28 Temmuz 2017 Cuma

ESMÂÜL- HÜSNÂ'NIN FAZİLETLERİ - HAZIRLAYAN MUSTAFA KEMAL BEKTAŞ Bismillâhirrahmânirrahim ALLAH C.C. İSİMLERİ KAÇ KEZ OKUNACAĞI MANASI NE AMAÇ İÇİN NE ZAMAN Ya Allâhü Celle Celâlühü 100 İsmi Âzam- Vacibul Vucûd- Yüce Zat İnsan bütün muradına erer Her gün Ya Rezzâku CC 21 Tüm Kullarına rızık veren Zihni açık olur Yemeklerden önce Ya Mecidü CC 9 Şanı Büyük, şeref sahibi İnsanlardan saygı görür azametli görünür Sabah namazından sonra Ya Fettâhu CC 15 Rahmet ve rızık kapılarını açan Kalbi nurlu olur (Elini göğsüne koyup)

ESMÂÜL- HÜSNÂ'NIN FAZİLETLERİ - HAZIRLAYAN MUSTAFA KEMAL BEKTAŞ
Bismillâhirrahmânirrahim
ALLAH C.C. İSİMLERİ KAÇ KEZ OKUNACAĞI MANASI NE AMAÇ İÇİN NE ZAMAN
Ya Allâhü Celle Celâlühü 100 İsmi Âzam- Vacibul Vucûd- Yüce Zat İnsan bütün muradına erer Her gün
Ya Rezzâku CC 21 Tüm Kullarına rızık veren Zihni açık olur Yemeklerden önce
Ya Mecidü CC 9 Şanı Büyük, şeref sahibi İnsanlardan saygı görür azametli görünür Sabah namazından sonra
Ya Fettâhu CC 15 Rahmet ve rızık kapılarını açan  Kalbi nurlu olur (Elini göğsüne koyup) Sabah namazından sonra
Ya Melikü CC 120 Mülkü ve saltanatı devamlı Zenginliğe kavuşur Sabah namazından sonra
Ya Tevvâbü CC 300 Tevbeleri kabul eden  Günahları affedilir Sabah namazından önce-sonra
Ya Muhyi CC  33 (En az) Dirilten, hayat veren Kalbi uyanık zinde olur Sabah namazından önce
Ya Kahhâru CC  33 (En az) Bütün güçleri yenen, galip Düşmanların zulmünden korunur Sabah namazından sonra
Ya Hakemü CC  33 (En az) Hükmü reddedilmeyen tek hakim İlahi hikmete mazhar olursun Uykuya dalıncaya kadar
Ya Mukitü CC 7 Geçindiren, barındıran İyi ahlaka sahip olunur. (1 bardak suya oku, iç) Her gün
Ya Rakibü CC 7 Bütün varlıklar üzerinde gözcü Malını muhafaza eder Her gün
Ya Mütekebbirü CC 10 Yaratıkların vasıflarına benzemekten yüce Hayırlı bir evlada sahip olur Her gün
Ya Raûf CC 10 Merhametli acıması ve şefkati bol Öfke ve gadabın geçer Öfkeli olduğun anda
Ya Vehhâbü CC 14 Karşılıksız bağışta bulunan Rızkı bol ve zengin olunur Her gün
Ya Hafizu CC 16 Koruyan, muhafaza eden Her türlü musibetten korunursun Her gün
Ya Vedûdü CC 20 İyi kullarını seven İnsanlar arasında sevimli olursun Her gün
Ya Cebbâru CC 21 Hükmünü tüm varlıklar üzerinde yürüten Her türlü musibetten korunursun Her gün
Ya Hâdi CC 21 Yol gösteren Hidayete erersin Her gün
Ya Bâtinü CC 33 Tam bir şekilde bilinemez İlahi sır ve hakikatler görünür Her gün
Ya Sabûru CC 33 Çok sabırlı ceza vermede acele etmeyen Sıhhati bozuk olanlar şifa bulur Her gün (Sıhhati bozuk olanlar)
Ya Azizü CC 40 Güçlü ve tek galip Kimseye muhtaç olmaz Her gün (40 gün)
Ya Şekûru CC 41 Kullarını öven mükafatlandıran Geçim darlığı kalkar (1 bardak suya oku, iç) Her gün
Ya Mücîbü CC 60 Duaları kabul eden Bütün duaları kabul olunur Her gün
Ya Hamîdü CC 62 Her varlığın diliyle öğülen İyi ahlaka sahip olunur.  Her gün
Ya Hâfidu CC 70 Alçaltan, aşağı indiren Düşmanları mağlup eder Her gün
Ya Hasîbu CC 70 Herkesin hesabını bilen Hasedçilerden ve nazardan korunur Her gün
Ya Berrû CC 70 İyiliği bol,kayıran Nazar değmez Her gün
Ya Bedîü CC 70 İcad eden Okuyan muradına erer. Her gün
Ya Bâsitu CC 71 Hayat veren Kimseye muhtaç olmaz (Elini semaya kaldırıp okuma bitince yüzüne sür) Her gün
Ya Müzillü CC 75 Hor hakir kılan, alçaltan Kötülerin şerrinden korunur Her gün
Ya Vekîlü CC 76 Bütün kulların işini gören kefil olan Rızkı bollaşır Her gün
Ya Râfiu CC 100 Yükselten yukarı kaldıran İzzet ve şerefi artar Her gün
Ya Bâsiü CC 100 Ölümden sonra dirilten Bol rızık verir, zengin kılar Her gün
Ya Hakku CC 100 Varlığı hiç değişmeyen Zengin olursun (Lâ ilâhe illallâhü'l Melikû'l Hakku'l Mübiy'n dersen amacına ulaşırsın) Her gün
Ya Mükaddimü CC 100 İstediğini ileri alır Kalbinde ilahi muhabbet yerleşir Her gün
Ya Ahîrü CC 100 Nihayeti olmayan bir son Kalbinde yalnız Allah'ın sevgi ve muhabbeti olur Her gün
Ya Bâki CC 100 Fani olmayan, varlığının sonu yok Ömrün bereketli ve uzun olur Her gün
Ya Musavvîru CC 100 Her varlığa şekil veren Bütün belalardan uzak olur Her gün
Ya Gaffâru CC 100 Günahları bağışlayan Cenâb-ı Hak affeder Her gün
Ya Semîu CC 100 Her şeyi çok iyi işiten Bütün dilekleri kabul olunur Her gün
Ya Latîfü CC 100 Lütüfkar Fakirlikten kurtulursun Her gün
Ya Kebiru CC 100 Pek ulu, pek büyük İnsanlardan saygı görür azametli görünür Her gün
Ya Bâriü CC 100 İcat eden, var eden Maddi ve manevi beladan emin olunur Her gün (7 gün)
Ya Rahmânü CC 100 Rahmet eden Çok merhametli bir kalbe sahip olunur Her gün
Ya Rahiymü CC 100 Rahmet eden ve acıyan Katı kalplilikten kurtulunur Her gün
Ya Kavîyyü CC 114 Çok güçlü Düşmanlara karşı azametli gürünür, şerrinden korunur Her gün
Ya Müîdü CC 124 Ölümü ve ölüm sonu dirilten Unutkanlık kalkar Her gün
Ya Selâmü CC 131 Selametlik veren Kalbi selamet bulur Her gün
Ya Müheymînü CC 135 Himayesinde bulunduran Manevi derecesi yükselir Her gün
Ya Mü'minü CC 136 Emniyet veren Varlığını emniyet altına alır Her gün
Ya Muızzü CC 140 Güçlü, galip İnsanlaradan saygı görür, azametli görünür Her gün (Yatsı namazından sonra)
Ya Alîmü CC 150 Her şeyi iyi bilen Derecesi artar Her gün
Ya Kuddûsü CC 174 Ayıp ve kusurdan tertemiz Ruhen melekler gibi olunur Her gün
Ya Habîrü CC  33 (En az) Her şeyden haberi olan Bozuk ahlaktan kurtulunur Her gün
Ya Aliyyü CC  33 (En az) Çok yüce, pek büyük Zenginleşirsin Her gün
Ya Vâsiu CC  33 (En az) Nimeti bol, geniş Zengin olursun  Her gün
Ya Hâkimü CC  33 (En az) Hikmet sahibi Kalbin nurlanır Her gün
Ya Şehîdü CC  33 (En az) Gözünden hiçbir şey kaçmaz Kocasına iteat etmeyen kadın iteat eder. Aile geçimi iyi olur Her gün
Ya Mümîtü CC  33 (En az) Ölümü yaratan Nefsini terbiye edersin (Ya Muhyî, ya Mümîtü denirse iyi olur) Her gün
Ya Hayyü CC  33 (En az) Daima diri Ömrün uzun ve bereketli olur Her gün
Ya Kayyûmü CC  33 (En az) Yeri, göğü, her şeyi ayakta tutan Kalbin nurla dolar Her gün
Ya Mâcidü CC  33 (En az) Şanı, şerefi pek büyük Kalbin pırıl pırıl nur gibi parlar Her gün
Ya Samedü CC  33 (En az) Her ihtiyaç için baş vurulan tek makam Bütün isteğin olur Her gün
Ya Muktediru CC  33 (En az) Her şey üzerinde kuvvet ve kudretli Unutkanlık ve acizlikten kurtulursun Her gün
Ya Muahhiru CC  33 (En az) İstediğini geri alır Kalbinde şeytan vesvesesi yer bulamaz Her gün
Ya Evvelü CC  33 (En az) Başlangıcı olmayan, ilk Evladı olmayan evlada kavuşur (1000 kez okunursa iyi olur) Her gün
Ya Müteâli CC  33 (En az) Pek yüce, pek yüksek İnsanlardan saygı görürsün Her gün
Ya Müntekımü CC  33 (En az) Suçluları adaletle cezalandıran Haksızlık edenden intikamın alınır Her gün
Ya Mâlikül'mülki CC  33 (En az) Mülkün tyek sahibi Helal mal ve zenginliğe kavuşursun Her gün
Ya Zül-Celâli Vel İkrâm CC  33 (En az) İkram sahibi İzzet ve ikrama sahip olursun Her gün
Ya Hâliku CC  33 (En az) Yoktan var eden Maddi ve manevi nura sahip olunur Her gün
Ya Adlü CC  33 (En az) Adil İnsanlardan saygı görür, azamaetli görünür Her gün
Ya Halîmü CC  33 (En az) Suçluları hemen cezalandırmayan Tüm belalardan uzak olursun Her gün
Ya Azîmü CC  33 (En az) Aklın erişemiyeceği derecede büyük Herkezden saygı görürsün Her gün
Ya Celîlü CC  33 (En az) Pek yüksek, ulu, büyük Allah katında kıymetli kul olursun Her gün
Ya Kerîmü CC  33 (En az) Keremi bol, cömert İtibarlı olursun Her gün
Ya Metînü CC  33 (En az) Çok sağlam, hiç sarsılmaz Daima kuvvetli bulunursun Her gün
Ya Velîyyü CC  33 (En az) İyi kullarına dost Kocasına iteat etmeyen kadın iteat eder. Aile geçimi iyi olur Her gün
Ya Vâcidü CC  33 (En az) Zenginliğinden hiçbir şey eksilmez Kalp zednginliğine kavuşursun Her gün
Ya Vâhidü CC  33 (En az) Tek bir tane Her türlü muradın kabul olunur Her gün
Ya Zâhiru CC  33 (En az) Varlığı aşikar Kalbinde ilahi aşk doğar Her gün
Ya Afüvvü CC  33 (En az) Affı bol Cehennem azabından kurtulursun Her gün
Ya Muksitu CC  33 (En az) Adil, adaletten şaşmaz Şeytanın vesvesesinden kurtulursun Her gün
Ya Mâniu CC  33 (En az) Bir şeyin olmasını istemediği anda önleyen Karı koca arasında sevgi muhabbeti yeniden gelir, her murada erersin Her gün
Ya Nûru CC  33 (En az) İstediği gönüllere nur yağdıran Eceli gelmeyenler hastalıktan şifa bulur Her gün
Ya Vârisü CC  33 (En az) Servetlerin gerçek sahibi Vücudun elem, keder gibi hastalık görmez Her gün
Ya Reşîdü CC  33 (En az) Dosdoğru yol üzerinde olan Kendi hatalı ve aciz hareketlerinden kurtulursun Her gün
Ya Nâfiu CC  33 (En az) Menfaat veren Her türlü zarar ve ziyandan kurtulursun Her gün (4 gün)
Ya Kâbidu CC  33 (En az) Canları alan, sıkan, daraltan Bereketin artar Her gün (40 gün yediğin lokmaya oku)
Ya Câmiu CC  33 (En az) İstediğini istediği yerde ve zamanda toplayan Kaybettiğin şeyi bulursun Her gün (Bir şeyini kaybettiğinde)
Ya Muğnî CC  33 (En az) İstediğini zengin eder Sevgi ve muhabbetin çok olur Her gün (illetli bir hastalığın varsa)
Ya Ğaniyyü CC  33 (En az) Çok zengin Eline oku, ağrıyan yerine sür ve iyileş Her gün (Hastalığına şifa arıyorsan)
Ya Kâdirü CC  33 (En az) İstediğini istediği gibi yapmaya gücü yeten Düşman şerrinden emin olursun Her gün (Abdest alırken her azayı yıkarken)
Ya Muhsi CC 100 Yarattığı her şeyin sayısını bilen Kıyamet gününde sorgu ve sualde kolaylık olur Cuma geceleri
Ya Dârru CC 100 Zarara uğratan İçine düştüğün dertten kurtuluşun kolay olur Cuma geceleri
Ya Vâli CC 47 Tek başına idare eden Her işinde kolaylık görürsün Cuma günü
Ya Basîru CC 100 Her şeyi çok iyi gören Manevi görüşün artar Cuma namazından önce
Ya Ğâfûru CC 100 Çok bağışlayıcı Günahların bağışlanır Cuma namazından sonra
Ya Mübdîü CC 99 Örneksiz yaratan Çocuk vakti geldiğinde sağ salim doğar Her gün

KUR'AN- KERİM İLE İLGİLİ........... MUSTAFA KEMAL BEKTAŞ Kur'an-ı Kerim ile Hz.Muhammed koca bir şirk alemini devirip putperestliği yere serdi. İman ve feyz içinde yaşayan bir dünya doğdu. Kur'an-ı Kerim ile İnsanlara mutluluk yolu açıldı. Vicdanlara baskı kalktı, insanlar taş ve ağaç parçalarına tapmaktan kurtuldu. Putperestlik kadar insan haysiyyetini kırıp ezen bir şey olamaz. Akıl sahibi olan bir insan, taş ve ağaç parçasına nasıl olur da tapar?

KUR'AN- KERİM İLE İLGİLİ........... MUSTAFA KEMAL BEKTAŞ

Kur'an-ı Kerim ile Hz.Muhammed koca bir şirk alemini devirip putperestliği yere serdi. İman ve feyz içinde yaşayan bir dünya doğdu.
Kur'an-ı Kerim ile İnsanlara mutluluk yolu açıldı. Vicdanlara baskı kalktı, insanlar taş ve ağaç parçalarına tapmaktan kurtuldu.
Putperestlik kadar insan haysiyyetini kırıp ezen bir şey olamaz. Akıl sahibi olan bir insan, taş ve ağaç parçasına nasıl olur da tapar?
Kur'an,insanın ruhunu kirleten,aklını körleten,kalbini zehirleyen bâtıl hurafeleri, bozuk inançları silip attı,en iyiyi, en doğruyu getirdi.

Kur'an,toplum içinde en âdil nizamı kurdu. Onun temeli sarsılmaz, kaidesi yıpranmaz.Öğrettikleri güzel, anlattıkları doğrudur.Kur'an,kullar için bir hidayettirİnsanlar,bu dünya üzerinde birçok haklara muhtaçtırlar.Bu uğurda nice kanlar döktüler,mücadele ettiler.Kur'an onlara işte bu hakları sağladı.Kur'an; hürriyet, adalet, eşitlik, kardeşlik verdi. İnsanlar kanla alamadıklarını Kur'an'la elde ettiler.Şefkat, merhamet kişinin en çok muhtaç olduğu şeydir. Bunları Kur'an verdi.Renk, ırk, dil farkı gözetmeksizin bu güzel şeyleri öğretti.Can, mal emniyeti sağladı. Kur'an en olgun insanı meydana getirmeyi amaç edindi ve bunu gerçekleştirdi,

Kur'an-ı Kerim, insanları Hakka davet hususunda en makul yolu tuttu.Kur'an-ı Kerim, baştan sona bir hikmet hazinesidir.Kur'an-ı Kerim'in delilleri açık, belgeleri aydındır.Haberleri doğru, hükümleri sağlamdır.

Kur'an Kıssaları ibretle dolu olup insanları fazilete teşvik eder.Hakkın daima batıla üstün geldiğini anlatır.Hakkın daima batıla üstün geldiğini anlatır. Böylece tarihin akışını, dünyanın çehresini değiştirip mutlu toplum yaratmayı hedef alır.
Kur'an Maneviyatı canlandırıp ruhları uyandırır.Din duygusu en kutsal,tatlı bir duygu olup insanlık onunla yaşar,hayat onunla mana kazanır,Kur'an-ı Kerim iman ve amel-i salih yani iyi işler yolu ile insanların mutlu olacağını, hayır yolunun bu olduğunu açıklar.Kur'an-ı Kerim, yeryüzünde en çok okunan, en çok ezberlenen, en çok yazılıp basılan bir kitaptır.Kur'an'ın nuru insanlar üzerine çöken ağır karanlıkları dağıtır.Kalplerin içine bir kurşun sertliğiyle çöküp çöreklenen bâtıl inançları,Kur'an'ın nuru insanlar üzerine çöken ağır karanlıkları dağıtır.Kalplerin içine bir kurşun sertliğiyle çöküp çöreklenen bâtıl inançları,darmadağın eder.

Kur'an-ı Kerim tek başına koca bir şirk âlemine karşı durdu ve Onu yere serdi.Müşrikler Kur'an'ın karşısında kızıp köpürüyorlar fakat bir şey de yapamıyorlardı.Kur'an-ı Kerim'in bu i'cazkâr tesiri on dört asırdır milyonlarca ve milyarlarca Müslümanın kalbini sarmış,onlara ümit ve kuvvet kaynağı oldu.
Kur'an-ı Kerimin ümit ve kuvvet kaynağı olma tesiri kıyamete kadar hep böyle devam edecektir.

Kur'an-ı Kerim ruhları teshir ettiğindendir ki, müşrikler ona sihir ve şiir diyorlardı.Kur'an'ın hiç birine benzemediğini kendileri de biliyor ve itiraf ediyorlar; "Üstü meyvedâr,altı bereketli,o daima üste çıkıyor" diyorlardı.
İslam dini, barış dinidir; 70 küsur ayette savaş men edilip mecbur olunca izin verilmiştir.Müslümanlığı harpçi bir din sayanlar savaşa izin veren âyetlere iz'anla bir baksınlar. bir de Haçlı seferlerinde yaptıklarını görsünler."Rabbimiz Allahtır" dediklerinden dolayı diyarlarından çıkarılan ve haksızlığa uğrayan kimselere kendilerini müdafaa hakkı da mı verilmesin?

