23 Nisan 2018 Pazartesi

HALKA HİZMET HAKKA HİZMET DEĞİL Mİ? Usta gazetecilerin arasında yazı yazmak çok zor bir iştir. Sevgili İbrahim ALAÇAMLI abimizle aynı haber sitesinde yazmak ise daha büyük zorluğu vardır. Memleket meselelerine odaklanmanın yanında seçeceğiniz cümlelere nokta atışı dikkat etmek de bu işin titizliği söz konusu. Bu sabah haber sitesini açtığımda İbrahim abinin yazısını okudum. Kendisine hak verdim. Aynı sıkıntıları yıkılan Veteriner Tarım Meslek lisesinden dolayı yaşadığımız için yazdıkları çok fazla garibime gitmedi. Bu gün Büyükşehir belediyemizce halka hizmet ne denli veriliyor.

HALKA HİZMET HAKKA HİZMET DEĞİL Mİ?
Usta gazetecilerin arasında yazı yazmak çok zor bir iştir. Sevgili İbrahim ALAÇAMLI abimizle aynı haber sitesinde yazmak ise daha büyük zorluğu vardır. Memleket meselelerine odaklanmanın yanında seçeceğiniz cümlelere nokta atışı dikkat etmek de bu işin  titizliği söz konusu.
Bu sabah haber sitesini açtığımda İbrahim abinin yazısını okudum. Kendisine hak verdim. Aynı sıkıntıları yıkılan Veteriner Tarım Meslek lisesinden dolayı yaşadığımız için yazdıkları çok fazla garibime gitmedi.
Bu gün Büyükşehir belediyemizce halka hizmet ne denli veriliyor. Yazımı kısa ve öz tutacağım. Tabi ki ilerleyen zamanlarda eğrisiyle doğrusuyla dilimizin döndüğünce aksaklıkları doğru yapılanları elbette ki dile getireceğiz.
Biliyorsunuz ki kıyı şeridimiz park ve bahçelere dönüştü. Bence iyi de oldu. Halkımız rahat nefes alıp deniz havası ile haşır neşir olmuş oldu. Bu parklarda ve merkezi yerlerde kafe tarzı oturma yerlerimiz de var. Gayet de güzel olmuş sözüm ona değil.
Bu işletmelerde çay 1,5 tl bazısında 2 tl.,  Sade maden suyu 1,5 tl diğerlerini de yazmayayım. Tost sanırsam 5 tl. Şehirin içine gidin bakın Simit centere, yada herhangi bir çay ocağına, yada öz süte gidin.  Bu işletmeciler kira veriyorlar, elektrik su ve yakıt masrafları var,  elemanda çalıştırıyor, Malzemeye de para veriyor. Çay kimi yerde 1 tl, Kimi yerde 1,5 tl ! Tost da aynı fiyat !  Üstelik wc leride var. Ama bu işletmelerde wc paralı? Mersin’e gidin wc ler parasız. Camilerde bile! Hz Muğdat camine gidin sadece büyük kasa var isteyen istediğini atıyor yada atmıyor. Özellikle ücretsizdir yazıyor. Sevgi kafeye gidin mescidin arkasındaki wc ye 11 yerde wc 1 lira yazısı yapışmış durumda ! Orası da büyükşehir burası da..
Hani halka hizmet hakka hizmetti. Ben aynı maliyetin altında ücret ödüyorsam bu halka hizmet nasıl oluyor?
Bu işte bir gariplik yok mu?
Hadi o garipliği de siz çözün!
Gel de İbrahim abiye hak verme?

