29 Temmuz 2018 Pazar

İRAN’IN JEOPOLİTİK SİYASİ POLİTİKALARI … İRANA NEDEN AMBARGO UYGULANMAK İSTENİYOR?

İRAN’IN JEOPOLİTİK SİYASİ POLİTİKALARI …  İRANA NEDEN AMBARGO UYGULANMAK İSTENİYOR?

Sevgili Dostlar bir önceki yazımda hatırladığınız üzere “Rusya'nın Kozmo Politik, Siyasi ve Ekonomik Savaşları”nı yazmıştım. (https://www.kapsamhaber.com/rusya-nin-kozmo-politik-siyasi-ve-ekonomik-savaslari-makale,1831.html) Orta Asya’da ki oynanan oyunların bir ayağı da İran’dır. İran’ın siyasetini ve bölge üzerinde ki ağırlığını bilmedikten sonra bu oyunu tam olarak anlayamazsınız! Şimdi size İran dosyasını açıyorum.
Şu son günlerde A.B.D.’nin baş belası başkanı Trump gözünü Orta Asya bölgesine dikmiş bölge devletlerine başta İran’a ara ara “ambargo” koymuş, Ülkemize de “aba altından sopa göstermeye” kalkışmaktadır. Bir papaz yüzünden ülkemizi tehdit edebiliyor. Eğer ekonomimiz güçlü olsaydı!  Bizi tehdit edebilir miydi?
Aslında bu tehdidin derinlikleri var!

İRAN İSLAM CUMHURİYETİ
Neyse biz konumuza dönelim!
 İran, Yüzölçümü: 1.648.000 kilometre kare, 2018 olarak Nüfusu ise 82.011.735 olup değişik bir Cumhuriyet yapısı ile Ayetullahlar tarafından yönetilmekte.
Büyük tarihî geçmişe sahip olan İran, M.Ö. 625 yılına kadar uzanan Pers ve Med İmparatorluklarının günümüzdeki varisi konumunda ve savaşçı bir millet hüviyetinde. Özellikle Perslerin Yunanlılarla ve Büyük İskender’le olan savaşları tarihte hiç unutulmadı.
İran, İslam dini ile tanışmadan önce Zerdüştlük inancına sahipti. Peygamber efendimizin s.a.v. tüm ülkeleri İslam’a davet etmesi ile 652 yılında Sasani İmparatorluğu (dönemin İran Devleti'nin ismi) El-Kadesiye Savaşı'nda İslâm Devleti tarafından fethedilerek İran bu sayede İslam ülkeleri arasına katıldı. İslam ülkeleri içinde Şii mezhebi olarak bölgede büyük bir güç konumunda

NEDEN İRAN?
İran, hem köklü bir geçmişe sahip olması, hem de coğrafî konumu itibariyle her zaman güçlü bir ordu bulundurmuş, Jeopolitik konumu ele alındığında da dünyanın ulaşım ağının her zaman göbeğinde tarihi ticari İpek yolu üzerinde yer almıştır. Dünya'daki bir çok  yer altı kaynağında var olduğu bir bölge olan Ortadoğu coğrafyasında konuşlanmıştır.
İran'ın tarihi; Yunanlılar, Romalılar, Büyük İskender ve de Osmanlı Devleti ile giriştiği mücadelelerle doludur. Savaşçı ve taktisyen bir millettir.
İran, Orta Asya’ya açılan en önemli kapıdır. 1908’de İran’da petrolün bulunması ile emperyalist devletlerin İran toprakları üzerindeki düşünceleri hem de İran’ın 20. yy.’na damgasını vuracak olan karmaşık sosyo - ekonomik yapısı ortaya çıktı.
İran’ın kırsal kesiminde feodalizm egemendi ve büyük toprak sahipleriyle topraksız köylüler arasındaki uçurum ortaya çıktı. Petrolün ekonomik bir ürün olarak devreye girmesiyle birlikte kapitalist ilişkilerin ülkede yayılmaya başlaması sonucunda bir ticaret burjuvazisi ve işçi sınıfı da ortaya çıkmış, 1940’lardan itibaren etkinliğini artıracak olan sanayi burjuvazisinin öncüleri oluşmaya başladı. Bu nedenle İran, emperyalist ülkeler açısından ise artık, en güçlünün en büyük dilimi alacağı bir pasta olarak görülmekteydi.

İRAN’IN SİYASİ TARİHİ ÜLKEMİZ GİBİ DARBELERLE TANIŞIKTIR!
İran’ında siyasi tarihi Osmanlı İmparatorluğu ve devamı olan Türkiye Cumhuriyeti gibi inişli ve çıkışlıdır. Bizim gibi darbelerle tanışmış bir ülkedir.
1921 yılında Amerika’nın desteği ile iktidarı ele geçiren Rıza Pehlevî ülkesinde reform hareketleri yapmak istiyordu. Pehlevî, kendi ülkesinde Türkiye'nin yapmış olduğu devrimleri ve reformları gerçekleştirmek istedi. Ancak İran'ın gerek sosyo - kültürel gerekse de sosyo - ekonomik yapısı buna izin vermedi. 
İkinci Dünya Savaşında 1908’den itibaren topraklarında petrol çıkmasıyla A.B.D. ve S.S.C.B arasında paylaşım ve varlığını koruma mücadelesi verdi.

İRAN’IN PETROLÜNDEN DOLAYI A.B.D VE S.S.C.B HİÇ RAHATLIK VERMEDİ!
Savaşın hemen sonrasında Sovyet Rusya’nın ağırlığı İran üzerinde büyük etki göstermeye başladı. Ve sosyalist tabanlı TUDEH'in partisi kuruldu. Milliyetçi cephenin de desteğiyle 1951 yılında Musaddık Başbakan olarak atandı. Ve akabinde birtakım reform hareketleri yapılmaya başlandı En son 1953 yılında Musaddık hükümetinin ABD'ye direnerek aldığı petrolün millileştirilmesi kararı oldu ve bu karar sonunda da Musaddık’ın ipi çekildi.
19 Ağustos 1953 tarihinde ABD Başkanı Eisenhower onaylı İngiltere ve ordu içinden birtakım kimselerin desteklediği AJAX  operasyonuyla Musaddık tutuklandı ve İran'ın kendi topraklarında çıkan petrolü kendisinin işletmesi hayali de suya düştü. Bu tarihten sonra çıkan petrolün işletim hakkının yarısı İran'da olmak üzere çok uluslu bir konsorsiyum kuruldu.

ŞAH RIZA PEHLEVİ’Yİ İŞ BAŞINA A.B.D GETİRDİ SONRA DA HUMEYNİ’Yİ GETİRDİ
1978 yılının Ocak ayında şah karşıtı ilk büyük gösteriler başladı. Pehlevî Hanedanı'nın ülkede yarattığı sosyo - ekonomik bunalım ve gelir adaletsizliği çeşitli birtakım karışıklıklara sebep oldu. Zengin oldukça zengin, fakir oldukça fakir hâldeydi. 1979 Şubat ayında gösterilere direnemeyen şah ülkeden kaçtı ve bu gösterilerinin lideri olarak adlandırılan Ayetullah Humeyni Amerika’nın desteği ile sürgünden geri döndü. Yine başrollerde Amerika bulunmaktadır!
Amerika yönetimi çıkarları için herkesi kullanmakta, alacağını aldıktan sonra tarihin çöp sayfasına atmaktadır. Böylelikle Şah Pehlevi’de bunlardan birisi oldu.