Senelerce dövüldüler,başlarından kanlar akarak Resulûllaha geldiler,şikayet ettiler."Sabredin" dedi.Müslümanlar kendisini hiçmi savunmasınYeryüzünde selâm ve selâmet, sulh ve sükûn yeri var, onlar da mabetlerdir.(Camiler ve mescitler)İbadethanelerimizde (Cami ve mescitlerde) nice müslümanlar modern olduklarını söyleyen milletler tarafından zulüm ve işkence uyguladılar
Mekke'de iken münakaşa ve mücadele çok alevli olduğundan Kur'an âyetlerinin üslûbu sertti.Medine'de ise medeni ayetler indiğinden yumuşaktı.İslam dininde Tanrı zihniyeti yoktur.İslam dini tanrı zihniyetini kaldırmış sadece yaratıcının Allah olduğunu yeryüzüne alenen sabitlemiştir

Denilebilir ki, Kur'an-ı Kerim'in üçte biri Yahudilere karşı nâzil olmuştur. Bunlar da ahkâmdan ziyade kıssalar, haberlerdir.Medine'de ortaya üçüncü bir zümre çıktı:Münafıklar zümresi. Kur'an,Yahudilerle olduğu kadar değilsede onlarla da uzun mücadelelerle doludur.Münafıkların çoğu Yahudilerdendi, Müslüman görünüp, İslamı içerden yıkmaya çalışan bu iki yüzlüler çok zararlıdır.
Kur'an-ı Kerim, başlıca iki yerde nâzil oldu: Mekke ve Medine'de.Onun için Mushaflarda sûrelerin başında bu sûrelerin Mekkeli ve Medineli olduğunun yazılışını görüyoruz.Kur'an'da, Mekkî âyetler Medenî âyetlerden daha çoktur. Mekkîler Kur'an'ın 19/30'unu; Medenîler ise 11/30'nü teşkil ederler.Mekkî veya Medenî olduğunu bilmenin faydası nesih ve nüzul zamanını anlamakta işe yarar.Âyetin zaman ve mekân itibariyle nüzulünü bilmenin âyeti anlamakta ve onun gerçek mânasını bulmakta büyük yardımı olur.Kur'an da farzlara ve ahkâma dair olan âyetlerin ekserisi Medenîdir.Mekkîler din usulüne ve tevhide dâvet eder.Şirki yıkarak kalbleri reziletten temizleyip güzel ahlâkı kurmaya çalışır,

Kur'an tüm insanlığa Allah'ı hatırlatıyor, adalet, ihsan, vefa gibi ahlâkın yüksek faziletlerini tavsiye ediyor..Kur'an;Yalan, zina, adam öldürmek, evlâtlarını diri diri toprağa gömmek, alış verişte hiyle yapmak,eksik tartmak gibi kötü huylardan, küfür ve şirkten nehiy ediyor."Ya eyyühen-nâs" (ey insanlar) diye başlayan âyetler Mekkîdir."Ya eyyühel-lezine âmenu" (ey inananlar) diye hitap edenler Medenîdir.Mekkî sûreler kısadır. Çetin bir üslûpla mücadele ruhu taşır. "Kellâ" (Hayır!) gibi harflerle başlar. Azılı düşmanlara dehşetle hitap eder.Mekkî sûreler ruhanî cezbeler, tatlı musikî âhenklerle doludur. Medenî sûreler derin derin düşüncelere sevkeder.Mekkî sûrelerdeki elfazda azamet ve ihtişam vardır. Kelimeler dolu ve ağırdır.Medenî sûrelerde daha ziyade dinî elfaz ve ahkâm ıstılahları bulunur. Kanun dili gibi dolgundur.Mekkî sûrelerde geçen ümmetlerin kıssalarından bahis vardır. "Onların ahvalinden ibret alın" der. Nasihatla ve vaazlarla doludurMedenî sûrelerde ise feraiz, had cezaları, cinayet, ahvali şahsiyeden bahsolunur, a'mâl ve ibadetler zikredilir.Mekkî sûrelerde Yahudi ve Hıristiyanlardan bahis yoktur. Oradaki mücadele müşriklerle idi.Medenî sûrelerde ise Yahudi ve Nasârâ yani Hıristiyan ile münafıklardan bahsolunur.Mekkî sûrelerde cihad yoktur. Dâvet ve tebliğ, inzâr ve tehdit vardır.Medenî sûrelerde cihad âyetleri ve kıtal vardır. Medenî âyetlerin sayısı 1456 dır. Kalanı Mekkîdir.

Mushaf-ı Şerif "Elhamdü-lillâh" ile başlar, "Kuleuzü" ile sona erer. Bu her iki sûrenin harfleri tekrarsız olarak sayılırsa 22 harftirKur'an'ın nüzul müddeti 22 sene, 2 ay, 22 gün olduğunu söylenmişdir. İki tarafta sûreler iki yerde 22 harfli;bunu şöyle yazalım: 22-2-22. İki tarafa 22 yazıp araya da 2'yi koyunca tam nüzul müddeti olan 22.2.22 çıkıyor. Nasıl hoş değil mi?

Kur'an-ı Kerim, Levhi Mahfuzdan toptan indirilmiş, sonra hâdiseler ve vak'alara göre âyet âyet nâzil olmuştur.Kur'an-ı Kerim Âyetleri ekseriyetle bir sual veya hâdise dolayısı ile inerdi.Cahiliyet devrinde Kadının cemiyette bir mevkii ve hukuku yoktu.Kur'an-ı Kerim kadına kişilk vermiş bu cahiliyeti yok etmiştirCahiliyet toplumlarında kadının cemiyette bir mevkii ve hukuku yoktur.Cahiliyet toplumlarında kadın mirasçı olamaz hattâ bazı suretlerde kadın miras malı gibi taksime tâbi tutulur.İslâmiyet,Kur'an-ı Kerim; kadına hürriyet ve hukuk verdi ve tüm kadının aleyhine olan cahiliyet âdetlerini kaldırdı.Kadına miras verilmesi cahiliyet an'anelerine alışık Araplara ağır geldi.Kadını hiçe sayan geri zihniyetlileri Kur'an-ı Kerim bir hizaya getirmiş kadına kişilik kazandırmıştır.

Dinde tam putperestlik, nizamda tam bir anarşi içinde yüzen arapları, Kur'an-ı Kerim bir hizaya sokmuş ve onları medeni hale getirmiştir.Peygamberler tarihine şöyle bir göz atacak olursak, Hazreti Muhammed (S.A.S.) ile diğer peygamberler arasında büyük bir fark görürüz.Evvelki peygamberler nübüvvetlerini isbat için maddî mucizelere sahiptiler.Kur'an-ı Kerim onların bir çok mucizelerini, harikulâde ahvallerini, tabiat kanunlarını yırtıp meydana gelen olağanüstü vak'alarını zikreder
Hadisi Şerif "Kur'an-ı Kerim, çok söylenmekle, tekrarlanmakla eskimez, acaibi bitip tükenmez harikulâdeliklerine nihayet yoktur. Mucizesi pâyidardır."
Kur'an-ı Kerim;şirk ve küfür dünyasını,putperestlik âlemini yıkmak için gönderildi.Hak yoluna dâvet yolunu açtı,alemleri nur gibi aydınlattı.Kur'an-ı Kerim kalbleri fethetti, dimağları onunla nurlandırdı, ruhları hidayete ulaştırdı.

Peygamberimizden önceki hiç bir Peygamber vahiy kâtibi kullanarak kendisine gelen vahyin hıfzına bu kadar çalışmamışlardır.Peygamber efendimiz vahiy katipleri kullanmış, Kur'an-ı Kerim tahriftenkurtarmıştır.Vahyolunan Kur'an-ı Kerim'i hâfızasına nakşedip ilk muhafaza eden Resulûllahtır. İlk hafız odur.Hazreti Peygamber kendisi Ümmi idi. Yazıp okumayı bilmiyordu.Eğer öyle olmasa şüpheye düşebilirlerdi. "Kur'an'ı kendi yazıp sonra çıkıp okuyor" derlerdi. Onun için Nebi Ümmidir.
"O Allah ki, Ümmilere kendilerinden bir Peygamber gönderdi, onlara onun âyetlerini okuyor, onları tezkiye ediyor,onlara kitabı ve hikmeti öğretiyor, halbuki bundan önce apaçık dalâlet üzere idiler. "(Cumua: 2)
"Sizin en hayırlınız Kur'an'ı öğrenen ve öğretendir" Hz.Muhammed s.a.v
Resulü Ekrem buyurmuştu ki: "İnsanlar içinde gıpta edilecek iki kişi vardır.Biri Cenabı Hak tarafından Kur'an'a nâil olan, Kur'an'ı gece gündüz okuyup ona göre hareket eden;diğeri de servet sahibi olup ta servetini gece gündüz Allah yolunda infak edip harcayandır."

Ali Bini İbrahim de Ebubekir Hadramî'den, o da Ebu Abdullah Cafer ibni Muhammed'den şöyle rivayet eder: "Resulüllah, Hazreti Ali'ye şöyle demiştir: "Yâ Ali, Kur'an sahifeler, ipek ve kâğıtlarda yazılı olarak benim yatağımın arkasındadır. Onu oradan alın, toplayın,Yahudiler Tevrat'ı zayi ettikleri gibi siz de onu zayi etmeyin." Hazreti Ali de gidip Kur'an'ı bir sarı beze topladı ve üzerini mühürledi."
Kâşânî de "Es-Sâfî" de Kur'an'ı Hazreti Ali'nin noksansız topladığını söyler. Kur'an-ı Kerim işte böyle Asrı Saadette yazılmış,tedvin olunmuştu. Hazreti Ebubekir zamanında cem'edilmiştir. Yâni resmen bir heyet tarafından yazılmıştır.
Kur'an'ı Kerim Peygamberimiz zamanında toparlanmış mühürlenmiş Hz.Ebubekir zamanında ise cilt haline getirilmiştir.Hz. Osman zamanında ise Kur'an- Kerim çoğaltılmıştır.Kur'an'ı Kerim Resulü Ekrem'in irtihalinden altı ay sonra Hz. Ebubekir tarafından cilt haline getirilmiştir.(Bakınız:Osman Keskinoğlu Nuzülünden günümüze Kur'an_ı Kerim Bilgileri)

Hazreti Osman bir heyet kurdurmuş heyete "İhtilafa düştüğünüzde onu Kureyş lisanıyla yazınız" emrini vermişti.Çünkü Kur'an- Kerim Kureyş arapçası lügati (Kureyş Lehçesi) ile yazılmıştı.Kureyş lehçesi dünyada en zengin kelimeye sahip dildir.
Hz.Osman zamanında çoğaltılan nüshalar Kûfe'ye, Basra'ya, Şam'a, Mekke'ye, Yemen'e ve Bahreyn'e gönderildi.Bir nüsha da Medine'de bırakıldı.Medine'de bırakılan Kur'an nüshasına "İmam" denilir, Çünkü bütün nüshalar ona göre tashih olundular.Dünyanın hangi köşesinde olursa olsuni bütün Müslümanların Kur'an'ı aynı tertip ve aynı şekildedir. Arada zerre kadar fark yoktur.

Âyetler inişlerine göre Mekki ve Medeni diye bir taksime uğradığı gibi "Muhkemat" ve "Müteşabihat" diye de bizzat Kur'an tarafından ikiye ayrılmıştır.

Muhkemât: Mânası beyan edilmeye muhtaç olmayan, yahut yalnız bir türlü mana verilebilecek açık ve muhkem mânalı âyetlerdir.

Müteşâbihat: Sûrelerin başında bulunan mukattaat gibi mânası anlaşılmayan veyahut türlü izah ve tefsirlere müsait bulunan âyetlerdir.

Sûre: Yüksek makam, yüce derece, şeref ve şan, alâmet ve nişan, bir yer etrafına çevrilmiş sur, hisar manalarına gelmektedir.

Âyet: Açık alâmet, nişane, ibret, acaib şey ve tanınmağa sebep olan emare mânalarınadır.

En uzun süre 286 âyettir, en kısa sûre de 3 âyettir.Kur'an 30 cüz'e bölünmüştür. Her cüz dört hizbe bölünür. Hizipler de aşırlara ayrılır,Sûrelerin başına klişe içine ismi, âyetlerin adedi Mekke'de ve Medine'de nazil olduğu yazılır.
Sûreler kemiyet bakımından şöyle bir taksime uğrarlar: 
1-Tıval, 
2-Miûn, 
3-Mesani, 
4- Mufassal,

Tıval yani uzun süreler yedidir: Bakara, Al-i İmran, Nisa', Maide, En'am, A'raf, Yunus veya Kehif.

Miûn, yani yüzlükler, âyetleri yüz dolayında olanlardır ki, Tevbeden sonra gelenlerdir.(Tevbe, Nahl, Hûd, Yusuf, Kehif, İsra, Enbiya, Tâhâ, Müminun, Şuarâ, Saffât).

Mesani, âyetleri yüzden az olanlardır. Miûndan sonra gelirler. Hâmimler, Elif Lamlar, Tasinler böyledir.Mesani: (Ahzab, Hac, Kasas, Tasin, Neml, Nur, Enfal, Meryem,Ankebut, Rum, Yâsin, Furkan, Hicr, Ra'd, Sebe', Melâike, İbrahim, Sâd, Muhammed,Lokman, Zümer, Hâmimler, Mümtehine, Fetih, Haşr, Tenzil, Secde, Talak, Nun, Hücurat).

Mufassal, Kur'an'ın sonundaki sûrelerdir. Nevevî'ye göre Hücurattan başlar. Onlar da Tıval, Evsat, Kısar olmak üzere üçe bölünür. TıvaliMufassal: Hücurattan Buruca kadar, Evsatı Mufassal: Buructan Lemyekün'e kadar, Kısarı Mufassal: oradan sona kadardır.

Kur'an'a; Yazıya ilk okunaklı ve güzel şekli veren İbni Mukle'dir. İbni Mukle (H. 272-328/M. 885-939) nesih yazıyı kullanmıştır.Kur'an Baştan yazı noktasız ve harekesizdi. Kur'an böyle yazılıyordu.İslâmiyet etrafa yayılınca Arap olmayan unsurlarda Müslüman olunca bunlar noktasız,harekesiz Kur'an'ı okumakta herkes gibi güçlük çekiyordu.Lahne ve hataya düşüyordu. Bu güçlüğü gidermek, hataları önlemek için hareke ve nokta koyma çaresine başvurulmuştur.Bu iş başlıca üç safha geçirmiştir: 1-Kelime sonlarında nokta şeklinde harekeler konması, 
2- Birbirine benzeyen harfleri ayırdetmek içinharflerin noktalanması, 
3-Bugünkü şekildeki harekelerin konulması

Ashabı Kiram ve ondan sonrakiler Kur'an-ı Kerim'e çok büyük itina göstermişlerdir. Hazreti Peygamber, hadîs Kur'an'a katışmaması için: "Benden Kur'an'dan başka bir şey yazmayın" diye, hadisleri yazmaktan menetmişti.Hadis ilmini ilk tedvine başlıyan Zührî (H. 124/M.741) olmuştur.
"Kur'an okuyun, zira O, kıyamet günü sahibine şefaatçi olacaktır." (Müslim). Hz. Muhammed s.a.v
Hafızasında Kur'an'dan bir şey bulunmayan kimse, harap eve benzer." (İbniMes'ûd'dan).Hz. Muhammed s.a.v
"Kim ki Kur'an okur, O'nunla amel ederse, ana ve babasına kıyamet günü öyle bir tac giydirilir ki, O'nun ziyası, dünya evlerindeki güneşin ziyasından daha güzeldir. Ya O'nunla amel edeni siz ne sanıyorsunuz. " (Muâz b. Cebel'den).Hz.Muhammed s.a.v
"İnsanlardan ehlüllah olanlar vardır. Kimdir onlar, Ya Resülallah! dediler. Kur'an ehli, buyurdu.
Onlar Allah'ın ehl-i yakın ve has kullarıdır." (İbni Mâce, Neseî).Hz.Muhammed sa.v
"Evvelkilerin ve sonrakilerin ilmini arayan kimse, Kur'an'ı araştırsın." Hz.Muhammed sa.v
Ümmetimin en şereflileri Hamele-i Kur'an 'dır. O'nu ezberleyenlerdir." Hz.Muhammed sa.v
"Evlerin en aşağısı içinde Kitabullahtan birşey bulunmayandır." (İbni Mace) Hz.Muhammed sa.v
"Bu Kur'an Allah'ın bir ziyafet sofrasıdır, o sofradan gücünüzün yettiği kadar hisse almaya bakın" Hz.Muhammed sa.v
''Sizin en hayırlınız Kur'an'ı öğrenip ezberleyen ve öğretendir." (Buhari ve Sünen'ler) Hz.Muhammed sa.v

"Kıyamet günü oruç ve Kur'an kula şefeâtçı olurlar. Oruç: "Ya Rabbi" der, "Ben O'nu gündüzleri yemeden, içmeden ve zevklerinden alıkoydum,şimdi beni O'na şefaatçi kıl." "Kur'an der ki: "Ya Rabbi! ben de geceleri O'nu uykudan alıkoydum, beni O'na şefaatçi yap."Böylece her ikisi de şefaatçi olurlar." (Beyhakî).Hz.Muhammed s.a.v

Kur'an-ı Kerim Arap dili ile nazil olmuştur. Kureyş lehçesi esastır.En fasih olan Kureyş lehçesiyle diğer bazı lehçelere göre okumaya da müsaade olunmuştur.En fasih Kureyş lehçesi olduğu halde Kur'an'ın neşrini tamim için diğer lehçelerle kıraete de müsaade edilmiştir.Bir kabile harekeyi bir türlü okur, i'rabı ona göre yapar, diğer bir lehçe başka türlü okur.Böyle çeşit okumanın sebebine gelince: Her kabilenin, bir telâffuz tarzı, harf çıkarışı vardır. Harflerin mahreçleri başka başkadır.Bu her millette öyle değil mi? Her dilde muhtelif lehçeler, şiveler yok mu?Dil, damak, dudak, hançere bunların kolayca değişmeyip alıştığı gibi telaffuz ettiğini görüyoruz.

Kabileler, Kur'an'ı Hazreti Peygamberin okuduğu gibi okudular, ancak kolaylık için Hazreti Peygamber onlara bazı hususlarda müsaade etti.Muayyen yerlerde kendi dillerinin döndüğü gibi okudular.Bu şu demektir: İmâle, cezim, idgâm, ihfâ, izhâr, med yaptılar. Yoksa rastgele, istedikleri gibi okudular demek değildir.Her kabileye kolaylık olsun diye kendi lehçesiyle okumaya izin verildi.Bu demek değildir ki, herkes,her Arap lehçesiyle istediği gibi okusunBu hususta ancak mervi olan kıraetler okunabilir. Resulullah neye müsaade ediyorsa o yapılır.

