504 Magnesium carbonate eczacılıkta antaşıt ve müshil olarak kullanılır
E507 Hydrochloric acid küçük miktarlarda güvenli
E508 Potassium chloride büyük miktarlar mide ülserine neden olabilir
E509 Calcium chloride tuzlu sudan elde edilir
E510 Ammonium chloride karaciğer ve böbrek fonksiyonları zayıf olanlar sakinmalıdır; tipik ürünler unlu mamullerdir
E511 Magnesium chloride magnezyum bir temel mineraldir
E513 Sulphuric acid bazı ülkelerde yasaklandı
E514 Sodium sulphates vücudun su dengesini bozabilir
E515 Potassium sulphates bilinen yan etkisi yok
E516 Calcium sulphate kireçtaşından elde edilir
E518 Magnesium sulphate müshil
E519 Copper sulphate temel mineral
E524 Sodium hydroxide bazı ülkelerde yasaklandı
E525 Potassium hydroxide bazı ülkelerde yasaklandı
E526 Calcium hydroxide küçük miktarlarda bilinen yan etkisi yok
E527 Ammonium hydroxide bazı ülkelerde yasaklandı
E528 Magnesium hydroxide bazı ülkelerde yasaklandı
E529 Calcium oxide küçük miktarlarda güvenli
E530 Magnesium oxide bazı ülkelerde yasaklandı
E535 Sodium ferrocyanide bilinen yan etkisi yok
E536 Potassium ferrocyanide kömür gazi üretimi alt ürünü düşük zehirli
E540 Dicalcium diphosphate bazı ülkelerde yasaklandı
E541 Sodium aluminium phosphate, Acidic bazı ülkelerde yasaklandı
E542 Bone phosphate kemikten elde edilir; kahve makineleri için kurutulmuş sütte kullanılır
E544 Calcium polyphosphates bazı ülkelerde yasaklandı
E545 Ammonium polyphosphates bazı ülkelerde yasaklandı
E551 Silicon dioxide gıda kullanımında bilinen yan etkisi yok
E552 Calcium silicate kireçtaşından ve silisli diatom iskeletinden elde edilir; antaşıttir; bilinen yan etkisi yok
E553(a) Magnesium silicates bazı ülkelerde yasaklandı
E553(b) Talc mide kanseri ile ilişkilendirildi, tipik ürünler parlatilmış pirinç çikolata, şekerlemelerdir
E554 Sodium aluminium silicate tuz, kurutulmuş sütürünleri ve unlarda kullanılır; alüminyumun 
hamilelikte plasenta problemlerine neden olduğu bilinir ve Alzheimer hastalığı ile ilgili görülür
E556 Calcium aluminium silicate minerallerden elde edilir; süttozlarında kullanılır; bkz E554
E558 Bentonite bilinen yan etkisi yok
E559 Aluminium silicate (Kaolin) bilinen yan etkisi yok
E570 Stearic acid hayvan kökenli olabilir; bkz stearatlar
E572 Magnesium stearate gıda kullanımında bilinen yan etkisi yok
E575 Glucono delta-lactone bilinen yan etkisi yok
E576 Sodium gluconate bazı ülkelerde yasaklandı
E577 Potassium gluconate bilinen yan etkisi yok
E578 Calcium gluconate bilinen yan etkisi yok
E579 Ferrous gluconate renk tutma ajanı; demir ve glukozdan elde edilir; zeytin ürünleri ve demir ilavelerinde kullanılır; küçük miktarlarda güvenli
E585 Ferrous lactate ?

LEZZET ARTTIRICILAR (E620-E640)

E620 Glutamic acid tat arttırıcı, tuz maddesi; amino asit birçok hayvan ve bitki proteininde bulunur, ticari amaçla bakteriden elde edilir; MSG (E621) ile benzer problemlere neden olabilir, küçük çocuklar sakinmalıdır
E621 Monosodium glutamate (MSG) pekmezin mayalanmasından elde edilen tat arttırıcı, tuz maddesi; astımlılarda yan etkisi görülebilir, bebek ve küçük çocuk gıdalarında izin verilmemıştir; tipik ürünler konserve sebze ve ton balığı, salata sosu ve dondurulmuş gıdalardır
E622 Monopotassium glutamate bulantı, kusma, diyare ve karin kamplarına neden olabilir; tipik ürünler düşük sodyum tuzu maddeleridir
E623 Calcium diglutamate tuz maddesi, bilinen yan etkisi yok
E624 Monoammonium glutamate tuz maddesi, bilinen yan etkisi yok
E625 Magnesium diglutamate tuz maddesi, bilinen yan etkisi yok
E626 Guanylic acid gut hastalığını baslatabilir
E627 Dişodium guanylate sardalye veya maya özütünden saglanır; gut hastalığını baslatabilir, bebek ve küçük çocuk gıdalarında izin verilmemıştir
E629 Calcium guanylate gut hastalığını baslatabilir
E631 Dişodium inosinate et veya sardalyeden hazirlanmış olabilir; gut hastalığını baslatabilir, bebek ve küçük çocuk gıdalarında izin verilmemıştir
E633 Calcium inosinate gut hastalığını baslatabilir
E635 Dişodium 5′-ribonucleotide agiz yoluyla alinmasi ile 30 saat içinde kasintili reaksiyonlara sebep olabilir, kasintilar iyi huylu veya habis farkliliklar gösterebilir, reaksiyon, alınan dozla baglantili ve giderek artan türdedir, bazı kisiler buna daha duyarli olabilir; tipik ürünler tadlandırılmış cipsler, çabuk hazirlanabilen sehriyeler ve parti pastalarıdir; korunmalıdır, bazı ülkelerde yasaklandı
E636 Maltol melez çamin kabuğundan, çam ibresinden, hindibadan, yağ ve kızartılmış malttan elde edilir; sentetik olarak da üretilir
E637 Ethyl maltol maltol (E636) dan elde edilir
E640 Glycine & its sodium salt ?


MİNELEYİCİLER, TATLANDIRICILAR (E900-E1520)

E900 Dimethyl polysiloxane silikon bazlı
E901 Beeswaxes donuklaştırma ajanı, balmumlu meyvelerde kullanılır (bkz: ari ürünleri); bazen alerjik reaksiyonlara neden olabilir
E903 Carnauba wax Güney Amerika palmiyesinden elde edilir; kozmetikte, mürekkeplerde ve balmumlu meyvelerde kullanılır; bazen alerjik reaksiyonlara neden olabilir
E904 Shellac böceklerden elde edilir; bazen deri tahrişine neden olabilir
E905 Paraffin, Microcrystalline wax hafif müshil, yağların ve yağda çözünen vitaminlerin emilimini yavaslatabilir, barsak kanserine yol açabilir; tatlılarda, maya üretiminde, vitamin tabletlerinde, kurutulmuş meyve, şekerleme ve kolali ürünlerde kullanılır
E907 Refined microcrystalline wax bazı ülkelerde yasaklandı
E913 Lanolin koyun yününden elde edilir
E920 L-Cystein un isleme ajanı; hayvan saçi ve tavuk tüyünden elde edilir
E921 L-Cystin bkz E920
E924 Potassium bromate büyük miktarlar bulantı, kusma, diyare ve sancılara neden olabilir; tipik ürünler un ürünleridir
E925 Chlorine gıdaları tahrip eder, kanserojendir; bazen mikropları öldürmek için suya karistirilir; tipik ürünler unlu ürünlerdir
E926 Chlorine dioxide bkz E925
E927 Azodicarbonamide bazı ülkelerde yasaklandı
E928 Benzoyl peroxide unun rafine edilmesi sirasinda carotenoid’lerin beyazlamasi için kullanımi FDA* tarafından onaylandi; alerjik geçmişi olanlar sakinmalıdır, bkz E210
E931 Nitrogen besinleri dondurma ve vakumla paketlemede kullanılır; güvenli görünüyor
E932 Nitrous oxide küçük miktarlarda güvenli görünüyor
E950 Acesulfame potassium (Acesulfame K) yüksek yoğunluklu, kalorisiz tatlandırıcı; sekerden yaklasik olarak 200 kat daha fazla tatlandırır; 1967’de Hoechst AG tarafından keşfedildi; marka olarak “Sunett” ismiyle anılır; fırınlanmış yiyecekler, dondurulmuş tatlılar, şekerlemeler, mandıra ürünleri, pastalar, farmasotik olarak ağız hijyeni ve son zamanlarda içeceklerde kullanılmaktadır; gıdalarda geniş bir kullanım için onaylanmamıştir; “The Center for Science in the Public Interest (CSPI)” yapay tatlandırıcılar aspartam, sakarin ve asesülfam potasyumu “en kötü 10 katkı” listesine dahil etmiştir; bu üç tatlandırıcının da hayvanlarda kansere neden olduğu tespit edilmiştir ve kanser riskinizi arttırabilir
E951 Aspartame suni tatlandırıcı, çok fazla yan etkisi var, bazıları aspartama karşı alerji duyar, bu insanlarda migren en önemli reaksiyondur
E952 Cyclamic acid suni tatlandırıcı, migren ve diğer reaksiyonlara neden olduğu bilinir, kanserojen olabilir, fare testis ve embriyolarında yapılan testlerde hasara neden olmuştur, kansere yol açtığı için Amerika ve İngiltere’de yasaklandı
E954 Saccharines suni tatlandırıcı, (kanserojen olarak bilinen) toluene’den elde edilir; 1977’de Amerika’da yasaklandı, fakat etiketinde “laboratuar hayvanlarında kansere neden olduğu kabul edilen sakarin içerdiği için, bu ürünün kullanılması sağlığınıza zararlı olabilir” yazılarak tekrar kullanıldı
E957 Thaumatin suni tatlandırıcı, tropikal thaumococcus danielli ağacından elde edilen bir protein; şarap, ekmek ve meyvelerin tatlandirilmasinda kullanılır
E965 Maltitol, Hydrogenated glucose syrup nem tutucu; gıda enzimleri ile ayristirilir; şekerleme, kurutulmuş meyve ve düşük enerjili gıdalarda kullanılır; yüksek konsantrasyonlarda müshildir
E967 Xylitol nem tutucu; ahududu, erik, kıvırcık ve hindibada bulunur, ticari amaçla kağıt hamurundan üretilir; farelerle yapılan testlerde böbrek taşı, idrar yolu etkileri ve psikolojik huzursuzluklara neden olmuştur; düşük enerjili gıdalar, karbohidratlandırılmış tatlılar, dondurma ve reçellerde kullanılır
E999 Quillaia extract köpük ajanı, emülgatör, doğal nemlendirici; Quillaia Saponaria ağacından elde edilir; bira ve sodada kullanılır; ciltteki yağsızlığı azalttığı ve iyileşmeyi geliştirdiği bilinir
E1100 Amylase küf mantari veya domuz pankreasindan elde edilir
E1200 Polydextrose küçük dozlarda güvenli görünüyor
E1201 Polyvinylpyrrolidone, PVP dağıtma ajanı, tablet kaplayıcı; suni tatlandırıcılarda kullanılır
E1202 Polyvinylpolypyrrolidone, PVPP şarap ve bira için (fenolik bileşimleri ayırıp çıkararak) berraklastirma ajanı, renk stabilizörü
E1400-E1450 Starches bilinen yan etkisi yok
E1505 Triethyl acetate vücutta kısmen alkole dönüşür
E1510 Ethanol alkol
E1517, E1518 Glycerol acetates glycerol’den elde edilen nem tutucu veçözücü; Amerika’da taze meyveleri kaplamak için kullanılır
E1520 Propylene glycol nem tutucu, nemlendirme ve dağıtma ajanı, petrol bazlı; gliserine benzer tadı çocuk ilaçlarında onu popüler yapmıştır; tropikal krem ve merhem, kozmetik ve saç bakim ürünlerinde kullanılır; (damardan verildiğinde) öldürücü kalp krizleri görülmüştür, merkezi sinir sistemi depresyonu ve deri yanığı oluşabilir

NUMARASIZLAR :