Saygılarımla

CAMİLERİMİZE HER CUMA PARA YARDIM TOPLANMASINA KÖKTEN ÇÖZÜM ! Dün bahar kendisini gösterdi Samsun’da dostlarla birlikte Samsun’da Heykeldeki Simit Kafe’de oturduk. Sohbet filan derken memleket meseleleri konuşulmaya başlandı. Benim yazımı okuyan dostlar beraberinde başka problemleri de anlatmaya ve yazmamı istiyorlardı. Derken bir sürpriz fikir doğdu:

CAMİLERİMİZE HER CUMA PARA YARDIM TOPLANMASINA KÖKTEN ÇÖZÜM
TURNİKE SİSTEMİ !
Dün bahar kendisini gösterdi Samsun’da dostlarla birlikte  Samsun’da Heykeldeki Simit Kafe’de oturduk. Sohbet filan derken memleket meseleleri konuşulmaya başlandı.
Benim yazımı okuyan dostlar beraberinde başka problemleri de anlatmaya ve yazmamı istiyorlardı.
Derken bir sürpriz fikir doğdu:
Turnike sistemi. Evet yanlış okumadınız. Her Cuma günü Camilerde falan yere yardım… Filan yere yardım. Bir tuğla siz koyun. Eyvallah. Sizin demenizle olmaz bu iş. Elhamdülillah müslümanız. Karınca kadarınca herkes yardım etmeye çalışıyoruz. Ama her Cuma bu iş usanca döndü. Hatta bu konuda BİMER’e ve CİMER’e  Diyanet İşleri Başkanlığı ile ilgili birkaç müracaatım oldu.
Camileri vatandaş yapacak..  Elektriğini suyunu v.s masrafını vatandaş karşılayacak.. Bakım onarımını vatandaş yapacak.. Peki Diyanet İşleri  yaklaşık 100 küsür bini müftülüklerde 100 küsür bini camilerde din görevlisi görevli ama bakıyorsunuz toplumda suç işleme oranı patlamış, çek – senet kredi patlaması  v.s artmış, namaz kılma oranı ben % 20 lerde (Diyanet görevlilerinden birisi bu oranın % 15 lerde olduğunu açıkladı.), 4-5 bakanlığın bütçesini harcayan Diyanet İşleri ne işe işe yarıyor diye yazmıştım. Yurt içinde kaç cami yaptı yada onardı. Daha bünyesinde İnşaat emlak bakım Onarım Dairesi Başkanlığı teşkilatı bile yok. Teşkilatına dahil edilmesini gerekçeleriyle yazdım ama hala bir tıs yok. Henüz bir cevap ta gelmedi. Hatta bir yazımda da bir kez olsun camilerimizde okul yapımı yada okullara yardım adı altında bir yardımın olsun toplanmasını arz etmiştim. Fiilen mümkün değilmiş. 2860 sayılı yardım toplama ile ilgili kanunda yazmıyormuş. Zor bir şey mi T.B.M.M.’de kanun yapmak.
Evet sevgili dostlarım ben din düşmanı değilim. Ülkemizde Din, Allah, Kur’an, Peygamber dedim mi akan sular durur. Dünya’nın hiçbir yerinde Din den başka kolay istismar edilen bir konum yok. Allah’ü Zülcelal Hz. Huzurunda samimi olmak lazım. Zamanında hatırlarım 1973 lü zamanlarda babamın imam öğrencisi ne zaman kadroya alınacağız diye yakınırdı. Din görevlilerinin maaşlarını halk toplar verirdi. Din Allah ile kul arasında ki bir meseledir. Doğrusu da bu din görevlilerinin ücretlerini halk karşılamalıdır. Hasbelkader din görevlilerimiz kadroya alındı. İyi oldu olmadı tartışılır ben bu konuya girmem, girmek istemem de. Devletim uygun görmüş alınmış.
Geçenlerde 61 vilayete kadın müftü yardımcısı atanarak bir yerden başlanıldı hatta geç bile kalındı. Ama şu her Cuma yardım meselesine artık Devletimiz ve Diyanet işleri kuruluşumuz ciddi ciddi el atması lazım. Artık halkta da usanç vermeye başladı. Kimse yardıma karşı değil. Diyanet İşlerimizi bir önden görelim arkasında halk olarak arkasında olacaktır. Devletimiz bir cami yapmak yada onarma hususunda bütçesi ile aciz değildir.
Eğer söz konusu Diyanet İşlerimizin yapısal sorunlarını çözmek mümkün değilse, Devletimizin bütçesine yük getiriyorsa (Devletin bütçesi de halkın zaten) çözüm gayet basit Caminin önüne koyun turnikeyi her Cuma günü 1 lira atan camiye girsin. Sorun kökten çözülür.
Bir başka yazımda tekrar buluşmak dileğimle.. Saygılarımla