Kur'an Kureyş lûgatiyle indi. Sonra kabilelere muhtelif olan lafızlarla, i'raplarla herkesin âdeti üzere okumasına müsaade edildi.Bu müsaade gelişigüzel değildir. Resulüllahın izniyle mukayyettir.Kısacası; Kur'an-ı Kerim Arap dili, Kureyş lügati üzere nazil olmuştur.Kur'an'da Farsça, Türkçe, Yunanca, Habeşçe, Mısırca, Âramî, Keldanî, Hımeyrî, İbranî, Süryanî kelimeleri dahi bulunmaktadırArap kabilelerinin muhtelif lûgatları da Kureyş lehçesine karışmıştır. Böylelikle Kur'anda herbirinden bulunmuştur.Kolaylık olsun diye muhtelif lehçelerle Kur'an'ı okuyuşa Resulullah müsaade etmiştir.Şurası da bilinmelidir ki, arapça o devirde bir dildi, fakat muhtelif lehçeleri olan bir dil.Kur'an ise Kureyş lehçesiyle inmiştir. Çünkü Mekke bir kültür merkezi idi; arapçanın en güzeli orada konuşuluyordu.

Arapçaya da başka milletlerin dillerinden kelimeler girmişti. Zaten yeryüzünde başka dilden kelime almayan tek bir dil var mıdır?Bugün birbirine yabancı saydığımız diller arasında müşterek kelimeler yaşamıyor mu?Kur'an bütün Arap dillerini, lûgatlarını havi olduğu gibi Rum, Acem, Habeş, vesair milletlerin lûgatlarından da çok şey ihtiva eder.Kur'an'ın üslûbu diğer üslûplara benzemez. Kelâmullah, ne nazımdır, ne nesirdir. Nazım ve nesir kaidelerinden birine tâbi değildir.Gönülleri coşturan, ruhları okşayan Allah kelâmı bütün kelâmların ve kaidelerin üstündedir.

Kur'an- Kerim; gönülleri coşturan, ruhları okşayan Allah kelâmı bütün kelâmların ve kaidelerin üstündedir.Kur'an-ı kerimin; ne sabıkı vardır, ne de lâhikı. Ne bir üstaddan öğrenilmiş, ne bir talebe tarafından taklid olunabilmiştir. Misli yoktur.Kur'an, ne mevzun ne de mensurdur. Nâmütenahi nisbetlerin cezridir. Mütenahi olan edebiyat kaideleriyle Kur'an ölçülemez.Kur'an bir hârika-i muciz beyan, bir lisan mucizesidir.
Tekrarlandıkça tesiri artan ancak Kur'an'dır.Müslümanların kulakları Kur'an'ın makam ve sadasına o kadar alışmıştır ki onu derhal farkeder.Her müslüman Kur'an-ın mânasını anlamasa da zevkle dinler. Bu kitap, ruhlara işler, mü'minlere şifa ve rahmettir.Kur'an'ın üslûbu çok cazibeli ve tatlıdır. Güzel ve hoş sadasına hiç doyum olmaz.Kur'an;herkesin bildiği harflerin,seslerin en güzellerinden,tatlı nağmeyle güzel âhenklerle dizilip okunan âyetler dinleyeni hayran bırakırKur'an-ı Kerim her gönüle tesirli olduğu gibi mânası da derindir. Kur'an bitmez tükenmez bir ummandır.
Kur'an-ın mânasını anladıklarını sananlar düşündükçe derine dalar, yeni yeni ışıklar ve aydınlıklar yakalar.Gerçi şairlerin kalbi, ilâhi hazinelerden bir hazine sayılır. Öyle iken onlar bile Kur'an'ın tehaddisine, meydan okuyuşuna cevap veremedilerKur'an-ı Kerim'in sadası her engeli aşarak yükseliyor.
De ki,eğer sözün gerçeğini söylüyorsanız,onlardan daha iyi hidayet yoluna iletici bir Kitap Allah tarafından getirin,ona uyayım.(Kasas:49-50)
"Bu Kur'an gibi bir Kur'an vücuda getirmek için ins ve cin bir araya gelseler ve birbirlerine yardım etseler,yine onun bir eşini vücuda getiremezler." (İsrâ: 66)

Arabistana kökleşen putperestliği, bâtıl akideleri, küflü inançları, hurafeleri silip süpürmek, yerine vahdet esasına dayanan hak ve hakikati getirerek, tevhid dinini kurmak için mücadele yapan Kur'an, karşısına dikilen her mâniayı çiğneyerek hidayet nuru saçıyor,hakka giden doğru yolu açıyordu.Araplar ümmî bir kavim idi. Tam mânasiyle âlim denebilecek bir adamları yoktu. Bütün maharetleri edebiyatta idi.Kur'an'ın belagat ve fesahati karşısında bir çok şâirler susmuşlar, şiir söylemekten vazgeçmişlerdi.Kur'an'ın harfleri bile öyle sıralanmıştır ki, her harfin sesi kalbe bir musiki nağmesi gibi gelir.Bu musikî tesiridir ki, katı kalbleri yumuşatır, ruhları Kur'an'a çeker.Pervaneleri ışığın cezbettiği gibi, ruhlar Nur-u Kur'an'a incizapla koşarlar.Kur'an'ın sadasını her duyan ondan ayrılamaz.Arapça bilmeyen birisi bile, Kur'an'ı dinleyince onun sadasına bayılır. Şuuru titrer, kalbinin derinlikleri çalkanır.En katı kalbler bile Kur'an la yumuşar.

Kur'an'ın kelimelerinde harflerin, âyetlerde kelimelerin terkibinin öyle bir âhengi vardır ki, okurken tatlı bir âhenk halinde akar.Kur'an sadası en tatlı bir sestir.Kur'an'ın kelimeleri,harfleri öyle sıralanmıştırki,o harflerden birinin yerini değiştirmek,bir harekeyi yerinden oynatmak âhengi bozar.Arapçada ruhun sesi, aklın sesi bunlar vardır.Fakat şuurun sesi, işte bu açık değildir. Kur'an bu sesi getirdi ve duyurdu.Kur'an-ı Kerim, kelimelerin en beliğini seçmiş, en ahenklisini kullanmıştır.Kur'an'ın terkipleri, âyetleri mucizdir.Kur'an ise ruhani bir kuvvet verir.Kalblerdeki esrarı açar,tesiri en derindir,belâgatı en yüksektir.Üslûbu ilmî ve mantıkîdir.Atıfet doludurKur'an-ı Kerim;Hissiyatı okşar. İnsan ruhunun ihtiyaçlarını tatmin eder, Kur'an sun'u beşer fevkinde olarak nâzil olmuş bir mucizedir.

Kur'an-ı Kerim; mislini getirmekten beşeriyet âcizdir. O ebedî mucizedir.Kur'an-ı Kerim; "Onun mislini getirin" hitabı cevap bekliyor.Şairler,zekâlar, fenler, servetler buna cevap veremedi.Verecek varsa buyursun..
Hadîs-i Şerif "Kur'an- Kerim'in acaibi, harikulâdeliği tükenmez."
Kolay ezberlenmesi, tekrarlandıkça hoşa gitmesi, bunlar da hep Kur'an'ın i'cazına, Allah kelamı olduğuna delildir.

Kur'an-ı Kerim, din ve dünya işlerini tanzim eder. İki cihan saadetini sağlar. İçtimaî bozgunluğu önler.Kur'an;Bâtıl evhama, yalancı esâtire, hurâfelere son verip onları silip süpürmüştür.Kur'an;Şirk ve ilhadı, küfür ve fesadı, zulüm ve istibdadı devirip yere sermiştir.ur'an-ı Kerim; cahil halkın bağlandıkları putları devirmiş, boş görenekleri, zararlı gelenekleri yıkmış, kaldırmıştır.Kur'an;karanlığı aydınlığa çevirmiş, felaketi bahtiyarlık yapmıştır. Ümitsizlere ümit verir, delâlete düşmüşlere hidayet getirir.Kur'an;cehaletten hakikate, zulmetten nura çıkarır. Emnüeman, sulhü-selâm ondadır.

Kur'an;İnsanların aradığı medeniyet ve terakki yolunu açmıştır.Yepyeni bir içtimaî hayat kurmuştur.Kur'an;Yeni bir fazilet yaratmış, en hayırlı ümmeti meydana çıkarmıştır.Kur'an;Fikirlere hürriyet, vicdanlara huzur, kalblere îman, gönüllere itminan vermiştir.Kur'an; fikirleri bağlayan köstekleri çözmüş, insanlara terakki sahasını açmış, tarihi medeniyete kavuşturmuş, tekâmüle sevketmiştir.Kur'an-ı Kerim; ruhları esaretten, insanları kölelikten kurtarmıştır. İnsan olan, Allah'tan başkasına baş eğmez.

''İyyake-na'büdü ve İyyake nes-tâin (ancak Sana kulluk ederiz ve sadece Senden yardım dileriz.)" düsturunu Kur'an getirdi."Bismil-lâhir-rahmanir-rahîm'' Besmele-i Şerife bizzat Kur'an'ı Kerim'in içindedir.Neml Sûresinde "İnnehu min Süleymane ve innehu Bismillâhir-rahmanirrahîm'' diye geçiyor.Kur'an-ı Kerim anlaşılması bakımından mutlaka tercüme edilmelidir. Anlaşılmadan yapılan ibadet gerçek ibadet değerini bulamaz.Kur'an-ı Kerim'i anlamak, mânayı münifine nüfuz etmek, meali şerifini kavramak için mutlaka tercüme edilmelidir
"Biz gönderdiğimiz her Peygamberi ancak kendi kavminin diliyle gönderdik ki, onlara iyi beyan etsin." İbrahim suresi-4

Peygamberimiz s.a.v sadece sadece araplara değil ki tüm bütün insanlara, hattâ insü cinne gönderilmiştir.Herkesin dili farklı farklıdır.Kur'an-ı Kerim kendi lisanlarıyla olduğundan Araplar onu anlar, fakat başka milletlere tebliğ ne ile olur?Kur'an'ın; Bütün dillerle nüzulüne gerek yok. Çünkü tercüme bunun yerini tutmaktadır. Her dille inzâl edip uzatmağa lüzum kalmaz.Risaleti tebliğ etmek lisana mütevakkıftır. Anlamadıkları bir lisan ile Kur'an tebliğ olmaz, beyan için mutlaka tercümeye ihtiyaç vardır.

Kur'an-ı Kerim'i yalnız okumak kâfi değildir. Okumak sevaptır. Fakat o hazinenin anahtarı tefsirdir. Tefsir Kur'an'ın anlaşılmasına yarar.İşin en mühim olanı da Kur'an'ı anlayarak okumaktır. Meselenin sıklet merkezi buradadır.Hafız dolu, Mushaf çok. Fakat Kur'an-ı Kerim'i anlayan, anlayarak okuyan olmadıktan sonra ne faide?

Kur'an-ı Kerim anlaşılmak için indirilmiştir; Kur'an anlamayanları tevbih eder.Kur'an- Kerim okunurken kulağa hoş geldiği için sağa sola baş sallamak için indirilmemiştir. Kur'an-ı anlıyacaksın, Özümseyeceksin Kur'an'a göre amel edeceksin.Anlıyarak ibadet edeceksin.Bakın Kur'an'da Rabbimiz ne emrediyor
“Eğer aklınızı kullanabiliyorsanız, O, doğunun da, batının da ve bunlar arasında olan her şeyin de Rabbidir” dedi (Musa).(ŞUARA SURESİ / 28)
Andolsun, biz akledebilecek bir kavim için orada apaçık bir ayet bırakmışızdır. (ANKEBUT SURESİ / 35)

Daha bir sürü ayetle Rabbimiz bize anlayarak ibadet yapmamızı emrediyor.Emin olun ki kıldığı namazda okuduğu surede Rabbimiz ne emrediyor merak edip okuyan manasını bilen kaç kişi vardır sizce?

Bu arada yeri gelmişken bir konuda daha bahsetmekte fayda var.Maalesef mevlüt deki naata, yada dinlediğimiz ilahiye verdiğimiz değer kadar Kur'an-ı Kerim'e değer veriyor muyuz?Kendinize bir zahmet bu soruyu sormanızı tavsiye ederim?? Dinlediğiniz ilahi yada mevlit için Kur'an'a değer verdiniz mi?
Peygamberimiz s.a.v diyor ki ' Kur'an da sevap ve müjde olduğun da sevinin Azap ayetlerinde üzülün ağlayın!

Eğer dinlediği yada okuduğu ayet yada surenin manasını bilirse sevinir yada üzülür müslüman kardeşim.Bilmezse boş yere kafa sallar sağa sola Kur'an- Kerim; yıkılmaz denen saltanatları yere serip en faziletli bir İslam ümmeti meydana çıkararak yüksek bir İslam medeniyeti kurdu.Bugünkü Müslümanlar, Kur'an okuyorlar; ama anlayarak ve anladıklarıyla amel etmeyerek ezbere okuyorlar.

Kur'an maalesef Matem ve mezarlıklarda okunuyor. Sanki Kur'an ölüler kitabıdır. Halbuki Kur'an dirilere inmiştir ve anlaşılmak için inmiştir
"Öyle bir kitaptır ki,onu mübarek olarak sana indirdik, tâ ki akıl sahipleri onun âyetlerini tedebbür etsinler, düşünüp anlasınlar."(Sad-29)
İşte Kur'an-ı Kerim'in âyetlerini anlamak için mânasını anlamak lâzımdır. Tefsire ihtiyaç vardır. Tefsir izah ve beyan mânasınadır.Tefsir yapan alimlerde önemlidir.
İbni Haldun diyor ki: ''Araplar ehli kitap ve ilim olmadıklarından bedevi bir milletti. Kâinatın hilkatine, hilkatin iptidasına, esrarı vücuda dair insan nefsinin meraklı olduğu şeyleri öğrenmek istedikleri zaman,bunları kendilerinden önce kitap sahibi olanlara sorarlardı. Onlar da Yahudiler ve Hıristiyanlardı.Böylece Kâ'bül-Ahbar, Vehb İbni Münebbih, Abdullah İbni Selâm ve emsalinin nakilleriyle tefsirler doldu.Onların yüksek mevkii olduğundan kabul olundu.Bunlar ahkâma dair olmadıklarından bu hususta göz yumdular, hikâye değil mi, ne olacak dediler.Fakat ilimde rüsuh sahibi olanlar işin doğrusunu aradılar, sıhhatine delil olmayanları tezyif ettiler." İşte tefsirde mâna ve gaye ile alâkası olmayan bu gibi şeyleri sırf tecessüsü ilmî merakiyle tefsirlere karıştırdılar.Meselâ, Ye'cuc Me'cuc kavmi hakkında, zelzelenin sebebi hususunda, Ashabı Kehfin köpeğinin rengi ve ismi,Nuh'un gemisinin büyüklüğü ve tahtalarının nev'i, Hızır'la Musa kıssasında öldürülen gencin ismi ve yaşı,Yusuf'un rüyasında gördüğü hangi yıldızlardı, Musa, Şuayb'ın küçük kızını mı aldı, büyük kızını mı?İşte Kur'an-ı Kerim'de geçen kıssaların lâzım olmayan bu gibi noktalarını kurcaladılar. Bu gibi teferruatın, ruhu tefsirle alâkası yoktu.

Kur'an'da bunlar ibret için zikrolunmuş ve ibret noktaları sayılmıştı. Kıssadan hisse çıkararak bununla iktifa olunacağı yerde afsilata ve teferruata daldılar.Bu tafsilat ise Tevrat ve İncil 'de vardı. Böylelikle İsrailiyat bazı tefsire karıştı.Maalesef günümüzde bile Rabbimiz insana değer vermiş,mülkünü vermiş meleklerden üstün kılmış ama hala kıtmir olmak isteyenler var.Peki bu tefsirlere ne oldu da bu alakasız şeyler girdi?

İslâm düşmanları maksatla gizlice bu gibi şeyleri kattılar. Zındıklar, Karamıta, Bâtıniyye bunları İslâmın ruhunu kirletmek için yaptılar.Bazı hikâyeciler, halkı oyalamak ve hoşa gitmek için uydurdular.Sonraları ehli sünnete karşı cephe alan Şia, Hariciler ve diğer sapık fırkalar bunları siyasi maksatlarla ortaya attılar.İsrailiyat adını verdiğimiz şeylerin bir kısmı bir şeyi izah etmek maksadiyle karıştı.Maalesef günümüzde de kendilerine makam derece tahsis edenler kendilerini fevkalade olduğunu göstermek amacıyla hala kaynaksız olarak bir şeyler eklemekten geri durmamaktadırlar.Sorduğunuz da kaynağı gösteremeyince ..... öyle söyledi.Sanki noter makamı O dediyse doğrudur demekten çekinmezler.

Rabbimiz kimseye makamını derecesini bildirmez.Hatta derecesi olan bile derecesini bilmez.Öldüğünde derecesi anlaşılan çok veli kul vardır.Maalesef bütün bid'atlar,müslümanlar arasında ihtilaf ve guruplaşmalar bu kendi kendilerine derece,makam tahsis edenler tarafından olmaktadır.İşte bu gibi yollarla tefsirden olmayan şeyler de tefsire katıldı.Tefsir hususunda rastgele söz söylemek her bir Müslümanın kârı değildir.
Hazreti Ebubekir "Kur'an hakkında bilmediğim bir şeyi söylersem, beni hangi gök gölgelendirir ve hangi yer barındırır?" demiştir.

Maalesef sonraları çeşitli sebeplerle bu işde eski titizlik gösterilmemiş, bilerek, bilmeyerek nice garip rivayetler, acaib şeyler Kur'an'la hiç alâkası olmadığı halde tefsire karıştırılmıştır.Tefsirlerde yer alan bu safsatalar cahillerin hoşuna gittiğinden o gibi şeylere rağbet artmış,halada tefsirlerde yer almaya devam etmektedir.

Akla muhalif olan bu gibi şeyler çok zararlıdır. Bu, din namına en büyük cinayettir.Bunların asılları Kütübü Salife = "Tevrat, İncil gibi önceki kitaplarla şöyle böyle rivayetlerdir." Onlar zaten muharref şeyler.Kur'an'ın 1/3'ü Yahudilerin zulümlerine karşı İslâm akidesini müdafaa için nâzil olmuştur, Yahudilerle mücadeledir.Yahudiler mücadelede mağlûp olmuşken başka yoldan dine nüfuz ettiler, İslâmiyeti Yahudileştirmeye çalıştılar.Bereket versin, hakikî ulema sağlamı çürüğünden ayırmıştır.

Meselâ Adem kıssasına bakalım. Bakara sûresi: "Biz; ey Adem sen ve eşin Cennette sakin olup orada bol bol yeyin dedik." diye anlatır.Cennetin nerede olduğuna, memnu ağacın nev'ine, Adem ve Allah arasındaki muhavereyei.......... temas etmez.

Fakat Tevrat'a bir bak: Bunları en ince teferruatına varıncaya kadar anlatır. Cennet Ademin şarkında, ağaç, can ağacıdır,Havva'yı kandıran yılandır.Yılanın onun için ayakları kesilerek karnı üstü sürünmeye mahkûmdur....anlatırda anlatır...Allah cc. en ince ayrıntıları bildirmez ana hatlarıyla ve can alıcı noktalarını belirtir.İşte bunları Müslüman olan Yahudi uleması nakletmişlerdir. Hikâye kabilinden diye bunlara göz yumanlar olmuştur.Fakat muharref olan Tevrat'ın şerhleri ile Kur'an tefsir edilemez.