Albumina
Ambergrisa balinadan elde edilir
Arachidonic acida karaciğer, beyin veya hayvani beze ve yağlardan elde edilir
Aronia aronia arbutifolia’dan elde edilir; tat arttırıcı olarak jöle, puding, unlu tatlılar, yoğurt, süt tatlıları krema, homojenize peynir, şekerleme, gevrek kekler, meyve kremaları, dondurma ve çabuk içeceklerde kullanılır
Aspartic acida aspartamdan elde edilir (bkz E951)
Betainea yağdan elde edilir
Biotin vitamin B kompleksinin uzantısı olan renksiz bir vitamin; özellikle maya, karaciğer ve yumurta sarısında bulunur; bilinen bir yan etkisi yok, araştırılıyor
Caffeine doğal olarak çay, kola meyvesi ve kahvede görülen bir alkali; yüksek dozlarda zehirlidir; kalp çarpintisi, yüksek tansiyon, kusma, adale kasılması, bas ağrısı, diyare (ishal), sik idrara çıkma, su kaybı, uykusuzluk, mide krampı, el titremeleri ve seğirmelere sebep olabilir; müshil rolü oynar, ayrıca vücuttaki depolanmış kalsiyum miktarını azaltır; hafif yatıştırıcı olarak kullanılır
Casein sütün gluten ile benzerlik gösteren moleküler yapıya sahip bir fosfoproteinidir; celiac hastaları korunmalıdır
Catalasea sigir ciğerinden elde edilir
Cholesterina
Cinnamon ağaç kabuğundan yapılan bir baharat; alerjik olabilir
Citrus Red No:2 hayvanlarda kansere neden olmuştur; portakal kabuklarının boyanmasında kullanılır
Clove Bud Oil karanfil tomurcuğundan (syzygium atmaticum) damitilan naturel yağ; alerjik olabilir
Civeta kediden elde edilir
Colin bitartratea hayvani doku
Collagena
Enzymea
Erythritola mışir nişaştasından alınan bir seker (dextrose) ile başlayan bir mayalama süreci ile üretilir, dana midesinden de elde edilir; içecekler ve şekerleme ürünlerinde tatlandırıcı olarak kullanılır
Ethyl Vanillin yapay vanilya kokulandırıcı, aslından 3 1/2 kez daha güçlü ve ucuz, bu da neden üreticilerin hafif içecekler, dondurma ve fırınlanmış ürünlerde bu maddeyi kullandıklarını açıklıyor; genel olarak güvenli kabul edilir
Evans Blue CI Direct Blue 53 deri yangısı
FD&C Green No:3 Fast Green mesane tümörüne neden olur
FD&C Red No:102 New Coccine alerjen; gıdalarda kullanımına izin verilmez
FD&C Yellow No:11 deri yangısı
Fructose bu karbohidrat saf seker (monosaccharide) doğal olarak balda ve taze sebzelerde bulunur; fırıncilar onu kek, ekmek ve kurabiyeleri esmerleştirmek için kullanırlar
Gentian Violet CI Basic Violet No:3 deri yangısı
Glucuronolactone, Glucuronic acida doğal olarak vücutta meydana gelen bir maddedir, karaciğerde glucose’dan yapılır, metabolizmanin uyarilmasina ve böylece vücuttan zehirlerin atılmasına yardim eder; ayrıca bitkilerde (baslıca reçinelerde) bulunur ve ayrıca tüm hayvanlarda lif ve bağlantı dokularının önemli bir unsurudur
Glycerides yağ komponentleridir; stabilize sosis ve sucuk, domuz yağı, bitkisel yağlar, margarin ve hamur yağında kullanılır, en yaygın olanı (FDA* kati sınırlar empoze etse de) “monoglicerid sitrat”tir
Glycogena
Gliadin buğday, ana maddesidir; ekmek, pasta, kek, kurabiye ve bir çok fırınlanmış üründe; şehriye ve makarnada ana katkıdır; celiac hastaları korunmalıdır
Guaiacol kimyasal ürünlerde balgam sökücü olarak kullanılır
Hormonea
Hydrolyzed Vegetable Protein (HVP) tahıl gluteni; gluten, monocotyledoneae (monocots) cinsinin alt kategorisi olan bitkilerde bulunan proteindir; bu bitkiler buğday, yulaf, arpa ve çavdarın da içinde bulundugu tahıl familyasinin elemanidirlar (türevleri malt, nişasta, hidrolize bitki proteinleri, tekstürize bitki proteinleri, sirke, alkol ve tatlandırıcılardir); celiac hastaları korunmalıdır, celiac hastalığı (celiac sprue veya gluten-sensitive enteropathy) ince bağırsak mukozasındaki bir hassasiyetin sebep olmasıyla besinlerin kötü emilimi seklinde ortaya çikan kronik bir hastalıktır; paketlenmiş hazır gıdalar, gıda türevleri ve konserve ürünlerde, ayrıca ilaç hazırlama ve özellikle vitamin ve mineral ilavelerinde kullanılır
Hydrolyzed Plant Protein (HPP) HVP ile ayni
Keratina saç ve tüyden elde edilir
Lipid, Lipoida
Lysine-La
Lysine-DLa erythritol ile benzer madde
Maltodextrin, Mdltrin doğal, kompleks bir karbohidrattir, (dextrose, fructose, sucrose gibi) temel seker degildir; patates veya mışır nişastaşından elde edilebilir; tatlı, meşrubat, bira, dondurma, konserve, süt tozu, kek, bisküvi ve ekmek gibi ürünler için gıda endüstrisinde; ayrıca ilaç, tekstil, matbaacılık ve boyacilik, kagit yapimi, petrol sondaj sektöründe de kullanılır; genel olarak güvenli sayılır
Menthol özellikle nane yağında bulunan kristal alkol, keskin koku ve serinletici özelliğe sahiptir; alerjik olabilir
Methioninea proteinden elde edilir
Neutral Red deri yangısı
Nucleic acida hücrelerden elde edilir
Oleamine, Oleic acida
Renneta dana midesinden elde edilen peynir mayası
Oxysterina
Palmitic acida
Panthenola
Pepsina
Phenylalanine, Phenylanine temel amino asit; vücut onu bazı hormonlar (epinephrine, norepinephrine, thyroxine, cholecystokinin) ve melanin’i, (esmer deri pigmenti) üretmek için kullanir; cholecystokinin istah azalmasina yol açar (bu, biçimli bir vücut veya sabit kilo olusturmak için faydali olabilir); phenylalanine’in agri azaltici etkisi, atletik insanlarda kuvvetli egzersizlerin yol açtigi adale, bag, eklem ve kiris agriları, kizarma ve kasilmaların giderilmesi için kullanılabilir
Phenylephrine burun tıkanıklığıni gideren dekonjestan; eczacılıkta kullanılır; yan etkileri bulantı, mide rahatsizligi, istah kaybi, asabiye, huzursuzluk, bas dönmesi, bas ağrısı, gögüs ağrısı, çarpinti, bunalim, korku, zor veya agrili idrar atisi ve uykusuzluktur
Phospholipida peynir mayası
Polypeptidesa
Progesteronea
Salicylate salisilik asit tuzu; şekerleme, pasta ve hafif içeceklerde kullanılır
Quinine dihydrochloride, Quinine sulfate cinchona ağacınin kabuğundan çikarilan zehirli alkaloid; tatlandırıcı olarak sodali meşrubatlarda (öncelikle limon ve tonik) ve malarıa hastalığının tedavisinde kullanılır; yan etkileri bas ağrısı, bulantı, kulak çinlamasi ve bulanik görmedir; FDA* kullanilabilecek miktari sinirlamıştir
Taurine temel olmayan amino asit; methionine ve cysteine amino asitlerinin sentezi ile karaciğerde üretilir, B6 vitamini sürece yardim eder; insülin aktivitesi üzerinde etki yapabileceginden, diabetik ve hipoglisemik hastalar tibbi gözetim altinda kullanmalıdır; aşırı tüketim diyare ve peptik ülsere yol açabilir
Thiamine B1 vitamini kaynagi; enerji metabolizmasinda bir koenzim olarak çalışır, istahi, beslenme ve sinir sistemlerini destekler; yüksek dozlardaki yan etkileri bas ağrısı, asabiye, nabız artisi, titreme ve zafiyettir
Thimerosal civa içeren çok etkili bir koruyucu; FDA* 30dan fazla lisansli asi ve biyolojik ürünlerde kullanildigini tahmin etmektedir; civa zamanla vücuttan atilir; sinir sistemi civanin bütün formlarına karşı çok duyarlidir, yüksek seviyede metalik, inorganik veya organik civaya maruz kalma, beyin, böbrekler ve cenin gelismesinde kalici hasara yol açabilir, beyindeki fonsiyonunun etkisi asabiye, ürkeklik, titreme, görme veya duyma degisikligi ve hafiza problemleri ile sonuçlanabilir
Torula kagit yapimindaki hamurlama esnasinda yan ürün olarak agaç sekerinden elde edilen yüksek protein; S tipi, bebe mamaları ve zahirelerde, F tipi, sigir, balık ve tavukların besinlerinde kullanılır; saman nezlesi ve astım açisindan alerjendir
Zinc insanlar için temel eleman; doğal olarak et (özellikle karaciğer), balık (özellikle kabuklular), mercimek, lifli yeşil sebzeler, tüm tahıllar (buğday dahil), bira mayası, peynir, süt, fındık, ayçiçeği ve susamda görülür; zehirli dozları kusma, diyare (ishal), huzursuzluk, mide rahatsizligi, bağışıklık ve kansizliga; aşırı dozları HDL (”iyi”) kolesterol seviyesini düsürüp kalp hastalığı riskini arttIrabilir


BAZI GIDA ve KOZMETİK ÜRÜNLERİNDE BULUNABİLEN KATKI MADDELERİ

BEBEK MAMASI
E332, E333, E508, whey (peynir altı suyu), sukroz, laktoz, kalsiyum pantotenat, taurin, inositol, vitaminler

BİSKÜVİ
E450a, E500, E471, E481, E482, margarin
CİPSLER
E471, E475, E481, E482
ÇİKLET
E101, E102, E120, E141, E296, E320, E322, E330, E420, E421, E422, E464, E950, E951, E965, fenilalinin, glukonatlar
ÇİKOLATA ŞEKERLEME
E322, E432, E433, E471, E472, E476, E491, E492, E493, E494, E495, E434, E435, E436
DİŞ MACUNU
Sodyum bikarbonat, gliserin, Hidratlanmış slikat, sorbitol, tetrasodyum pirofosfat, PEG-6, PEG-32, Sodyum laurilsülfat, Aroma, selüloz gum, Sodyum florid, Sodyum sakkarin, cl77891, Cl58000, Titanyum dioksit, kalsiyom glukonat, formaldehit, tri sodyum fosfat, dikalsiyum fosfat dihidrat, mono floro fosfat
DONDURMA
E441, E471, E481
EKMEK
E170, E282, E300, E432, E433, E434, E435, E436, E471, E472e, enzim karışımı
GAZOZ
E202, E211, E290, E300, E330
HAMUR KABARTMA TOZU
E450a, E500
HAZIR ÇORBA
E100, E150, E330, E412, E621, malto dekstrin, peynir altı suyu
HAZIR KEK
E450a, E500, E471, E481, E482, margarin
JÖLE
E100, E162, E297, E331, E441
KAHVE KREMASI
E341,E469, E471, E472
KETÇAP
E202, E211, E300, E412
KOLA
E150, E338, kafein
KREM ŞANTİ
E160, E339, E340, E407, E433, E435, E471, E472, E475, E932
LOKUM
E102, E110, E124, E132
MARGARİN
E160a, E202, E270, E322, E330, E432, E433, E434, E435, E436, E472b, 
E472c, E475, E476, E477, vitaminler
MAYONEZ
E432, E433, E434, E435, E436, E472c, E472e
MISIR GEVREĞİ
E101, E170, E321, E339, E341, E375, folakin (folik asit), pantotenik asit, tiamin
NEKTAR (MEYVE SUYU)
E300, E330
PASTA
E432, E433, E434, E435, E436, E441, E450, E471, E472, E475, E477, margarin, E500
PUDİNG
E102, E110, E160a, E407
TON BALIĞI
E410, E412, E415
TOZ MEYVE İÇECEKLERİ
E101, E102, E110, E129, E171, E330, E331, E341, E375, E414, E415, E440, E466, E500, E551, E950, E951, E954, maltodekstrin, folakin (folik asit)
TUZ
E514, E554, potasyum iyodid
YOĞURT
E441
Aroma katkı maddeleri

