Uzaktan kumandaların , elektriği ve ışığı uzak yerlere aktarmanın mucidi rahmetli Nikola Tesla diyor ki :
"Tüm dünyayı aydınlatmak istedim. Dünya’nın Güneş gibi parlaması için yeterli miktarda enerji mevcut. İstediğimi yapmama izin verselerdi, tıpkı Satürn’ün etrafındaki halka gibi Dünya’nın da ekvator kısmında da ışıktan bir halka olacaktı ama insanoğlu buna hazır değil. Colorado Springs’de yaptığım çalışmada dünyayı elektriğe batırdım. Ayrıca insanlara pozitif zihinsel enerji sunabiliriz. Bach ve Mozart gibi büyük müzisyenler veya büyük şairler geldi geçti. Dünya’nın iç kısmında barışın, neşenin ve sevginin enerjisi var. Dünya tarafından büyütülmüş bir çiçek aldığımda veya topraktan çıkan yiyeceklerde, orayı bir kişinin vatanı yapan her şey vardır. Yıllarımı, bu enerjinin insanları nasıl etkilediğini araştırmakla geçirdim. Gülün güzelliği ve kokusu ilaç olarak ve güneş ışınları yiyecek olarak kullanılabilir. Yaşam sonsuz sayıda biçime sahiptir ve bilim insanının amacı bunları her maddede bulmaktır. Burada üç esas nokta var. Benim yaptığım sadece araştırmak. Bunları bulamayacağımı biliyorum ancak yine de araştırmaktan vazgeçmeyeceğim."
1 Nisan 2018 Pazar
Uzaktan kumandaların , elektriği ve ışığı uzak yerlere aktarmanın mucidi rahmetli Nikola Tesla diyor ki : "Tüm dünyayı aydınlatmak istedim. Dünya’nın Güneş gibi parlaması için yeterli miktarda enerji mevcut. İstediğimi yapmama izin verselerdi, tıpkı Satürn’ün etrafındaki halka gibi Dünya’nın da ekvator kısmında da ışıktan bir halka olacaktı ama insanoğlu buna hazır değil. Colorado Springs’de yaptığım çalışmada dünyayı elektriğe batırdım. Ayrıca insanlara pozitif zihinsel enerji sunabiliriz. Bach ve Mozart gibi büyük müzisyenler veya büyük şairler geldi geçti.
ŞİMDİ ÖZ ELEŞTİRİ YAPMA ZAMANI : "ADAM YETİŞTİREN ADAMLAR; Cömerttirler İnsana saygılıdırlar Nezaketlidirler Yükünü taşıtmak değil, yükünü almak isterler Kıskanç değillerdir Yürekleri geniştir Yapmacık değil samimidirler Affedicidirler Samimi uyarıcıdırlar Öğreticidirler Güvenir ve yetki devrederler,
ŞİMDİ ÖZ ELEŞTİRİ YAPMA ZAMANI :
"ADAM YETİŞTİREN ADAMLAR;
Cömerttirler
İnsana saygılıdırlar
Nezaketlidirler
Yükünü taşıtmak değil, yükünü almak isterler
Kıskanç değillerdir
Yürekleri geniştir
Yapmacık değil samimidirler
Affedicidirler
Samimi uyarıcıdırlar
Öğreticidirler
Güvenir ve yetki devrederler,
Kabiliyetlerinizi keşfeder ve gelişim fırsatları verirler,
Gerektiğinde baba, abi, arkadaş, muallim ve mürebbidirler,
İhsanları sizi köleleştirmez, hürriyetinizi gasp etmezler…
Böylelerinin hizmetinde, yanında ve yakınında bulunmak bir insan için ne büyük bir nimettir!
İnsana saygılıdırlar
Nezaketlidirler
Yükünü taşıtmak değil, yükünü almak isterler
Kıskanç değillerdir
Yürekleri geniştir
Yapmacık değil samimidirler
Affedicidirler
Samimi uyarıcıdırlar
Öğreticidirler
Güvenir ve yetki devrederler,
Kabiliyetlerinizi keşfeder ve gelişim fırsatları verirler,
Gerektiğinde baba, abi, arkadaş, muallim ve mürebbidirler,
İhsanları sizi köleleştirmez, hürriyetinizi gasp etmezler…
Böylelerinin hizmetinde, yanında ve yakınında bulunmak bir insan için ne büyük bir nimettir!