Mustafa Kemal Bektaş

KUR’AN-I KERİMİN DİLİNDEN AİLE VE AİLE HAYATINA BAKIŞ İslam ise kadına çok değer vermiştir. Çünkü o kızdır, eştir, annedir. Toplumun önemli bir üyesidir. Herşeyden önce insandır. Erkek gibi kadın da yaptıklarından sorumludur. Yüce Allah'ın buyruk­larına ve yasaklarına muhataptır. Erkek gibi o da yaptığı iyi veya kötü amel­lerinin karşılığını görür.

KUR’AN-I KERİMİN DİLİNDEN AİLE VE AİLE HAYATINA BAKIŞ





İslam ise kadına çok değer vermiştir. Çünkü o kızdır, eştir, annedir. Toplumun önemli bir üyesidir. Herşeyden önce insandır.
Erkek gibi kadın da yaptıklarından sorumludur. Yüce Allah'ın buyruk­larına ve yasaklarına muhataptır. Erkek gibi o da yaptığı iyi veya kötü amel­lerinin karşılığını görür.

İslam ise kadına çok değer vermiştir. Çünkü o kızdır, eştir, annedir. Toplumun önemli bir üyesidir. Herşeyden önce insandır.
Erkek gibi kadın da yaptıklarından sorumludur. Yüce Allah'ın buyruk­larına ve yasaklarına muhataptır. Erkek gibi o da yaptığı iyi veya kötü amel­lerinin karşılığını görür.

İslam ise kadına çok değer vermiştir. Çünkü o kızdır, eştir, annedir. Toplumun önemli bir üyesidir. Herşeyden önce insandır.
Erkek gibi kadın da yaptıklarından sorumludur. Yüce Allah'ın buyruk­larına ve yasaklarına muhataptır. Erkek gibi o da yaptığı iyi veya kötü amel­lerinin karşılığını görür.

İslam ise kadına çok değer vermiştir. Çünkü o kızdır, eştir, annedir. Toplumun önemli bir üyesidir. Herşeyden önce insandır.
Erkek gibi kadın da yaptıklarından sorumludur. Yüce Allah'ın buyruk­larına ve yasaklarına muhataptır. Erkek gibi o da yaptığı iyi veya kötü amel­lerinin karşılığını görür.
İslam ise kadına çok değer vermiştir. Çünkü o kızdır, eştir, annedir. Toplumun önemli bir üyesidir. Herşeyden önce insandır.
Erkek gibi kadın da yaptıklarından sorumludur. Yüce Allah'ın buyruk­larına ve yasaklarına muhataptır. Erkek gibi o da yaptığı iyi veya kötü amel­lerinin karşılığını görür.
İslam ise kadına çok değer vermiştir. Çünkü o kızdır, eştir, annedir. Toplumun önemli bir üyesidir. Herşeyden önce insandır.
Kadının hakkına nice tecavüzler yapılmıştır. Sahih hadisler yersiz kullanılarak, siyakına uymayacak şekilde deliller çıkartılarak, kadının haklan gasbedilmiştir. Kadınlarla ilgili görüşlerini destekleyen şu hadisleri kendilerine kalkan yapmışlardır: "Onların aklı ve dini noksandır" bu dahisi ileride ele alacağız. Diğer bir hadis: "Bir kimsenin diğer bir kimseye secde etmesini emredecek olsaydım kadının kocasına secde etmesini emreder­dim."
Bununla da yetinmeyerek aslı, temeli olmayan hadisler getiriyorlar veya oldukça gevşek sayılan hadislere dayanıyorlar. Yahutta mevzu ve yalan hadisleri esas alıyorlar. Bu türden uydurmaların en başında Peygam­berimizin Hz. Fatıma'ya: "Kadın için en uygun olanı nedir?" sorusuna Hz. Fatıma'nın: "Kadının erkeği, erkeğin de kadını görmemesidir" şeklindeki cevabını kabul ederek peygamberimizin: "Bir biri ardınca gelen nesiller" dediği belirtilen hadis gelmektedir. Bu hadis, kitaplara yazılamayacak kadar zayıftır.
Bir başka hadis de "kadınlara danışın ama söylediklerinin tersini yapın" şeklindeki uydurma hadistir. Bu hadis Kur'an-ı Kerim'de anne babayla meş­veretin gerektiği belirtilen âyete aykırıdır. Çocuğun sütten kesilmesi, âyet-i celilede şöyle ifade edilir:
"Eğer anne-baba anlaşıp danışarak çocuğu sütten kesmek isterlerse kendilerine günah yoktur." (Bakara: 233).


- Kadınlar, defalarca kendilerine üretime katkı imkânı verilmesi için Rasulullah'a başvurmuşlar.
- Kadınlar mescidlerde yapılan genel toplantılara katılırlardı.
- İbn Mes'ud'un hanımı Zeyneb, çalışır, hem kocasına hem de evinde bulunan yetimlere infak ederdi.
- Atıyye, kocasıyla beraber altı defa savaşa katılmıştır.
- Ümmü Haram, deniz savaşlarında şehid olmayı arzulamıştır.
- Ümmü Hani, muharip birini himayesine almış, buna karşı çıkan erkek kardeşine sitem etmiştir.
- Hz. Ömer'in kızı Hafsa, Abdullah b. Ömer'den ilim Öğrenmiştir.
- Esma bint Şekl, iffetini koruyarak dini bilgileri öğrenirdi.
- Ömer b. Hattab'ın hanımı Akike bint Zeyd, halkın huzurunda haklarını savunmuştur.
- Ukbe'nin kızı genç Ümmü Gülsüm, ilim öğrenmek için evini terket-miştir.
- Kocasını seçmek, kadının hakkıdır.
- Kadın, kocasından ayrılmak hakkına sahiptir.
- Sübey'a bint Haris, yakîne ulaşmanın ne ile mümkün olacağını anlatır­dı.
- Has'ami kabilesine mensup genç bir kadın, babasının yerine hac işiyle meşgul olurdu.
- Hind bint Utbe, Rasulullah'a selam verirdi.
- Zeyneb bint Muhacir, Hz. Ebubekir ile karşılıklı konuşmuştur.
- Ümmü Yakub, Abdullah b. Mes'ud'la karşılıklı konuşmuştur.



- Müslüman kadın, Rasulullah'ın mescidinde yatsı ve sabah namazı kı­lardı.
- Müslüman kadın, Cuma namazına gider ve Rasulullah'ın dilinden "Kâf' suresini ezberlerdi.
- Müslüman kadın, küsuf namazına katılır, uzun süre Rasulullah ile be­raber olurdu.
- Müslüman kadın, Ramazan'ın son on gününde Rasulullah'ın mesci­dinde itikafa girerdi.
- Müslüman kadın, mescidde itikatta bulunan kocasını ziyaret ederdi.
- Müslüman kadın, Rasulullah'ın müezzini tarafından duyurulan çağrı­ya icabet edip mescitte yapılan genel toplantıya katılırdı.
- Müslüman kadın, erkekler mescidde kadınlardan daha fazla olduğun­dan, kadınlar için özel eğitim yapılmasını istemiştir.
- Müslüman kadın, bizzat Rasulullah'a giderek özel ve genel konularda O'na soru sorardı.
- Müslüman kadın, erkeklere iyiliği emreder, onları kötülüklerden sa-kindırırdı.
- Müslüman kadın, Rasulullah'la beraber ziyafetlere katılır ve onlara da yemek ikram edilirdi.
- Müslüman kadın, evini ilk muhacir müslümanlara açmıştır.
- Müslüman kadın, kocasıyla beraber gelen misafirin sofrasına oturup, akşam yemeği yerdi.
- Müslüman kadın, düğün yemeğinde erkek misafirlere hizmet eder ve Rasulullah'a güzel içecekler ikram ederdi.
- Müslüman kadın, Rasulullah'la beraber savaşlara katılır, su dağıtır, yaralıları tedavi eder, ölü ve yaralıları Medine'ye taşırdı.
- Müslüman kadın, ilk deniz savaşlarında şehid olması için Rasulul­lah'ın dua etmesini ister, Rasulullah da onun için dua ederdi.
- Müslüman kadın Rasulullah'la beraber bayram namazını kılar, Rasu­lullah bayram hutbesinden sonra özellikle kadınlara öğüt verirdi.
- Rasulullah, müslüman kadına -örtülü olduktan sonra genç olsun, kü­çük olsun farketmez- bayram namazına gelmelerini emreder; iyiliğe, müslü­manlara dua etmeye çağırırdı.
- Rasulullah, müslüman kadına -isterse hayızlı olsun- bayram günü na­mazgaha gelmelerini, cemaatle beraber dua etmelerini emretmiştir.


Kadın konusunda şeriatın vermiş olduğu çeşitli haklan kadınlara ver­mek Allah'ın dinine en ciddi hizmettir. Kadın sorunu şu açılardan çok önem­lidir:
1. Kadın, müslüman ferdin annesidir, bacısıdır. Aynca hanımı ve kızı­dır da. Kadının bu özellikleri bir araya getirilince ondan daha değerli kim olabilir?
2. Müslüman kadın, iki cahiliyyenin arasında ezilmektedir. Birincisi doğu/İslâm dünyasında hüküm süren cahiliyye, ki bu aşırılığın, baskının ve körü körüne taklidin hakim olduğu asırlardır. İkincisi ise, çıplaklığın, kadını bir şehvet aracı ve reklam malzemesi olarak kullanmanın hakim olduğu batı dünyasında hüküm süren cahiliyye. Her iki cahiliyye de Allah'ın şeriatına aykırıdır.
Kadın konusunda şeriatın vermiş olduğu çeşitli haklan kadınlara ver­mek Allah'ın dinine en ciddi hizmettir. Kadın sorunu şu açılardan çok önem­lidir:
1. Kadın, müslüman ferdin annesidir, bacısıdır. Aynca hanımı ve kızı­dır da. Kadının bu özellikleri bir araya getirilince ondan daha değerli kim olabilir?
2. Müslüman kadın, iki cahiliyyenin arasında ezilmektedir. Birincisi doğu/İslâm dünyasında hüküm süren cahiliyye, ki bu aşırılığın, baskının ve körü körüne taklidin hakim olduğu asırlardır. İkincisi ise, çıplaklığın, kadını bir şehvet aracı ve reklam malzemesi olarak kullanmanın hakim olduğu batı dünyasında hüküm süren cahiliyye. Her iki cahiliyye de Allah'ın şeriatına aykırıdır.
3. Rasulullah şöyle buyuruyor: "Kadınlar erkeklerin kardeşleridir. (Abdülhalim Ebu Şakka, Tahrirü’l Mer’e İslam Kadın Ansiklopedisi, Denge Yayınları: 1/9-10)
Müslüman kadına yardım müslüman insanın kardeşine yardımıdır. Bu yardım mazlum için, ona insaf edip korumakla, zalim için ise zulmüne engel olmak şeklinde ortaya çıkar. Zira Rasulullah (s.a.v.): "Zalim de olsa mazlum da olsa kardeşine yardım et" buyurduğunda sahabe "Ey Allah'ın Rasulü, mazluma yardım ederiz ancak zalime nasıl yardım edebiliriz?"dediler. Ra­sulullah (s.a.v.): "Elini onun elinin üstüne korsun" başka bir rivayette de "onun zulmüne engel olursun. Bu, ona yaptığın yardımdır" buyurdu. Amacı­mız, halkın ıslahı için mazluma yardım etmek ve zulüm yapmaması için za­lime yardım etmek Rasulullah'ın: "Zalim olsun, mazlum olsun kardeşine yardım et. Ashab-ı Kiram: "Mazluma yardım ederiz tamam. Peki zalime na­sıl yardım edebiliriz? deyince, Hz. Peygamber'in: "Zalimin ellerini mazlum­dan çektir"( Müslüman kadına yardım müslüman insanın kardeşine yardımıdır. Bu yardım mazlum için, ona insaf edip korumakla, zalim için ise zulmüne engel olmak şeklinde ortaya çıkar. Zira Rasulullah (s.a.v.): "Zalim de olsa mazlum da olsa kardeşine yardım et" buyurduğunda sahabe "Ey Allah'ın Rasulü, mazluma yardım ederiz ancak zalime nasıl yardım edebiliriz?"dediler. Ra­sulullah (s.a.v.): "Elini onun elinin üstüne korsun" başka bir rivayette de "onun zulmüne engel olursun. Bu, ona yaptığın yardımdır" buyurdu. Amacı­mız, halkın ıslahı için mazluma yardım etmek ve zulüm yapmaması için za­lime yardım etmek Rasulullah'ın: "Zalim olsun, mazlum olsun kardeşine yardım et. Ashab-ı Kiram: "Mazluma yardım ederiz tamam. Peki zalime na­sıl yardım edebiliriz? deyince, Hz. Peygamber'in: "Zalimin ellerini mazlum­dan çektir" (Buhari, Kitabu'l-Mezalim, bab, Ein ehake zalimen, ev mezlumen, c. 6, s. 23.) dediği; diğer bir rivayette ise: "Onu zulümden alıkoy; ona yar­dım böyle olur" (Buhari, Kitabu'l-ikrah, bab, yeminu'r-raculi Isahibihi in hafe aleyhil-katle ev nahvehu c. 15, s. 358. Müslim, Kitabu'1-Birr ve's-Sılatı ve'1-Adab, bab, nasru'1-ehi zalimen ev mazlumen, c. 8, s. 19.) şeklindeki nebevi emrini uygulamaktır.

4. Kadın, ifade edildiği gibi toplumun yarısıdır, lakin bu yarı devre dışı bırakılmıştır. Mümin, mücahid ve aydın nesillerin yetişmesinde saf dışı bı­rakılmıştır. Ümmetin sosyal ve siyasal uyanışında rol verilmeyerek saf dışı bırakılmıştır. Bu durum, maalesef toplumun diğer yansı olan erkeklerin de saf dışı kalmasına yol açmıştır. Şu durumda, müslüman kadının hürriyeti İslâm toplumunun yarısının hürriyetidir. Kadınların hürriyeti, ancak erkek­lerin hür olmasıyla mümkündür. Kadın ve erkeklerin hürriyeti ise ancak Al­lah'ın dinine sarılmakla gerçekleşir.
5. Bundan da öte yüce Allah, kadına, eğer kendisine doğru yol gösteri­lirse, dine karşı kendisini hassas kılan ince bir şuur vermiştir. Çağdaş iki mü­ellifin bu konuda söyledikleri oldukça önemlidir. Biri diyor ki (Abdullah b. Zeyd el-Muhammed, el-Ahlaku'1-Hamideti Lilmereti'l-Müslimeti'r-Reşide) : "Kadınlar dini, ahlâkı ve hayrı öğrenmeye oldukça müsaittir. İşitme kabiliyetleri ve kendilerine doğruyu gösteren güçlü mürşitler bulundukça söylenene uyma­ya en duyarlı olanlar da kadınlardır."
Bir diğeri de diyor ki (Yusuf Kardavi, Fetava Muasıra, önsöz.)  Radyo ve televizyonda geçen çalışma hayatım boyunca değişik ülkelerden genç, ihtiyar, kadın, erkek binlerce yazar ve mü­ellifle özel veya genel ortamlardaki karşılaşmalarım sonucunda pek çok ka­naate vardım. Bunların ilki; toplumumuzda dinin öncü rolü, yönlendirme ve tesiri devam ediyor. Diğeri ise genel olarak kadınlar, erkeklerden daha çok dinlerine ihtimam gösteriyorlar." Çünkü Allah tarafından kadınlara verilen şefkat, merhamet, zerafet ve nezaket dinin tabiatına çok daha uygundur. Bu konuda erkekleri geçmişlerdir. Yine dindar olmayı erkeklerden daha çok is­ter, kötü akıbetten erkeklere nazaran daha çok korkarlar. İçerde ve dışarda İslama yönelik yoğun saldırılar, tehditler olmasına rağmen birçok namuslu kadın da İslâm'ın kurallarını içlerinde yaşatmaktadır. Bunda şaşılacak birşey yok. Günümüzde nice asil kadın ve kızlar, hırsla namaz, oruç, hac, umre, ge­ce namazı gibi ibadetleri yaparlarken üzerlerindeki elbiseler çağdaş batı kı­yafetleridir. Bu şu demektir: Din tohumu kalblerinde tamamen ölmemiştir. Kadınlara yönelik köklü bir çalışma Allah'ın izniyle sözkonusu tohumu can­landıracak, harekete geçirecek, sözkonusu tohum çiçek açıp meyve verecek ve meyvesi yenilecek hale gelecektir. Böylece hayatını kuşatan utanç verici engellerden kurtulacaktır.
Her iki müellifin görüşleri nebevi açıklamalara uygundur. İşte Hz. Aişe (r.a.). erkeklerle beraber cihada katılmayı; "Ey Allah'ın Rasulü, amellerin en güzeli cihaddir. Biz de cihada katılamaz mıyız?" diyerek dile getirmiştir (Sahih-i Buhari, Kitabu'l-Cihad, bab: Fadlu'l-Cihad, c. 6, *,. 344.)


Kur’an;
Kadının cahiiiyye zulmünden kurtarılması
— Kadını, daha doğduğunda kız doğdu diye horlanmaya muhatap kılınmaktan kurtarmak.
-— Kadını, zelil, hor görülmekten kurtarmak.
— Kadını, utanma ya da fakirlik korkusuyla öldürülmekten kurtarmak.

Kadınların erkeklerle karşılaşmalarının adabı

1. Gözlerini korumak: Allah Teala buyuruyor ki:
"Ey Muhammedi Mümin erkeklere söyle: Gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler, mahrem yerlerini korusunlar. Bu onlann arınmasını daha iyi sağlar. Allah yaptıklarınızdan şüphesiz haberdardır." (Nur, 30).
2. Yüz ve elleri dışında bütün bedenini örtmek Allah Teala şöyle buyuruyor:
"Mü'min kadınlara da söyle gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler, iffetlerini korusunlar. Süslerini, kendiliğinden görünen kısmı dışında açmasınlar. Başörtülerini yakalarının üstüne salsınlar. Süslerini kocaları veya babalan veya kayınpederleri veya oğullan veya kocalarının oğullan veya kardeşleri veya erkek kardeşlerinin oğullan veya kocalarının oğullan veya müslüman kadınları veya cariyeleri veya erkekliği kalmamış hizmetçiler ya da kadınların mahrem yerlerini henüz anlayamayan çocuklardan başkasına göstermesinler..." (Nur, 31).
3. Hareketlerinde vakarlı olmak: Allah Teala şöyle buyuruyor:
"Gizledikleri süslerin bilinmesi için ayaklannı yere vurmasınlar. Ey inananlar! Saadete ermeniz için tevbe ederek Allah'ın hükmüne dönün." (Nur, 31).
4. Konuşmalarında ciddi olmak: Allah Teala buyuruyor ki:
"Ey Peygamberin hanımları! Sizler herhangi bir kadın gibi değilsiniz. Allah'tan sakınıyorsanız edalı konuşmayın, yoksa kalbi bozuk olan kimse kötü şeyler ümit eder; daima ciddi ve ağırbaşlı söz söyleyin." (Ahzab, 32). (Abdülhalim Ebu Şakka, Tahrirü’l Mer’e İslam Kadın Ansiklopedisi, Denge Yayınları: 1/82-83.)