Mustafa Kemal BEKTAŞ

BİR DEİZM EKSİKTİ ! Dün haber sitelerinden birinde bir imamızın 2 çocuğundan birisinin deist diğerinin de ateist olduğu ile ilgili haberi okuyunca irkildim. Nedir Bu deizm. Son günlerde sıkça konuşulan ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın da dile getirdiği ve Milli Eğitim Bakanını yanına çağırarak dile getirdiği bu Deizm meselesi nereden çıktı! Konya Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından dinî eğitim veren bazı vakıf elemanlarının ve din dersi öğretmenlerinin de katılımıyla bir din eğitimi çalıştayı gerçekleştirilmesiyle ve de Sayın Cumhurbaşkanı’nın da dahil olduğu bu mesele durup dururken ortaya çıkmadı. Göstere göstere bu mesele bu hale geldi.

BİR DEİZM EKSİKTİ !  İMAM HATİPLİLER NEDEN BU AKIMA KAYMAYA BAŞLADI?

Dün haber sitelerinden birinde bir imamızın 2 çocuğundan birisinin deist diğerinin de ateist olduğu ile ilgili haberi okuyunca irkildim.
Nedir Bu deizm. Son günlerde sıkça konuşulan ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın da dile getirdiği ve Milli Eğitim Bakanını yanına çağırarak dile getirdiği bu Deizm meselesi nereden çıktı!
Konya Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından dinî eğitim veren bazı vakıf elemanlarının ve din dersi öğretmenlerinin de katılımıyla bir din eğitimi çalıştayı gerçekleştirilmesiyle ve de  Sayın Cumhurbaşkanı’nın da dahil olduğu bu mesele durup dururken ortaya çıkmadı. Göstere göstere bu mesele bu hale geldi.
Bakalım Deistlik neymiş:
Deistlere göre Allah’u Zülcelal Hz.leri evrene müdahalede bulunmaz ve herhangi bir aracı yollamaz, inanan Deist'ler peygamberler, kutsal kitaplar, sevap, günâh, ibâdet, dua, vahiy, melek, cin, şeytan, cennet, cehennem, ahiret ve kader gibi kavramlara inanmazlar !. Belirli bir öncüsü, merkezi bulunmaması sebebiyle deizmde ihtiyaç duyulan tek şey sağduyulu olmak ve her şeyi akıl süzgecinden geçirmektir.
Yaradancılık olarak da tasvir edilen bu Deizm, temel olarak tüm dinleri reddeder ve tek bir Yaradan’a inanır. Akıl yolu ile dini bilgilere ve ibadetlere ulaşılabileceği savur ve Vahiy gibi konuları da asla kabul edilmez. Bu mesele sizin anlayacağınız bu kadar tehlikeli bir boyuta gelmiştir.
Deizme göre Allah’u Zülcelal Hz.lerinin evrende ve dünya hayatına müdahale etmediğine inanılır. Sadece akıl yürüterek insanın Allah’u Zülcelal Hz.lerini bulabileceği savunulmaktadır. Bu düşünceyi savunan kişilere bildiğiniz gibi Deist demektedir. Latince'den gelmekte bu tanım, özgür düşünceli insanların Tanrı inancını belirtmesinde kullanılmaktadır.
Onlara göre kainatı yaratan, işleyişi için doğa kanunlarını intizamlı bir şekilde koyan, öte yandan insanlığa ve evrene müdahale etmeyen; doğruları keşfetmeleri için insanlara akıl ve mantık yürütme yetisi vermektedir. Genellikle bu doğrultuda olanlar  evreni Tanrı tarafından tasarlanan, hareketi başlatılan; dışarıdan müdahale olmadan doğa kanunlarına uygun şekilde işleyen bir bütünlük olarak görmektedirler.