ADAM HARCAYAN ADAMLAR;
İyi adamları bodurlaştırır veya budarlar,
Cimridirler,
Bencil, çıkarcı ve nefsânî hesapların adamıdırlar,
Hasetçi ve kibirlidirler,
Gösteriş meraklısıdırlar,
Herkesi kendilerine hizmetçi bilirler,
Kindardırlar
Başkasının tekâmülünden rahatsız olurlar,
Öğretici değil öğütücüdürler,
İnsana saygıyı değil, baskıyı âdet edinmişlerdir,
Güven duyguları zayıftır ve yetki devretmezler,
Hayata olumsuz bakarlar,
Ayıp örtücü ve affedici değillerdir.
Böylelerinin yanında değil yakınında bile bulunmak kişiliğe zarar verir.
Bu nâkıs kimselerin yanında insan değil, ot bile yetişmez!.."
Cimridirler,
Bencil, çıkarcı ve nefsânî hesapların adamıdırlar,
Hasetçi ve kibirlidirler,
Gösteriş meraklısıdırlar,
Herkesi kendilerine hizmetçi bilirler,
Kindardırlar
Başkasının tekâmülünden rahatsız olurlar,
Öğretici değil öğütücüdürler,
İnsana saygıyı değil, baskıyı âdet edinmişlerdir,
Güven duyguları zayıftır ve yetki devretmezler,
Hayata olumsuz bakarlar,
Ayıp örtücü ve affedici değillerdir.
Böylelerinin yanında değil yakınında bile bulunmak kişiliğe zarar verir.
Bu nâkıs kimselerin yanında insan değil, ot bile yetişmez!.."
Geçen gün iki lise öğrencisinin kendi aralarındaki bir konuşmaya kulak misafiri oldum. Biri diğerine : “Özgürlüğümün ilk günü, mezun olduğum gündür.” diyordu. Diğeri ise : “Aynen, benim içinde öyle.” diye yanıt verdi. Sonra kendi içimde şunları düşündüm: Bir eğitim sistemi gençler üzerinde böyle bir etki yaratıyorsa, evet belki bu sistemin “eğitmekle” ilgili olduğu söylenebilir ama yaşamla, yaşamakla ne ilgisi alakası olabilir? Bir lise talebesi bile mezun olduğum gün Özgürlüğümün ilk günü diyebiliyor... Sistemde bir anormallik olduğu aşikar. Bizler bir kitabı 3 kişi paylaşırdık ama koşarak okula giderdik. Şimdi ki gençler ise mezun olduğu günü özgürlüğünün ilk günü kabul ediyor !!!!!
Geçen gün iki lise öğrencisinin kendi aralarındaki bir konuşmaya kulak misafiri oldum.
Biri diğerine :
“Özgürlüğümün ilk günü, mezun olduğum gündür.” diyordu.
“Özgürlüğümün ilk günü, mezun olduğum gündür.” diyordu.
Diğeri ise :
“Aynen, benim içinde öyle.” diye yanıt verdi.
“Aynen, benim içinde öyle.” diye yanıt verdi.
Sonra kendi içimde şunları düşündüm:
Bir eğitim sistemi gençler üzerinde böyle bir etki yaratıyorsa, evet belki bu sistemin “eğitmekle” ilgili olduğu söylenebilir ama yaşamla, yaşamakla ne ilgisi alakası olabilir?
Bir eğitim sistemi gençler üzerinde böyle bir etki yaratıyorsa, evet belki bu sistemin “eğitmekle” ilgili olduğu söylenebilir ama yaşamla, yaşamakla ne ilgisi alakası olabilir?
Bir lise talebesi bile mezun olduğum gün Özgürlüğümün ilk günü diyebiliyor...
Sistemde bir anormallik olduğu aşikar.
Bizler bir kitabı 3 kişi paylaşırdık ama koşarak okula giderdik. Şimdi ki gençler ise mezun olduğu günü özgürlüğünün ilk günü kabul ediyor !!!!!
Bizler bir kitabı 3 kişi paylaşırdık ama koşarak okula giderdik. Şimdi ki gençler ise mezun olduğu günü özgürlüğünün ilk günü kabul ediyor !!!!!