AMERİKA’NIN TAKTİĞİ: KULLAN, İŞİ BİTTİM Mİ ÇÖPE FIRLAT!
Bir örnek vereyim:
Panama devlet başkanı General Noriega, 1960’lardan bu yana CIA’in bölgedeki en önemli istihbarat kaynaklarından biriydi. 1983-1989 arasındaki yönetiminde CIA Panama’yı bölgedeki sol karşıtı operasyonları için kullanırken, Noriega da ülkesindeki muhaliflere ‘kan kusturuyordu. 1989 seçimlerinden sonra da Panama’da ‘savaş hali’ ilan edince, ABD Panama’yı işgal edip Noriega’yı ABD’de 20 yıl hapis yatırdı 2017’nin mayıs ayında öldü.
Yine 2015 yılında 98 yaşında Side’de vefat eden Ruzi Nazar isimli istihbaratçı CİA ajanı, 27 Mayıs (1960) darbesi öncesinde ülkemize gelmiş, 12 Mart (1971) darbesinden kısa süre sonra ayrılmış CIA mensubu Ruzi Nazar’ın siyasi tarihimizde oynadığı rollerle ülkemiz tarihine de müdahale etmiştir. (Bakınız::Enver Altaylı-Ruzi NAZAR: CİA’NIN TÜRK CASUSU). Yine 15 Temmuz girişimine de A.B.D ön planda darbecilere yardım ediyordu.
Yine Amerika’nın İran’a ambargo koymasıyla bölgede ki İran petrolü Türkiye aracılığı ile Altın takası üzerinden yürütülmüş, bu yüzden BEBECANİ ve Rıza ZARRAF, Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı uzun süredir hapisteler. Diğer taraftan da A.B.D. ülkemizde ki bazı siyasetçileri bu ambargoya karşı hareket ettiği için adli olarak takip altına almış durumda. İran’a karşı Arap NATOSU’nu da kendi ulusal çıkarları için gündeme getirmekte!
Ve bu günlerde de Amerika İran’a yeniden ambargo uygulama tehdidi ile karışık ülkemize de aba altından sopa göstermekte!
Amerika, Dünya’nın bütün bölgelerinde aynı taktiği uygulamıştır.
Amerika bunları neden yapmaktadır. Size aşağıda tek tek bu konuyu açacağım!

ŞAHI GETİREN AMERİKA BU SEFERDE HUMEYNİ’Yİ GETİRMİŞ, FİİLEN İRAN İSLAM CUMHURİYETİ BU SAYEDE KURULMUŞTUR:
Biz yine konumuza kaldığımız yerden devam edelim:
11 Şubat 1979 tarihinde de ordunun tarafsızlığını ilân etmesiyle fiilen şah dönemi sona ermiş oldu.1 Nisan 1979'da da resmen İran İslâm Cumhuriyeti Devleti kurulmuş oldu.
İran'ın devrimden sonra kısmen dağılmış olduğunu bilen Irak Lideri Saddam Hüseyin, zengin petrol yataklarına ve bol Arap nüfusuna sahip İran'ın Huzistan bölgesine 22 Kasım 1980 tarihinde saldırmaya başladı. 8 yıl süren savaşta galip bir devlet ortaya çıkmadı. Irak oldukça fazla kimyasal silah kullanmıştı ve hatrı sayılır İranlının da bu kimyasal silah saldırılarından etkilendiği biliniyor. BM'nin barış önerileriyle savaş sona erdi.
İran tarihinde her zaman bölgesel bir güç olma iddiasını belli dönemlerde gösterdi. Buna paralel olarak da Humeyni yönetimi Nükleer çalışmalara, Atom Bombasının yapımına girişti. Nükleer silah deneyleri yaptığını ve geliştirdiğini beyan etmesiyle kızılca kıyamet koptu. İleri yıllarda İsrail’e tehdit oluşturabileceği gerekçesi ile İran, ambargo yaptırımları ile tanışmaya başladı.
İran, Farsça dili ile Orta Asya'da Ortadoğu'da baskın bir dil hâline gelmiştir. Hatta Selçuklu Devleti'nin saray ve yazışma dili olarak kullandığı, etkilendiği bir dildir. Bir çok şair ve âlimleri ile kültürü Türklerle birlikte iç içedir. Taktisyen bir millet olup, bazen sözünde durmayarak, kaypak bir siyaset uygulamalarıyla İran’ın acem politikaları meşhurdur.

AMERİKA’NIN ORTA ASYA’YA SALDIRMASININ NEDENLERİ !!!

Bir önce ki yazılarımda Amerika’nın ekonomisi silah sanayine endekslidir. Her defasında geliştirdiği silahları, devletleri bir birine hasım ederek çıkarılan savaşlarda bu silah sistemlerini denemektedir. Bu savaşlarda da yer altı zenginliklerine kadar ne varsa sömürmekte bu şekilde halkına refah sunmaktadır.

AMERİKA, İSLAM ÜLKELERİNDE BİRLİK VE BERABERLİK İSTEMEMEKTEDİR
Irak’taki körfez savaşları, Suriye’de ki iç savaşların hepsi silah sistemlerini denemek, Müslüman ülkelerinin bir birine tutkun olmaması sağlanıp, düşman haline getirerek Orta Asya ve Orta Doğu’da ki hakimiyetini sürdürmek istemektedir. Bu bağlamda Amerika, mezhep savaşlarına kadar gündeme getirmeye, çatıştırmayı politika edinmiştir.
Yine bir yazımda ifade ettiğim gibi, Âlemler kurulduğundan beridir, bizden önceki medeniyetlerin kıyametleri her koptuğunda hayat yeniden Afganistan, Çin, İran, Ağrı bölgesi yani Mezopotamya’dan başlamıştır. Bunu Kuran-ı Kerimde ve tarih kitaplarında görebiliriz.
Dünya ikliminin sera gazları etkisi ile ısı derecesi birkaç derece yukarı çıkmasıyla buzullar erimekte,  Okyanuslar karaları yutmaya başlamıştır. 100 sene sonrasında Amerika dâhil bir çok kıtanın % 60’ı sular altında kalacaktır.1970’lerden beridir Amerika halkına vatan arayışı içindedir. Marsa kadar çalışma yapmasının, Irak, Suriye, Afganistan, Kore’ye kadar el atmasının birinci nedeni budur.
Diğer taraftan Dünya ticareti Avrupa, Arabistan, Amerika arasında artık sıkışmıştır. Hayatın ve ticaretin yeni yönü Orta Asya’dır.

 

YENİ DÜNYA’NIN LİDERLERİ EL DEĞİŞTİRMEK ÜZEREDİR!