Bu iş o kadar tehlikeli boyuttaki bu akımdakiler; Allah’u Zülcelal Hz.lerinin evrene asla müdahalede bulunmadığını, herhangi bir aracı resul, peygamber yollamadığına inanarak kutsal kitaplara, sevaba, günâha, ibâdete, duaya, vahiye, meleğe, cine, şeytana, cennete, cehenneme, ahrete, kadere bilumum dini kavramlara inanmaz. Onlar için ihtiyaç duyulan tek şey sağduyulu olmak ve her şeyi akıl süzgecinden geçirmektir. Gördünüz işte bu nasıl bir akıdır wsiz anlayabiliyorsanız biz de anlayacağız.
Sadece İmam Hatiplerde mi bu mesele çıkmıştır sizce? Aşağı yukarı lise seviyesinde okuyan genelde sıkı ve bezdirici bir dinsel öğretinin maalesef ürünüdür bu Deizm. Tabi ki hepsini de bu şekilde suçlayamayız. Bu meseleye bulaşmayanlarda az değildir.
Bu meselenin bu şekilde ortaya çıkmasının birinci nedeni din konusunda ehliyetsiz kişilerin kontrolsüzce gençliğe zorla korkutarak, yıldırarak dini bilgileri anlatmaya kalkışmalarıdır. Bir şeyi kurcalarsanız o işin suyu çıkar. Hele de ehliyetsiz kişilerin kurcalaması ile de görünen köy kılavuz istemez misali bu mesele maalesef inanç bağlamında sıkıntı verir hale gelmiştir.
Deizm de tanrı inancı vardır ama din kurumunun bağlayıcı kurallarını kabul etmezler. dini ret eden bir inanç felsefesi taşırlar. Bu bir felsefi akımdır. Bu akıma bulaşanların tümü din ile ilgili her şeyi sorgular. Bir nevi Dinsizlik dini de denilene bilir. Bunlar  peygamberlik, vahiy, melek, ahiret, günah, sevap, farz, haram gibi kişinin manevi anlamda sorumluluk taşıdığını hatırlatan kavramlar yoktur asla inanmazlar.
Din, istismarcıların insafına, yorumuna, savunmasına ve hatta düşmanlığına bırakılmayacak kadar özel bir değerdir. Dini öğreticiler belli bir ilmi seviyede ve ehliyetli olmalı, insanları bıktırmamalı ve onlardan yaka silkmesine izin verilmemelidir. Bunda devletimizin büyük sorumluluğu vardır.Şekle şemaile, kılık kıyafete bakılarak istismar yapanların gördüğünüz gibi vereceği zarar çok büyük boyuttadır.
Yetkililerimizin bir kez daha bu hususlarda köklü tedbirler almasını umuyoruz.
Bir başka yazımda tekrar buluşmak dileğimle…
Saygılarımla


Mustafa Kemal BEKTAŞ

ŞU EĞİTİM SİSTEMİMİZ !!!! Ah şu eğitim sistemimiz !! Dünya’nın hiçbir ülkesinde eğitim sistemi yaz boz tahtası haline getirilmiş bir ülke var mıdır? Hasbel kader bir kızım var. Onu okutmaya başladıkça eğitim sistemimizde ki garabetlerle tanışmaya başladık. Ana okulundan bir şey anlamadık. İlkokula başladığında el yazısı çıktı. Alman ekolü el yazısı. El yazısı maalesef çocukların yazma hızını kesti. Sonra düz yazıya geçtiler. Bu seferde hızlanamadılar. Derken kızım Melike Sudenur ile birlikte tüm çocukların başına TEOG felaketi çıktı. Lise ve üniversite düzeyinde de aynı problemler yaşanmakta.

ŞU EĞİTİM SİSTEMİMİZ !!!!