İş yaşamımda düşe kalka öğrendiğimiz ve her seferinde keşke bunu bize, bana mezun olmadan okulda öğretselerdi dediğimiz neler olabilir? - Karşındakine cevap vermek için değil, onu iyi anlayabilmek için dinlemek - Bireysel başarılar yerine, birlikte başarmanın değerli olduğunu görmek - En doğrusunu yapıcam yerine, deneyip - yanılacağım, öğrendiklerim beni zenginleştirir diyebilmek - Hata yaptığımda, düştüğümde, kararlılıkla ve hevesle yerden kalkabilmek - Başkalarının doğrularını değil, kendi doğrularını yaşayabilmek - En güzel takdirin kendine duyduğun güven ve saygı olduğunu bilmek - Başkalarının başarmasına katkı sağlamanın erdemini hissetmek
İş yaşamımda düşe kalka öğrendiğimiz ve her seferinde keşke bunu bize, bana mezun olmadan okulda öğretselerdi dediğimiz neler olabilir?
- Karşındakine cevap vermek için değil, onu iyi anlayabilmek için dinlemek
- Bireysel başarılar yerine, birlikte başarmanın değerli olduğunu görmek
- En doğrusunu yapıcam yerine, deneyip - yanılacağım, öğrendiklerim beni zenginleştirir diyebilmek
- Hata yaptığımda, düştüğümde, kararlılıkla ve hevesle yerden kalkabilmek
- Başkalarının doğrularını değil, kendi doğrularını yaşayabilmek
- En güzel takdirin kendine duyduğun güven ve saygı olduğunu bilmek
- Başkalarının başarmasına katkı sağlamanın erdemini hissetmek
- Değerlerini ve potansiyelini yaşamanın, ne kadar kazandığından daha önemli olduğunu anlayabilmek
Ve belki de en önemlisi:
- Kendi hayatına sonuna kadar sahip çıkarak, yaşamının liderliğini üstlenmek
Umarım bir gün bu okullarımız hata yapmayı, inisiyatif almayı, dayanıklılığı ve kişisel motivasyonu öğretecektir.. Ezberci bir öğrenci topluluğu yetiştirmek bir gün inşallah son bulacaktır.Okuyan okumayı seven bir nesil yetiştirmeye inşallah yöneleceklerdir.
Ve işte asıl o zaman gelecek başkalaşacak..
Ve işte asıl o zaman gelecek başkalaşacak..
Dervişin birisi, bir kucak elma ile bayırlar aşan bir genç kıza rast gelmiş bozkır sıcağında. Yorgunluktan al almış kızın yanakları. "Nereye gidersin? Ne doldurdun kucağına?" diye sormuş. Uzak bir tarlayı işaret etmiş kız. "Sevdiğim çalışıyor orada. Ona elma götürüyorum." "Kaç tane?" diye soruvermiş derviş. Kız şaşkın; "İnsan sevdiğine götürdüğü şeyi sayar mı hiç?" demiş Usulca kırmış elindeki tesbihi derviş..... Sevdiğiniz söz konusu olunca sayıların, tanelerin, lokmaların önemi olmaz.
Dervişin birisi, bir kucak elma ile bayırlar aşan bir genç kıza rast gelmiş bozkır sıcağında. Yorgunluktan al almış kızın yanakları.
"Nereye gidersin? Ne doldurdun kucağına?" diye sormuş.
Uzak bir tarlayı işaret etmiş kız.
"Sevdiğim çalışıyor orada. Ona elma götürüyorum."
"Kaç tane?" diye soruvermiş derviş.
Kız şaşkın;
"İnsan sevdiğine götürdüğü şeyi sayar mı hiç?" demiş
Usulca kırmış elindeki tesbihi derviş.....
"Nereye gidersin? Ne doldurdun kucağına?" diye sormuş.
Uzak bir tarlayı işaret etmiş kız.
"Sevdiğim çalışıyor orada. Ona elma götürüyorum."
"Kaç tane?" diye soruvermiş derviş.
Kız şaşkın;
"İnsan sevdiğine götürdüğü şeyi sayar mı hiç?" demiş
Usulca kırmış elindeki tesbihi derviş.....
Sevdiğiniz söz konusu olunca sayıların, tanelerin, lokmaların önemi olmaz.