Çin’in, Hong Kong’un 1997’de İngiltere’den Çin’e geçmesiyle Çin kapitalizm ve emperyalizmle orada tanışmış oldu. Dikkat ederseniz 1997 den beridir Çin ticari ve kalkınma alanında ucuz iç gücü ile hızla Dünya sahnesinde yeni lider tahtına oturmak üzeredir. Çin Liderliğin ne olduğunu ve nasıl elde edilebileceğinin bilinci ile bu günlere hazırlandı.( Bakınız: Mustafa Kemal Bektaş - Çin - Amerika Savaşları Kıyamet Habercisi mi? https://www.kapsamhaber.com/cin-amerika-savaslari-kiyamet-habercisi-mi-makale,1821.html). Diğer taraftan Rusya’nın PUTİN liderliğinde bölgede ki alan hâkimiyeti Amerika’yı panikletti. Ve hemen ambargo yöntemlerine başvurmaya başladı. İran’ın Rusya, Çin ve diğer bölge ülkeleri ile yakınlaşması ile TRUMP ticari savaşları başlattı. (Bakınız: Mustafa Kemal Bektaş Rusya'nın Kozmo Politik, Siyasi ve Ekonomik Savaşları- https://www.kapsamhaber.com/rusya-nin-kozmo-politik-siyasi-ve-ekonomik-savaslari-makale,1831.html)
Yapılan tüm güç göstergeleri ve uygulamaya konulan savaşlar Aba altından sopa gösterme, Dünya’ya hükmetmek” ve “Dünya’ya hâkim olan benim” gibi güç gösterisinden başka bir şey değildir. Amerika’nın Liderlik saltanatı bitmek üzeredir. Kısacası “Devletler de ölür Amerika ölmek üzeredir.” (Bakınız Mustafa Kemal Bektaş – Devletlerde Ölür) Kısacası yeni Dünya düzeninde ve liderliğinde değişmelerin olması kaçınılmazdır. Bu bağlamda ülkemizle birlikte, Rusya, İran, Hindistan, Çin yeni Dünya’nın Lider adayları arasında yer alması Amerika yönetimini panikletmiştir.

GÜÇLÜ EKONOMİMİZLE YENİ DÜNYA’NIN LİDERİ OLABİLİRİZ!
Amerika yönetimi İsrail’in lobileri ve para babalarının yönetimi altındadır. Bütün mesele İsrail Yahudi ve Amerika vatandaşlarına vatan, toprak, sömürmek anlayışından ibarettir. Hiçbir zaman Arap ülkeleri, İslam ülkeleri bu Amerika ve İsrail’in politikaları ile bir araya gelmemiş ve getirilmemiştir. Orta Doğu’da petrol yakın zamanda bitecektir. Tüm hayat Orta Asya, Mezopotamya bölgesindeki yer altı zengin kaynaklarında olacaktır. Ülkemizdeki Bor madenleri de bu kapsamda politika söz konusudur. S-400 füzeleri ve uçak, silah sistemlerine senatolarından alınan engelleme kararlarının hepsi Amerika dış politikalarının temeli olan Orta Asya politikasına endekslidir.
Biraz uzun yazı oldu ama konunun daha detayları anlaşılması açısından kısaltabildiğim kadarıyla kısalttım.
Sonuç olarak Orta Asya bölgesinde çıkarılan bu kriziler henüz yeni başlamıştır. Önümüzdeki yıllarda daha büyük ticari ve politik savaşlar bizi beklemektedir. Bu liderlik tahtına oturmak istiyorsak bu güçlü ekonomi ile mümkündür. Bu satranç tahtasında çok iyi adımlar atmazsak bunun bedelini yüzyıllar boyunca gelecek nesillerimiz çok acı bedelini öderler.
Saygılarımla

 

https://www.kapsamhaber.com/iran-in-siyasi-politikalarineden-iran-neden-ambargo-makale,1834.html

https://www.kapsamhaber.com/iran-in-siyasi-politikalarineden-iran-neden-ambargo-makale,1834.html

26 Temmuz 2018 Perşembe

http://www.samsunhaber.com.tr/utef-uluslar-arasi-tum-egelliler-yaslilar-kimsesizler-federasyonu-makale,187.html

http://www.samsunhaber.com.tr/utef-uluslar-arasi-tum-egelliler-yaslilar-kimsesizler-federasyonu-makale,187.html

ULUSLAR ARASI TÜM ENGELLİLER YAŞLILAR KİMSESİZLER FEDERASYONU "UTEF"

“UTEF” ULUSLAR ARASI TÜM ENGELLİLER YAŞLILAR KİMSESİZLER FEDERASYONU






Bu gün size hem farklı bir kişilik ve hem de çok farklı bir yardım kuruluşundan bahsedeceğim. Bu yazıyı yazdığımdan yada yazacağımdan kendisinin halihazırda hiçbir haberi yoktur. Yardım kuruluşları dendiğinde benim zaafım olup, eğer imkanım yoksa bir şekilde o yardımı bir yerlere müracaat da olsa temin edilmesi yoluna girişirim.



Kendisi ile Bir Irak’lı Türkmen kardeşimin belinde ki rahatsızlığından dolayı çalışamadığından eşinin ve çocuklarının maddi (Yiyecek temini) ihtiyacını temin edemediğinden dolayı Mersin’den bana çok acil gıda ve maddi yardımına ihtiyaç duyulduğu şeklinde bilgisi geldi.
Bu arada yardımın yönlendirilmesi için bir tanıdık vasıtasıyla Sayın Baki KOÇUMOĞLU ile tanıştım. Kendisi “UTEF Uluslararası Tüm Engelliler Yaşlılar Kimsesizler Federasyonu’nun Mersin İl Başkanı”
Kendisi ile tanıştım çok ilginç bir kişiliğe sahip. Hatta bu devirde böyle bir insan nasıl olurda kalır diyecek kadar ilginç! Kendisinden bahsedip sonrasında da yaklaşık 25 kadar şubesi bulunan “UTEF Uluslararası Tüm Engelliler Yaşlılar Kimsesizler Federasyonu”’ndan bahsedeceğim:




Baki KOÇUMOĞLU;
Kendisi sendikacılıktan emekli olup, emekli olmasını müteakip nerde sosyal yardım kuruluşları var hepsi ile temas halinde. Hatta UTEF’in Mersin İl Başkanlığına kadar görevlendirilmiş.
Bakıyorsunuz dolmuşta almış eline yardımları, dolmuşla ihtiyaç sahibinin evine kadar götürüyor. Ya da bir bakmışsınız kendisi Kızılay’da görevli olup, Kızılay aracının yanında yardım dağıtımında! Ya da binmiş bir mobilete ihtiyaç sahibinin evine gitmiş. Hiçbir şey yapamasa cebinde ki harçlığını dahi çekinmeden ihtiyaç sahibine vermiş. Yada yine bana dolaylı yoldan ameliyat olması gereken ancak maddi durumu yetersiz bir kardeşimizin, Mersinde hastanede ameliyatının olması için sabahtan akşama kadar ağzına bir lokma koymadan koşturmakta. Kendisi iki kez de milletvekilliğine adaylığını koymuş, doku uyuşmayınca aday yapmamışlar. Yine de küsmeden federasyonda hizmete devam ediyor.
Nasıl ki bu arkadaşımıza Samsun’dan iki kez ihtiyaç sahiplerine yardım için başvurup beni geri çevirmediyse kendisine buradan da yardımcı olmak benim boynumun borcu oldu. Bu nedenle bu yazıyı yazdım.