Ah şu eğitim sistemimiz !!
Dünya’nın hiçbir ülkesinde eğitim sistemi yaz boz tahtası haline getirilmiş bir ülke var mıdır?
Hasbel kader bir kızım var. Onu okutmaya başladıkça eğitim sistemimizde ki garabetlerle tanışmaya başladık. Ana okulundan bir şey anlamadık. İlkokula başladığında el yazısı çıktı. Alman ekolü el yazısı. El yazısı maalesef çocukların yazma hızını kesti. Sonra düz yazıya geçtiler. Bu seferde hızlanamadılar. Derken kızım Melike Sudenur ile birlikte tüm çocukların başına TEOG felaketi çıktı.  Lise ve üniversite düzeyinde de aynı problemler yaşanmakta..
TEOG sonucu kızımın sınıfında bayağı dökülme oldu. Oysa bu çocuklarımızı bende dahil dershanelere gönderdik tonlarca para aktardık. İçim acıdı çocuklarımıza Sayın Cumhurbaşkanına yazdım:
Sayın Cumhurbaşkanım TEOG niye var? Okullar niye var? Öğretmenler niye var? Dershaneler niye var? Dedim. Bu öğretmenler öğretemiyor mu? Okullar neden var? Ya dershaneleri kapatın ya okulları kapatın. Bu aileler tonlarca para verdi çocukları için sonuç hüsran!  Parası olan harcadı olmayan kredi çekti. Parası hiç olmayan maddi imkansızlığı olmayan ne yapacak? dedim dile getirdim CİMER’den. Kısa bir zaman sonrada Cumhurbaşkanımız TEOG’u kaldırdık dedi. Milli Eğitim Bakanımız galiba hazırlıksız yakalandı ki sistemle ilgili bir karmaşa oldu. Şimdide garip bir sisteme dönüştü. Gerçi kızım iyi puan aldı tercihi ile de  istediği ve beğendiği iyi bir okulu tercih etti. (Onur Ateş Lisesi)
Okuluna başlayalı her gün takip etmekteyim. Müfredatları yoğun. Ama eğitim sistemini gözlemlediğimde bana çok garip geliyor. Çocuklar okula gitmek istemiyor. Kitap okuma alışkanlıkları sönük. Her gün tatil olsa tatil yapacaklar. Bizler koştura koştura okula giderdik. Bir kitabı üç kişi paylaşırdık. Bizim zamanımızda servisde yoktu ! Ne oldu bu okullara ve çocuklarımıza anlayamadım !
Bakın eğitim sistemi gözlemlerimi not aldım sizinle paylaşayım. Haklımı yım değil miyim?:
Mevcut Eğitim Sistemimiz:
-          Genellikle öğrenmeye değil öğretmeye;
-          Yapmaya değil bilmeye;
-          Araştırmaya değil ezberlemeye;
-          İşe, mesleğe değil şekle;
-          Temel anahtar kavramları kazandırmaktan çok gereksiz ayrıntılara;
-          Çocuğun yeteneğini ortaya çıkarmaktan çok verilen bilgileri ölçmeye;
-          Çocuğun özünü, ruhunu, şuurunu geliştirmekten, güçlendirmekten  çok çocuğun görüntüsünü değiştirmeye;
-          Çocuğun kişiliğini ve karakterini geliştirmekten çok, müfredat programlarını bitirmeye;
-          Çocuğun kendi kendisinin olduğunu anlamasından çok, bizim istediğimize göre, büyüklerinin istediği onun hakkındaki kararına göre yetiştirilmesi ;
-          Çocuğu üreticiliğe, tutumlu olmaya ve tasarrufa değil tüketiciliğe, israfçılığa;
-          Çocuğun eleştirici, bağımsız ve hür bir dimağ ve medeni cesaret sahibi olmaya değil, genellikle eleştirmemeye;
-          Çocuğun Düşünmeyi geliştirmeye, özendirmeye değil mevcutla yetinmeye ve genelde halini kabullenmeye;
-          Çocuğun aklı ve mantığını değil mutlak itaate zorlamaya;
-          Çocuğun Mesleki ve teknik eğitimine değil, akademik ve genel eğitime;
-          Çocuğun başarısını değil başarısızlığını ölçmeye;
-          Çocuğun yeteneğe göre seçen, değerlendiren, yönlendiren değil, elemeye, itmeye, sistemin dışına atmaya;
-          Çocuğa öncelik ve değer veren bir yaklaşımı anlayış ve uygulama içindedir. Bütün bunların sonucu davranışa değil diplomaya değer veren bir eğitim sistemimiz mevcuttur.