SAĞLIĞIMIZLA İLGİLİ OYNANAN OYUNLAR SAĞLIKLI İNSANLARDAN HASTA YARATMA YÖNTEMLERİ; 1973 yılında İsrail'de doktorlar 1 ay Grev yapıyor ve ülkede ölüm oranları % 50 azalıyor. Benzer sonuçlar 1976 da Kolombia ve Los Angeles'de yaşanıyor. Kaynak: "Aykırı bir doktorun itirafları" Dr.Robert S.Mendelsohn Prof.Dr. Ahmet Özdoğan, günümüzde önleyici tedavinin göz ardı edildiğine dikkat çekerken, "Bugün tıp önce hasta et, sonra tedavi et" anlayışı üzerine kuruludur. İlaç endüstrisinin ayakta kalabilmesi, hastalıkların sürmesi ve yayılmasına bağlıdır. Yıllardır saç boyalarının meme kanserine neden olduğunu söylüyoruz ama kimse duymuyor. Dünya'da 85 bin çeşit kimyasal katkı maddesi var, 3 bin çeşit gıda katkı maddesi var Neden? Çünkü sizi daha çok hasta etsin tedaviye para harcansın, endüstrinin çarkları dönsün." şeklinde konuştu. -İlaç Şirketleri Durmadan Yeni Hastalıklar Üretiyor!
SAĞLIĞIMIZLA İLGİLİ OYNANAN OYUNLAR
SAĞLIKLI İNSANLARDAN HASTA YARATMA YÖNTEMLERİ;
1973 yılında İsrail'de doktorlar 1 ay Grev yapıyor ve ülkede ölüm oranları % 50 azalıyor. Benzer sonuçlar 1976 da Kolombia ve Los Angeles'de yaşanıyor. Kaynak: "Aykırı bir doktorun itirafları" Dr.Robert S.Mendelsohn
Prof.Dr. Ahmet Özdoğan, günümüzde önleyici tedavinin göz ardı edildiğine dikkat çekerken, "Bugün tıp önce hasta et, sonra tedavi et" anlayışı üzerine kuruludur. İlaç endüstrisinin ayakta kalabilmesi, hastalıkların sürmesi ve yayılmasına bağlıdır. Yıllardır saç boyalarının meme kanserine neden olduğunu söylüyoruz ama kimse duymuyor.
Dünya'da 85 bin çeşit kimyasal katkı maddesi var, 3 bin çeşit gıda katkı maddesi var Neden? Çünkü sizi daha çok hasta etsin tedaviye para harcansın, endüstrinin çarkları dönsün." şeklinde konuştu.
Dünya'da 85 bin çeşit kimyasal katkı maddesi var, 3 bin çeşit gıda katkı maddesi var Neden? Çünkü sizi daha çok hasta etsin tedaviye para harcansın, endüstrinin çarkları dönsün." şeklinde konuştu.
-İlaç Şirketleri Durmadan Yeni Hastalıklar Üretiyor!
Sağlıklı insanlardan hasta yaratma fikri, aslında 20.yy'ın başlarında Fransa'nın küçük bir köyünde doğuyor. Genç bir doktor Knock, Saint Maurice köyüne atanıyor. Ne var ki son derece sağlıklı olan köy halkı doktora gitmiyormuş.
Peki bu durumda Knock mesleğini nasıl sürdürecekti? Dahası sağlıklı insanları muayenehanesine çekmenin yolu ne olabilirdi? Uyanık doktor, köy öğretmeniyle anlaşarak köylüleri bir toplantıya davet ettirir. Amacı köylüleri yıllardan beri Amacı köylüleri yıllardan beri köylerinde sinsice yayılmakta olan hastalıklar konusunda uyarmaktır. Bir müddet sonra Knock'un bekleme odası dolup taşar. Doktor yeni hastalarının hepsine sürekli gözetim altında bulunmaları konusunda ikna eder. Sonunda köy bir hastaneye dönüşür. Geriye sadece hasta insanlarla ilgilenebilecek sayıda sağlıklı insan kalır. Doktorla birlikte köyün eczacısı da köşeyi döner, hatta acil durumda revir görevini gören pansiyonun sahibi de.
Peki bu durumda Knock mesleğini nasıl sürdürecekti? Dahası sağlıklı insanları muayenehanesine çekmenin yolu ne olabilirdi? Uyanık doktor, köy öğretmeniyle anlaşarak köylüleri bir toplantıya davet ettirir. Amacı köylüleri yıllardan beri Amacı köylüleri yıllardan beri köylerinde sinsice yayılmakta olan hastalıklar konusunda uyarmaktır. Bir müddet sonra Knock'un bekleme odası dolup taşar. Doktor yeni hastalarının hepsine sürekli gözetim altında bulunmaları konusunda ikna eder. Sonunda köy bir hastaneye dönüşür. Geriye sadece hasta insanlarla ilgilenebilecek sayıda sağlıklı insan kalır. Doktorla birlikte köyün eczacısı da köşeyi döner, hatta acil durumda revir görevini gören pansiyonun sahibi de.