Sizde böyle bir vasıfta ki kişilik için yazardınız değil mi? Bizim toplumumuzun böyle kuruluşlara ve başında böyle vasıfta insanlara ihtiyacımız var. Kimisi böyle sivil toplum örgütlerini ve tanıştıkları bürokrat yada devlet adamlarını kullanıp cebini doldurmayı düşünürken bu arkadaşımızda cebinde ki son kuruşunu ihtiyaç sahibine veriyor. Bu vasıfta bir kişilik için bu taşın altına bende elimi koyarım dostlarım!




BU GÜZEL İNSANA DESTEĞİNİZİ ESİRGEMEYİN!
Bildiğiniz gibi, "Engelliler Haftası" her yılın 10-16 Mayıs tarihleri arasında tüm dünyada kutlanmaktadır. Ülkemizde dernekte, federasyondu çok yardım kuruluşları vardı. En son Fetö tabanlı derneklerden sonra artık “sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yiyor” Bu nedenle yasal yardım dernekleri çok önem taşımakta. Tabi ki başında ki yöneticiler daha önem taşımakta. Bakın aşağıda ki yazıları kendi sayfalarından aldım. Tabi benimde eklediklerim oldu!



Sevgili dostlar bildiğiniz gibi toplum hayatının devamı için çalışmak üretmek gereklidir. Bu nedenle insanlar ihtiyaçlarını karşılamak için iş birliği yapmak dayanışma içinde olmak zorunda kalırlar. Birbirlerinin ürettiklerinden hizmetlerinde yararlanırlar. Okullar kooperatifler vakıflar, Federasyonlar ve Dernekler işbirliği ve dayanışmanın birer örnekleridir.
Yardımlaşma ve dayanışma toplum fertlerinin sahip olması gereken en güzel özelliklerdendir. Eğer çevremizdekilerle sürekli yardımlaşma içerisinde olursak hem daha mutlu hem de daha huzurlu oluruz. Bireysel ve toplumsal olarak yardımlaşma ve dayanışma insan açısından büyük önem taşır. Bu nedenle günlük hayatımızda ihtiyacı olanlara yardım etmekten geri kalmayalım.



Bireysel ve toplumsal olarak yardımlaşma ve dayanışma insan açısından büyük önem taşır. Bu nedenle günlük hayatımızda ihtiyacı olanlara yardım etmekten geri kalmayalım.  Birbirimize her şekilde faydamız dokunabilir. Lütfen hayatlara dokunmaktan çekinmeyin. 
“Bir ben ne yapabilirim” demeyin. Varlığınız bile yeterli olur çoğu zaman. Sosyal medyada farkındalık yaratmak bile ciddi bir faydadır. Yapılacak çok iş var. Her alanda ve her kesimden insana ihtiyaç var. 



“UTEF Uluslararası Tüm Engelliler Yaşlılar Kimsesizler Federasyonu” M.Mete KAÇAR’21 Mayıs 2017 tarihinde “Teşekkür” konuşmasında, bu organizasyon için çok emek verdiklerini, daha iyilerini yapmak, daha çok engelli vatandaşa ulaşmak istediklerini dile getirdi. Kaçar, en büyük hedeflerinin Engelli Sağlıklı Yaşam Merkezi kurmak olduğunu bildirmekte .
Evet, sonuç olarak ihtiyacı olan engelli ve yaşlılarımıza hizmeti vazife kabul eden bu federasyonumuza ben şahsi olarak destek veriyorum. “Maddi durumu yerinde olan herkesin yardımlarınızla ve sponsorluklarınızla ahretinize katkıda bulunun” derim.



Özellikle Mersin’de kurulan ve teşkilatlanma aşamasında olduğu halde, hiçbir ihtiyaç sahibini geri çevirmeyen “UTEF Uluslararası Tüm Engelliler Yaşlılar Kimsesizler Federasyonu”’nun Mersin İl Başkanı Sayın Baki Koçumoğlu’na destek vereceğinizi biliyorum.



Sayın Baki Başkan aramızda kilometrelerce mesafe olabilir. Samsun’dan sana sonuna kadar destek. Mersin ilimiz sana destek olacaktır bundan eminim.
Yolun açık olsun

Saygılarımla

Mustafa Kemal Bektaş















25 Temmuz 2018 Çarşamba

http://www.samsunhaber.com.tr/dikkat-duygusuz-bir-nesil-tehlikesi-makale,186.html


http://www.samsunhaber.com.tr/dikkat-duygusuz-bir-nesil-tehlikesi-makale,186.html

DUYGUSUZ BİR NESİL YETİŞİYOR BİLGİNİZ OLSUN. TEDBİRİNİZİ ALIN

DUYGUSUZ BİR NESİL YETİŞİYOR BİLGİNİZ OLSUN. TEDBİRİNİZİ ALIN



Elimde bir yazı var. Sevgili Komutanım Emekli Piyade Albay A.Doğan Gürtunca bana gönderdi. Sağ olsun tüm haberleri yararlanayım diye bana mutlaka gönderir. Kendisine çok teşekkür ediyorum. 
Okuduğumda irkildim açıkçası. Yine bu haber sitemizde "Toplumun Psikolojisi Bozuk Bilesiniz"  diye de yazmıştım. Haklılığım tescillendi sayılır. "http://www.samsunhaber.com.tr/toplumumuzun-psikolojisi-bozuk-bilesiniz-makale,175.html"
Bu yazıyı alıp göz gezdirdiğimde hiç şaşırmadım. Yazıyı fazla sağına soluna dokunmadan burada köşemde yayınlamaya karar verdim. Bakın ibretle olanları hep beraber okuyalım.
Olay şöyle:
"İzmir Ödemiş Kaymakçı çok programlı Lisesi Müdürü Ayhan Kökmen" iki öğrencisi tarafından öldürülüyor.
Olayın araştırılması için "Maarif Müfettişi Doğan Ceylan" görevlendiriliyor.
Müfettiş, öyle bir rapor düzenliyor ki, tüm anne ve babaların okuması ve kendilerine ders çıkarması gereken bir rapor.
Gençlerimizin içinde bulunduğu bir durumu çok güzel analiz ediyor ve "DUYGUSUZ NESİL TEHLİKESİ"*ne işaret ediyor.
Lütfen hep beraber okuyalım ve günümüz gençliğinin son durumunu değerlendirin. Ve tedbir alalım 