KUR’AN-I KERİM AİLENİN YAPISINI SAĞLAMLAŞTIRMIŞ  KADININ GELECEĞİNİ SAĞLAMLAŞTIRMAK AÇISINDAN BOŞANMAYI BİLE İKİ KEZ İLE SINIRLANDIRMIŞ, HATTA BOŞANMA İLE KADINA VERİLENLERİ ALINMASINI MEN ETMİŞTİR :



2.221*************وَلَا تَنْكِحُوا الْمُشْرِكَاتِ حَتّٰى يُؤْمِنَّ وَلَاَمَةٌ مُؤْمِنَةٌ خَيْرٌ مِنْ مُشْرِكَةٍ وَلَوْ اَعْجَبَتْكُمْ وَلَا تُنْكِحُوا الْمُشْرِكٖينَ حَتّٰى يُؤْمِنُوا وَلَعَبْدٌ مُؤْمِنٌ خَيْرٌ مِنْ مُشْرِكٍ وَلَوْ اَعْجَبَكُمْ اُولٰئِكَ يَدْعُونَ اِلَى النَّارِ وَاللّٰهُ يَدْعُوا اِلَى الْجَنَّةِ وَالْمَغْفِرَةِ بِاِذْنِهٖ وَيُبَيِّنُ اٰيَاتِهٖ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ


Ve lâ tenkihul muşrikâti hattâ yué'minn, ve leemetum mué'minetun hayrum mim muşriketiv ve lev ağcebetkum, ve lâ tunkihul muşrikîne hattâ yué'minû, ve le abdum mué'minun hayrum mim muşrikiv ve lev ağcebekum, ulâike yed'ûne ilen nâr, vallahu yed'û ilel cenneti vel mağfirati biiznih, ve yubeyyinu âyâtihî linnâsi leallehum yetezekkerûn. 

İman etmedikleri sürece Allah'a ortak koşan kadınlarla evlenmeyin. Allah'a ortak koşan kadın hoşunuza gitse de, mü'min bir cariye Allah'a ortak koşan bir kadından daha hayırlıdır. İman etmedikleri sürece Allah'a ortak koşan erkeklerle, kadınlarınızı evlendirmeyin. Allah'a ortak koşan hür erkek hoşunuza gitse de; iman eden bir köle, Allah'a ortak koşan bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar ateşe çağırırlar, Allah ise izniyle, cennete ve bağışlanmaya çağırır. O, insanlara âyetlerini açıklar ki, öğüt alıp düşünsünler. Bakara suresi 221. ayet



BOŞANMA ESNASINDA BİLE ÜÇ AY BEKLETİLEREK KADINI AİLEYİ VE OLACAK ÇOCUKLARI GAYRİMEŞRU DURUMA DÜŞMEMESİ İÇİN GARANTİYE ALMAKTADIR


2.228*************وَالْمُطَلَّقَاتُ يَتَرَبَّصْنَ بِاَنْفُسِهِنَّ ثَلٰثَةَ قُرُوءٍ وَلَا يَحِلُّ لَهُنَّ اَنْ يَكْتُمْنَ مَا خَلَقَ اللّٰهُ فٖى اَرْحَامِهِنَّ اِنْ كُنَّ يُؤْمِنَّ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَبُعُولَتُهُنَّ اَحَقُّ بِرَدِّهِنَّ فٖى ذٰلِكَ اِنْ اَرَادُوا اِصْلَاحًا وَلَهُنَّ مِثْلُ الَّذٖى عَلَيْهِنَّ بِالْمَعْرُوفِ وَلِلرِّجَالِ عَلَيْهِنَّ دَرَجَةٌ وَاللّٰهُ عَزٖيزٌ حَكٖيمٌ


Vel mutallegâtu yeterabbasne bienfusihinne selâsete gurûé', ve lâ yehıllu lehunne ey yektumne mâ halegallâhu fî erhâmihinne in kunne yué'minne billâhi vel yevmil âhır, ve buûletuhunne ehaggu biraddihinne fî zâlike in erâdû ıslâhâ, ve lehunne mislullezî aleyhinne bil mağruf, ve lirricâli aleyhinne deraceh, vallâhu azîzun hakîm.

Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç ay hâli (hayız veya temizlik müddeti) beklerler. Eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorlarsa, Allah'ın kendi rahimlerinde yarattığını gizlemeleri onlara helâl olmaz. Kocaları bu süre içinde barışmak isterlerse, onları geri almağa daha çok hak sahibidirler. Kadınların, yükümlülükleri kadar meşru hakları vardır. Yalnız erkeklerin kadınlar üzerinde bir derece farkı vardır. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.



2.229*************اَلطَّلَاقُ مَرَّتَانِ فَاِمْسَاكٌ بِمَعْرُوفٍ اَوْ تَسْرٖيحٌ بِاِحْسَانٍ وَلَا يَحِلُّ لَكُمْ اَنْ تَاْخُذُوا مِمَّا اٰتَيْتُمُوهُنَّ شَيْپًا اِلَّا اَنْ يَخَافَا اَلَّا يُقٖيمَا حُدُودَ اللّٰهِ فَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا يُقٖيمَا حُدُودَ اللّٰهِ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَا فٖيمَا افْتَدَتْ بِهٖ تِلْكَ حُدُودُ اللّٰهِ فَلَا تَعْتَدُوهَا وَمَنْ يَتَعَدَّ حُدُودَ اللّٰهِ فَاُولٰئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ


Ettalâgu merratâni feimsâkum bimağrûfin ev tesrîhum biıhsân, ve lâ yehıllu lekum en teé'huzû mimmâ âteytumûhunne şey'en illâ ey yehâfâ ellâ yugîmâ hudûdallâh, fein hıftum ellâ yugîmâ hudûdallâhi felâ cunâha aleyhimâ fîmeftedet bih, tilke hudûdullâhi felâ tağtedûhâ, ve mey yeteadde hudûdallâhi feulâike humuz zâlimûn.

(Dönüş yapılabilecek) boşama iki defadır. Sonrası, ya iyilikle geçinmek, ya da güzellikle bırakmaktır. (Evlilikte) tarafların Allah'ın belirlediği ölçüleri koruyamama endişeleri dışında kadınlara verdiklerinizden (boşanma esnasında) bir şeyi geri almanız, sizin için helâl olmaz. Eğer onlar Allah'ın belirlediği ölçüleri gözetmeyecekler diye endişe ederseniz, o zaman kadının (boşanmak için) bedel vermesinde ikisine de günah yoktur. Bunlar Allah'ın koyduğu sınırlardır. Sakın bunları aşmayın. Allah'ın koyduğu sınırları kim aşarsa, onlar zalimlerin ta kendileridir. Bakara suresi 229. ayet


EVLİLİK AİLE SİSTEMİNİN CİDDİYETLE YÜRÜMESİ VE KADININ ONURUNUN DA KORUNMASI AÇISINDAN ÜÇÜNCÜ DEFA BOŞANMADAN SONRA EVLİLİĞİ MÜMKÜN OLMAMAKTA BOŞANAN KADININ BAŞKA BİRİ İLE EVLENDİKTEN SONRA ANCAK NİKAHINA MÜSAADE ETMEKTEDİR.


2.230*************فَاِنْ طَلَّقَهَا فَلَا تَحِلُّ لَهُ مِنْ بَعْدُ حَتّٰى تَنْكِحَ زَوْجًا غَيْرَهُ فَاِنْ طَلَّقَهَا فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَا اَنْ يَتَرَاجَعَا اِنْ ظَنَّا اَنْ يُقٖيمَا حُدُودَ اللّٰهِ وَتِلْكَ حُدُودُ اللّٰهِ يُبَيِّنُهَا لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ

Fein tallegahâ felâ tehıllu lehû mim bağdu hattâ tenkiha zevcen ğayrah, fein tallegahâ felâ cunâha aleyhimâ ey yeterâceâ in zannâ ey yugîmâ hudûdallah, ve tilke hudûdullâhi yubeyyinuhâ ligavmiy yağlemûn.

Eğer erkek karısını (üçüncü defa) boşarsa, kadın, onun dışında bir başka kocayla nikâhlanmadıkça ona helâl olmaz. (Bu koca da) onu boşadığı takdirde, onlar (kadın ile ilk kocası) Allah'ın koyduğu ölçüleri gözetebileceklerine inanıyorlarsa tekrar birbirlerine dönüp evlenmelerinde bir günah yoktur. İşte bunlar Allah'ın, anlayan bir toplum için açıkladığı ölçüleridir.  Bakara suresi 230. ayet


BOŞANAN KADININ HAKLARININ GASPI KONUSUNDA HER TÜRLÜ GASP TUTUM VE DAVRANIŞLARINI RABBİMİZ KENDİSİNE KARŞI GELMEKLE BİR TUTMAKTADIR.

2.231*************وَاِذَا طَلَّقْتُمُ النِّسَاءَ فَبَلَغْنَ اَجَلَهُنَّ فَاَمْسِكُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ اَوْ سَرِّحُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ وَلَا تُمْسِكُوهُنَّ ضِرَارًا لِتَعْتَدُوا وَمَنْ يَفْعَلْ ذٰلِكَ فَقَدْ ظَلَمَ نَفْسَهُ وَلَا تَتَّخِذُوا اٰيَاتِ اللّٰهِ هُزُوًا وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ وَمَا اَنْزَلَ عَلَيْكُمْ مِنَ الْكِتَابِ وَالْحِكْمَةِ يَعِظُكُمْ بِهٖ وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاعْلَمُوا اَنَّ اللّٰهَ بِكُلِّ شَیْءٍ عَلٖيمٌ


Ve izâ tallagtumun nisâe febelağne ecelehunne feemsikûhunne bimağrûfin ev serrihû hunne bimağrûf, ve lâ tumsikû hunne dırâral litağtedû, ve mey yef'al zâlike fegad zaleme nefseh, ve lâ tettehızû âyâtillâhi huzuvâ, vezkurû niğmetallâhi aleykum ve mâ enzele aleykum minel kitâbi vel hıkmeti yeızukum bih, vettegullâhe vağlemû ennallâhe bikulli şey'in alîm.

Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme sürelerini bitirdikleri zaman, ya onları iyilikle tutun yahut iyilikle bırakın. Haklarına tecavüz edip zarar vermek için onları tutmayın. Bunu kim yaparsa kendine zulmetmiş olur. Sakın Allah'ın âyetlerini eğlenceye almayın. Allah'ın üzerinizdeki nimetini, size öğüt vermek için indirdiği Kitab'ı ve hikmeti hatırlayın. Allah'a karşı gelmekten sakının ve bilin ki Allah her şeyi hakkıyla bilendir. Bakara suresi 231. ayet

RABBİMİZ BOŞANMIŞ KADININ BİR BAŞKASI İLE YUVA KURMASINA ENGEL OLUNMAMASINI EMRETMEKTEDİR.


وَاِذَا طَلَّقْتُمُ النِّسَاءَ فَبَلَغْنَ اَجَلَهُنَّ فَلَا تَعْضُلُوهُنَّ اَنْ يَنْكِحْنَ اَزْوَاجَهُنَّ اِذَا تَرَاضَوْا بَيْنَهُمْ بِالْمَعْرُوفِ ذٰلِكَ يُوعَظُ بِهٖ مَنْ كَانَ مِنْكُمْ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ ذٰلِكُمْ اَزْكٰى لَكُمْ وَاَطْهَرُ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ

Ve izâ tallagtumun nisâe febelağne ecelehunne felâ tağdulû hunne ey yenkihne ezvâcehunne izâ terâdav beynehum bil mağrûf, zâlike yûazu bihî men kâne minkum yué'minu billâhi vel yevmil âhır, zâlikum ezkâ lekum ve athar, vallâhu yağlemu ve entum lâ tağlemûn.

Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme sürelerini bitirdikleri zaman kendi aralarında aklın ve dinin gereklerine uygun olarak güzellikle anlaştıkları takdirde, eşleriyle (yeniden) evlenmelerine engel olmayın. Bununla içinizden Allah'a ve ahiret gününe iman edenlere öğüt verilmektedir. Bu, sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Allah bilir, siz bilmezsiniz. Bakara suresi 232. ayet


RABBİMİZ BOŞANMIŞ EŞLERİN ÇOCUKLARININ BAKIMINI VE GELECEĞİ İÇİNDE YOL GÖSTERMİŞ EĞER EMRETTİĞİ YOLU UYGULAMAYANA KENDİSİNE KARŞI GELİNMESİ İLE EŞ TUTMUŞTUR.

2.233*************وَالْوَالِدَاتُ يُرْضِعْنَ اَوْلَادَهُنَّ حَوْلَيْنِ كَامِلَيْنِ لِمَنْ اَرَادَ اَنْ يُتِمَّ الرَّضَاعَةَ وَعَلَى الْمَوْلُودِ لَهُ رِزْقُهُنَّ وَكِسْوَتُهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ لَا تُكَلَّفُ نَفْسٌ اِلَّا وُسْعَهَا لَا تُضَارَّ وَالِدَةٌ بِوَلَدِهَا وَلَا مَوْلُودٌ لَهُ بِوَلَدِهٖ وَعَلَى الْوَارِثِ مِثْلُ ذٰلِكَ فَاِنْ اَرَادَا فِصَالًا عَنْ تَرَاضٍ مِنْهُمَا وَتَشَاوُرٍ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَا وَاِنْ اَرَدْتُمْ اَنْ تَسْتَرْضِعُوا اَوْلَادَكُمْ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ اِذَا سَلَّمْتُمْ مَا اٰتَيْتُمْ بِالْمَعْرُوفِ وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاعْلَمُوا اَنَّ اللّٰهَ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصٖيرٌ

Vel vâlidâtu yurdığne evlâde hunne havleyni kâmileyni limen erâde ey yutimmer radâah, ve alel mevlûdi lehû rizguhunne ve kisvetuhunne bil mağrûf, lâ tukellefu nefsun illâ vus'ahâ, lâ tudârra vâlidetum biveledihâ ve lâ mevlûdul lehû biveledihî ve alel vârisi mislu zâlik, fein erâdâ fisâlen an terâdım minhumâ ve teşâvurin felâ cunâha aleyhimâ, ve in eradtum en testerdıû evlâdekum felâ cunâha aleykum izâ sellemtum mâ âteytum bil mağrûf, vettegullâhe vağlemû ennallâhe bimâ tağmelûne basîr. 

Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için- anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların (annelerin) yiyeceği, giyeceği, örfe uygun olarak babaya aittir. Hiçbir kimseye gücünün üstünde bir yük ve sorumluluk teklif edilmez. -Hiçbir anne ve hiçbir baba çocuğu sebebiyle zarara uğratılmasın- (Baba ölmüşse) mirasçı da aynı şeyle sorumludur. Eğer (anne ve baba) kendi aralarında danışıp anlaşarak (iki yıl dolmadan) çocuğu sütten kesmek isterlerse, onlara günah yoktur. Eğer çocuklarınızı (bir sütanneye) emzirtmek isterseniz, örfe uygun olarak vereceğiniz ücreti güzelce ödediğiniz takdirde size bir günah yoktur. Allah'a karşı gelmekten sakının ve bilin ki, Allah, yapmakta olduklarınızı hakkıyla görendir. Bakara suresi 233. ayet
 

EVLİLİKTE ZİNA EDENİN ZİNA EDENLE EVLENECEĞİNİ HATTA KENDİSİNE  ORTAK KOŞMAKLA AYNI SUÇU İŞLEMİŞ GİBİ KABUL EDECEĞİNİ EVLİLİKTE SADAKATE ÖNEM VERİLMESİNİ ZİNADAN UZAK DURULMASINI EMRETMİŞTİR..


24.3*************اَلزَّانٖى لَا يَنْكِحُ اِلَّا زَانِيَةً اَوْ مُشْرِكَةً وَالزَّانِيَةُ لَا يَنْكِحُهَا اِلَّا زَانٍ اَوْ مُشْرِكٌ وَحُرِّمَ ذٰلِكَ عَلَى الْمُؤْمِنٖينَ

Ezzânî lâ yenkihu illâ zâniyeten ev muşrikeh, vez zâniyetu lâ yenkihuhâ illâ zânin ev muşrik, ve hurrime zâlike alel mué'minîn. 

Zina eden erkek ancak, zina eden veya Allah'a ortak koşan bir kadınla evlenir. Zina eden bir kadınla da ancak zina eden veya Allah'a ortak koşan bir erkek evlenir. Bu, mü'minlere haram kılınmıştır. Nur suresi 3. ayet


24.26*************اَلْخَبٖيثَاتُ لِلْخَبٖيثٖينَ وَالْخَبٖيثُونَ لِلْخَبٖيثَاتِ وَالطَّيِّبَاتُ لِلطَّيِّبٖينَ وَالطَّيِّبُونَ لِلطَّيِّبَاتِ اُولٰئِكَ مُبَرَّؤُنَ مِمَّا يَقُولُونَ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرٖيمٌ

Elhabîsâtu lilhabîsîne vel habîsûne lilhabîsât, vet tayyibâtu littayyibîne vet tayyibûne littayyibât, ulâike muberraûne mimmâ yegûlûn, lehum mağfiratuv ve rizgun kerîm. 

Kötü kadınlar, kötü erkeklere; kötü erkekler de kötü kadınlara; temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkekler de temiz kadınlara lâyıktır.  O temiz olanlar, iftiracıların söyledikleri şeylerden uzaktırlar. Onlar için bir bağışlanma ve bolca verilmiş iyi bir rızık vardır. Nur suresi 26. ayet

RABBİMİZ BEKAR OLANLARIN HERHANHİ BİR ZİNA VE HAYASIZLIĞA BULAŞMAMASI İÇİN EVLENDİRİLMESİNİ TEŞVİK EDEREK YAPILAN HER TÜRLÜ ÇABALARIN SONUÇSUZ BIRAKILMAYACAĞINI BİLDİRMEKTEDİR. EVLENMEYE GÜÇLERİ YETMEYENLERİNDE İFFETLERİNİ KORUMALARINI  EMRETMEKTEDİR.


24.32*************وَاَنْكِحُوا الْاَيَامٰى مِنْكُمْ وَالصَّالِحٖينَ مِنْ عِبَادِكُمْ وَاِمَائِكُمْ اِنْ يَكُونُوا فُقَرَاءَ يُغْنِهِمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِهٖ وَاللّٰهُ وَاسِعٌ عَلٖيمٌ

Ve enkihul eyâmâ minkum ves sâlihîne min ıbâdikum ve imâikum, iy yekûnû fugarâe yuğnihimullâhu min fadlih, vallâhu vâsiun alîm. 