İşte böyle İlaç sektörü de aynen Bilgisayarlarımızda kullandığımız, yazılan virüs programları gibi. Virüs programları yazıcıları da önce virüsü yaratıyorlar sonrada o virüse karşı virüsden korunmak amacıyla virüs programını piyasaya sunuyorlar. Amaç daha fazla para kazanmak...
Aynı ilaç firmaları gibi.......
Aynı ilaç firmaları gibi.......
Bir gün Mevlana eve girer ve hanımı ona sorar; Bu kadar âşıksın Mevlaya şükürler olsun, bu aşkı yaşayıp, yaşatana. Peki bana ne kadar âşıksın der; Mevlana hanımına şöyle der; Sen benim; Yaradan’dan ötürü yaradılanı sevişim, Bir adım gelene, on adım gidişimsin, Ve herkesi olduğu gibi kabul edişimsin. Sen benim; yalandan ve sahteden kaçışım, Riyadan bıkışım, gerçeği arayışımsın, Ve nihayet doğrunun tadına varışımsın. Sen benim; haksızlığa ve zulme baş kaldırışım, Mazluma kucak açışım, zalime düşmanca bakışımsın, Ve mağdurdan yana tavır alışımsın. Sen benim; bugünüme şükür ve yarınıma dua edişim, Azla yetinişim, çoğa göz dikmeyişimsin, Ve kapanmayan avuç içimsin. Sen benim; hayat ve kaderle inatlaşmam,
Bir gün Mevlana eve girer ve hanımı ona sorar; Bu kadar âşıksın Mevlaya şükürler olsun, bu aşkı yaşayıp, yaşatana.
Peki bana ne kadar âşıksın der; Mevlana hanımına şöyle der;
Sen benim; Yaradan’dan ötürü yaradılanı sevişim,
Bir adım gelene, on adım gidişimsin,
Ve herkesi olduğu gibi kabul edişimsin.
Sen benim; yalandan ve sahteden kaçışım,
Riyadan bıkışım, gerçeği arayışımsın,
Ve nihayet doğrunun tadına varışımsın.
Sen benim; haksızlığa ve zulme baş kaldırışım,
Mazluma kucak açışım, zalime düşmanca bakışımsın,
Ve mağdurdan yana tavır alışımsın.
Sen benim; bugünüme şükür ve yarınıma dua edişim,
Azla yetinişim, çoğa göz dikmeyişimsin,
Ve kapanmayan avuç içimsin.
Sen benim; hayat ve kaderle inatlaşmam,
Ekmek için kavgam, bitmek tükenmek bilmeyen davamsın,
Ve zorluklara karşı yılmayışımsın.
Sen benim; menfaate ve çıkara tepkim,
Almak için verene öfkem, ille de karşılık bekleyene lanetimsin,
Ve alayına isyan edişimsin.
Sen benim; ahlaksızlık ve yozlaşmayla mücadelem,
Para için kendini satana küfredişim, başkalaşana verip, veriştirişimsin ve eskiyi özleyişimsin.
Peki bana ne kadar âşıksın der; Mevlana hanımına şöyle der;
Sen benim; Yaradan’dan ötürü yaradılanı sevişim,
Bir adım gelene, on adım gidişimsin,
Ve herkesi olduğu gibi kabul edişimsin.
Sen benim; yalandan ve sahteden kaçışım,
Riyadan bıkışım, gerçeği arayışımsın,
Ve nihayet doğrunun tadına varışımsın.
Sen benim; haksızlığa ve zulme baş kaldırışım,
Mazluma kucak açışım, zalime düşmanca bakışımsın,
Ve mağdurdan yana tavır alışımsın.
Sen benim; bugünüme şükür ve yarınıma dua edişim,
Azla yetinişim, çoğa göz dikmeyişimsin,
Ve kapanmayan avuç içimsin.
Sen benim; hayat ve kaderle inatlaşmam,
Ekmek için kavgam, bitmek tükenmek bilmeyen davamsın,
Ve zorluklara karşı yılmayışımsın.