İşte o rapor,,
"DUYGUSUZ NESİL TEHLİKESİ"
Hayatın gerçekliklerinden habersiz, duygusuz ve bencil bir nesil geliyor.
Şehitler için gözyaşı döken kendi ana babalarını anlamıyorlar. Başkalarının çocukları için ağlamaya anlam veremiyorlar.
Yanı başımızdaki savaşlar, acı çeken çocuklar, ölen on binlerce insan onları hiç ilgilendirmiyor.
Tüm acı gerçekleri çizgi film tadında izliyorlar ve yürekleri hiç acımıyor.
Hayatlarının odağında ki tek şey eğlenmek. Eğlenemedikleri tüm zamanları kendilerine bir işkence olarak görüyorlar.
Kendileri için yapılan fedakarlıkların hiç farkında değiller. Kıymet bilmiyorlar ve vefasızlar. Herkesi kendine hizmet etmek için yaratılmış görüyorlar.
İnsanlara verdikleri değer, onların isteklerini yerine getirebildikleri ve ne kadar eğlendirdikleriyle orantılı. Hayatlarında eğlenmeden başka bir amaç olmadığı için artık tek eğlence kaynağına dönmüş telefon ve tabletlerini ellerinden aldığınızda dünyanın sonunun geldiğini zannediyorlar.
Geçmiş onları pek ilgilendirmiyor, atalarımıza karşı vefasızlar. Dedelerinin canları, kanları pahasına vermediği vatan toprağını en iyi fiyatı verene satacak kadar maneviyattan yoksunlar.
Vatan, onlar için son model bir cep telefonundan daha değersiz.
Milletimizin geleceği açısından endişeleniyorum.
20 yıl sonra bu nesil, nasıl ana-baba olacak?
Kendine hayrı olmayan bu nesil nasıl çocuk yetiştirecek?
Evlerini nasıl idare edebilecek?
Ülkeyi nasıl yönetecek? Vatanı nasıl savunup can verecek?
Bütün bunlar neden oluyor izah edeyim.
Altın kafeslerde çocuklar yetiştiriyoruz artık. Uçmayı bilmeyen kuşlar gibi.
Çocuklar hayattan bihaber.
Açlık nedir bilmiyorlar, yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarında, açıkmalarına fırsat bile vermiyoruz.
Öyle ki yemek yemeyi bile işkence görür hale geliyorlar. Susuzluk nedir hiç bilmiyorlar. Hiç susuz kalmamışlar. Üç adımlık yolda bile susarlar diye yanımızda içecek taşıyoruz. Çocuk daha “susadım” demeden ağzına suyu dayıyoruz.
Çocuklar hiç üşümüyorlar. Soğuk havalarda evden çıkarmıyoruz. Okula giderken kırk kat sarmalayıp çıkarıyoruz dışarı, hiç titremiyorlar.
Çocuklar hiç ıslanmıyorlar, evden arabaya kadar bile üç metrelik mesafede şemsiyesini başına tutuyoruz. Saçına bir tek yağmur damlası düşürmüyoruz. Bu yüzden çocuklar ıslanmak nedir bilmiyorlar.
Yorgunluk nedir bilmiyor çocuklar. İki adımlık mesafelere bile arabayla götürüyoruz onları yorulmasınlar diye. Birazcık parkta koşsalar, hasta olacak diye engel oluyoruz. Onlar takatleri tükenecek kadar hiç yorulmuyorlar.
Yokluk nedir bilmiyorlar, daha istemeden her şeyi önlerine sunuyoruz. Bu yüzden varlığın kıymetini bilmiyorlar.
Onlar bir yanığın veya bıçak kesiğinin acısını bilmiyorlar. Elleri yanmasın, kesilmesin sakın diye onlara ne bıçak tutturuyor ne ocak yaktırıyoruz.
Çocuklar hissetmiyor yaşamı, açlığı bilmediği için açlara acımıyor, üşümek nedir bilmedikleri için sokaktaki evsizleri umursamıyor.
Yokluk nedir bilmedikleri için ekmeğe gelen zam onların dikkatini bile çekmiyor, haber kalabalığı olarak görüyor, gülüp geçiyorlar.
Sıcak odalarında yaşadıkları için evsizlik nedir, sürgün nedir anlamıyor, savaşları, kurşunlanan ölen insanları umursamıyorlar. Acımıyorlar……
Kıymetini bilmiyorlar ekmeğin, elbisenin, barışın ve huzurun, ana babanın…. Müdahale edilmezse gelecek iyi şeyler getirmeyecek güzel ülkemize.
Bu sorunu Devlet derinden hissetmeli. Bu sorunun çözümü için ciddi çalıştaylar düzenlenmeli. Öğretim programları ve ders materyalleri revize edilmeli.
Okulların duygu eğitimi konusunda rolleri artırılmalı. Geç kalınmadan bu sorun mutlaka çözülmeli.
Bu sorun çözülmezse ülke çözülecek… 
                                                                Doğan CEYLAN, Eğitim müfettişi


Evet, Sevgili Dostlarım okudunuz müfettişimizin yazısını. Birazda ben ilave edeyim bu rapora.
Sevgili anne babalar çocuğunuzu kimlerle arkadaşlık yaptığına dikkat ediniz. Çünkü her zarar, uyuşturucu ve kötü yollara düşme arkadaş yüzünden olur. 
Samsun'dayım. Bazen şehir dışına çıktığımda oluyor. Çocuklarınızı okulda sanıyorsunuz siz. Çocuklarımızı maalesef parklarda ağaç diplerinde bir arkadaşının kucağında yatarken görüyorum. Ben genelleme yapmıyorum. Ama her defasında gördüklerimle okuldan kaçan randevulaşan çocuklarımızın arttığına şahit oluyorum
Bunu ben defalarca dile getirdim. Sayın Yusuf Ziya Yılmaz Bey Büyükşehir Belediye Başkanı iken çok güzel parklar yaptı. Şehrin çehresini getirdi ama o parklar kızlarımızın, hayat kadınlarının randevu yerine döndü. İsterseniz yazayım benim çekineceğim bir şey yok.
Batı parktan Doğu parka kadar her ağaçlık bölgede kızlarımız yanak yanağa diz dize. Deniz kenarında, kayalık kovuklarında bile Hiç fark etmiyor başı kapalısı, türbanlısı, başı açığı el ele, diz dize, göz göze. Yaşları büyüğü de var. Sanmayın ki diğer İl ve İlçelerimizde durum farklı. Her yerde bu sorun var. Bir kültürel ve maneviyat erozyonu söz konusu maalesef yaşanmaktadır. Siz çocuklarınızı okulda sanıyorsunuz ama onlar parklarda erkek arkadaşları ile buluşup boğuşuyorlar. Bu gerçekleri yazdım diye bana isteyen kızsın. Ben yinede görevimi yapayım.
Bu gün gözlerimle gördüm işte. İki yetişkin çocuk yanına almış dört kızı sokakta açmış cep telefonundan müziğini danalar gibi böğürerek boğuşarak Mert Plajına gidiyorlardı!
Çocuklarınıza dikkat edin dostlar. Bakın uyuşturucu kullanma yaşı sekiz yaşına kadar düştü. Bu sapıklar 3-5 yaşındaki çocuklarımıza tecavüz edip öldürüyorlar. Eğer kontrolsüz bırakırsanız onlarda aynı tezgaha düşecekler.
Müfettişimizin raporunu hiç kesmedim aynen paylaştım. Umarım aklımızı başımıza alırız. "Modernlikse modernliğinde bir sınırı var." aşırı serbestlik görüyorsunuz çocuklarımızı ne hale getiriyor. Şimdiden tedbirlerinizi alın sonra da dizlerinizi dövmeyin !!!
Saygılarımla

Mustafa Kemal Bektaş


https://www.kapsamhaber.com/rusya-nin-kozmo-politik-siyasi-ve-ekonomik-savaslari-makale,1831.html

https://www.kapsamhaber.com/rusya-nin-kozmo-politik-siyasi-ve-ekonomik-savaslari-makale,1831.html

S.S.C.B. İŞGALCİ VE SOYKIRIMCI BİR DEVLETTİR! RUSYA’NIN POLİTİK, SİYASİ VE EKONOMİK SAVAŞLARI

S.S.C.B. İŞGALCİ VE SOYKIRIMCI BİR DEVLETTİR!  RUSYA’NIN POLİTİK, SİYASİ VE EKONOMİK SAVAŞLARI



16. yüzyılın ortalarından itibaren Dünya siyasetinde söz sahibi olmaya başlayan ve giderek küresel bir aktöre dönüşen Rusya, özellikle 18. yüzyıldan itibaren Müslüman coğrafyayı ve özellikle Türk Cumhuriyetlerini hedef alan işgal, soykırım ve sürgün politikalarıyla Kırım'dan Orta Asya'ya kadar çok geniş bir sahada milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine sebep olmuştur.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği 22.402.400 km² ve 300 küsür milyon nüfusu ile tarihin en acımasız rejimine ve devlet adamlarına sahip. Birliğin başkenti Moskova, para birimi ise Sovyet Rublesiydi. İşgal ettiği 15 kadar doğu blok ülkesi adıyla anılan cumhuriyetlerle “demir blok” ülkeleri olarak anıldı.