E 406 Agar agar
E 471 C6-C18 alifatik yağ asitlerinin gliseril monoesterleri, diesterleri, triesterleri.
E 400 Aljinik asit
E 401-404 Na, K, NH4 ve Ca aljinat
E 260 Asetik asit
E 901 Beeswax Benzil alkol Damar zamkı Dekstran Dekstrin
E 342 Diamonyum fosfat Dietilen glikol monoetil eter Ekmek kırıntısı Elemi resin Etil alkol Etil laktat
E 465 Etil metil selüloz Etil tartarat
E 419 Ghatti zamkı Glukoz Gliseril diasetat
E 1518 Gliseril triasetat Gliseril tripropaonat Gliserol mono asetat Hidrojene bitkisel yağ Hidrolize bitkisel protein
E 1440 Hidroksipropil nişasta
E 1442 Hidroksipropil dinişasta fosfat
E 463 Hidroksipropil selüloz
E 464 Hidroksipropilmetil selüloz
E 407a İşlenmiş euchema seaweed
E 418 Jellan zamkı
E 170 Kalsiyum karbonat
E 341 Mono-,di- ve tri Kalsiyum ortofosfat
E 552 Kalsiyum silikat
E 516 Kalsiyum sülfat
E 416 Karayagam
E 466 Karboksimetil selüloz, Na tuzu
E 407 Karragenan
E 425 Konjak zamkı Kuru un
E 270 Laktik asit Laktoz
E 410 Lokust bean zamkı
E 504 Magnezyum karbonat
Maltodekstrin
E 421 Mannitol
E 461 Metil selüloz Modifiye nişastalar
E 1410 Mono nişasta fosfat
E 1412 Dinişasta fosfat
E 1414 Asetillendirilmiş dinişasta fosfat
E 1422 Asetillendirilmiş dinişasta adipat Nişasta
E 1450 Nişasta (sodyum) oktenil suksina
E 1420 Nişasta asetat
E 1404 Okside nişastalar
E 440 Pektinler Peyniraltı suyu tozu
E 1520 Propilen glikol
E 405 Propilen glikol aljinat
E 460 Selüloz (Mikrokristalin)
E 459 beta-Siklodekstrin
E 551 Silikon dioksit
E 541 Sodyum alüminyum difosfat
E 554 Sodyum alüminyum silikat
E 474 Sukro gliseridler
E 417 Taragam
E 1505 Trietilsitrat Tuz
E 422 Gliserol Sakız ve bebek gıdası aromalarında ağırlıkça %30, diğer aromalarda ağırlıkça %0.05 İsopropil alkol Tüketime hazır gıda maddelerinde 0.5 g/kg
E 903 Karnauba vaksı Tek veya birlikte kullanıldıklarında
E 902 Kandellila vaksı aromada ağırlıkça %51
E 967 Ksilitol Tek veya birlikte kullanıldıklarında Jelatin aromada ağırlıkça %51
E 414 Arap zamkı
E 421 Guar zamkı Tek veya birlikte kullanıldıklarında
E 415 Ksantan zamkı aromada ağırlıkça %21
E 413 Tragakant zamkı
E 420 Sorbitol Tüketime hazır gıdada en fazla 50 ppm
E 420 Sorbitol şurup E 473 Yağ asitlerinin sukroz esterleri
E 470b Yağ asitlerinin magnezyum tuzları
E 470a Yağ asitlerinin sodyum, potasyum ve kalsiyum tuzları Yenilebilir katı ve sıvı yağlar

Antioksidanlar

E 300 Askorbit asit Esansiyel yağ içeren aromalarda tek
E 301-302 Askorbit asidin sodyum ve kalsiyum tuzları veya birlikte kullanıldıklarında
E 304 Askorbil palmitat 1000 mg/kg, diğer aromalarda
E 306 Doğal tokoferoller 200 mg/kg
E 307-E 309 Sentetik tokoferoller Tek veya birlikte kullanıldıklarında
E 310 Propil gallat aromanın esansiyel yağ içerip
E 312 Dodesil gallat içermemesiyle orantılı olarak
E 320 BHA 200-1000 mg/kg
E 321 BHT
E 311 Oktil gallat
E 315 Eritorbik asit
E 316 Sodyum eritorbat TBHQ
E 385 EDTA Aromada 20 mg/kg KORUYUCULAR
E 200 Sorbik asit Tek veya birlikte kullanıldıklarında
E 201 Sodyum sorbat aromada 1,5 g/kg (asit cinsinden)
E 203 Kalsiyum sorbat
E 202 Potasyum sorbat
E 210 Benzoik asit
E 211 Sodyum benzoat
E 212 Potasyum benzoat
E 213 Kalsiyum benzoat
E 214 Etil p-hidroksi benzoat
E 215 Sodyum etil p-hidroksi benzoat
E 216 Propil p-hidroksibenzoat
E 217 Sodyum propil p-hidroksi benzoat
E 218 Metil p-hidroksibenzoat
E 219 Sodyum metil p-hidroksi benzoat
E 220 Kükürt dioksit Aromada 300 mg/kg (SO2 cinsinden)
E 221 Sodyum sülfat
E 222 Sodyum hidrojen sülfat
E 223 Sodyum metabisülfit
E 224 Potasyum metabisülfit
E 226 Kalsiyum sülfat
E 227 Kalsiyum hidrojen sülfat
E 280 Propionik asit
E 281 Sodyum propionat
E 283 Potasyum propionat

Emülgatör, Stabilizatör, Kıvam arttırıcı ve Jelleştiriciler

E 322 Lesitin Aromada ağırlıkça %5
E 400 Aljinik asit Aromada ağırlıkça %1
E 401 Sodyum aljinat
E 402 Potasyum aljinat
E 403 Amonyum aljinat
E 404 Kalsiyum aljinat
E 405 Propilen glikol aljinat Propilen glikol stearat
E 406 Agar agar
E 407 Karagenan
E 407aİşlenmiş euchema seaweed
E 410 Lokust bean zamkı
E 412 Guar zamkı
E 413 Taragakant zamkı
E 414 Arap zamkı
E 415 Ksantan zamkı
E 419 Ghatti zamkı
E 471 C6-C18 alifatik yağ asitlerinin gliseril diesterleri Aromada ağırlıkça %5
E 471 C6-C18 alifatik yağ asitlerinin gliseril monoesterleri
E 472b Yağ asitlerinin mono ve digliseridlerinin laktatları
E 472c Gliserollerin sitrik ve yağ asidi esterleri
E 472e Gliserollerin diasetil tartarik ve yağ asidi esterleri
E 473 Yağ asitlerinin sukroz esterleri
E 475 Yağ asitlerinin poligliserol esterleri
E 477 Yağ asitlerinin propilenglikol esterleri
E 474 Sukro gliseridler Aromada ağırlıkça %1
E 430 Polioksietilen (8) stearat

Şekerleme ve pasta aromalarında

E 431 Polioksietilen (40) stearat ağırlıkça %1
E 432 Polisorbat 20 E 433 Polisorbat 80
E 434 Polisorbat 40
E 435 Polisorbat 60
E 436 Polisorbat 65
E 444 Sukroz asetat izobütirat
E 481 Sodyum steoril-2-laktat Sodyum sitrat
E 483 Stearil tartarat
E 491 Sorbitan monostearat
E 492 Sorbitan tristearat
E 493 Sorbitan monolaurat
E 494 Sorbitan monoleat
E 495 Sorbitan monopalmitat Modifiye nişastalar
E 440 Pektinler

Asitler, Bazlar ve Tuzlar

E 170 Kalsiyum karbonat
E 260 Asetik asit
E 261 Potasyum asetat
E 262 Sodyum asetatlar
E 263 Kalsiyum asetat
E 270 Laktik asit
E 325 Sodyum laktat
E 326 Potasyum laktat
E 327 Kalsiyum laktat
E 330 Sitrik asit
E 331 Sodyum sitratlar
E 332 Potasyum sitratlar
E 333 Kalsiyum sitratlar
E 334 Tartarik asit
E 335 Sodyum tartaratlar
E 336 Potasyum tartaratlar
E 337 Sodyum potasyum tartarat
E 354 Kalsiyum tartarat
E 338 Fosforik asit
E 339 Sodyum fosfatlar
E 340 Potasyum fosfatlar
E 296 Malik asit
E 350 Sodyum malatlar
E 351 Potasyum malat
E 352 Kalsiyum malatlar
E 297 Fumarik asit
E 355 Adipik asit
E 356 Sodyum adipat
E 357 Potasyum adipat
E 363 Suksinik asit ve bunun sodyum ve potasyum tuzları
E 500 Sodyum karbonat
E 501 Potasyum karbonat
E 504 Magnezyum karbonat
E 507 Hidroklorik asit
E 508 Potasyum klorür
E 509 Kalsiyum klorür
E 510 Amonyum klorür
E 511 Magnezyum klorür
E 513 Sülfürik asit
E 514 Sodyum sülfatlar
E 515 Potasyum sülfatlar
E 516 Kalsiyum sülfat
E 517 Amonyum sülfat
E 518 Magnezyum sülfat
E 524 Sodyum hidroksit Tek veya birlikte kullanıldık-
E 525 Potasyum hidroksit larında aromada ağırlıkça
E 526 Kalsiyum hidroksit 2 g/kg
E 527 Amonyum hidroksit
E 528 Magnezyum hidroksit

Topaklanmayı Önleyiciler

E 170 Kalsiyum karbonat
E 341 Mono-,di-,tri-Kalsiyum ortofosfat
E 470 Yağ asitlerinin kalsiyum, sodyum, potasyum ve magnezyum tuzları
E 504 Magnezyum karbonat
E 551 Silikon dioksit
E 552 Kalsiyum silikat
E 553 Magnezyum silikatlar
E 554 Sodyum alüminyum silikat
E 555 Potasyum alüminyum silikat
E 556 Kalsiyum alüminyum silikat
E 559 Alüminyum silikat

Ayırıcılar

E 330 Sitrik asit Etilen diamino tetraasetik asit ve bunun mono-, di- ve tri- sodyum ve kalsiyum di-sodyum tuzları
E 385 Tartarik asit
E 450 Tetrasodyum difosfat

Dolgu Maddeleri

E 444 Sukroz asetat izobütirat Bromine edilmiş bitkisel sıvı yağlar
E 445 Ağaç reçinesinin gliserol esteri Gliseril tribenzoat Hidrojene reçinenin gliseril esteri Hidrojene kolonyum Hidrojene reçinenin metil esteri Propilenglikol dibenzoat


MUSTAFA KEMAL BEKTAŞ


KAYNAKLAR:
1. Gıda güvenliği derneği Yayınları
2. Prof. Dr. Fatih Gültekin Gıda Katkı Maddeleri Süleyman Demirel Üniversitesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı Başkanı
3. Doç. Dr Hilmi Namlı Gıdalardaki Kimyasal Maddeler
4. Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği 29 Aralık 2011 PERŞEMBE Resmî Gazete Sayı : 28157 (3. Mükerrer)
5. Prof. Dr. Mine Yurttagül Hacettepe Üniversitesi - Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü  Katkı Maddeleri: Yanlışlar ve Doğrular
6. Gülengül Mermer  Gıda Katkı Maddeleri
7. Gülcan ARSLAN Selçuk Ünv. Kimya Anabilim Dalı - Gıda Katkı Maddeleri ve Yeni Yapılan Dioksimlerin Gıda Katkı Maddesi Olarak Kullanabilirliğinin Araştırması

GDO NEDİR? GDO’LU ÜRÜNLER NELERDİR ? VE GDO'NUN ZARARLARI NELERDİR?

GDO NEDİR? GDO’LU ÜRÜNLER NELERDİR ? VE GDO'NUN ZARARLARI NELERDİR?


GDO en kısa adıyla genetiği değiştirilmiş ürün demektedir. Genetik mühendisliğinin çeşitli teknikler kullanarak yaptığı müdahalelerle kalıtımsal değişikliğe uğrattığı organizmalar günümüzde, GDO (genetiği değiştirilmiş organizmalar) kısaltılmış adıyla ifade ediliyor. Bu teknikler; rekombinant DNA ya da “rekombinant DNA teknolojisi” olarak biliniyor.
Biyoteknolojik yöntemler kullamlarak bir canlı türüne kendi türü dışındaki bir canlıdan gen veya genler aktanlmak suretiyle kahtımsal olarak belirli özellikleri değişikliğe uğrattırılmış bitki hayvan veya mikroorganizmalara "Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO)" denilmektedir. Bu uygulama, DNA denilen ve yaşamı belirleyen genlerin sarmal şeklinde bulunduğu bu yapının dışandan bir müdahale ile değiştirilmesi esasına dayanmaktadır. Kısacası, GDO üretmede temel ilke bir canhya başka bir canlıdan gen aktarılması ile genetik yapısının değiştirilmesi ve yeni genetik özellikler taşıyan bir canlının elde edilmesidir. 
Bu gen teknolojisi tekniği "rekombinant DNA teknolojisi" olarak adlandırılır. İngilizce'de "Genetically Modified Organism (GMO)" olarak tanımlanan bu teknoloji ile elde edilen hayvanlara "transgenik hayvanlar", bitkilere ise "transgenik bitkiler" denilmektedir. Yapısında GDO barındıran veya GDO'lardan elde edilen ürünlere ise genel olarak genetiği değiştirilmiş ürünler denilmektedir.
GDO'lar sadece tarımsal üretimde değil aynı zamanda tıp, sanayi ve çevre ürünleri gibi birçok alanda kullanılmaya başlanmıştır. Dünyada GDO ile ilgili önemli gelişmeler aşağıda sıralanmıştır .. 
• 1980, ABD Yüksek Mahkemesi genetik olarak değiştirilmiş mikroorganizmaların patentlenebilecegine karar verdi. (petrol yiyen bakteri için patent verildi). 
• 1982, Rekombinant DNA teknolojisi ile üretilmiş insülin hormonu Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) izniyle satışa sunuldu. Avrupa'da rekornbinant DNA teknolojisi ile üretilmiş ilk hayvan aşısının kullanımı onaylandı. 
• 1983, Geneti ği değiştirtmiş plazmidler bitkilerin transformasyonu için kullanıldı. • 1985, Böcek, bakteri ve virüslere dirençli bitkilerin toprakta yetiştirilmesi çalışmalan başladı. 
• 1986, İlk rekorubinant aşı (sarılık, Hepatit B) üretildi. 
• 1990, ABD' de peynir üretimi için rekorubinant kimozin kullanılmaya başlandı. 
• 1994, ilk genetik mühendisliği ile geliştirilmiş domates Dünya Gıda Örgütü tarafından kabul edildi. 
• 1996, Genetik olarak değiştirilmiş bitkiler ticari amaçla büyük ölçekte eleilmeye başlandı. 
• 1997, Koyun (Dolly) klonlandı. 
• 2000, 'Altın pirinç' (provitamin A üreten pirinç) geliştirildi.