Sen benim; menfaate ve çıkara tepkim,
Almak için verene öfkem, ille de karşılık bekleyene lanetimsin,
Ve alayına isyan edişimsin.
Sen benim; ahlaksızlık ve yozlaşmayla mücadelem,
Para için kendini satana küfredişim, başkalaşana verip, veriştirişimsin ve eskiyi özleyişimsin.
Kaynak:
Mevlananın eşine yazdığı şiirler, Sinan Yağmur'un "Mevlana'yı konu alan "Aşkın Gözyaşları" kitabından alıntıdır.
Mevlananın eşine yazdığı şiirler, Sinan Yağmur'un "Mevlana'yı konu alan "Aşkın Gözyaşları" kitabından alıntıdır.
300 bine yakın Diyanet personeli var. (100 küsür bini Müftülüklerde, 100 bin küsürü de camilerde imam müzezzin v.s görevli)100 binin üzerinde cami var. Diyanet İşleri Başkanlığımız 4 bakanlığın bütçesini sarf etti. Tamam etsin sözümüz yok. O kadar personele maaş verecek. Şimdi vatandaş olarak bende sorguluyorum. : ----Ülkemizde çek senet patlaması üst seviyede ----Ülkemizde suç oranı ve suç işleme %70 artmı
300 bine yakın Diyanet personeli var. (100 küsür bini Müftülüklerde, 100 bin küsürü de camilerde imam müzezzin v.s görevli)100 binin üzerinde cami var. Diyanet İşleri Başkanlığımız 4 bakanlığın bütçesini sarf etti. Tamam etsin sözümüz yok. O kadar personele maaş verecek.
Şimdi vatandaş olarak bende sorguluyorum. :
----Ülkemizde çek senet patlaması üst seviyede
----Ülkemizde suç oranı ve suç işleme %70 artmış
----Ülkemizde namaz kılma oranı % 30 larda (Ben bu rakamı iyimser yazdım % 15 lerde olduğu söyleniyor)
----Ülkemizde dolandırıcılıkta en üst seviyeler ( Çiftlik bank, süt bank derken tam 11 den fazla dolandırıcılık şebekesi çıktı)
----Ülkemizde uyuşturucu kullanma yaşı 9 yaşına kadar düştü.
----Ülkemizde suç oranı ve suç işleme %70 artmış
----Ülkemizde namaz kılma oranı % 30 larda (Ben bu rakamı iyimser yazdım % 15 lerde olduğu söyleniyor)
----Ülkemizde dolandırıcılıkta en üst seviyeler ( Çiftlik bank, süt bank derken tam 11 den fazla dolandırıcılık şebekesi çıktı)
----Ülkemizde uyuşturucu kullanma yaşı 9 yaşına kadar düştü.
Bu işte bir anormallik yok mu? Ben devletin yetkilisi olsam bunu araştırır hesabını sorarım
Meclisteki Diyanet İşleri bütçesini inceledim. Üç tane yurt dışında cami yapılmış onu da Vatandaştan toplanan paralar sevk edilmiş. Yurt içinde 3 tane cami tamiri yada yapımı var. 100 küsür bin Müftülüklerde 100 küsür bin Camilerde görevli personeli var. Şu anda 5 bakanlığın bütçesini de harcamış. Yeniden bütçe istemiş. Diyanet İşlerinin teşkilat yapısını inceledim. Yapısında İnşaat emlak Daire Başkanlığı yok. Ben onları uyaralı 6 ay geçti. Hala bana dönüş olmadı. Neden İnşaat Emlak Onarım Daire Başkanlığı kadrosu teşkilatını koymazlar!!! İşlerine demek ki kolay geliyor. Camilerin gideri Vatandaştan ! Onarım bakımı vatandaştan ! Camilerin yapımı vatandaştan Kur'an kurslarının barınımı onarımı iaşesi vatandaştan! Buna amiyane tabirle ne derler biliyor musunuz sümme haşa dilim varmıyor demeye de sen vatandaşın parasıyla padişahlık yapıyorsun.. Kadrolarına bakıyorsun doldurmuşlar bir sürü kadro. Şimdi soruyorum bu kadar bütçe ve kadroyla toplumda hangi suçu önlediniz? Namaz kılma oranı bile % 15 lere düşmüş. Suç artmış, dolandırıcılık artmış. Tecavüz artmış, Çocuk istismarı artmış. Kadın cinayetleri artmış.Çıksın bir devlet yetkilisi hesap sorsun.