BOLŞEVİKLER ÇAR VE AİLESİNİ ÖLDÜREREK DEVRİMİ GERÇEKLEŞTİRDİLER!
Bolşevikler Çar II. Nikola ve ailesini sözde devrim yaparak öldürmüş (Temmuz 1918) ve Birinci Dünya Savaşı sonunda Almanya çökünce Rusya, “Brest Litowski” Antlaşması’nı tanımadığını açıklamış ve akabinde kaybedilen toprakları yeniden işgal etmeye başlamıştır. Kendi içinde ki iç çalkantılar sonrasında Önce eli kanlı acımasız katil Lenin 30 Aralık 1922'de Vladimir Lenin’in Sovyetler Birliği Sovyetleri Kongresi tarafından “Halk Komiserleri Konseyi” (Sovnarkom) başkanı seçilmesi ve akabinde daha önce silahlı saldırıya uğraması nedeniyle sağlığı gitgide kötüye gitti ve 21 Ocak 1924 tarihinde felç sonucu hayatını kaybetti. Lenin sonrasında yine eli kanlı katillerden birisi olan Josef Stalin ve sonra sırasıyla Georgi Malenkov, Nikita Kruşçev, Leonid Brejnev, Yuri Andropov, Konstantin Çernenko, Mihail Gorbaçov’la birlikte “Glastnost, Perestroyka”  adı altında bir yapılanma ile siyasi sistemin, devlet ve hükümet organlarının yeniden yapılanması sürecine girmesi ile 6 yıl süren reformların ardından 1991 yılının sonunda SSCB'yi resmen dağılmış oldu.
Bünyesinde ki 15 devletten 12’si ile sonrasında tekrar bir araya gelerek “Bağımsız Devletler Topluluğunu” oluşturdular. Gürcistan ve Türkmenistan bu topluluğa katılmamıştır.
S.S.C.B. ülkemizde de gençliğimiz devrimci olarak örgütleyip o dönemde binlerce insanımızı katlettirdiler. Ülkemize silahları sokup kandırılmış evlatlarımızı terör olaylarına sürdüler. Ne yazık ki neslimizi katledip soykırım uygulayanlar kuzu postuna sarılıp evlatlarımızı birbirilerine kırdırmaktan çekinmediler. Tarihini bilmeyen insanlara tarihini böyle yok ettirip, birbirilerine kırdırlar. Emperyalist ülkelerin değişmez taktikleri budur.

SONUNDA VARŞOVA PAKTI DAĞILDI
Çift başlı bir politik akımın etkisinde olan Avrupa’da 1990 senesinde Doğu Almanya ve Batı Almanya birleşti ve Doğu Almanya NATO’ya alternatif Varşova Paktı’ndan dolaylı yoldan çekilmiş bulundu. Sovyetler Birliği 1991 yılında dağılınca üye devletlerde rejim değişerek çok partili parlamenter rejimine geçildi ve akabinde 1 Temmuz 1991 günü Varşova Paktı dağıldı.

YELTSİN AMERİKA’YI ZİYARET EDER VE RUSYA DAĞILMA SÜRECİNE GİRER
1989 yılında dönemin Rus politikacısı ve sosyalizm sonrası ülkenin başına geçecek olan Boris Yeltsin A.B.D.'yi ziyaret eder. Ziyaretin asıl amacı Houston'daki Nasa merkezini görmektir. Nasa ve birkaç mekân gezdirildikten sonra Yeltsin “Amerikalı kasaba insanlarının nasıl yaşadığını görebilmek için kendisinin şehrin dışında küçük bir kasabaya götürülmesini” ister.
Kendisini Teksas eyaletinin Houston şehrinin dışında yer alan Clear Lake adlı bir kasabaya götürürler ve etrafı gezdirirler. Yeltsin önce “etraftaki arabaların sayısını, evlerin büyüklüğünü görür ve büyük bir şok yaşar.” Daha sonra buranın zengin bir muhit olduğunu düşünür ama bu orta sınıfın yaşadığı sıradan bir mahalledir. Daha sonra Yeltsin’i “kasabanın süpermarketine götürürler. Ürünlerin bolluğunu ve çeşitliliğini gören” Yeltsin şaşkınlığını gizleyemez ve yanındakilere "bizde en üst tabakadakiler bile bu kadar ürün çeşitliliğe sahip değil" der."Bizi başka bir kasabaya götürün" deyip haritadan rastgele başka bir yer seçerler. Yeltsin orada da benzer refah ve zenginliği görünce yanındakilere "bunlara ben bile sahip değilim" der. Bu ziyaretten sonra Yeltsin’in sosyalizmi bitirme konusunda tamamen ikna olduğu söylenir ve resmen bu gezinin arkasından Sosyalizm çatırdamaya başlamıştır. İçki düşkünü sarhoş kafa ile tankın üstüne çıkan Boris Yeltsin sonrasında Vlademir Putin Rusya’nın başına geçmiştir.

K.G.B AJANI VLADEMİR PUTİN KİMDİR!
7 Ekim 1952 Leningrad (Bugünkü St. Petersburg),Rusya‘da dünyaya geldi. Annesi fabrika işçisi, babası donanmada denizaltı filosunda görevli idi. 1975 yılında Saint Petersburg Leningrad Üniversitesi (üniversitenin yeni adı Saint Petersburg Üniversitesi) Uluslararası Hukuk Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek lisansını ekonomi alanında yaptı. Mezuniyetinin ardından, 1975’ten itibaren KGB‘de çalışmaya başlayan Putin, bir süre Almanya‘da görev yaptı. 1990’da KGB’den ayrıldı ve Leningrad Belediye Başkanı Sobçak’a yakınlaştı, önce belediye reisinin dış ilişkiler komitesinin başına geçti. Mart 1994’ten sonra başkanın yardımcısı oldu.
1999’da Güvenlik Konseyi Sekreterliği’ne atandı. Ağustos1999’da Boris Yeltsin tarafından yeni başbakan olarak teklif edildi. Boris Yeltsin‘in 31 Aralık 1999’da istifa etmesinin ardından boşalan başkanlık koltuğuna Anayasa gereği, üç ay içerisinde devlet başkanlığı seçimi yapılıncaya kadar bu göreve vekil olarak geçti. Ardından yapılan seçimlerde başkan seçildi. Dmitri Mdyedev ile birlikte dönüşümlü olarak Başbakanlık ve Devlet Başkanlığını paslaşarak birlikte yürütüyorlar.Ama tamamen kontrol ve yetki Putin’dedir.
Biz tekrar Çarlık Rusya’sından konuya devam edelim:

İŞTE S.S.C.B.’NİN İNSAN HAKLARI ÖZGÜRLÜK KARNESİ
Ruslar eli kanlı Çarlık Rusya zamanından beridir ve daha sonrasında da Bolşeviklerin Çarlık Rusya’yı ele geçirmesiyle Lenin’den başlayarak, sırasıyla tüm liderleri Tataristan’dan tutun, Kazaklara, Kırgızistan’da Atabeyit’de, Kırım’da, Ahıska’da, Türkmenistan’da, Azerbaycan’da, Karabağ Hocalı’da, Suriye’de toplamda milyonlarca Müslümanı ve Türk’ü sistemli bir şekilde asimilasyona tabi tutmuş, , resmen soykırıma tabi tutmuştur.