2000 yılından sonra GDO'lu ürünlerin üretimi ve pazarlanması her geçen yıl artış göstermiştir. ABD, Almanya ve Belçika gibi ülkelerde yapılan bilimsel çalışmalar sonucunda, hayvan ve bitkilerin genetik transformasyonuna izin veren gelişmiş gen teknolojisi tarım, sağlık ve gıda endüstrisi gibi pek çok alanda kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzde, dünyada biyoteknolojik uygulamalar sonucu genetiği değiştirilmiş tarımsal ürün üretiminin önemli kısmı ABD, Arjantin, Brezilya, Kanada, Hindistan ve Çin'de yapılmaktadır.
Dünyada üretilen ve ticareti yapılan GDO'lu ürünlerin tamamına yakını bitkisel kaynaklıdır. Hayvanlar üzerinde de çeşitli çalışmalar yürütülmekle birlikte transgenik hayvanların hayvansal üretimde kullanılması henüz pek yaygın değildir.
GDO'lu ürünler ile ilgili yapılan çeşitli araştırmalarda tüketidierin bu ürünlere karşı olan tutumu açıklığa kavuşturulmaya çalışılmıştır. Genel olarak dünya da bu ürünlere karşı iki farklı bakış açısı ortaya çıkmıştır. B u ürünlere olumlu yaklaşım sergileyenler ve karşı olanlar. GDO'lu ürünlere olumlu yaklaşım sergileyenler; verimlilikte artış, tarımsal ilaç kullanımında azalma, çevre koşullarına kolay adaptasyon, ürünlerin raf ömrü ve besin değerinin artışı ve ayrıca, dünyadaki nüfus artışının sebep olduğu açlıkta artışı azaltmaa gibi sorunların çözüleceğini iddia etmektedirler. GDO'ların tarımsal üretimde kullanılmasını sağlık açısından son derece tehlikeli ve riskli bulan kesimler ise, böyle bir üretimin kısa vadede yararlı gibi görünse de aslında beraberinde büyük sorunlar getireceğini öne sürmektedirler. Ekolojik dengenin bozulacağı, insan sağlığı için büyük riskler yaratacağı, biyo çeşitliliğin kaybına neden olacağı, ürünlerde patent vb uygulamaların ise tekelci bir piyasanın oluşacağı ve ekonomik açıdan gelişmemiş veya gelişmekte olan ülkeler için sakıncalar doğurabileceği belirtilmektedir. Bu süreçte AB bu ürünlerin bir kısmının üretimine müsaade etmiş ancak risk oluşturma ihtimali yüksek olan ürünlerin üretimi veya tüketimine ciddi sınırlandırmalar getirmiştir.
Genetik mühendisliği etki alanı bakımından son derece geniş bir alana sahip olup, canlıların kalıtsal özelliklerinin araştırılması ve bunlara yeni işlevler kazandırılmasına yönelik araştırma ve uygulamalarla uğraşan bir bilim dalıdır. Genler bir organizmanın sahip olduğu özellikleri belirleyen bilgileri bünyesinde bulunduran ve farklı özelliklerin ortaya çıkmasını sağlayan yapılardır. Dolayısıyla da genler değiştirilerek organizmanın özellikleri değiştirilebilir ve yeni özellikler kazandırılabilir. Genlerin tanımlanması, yalıtılması, çoğaltılması, aynı veya farklı canlı türleri arasında gen aktarımırun yapılması genetik mühendisliğinin üzerinde çalıştığı genel konulardır. Bu teknoloji; nükleik asit, hibridizasyon, rekorubinant DNA, RNA, PCR ve hücre kültürü ve gen klonlanması tekniklerinı ıçerır.
GDO'lar ilaç endüstrisinde kullanılan vitaminler, monoklonal antikorlar, aşılar, antikanser bileşikleri, anti-oksidantlar, plastikler, fiberler, polyesterler, afyonlu ilaçlar/uyku ilaçları, interferon, insan kan proteinleri ve karotenoid üretmek için kullanılmaktadır (Çelik ve Balık, 2007). Gen aktanınının kullanım alanlarından birisi de gen tedavisidir. Gıda endüstrisinde de GDO'ların yaygın bir kullanım alanı bulunmaktadır. Emülgatör, tatlandıncı, enzim, gıda yapısını koruyucu, lezzet artıncı veya renk değiştirici amaçlar için kullanılabilmektedir.

GDO (genetiği değiştirilmiş organizma) kısaca bitki ve hayvanların genetik mühendisliği teknikleriyle bilim adamlarınca oluşturulan yeni formlarıdır.

GDO bitki ve hayvanların laboratuvar ortamında bilim adamları tarafından genetik özelliklerinin değiştirilmesi sonucu oluşan yeni tarımsal ve hayvansal ürünlerdir.
Rekombinant DNA teknolojisi sayesinde DNA molekülleri tüpte (LN vitro), yani canlı organizmanın ya da hücrenin dışında, yeni bir tür yaratmak üzere bir molekül içinde bir araya getirilebilmekte. Bu DNA da bir organizmaya aktarıldığında değiştirilmiş özellikleri ya da kendine özgü özellikleri olan bir canlının ortaya çıkmasını sağlamaktadır.
Biyoteknolojik yöntemlerle kendi türü dışındaki bir türden gen aktarılarak belirli özellikleri değiştirilen bitki – hayvan ya da mikroorganizmalara “transgenik” ya da “genetiği değiştirilmiş organizma” denilmekte ve bu ürünler kısaca GDO olarak adlandırılmaktadır. Bu kapsamda, örneğin domuza ait gen domatese, bakteri veya virüse ait gen de bir bitkiye aktarılabilmektedir.
GDO’ lu ürünlerin üretilme amaçları konusunda açıklamalar çok çeşitlidir. ABD eski Başkanı Bush’a göre, GDO teknolojisi, tüm dünyadaki açlık sorununa çözüm bulabilmek için üretilmiştir. Bu yolla verim artacak, gıda bollaşacak, herkes doyacaktır. Ancak, şu kadarını biliyoruz ki, dünyada 800 milyonun üzerinde insan açlığın pençesindedir. Dünyada üretilen gıdalar, aslında tüm dünyayı doyurmak için yeterlidir. Sorun, gıdaya ulaşmak için yeterli paraya sahip olamamada yatmaktadır. Bu bağlamda açlık, üretim yetersizliğinden değil, üretilen gıdanın adil paylaşılmamasından kaynaklanmaktadır. GDO’ da Bir başka amaç ise, hammaddeden işlenmiş maddeye kadar olan zincirde, çevreye daha az zararlı, besleyici değeri daha yüksek, raf ömrü daha uzun ürünler elde etmektir. Soruna “teknik açıdan” bakıldığında, biyoteknolojiyi kullanan ve geliştirenlerin, özellikle son on yılda bu alandaki duyarlılıklarının birden bire arttığıdır. GDO teknolojisi, mülkiyetine sahip olanlar açısından çok büyük bir “sermayenin yeniden üretim alanı” dır, teknolojiyi satın alanlar açısından ise bağımlılık derinleşmektedir... GDO’ lu ürünler üzerindeki ilk çalışmalar, ABD kökenli şirketler tarafından başlatılmıştır. Tarla denemelerine 1985 yılında alınan GDO’ların ticari anlamda ekimine 1996 yılında başlanmıştır. Bugün tüm dünyada Türkiye yüzölçümüne yakın bir alanda transgenik ekim yapılmakta olup, ekim alanlarının % 99’u; ABD, Arjantin, Kanada, Çin ve Brezilya’da bulunmaktadır. GDO’ lu bitkiler açısından da büyük oranda bir toplanma söz konusudur. Dünyada GDO’ lu olarak üretilen bitkilerin % 99’unu soya, mısır, kolza ve pamuk oluşturmaktadır. Bunların yanında bazı ülkelerde patates, domates, pirinç, buğday, balkabağı, ayçiçeği, yer fıstığı, bazı balık türleri, kasava ve papaya da GDO’lu olarak üretilmektedir. Muz, ahududu, çilek, kiraz, ananas, biber, kavun” ve karpuzda ise çalışmalar devam etmektedir. Bu ürünlere kapılar açıldığında, terminatör tohum teknolojisi ile üreme yeteneği alınmış tohumları, her yıl para vererek yeniden satın almak zorunda kalınmaktadır. Bağımlılık bununla da kalmıyor, bu alanlarda kullanılmak için üretilmiş birkaç çeşit kimyasala da bağımlı olunmaktadır.
Dünyada bu teknolojinin en başarılı bir ekilde uygulandığı bitkiler mısır, soya fasulyesi, kanola, pamuk, tütün, kolza, patates ve domatestir (Çabuk ve ark., 2005). Kullanım alanlan dikkate alındığında ise en fazla üretimin soya fasulyesi, mısır, pamuk ve kanola ürünlerinde olduğu görülmektedir.

Bitkilerde gen transferi nedenleri genel olarak aşağıdaki şekilde sıralanabilir :

• Herbisit ve böcek.lere karşı dayanıklılık kazandırılması 
• Virüs, fungus ve bakterilere karşı dirençlilik kazanduılması 
• Kurakhk, sıcaklık, tuzluluk vb çevre koşullaıma karşı tolerans 
• Azot kullanırnın iyileştirilmesiyle ürün artışı sağlanması 
• Geç olgunlaşma ve raf ömrünün uzatılınası 
• Besin değeri ve kalitesinin artınlması 
• İlaç , aşı, amino asit, metabolit vb. üretimi

Kısacası GDO’nun amaçları şunlardır:

Bitki ve hayvanların doğal yaşam alanları hariç yerlerde büyüyebilmesi
Böceklere karşı dirençli hale gelebilmesi
Sert hava koşullarında yetişebilmesi
Saha fazla ürün elde edilebilmesi (inek sütü gibi)


Bu teknikler bir bitki veya hayvan DNA’sına gen yerleştirmek ya da bu DNA’lardan gen çıkarmak için kullanılır. Bilim adamları genetik teknolojisini, soğuk havalara dayanıklı don önleyici balık genine sahip domates ya da yabancı otları öldürmede kullanılan ilaçlara karşı dayanıklı bakteri genine sahip mısır bitkisi gibi doğal yaşamda hiç bulunmayan biyolojik karakterde bitki, hayvan ve virüs ve bakterileri üretmek için kullanırlar. Örneğin, genetik mühendisleri Bacillus thuringiensis diye bilinen bir bakterinin genini mısır DNA’larına enjekte etmişlerdir. Bt geni böcekleri öldüren bir proteini ifade etmektedir ve mısıra transfer edilen bu gen böceklere karşı kendi kendine zehir üretebilmesini sağlamıştır.