Gözlemlerim bunlar ! Sizce haksız mıyım?
Eğitim Sistemimizinn sadece diplomaya değer verdiği ve bu nedenle üniversite önüne öğrenci yığdığı hakkındaki bu teşhisler az gelişmiş ülkelerdeki kuruluşların çoğunluğunun uzun vadeli insan gücü ihtiyaçları hakkında fikir sahibi olmayışlarından kaynaklanmaktadır.
Ülkemizde öğretimcilerimizin çoğunluğu tesadüfen bu mesleği seçtiğini ve ya öğretmenliği sevmediğini, işsizlikten dolayı tercih ettiğini söyleyen öğretmenlere eğitim teslim edildiğini çeşitli platformlardan öğrenmekteyiz.
Bu nedenle eğitim sistemimiz adam akıllı kökten bizim kültürümüze uyacak şekilde düzeltilmelidir. Zeki olan beyin güçlerimizi dış ülkelere kaptırılmamalı ulusal oluşturulacak milli bir platformda ülke içinde bu insanlarımızdan yararlanılmalıdır.
Her şeyden önce ailelerimiz iyi bir pedagoji ve psikolojik eğitimine tabi tutulmalıdır.

Saygılarımla

Mustafa Kemal Bektaş

GELDİ ÇATTI SEÇİM ! KİM KALACAK KİM GİDECEK ! Evet geldi çattı seçim. Haber sitesine baktığımda Sevgili İbrahim ALAÇAMLI abim “Hangisi Kalacak? Hangisi Gidecek” diye başlık atıp seçim dolayısıyla milletvekillerimizin ve bakanlarımızın maaş alamayacaklarından maddi olarak kayıplarını dile getirmiş. Madem İbrahim abi seçim ile ilgili açılışı yaptı bende konuyu bir adım ileri atarak Samsun’umuzun sorunlarını da dile getirerek bu seçimde kentimizin gelişimini ve sorunlarını dile getirecek ve gidermesine öncülük edecek adayların bizzat Samsun doğumlu milletvekillerimizin seçilmesinden yana olduğumu bildirmek istiyorum. Bu zamana kadar seçilen milletvekillerimize göz attığımda nedense Samsun’umuzda genelde Samsun doğumlu olmayanların seçildiğini görmekteyiz. Bence Samsun’umuz için kimin kalıp kimin gitmesinden ziyade seçilen milletvekillerimizin bizzat Samsun’lu olması gerek olduğunu düşünüyorum..

GELDİ ÇATTI SEÇİM ! KİM KALACAK KİM GİDECEK ! ARTIK SAMSUN MİLLETVEKİLLERİMİZİN ÖZ VE ÖZ SAMSUNLU OLMASINI ARZU EDİYORUZ !
Evet geldi çattı seçim. Haber sitesine baktığımda Sevgili İbrahim ALAÇAMLI abim “Hangisi Kalacak? Hangisi Gidecek” diye başlık atıp seçim dolayısıyla milletvekillerimizin ve bakanlarımızın maaş alamayacaklarından maddi olarak kayıplarını dile getirmiş.
Madem İbrahim abi seçim ile ilgili açılışı yaptı bende konuyu bir adım ileri atarak Samsun’umuzun sorunlarını da dile getirerek bu seçimde kentimizin gelişimini ve sorunlarını dile getirecek ve gidermesine öncülük edecek adayların bizzat Samsun doğumlu milletvekillerimizin seçilmesinden yana olduğumu bildirmek istiyorum.
Bu zamana kadar seçilen milletvekillerimize göz attığımda nedense Samsun’umuzda genelde Samsun doğumlu olmayanların seçildiğini görmekteyiz. Bence Samsun’umuz için kimin kalıp kimin gitmesinden ziyade seçilen milletvekillerimizin bizzat Samsun’lu olması gerek olduğunu düşünüyorum..