İŞGALCİ ÜLKELER DAİMA HALKIN NEFRETİNİ KAZANMIŞLARDIR
Çarlık Rusya’sının bir bölümünde henüz motorlu araçlar icat olmadığında, petrolle tanışmayan Dünya ülkelerinde tüm savaşlar atlı ve yaya olarak yapılmıştır. Taktiği ve kuvvetleri, ordusu güçlü olan işgal etmiş, işgal ettikleri toprakları haraca bağlamışlardır. Tarihte tüm işgaller, cenkler sonunda elde edilen topraklar vergi sistemine bağlandıklarından istihdam üretme o dönemlerde yoktu. Bu nedenle bölge halklarında bu davranış nefrete kadar sürüklendi. Zaten 1. Dünya savaşı ve sonrasında bu durumda olan ülkelerin birçoğu alan hâkimiyetlerini halk taban desteği olmadığından dolayı bir bir hâkimiyetlerini kaybetmiş oldular. Motorlu araçlar ve petrol ile Dünya tanışınca da “atlı süvarinin” yerini “motorize Piyade birlikleri” yerini aldı. 2. Dünya savaşında Almanların yeni icatları “sulu radyatörsüz araç” yapmaları,” yeni kundağı motorlu uzun namlulu toplar” ile çok uzun mevzileri bombalama özelliklerine güvenmesi ile işi Ruslara kadar kafa tutmasına neden oldu.

SARIKAMIŞ FACİASI
Almanlar şımarıkça hareketleri ile Osmanlı ile iç içe olması, Genelkurmay gibi, Ordu Komutanlığı gibi görevleri kendi adamlarından seçilmesi nedeniyle !. dünya savaşında Rusya kıyılarını Yavuz Ve Midilli savaş gemileriyle bombalayarak nasıl bizim başımızı belaya soktuysa bu seferde 2. Dünya savaşında da kendi çevresindeki ülkelerin başına bela oldular., 22 Aralık 1914 tarihinde başlayan  toplamda 18 gün süren “Sarıkamış Harekatı” ile Enver Paşa'nın emriyle başlayan harekatın amacı ise “Rusları kuşatmak ve Kars, Ardahan, Artvin gibi Doğu illerini geri almaktı.”

ALMANLARIN ŞIMARIK HAREKETLERİ RUSYA’NIN YERİNİ SAĞLAMLAŞTIRDI
Ama bu harekât tam bir facia ile sonlandı. 60 bin kahraman Osmanlı askerinin donarak ve hastalanarak hayatını kaybetmesiyle son buldu. Bizim başımıza gelen facia bu kerede Alman Nazi Führeri eli kanlı diktatör Adolf Hitlerin kendi başına geldi. Hitler katili, diktatör bozuntusu Britanya, Sovyetler Birliği ve Birleşik Devletlere karşı yürütülen çarpışmayı çok kötü bir biçimde ve yanlış yönetti.

HİTLER’İN İNGİLTEREYE YANLIŞ GÜVENİ SONUNU HAZIRLADI
Haziran 1940 itibarıyla Hitler, tarihte diğer hiçbir liderin ulaşamadığı kadar büyük bir alanı Avrupa’da ele geçirmişti. Hitler, “Britanya’yı asla tam bir düşman olarak görmemişti.” Gerçekte, “1940’ta Almanya’nın tüm askeri kapasitesini Britanya’yı işgal etmek üzere seferber etmeyerek ağır bir hata etti.” Hitler, eş zamanlı olarak Ari ırkına vaat edilmiş Lebensraum’unu verecek ve Avrupa Yahudiliği ile uluslararası Bolşevizm’in kökünü kurutacak olan nihai tasarılarına ödünsüz bir biçimde kendisini adamıştı. “Rusya mahvedildiği zaman, Britanya’nın son umudu suya düşecektir” diye düşündü. Aynı zamanda “Birleşik Devletlerin savaş yeteneğinin olası bir çatışmada Japonya’nın her halükârda kazanacağı Pasifik ile sınırlı olduğunu” sandı.

HİTLERİ’İN STALİNGRADA SALDIRMA SAVAŞIN DÖNÜM NOKTASIDIR!
Stalingrad şüphesiz savaşın son dönüm noktası oldu. 1943 itibarıyla Hitler, giderek daha fazla savunmadaydı ki, bu onun nahoş ve zor bulduğu bir roldü. Tüm cephelerde düzenli bir geri çekilme yerine Hitler, Schramm’ın “dalga kırma doktrini” olarak adlandırdığı usulü geliştirdi  Sonuçta Hitler emrinde ki Almanya, “soğuk iklim şartları, her tarafta savunmaya çekilmesi, İngilizlere güveni ve ikmal noktalarını kaybetmesiyle” tamamen cepheleri, savaşları bir bir kaybetmeye başladı.
Gelelim bu günlere

PUTİN’İN ARTISI EKONOMİ DALINDA LİSANS YAPMASIDIR
Vladimir Putin, bugün geldiği yeri büyük ölçüde Anatoly Sobchak isimli bir hukuk profesörüne borçlu.  Sobchak, Leningrad (St.Petersburg) Üniversitesi’nde Putin’in hocasıydı. Sovyetler dağıldıktan sonra onu önce üniversiteye geri çağırdı; ardından da St. Petersburg’un ilk seçilmiş belediye başkanı olduğunda yanına aldı. Hayatı boyunca da Putin’e akıl hocalığı yapmaya devam etti. Bu günkü Rusya ile bölge hâkimiyetin kurduysa hocasına borçludur.

KARİZMATİK VE RADİKAL BİR LİDER PUTİN!
Putin, kahvaltıdan sonraki ilk işi spor yapmak olup, En yakınlarının anlattığına göre Rus lider, Rusya’nın gidişatını en çok yüzerken düşünmekte. Masasının üzerinde ne bir ekran duruyor ne de bir bilgisayar. Öğleden sonraları, danışmanlarını masasının etrafına toplayıp, bilgi alır. Yeri geldiğinde yardımcısını dahi azarlar. Bu toplantı sırasında, ileri teknoloji değil, Sovyet Rusya’dan mirası eski usul yöntemlerini kullanmakta. Yani sabit telefonlar ve büyük kırmızı dosyalar. Putin, yabancı bir ülkeyi ziyaret ettiğinde, bir otelde yaklaşık 200 oda tutuluyor ve o otel neredeyse Kremlin’e dönüştürülüyor.