GDO’ÜRÜNLER VE TÜRKİYE


Bu çizilen ana çerçeveden sonra, GDO’ lu ürünlerin Türkiye üzerine olan etkileri konusu şöyle değerlendirilmektedir: 

1 – Bu ürünler, 1998 yılından bu yana, hiçbir denetime tabi olmadan, Türkiye’ye rahatça girmektedir. Örneğin, yalnızca 2003 yılında Türkiye 1.8 milyon ton mısır, 800 bin ton soya ithal etmiştir. Mısırın % 81’i, soyanın ise % 88’i ABD ve Arjantin’den gelmiştir; neredeyse tamamı GDO’ ludur. Türkiye’nin gümrüklerinde, GDO’ lu ürün ayrımı yapabilecek laboratuar altyapısı yoktur. Ankara ve Bursa’da kurulu laboratuarlar ile etkin bir denetimin yapılabilmesi bu aşamada mümkün görülmemektedir. 
2 – Gerek GDO’ lu hammaddeden Türkiye’de işlenen, gerekse yurtdışından ithal edilen işlenmiş ürünlerden önemli bir kısmı GDO içeriğine sahiptir. Mısır ve soyadan üretilen yağ, un, nişasta, glikoz şurubu, sakaroz, fruktoz içeren gıdalar; bisküvi, kraker, kaplamalı çerezler, pudingler, bitkisel yağlar, bebek mamaları, şekerlemeler, çikolata ve gofretler, hazır çorbalar, mısır ve soyayı yem olarak tüketen tavuk ve benzeri hayvansal gıdalar ile pamuk GDO’lu olma riski taşıyan gıdaların başında gelmektedir. Sadece mısırdan üretilen ve çeşitli gıdalarda “bileşen” veya “katkı maddesi” olarak kullanılan yan ürün sayısı 700, soyadan üretilen türevlerinin sayısı ise 900’ü bulmaktadır. Yani bu yan ürünleri içeriğinde kullanan her bir işlenmiş ürünün GDO’ lu olma riski taşımaktadır. 
3 – Türkiye’de 20’ye yakın ilin pazarlarında alınan domates ve patateslerin de GDO’ lu olduğu saptanmıştır. Bunların hemen tümü, Türkiye’ye kaçak yollarla giren GDO’ lu tohumların hiçbir denetime tabi tutulmadan tarlalarda – seralarda ekilmesi sonucunda üretilmektedir


Genetiği Değiştirilmiş (Tronsgenik) Bitkilerin Ekim Koşulları Gelişen ve değişen dünyada, ekolojik dengede meydana gelen iklimsel değişiklikler kuşkusuz tanını ciddi anlamda etkilemektedir. Gelecek yıllarda tüm dünyada kuraklığın artmasıyla birlikte çölleşmenin de giderek artacağı tahmin edilmektedir. Günümüze kadar gen teknolojisi tekniklerinden yararlanılarak bitkilerin herbisit ve diğer çeşitli zararlılara karşı dayanıklılığı artırılmış, elde edilen ürünlerin kalite ve raf ömründe belirli düzeylerde iyileşmeler sağlanmıştır. Benzer şekilde bu teknikler kullanılarak kuraklığa, sıra dışı iklim değişimlerine (yüksek veya düşük sıcaklık ve don gibi), tuzlu ve mineral madde eksiklik veya fazlalığı bulunan topraklarda yetişebilecek bitkilerin geliştirilmesi yönünde çalışmalara devam edilmektedir. Dünyada mineral madde eksikliği veya fazlalıklarının yarattığı toksisite yüzünden bitkisel üretimin sınırlandığı toprakların payının toplamdaki oranın %60 düzeyinde olduğu bildirilmektedir (Çakmak, 2002).
Genetiği değiştirilmiş ürünlerin etkilerinin araştırılmasında kanatlı hayvanlar üzerinde çok sayıda besleme çalışması yürütülmüştür. Yumurta tavuğu ve etlik piliçler (broiler) kullanılarak gerçekleştirilen denemelerde, hayvanların yemlerine belirli oranlarda genetiği değiştiritmiş ürünler ilave edilerek bu ürünlerin hayvan metabolizması, sağlığı, besi performansı ve ürün bileşimleri üze rine etkileri araştırılmıştır. 
Brake ve Vlachos (1998), etlik piliçlerde yürüttükleri bir araştırmada, 38 gün süreyle yemiere konvansiyonel (geleneksel) mısır ve böcek dirençli genetiği değiştirilmiş mısır ilavelerinin hayvanların besi performansı ve karkas özellikleri üzerine olan etkilerini incelemişlerdir. Araştırmacılar çalışma sonunda yemlerine genetiği değiştirilmiş mısır ilave edilen etlik piliçlerin yemi daha iyi bir şekilde et' e dönüştürdükleri ve göğüs deri miktarında bir artış sağladığını tespit etmişlerdir

GDO’NUN ZARARLARI:

Vücut Sistemlerini Bozması
Hayvanlar üzerinde yapılan deneylerde GDO’lu ürünlerin organ tahribatına, sindirim ve bağışıklık sisteminde düzensizliklere, yaşlanmanın hızlanmasına ve kısırlığa neden olduğu tespit edilmiştir.

Vücuttan Atılamaması
İnsanlar üzerindeki çalışmalarda ise GDO’lu proteinlerin ve kimyasalların bazılarının sindirime uğramadan vücut içinde kalabildiği ve muhtemel uzun vadeli zararlara neden olabileceği görülmüştür. Örneğin, soya fasulyesine enjekte edilen gen vücudumuzda yaşayan bazı bakterilerin DNA’larına transfer olabilmektedir ve ayrıca GDO’lu mısır tarafından üretilen toksik böcek öldürücü hamile kadınlarda ve onların doğmamış fetüslerinde görülebilmektedir

Kronik Hastalıklarda Artış
ABD’de GDO’ların 1996 yılında ortaya çıkmasından sonra sağlık problemleri artmıştır. Kronik hastalıklara sahip Amerikalıların oranı sadece 9 yıl içinde %7 lerden %13 lere çıkmıştır. Gıda alerjileri birdenbire yükselmiş, otizm gibi hastalıklar, üreme düzensizlikleri, sindirim problemleri ve diğer rahatsızlıklarda bariz artışlar gözlenmiştir.

Tahmin Edilemeyen Riskleri Artırması
Genetik mühendisliği birbiriyle alakası olmayan türlerin genlerini birbirine karıştırarak tahmin edilemeyecek yan etkilere kapı aralamaktadır. Dahası transfer edilen genin türünden bağımsız olarak üretilen yeni tür bitkiler yeni toksinler, alerjenler, kanserojenler ve beslenme zaafiyetleri gibi zararlar doğurmaktadır.

Ekosistemi Bozması
GDO’lu ürünler ve onlarla alakalı böcek öldürücüler kuşlara, böceklere, amfibilere, deniz ekosistemine ve topraktaki organizmalara zarar vermektedirler. Bu zararlı kimyasallar biyoçeşitliliği azaltmakta, su kaynaklarını kirletmektedir. Örneğin, GDO’lu mısırlar kral kelebeklerin habitatını ortadan kaldırmaktadır. Bu kelebeklerin miktarı ABD’de %50 oranında azalmıştır. Böcek öldürücüler amfibilerde doğum bozukluklarına, embriyonik ölümlere, hormonal bozukluklara ve organsal tahribatlara neden olmaktadır. GDO’lu kanola yağının da benzer zararları verdiği ispatlamıştır.
GDO’lu ürün üretimi sonucu, zirai ilaçlamaya çok dayanıklı zararlı bitki türü ve böcekler oluşur. Bu böcekleri yok etmek zor olduğundan tarım için büyük tehdit teşkil eder. Tozlaşma mevsiminde, tozlaşma yoluyla GDO’lar doğal türlere bulaşırlar, biyoçeşitliliği yok etmeye başlarlar.
GDO’lu ürünler ve onlarla alakalı böcek öldürücüler kuşlar, böcekler, amfibiler, arılar, kelebekler, balıklar gibi zararsız canlıların ölümüne sebep olarak deniz ekosistemine ve topraktaki organizmalara zarar vermektedirler. Bu zararlı kimyasallar biyoçeşitliliği azaltmakta, su kaynaklarını kirletmektedir.
Örneğin, GDO’lu mısırlar kral kelebeklerin habitatını ortadan kaldırmaktadır. Bu kelebeklerin miktarı ABD’de %50 oranında azalmıştır. Böcek öldürücüler amfibilerde doğum bozukluklarına, embriyonik ölümlere, hormonal bozukluklara ve organsal tahribatlara neden olmaktadır. GDO’lu kanola yağının da benzer zararları verdiği ispatlamıştır.
Zehir bulaştıran GDO’lar toprağa bulaşıp yayılarak toprağın verimsiz olmasına sebebiyet verir, kıtlık sorununun artmasına sebep olur.
GDO’lu tarım ürünlerinin tohumlarındaki tekrar ekilme yani tohumluk özelliği bilinçli olarak yok edildiğinden, bu ürünleri kullanan ülkeler dışa bağımlı olurlar, sürekli bu ürünlerin tohumlarını almak zorunda kalırlar.
Fakat genetik mühendisliğiyle yöntemleriyle bir bitki DNA’sına gen yerleştirme rastgele olmaktadır ve bilim adamları genin nereye gittiği hakkında bir bilgiye sahip değildir. Bu da diğer genlerin çalışmasını engelleyebilmekte ve besinlerde daha önce hiç bulunmayan proteinlerin üretilmesine ve toksin ve alerji üreten yeni bir bitkinin dolayısıyla da sağlığa zararlı tüketeceğimiz yeni bir besinin oluşmasına neden olmaktadır.
Özetle GDO’lu ürünler sadece insanın değil doğanın tüm varlıklarını tehdit eden bir unsur haline gelmiştir. Bitki ya da hayvan bakteri ya da virüs GDO’lu ürünler hangi canlıya zarar verirse versin doğrudan ya da dolaylı yoldan insan sağlığına da zarar vermektedir. Bu yüzden GDO’lu ürünleri tüketmemek hayati bir önem taşımaktadır.
GDO’ lu ürünler çevre, biyolojik çeşitlilik ve ekolojik denge, insan ve hayvan sağlığı, ülkelerin sosyo – ekonomik yapıları üzerine birçok olumsuz etkiler olduğu bilinen bir gerçektir. GDO’ lu ürünler bu açıdan, varolan ilişkileri ve dengeleri bozmakta, yeni bağımlılık ilişkileri yaratmaktadır. Bunlara kısaca değinelim; 1 – Çevre, biyolojik çeşitlilik ve ekolojik dengeye etkileri; Tüm Avrupa’da 13 bin dolayında bitki çeşidi vardır, bunun 11 bini Türkiye’dedir. Bunlardan bir kısmı ise endemiktir. Böyle bir flora eksenine, kontrollü alanlar dışında GDO’ lu ürünler sokulduğunda, genetik çeşitler kaybolmakta, yerel türler GDO’ lu ürünlerle rekabet edemediğinden hızla yok olmaktadır.. Bir kez gen aktarımı başladığında, genetiği değiştirilmiş ürünün değiştirilmemiş ürünlere bulaşması önlenemez hale gelmektedir. Bir süre sonra, zengin biyoçeşitliliğinin yerini, GDO’ lu homojen ürünler almaktadır. Ayrıca, tarımsal üretime zararlı olduğu kabul edilen böceklere karşı dayanıklı olmalarını sağlamak için bitkilere aktarılan toksin (zehir) karakterli genler, o böcekleri yiyerek beslenen yararlı böcek türlerinin de yok olmasına neden olabilmektedir. Bunun yanında, yabancı ot ilaçlarına dayanıklılık geni aktarılmış bir bitkinin bu genlerinin rüzgar ya da kuş, arı gibi etkenlerle başka bitkilere bulaşması sonucunda bu geni alan yabancı otlar savaşılması güç bir şekilde çoğalmaktadır. 2 - Sağlık açısından risk ve tehditleri GDO’ ların insan ve hayvan sağlığı açısından doğurduğu risk ve tehditler; yatay gen transferi, alerjiler, antibiyotiklere direnç, toksin birikimi ve doğurduğu metabolizma değişikleri ile tanımlanmaktadır. Bu alanda yapılan çalışmaların yetersizliğinin özellikle altının çizilmesinde yarar vardır. Kısacası, bu çalışma alanı nedense “fonlanmamaktadır”. Yapılan yetersiz çalışmalarda risk – tehlike bulgusuna ulaşan ve bunu açıklayan bilim adamlarının, yöntemleri ve bilimsel yeterlilikleri tartışma konusu edilmektedir. A) Yatay gen transferi: DNA alımından 48 saat sonra fare karaciğerinde DNA sindirimi saptanmıştır. GDO’ lu mısırla beslenmiş tavuklarda DNA’nın tamamen sindirilmiş olması işin diğer önemli bir boyutunu ortaya koymaktadır. B) GDO kökenli yiyecek alerjileri: İnek sütü, yumurta, balık, kabuklu deniz mahsulleri, soya, fıstık, buğdayda alerji saptanmıştır. Soya alerjisi en çok rapor edilen alerji grubunu oluşturmaktadır. C) GDO geliştirmede kullanılan işaret genleri ve antibiyotiklere direncin artması: GDO’ lardan başka canlılara gen kaçışında, insan sindirim sisteminin bu geçiş için uygun ortam sağlayabileceği sonucuna ulaşılmıştır. Bu alanda yapılan bir araştırmada, 12 sağlam 7 ameliyatlı hasta herbisit direnci içeren soya ile beslenmiş ve sonuçlar not edilmiştir. Sonuçta, yabancı DNA sağlıklı bireylerde sindirim sistemi ve bağırsak bakterilerinde kalmadan dışarı atılmış, hasta bireylerde ise DNA’nın yüzde 4’ü sindirim sistemlerinde ve bağırsak bakterilerinde bulunmuştur. Yine, GDO’ larda bulunan genler ve ürettikleri enzimlerin, meyve sebzelerin çiğ yenmesi durumunda mide ve bağırsak tarafından tutulabilmesi söz konusudur. Antibiyotiklerin işaret geni olarak kullanılmasının doğurduğu sakıncalar dikkate alınarak, flavrsavr domates, zeneca domates püresi, newleaf patates,triffid flax, starlink mısır ve “roundup ready” buğday üretimlerine bizzat üretici firmalarca son verilmiştir. D) GDO’ lardan elde edilen gıdalardaki toksin birikimi: GDO’ lu patatesin, sıçan mide çeperi üzerinde uyarıcı büyüme etkisi saptanmıştır. Ayrıca, kardelenden elde edilmiş lektin geni ürününün laboratuar koşullarında insan akyuvarlarına bağlandığı görülmüştür. E) GDO’ larda ve tüketicilerdeki metabolizma değişikleri : Bu alanda, 13000- 22000 kat daha fazla bebek cinsiyet sorunları, endokrin cevaplı kanserler olayları saptanmıştır. Beşeri ilaçlarda olduğu gibi, GDO’ lu ürünlerin nesiller boyunca amacı dışında bir olumsuz etki yaratmayacağının, küçük yan etkilerinin ise nasıl giderileceğinin üretici çokuluslu şirketler tarafından yapılan uzun süreli araştırmalar ile saptanması, duyurulması ve farklı durumlarda tazmin riskinin üstlenilmesi gerekmektedir. 3 – Ülkelerin sosyo – ekonomik yapılarına etkileri, yaratılan yeni bağımlılık sarmalı GDO teknolojisi, “yaşamı patent altına alma esasına” dayanmaktadır. Birkaç gen aktarılan “yeni çeşit”, firmaların mülkiyetine giriyor ve sonrasın da “yeni piyasa” kurgulanmaya başlanmaktadır. Tohumlar kendini yeniden üretemiyor, bu bağlamda, artık çiftçinin ürününden tohumluk ayırma hakkı tamamen ortadan kalmaktadır. Yine, GDO’ lu ekim alanlarında kullanılmak üzere geliştirilen kimyasal ilaçları üreten firmalar, GDO’ lu tohum üreten firmalar tarafından satın alınmakta; böylece tohumdaki şirket egemenliği tarımsal ilaç piyasası ile güçlendirilmektedir. Söz konusu olan ürünler mısır, soya, pamuk, kolza, domates, patates, Türkiye’nin hemen tüm ekolojik bölgelerinde üretilebilen ürünlerdir. Buna karşılık, ilk dört üründe, uygulanan yanlış tarımsal politikalar ile dışa bağımlı hale gelmiştir. GDO’ lu ürünlerin yüksek verim değerlerine sahip olduğu söylenmektedir.. Mısırdan bir örnek gerekirse, ülke ortalaması hektardan 4 ton mısır alındığını göstermektedir. Buna karşın Çukurova ve Trakya’da 12 – 13 ton alabilen üreticilerimiz vardır. O halde akla şu soru gelmektedir. Sorun verim sorunu olmadığına göre O halde sorunun kaynağı nedir?