Sizden bekâr olanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden durumu uygun olanları evlendirin. Eğer bunlar yoksul iseler, Allah onları lütfuyla zenginleştirir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. Nur suresi 32. ayet


وَلْيَسْتَعْفِفِ الَّذٖينَ لَا يَجِدُونَ نِكَاحًا حَتّٰى يُغْنِيَهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِهٖ وَالَّذٖينَ يَبْتَغُونَ الْكِتَابَ مِمَّا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْ فَكَاتِبُوهُمْ اِنْ عَلِمْتُمْ فٖيهِمْ خَيْرًا وَاٰتُوهُمْ مِنْ مَالِ اللّٰهِ الَّذٖى اٰتٰیكُمْ وَلَا تُكْرِهُوا فَتَيَاتِكُمْ عَلَى الْبِغَاءِ اِنْ اَرَدْنَ تَحَصُّنًا لِتَبْتَغُوا عَرَضَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَمَنْ يُكْرِهْهُنَّ فَاِنَّ اللّٰهَ مِنْ بَعْدِ اِكْرَاهِهِنَّ غَفُورٌ رَحٖيمٌ

Vel yestağfifillezîne lâ yecidûne nikâhan hattâ yuğniyehumullâhu min fadlih, vellezîne yebteğûnel kitâbe mimmâ meleket eymânukum fekâtibûhum in alimtum fîhim hayrâ, ve âtûhum mim mâlillâhillezî âtâkum, ve lâ tukrihû feteyâtikum alel biğâi in eradne tehassunel litebteğû aradal hayâtid dunyâ, ve mey yukrihhunne feinnallâhe mim bağdi ikrâhihinne ğafûrur rahîm. 

Evlenmeye güçleri yetmeyenler de, Allah kendilerini lütfuyla zengin edinceye kadar iffetlerini korusunlar. Sahip olduğunuz kölelerden "mükâtebe" yapmak isteyenlere gelince, eğer onlarda bir hayır görürseniz onlarla mükâtebe yapın.  Allah'ın size verdiği maldan onlara verin. Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde etmek için iffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları buna zorlarsa bilinmelidir ki hiç şüphesiz onların zorlanmasından sonra Allah (onları) çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.
Nur suresi 33. ayet

RABBİMİZ AİLE HAYATINA SILA-I RAHİME  ÖNEM VERMEKTE ANNE VE BABAYA İYİ DAVRANILMASINI BİLDİRMEKTEDİR.

وَوَصَّيْنَا الْاِنْسَانَ بِوَالِدَيْهِ اِحْسَانًا حَمَلَتْهُ اُمُّهُ كُرْهًا وَوَضَعَتْهُ كُرْهًا وَحَمْلُهُ وَفِصَالُهُ ثَلٰثُونَ شَهْرًا حَتّٰى اِذَا بَلَغَ اَشُدَّهُ وَبَلَغَ اَرْبَعٖينَ سَنَةً قَالَ رَبِّ اَوْزِعْنٖى اَنْ اَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتٖى اَنْعَمْتَ عَلَیَّ وَعَلٰى وَالِدَیَّ وَاَنْ اَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضٰیهُ وَاَصْلِحْ لٖى فٖى ذُرِّيَّتٖى اِنّٖى تُبْتُ اِلَيْكَ وَاِنّٖى مِنَ الْمُسْلِمٖينَ

Ve vessaynel insâne bivâlideyhi ıhsânâ, hamelethu ummuhû kurhev ve vedaathu kurhâ, ve hamluhû ve fisâluhû selâsûne şehrâ, hattâ izâ beleğa eşuddehû ve beleğa erbeîne seneten gâle rabbi evziğnî en eşkura niğmetekelletî en'amte aleyye ve alâ vâlideyye ve en ağmele sâlihan terdâhu ve aslıh lî fî zurriyyetî, innî tubtu ileyke ve innî minel muslimîn. 

Biz, insana anne babasına iyi davranmayı emrettik. Annesi onu ne zahmetle karnında taşıdı ve ne zahmetle doğurdu! Onun (anne karnında) taşınması ve sütten kesilme süresi (toplam olarak) otuz aydır. Nihayet olgunluk çağına gelip, kırk yaşına varınca şöyle der: "Bana ve anne babama verdiğin nimetlere şükretmemi, senin razı olacağın salih amel işlememi bana ilham et. Neslimi de salih kimseler yap. Şüphesiz ben sana döndüm. Muhakkak ki ben sana teslim olanlardanım." Ahkaf suresi 15. ayet


4.36*************وَاعْبُدُوا اللّٰهَ وَلَا تُشْرِكُوا بِهٖ شَيْپًا وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَانًا وَبِذِى الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاكٖينِ وَالْجَارِ ذِى الْقُرْبٰى وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالْجَنْبِ وَابْنِ السَّبٖيلِ وَمَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ مَنْ كَانَ مُخْتَالًا فَخُورًا

Vağbudullâhe ve lâ tuşrikû bihî şey'ev ve bil vâlideyni ıhsânev ve bizil gurbâ vel yetâmâ vel mesâkîni vel câri zil gurbâ vel câril cunubi ves sâhibi bil cembi vebnis sebîli ve mâ meleket eymânukum, innallâhe lâ yuhıbbu men kâne muhtâlen fehûra. 

Allah'a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez. Nisa suresi 36. ayet


EVLENMEKTE ANA KISTAS ALLAH’A VE PEYGAMBERLERİNE İMAN EDEN MÜ’MİN OLMALARIDIR. MÜŞRİKLERLE  EVLENİLMESİNİ MEN ETMEKTEDİR. EĞERKİ YANLIŞLIKLA BİLMEDEN EVLENDİ İSE O KADINA AİT MALLARIN DAHİ İADE EDİLMESİNİ BİLDİRMEKTEDİR.

60.10*************يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اِذَا جَاءَكُمُ الْمُؤْمِنَاتُ مُهَاجِرَاتٍ فَامْتَحِنُوهُنَّ اَللّٰهُ اَعْلَمُ بِاٖيمَانِهِنَّ فَاِنْ عَلِمْتُمُوهُنَّ مُؤْمِنَاتٍ فَلَا تَرْجِعُوهُنَّ اِلَى الْكُفَّارِ لَا هُنَّ حِلٌّ لَهُمْ وَلَا هُمْ يَحِلُّونَ لَهُنَّ وَاٰتُوهُمْ مَا اَنْفَقُوا وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ اَنْ تَنْكِحُوهُنَّ اِذَا اٰتَيْتُمُوهُنَّ اُجُورَهُنَّ وَلَا تُمْسِكُوا بِعِصَمِ الْكَوَافِرِ وَسْپَلُوا مَا اَنْفَقْتُمْ وَلْيَسْپَلُوا مَا اَنْفَقُوا ذٰلِكُمْ حُكْمُ اللّٰهِ يَحْكُمُ بَيْنَكُمْ وَاللّٰهُ عَلٖيمٌ حَكٖيمٌ


Yâ eyyuhellezîne âmenû izâ câekumul mué'minâtu muhâcirâtin femtehınûhunn, allâhu ağlemu biîmânihinn, fein alimtumûhunne mué'minâtin felâ terciû hunne ilel kuffâr, lâ hunne hıllul lehum ve lâ hum yehıllûne lehunn, ve âtûhum mâ enfegû, ve lâ cunâha aleykum en tenkihû hunne izâ âteytumû hunne ucûra hunn, ve lâ tumsikû bi ısamil kevâfiri ves'elû mâ enfagtum vel yes'elû mâ enfegû, zâlikum hukmullâhi yahkumu beynekum, vallâhu alîmun hakîm. 


Ey iman edenler! Mü'min kadınlar muhacir olarak size geldiklerinde, onları imtihan edin. Allah, onların imanlarını daha iyi bilir. Eğer siz onların inanmış kadınlar olduklarını anlarsanız, onları kâfirlere geri göndermeyin. Çünkü müslüman hanımlar kâfirlere helâl değillerdir. Kâfirler de müslüman hanımlara helâl olmazlar. Mehir olarak harcadıklarını onlara (kocalarına geri) verin. Mehirlerini verdiğiniz takdirde, bu kadınlarla evlenmenizde size bir günah yoktur. Müşrik karılarınızın nikâhlarına tutunmayın. (Zira bu nikâhlar ortadan kalkmıştır.) Onlara harcadığınız mehri, (evlendikleri kâfir kocalarından) isteyin. Kâfirler de (İslâm'ı kabul eden ve sizinle evlenen eski hanımlarına) harcamış oldukları mehri (sizden) istesinler. Bu, Allah'ın hükmüdür. O, aranızda hüküm veriyor. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.  Mumtehine suresi 10. ayet

60.11*************وَاِنْ فَاتَكُمْ شَیْءٌ مِنْ اَزْوَاجِكُمْ اِلَى الْكُفَّارِ فَعَاقَبْتُمْ فَاٰتُوا الَّذٖينَ ذَهَبَتْ اَزْوَاجُهُمْ مِثْلَ مَا اَنْفَقُوا وَاتَّقُوا اللّٰهَ الَّذٖى اَنْتُمْ بِهٖ مُؤْمِنُونَ

Ve in fâtekum şey'um min ezvâcikum ilel kuffâri feâgabtum feâtul lezîne zehebet ezvâcuhum misle mâ enfegû, vettegullâhellezî entum bihî mué'minûn. 

Eğer eşlerinizden biri kâfirlere kaçar  ve siz de onlarla çarpışıp ganimet alırsanız, eşleri gidenlere sarf ettikleri (mehir) kadarını verin ve inandığınız Allah'a karşı gelmekten sakının  Mumtehine suresi 11. ayet


اَسْكِنُوهُنَّ مِنْ حَيْثُ سَكَنْتُمْ مِنْ وُجْدِكُمْ وَلَا تُضَارُّوهُنَّ لِتُضَيِّقُوا عَلَيْهِنَّ وَاِنْ كُنَّ اُولَاتِ حَمْلٍ فَاَنْفِقُوا عَلَيْهِنَّ حَتّٰى يَضَعْنَ حَمْلَهُنَّ فَاِنْ اَرْضَعْنَ لَكُمْ فَاٰتُوهُنَّ اُجُورَهُنَّ وَاْتَمِرُوا بَيْنَكُمْ بِمَعْرُوفٍ وَاِنْ تَعَاسَرْتُمْ فَسَتُرْضِعُ لَهُ اُخْرٰى

Eskinû hunne min haysu sekentum miv vucdikum ve lâ tudârrû hunne litudayyigû aleyhinn, ve in kunne ulâti hamlin feenfigû aleyhinne hattâ yedağne hamle hunn, fein erdağne lekum feâtû hunne ucûra hunn, veé'temirû beynekum bimağrûf, ve in teâsertum feseturdıu lehû uhrâ. 

Onları (iddetleri süresince) gücünüz nispetinde, oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun. Onları sıkıntıya sokmak için kendilerine zarar vermeye kalkışmayın. Eğer hamile iseler, doğum yapıncaya kadar nafakalarını verin. Sizin için (çocuğu) emzirirlerse (emzirme) ücretlerini de verin ve aranızda uygun bir şekilde anlaşın. Eğer anlaşamazsanız, çocuğu baba hesabına başka bir kadın emzirecektir.  Talak suresi 6. ayet


RABBİMİZ EVLİLİKTE AİLE YAŞANTISINDA MAHREM YERİNİ KORUMALARINI EMRETMEKTEDİR

وَالَّذٖينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ

Vellezîne hum lifurûcihim hâfizûn. 

Onlar, mahrem yerlerini koruyan kimselerdir. Mearic suresi 29. ayet


اِلَّا عَلٰى اَزْوَاجِهِمْ اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُمْ فَاِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومٖينَ

- İllâ alâ ezvâcihim ev mâ meleket eymânuhum feinnehum ğayru melûmîn. 

Ancak eşleri, yahut sahip oldukları cariyeleri başka. Çünkü onlar (eşleri ve cariyeleri ile olan ilişkileri konusunda) kınanmazlar.
Mearic suresi 30. ayet


فَمَنِ ابْتَغٰى وَرَاءَ ذٰلِكَ فَاُولٰئِكَ هُمُ الْعَادُونَ

Femenibteğâ verâe zâlike feulâike humul âdûn.

Kim bunun ötesini isterse, işte onlar sınırı aşan kimselerdir. Mearic suresi 31. ayet


RABBİMİZ KİMLERLE EVLENİP EVLENİLEMİYECEĞİNİ, HARAM KILDIĞINI KİMLERİN MAHREM NA MAHREM OLACAĞINI EN İNCE AYRINTISINA KADAR SINIRLARINI ÇİZMİŞ HATTA EVLİLİĞİN DAHA SIHHATLİ YÜRÜMESİ İÇİN YAPILAN HER TÜRLÜ  UZLAŞMAYI DAHİ CAİZ GÖRMEKTEDİR.

حُرِّمَتْ عَلَيْكُمْ اُمَّهَاتُكُمْ وَبَنَاتُكُمْ وَاَخَوَاتُكُمْ وَعَمَّاتُكُمْ وَخَالَاتُكُمْ وَبَنَاتُ الْاَخِ وَبَنَاتُ الْاُخْتِ وَاُمَّهَاتُكُمُ الّٰتٖى اَرْضَعْنَكُمْ وَاَخَوَاتُكُمْ مِنَ الرَّضَاعَةِ وَاُمَّهَاتُ نِسَائِكُمْ وَرَبَائِبُكُمُ الّٰتٖى فٖى حُجُورِكُمْ مِنْ نِسَائِكُمُ الّٰتٖى دَخَلْتُمْ بِهِنَّ فَاِنْ لَمْ تَكُونُوا دَخَلْتُمْ بِهِنَّ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ وَحَلَائِلُ اَبْنَائِكُمُ الَّذٖينَ مِنْ اَصْلَابِكُمْ وَاَنْ تَجْمَعُوا بَيْنَ الْاُخْتَيْنِ اِلَّا مَا قَدْ سَلَفَ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ غَفُورًا رَحٖيمًا


Hurrimet aleykum ummehâtukum ve benâtukum ve ehavâtukum ve ammâtukum ve hâlâtukum ve benâtul ehı ve benâtul uhti ve ummehâtukumullâtî erdağnekum ve ehavâtukum miner radâati ve ummehâtu nisâikum ve rabâibukumullâtî fî hucûrikum min nisâikumullâtî dehaltum bihinn, feillem tekûnû dehaltum bihinne felâ cunâha aleykum, ve halâilu ebnâikumullezîne min aslâbikum ve en tecmeû beynel uhteyni illâ mâ gad selef, innallâhe kâne ğafûrar rahîmâ. 

Size şunlarla evlenmek haram kılındı: Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren sütanneleriniz, süt kız kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, kendileriyle zifafa girdiğiniz karılarınızdan olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız, -eğer anneleri ile zifafa girmemişseniz onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur- öz oğullarınızın karıları, iki kız kardeşi (nikâh altında) bir araya getirmeniz. Ancak geçenler (önceden yapılan bu tür evlilikler) başka.  Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. Nisa suresi 23. ayet

اَسْكِنُوهُنَّ مِنْ حَيْثُ سَكَنْتُمْ مِنْ وُجْدِكُمْ وَلَا تُضَارُّوهُنَّ لِتُضَيِّقُوا عَلَيْهِنَّ وَاِنْ كُنَّ اُولَاتِ حَمْلٍ فَاَنْفِقُوا عَلَيْهِنَّ حَتّٰى يَضَعْنَ حَمْلَهُنَّ فَاِنْ اَرْضَعْنَ لَكُمْ فَاٰتُوهُنَّ اُجُورَهُنَّ وَاْتَمِرُوا بَيْنَكُمْ بِمَعْرُوفٍ وَاِنْ تَعَاسَرْتُمْ فَسَتُرْضِعُ لَهُ اُخْرٰى


Eskinû hunne min haysu sekentum miv vucdikum ve lâ tudârrû hunne litudayyigû aleyhinn, ve in kunne ulâti hamlin feenfigû aleyhinne hattâ yedağne hamle hunn, fein erdağne lekum feâtû hunne ucûra hunn, veé'temirû beynekum bimağrûf, ve in teâsertum feseturdıu lehû uhrâ. 

Onları (iddetleri süresince) gücünüz nispetinde, oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun. Onları sıkıntıya sokmak için kendilerine zarar vermeye kalkışmayın. Eğer hamile iseler, doğum yapıncaya kadar nafakalarını verin. Sizin için (çocuğu) emzirirlerse (emzirme) ücretlerini de verin ve aranızda uygun bir şekilde anlaşın. Eğer anlaşamazsanız, çocuğu baba hesabına başka bir kadın emzirecektir. Talak suresi 6. ayet

4.128*************وَاِنِ امْرَاَةٌ خَافَتْ مِنْ بَعْلِهَا نُشُوزًا اَوْ اِعْرَاضًا فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَا اَنْ يُصْلِحَا بَيْنَهُمَا صُلْحًا وَالصُّلْحُ خَيْرٌ وَاُحْضِرَتِ الْاَنْفُسُ الشُّحَّ وَاِنْ تُحْسِنُوا وَتَتَّقُوا فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبٖيرًا

Ve inimraetun hâfet mim bağlihâ nuşûzen ev iğrâdan felâ cunâha aleyhimâ ey yuslihâ beynehumâ sulhâ, ves sulhu hayr, ve uhdıratil enfusuş şuhh, ve in tuhsinû ve tettegû feinnallâhe kâne bimâ tağmelûne habîrâ

Eğer bir kadın kocasının, kendisine kötü davranmasından, yahut yüz çevirmesinden endişe ederse, uzlaşarak aralarını düzeltmelerinde ikisine de bir günah yoktur. Uzlaşmak daha hayırlıdır. Nefisler ise kıskançlığa ve bencil tutkulara hazır (elverişli) kılınmıştır. Eğer iyilik eder ve Allah'a karşı gelmekten sakınırsanız, şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. Nisa suresi 128. ayet (Genel: 4




RABBİMİZ AİLE HAYATINI CİNSEL YAŞAMINI HER ŞEYİ HİÇ BİR AÇIK KAPI BIRAKMADAN DÜZENLEMİŞ ERKEK KADIN VE ÇOCUKLARIN HAKLARININ NELER OLDUĞUNU EN İNCE AYRINTISINA KADAR  SINIRLARLA BELİRTMİŞTİR.


2.187*************اُحِلَّ لَكُمْ لَيْلَةَ الصِّيَامِ الرَّفَثُ اِلٰى نِسَائِكُمْ هُنَّ لِبَاسٌ لَكُمْ وَاَنْتُمْ لِبَاسٌ لَهُنَّ عَلِمَ اللّٰهُ اَنَّكُمْ كُنْتُمْ تَخْتَانُونَ اَنْفُسَكُمْ فَتَابَ عَلَيْكُمْ وَعَفَا عَنْكُمْ فَالْپٰنَ بَاشِرُوهُنَّ وَابْتَغُوا مَا كَتَبَ اللّٰهُ لَكُمْ وَكُلُوا وَاشْرَبُوا حَتّٰى يَتَبَيَّنَ لَكُمُ الْخَيْطُ الْاَبْيَضُ مِنَ الْخَيْطِ الْاَسْوَدِ مِنَ الْفَجْرِ ثُمَّ اَتِمُّوا الصِّيَامَ اِلَى الَّيْلِ وَلَا تُبَاشِرُوهُنَّ وَاَنْتُمْ عَاكِفُونَ فِى الْمَسَاجِدِ تِلْكَ حُدُودُ اللّٰهِ فَلَا تَقْرَبُوهَا كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ اٰيَاتِهٖ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ

Uhılle lekum leyletes sıyâmir rafesu ilâ nisâikum, hunne libâsul lekum ve entum libâsul lehunn, alimallâhu ennekum kuntum tahtânûne enfusekum fetâbe aleykum ve afâ ankum, fel âne bâşirû hunne vebteğû mâ keteballâhu lekum, ve kulû veşrabû hattâ yetebeyyene lekumul haytul ebyadu minel haytıl esvedi minel fecr, summe etimmus sıyâme ilel leyl, ve lâ tubâşirû hunne ve entum âkifûne fil mesâcid, tilke hudûdullâhi felâ tagrabûhâ, kezâlike yubeyyinullâhu âyâtihî linnâsi leallehum yettegûn. 

Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı.  Onlar, size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz.  Allah, (Ramazan gecelerinde hanımlarınıza yaklaşarak) kendinize zulmetmekte olduğunuzu bildi de tövbenizi kabul edip sizi affetti. Artık eşlerinize yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazıp takdir etmiş olduğu şeyi arayın. Şafağın aydınlığı gecenin karanlığından ayırt edilinceye (tan yeri ağarıncaya) kadar yiyin, için. Sonra da akşama kadar orucu tam tutun. Bununla birlikte siz mescitlerde itikâfta iken eşlerinize yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın koyduğu sınırlardır. Bu sınırlara yaklaşmayın. Allah, kendine karşı gelmekten sakınsınlar diye, âyetlerini insanlara böylece açıklar. Bakara suresi 187. ayet


2.228*************وَالْمُطَلَّقَاتُ يَتَرَبَّصْنَ بِاَنْفُسِهِنَّ ثَلٰثَةَ قُرُوءٍ وَلَا يَحِلُّ لَهُنَّ اَنْ يَكْتُمْنَ مَا خَلَقَ اللّٰهُ فٖى اَرْحَامِهِنَّ اِنْ كُنَّ يُؤْمِنَّ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَبُعُولَتُهُنَّ اَحَقُّ بِرَدِّهِنَّ فٖى ذٰلِكَ اِنْ اَرَادُوا اِصْلَاحًا وَلَهُنَّ مِثْلُ الَّذٖى عَلَيْهِنَّ بِالْمَعْرُوفِ وَلِلرِّجَالِ عَلَيْهِنَّ دَرَجَةٌ وَاللّٰهُ عَزٖيزٌ حَكٖيمٌ


Vel mutallegâtu yeterabbasne bienfusihinne selâsete gurûé', ve lâ yehıllu lehunne ey yektumne mâ halegallâhu fî erhâmihinne in kunne yué'minne billâhi vel yevmil âhır, ve buûletuhunne ehaggu biraddihinne fî zâlike in erâdû ıslâhâ, ve lehunne mislullezî aleyhinne bil mağruf, ve lirricâli aleyhinne deraceh, vallâhu azîzun hakîm.

Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç ay hâli (hayız veya temizlik müddeti) beklerler. Eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorlarsa, Allah'ın kendi rahimlerinde yarattığını gizlemeleri onlara helâl olmaz. Kocaları bu süre içinde barışmak isterlerse, onları geri almağa daha çok hak sahibidirler. Kadınların, yükümlülükleri kadar meşru hakları vardır. Yalnız erkeklerin kadınlar üzerinde bir derece farkı vardır. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. Bakara suresi 228. ayet

(٢-٢٢٩)
2.229*************
اَلطَّلَاقُ مَرَّتَانِ فَاِمْسَاكٌ بِمَعْرُوفٍ اَوْ تَسْرٖيحٌ بِاِحْسَانٍ وَلَا يَحِلُّ لَكُمْ اَنْ تَاْخُذُوا مِمَّا اٰتَيْتُمُوهُنَّ شَيْپًا اِلَّا اَنْ يَخَافَا اَلَّا يُقٖيمَا حُدُودَ اللّٰهِ فَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا يُقٖيمَا حُدُودَ اللّٰهِ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَا فٖيمَا افْتَدَتْ بِهٖ تِلْكَ حُدُودُ اللّٰهِ فَلَا تَعْتَدُوهَا وَمَنْ يَتَعَدَّ حُدُودَ اللّٰهِ فَاُولٰئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ

Ettalâgu merratâni feimsâkum bimağrûfin ev tesrîhum biıhsân, ve lâ yehıllu lekum en teé'huzû mimmâ âteytumûhunne şey'en illâ ey yehâfâ ellâ yugîmâ hudûdallâh, fein hıftum ellâ yugîmâ hudûdallâhi felâ cunâha aleyhimâ fîmeftedet bih, tilke hudûdullâhi felâ tağtedûhâ, ve mey yeteadde hudûdallâhi feulâike humuz zâlimûn.

(Dönüş yapılabilecek) boşama iki defadır. Sonrası, ya iyilikle geçinmek, ya da güzellikle bırakmaktır. (Evlilikte) tarafların Allah'ın belirlediği ölçüleri koruyamama endişeleri dışında kadınlara verdiklerinizden (boşanma esnasında) bir şeyi geri almanız, sizin için helâl olmaz. Eğer onlar Allah'ın belirlediği ölçüleri gözetmeyecekler diye endişe ederseniz, o zaman kadının (boşanmak için) bedel vermesinde ikisine de günah yoktur. Bunlar Allah'ın koyduğu sınırlardır. Sakın bunları aşmayın. Allah'ın koyduğu sınırları kim aşarsa, onlar zalimlerin ta kendileridir. Bakara suresi 229. ayet


وَاِذَا طَلَّقْتُمُ النِّسَاءَ فَبَلَغْنَ اَجَلَهُنَّ فَلَا تَعْضُلُوهُنَّ اَنْ يَنْكِحْنَ اَزْوَاجَهُنَّ اِذَا تَرَاضَوْا بَيْنَهُمْ بِالْمَعْرُوفِ ذٰلِكَ يُوعَظُ بِهٖ مَنْ كَانَ مِنْكُمْ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ ذٰلِكُمْ اَزْكٰى لَكُمْ وَاَطْهَرُ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ

Ve izâ tallagtumun nisâe febelağne ecelehunne felâ tağdulû hunne ey yenkihne ezvâcehunne izâ terâdav beynehum bil mağrûf, zâlike yûazu bihî men kâne minkum yué'minu billâhi vel yevmil âhır, zâlikum ezkâ lekum ve athar, vallâhu yağlemu ve entum lâ tağlemûn.


Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme sürelerini bitirdikleri zaman kendi aralarında aklın ve dinin gereklerine uygun olarak güzellikle anlaştıkları takdirde, eşleriyle (yeniden) evlenmelerine engel olmayın. Bununla içinizden Allah'a ve ahiret gününe iman edenlere öğüt verilmektedir. Bu, sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Allah bilir, siz bilmezsiniz. Bakara suresi 232. ayet

2.233*************وَالْوَالِدَاتُ يُرْضِعْنَ اَوْلَادَهُنَّ حَوْلَيْنِ كَامِلَيْنِ لِمَنْ اَرَادَ اَنْ يُتِمَّ الرَّضَاعَةَ وَعَلَى الْمَوْلُودِ لَهُ رِزْقُهُنَّ وَكِسْوَتُهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ لَا تُكَلَّفُ نَفْسٌ اِلَّا وُسْعَهَا لَا تُضَارَّ وَالِدَةٌ بِوَلَدِهَا وَلَا مَوْلُودٌ لَهُ بِوَلَدِهٖ وَعَلَى الْوَارِثِ مِثْلُ ذٰلِكَ فَاِنْ اَرَادَا فِصَالًا عَنْ تَرَاضٍ مِنْهُمَا وَتَشَاوُرٍ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَا وَاِنْ اَرَدْتُمْ اَنْ تَسْتَرْضِعُوا اَوْلَادَكُمْ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ اِذَا سَلَّمْتُمْ مَا اٰتَيْتُمْ بِالْمَعْرُوفِ وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاعْلَمُوا اَنَّ اللّٰهَ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصٖيرٌ


Vel vâlidâtu yurdığne evlâde hunne havleyni kâmileyni limen erâde ey yutimmer radâah, ve alel mevlûdi lehû rizguhunne ve kisvetuhunne bil mağrûf, lâ tukellefu nefsun illâ vus'ahâ, lâ tudârra vâlidetum biveledihâ ve lâ mevlûdul lehû biveledihî ve alel vârisi mislu zâlik, fein erâdâ fisâlen an terâdım minhumâ ve teşâvurin felâ cunâha aleyhimâ, ve in eradtum en testerdıû evlâdekum felâ cunâha aleykum izâ sellemtum mâ âteytum bil mağrûf, vettegullâhe vağlemû ennallâhe bimâ tağmelûne basîr. 

Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için- anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların (annelerin) yiyeceği, giyeceği, örfe uygun olarak babaya aittir. Hiçbir kimseye gücünün üstünde bir yük ve sorumluluk teklif edilmez. -Hiçbir anne ve hiçbir baba çocuğu sebebiyle zarara uğratılmasın- (Baba ölmüşse) mirasçı da aynı şeyle sorumludur. Eğer (anne ve baba) kendi aralarında danışıp anlaşarak (iki yıl dolmadan) çocuğu sütten kesmek isterlerse, onlara günah yoktur. Eğer çocuklarınızı (bir sütanneye) emzirtmek isterseniz, örfe uygun olarak vereceğiniz ücreti güzelce ödediğiniz takdirde size bir günah yoktur. Allah'a karşı gelmekten sakının ve bilin ki, Allah, yapmakta olduklarınızı hakkıyla görendir. Bakara suresi 233. ayet


2.237*************وَاِنْ طَلَّقْتُمُوهُنَّ مِنْ قَبْلِ اَنْ تَمَسُّوهُنَّ وَقَدْ فَرَضْتُمْ لَهُنَّ فَرٖيضَةً فَنِصْفُ مَا فَرَضْتُمْ اِلَّا اَنْ يَعْفُونَ اَوْ يَعْفُوَا الَّذٖى بِيَدِهٖ عُقْدَةُ النِّكَاحِ وَاَنْ تَعْفُوا اَقْرَبُ لِلتَّقْوٰى وَلَا تَنْسَوُا الْفَضْلَ بَيْنَكُمْ اِنَّ اللّٰهَ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصٖيرٌ


Ve in tallagtumû hunne min gabli en temessû hunne ve gad feradtum lehunne ferîdaten fenısfu mâ feradtum illâ ey yağfûne ev yağfuvellezî biyedihî ugdetun nikâh, ve en tağfû agrabu littagvâ, ve lâ tensevul fadle beynekum, innallâhe bimâ tağmelûne basîr. 

Eğer onlara mehir tespit eder de kendilerine el sürmeden boşarsanız, tespit ettiğiniz mehrin yarısı onlarındır. Ancak kadının, ya da nikâh bağı elinde bulunanın (kocanın, paylarından) vazgeçmesi başka. Bununla birlikte (ey erkekler), sizin vazgeçmeniz takvaya (Allah'a karşı gelmekten sakınmaya) daha yakındır. Aranızda iyilik yapmayı da unutmayın. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir. Bakara suresi 237. ayet


2.282*************يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اِذَا تَدَايَنْتُمْ بِدَيْنٍ اِلٰى اَجَلٍ مُسَمًّى فَاكْتُبُوهُ وَلْيَكْتُبْ بَيْنَكُمْ كَاتِبٌ بِالْعَدْلِ وَلَا يَاْبَ كَاتِبٌ اَنْ يَكْتُبَ كَمَا عَلَّمَهُ اللّٰهُ فَلْيَكْتُبْ وَلْيُمْلِلِ الَّذٖى عَلَيْهِ الْحَقُّ وَلْيَتَّقِ اللّٰهَ رَبَّهُ وَلَا يَبْخَسْ مِنْهُ شَيْپًا فَاِنْ كَانَ الَّذٖى عَلَيْهِ الْحَقُّ سَفٖيهًا اَوْ ضَعٖيفًا اَوْ لَا يَسْتَطٖيعُ اَنْ يُمِلَّ هُوَ فَلْيُمْلِلْ وَلِيُّهُ بِالْعَدْلِ وَاسْتَشْهِدُوا شَهٖيدَيْنِ مِنْ رِجَالِكُمْ فَاِنْ لَمْ يَكُونَا رَجُلَيْنِ فَرَجُلٌ وَامْرَاَتَانِ مِمَّنْ تَرْضَوْنَ مِنَ الشُّهَدَاءِ اَنْ تَضِلَّ اِحْدٰیهُمَا فَتُذَكِّرَ اِحْدٰیهُمَا الْاُخْرٰى وَلَا يَاْبَ الشُّهَدَاءُ اِذَا مَا دُعُوا وَلَا تَسْپَمُوا اَنْ تَكْتُبُوهُ صَغٖيرًا اَوْ كَبٖيرًا اِلٰى اَجَلِهٖ ذٰلِكُمْ اَقْسَطُ عِنْدَ اللّٰهِ وَاَقْوَمُ لِلشَّهَادَةِ وَاَدْنٰى اَلَّا تَرْتَابُوا اِلَّا اَنْ تَكُونَ تِجَارَةً حَاضِرَةً تُدٖيرُونَهَا بَيْنَكُمْ فَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ اَلَّا تَكْتُبُوهَا وَاَشْهِدُوا اِذَا تَبَايَعْتُمْ وَلَا يُضَارَّ كَاتِبٌ وَلَا شَهٖيدٌ وَاِنْ تَفْعَلُوا فَاِنَّهُ فُسُوقٌ بِكُمْ وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَيُعَلِّمُكُمُ اللّٰهُ وَاللّٰهُ بِكُلِّ شَیْءٍ عَلٖيمٌ


Yâ eyyuhellezîne âmenû izâ tedâyentum bideynin ilâ ecelim musemmen fektubûh, vel yektub beynekum kâtibum bil adl, ve lâ yeé'be kâtibun ey yektube kemâ allemehullâhu fel yektub, vel yumlilillezî aleyhil haggu vel yettegıllâhe rabbehû ve lâ yebhas minhu şey'â, fein kânellezî aleyhil haggu sefîhen ev daîfen ev lâ yestetîu ey yumille huve fel yumlil veliyyuhû bil adl, vesteşhidû şehîdeyni mir ricâlikum, feil lem yekûnâ raculeyni feraculuv vemraetâni mimmen terdavne mineş şuhedâi en tedılle ıhdâhumâ fetuzekkira ıhdâhumel uhrâ, ve lâ yeé'beş şuhedâu izâ mâ duû, ve lâ tes'emû en tektubûhu sağîran ev kebîran ilâ ecelih, zâlikum agsetu ındallâhi ve agvemu lişşehâdeti ve ednâ ellâ tertâbû illâ en tekûne ticâraten hâdıraten tudîrûnehâ beynekum feleyse aleykum cunâhun ellâ tektubûhâ, ve eşhidû izâ tebâyağtum, ve lâ yudârra kâtibuv ve lâ şehîd, ve in tef'alû feinnehû fusûgum bikum, vettegullâh, ve yuallimukumullâh, vallâhu bikulli şey'in alîm.

Ey iman edenler! Belli bir süre için birbirinize borçlandığınız zaman bunu yazın. Aranızda bir yazıcı adaletle yazsın. Yazıcı, Allah'ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, (her şeyi olduğu gibi dosdoğru) yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın ve Rabbi olan Allah'tan korkup sakınsın da borçtan hiçbir şeyi eksik etmesin (hepsini tam yazdırsın). Eğer borçlu, aklı ermeyen, veya zayıf bir kimse ise, ya da yazdıramıyorsa, velisi adaletle yazdırsın. (Bu işleme) şahitliklerine güvendiğiniz iki erkeği; eğer iki erkek olmazsa, bir erkek ve iki kadını şahit tutun. Bu, onlardan biri unutacak olursa, diğerinin ona hatırlatması içindir. Şahitler çağırıldıkları zaman (gelmekten) kaçınmasınlar. Az olsun, çok olsun, borcu süresine kadar yazmaktan usanmayın. Bu, Allah katında adalete daha uygun, şahitlik için daha sağlam, şüpheye düşmemeniz için daha elverişlidir. Yalnız, aranızda hemen alıp verdiğiniz peşin ticaret olursa, onu yazmamanızdan ötürü üzerinize bir günah yoktur. Alışveriş yaptığınız zaman da şahit tutun. Yazana da, şahide de bir zarar verilmesin.  Eğer aksini yaparsanız, bu sizin için günahkârca bir davranış olur. Allah'a karşı gelmekten sakının. Allah, size öğretiyor. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. Bakara suresi 282. ayet

4.1*************يَا اَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمُ الَّذٖى خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالًا كَثٖيرًا وَنِسَاءً وَاتَّقُوا اللّٰهَ الَّذٖى تَسَاءَلُونَ بِهٖ وَالْاَرْحَامَ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلَيْكُمْ رَقٖيبًا

Yâ eyyuhen nâsuttegû rabbekumullezî halegakum min nefsiv vâhıdetiv ve halega minhâ zevcehâ ve besse minhumâ ricâlen kesîrav ve nisââ, vettegullâhellezî tesâelûne bîhî vel erhâm, innallâhe kâne aleykum ragîbâ. 

Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da  eşini yaratan; ikisinden birçok erkek ve kadın (meydana getirip) yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının. Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'a karşı gelmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının. Şüphesiz Allah, üzerinizde bir gözetleyicidir. Nisa suresi 1. ayet

4.4*************وَاٰتُوا النِّسَاءَ صَدُقَاتِهِنَّ نِحْلَةً فَاِنْ طِبْنَ لَكُمْ عَنْ شَیْءٍ مِنْهُ نَفْسًا فَكُلُوهُ هَنٖيپًا مَرٖیٔاً

Ve âtun nisâe sadugâtihinne nıhleh, fein tıbne lekum an şey'im minhu nefsen fekulûhu henîem merîâ. 

Kadınlara mehirlerini (bir görev olarak) gönül hoşluğuyla verin. Eğer kendi istekleriyle o mehrin bir kısmını size bağışlarlarsa, onu da afiyetle yiyin. Nisa suresi 4. ayet

4.7*************لِلرِّجَالِ نَصٖيبٌ مِمَّا تَرَكَ الْوَالِدَانِ وَالْاَقْرَبُونَ وَلِلنِّسَاءِ نَصٖيبٌ مِمَّا تَرَكَ الْوَالِدَانِ وَالْاَقْرَبُونَ مِمَّا قَلَّ مِنْهُ اَوْ كَثُرَ نَصٖيبًا مَفْرُوضًا

Lirricâli nasîbum mimmâ terakel vâlidâni vel agrabûn, ve linnisâi nasîbum mimmâ terakel vâlidâni vel agrabûne mimmâ galle minhu evkesur, nasîbem mefrûdâ. 

