İRAN’IN JEOPOLİTİK SİYASİ
POLİTİKALARI … İRANA NEDEN AMBARGO UYGULANMAK İSTENİYOR?
Sevgili Dostlar bir önceki yazımda hatırladığınız üzere “Rusya'nın Kozmo Politik, Siyasi ve
Ekonomik Savaşları”nı yazmıştım. (https://www.kapsamhaber.com/rusya-nin-kozmo-politik-siyasi-ve-ekonomik-savaslari-makale,1831.html)
Orta Asya’da ki oynanan oyunların bir ayağı da İran’dır. İran’ın siyasetini ve bölge üzerinde ki ağırlığını
bilmedikten sonra bu oyunu tam olarak anlayamazsınız! Şimdi size İran dosyasını
açıyorum.
Şu son günlerde A.B.D.’nin baş belası başkanı Trump
gözünü Orta Asya bölgesine dikmiş bölge devletlerine başta İran’a ara ara “ambargo” koymuş, Ülkemize de “aba altından sopa göstermeye” kalkışmaktadır.
Bir papaz yüzünden ülkemizi tehdit edebiliyor. Eğer ekonomimiz güçlü
olsaydı! Bizi tehdit edebilir miydi?
Aslında bu tehdidin derinlikleri var!
İRAN İSLAM
CUMHURİYETİ
Neyse biz konumuza dönelim!
İran, Yüzölçümü: 1.648.000 kilometre kare, 2018 olarak Nüfusu ise 82.011.735 olup değişik bir Cumhuriyet yapısı ile Ayetullahlar tarafından yönetilmekte.
İran, Yüzölçümü: 1.648.000 kilometre kare, 2018 olarak Nüfusu ise 82.011.735 olup değişik bir Cumhuriyet yapısı ile Ayetullahlar tarafından yönetilmekte.
Büyük tarihî geçmişe sahip olan İran, M.Ö. 625 yılına
kadar uzanan Pers ve Med İmparatorluklarının günümüzdeki varisi
konumunda ve savaşçı bir millet hüviyetinde. Özellikle Perslerin Yunanlılarla
ve Büyük İskender’le olan savaşları tarihte hiç unutulmadı.
İran, İslam dini ile tanışmadan önce Zerdüştlük inancına
sahipti. Peygamber efendimizin s.a.v. tüm ülkeleri İslam’a davet etmesi ile 652
yılında Sasani İmparatorluğu (dönemin İran Devleti'nin ismi) El-Kadesiye
Savaşı'nda İslâm Devleti tarafından fethedilerek İran bu sayede İslam
ülkeleri arasına katıldı. İslam ülkeleri içinde Şii mezhebi olarak bölgede
büyük bir güç konumunda
NEDEN İRAN?
İran, hem köklü bir
geçmişe sahip olması, hem de coğrafî konumu itibariyle her zaman güçlü bir ordu
bulundurmuş, Jeopolitik konumu ele alındığında da dünyanın ulaşım ağının her
zaman göbeğinde tarihi ticari İpek yolu üzerinde yer almıştır. Dünya'daki
bir çok yer altı kaynağında var olduğu
bir bölge olan Ortadoğu coğrafyasında konuşlanmıştır.
İran'ın tarihi; Yunanlılar,
Romalılar, Büyük İskender ve de Osmanlı Devleti ile giriştiği mücadelelerle
doludur. Savaşçı ve taktisyen bir millettir.
İran, Orta Asya’ya açılan
en önemli kapıdır. 1908’de İran’da petrolün bulunması ile emperyalist
devletlerin İran toprakları üzerindeki düşünceleri hem de İran’ın 20. yy.’na
damgasını vuracak olan karmaşık sosyo - ekonomik yapısı ortaya çıktı.
İran’ın kırsal kesiminde
feodalizm egemendi ve büyük toprak sahipleriyle topraksız köylüler arasındaki
uçurum ortaya çıktı. Petrolün ekonomik bir ürün olarak devreye
girmesiyle birlikte kapitalist ilişkilerin ülkede yayılmaya başlaması sonucunda
bir ticaret burjuvazisi ve işçi sınıfı da ortaya çıkmış, 1940’lardan itibaren
etkinliğini artıracak olan sanayi burjuvazisinin öncüleri oluşmaya başladı. Bu
nedenle İran, emperyalist ülkeler açısından ise artık, en güçlünün en büyük
dilimi alacağı bir pasta olarak görülmekteydi.
İRAN’IN SİYASİ TARİHİ ÜLKEMİZ GİBİ DARBELERLE TANIŞIKTIR!