GDO’ LARIN HUKUKİ BOYUTU : 

Avrupa Birliği (AB)’ne üye ve aday devletler, “Cartagena Protokolü” olarak bilinen Biyolojik Çeşitlilik Anlaşması Biyogüvenlik Protokolü’nü kabul etmiş durumdadır. Birleşmiş Milletler (BM) Biyolojik Çeşitlilik Anlaşması gereğince hazırlanan Protokol, 130’dan fazla ülke tarafından 29 Ocak 2000 tarihinde Fransa’da kabul edilmiştir. Türkiye de bu protokolü 24 Mayıs 2000 tarihinde imzalamıştır. İthalatçı ülkelere, bilimsel kanıtları olmasa da, sağlık ve çevre risklerine dayanarak belirli GDO’ lu ürünlerin ithalatını yasaklama olanağı veren protokol,11 Eylül 2003’te yürürlüğe girmiştir. Haziran 2004’te, üye ülkelerin Çevre Bakanları Konseyi ve Avrupa Parlamentosu, Cartagena Protokolü’nün uygulanmasına ilişkin politik bir anlaşma sağlamışlardır. Konsey ve Parlamento’nun anlaştığı temel konular şöyledir: “GDO’ lar, ithal edilecek ülkenin yazılı izni olmaksızın ihraç edilemez, bilgiye ulaşım esastır; ihracatçı firma, ürün hakkında bildirimde bulunmak zorundadır, AB tarafından onaylanmayan GDO’ lu ürünler, 3’üncü ülkelere ihraç edilmemelidir”. 20 Eylül 2004’te, Brüksel’de yapılan toplantıda ise genetik olarak değiştirilmiş mısırın ithaline yönelik Avrupa Komisyonu önerisi, üye ülkeler tarafından kabul edilmemiştir. Monsanto adlı firmanın ürettiği mısırın ithali için yapılan oylamada gerekli çoğunluk sağlanamazken bu oylama, GDO’l u bir ürüne destek sağlamaya çalışan Avrupa Komisyonu’nun sekizinci yenilgisi olmuştur. Zehirli bir kimyasal üreterek zararlı böceklere karşı direnç kazanan mısır, Fransızların çoğunlukta olduğu bir grup bilim insanı tarafından sıkı bir şekilde Takip edilmiştir. Fransız Genetik Mühendisliği Komisyonu, sıçanların söz konusu mısırla beslenmesi sonrası elde edilen sonuçlara dikkat çekerek, GDO’ lu mısırla beslenen sıçanların akyuvar sayılarında, böbrek ağırlıklarında ve albumin/globulin oranlarında önemli değişimler gözlendiğini bildirmiştir. Öte yandan GDO ihracatçısı ülkeler (ABD, Kanada ve Avustralya) Şili, Uruguay ve Arjantin’in de desteğini alarak GDO’ ların serbest ticaretinden yana bir politika benimsemişlerdir. ABD’de genetik olarak modifiye edilmiş ürünler Gıda ve İlaç Dairesi, Çevre Koruma Dairesi ve ABD Tarım Bakanlığı, Hayvan ve Bitki Sağlık Denetim Servisi olmak üzere üç resmi kurumun denetimindedir. ABD’de GDO’ ların etiketlenmesi ile ilgili bir zorunluluk yoktur, ancak eğer ürünün besin değerinde bir değişiklik varsa, sağlıkla ilgili bir uyarı gerektiriyorsa etiketlenmesi gerekmektedir. ABD’de GDO’ ların etiketlenmesine sıcak bakılmamaktadır. Çünkü bu durum genetik modifiye ürünlerin ayrı üretilip işlenmesini gerektirmekte, bu da ekonomik yük getirmektedir. AB’de ise üye ülkelerin tümünde yürürlüğe giren yönetmeliğe göre, bundan böyle içeriğinde yüzde 0,9’dan daha yüksek oranda genleri değiştirilmiş madde bulunan gıda ürünleri üzerinde bunu belirten bir ibare yer alması zorunlu tutulmaktadır. Genleri ile oynanmış mısırdan elde edilmiş glukoz şurubu içeren gıda ürünleri, bu bağlamda rafine yağlar, bonbonlar, çikolatalı ürünler, bira ve şaraplar bu kapsama girmektedir. Buna karşılık, genleri ile oynanmış yemlerle beslenmiş hayvanlardan elde edilen et, süt ve yumurta gibi ürünlerin etiketlerinde bu duruma işaret edilmesi söz konusu değildir.



KISACASI:

GDO ları üreten biyoteknoloji şirketlerinin sınırlı sayıdaki gelişmiş ülkelerin elinde bulunması tekelci, dengesiz rekabetçi bir pazar piyasanın oluşmasına ve bu ülkelerin dünyada giderek büyük ekonomik bir güç haline gelmelerini sağlayacak olması diğer ülkeler üzerinde bir risk oluşturabilir. Aynca ekonomik açıdan bu ürünlerin patent hakkının tüm dünyada birkaç çok uluslu şirketin elinde olması diğer ülkeleri kendilerine ekonomik olarak bağımlı hale getirebilir. Bunun sonucunda da küreselleşen dünyada bu ileri teknolojiye sahip olmayan gelişmemiş veya gelişmekte olan ülkeler yerel gen kaynaklarını kaybetme riskiyle karşı karşıya kalabilirler. Kötü amaçlı ülkeler isterse bir ülkenin doğurganlığını kırarak kısırlaştırıp, erkek nüfusu kısırlaştırıp o ülkeyi zahmetsizce kendi paramızla bizim topraklarımıza ve yarınlarımıza sahip olabilirler. Bu kapitalist sömürücü dünyada kime güveneceksiniz?
Kendi halkına yedirmeyen bu GDO üretici başta Amerika ve bazı Avrupa ülkeleri sömürgeci zihniyetiyle 3 Dünya ülkelerine ihraş etmeleri sizce manidar değil midir?
GDO ürün yetiştiriciliği yerli gen ürünlerin zamanla tercih edilmemesi ise yerel gen kaynaklarının belli bir süre sonra tamamen ortadan kalkmalarına neden olabilir.

EN YAYGIN GDO'LU ÜRÜNLER :

Başlıca GDO’lu ürünleri sıralayacak olursak; Soya, mısır, yer fıstığı, ayçiçeği, kabak, bal kabağı, buğday, pirinç, domates, patates, bazı balık türleri, biber, karpuz, kavun, kanola, ananas, kiraz, ahududu, çilek,  muz vb. ürünleri bir çırpıda sayabiliriz.
Diğer yandan, GDO’lu soyadan ve mısırdan üretilen früktoz, yağ, sakkaroz, un, glikoz şurubu, nişasta içeren günlük tüketim maddeleri (hazır çorbalar, çikolatalar, gofretler, bebek mamaları, şekerlemeler, bisküvi, bitkisel yağlar, pudingler, krakerler) ve GDO’lu soya ve mısırı yem olarak tüketen büyükbaş, küçükbaş hayvanların etleri, sütleri, yağları da GDO riskini taşımaktadır.
Bitki ve besi hayvanları ürünleri gibi GDO’lu ürünler marketlerde bulunmaktadır. GDO bitkileri sandığımızdan çok daha fazla yaygındır. Aşağıda en azından bir marketten alışveriş yaparken daha dikkatli olabileceğimize yarayabilecek en yaygın GDO’lu ürünlerin listesi verilmiştir.

SOYA FASÜLYESİ

Marketlerde bulunan soya fasulyesinin yaklaşık % 90’ı yabancı bitki öldürücü kimyasallara karşı dirençli olması için modifiye edilmiştir. Bu kimyasallara karşı artan direnç çiftçileri yabani otları öldürmek için daha fazla ilaç kullanmaya zorlamıştır. Sonuçta sadece genetik olarak modifiye edilmiş soya fasulyesi üretilmekle kalınmamış ve daha çok kimyasalla yüklü bir ürün ortaya çıkmıştır.

MISIR

Mısır da en fazla oranda genetiğiyle oynanan ürünlerden biridir. Örneğin Amerika’da çiftçilerin yarısı GDO’lu tohumlar kullanmaktadır. Bu da büyük oranda doğrudan ya da dolaylı (hayvanlara verilen mısır daha sonra süt ürünleri olarak yine insanlara dönmektedir) olarak insanların tüketimiyle sonuçlanmaktadır.

PAMUK

Pamuk da hastalıklara karşı direnç kazanabilmesi için genetik olarak modifiye edilen ürünlerdendir. En büyük risk de pamuk yağındadır. Hindistan, ve özellikle Çin kaynaklı pamuğun insan hayatı için büyük risk taşıdığı düşünülmektedir.

SÜT

İneklere daha hızlı büyümeleri için ve verimlerinin artması için büyüme hormonu enjekte edilmektedir. Bu hormonlar da üretilen bazı sütlerde bulunabilir. Bu büyüme hormonlarının insan vücudu içinde değişik olumsuz etkileri olabilmektedir.

ŞEKER

Şeker kamışlarının da direnç kazanabilmesi için birçok ülkede genetiği değiştirilmektedir.

ASPARTAM

Aspartam da yapay tatlandırıcı olarak birçok insan tarafından şeker yerine kullanılmaktadır. Aspartamın vücutta kanserojen etki yaptığı ispatlanmıştır. Aspartam genetik olarak modifiye edilmiş bakterilerden üretilmektedir.

KANOLA YAĞI

Kanola yağı da en fazla satışı yapılan GDO’lu ürünlerdendir.

KABAK

GDO’lu kabaklar böceklere karşı daha dirençli olmasını sağlayan bir toksik protein içermektedir. Bu böcek öldürücü son zamanlarda insan kanında, hamile kadınlarda ve fetüste görülmüştür. Bu da bazı böcek öldürücülerin parçalarına ayrılıp vücuttan atılmadan insan vücudunda kalabildiğini göstermektedir. Karpuz yediğimizde Kabağımsı tad neden oluşmaktadır ?