Ana, baba ve akrabaların (miras olarak) bıraktıklarından erkeklere bir pay vardır. Ana, baba ve akrabaların bıraktıklarından kadınlara da bir pay vardır.  Allah, bırakılanın azından da çoğundan da bunları farz kılınmış birer hisse olarak belirlemiştir. Nisa suresi 7. ayet

4.11*************يُوصٖيكُمُ اللّٰهُ فٖى اَوْلَادِكُمْ لِلذَّكَرِ مِثْلُ حَظِّ الْاُنْثَيَيْنِ فَاِنْ كُنَّ نِسَاءً فَوْقَ اثْنَتَيْنِ فَلَهُنَّ ثُلُثَا مَا تَرَكَ وَاِنْ كَانَتْ وَاحِدَةً فَلَهَا النِّصْفُ وَلِاَبَوَيْهِ لِكُلِّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا السُّدُسُ مِمَّا تَرَكَ اِنْ كَانَ لَهُ وَلَدٌ فَاِنْ لَمْ يَكُنْ لَهُ وَلَدٌ وَوَرِثَهُ اَبَوَاهُ فَلِاُمِّهِ الثُّلُثُ فَاِنْ كَانَ لَهُ اِخْوَةٌ فَلِاُمِّهِ السُّدُسُ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوصٖى بِهَا اَوْ دَيْنٍ اٰبَاؤُكُمْ وَاَبْنَاؤُكُمْ لَا تَدْرُونَ اَيُّهُمْ اَقْرَبُ لَكُمْ نَفْعًا فَرٖيضَةً مِنَ اللّٰهِ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلٖيمًا حَكٖيمًا

Yûsîkumullâhu fî evlâdikum lizzekeri mislu hazzıl unseyeyn, fein kunne nisâen fevgasneteyni felehunne sulusâ mâ terak, ve in kânet vâhıdeten felehen nısf, ve liebeveyhi likulli vâhıdim minhumes sudusu mimmâ terake in kâne lehû veled, feil lem yekul lehû veleduv ve verisehû ebevâhu feli ummihis sulus, fein kâne lehû ıhvetun feli ummihis sudusu mim bağdi vasıyyetiy yûsî bihâ ev deyn, âbâukum ve ebnâukum, lâ tedrûne eyyuhum agrabu lekum nef'â, ferîdatem minallâh, innallâhe kâne alîmen hakîmâ. 

Allah, size, çocuklarınız(ın alacağı miras) hakkında, erkeğe iki dişinin payı kadarını emreder. (Çocuklar sadece) ikiden fazla kız iseler, (ölenin geriye) bıraktığının üçte ikisi onlarındır.  Eğer kız bir ise (mirasın) yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, geriye bıraktığı maldan, ana babasından her birinin altıda bir hissesi vardır. Eğer çocuğu yok da (yalnız) ana babası ona varis oluyorsa, anasına üçte bir düşer. Eğer kardeşleri varsa, anasının hissesi altıda birdir. (Bu paylaştırma, ölenin) yapacağı vasiyetten ya da borcundan sonradır. Babalarınız ve oğullarınızdan, hangisinin size daha faydalı olduğunu bilemezsiniz. Bunlar, Allah tarafından farz kılınmıştır. Şüphesiz Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Nisa suresi 11. ayet

4.12*************وَلَكُمْ نِصْفُ مَا تَرَكَ اَزْوَاجُكُمْ اِنْ لَمْ يَكُنْ لَهُنَّ وَلَدٌ فَاِنْ كَانَ لَهُنَّ وَلَدٌ فَلَكُمُ الرُّبُعُ مِمَّا تَرَكْنَ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوصٖينَ بِهَا اَوْ دَيْنٍ وَلَهُنَّ الرُّبُعُ مِمَّا تَرَكْتُمْ اِنْ لَمْ يَكُنْ لَكُمْ وَلَدٌ فَاِنْ كَانَ لَكُمْ وَلَدٌ فَلَهُنَّ الثُّمُنُ مِمَّا تَرَكْتُمْ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ تُوصُونَ بِهَا اَوْ دَيْنٍ وَاِنْ كَانَ رَجُلٌ يُورَثُ كَلَالَةً اَوِ امْرَاَةٌ وَلَهُ اَخٌ اَوْ اُخْتٌ فَلِكُلِّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا السُّدُسُ فَاِنْ كَانُوا اَكْثَرَ مِنْ ذٰلِكَ فَهُمْ شُرَكَاءُ فِى الثُّلُثِ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوصٰى بِهَا اَوْ دَيْنٍ غَيْرَ مُضَارٍّ وَصِيَّةً مِنَ اللّٰهِ وَاللّٰهُ عَلٖيمٌ حَلٖيمٌ

Ve lekum nısfu mâ terake ezvâcukum il lem yekul lehunne veled, fein kâne lehunne veledun felekumur rubuu mimmâ terakne mim bağdi vasıyyetiy yûsîne bihâ ev deyn, ve lehunner rubuu mimmâ teraktum il lem yekul lekum veled, fein kâne lekum veledun felehunnes sumunu mimmâ teraktum mim bağdi vasıyyetin tûsûne bihâ ev deyn, ve in kâne raculuy yûrasu kelâleten evimraetuv ve lehû ehun ev uhtun felikulli vâhıdim minhumes sudus, fein kânû eksera min zâlike fehum şurakâu fis sulusi mim bağdi vasıyyetiy yûsâ bihâ ev deynin ğayra mudârr, vasıyyetem minallâh, vallâhu alîmun halîm.

Eğer çocukları yoksa, karılarınızın geriye bıraktıklarının yarısı sizindir. Eğer çocukları varsa, bıraktıklarının dörtte biri sizindir. (Bu paylaştırma, ölen karılarınızın) yaptıkları vasiyetlerin yerine getirilmesi, yahut borçlarının ödenmesinden sonradır. Eğer sizin çocuğunuz yoksa, bıraktığınızın dörtte biri onlarındır. Eğer çocuğunuz varsa, bıraktığınızın sekizde biri onlarındır. (Yine bu paylaştırma) yaptığınız vasiyetin yerine getirilmesinden, yahut borçlarınızın ödenmesinden sonradır. Eğer kendisine varis olunan bir erkek veya bir kadının evladı ve babası olmaz ve bir erkek veya bir kız kardeşi bulunursa, ona altıda bir düşer.  Eğer (kardeşler) birden fazla olurlarsa, üçte birde ortaktırlar. (Bu paylaştırma varislere) zarar vermeksizin  yapılan vasiyetin yerine getirilmesinden, yahut borcun ödenmesinden sonra yapılır. (Bütün bunlar) Allah'ın emridir. Allah, hakkıyla bilendir, halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir.) Nisa suresi 12. ayet

4.19*************يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا يَحِلُّ لَكُمْ اَنْ تَرِثُوا النِّسَاءَ كَرْهًا وَلَا تَعْضُلُوهُنَّ لِتَذْهَبُوا بِبَعْضِ مَا اٰتَيْتُمُوهُنَّ اِلَّا اَنْ يَاْتٖينَ بِفَاحِشَةٍ مُبَيِّنَةٍ وَعَاشِرُوهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ فَاِنْ كَرِهْتُمُوهُنَّ فَعَسٰى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْپًا وَيَجْعَلَ اللّٰهُ فٖيهِ خَيْرًا كَثٖيرًا


Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ yehıllu lekum en terisun nisâe kerhâ, ve lâ tağdulûhunne litezhebû bibağdı mâ âteytumûhunne illâ ey yeé'tîne bifâhışetim mubeyyineh, ve âşirûhunne bil mağrûf, fein kerihtumûhunne feasâ en tekrahû şey'ev ve yec'alallâhu fîhî hayran kesîrâ. 

Ey iman edenler! Kadınlara zorla mirasçı olmanız size helâl değildir. Açık bir hayâsızlık yapmış olmaları dışında,  kendilerine verdiklerinizin bir kısmını onlardan geri almak için onları sıkıştırmayın. Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmadıysanız, olabilir ki, siz bir şeyden hoşlanmazsınız da Allah onda pek çok hayır yaratmış olur. Nisa suresi 19. ayet

4.20*************وَاِنْ اَرَدْتُمُ اسْتِبْدَالَ زَوْجٍ مَكَانَ زَوْجٍ وَاٰتَيْتُمْ اِحْدٰیهُنَّ قِنْطَارًا فَلَا تَاْخُذُوا مِنْهُ شَيْپًا اَتَاْخُذُونَهُ بُهْتَانًا وَاِثْمًا مُبٖينًا

Ve in eradtumustibdâle zevcim mekâne zevciv ve âteytum ıhdâhunne gıntâran felâ teé'huzû minhu şey'â, eteé'huzûnehû buhtânev ve ismem mubînâ. 

Eğer bir eşin yerine başka bir eş almak isterseniz, öbürüne (mehir olarak) yüklerle mal vermiş olsanız dahi ondan hiçbir şeyi geri almayın. İftira ederek ve açık günaha girerek mi verdiğinizi geri alacaksınız? Nisa suresi 20. ayet

4.21*************وَكَيْفَ تَاْخُذُونَهُ وَقَدْ اَفْضٰى بَعْضُكُمْ اِلٰى بَعْضٍ وَاَخَذْنَ مِنْكُمْ مٖيثَاقًا غَلٖيظًا

Ve keyfe teé'huzûnehû ve gad efdâ bağdukum ilâ bağdıv ve ehazne minkum mîsâgan ğalîzâ. 

Hem, siz eşlerinizle birleşmiş ve onlar da sizden sağlam bir söz almış iken, onu nasıl (geri) alırsınız? Nisa suresi 21. ayet


4.24*************وَالْمُحْصَنَاتُ مِنَ النِّسَاءِ اِلَّا مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْ كِتَابَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ وَاُحِلَّ لَكُمْ مَا وَرَاءَ ذٰلِكُمْ اَنْ تَبْتَغُوا بِاَمْوَالِكُمْ مُحْصِنٖينَ غَيْرَ مُسَافِحٖينَ فَمَا اسْتَمْتَعْتُمْ بِهٖ مِنْهُنَّ فَاٰتُوهُنَّ اُجُورَهُنَّ فَرٖيضَةً وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ فٖيمَا تَرَاضَيْتُمْ بِهٖ مِنْ بَعْدِ الْفَرٖيضَةِ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلٖيمًا حَكٖيمًا

Vel muhsanâtu minen nisâi illâ mâ meleket eymânukum, kitâballâhi aleykum ve uhılle lekum mâ verâe zâlikum en tebteğû biemvâlikum muhsınîne ğayra musâfihîn, femestemtağtum bihî minhunne feâtûhunne ucûrahunne ferîdah, ve lâ cunâha aleykum fîmâ terâdaytum bihî mim bağdil ferîdah, innallâhe kâne alîmen hakîmâ.

(Savaş esiri olarak) sahip olduklarınız hariç, evli kadınlar (da size) haram kılındı. (Bunlar) üzerinize Allah'ın emri olarak yazılmıştır. Bunların dışında kalanlar ise, iffetli yaşamak ve zina etmemek şartıyla mallarınızla (mehirlerini verip) istemeniz size helâl kılındı. Onlardan (nikâhlanıp) faydalanmanıza karşılık sabit bir hak olarak kendilerine mehirlerini verin. Mehir belirlendikten sonra, onunla ilgili olarak uzlaştığınız şeyler konusunda size günah yoktur. Şüphesiz ki Allah (her şeyi) hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Nisa suresi 24. ayet

4.33*************وَلِكُلٍّ جَعَلْنَا مَوَالِىَ مِمَّا تَرَكَ الْوَالِدَانِ وَالْاَقْرَبُونَ وَالَّذٖينَ عَقَدَتْ اَيْمَانُكُمْ فَاٰتُوهُمْ نَصٖيبَهُمْ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلٰى كُلِّ شَیْءٍ شَهٖيدًا

Ve likullin cealnâ mevâliye mimmâ terakel vâlidâni vel agrabûn, vellezîne agadet eymânukum feâtûhum nasîbehum, innallâhe kâne alâ kulli şey'in şehîdâ. 

(Erkek ve kadından) her biri için ana-babanın ve akrabanın bıraktıklarından (pay alan) varisler kıldık. Yeminlerinizin bağladığı (ahitleştiğiniz) kimselere de kendi hisselerini verin.  Şüphesiz Allah her şeye şahittir. Nisa suresi 33. ayet

4.34*************اَلرِّجَالُ قَوَّامُونَ عَلَى النِّسَاءِ بِمَا فَضَّلَ اللّٰهُ بَعْضَهُمْ عَلٰى بَعْضٍ وَبِمَا اَنْفَقُوا مِنْ اَمْوَالِهِمْ فَالصَّالِحَاتُ قَانِتَاتٌ حَافِظَاتٌ لِلْغَيْبِ بِمَا حَفِظَ اللّٰهُ وَالّٰتٖى تَخَافُونَ نُشُوزَهُنَّ فَعِظُوهُنَّ وَاهْجُرُوهُنَّ فِى الْمَضَاجِعِ وَاضْرِبُوهُنَّ فَاِنْ اَطَعْنَكُمْ فَلَا تَبْغُوا عَلَيْهِنَّ سَبٖيلًا اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلِيًّا كَبٖيرًا

Erricâlu gavvâmûne alen nisâi bimâ faddalallâhu bağdahum alâ bağdıv ve bimâ enfegû min emvâlihim, fes sâlihâtu gânitâtun hâfizâtul lilğaybi bimâ hafizallâh, vellâtî tehâfûne nuşûzehunne feızûhunne vehcurûhunne fil medâciı vadribûhunn, fein etağnekum felâ tebğû aleyhinne sebîlâ, innallâhe kâne aliyyen kebîrâ. 

Erkekler, kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar.  Çünkü Allah, insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamakta (ve ailenin geçimini sağlamakta)dırlar. İyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah'ın (kendilerini) koruması sayesinde onlar da "gayb"ı  korurlar. (Evlilik yükümlülüklerini reddederek) başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın. (Bunlar fayda vermez de mecbur kalırsanız) onları (hafifçe) dövün.  Eğer itaat ederlerse, artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Şüphesiz Allah, çok yücedir, çok büyüktür. Nisa suresi 34. ayet


3.14*************زُيِّنَ لِلنَّاسِ حُبُّ الشَّهَوَاتِ مِنَ النِّسَاءِ وَالْبَنٖينَ وَالْقَنَاطٖيرِ الْمُقَنْطَرَةِ مِنَ الذَّهَبِ وَالْفِضَّةِ وَالْخَيْلِ الْمُسَوَّمَةِ وَالْاَنْعَامِ وَالْحَرْثِ ذٰلِكَ مَتَاعُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَاللّٰهُ عِنْدَهُ حُسْنُ الْمَاٰبِ


Zuyyine linnâsi hubbuş şehevâti minen nisâi vel benîne vel ganâtîril mugantarati minez zehebi vel fiddati vel haylil musevvemeti vel en'âmi vel hars, zâlike metâul hayâtid dunyâ, vallâhu ındehû husnul meâb. 

Kadınlar, oğullar, yük yük altın ve gümüş, salma atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçimliğidir. Oysa asıl varılacak güzel yer ancak Allah'ın katındadır. Ali_İmran suresi 14. ayet

3.15*************قُلْ اَؤُنَبِّئُكُمْ بِخَيْرٍ مِنْ ذٰلِكُمْ لِلَّذٖينَ اتَّقَوْا عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتٌ تَجْرٖى مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِدٖينَ فٖيهَا وَاَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ وَرِضْوَانٌ مِنَ اللّٰهِ وَاللّٰهُ بَصٖيرٌ بِالْعِبَادِ

Gul eunebbiukum bihayrim min zâlikum, lillezînettegav ınde rabbihim cennâtun tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ ve ezvâcum mutahheratuv ve rıdvânum minallâh, vallâhu basîrum bil ıbâd.

De ki: "Size, onlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için Rableri katında, içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve Allah'ın rızası vardır." Allah, kullarını hakkıyla görendir. Ali_İmran suresi 15. ayet

3.38*************هُنَالِكَ دَعَا زَكَرِيَّا رَبَّهُ قَالَ رَبِّ هَبْ لٖى مِنْ لَدُنْكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةً اِنَّكَ سَمٖيعُ الدُّعَاءِ

Hunâlike deâ zekeriyyâ rabbeh, gâle rabbi heb lî mil ledunke zurriyyeten tayyibeh, inneke semîud duâé'.

Orada Zekeriya Rabbine dua etti: "Rabbim! Bana katından temiz bir nesil bahşet. Şüphesiz sen duayı hakkıyla işitensin" dedi. Ali_İmran suresi 38. ayet

3.40*************قَالَ رَبِّ اَنّٰى يَكُونُ لٖى غُلَامٌ وَقَدْ بَلَغَنِىَ الْكِبَرُ وَامْرَاَتٖى عَاقِرٌ قَالَ كَذٰلِكَ اللّٰهُ يَفْعَلُ مَا يَشَاءُ

Gâle rabbi ennâ yekûnu lî ğulâmuv ve gad beleğaniyel kiberu vemraetî âgır, gâle kezâlikallâhu yef'alu mâ yeşâé'.

Zekeriya, "Ey Rabbim! Bana ihtiyarlık gelip çatmış iken ve karım da kısır iken benim nasıl çocuğum olabilir?" dedi. Allah, "Öyledir, ama Allah dilediğini yapar" dedi. Ali_İmran suresi 40. ayet


قَدْ خَسِرَ الَّذٖينَ قَتَلُوا اَوْلَادَهُمْ سَفَهًا بِغَيْرِ عِلْمٍ وَحَرَّمُوا مَا رَزَقَهُمُ اللّٰهُ افْتِرَاءً عَلَى اللّٰهِ قَدْ ضَلُّوا وَمَا كَانُوا مُهْتَدٖينَ

Gad hasirallezîne gatelû evlâdehum sefehem biğayri ılmiv ve harramû mâ razegahumullâhuftirâen alallâh, gad dallû ve mâ kânû muhtedîn.

Beyinsizlikleri yüzünden bilgisizce çocuklarını öldürenler, Allah'ın kendilerine verdiği rızkı -Allah'a iftira ederek- haram sayanlar, mutlaka ziyan etmişlerdir. Gerçekten onlar sapmışlardır. Doğru yolu bulmuş da değillerdir. Enam suresi 140. ayet

6.151*************قُلْ تَعَالَوْا اَتْلُ مَا حَرَّمَ رَبُّكُمْ عَلَيْكُمْ اَلَّا تُشْرِكُوا بِهٖ شَيْپًا وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَانًا وَلَا تَقْتُلُوا اَوْلَادَكُمْ مِنْ اِمْلَاقٍ نَحْنُ نَرْزُقُكُمْ وَاِيَّاهُمْ وَلَا تَقْرَبُوا الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ وَلَا تَقْتُلُوا النَّفْسَ الَّتٖى حَرَّمَ اللّٰهُ اِلَّا بِالْحَقِّ ذٰلِكُمْ وَصّٰیكُمْ بِهٖ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ

Gul teâlev etlu mâ harrame rabbukum aleykum ellâ tuşrikû bihî şey'â, ve bil vâlideyni ıhsânâ, ve lâ tagtulû evlâdekum min imlâg, nahnu nerzugukum ve iyyahum, ve lâ tagrabul fevâhışe mâ zahera minhâ ve mâ betan, ve lâ tagtulun nefselletî harramallâhu illâ bil hagg, zâlikum vassâkum bihî leallekum tağgılûn


(Ey Muhammed!) De ki: "Gelin, Rabbinizin size haram kıldığı şeyleri okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya babaya iyi davranın. Fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi de onları da biz rızıklandırırız. (Zina ve benzeri) çirkinliklere, bunların açığına da gizlisine de yaklaşmayın.  Meşrû bir hak karşılığı olmadıkça, Allah'ın haram (dokunulmaz) kıldığı canı öldürmeyin.  İşte size Allah bunu emretti ki aklınızı kullanasınız."  Enam suresi 151. ayet