İran’ında siyasi tarihi
Osmanlı İmparatorluğu ve devamı olan Türkiye Cumhuriyeti gibi inişli ve
çıkışlıdır. Bizim gibi darbelerle tanışmış bir ülkedir.
1921 yılında Amerika’nın
desteği ile iktidarı ele geçiren Rıza Pehlevî ülkesinde reform hareketleri
yapmak istiyordu. Pehlevî, kendi ülkesinde Türkiye'nin yapmış olduğu
devrimleri ve reformları gerçekleştirmek istedi. Ancak İran'ın gerek sosyo - kültürel
gerekse de sosyo - ekonomik yapısı buna izin vermedi.
İkinci Dünya Savaşında
1908’den itibaren topraklarında petrol çıkmasıyla A.B.D. ve S.S.C.B arasında
paylaşım ve varlığını koruma mücadelesi verdi.
İRAN’IN PETROLÜNDEN DOLAYI
A.B.D VE S.S.C.B HİÇ RAHATLIK VERMEDİ!
Savaşın hemen sonrasında Sovyet
Rusya’nın ağırlığı İran üzerinde büyük etki göstermeye başladı. Ve sosyalist tabanlı
TUDEH'in partisi kuruldu. Milliyetçi cephenin de desteğiyle 1951 yılında Musaddık Başbakan olarak atandı. Ve akabinde birtakım
reform hareketleri yapılmaya başlandı En son 1953 yılında Musaddık hükümetinin
ABD'ye direnerek aldığı petrolün millileştirilmesi kararı oldu ve bu karar
sonunda da Musaddık’ın ipi çekildi.
19 Ağustos 1953 tarihinde
ABD Başkanı Eisenhower onaylı İngiltere ve ordu
içinden birtakım kimselerin desteklediği AJAX operasyonuyla Musaddık tutuklandı ve İran'ın
kendi topraklarında çıkan petrolü kendisinin işletmesi hayali de suya düştü.
Bu tarihten sonra çıkan petrolün işletim hakkının yarısı İran'da olmak üzere
çok uluslu bir konsorsiyum kuruldu.
ŞAH RIZA PEHLEVİ’Yİ İŞ BAŞINA A.B.D GETİRDİ SONRA DA HUMEYNİ’Yİ
GETİRDİ
1978 yılının Ocak ayında
şah karşıtı ilk büyük gösteriler başladı. Pehlevî Hanedanı'nın ülkede yarattığı
sosyo - ekonomik bunalım ve gelir adaletsizliği çeşitli birtakım karışıklıklara
sebep oldu. Zengin oldukça zengin, fakir oldukça fakir hâldeydi. 1979 Şubat
ayında gösterilere direnemeyen şah ülkeden kaçtı ve bu gösterilerinin lideri
olarak adlandırılan Ayetullah Humeyni Amerika’nın desteği ile sürgünden geri
döndü. Yine başrollerde Amerika
bulunmaktadır!
Amerika yönetimi çıkarları için herkesi kullanmakta, alacağını
aldıktan sonra tarihin çöp sayfasına atmaktadır. Böylelikle Şah Pehlevi’de
bunlardan birisi oldu.
AMERİKA’NIN TAKTİĞİ: KULLAN, İŞİ BİTTİM Mİ ÇÖPE FIRLAT!
Bir örnek vereyim:
Panama devlet başkanı
General Noriega, 1960’lardan bu yana CIA’in bölgedeki en önemli istihbarat
kaynaklarından biriydi. 1983-1989 arasındaki yönetiminde CIA Panama’yı
bölgedeki sol karşıtı operasyonları için kullanırken, Noriega da ülkesindeki
muhaliflere ‘kan kusturuyordu. 1989 seçimlerinden sonra da Panama’da ‘savaş
hali’ ilan edince, ABD Panama’yı işgal edip Noriega’yı ABD’de 20 yıl hapis yatırdı
2017’nin mayıs ayında öldü.
Yine 2015 yılında 98
yaşında Side’de vefat eden Ruzi Nazar isimli istihbaratçı CİA ajanı, 27 Mayıs
(1960) darbesi öncesinde ülkemize gelmiş, 12 Mart (1971) darbesinden kısa süre
sonra ayrılmış CIA mensubu Ruzi Nazar’ın siyasi tarihimizde oynadığı rollerle ülkemiz
tarihine de müdahale etmiştir. (Bakınız::Enver Altaylı-Ruzi NAZAR: CİA’NIN TÜRK
CASUSU). Yine 15 Temmuz girişimine de A.B.D ön planda darbecilere yardım
ediyordu.