GDO'LU ÜRÜNLERDEN VÜCUT SİSTEMLERİ BOZULUR MU?

Hayvanlar üzerinde yapılan deneylerde GDO’lu ürünlerin organ tahribatına, sindirim ve bağışıklık sisteminde düzensizliklere, yaşlanmanın hızlanmasına ve kısırlığa neden olduğu tespit edilmiştir.

GDO'LU ÜRÜNLERİ KULLANANLARDA BU GDO'LAR VÜCUTTAN ATILIR MI?

İnsanlar üzerindeki çalışmalarda ise GDO’lu proteinlerin ve kimyasalların bazılarının sindirime uğramadan vücut içinde kalabildiği ve muhtemel uzun vadeli zararlara neden olabileceği görülmüştür. Örneğin, soya fasulyesine enjekte edilen gen vücudumuzda yaşayan bazı bakterilerin DNA’larına transfer olabilmektedir ve ayrıca GDO’lu mısır tarafından üretilen toksik böcek öldürücü hamile kadınlarda ve onların doğmamış fetüslerinde görülebilmektedir

GDO'LU ÜRÜNLER KULLANIMI SONUCU KRONİK HASTALIKLARDA ARTIŞ GÖRÜLÜR MÜ?

ABD’de GDO’ların 1996 yılında ortaya çıkmasından sonra sağlık problemleri artmıştır. Kronik hastalıklara sahip Amerikalıların oranı sadece 9 yıl içinde %7’lerden %13’lere çıkmıştır. Gıda alerjileri birdenbire yükselmiş, otizm gibi hastalıklar, üreme düzensizlikleri, sindirim problemleri ve diğer rahatsızlıklarda bariz artışlar gözlenmiştir.
GDO karşıtları tarafından sıkça öne sürülen bir olumsuzluk ise transgenik ürünlere aktarılan genlerin insanlarda alerji yapacağı ve toksik etkileri olabileceğidir. Ancak, bu ürünlerin ticari ekimlerine izin verilmeden önce yoğun ve kapsamlı laboratuar ve klinik testlerin yapılması ve bulguların bağımsız bilim kurulları tarafından inceleniyor olması, bu tip yan etkileri olabilecek ürünlerin piyasaya sürülmesini engellemektedir. Burada hatırlanması gereken husus, transgenik ürünlerin alerji oluşturma olasılığının klasik ıslah yöntemleri ile elde edilen ürünlerden daha fazla olmamasıdır (König ve ark., 2004).
Ancak, her gün yediğimiz doğal ya da organik gıdalarda da bazı insanların sindirim sistemlerinde tam olarak sindirilemedikleri için alerjenik reaksiyonlara neden olan proteinler veya doğal kimyasal maddeler bulunabilmektedir. Bunlar binlerce yıldır alerjenik reaksiyonlara neden oldukları halde, insanlar tarafından her hangi bir yasaklama hatta çoğu kez uyarı dahi (örneğin, ileri bazı ülkelerde yerfıstığı veya buğday içeriği olan gıdalarda uyarı etiketi zorunluluğu vardır) olmadan tüketilebilmektedir. Transgenik ürünler geliştirilirken, aktarılan genin bu tip alerjenik reaksiyona sahip proteinleri üretip üretmeyeceği detaylı olarak araştırılıp, alerji oluşturma potansiyeli bulunmadığından emin olunduktan sonra ekimine ve daha sonra tüketimine izin verilmektedir. Dolayısı ile ENTRANSFOOD projesinde de vurgulandığı üzere transgenik ürünler klasik eşdeğerlerine göre çok daha fazla risk analizine tutulduklarından alerji oluşturma olasılıkları klasik ürünlerden çok daha düşüktür.

GDO'LU ÜRÜNLER TAHMİN EDİLEMEYEN RİSKLERİ ARTIRIR MI?

Genetik mühendisliği birbiriyle alakası olmayan türlerin genlerini birbirine karıştırarak tahmin edilemeyecek yan etkilere kapı aralamaktadır. Dahası transfer edilen genin türünden bağımsız olarak üretilen yeni tür bitkiler yeni toksinler, alerjenler, kanserojenler ve beslenme zaafiyetleri gibi zararlar doğurmaktadır.

GDO'LU ÜRÜNLER İLE İLGİLİ SONUÇLAR VE ÖNERİLER :


Genetiği değiştirilmiş organizmalar hakkında devam eden çok sayıda çalışmaya rağmen yeterince araştırma sonucu olmadığından zararları veya yararları konusunda kesin bir yargıya varmak şu an için mümkün değildir. Bu alanda, çevremize ve gelecek nesillere etkileri olabilecek risklerin en aza indirilmesi ve bunun için gerekli önlemlerin alınması göz ardı edilmemelidir. Türkiye açısından ele alacak olursak; konu hakkında yeterli verilere ulaşamadan sırf ekonomik kaygılarla bu ürünlere dört elle sarılmak doğru olmadığı gibi tam anlamıyla bu teknolojinin dışında kalmak da mantıklı değildir. Ayrıca, Türkiye’nin buğday, arpa, baklagiller ve şeker pancarı gibi ana besin kaynaklarını oluşturan bitkilerin dışında birçok meyve ve sebzenin de doğal gen kaynaklarının bulunduğu bir ülke olduğu göz önüne alındığında, biyoteknolojik ürünlerin kullanımı ve çevreye salımı konusuna daha duyarlı yaklaşılması gereği ortaya çıkmaktadır. 

Bu konuda alınabilecek önlemleri ise şu şekildedir: 

• GDO’lu tohumların kontrolsüz alanlarda ekimine izin verilmemeli. 
• Gümrüklerde, iç piyasada etkin bir denetim sistemi kurulmalı. 
• Türkiye GDO’lu ürünler konusunda kendi araştırmalarını yapmalı, teknolojisini kendi üretmeli. 
• Tarımda, girdiden çıktıya, tüm alanlarda bağımlılık zincirini kıran, kendi potansiyelini kullanan bir politika izlenmelidir


MUSTAFA KEMAL BEKTAŞ


KAYNAKLAR:

1. Prof. Dr. Murat ÖZGEN (Ankara Üniversitesi TEKNİK K VI. TEKNİK KONGRE 2.P KONGRE 2.PANEL: GDO’lar ve ETKİLERİ

2 Prof. Dr. Selim Çetiner Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Tuzla, İstanbul  Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO) Nedir? Sorular ve Yanıtlar

3. Doç. Dr. Muzaffer DENLİ İ.T.O Yayınları

4. Burcu AKGÖNÜL, Canan EREM, Duygu ÇINAR, Gülendam HALĠMOĞLU Dokuz Eylül Üniversitesi, Buca Eğitim Fakültesi, Fen Bilgisi Öğretmenliği