POTİN’İN EN BÜYÜK KORKUSU ZEHİRLENMEKTİR
Putin’in En büyük korkusu da zehirlenmek olup, kimse bu yüzden Putin’e bilgisi dışında yemek sunamıyor. Sürekli evinde devlet işlerini yapar. Şehrin batısında, Novo-Ogaryovo’daki bir villayı daimi rezidansı seçtiğinden beri ülkesini genellikle buradan yönetiyor. Putin’in sabit, önceden kestirilebilir bir çalışma programı hiç yok. Danışmanları hep tetikte ve hazır olmak zorundadır. Üstelik internete ve bilgisayar ortamındaki bilgilere pek güvenmeyen başkanları yüzünden her şeyi eski usul, muntazaman dosyalamaları gerekiyor. Görüşme süresi 15 dakika. Ajandası sürekli dolu. Bazı görüşmeler için sonraki yıllara bile randevu veriliyor. Cumartesi-pazar  demeden işbaşında. Stalin’den beri en çok çalışan lider olduğu söyleniyor. En çok, bizde “Deli”, Batı’da “Muhteşem” diye bilinen “Çar Petro’nun hayatına” meraklı. Putin dedikleri böyle bir lider ama en büyük özelliği sürekli en az beş on
sene ileriyi düşünmesi
PUTİN’LE BİRLİKTE RUSYA ÇAĞ ATLAMAYA BAŞLADI
Putin’in Rusya’nın başına geçmesiyle Rusya çağ atlamaya başladı. Halkının ekonomik ve gıda sorununa çözüm bularak halkının güvenini kazandı. Putin ve Medyedev ikilisi “gelecekte savaşların silah sistemleri ile kazanılmayacağını, asıl savaşın ekonomik ve siyasi yaptırımlarla kazanılacağını” gördü. Ve bu nedenle bölge ülkelerine neredeyse bire bir hâkimiyet ve markaj kurdu. Dağılan Doğu Blok ülkelerinde ülke yönetme, devletçilik ve alt yapı eksiklikleri nedeniyle Rusya ile hareket etmeleri Putin Rusya’sına güç kuvvet, hareket serbestliği kattı.Hatta ülkemizden ülkesine ithal edilen domates v.s yaş sebze, yumurta, yağ v.s ne varsa tek tek laboratuarlarda muayene ettirerek sudan sebeple de olsa ret ederek ülke ekonomimizi ve üreticilerimizi önemli ölçüde zor durumda bıraktı. Afganistan’da S.S.C.B ordusunun dökülmesi, elastik olmayışı ve işgalde hüsrana uğraması nedeniyle Putin reorganizasyona ordu ve silah sisteminin modernize ederek işe başladı.Hatta Suriye savaşında bile Esat güçlerinin arkasında durarak bölgede ki hâkimiyetini koruyarak başta A.B.D ve diğer bölge ülkelerine açıkça “bu oyunu ben olmadan kuramazsınız, oynayamazsınız” dedi.
PUTİN ORTA ASYA BÖLGESİ BENİMDİR A.B.D.’YE BU OYUNU BEN OYNARIM DEDİ
Hatta sınırlarımızda düşürdüğümüz Rus uçağı ile ilgili tabiri caizse tam bir ekonomik ablukayı bize uyguladı. Ta neden sonra iş Fetö düşürdü v.s sebeplerle dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun başını dahi yedi. Şimdilerde İran ve diğer bölge ülkeleri ile dirsek teması diplomasi ile bölgede ağırlığını koymuş durumda.
Dünya ticareti Avrupa, Arabistan, A.B.D. arasında sıkışmasıyla, A.B.D. ticaretin ekseninin Orta Asya olduğunu gördü. Ülke ekonomisi silah sanayine dayalı olan Amerika Çin’in yeni Dünya Lideri olmakta olduğunu gördü. Ama Irak savaşları ile yeni silah silah sistemlerini denemekteyken Rusya Satranç tahtasında gerekli hamleleri ta öncesinden attı. Rusya Donanması ile sıcak denizlere inmek, sıcak denizlerden irtibatını koparmamak için Dünya ile bağlantısının geçiş kapısı olarak Suriye’ye destek verdi. Sonuçta Amerika Rusya engeline takıldı. S 400 füzeleri ve bor madenlerimiz, bölgenin jeopolitik konumu nedeniyle Rusya alan hâkimiyeti çalışmalarına Amerika’nın ırak savaşında iken çalışmaya başladı.

GÜNÜMÜZDE OYNANAN OYUNLAR AMERİKA’NIN LİDERLİĞİNİN OYALANMASIDIR
Kısacası Putin, “bölgede bir silahlı savaşla zaferin kazanılamayacağını, asıl savaşın Orta Asya’da alan hâkimi ile ticari savaşlarla savaşın zaferle kazanılacağını iyi görmüş durumda.”
Amerika yenidünya düzeninde liderliği Orta Asya bölgesinde ki Çin, Rusya, Türkiye ve Hindistan’ın liderliğine engel olmak için her türlü kartını oynamaktadır.
Biraz uzun bir yazı oldu ama Bir önceki yazım olan “Çin Amerika Savaşları Kıyamet Habercisi mi?” yazımın devamı niteliğinde ki bu yazımın en ince ayrıntısını atlamamam gerekiyordu. Hatta açıkçası bu yazımı tam tamamlayamayacağımdan da bir an çekinmiştim. Kapitalist, emperyalist ülkelerin Ülkemiz etrafında cereyan eden yüzyıllar boyunca asimilasyon ve soykırımların tek hedefi vardır. “Gelecek kuşaklarına vatan toprağı katmaktır.” Bu nedenle bu yazıyı gerçekler daha iyi görülsün ve anlaşılsın diye az uzun tutmak zorunda kaldım. Bir sonra ki yazımda İran’ın tarih boyunca ikiyüzlü acem politikalarına değineceğim.
Saygılarımla

Mustafa Kemal Bektaş

KAYNAKLAR:
Mustafa Kemal Bektaş - Asıl Soykırım Sizin Yaptıklarınız-6 ve 7
Mustafa Kemal Bektaş – Çin Amerika Savaşları Kıyamet Habercisi mi?
Grafiklerle Putin öncesi ve sonrası Rusya - https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-43449239
Sovyetler Birliği liderleri listesi - http://www.wikiwand.com/tr/Sovyetler_Birli%C4%9Fi_liderleri_listesi
Rusların Sömürgeci Politikaları en çok Müslümanlara Zarar verdi - http://www.yenisoz.com.tr/ruslarin-somurgeci-politikalari-en-cok-muslumanlara-zarar-verdi-haber-17962
Bağımsız Devletler Topluluğu - https://www.tarihbilimi.gen.tr/makale/bagimsiz-devletler-toplulugu/
Boris Yeltsin'in Sovyetlerde Sosyalizmin Tamamen Yıkılmasına Sebep Olan ABD Market Ziyareti - https://seyler.eksisozluk.com/boris-yeltsinin-sovyetlerde-sosyalizmin-tamamen-yikilmasina-sebep-olan-abd-market-ziyareti
17 Maddede Vladimir Putin’in gizli hayatı - http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/hayat/17-maddede-vladimir-putinin-gizli-hayati-40023099
https://www.biyografi.net.tr/vladimir-putin-kimdir/