17 Nisan 2018 Salı

FETVA KURUMU VE FETÖ ŞARLATANININ DEVLETİN EN GİZLİ BELGELERİYLE NE İŞİ OLABİLİR? Bu gün farklı bir konu yazacağım. Sabahtan beridir düşündüm ne yazsam ne yazsam. Bir taraftan Orta doğuda savaş tam tam sesleri, diğer taraftan ülkemizin ekonomik haberleri, gündem çok yoğun. Bu gündeme uygun bir yazı belirlemem gerek. Bakalım nasıl bir şey ortaya çıkacak. İçimden bir fetva kelimesi geçti. Ne alaka diyenleriniz olabilir. Alakası var efendim gündemimizle ilgili. Şöyle ki: Önce fetva nedir? Fetva verenin kimliği ve fetvanın şartları ne olabilir sonrada alakasını yazacağım. FETVA: İslâmî bir konuda Kur’an, sünnet ve içtihatlara uygun olarak soruya yetkili bir kimsenin verdiği cevap, bir meselenin hükmünü belirten veya zorlukla karşılaşılan bir olay hakkında güçlükleri çözmek için verilen kuvvetli cevap demektir. Bakın İslami bir konuda diyor devletin düzeniyle ilgili değil diyor. Devam edelim: Fetva veren kimseye müftî denir. Ahmed b. Hanbel ‘e (ö. 241/855) göre bir kimsenin müftî olabilmesi için kendisinde şu beş vasfın bulunması gerektiğini söyler:

FETVA KURUMU VE FETÖ ŞARLATANININ DEVLETİN EN GİZLİ BELGELERİYLE NE İŞİ OLABİLİR?
Bu gün farklı bir konu yazacağım. Sabahtan beridir düşündüm ne yazsam ne yazsam. Bir taraftan Orta doğuda savaş tam tam sesleri, diğer taraftan ülkemizin ekonomik haberleri, gündem çok yoğun. Bu gündeme uygun bir yazı belirlemem gerek. Bakalım nasıl bir şey ortaya çıkacak. İçimden bir fetva kelimesi geçti. Ne alaka diyenleriniz olabilir. Alakası var efendim gündemimizle ilgili. Şöyle ki:
Önce fetva nedir? Fetva verenin kimliği  ve fetvanın şartları ne olabilir sonrada alakasını yazacağım.
FETVA: İslâmî bir konuda Kur’an, sünnet ve içtihatlara uygun olarak soruya yetkili bir kimsenin verdiği cevap, bir meselenin hükmünü belirten veya zorlukla karşılaşılan bir olay hakkında güçlükleri çözmek için verilen kuvvetli cevap demektir.  Bakın İslami bir konuda diyor devletin düzeniyle ilgili değil diyor. Devam edelim:
Fetva veren kimseye müftî denir. Ahmed b. Hanbel ‘e (ö. 241/855)  göre bir kimsenin müftî olabilmesi için kendisinde şu beş vasfın bulunması gerektiğini söyler:
a) İyi niyet sahibi olmak ve yalnız Allah rızasını gözetmek. Çünkü kötü niyet, düşünceyi de kötüleştirir,
b) İlim, hilim, vakar ve ciddiyet sahibi olmak,
c) Kendisinden ve bilgisinden emin olmak,
d) Halka kendi otoritesini kabul ettirmek,
e) Fert ve toplum olarak insanları tanımak.