5. Prof. Dr. Selim Çetiner Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Tuzla, İstanbul

6. PROF. DR. SELİM ÇETİNER Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Tuzla, İstanbul  Enine boyuna gdo gerçeği 

23 Haziran 2017 Cuma

İŞTE ATATÜRK'ÜN DİN KONUSUNDA KONUŞMALARI VE GÖRÜŞLERİ

İŞTE ATATÜRK'ÜN DİN KONUSUNDA KONUŞMALARI VE GÖRÜŞLERİ
Din vardır ve lazımdır. Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkan yoktur. Din vardır ve lazımdır.
(Cemal Kutay, Ne Buldu, Ne Bıraktı, Yaşar Eğitim ve Kültür Vakfı, İzmir, s.168)
Din insanların gıdasıdır. Dinsiz adam boş bir eve benzer. İnsana hüzün verir; kesinlikle bir şeye inanacağız. Bu, dinlerin en sonuncusu elbette en mükemmelidir. İslam dini, hepsinden üstündür.
(Muhterem Erenli, Atatürk 3. Cumhurbaşkanı, s.146)
Efendiler! Hangi şey ki akla, mantığa, toplum çıkarlarına uygundur; biliniz ki o, dinimize de uygundur. Bir şey akıl ve mantığa, milletin çıkarlarına, İslam'ın çıkarlarına uygunsa, kimseye sormayın. O şey dinidir. Eğer bizim dinimiz akıl ve mantıkla uyuşan bir din olmasaydı, en mükemmel din olmazdı, en son din olmazdı.
(Atatürkçülük/Atatürk'ün görüş ve direktifleri, M.E. Basımevi,1988,s.455)
Büyük bir inkılap yaratan Hazreti Muhammed'e karşı beslenilen sevgi, ancak onun ortaya koyduğu fikirleri, esasları korumakla tecelli edebilir.
(Şemsettin Günaltay, Ülkü Dergisi, sayı 100, s. 4)
O, Allah'ın birinci ve en büyük kuludur. O'nun izinde bugün milyonlarca insan yürüyor. Benim, senin adın silinir; fakat sonsuza kadar O ölümsüzdür.
(Prof.Dr. Utkan Kocatürk, Atatürk'ün Fikir ve Düşünceleri, s. 208 )
Atatürk'ün İslam dininin doğru anlaşılması ve en saf şekliyle yaşanmasına olan inancı, her zaman gerçek din ile batıl inançlarla dolu gericiliği net biçimde ayırmasından anlaşılabilir. Bu amaçla Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Dolmabahçe Sarayında da Kuran okutturmuş, ayetleri okuyup izah ettirerek manası üzerinde incelemeler yapmıştır.
(www.bozkurtataturk.com)
Münir Hayri Egeli'nin hatıralarında anlattığına göre, Atatürk'ün huzurunda bulunanlardan birinin Türklerin milli dininin Şamanlık olduğunu söylemesi üzerine Atatürk: Ahmak! Müslümanlık da Türk'ün milli dinidir. Müslümanlığı Türkler yaymışlar ve Türkler kendilerine göre en geniş manasıyla anlamışlar ve benimsemişlerdir demiştir.
(Rönesans Dergisi, Şubat 1991, s.20)
Safiye Ayla anlatıyor: Annesi Zübeyde hanım da ablası Makbule hanım da çok dindar insanlardı. Namaz kılarlardı. Tam dindar bir aile ortamında yetişti. Atatürk de dindar bir insandı. Çok beğendiği Hafız Yaşar vardı. O Kuran okunurken gözlerinden yaşlar dökülürdü. Hatta bütün hocaları toplayıp ayetleri okuyup izah ederek incelemeler yapardı. Bana Allah'ın sana verdiği lütfu unutma ve bununla şımarma, mütevazi ol, daima Allah'a şükret derdi. Kendisine, Paşam şunu yaptın, bunu yaptındiyenlere "Bana Allah yardım etti, ben talihli bir insanım derdi."
Rönesans Dergisi, Şubat 1991, s.20
Atatürk'ün manevi kızı Ülkü Şüküllüoğlu anlatıyor: Annemi Zübeyde Hanım büyütmüştür. Onun anneme anlattığı bir anıyı aktarayım. Atatürk, 25 Ağustos'ta Kocatepeye çıktığı zaman orada şöyle dua ediyor: "Allah'ım senin bana verdiğin fikir ve zeka ile ben bütün planlarımı gerçekleştirdim. Bundan sonrası artık senin mukadderatın" O, Allah'ına inanan bir insandı. Paşa, Ramazan'da Dolmabahçe'de veya Çankaya'da olduğunda anneme "Vasfiye oruç tutuyor musun?" diye sorarmış, annem "tutuyorum" dediğinde çok memnun kalırmış. Bana hastalandığımda dua ettirirdi, kendi de ederdi. Çok iyi hatırlıyorum, tifo geçiriyordum çok üzülmüş beni kurtarması için Allah'a dua etmiş. Annesi Zübeyde hanım da çok dindarmış. Anneme daha 7 yaşındayken Kuran dersi aldırmaya başlamış. Kız kardeşi Makbule hanımın da devamlı namaz kıldığını biliyorum.
(Rönesans Dergisi, Şubat 1991, s.20)
Atatürk'ün, vefat etmeden 15 gün önce dönemin Başvekili kanalıyla şu açıklamaları yapmıştır: "Bütün dünyanın Müslümanları Allah'ın son peygamberi Hz. Muhammed'in gösterdiği yolu takip etmeli ve verdiği talimatları tam olarak tatbik etmeli. Tüm Müslümanlar Hz. Muhammed'i örnek almalı ve kendisi gibi hareket etmeli; İslamiyet'in hükümlerini olduğu gibi yerine getirmeli. Zira ancak bu şekilde insanlar kurtulabilir ve kalkınabilirler.
(Atatürk, Nedim Senbai, A.Ü. Dil, Tarih, Coğrafya Yay., s. 102, 1979 )
Atatürk'ün denizlerden renk alıp renk veren gözleri, masanın üzerinde serili haritaya dikildi ve beni kolumdan tutarak masanın başına çekip parmağını bir noktaya dikti. Bu, kendi elleriyle çizdikleri bir askeri harita idi ve Hz. Muhammed'in büyük Bedir Cengini adım adım gösteriyordu. Hz. Muhammed'e ve O'nun peygamberliğine kadar, büyük askeri dehasına hayran olan eşsiz Sakarya Galibi, Bedir Galibi'ni göklere çıkarırken, O'nun Hak Peygamber olduğundan şüphe edenler, şu haritaya baksınlar ve Bedir destanını okusunlar diye heyecanlandı. Ata'nın son sözü şu olmuştu: "Hz. Muhammed'in bir avuç imanlı Müslümanla mahşer gibi kalabalık ve alabildiğine zengin Kureyş ordusuna karşı Bedir meydan muharebesinde kazandığı zafer, fani insanların karı değildir. O'nun Peygamberliğinin en kuvvetli delili işte bu savaştır.
(Atatürk ve Din Eğitimi, Ahmet Gürbaş, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, s.28)
Büyük bir inkılap yaratan Hazreti Muhammed'e karşı beslenilen sevgi, ancak onun ortaya koyduğu fikirleri, esasları korumakla tecelli edebilir.
(Şemsettin Günaltay, Ülkü Dergisi, sayı 100, s. 4)
O, Allah'ın birinci ve en büyük kuludur. O'nun izinde bugün milyonlarca insan yürüyor. Benim, senin adın silinir; fakat sonsuza kadar O ölümsüzdür.
Prof.Dr. Utkan Kocatürk, Atatürk�ün Fikir ve Düşünceleri, s. 208
ürkler dinlerinin ne olduğunu bilmiyorlar. Bunun için Kuran Türkçe olmalıdır., Türk Kuran'ın arkasından koşuyor fakat onun ne dediğini bilmiyor. Ve bilmeden tapınıyor, benim maksadım, kitapta neler var Türk anlasın.
(http://www.haberbilgi.com/kitaplar/ Ahmet_ Taner_ Kislali/ siyasal_sistemler/ )
Sonra Kuran'ın tercüme ettirilmesini emrettim. Bu da ilk defa olarak Türkçeye tercüme ediliyor. Hz. Muhammed'in hayatına ait bir kitabın tercüme edilmesi için de emir verdim.
(Atatürk�ün Temel Görüşleri, Fethi Naci, s.55)
Cemal Kutay anlatıyor: Dünyada Atatürk kadar İslam Dinini mana ve mefhumuyla kavramış ve onu aslına iade etmek için büyük kavga yapmış başka bir insan yoktur. Mustafa Kemal 1300 sene sonra Hazreti Muhammed'in ruhunu şadedecek esaslar getirmiştir. Bugün secde-i Rahmana alın koyabiliyorlarsa bu onun sayesindedir. Bugün en geçerli iki meal, Ömer Rıza Doğrul ve Ahmet Hamdi Akseki mealleridir. İkisini de Mustafa Kemal yaptırmıştır. Muhammed ismini kullananları kesinlikle affetmezdi. O büyük insana layık olamazsak ne olacak? derdi.
(Rönesans Dergisi, Şubat 1991, s.20)
Milletimiz din ve dil gibi kuvvetli iki fazilete sahiptir. Bu faziletleri hiçbir kuvvet, milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz.Camilerin kutsal minberleri halkın ruhi, ahlaki gıdalarına en yüksek, en verimli kaynaklardır. Minberlerden halkın anlayabileceği dille ruh ve düşünceye hitap olunmakla Müslümanların vücudu canlanır, düşünceleri temizlenir, imanı kuvvetlenir, kalbi cesaret bulur. Fakat buna karşılık hutbe okuyanların sahip olmaları gereken ilmi nitelikler, özel liyakat ve genel kültüre sahip olmaları önemlidir. Hutbeden amaç, ahalinin aydınlanması ve ona yol gösterilmesidir, başka şey değildir. Yüz, iki yüz, hatta bin yıl önceki hutbeleri okumak, insanları cahillik ve çağın gerisinde bırakmak demektir. Hatiplerin, normal olarak, halkın günlük kullandığı dil ile konuşmaları gereklidir.İnsanlık, dini ihtisas ve derin dini bilgilere sahip olup, her türlü boş inanışlardan sıyrılarak, gerçek ilim ve fennin nurları ile temiz ve mükemmel oluncaya kadar, din oyunu aktörlerine her yerde rastlanacaktır.
(http://www.kultur.gov.tr/ belgeno=13533)
İngilizler esaret altında bulundurdukları İslam Alemine karşı daima baskısını kolayca sürdürebilmek için değerli bir alete, bir araca muhtaçtırlar. Bu gereksinimlerini zaman zaman açığa vurmuşlardır. İngilizlerin gözünde bu değerli araç, hilafet makamına oturtacakları kişidir. Sömürgeci Devletlerin hiç vazgeçemedikleri usül, Müslüman memleketlerini taassup zincirinde bağlı tutmak, böylece göz açmalarını, hak ve hürriyet aramalarını önlemektir. Bize de, yarın paylaşacakları bir sömürge gözüyle baktıkları için, yıllardan beri bizi, üç yüz milyon Müslüman.ın halifeliği sözüyle oyalamışlar, böylece Ulusumuzu taassup baskısı altında tutmaya uğraşmışlardır. HÂLBUKİ BU ÜÇ YÜZ MİLYONLUK DAYANIŞMA İDDİASININ HİÇBİR ESASA DAYANMADIĞI, DÜNYA SAVAŞINDA EMPERYALİST DEVLETLERİN MÜSLÜMAN UYRUKLARINI, DÜŞMAN SIFATIYLA HER CEPHEDE KARŞIMIZDA GÖRMEMİZLE ve Almanların tesiriyle ilan ettiğimiz mukaddes cihadın hiçbir netice vermemesiyle belli olmuştur.
Biz halifeliği kaldırdığımız zaman sömürgeci ve emperyalist devletler, .Bizi tehdit eden bir tehlike ortadan kalktı. Müslüman Birliği sistemi sarsıntıya uğradı. diye sevinmeyeceklerdir. Tam tersi, .Bize, Müslüman memleketlerini uyuşuk bir durumda tutmak imkânı veren bir vasıta elimizden kaçtı. diye dövüneceklerdir, bize karşı hücuma geçeceklerdir.. Mustafa Kemal'in bu konuda da yanılmadığı, 3 Mart 1924 tarihinde hilafetin kaldırılması olayının Batıdan gelen yankılarıyla kanıtlandı. Batı basını, bir koro düzeyinde şu şarkıyı söylüyordu: "Bu ne gaflettir! Türkler, hilafetin etrafındaki kutsal birliği elden kaçırıyorlar.."
(Yaşar Öztürk- Bütün Dünya Dergisi, 2004/3 s. 21-26)
Din vicdan işidir. Herkes vicdanının sesine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünce ve düşünceye karşı değiliz. Biz sadece din işlerini milletin işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kaste ve fiile dayanan taassupkar hareketlerden sakınıyoruz. ve Taassupsuzluk o kimsede vardır ki vatandaşın veya herhangi bir insanın vicdani inanışlarına karşı hiç kin duymaz, bilakis hürmet eder.
(http://www.liderler.net/liderataturk.php )
Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine malik siyasi bir fikre malik olmak seçtiği bir dinin icaplarını yapmak ve yapmamak hak ve hürriyetine maliktir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hakim olunamaz. Vicdan hürriyeti, mutlak ve taarruz edilemez, ferdin tabii haklarının en mühimlerinden tanınmalıdır.( ) Prof. Dr. Ayşe Afet İnan, Mustafa Kemal Atatürk�ten Yazdıklarım, Ankara, 1969, s. 85) ve Türkiye Cumhuriyeti'nde herkes Allah'a istediği gibi ibadet eder. Türkiye'de bir kimsenin fikirlerini, zorla başkalarına kabul ettirmeye kalkışacak kimse yoktur ve buna müsaade edilemez.
(Prof. Dr. Ayşe Afet İnan, Mustafa Kemal Atatürk'ten Yazdıklarım, Ankara, 1969, s. 98)
Bu düşünce tarzı, "Dinde zorlama yoktur" ve "Sizin dininiz size, benim dinim bana" ayetlerinin modern açılımdan başka bir şey değildir. Öyleyse, Müslümanlık, aslında en geniş anlamıyla hoşgörülü ve modern bir dindir.
(Münir Hayri Egeli, Atatürk�ten Bilinmeyen Hatıralar, s. 70)
Laiklik, asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve büyücülükle mücadele kapısını açtığı için, hakiki dindarlığın gelişmesi imkânını temin etmiştir. Laikliği dinsizlikle karıştırmak isteyenler terakkinin ve canlılığın düşmanları ile, gözlerinden perde kalkmamış Şark kavimlerinin fanatiklerinden başka kimse olamaz.
(Sadi Borak, Atatürk ve Din, s. 4)
"Bazı kimseler çağdaş olmayı inançsız olmak sanıyorlar. Asıl inançsızlık onların bu inanışıdır. Bu yanlış yorumu yapanların amacı, İslamların inançsızlara esir olmasını istemek değil de nedir?"
(http://www.kultur.gov.tr/portal/tarih_tr.asp?belgeno=13533)
"İlim ve fen için kayıt ve şart yoktur. Dinimiz, bu yüce emri kapsadığı içindir ki, en mükemmel dindir."(10Ahmet Bekir Palazoğlu, Atatürk İlkeleri, s. 273) "Çünkü, Manevi kuvvet, özellikle ilim ve iman ile yüksek bir şekilde gelişir. Taassup, cahilliğe dayanır. Bundan dolayı, taassubu olan cahildir. İlim, mutlaka cahilliği yener, o halde, halkı aydınlatmak lazımdır" Kastettiğim ilim, hakikati bilmektir
(Atatürk'den kalan el yazısı belgelere dayanarak- Bütün Dünya Dergisi 2001/9, s.31-33)
"Biz kişisel kahramanlık sahneleriyle meşgul olmuyoruz. Yalnız size Bomba sırtı olayını anlatmadan geçemeyeceğim. Karşılıklı siperler arasında mesafeniz sekiz metre, yani ölüm kaçınılmaz. Birinci siperdekiler, hiç biri kurtulmamacasına tamamen şehit oluyor, ikinci siperdekiler onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar özenilecek büyük bir sükûnet ve inançla, biliyor musunuz? Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, en ufak bir korku bile göstermiyor; sarsılmak yok! Okumak bilenler ellerinde Kur'an-ı Kerim, cennete gitmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler kelime-i şahadet çekerek yürüyorlar. Bu, Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren şaşılacak ve övülecek bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale Muharebesini kazandıran, bu yüksek ruhtur."
(Atatürk'ten Seçme Sözler, Derleyen: Cihat İmer, Remzi Kt, 1989, s. 136)
"İnsanların mücadelelerinde en kuvvetli istihkam (barikat), iman dolu göğüsleridir."
(Seyfettin Turhan, Atatürk'te Konular Ansiklopedisi, Yapı Kredi Yayınları,1995, s.184)
"Gerçekleri bilen, kalp ve vicdanında manevi kutsal hazlardan başka zevk taşımayan insanlar için ne kadar yüksek olursa olsun, maddi makamların hiçbir değeri yoktur."
(http://www.kho.edu.tr/atasayfa/buynutuk/bolum13/ index29.htm)
"Mal ve para bana ağırlık veriyor. Bunları soylu ulusuma geri vermekle büyük rahatlık duyuyorum. Zenginlikten ne çıkar? İnsan, zenginliği kendi manevi kişiliğinde aramalıdır."
(http://www.meb.gov.tr/ belirligunler/ 10kasim/ anasayfa.htm)
Atatürk’ün Samsun’a hareketinden biraz önce arkadaşlarından biri: "İngilizlerin bindiğiniz gemiyi takip etmek, hatta batırmak ihtimalleri vardır" demişti. Mustafa Kemal: "Burada esir gibi yaşamaktansa Karadeniz'de batmayı tercih ederim" cevabını verdi. Sonra yanındakilere Dolmabahçe önünde demirli düşman gemilerini göstererek şunları söyledi: "Bunlar işte böyle: Dayandıkları şey yalnız demir, çelik ve silah kuvveti.Bildikleri şey yalnız madde. Bunlar hürriyet uğruna ölmeğe karar verenlerin kuvvetini anlayamazlar. Biz Anadolu'ya silah ve cephane değil, ideal ve iman götürüyoruz"
(Falih Rıfkı Atay, Babanız Atatürk, s. 54-58)
Evet bu günlerde Atatürk'ün Annesine ve manevi evladına çirkince saldıranlara İşte size A'sın dan Z'sine belgeleriyle Atatürk'ü size anlattım. Bu araştırmamı hazırlamam ayları buldu. İnşallah yüz varsa yüzleri kızarır. Ben maneviyat olarak huzurluyum. İftiralarla, yalanlarla insanlara saldırmak Allah huzurunda günahtır. Tabi kalbinde iman var ise...