SEVGİLİ DOSTLARIM BEN SADECE İMAM EFENDİLERİMİZİN LAYIKİ İLE GÖREV YAPMADIKLARINI DİLE GETİRDİM. TABİİ DEDİĞİN GİBİ LÜKS ŞATAFAT DA O AYRI KONU. ŞU BİR GERÇEK Kİ TOPLUMDA NAMAZ KILMA ORANI % 15 LERE DÜŞMÜŞ. BUNU BEN DEMİYORUM MÜFTÜLERİMİZ DİLE GETİRİYOR. TOPLUMUMUZDA İMAMLARIMIZ KENDİLERİNDEN SOĞUTUYORLAR. ASIL BUNUN SORGULANMASI GEREK. BEN DİNE KARŞI DEĞİLİM. İMAMLARI DA SEVERİM. İÇLERİNDE MÜKEMMEL OLANLARI DA VAR. BEN NAMAZINI SÜREKLİ KILANIM. AMA BU TOPLUMDAYIZ HEP BERABER YAŞIYORUZ. ÜSTELİK SUÇ İŞLEYENLERLE. ÇOLUK ÇOCUĞUMUZU HER GÜN BU SUÇ İŞLEYENLERE KARŞI KORUYUP KOLLAMAK ZORUNDA KALIYORUZ. HER GÜN ACABA BAŞINA BİR BELA MI GELDİ DİYE TEDİRGİNİZ. NEDEN BUNLAR BAŞIMIZA GELİYOR. SORGULANMASI GEREKMEZ Mİ? BU TOPLUMA YÖN VERDİKLERİ BİLİNEN DİYANET GÖREVLİLERİ GÖREVLERİNİ LAYIKİ İLE YAPMALARI GEREKİYOR. DİYE DÜŞÜNÜYORUM.
İnsanları yaşlandıran, ihtiyarlatan ideallerinin gömülmesidir. Seneler cildi buruşturabilir. Fakat heyecanların teslim edilmesi, ruhu buruşturur. İnsanlar yaşadıkça yaşlandıklarını sanırlar. Halbu ki yaşamadıkça yaşlanırlar. İnsan ihtiyar olmaya karar verdiği gün ihtiyardır. Güzelliği görme yeteneğini kaybetmeyen asla yaşlanmaz. Yaşlanmak, bir dağa tırmanmak gibidir. . Çıktıkça yorgunluğunuz artar. Nefesiniz daralır ama görüş alanınız genişler. Gençlik hayatın belli bir çağı ile ilgili değildir. İnsan kendine olan güveni derecesinde genç, korkuları derecesinde yaşlıdır. Ümitleri derecesinde genç, ümitsizliği derecesinde yaşlıdır. Unutmayın Mimar Sinan Süleymaniye camisini bitirdiğinde 70 yaşını geçmişti. Selimiye camisini bitirdiğinde ise 86 yaşındaydı.
İnsanları yaşlandıran, ihtiyarlatan ideallerinin gömülmesidir. Seneler cildi buruşturabilir. Fakat heyecanların teslim edilmesi, ruhu buruşturur. İnsanlar yaşadıkça yaşlandıklarını sanırlar. Halbu ki yaşamadıkça yaşlanırlar. İnsan ihtiyar olmaya karar verdiği gün ihtiyardır. Güzelliği görme yeteneğini kaybetmeyen asla yaşlanmaz.
Yaşlanmak, bir dağa tırmanmak gibidir. . Çıktıkça yorgunluğunuz artar. Nefesiniz daralır ama görüş alanınız genişler.
Gençlik hayatın belli bir çağı ile ilgili değildir. İnsan kendine olan güveni derecesinde genç, korkuları derecesinde yaşlıdır.
Ümitleri derecesinde genç, ümitsizliği derecesinde yaşlıdır.
Yaşlanmak, bir dağa tırmanmak gibidir. . Çıktıkça yorgunluğunuz artar. Nefesiniz daralır ama görüş alanınız genişler.
Gençlik hayatın belli bir çağı ile ilgili değildir. İnsan kendine olan güveni derecesinde genç, korkuları derecesinde yaşlıdır.
Ümitleri derecesinde genç, ümitsizliği derecesinde yaşlıdır.
Unutmayın Mimar Sinan Süleymaniye camisini bitirdiğinde 70 yaşını geçmişti. Selimiye camisini bitirdiğinde ise 86 yaşındaydı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)