Yine Amerika’nın İran’a
ambargo koymasıyla bölgede ki İran petrolü Türkiye aracılığı ile Altın takası
üzerinden yürütülmüş, bu yüzden BEBECANİ ve Rıza ZARRAF, Halk Bankası Genel
Müdür Yardımcısı uzun süredir hapisteler. Diğer taraftan da A.B.D. ülkemizde ki
bazı siyasetçileri bu ambargoya karşı hareket ettiği için adli olarak takip
altına almış durumda. İran’a karşı Arap NATOSU’nu da kendi ulusal çıkarları
için gündeme getirmekte!
Ve bu günlerde de Amerika İran’a
yeniden ambargo uygulama tehdidi ile karışık ülkemize de aba altından sopa
göstermekte!
Amerika, Dünya’nın bütün
bölgelerinde aynı taktiği uygulamıştır.
Amerika bunları neden
yapmaktadır. Size aşağıda tek tek bu konuyu açacağım!
ŞAHI GETİREN AMERİKA BU SEFERDE HUMEYNİ’Yİ GETİRMİŞ, FİİLEN
İRAN İSLAM CUMHURİYETİ BU SAYEDE KURULMUŞTUR:
Biz yine konumuza kaldığımız yerden devam edelim:
11 Şubat 1979 tarihinde de
ordunun tarafsızlığını ilân etmesiyle fiilen şah dönemi sona ermiş oldu.1 Nisan
1979'da da resmen İran İslâm
Cumhuriyeti Devleti kurulmuş oldu.
İran'ın devrimden
sonra kısmen dağılmış olduğunu bilen Irak Lideri
Saddam Hüseyin, zengin petrol yataklarına ve bol Arap nüfusuna sahip İran'ın
Huzistan bölgesine 22 Kasım 1980 tarihinde saldırmaya başladı. 8 yıl süren
savaşta galip bir devlet ortaya çıkmadı. Irak oldukça fazla kimyasal silah
kullanmıştı ve hatrı sayılır İranlının da bu kimyasal silah saldırılarından
etkilendiği biliniyor. BM'nin barış önerileriyle savaş sona
erdi.
İran tarihinde her
zaman bölgesel bir güç olma iddiasını belli dönemlerde gösterdi. Buna
paralel olarak da Humeyni yönetimi Nükleer çalışmalara, Atom Bombasının
yapımına girişti. Nükleer silah deneyleri yaptığını ve geliştirdiğini beyan
etmesiyle kızılca kıyamet koptu. İleri yıllarda İsrail’e tehdit
oluşturabileceği gerekçesi ile İran, ambargo yaptırımları ile tanışmaya
başladı.
İran, Farsça dili ile Orta
Asya'da Ortadoğu'da baskın bir dil hâline gelmiştir. Hatta Selçuklu Devleti'nin
saray ve yazışma dili olarak kullandığı, etkilendiği bir dildir. Bir çok şair
ve âlimleri ile kültürü Türklerle birlikte iç içedir. Taktisyen bir millet
olup, bazen sözünde durmayarak, kaypak bir siyaset uygulamalarıyla İran’ın acem
politikaları meşhurdur.
AMERİKA’NIN ORTA ASYA’YA SALDIRMASININ NEDENLERİ !!!
Bir önce ki yazılarımda Amerika’nın ekonomisi silah
sanayine endekslidir. Her defasında geliştirdiği silahları, devletleri bir
birine hasım ederek çıkarılan savaşlarda bu silah sistemlerini denemektedir. Bu
savaşlarda da yer altı zenginliklerine kadar ne varsa sömürmekte bu şekilde
halkına refah sunmaktadır.
AMERİKA, İSLAM
ÜLKELERİNDE BİRLİK VE BERABERLİK İSTEMEMEKTEDİR
Irak’taki körfez savaşları, Suriye’de ki iç savaşların
hepsi silah sistemlerini denemek, Müslüman ülkelerinin bir birine tutkun
olmaması sağlanıp, düşman haline getirerek Orta Asya ve Orta Doğu’da ki
hakimiyetini sürdürmek istemektedir. Bu bağlamda Amerika, mezhep savaşlarına
kadar gündeme getirmeye, çatıştırmayı politika edinmiştir.
Yine bir yazımda ifade ettiğim gibi, Âlemler
kurulduğundan beridir, bizden önceki medeniyetlerin kıyametleri her koptuğunda
hayat yeniden Afganistan, Çin, İran, Ağrı bölgesi yani Mezopotamya’dan
başlamıştır. Bunu Kuran-ı Kerimde ve tarih kitaplarında görebiliriz.
Dünya ikliminin sera gazları etkisi ile ısı derecesi birkaç
derece yukarı çıkmasıyla buzullar erimekte,
Okyanuslar karaları yutmaya başlamıştır. 100 sene sonrasında Amerika dâhil
bir çok kıtanın % 60’ı sular altında kalacaktır.1970’lerden beridir Amerika
halkına vatan arayışı içindedir. Marsa kadar çalışma yapmasının, Irak, Suriye,
Afganistan, Kore’ye kadar el atmasının birinci nedeni budur.
Diğer taraftan Dünya ticareti Avrupa, Arabistan, Amerika
arasında artık sıkışmıştır. Hayatın ve ticaretin yeni yönü Orta Asya’dır.
YENİ DÜNYA’NIN
LİDERLERİ EL DEĞİŞTİRMEK ÜZEREDİR!
Çin’in, Hong Kong’un 1997’de İngiltere’den Çin’e
geçmesiyle Çin kapitalizm ve emperyalizmle orada tanışmış oldu. Dikkat
ederseniz 1997 den beridir Çin ticari ve kalkınma alanında ucuz iç gücü ile
hızla Dünya sahnesinde yeni lider tahtına oturmak üzeredir. Çin Liderliğin ne
olduğunu ve nasıl elde edilebileceğinin bilinci ile bu günlere hazırlandı.(
Bakınız: Mustafa Kemal Bektaş - Çin - Amerika Savaşları Kıyamet Habercisi mi? https://www.kapsamhaber.com/cin-amerika-savaslari-kiyamet-habercisi-mi-makale,1821.html).
Diğer taraftan Rusya’nın PUTİN liderliğinde bölgede ki alan hâkimiyeti Amerika’yı
panikletti. Ve hemen ambargo yöntemlerine başvurmaya başladı. İran’ın Rusya,
Çin ve diğer bölge ülkeleri ile yakınlaşması ile TRUMP ticari savaşları başlattı.
(Bakınız: Mustafa Kemal Bektaş Rusya'nın Kozmo Politik, Siyasi ve Ekonomik
Savaşları- https://www.kapsamhaber.com/rusya-nin-kozmo-politik-siyasi-ve-ekonomik-savaslari-makale,1831.html)
Yapılan tüm güç göstergeleri ve uygulamaya konulan
savaşlar “Aba altından sopa
gösterme, Dünya’ya hükmetmek” ve “Dünya’ya hâkim olan benim” gibi
güç gösterisinden başka bir şey değildir. Amerika’nın Liderlik saltanatı
bitmek üzeredir. Kısacası “Devletler de ölür Amerika ölmek üzeredir.” (Bakınız
Mustafa Kemal Bektaş – Devletlerde Ölür) Kısacası yeni Dünya düzeninde ve
liderliğinde değişmelerin olması kaçınılmazdır. Bu bağlamda ülkemizle birlikte,
Rusya, İran, Hindistan, Çin yeni Dünya’nın Lider adayları arasında yer alması
Amerika yönetimini panikletmiştir.
GÜÇLÜ EKONOMİMİZLE
YENİ DÜNYA’NIN LİDERİ OLABİLİRİZ!
Amerika yönetimi İsrail’in lobileri ve para babalarının
yönetimi altındadır. Bütün mesele İsrail Yahudi ve Amerika vatandaşlarına
vatan, toprak, sömürmek anlayışından ibarettir. Hiçbir zaman Arap ülkeleri,
İslam ülkeleri bu Amerika ve İsrail’in politikaları ile bir araya gelmemiş ve
getirilmemiştir. Orta Doğu’da petrol yakın zamanda bitecektir. Tüm hayat Orta
Asya, Mezopotamya bölgesindeki yer altı zengin kaynaklarında olacaktır.
Ülkemizdeki Bor madenleri de bu kapsamda politika söz konusudur. S-400 füzeleri
ve uçak, silah sistemlerine senatolarından alınan engelleme kararlarının hepsi
Amerika dış politikalarının temeli olan Orta Asya politikasına endekslidir.
Biraz uzun yazı oldu ama konunun daha detayları anlaşılması açısından
kısaltabildiğim kadarıyla kısalttım.
Sonuç olarak Orta Asya
bölgesinde çıkarılan bu kriziler henüz yeni başlamıştır. Önümüzdeki yıllarda daha
büyük ticari ve politik savaşlar bizi beklemektedir. Bu liderlik tahtına
oturmak istiyorsak bu güçlü ekonomi ile mümkündür. Bu satranç tahtasında çok
iyi adımlar atmazsak bunun bedelini yüzyıllar boyunca gelecek nesillerimiz çok
acı bedelini öderler.
Saygılarımla