FETVA VERMENİN SAKINCALARI NEDİR?
Fetvâ vermek ya da dinî bir meseleyi aydınlatmak ehli açısından ne kadar büyük bir sevap getiriyorsa, yeterli birikim ve donanıma sahip olmayanların fetva vermeye yeltenmesi de bir o kadar günahtır hatta büyük günahlardandır ve haramdır.
“... Bilmiyorsanız bilenlere / uzmanlarına sorun.” (Nahl, 16/43; Enbiya, 21/7)
Hz. Peygamber (asm) :
“Bilgisi bulunmadığı halde fetvâ veren onun günahını üstlenir.” (2 Ebû Dâvûd, İlim, 8.)
“Sizin fetva vermeye en cüretkâr olanınız, cehenneme atılmaya en cesaretli olanınızdır.” (Dârimî, Mukaddime, 20)
İşte okudunuz fetva bu kadar sakat bir meseledir.
Müslüman ülkelerde devlet geleneği oturuncaya kadar fetva kurumu ile savaşlara karar verilmiş, bir çok sorunlar fetva ile çözülmüştür. Ancak teknolojinin çok iyi seviyelere gitmesi, savaş silahlarının ve kurallarının elektronik, laser, kimyasal, manyetik, ışın,biyolojik  v.s alanlarında ilerlemesi sebebiyle fetva ancak dini konularda sınırlı kalmıştır, daha doğrusu kalmak zorunda olduğu anlaşılmıştır.
Bizim insanlarımız hangi konu olursa olsun din meselesi konuluşunca hemen zırt diye konuya atlayıp fetva vermeye başlıyorlar. Bayılıyorlar fetva vermeye. Bilgiçlik taslayarak ulu orta konuşmaya başlıyorlar. Yada cebine bir gelir koyma güdüsüyle hareket ediyorlar. Yani istismar bu alanda her tarafa açık…
Mesela sigara haram mıdır? Sorusuna kimisi haramdır demiş !, kimisi mekruh olduğuna fetva vermiş !, kimisi mubah olduğunu savunmuş !, kimisi tam bir hüküm belirtmeden açıklamaya gitmiş !, kimisi de hiçbir şey söylememiş !, susmayı tercih etmiştir. Bu iş sorumluluk ister.
Ya da kalkar kutuplarda namaz saatleri nasıldır? Diye sorarlar. İyi de kardeşim sen kutuplarda mı yaşıyorsun?  İlla bir farklı olduğunu belli edecek ya !..
Neyse biz konumuza devam edelim
BU ÇAĞDA FETVA VERİP DİNEN  ……  ÜLKEYE SAVAŞMAK CAİZDİR DİYEN YÜREKLİ VAR MI?
Biliyorsunuz silah teknolojisinin kılıç, kalkan, at v.s olduğu boyutta ki olduğu dönemde  fetva kurumu kullanılarak Şeyhülislam efendi “Padişahım İslam dini açısından …. Küffara savaş açmak caizdir” fetvasını veriverir ona göre hazırlık yapılır savaşa girilirdi. Kazandım mı ne ala “Allah yardım etti denir. Kaybedince toprak gider tıs yok. Ve sonun da ne oldu taa “Bulgar zulmüne, Sırp zulmüne, Yunan Batı Trakya zulmüne, Rusya’da ki soydaşlarımızın zulmüne bu nedenle kaldık. Savaş açtık , oralara insanlarımızı yerleştirdik ve koruyamadık sonunda… Hatta rasathaneyi bile gavur icadi diye bu fetva kurumu çalıştırılarak yıktırdılar.
Artık öyle ulu orta “falan yere savaş caizdir” fetvası veremezsiniz. Bazıları fetva sistemini özlemiş olabilirler ama artık bunun mümkünatı yoktur. Dini konu da fetva verilebilir ama devletin bekası gibi hassas konular kullanılarak savaş v.s amacıyla fetva verilmesi olanaksızdır.
Efendim emeklide olsam sonuçta askerlik kökeninden geldim. Bakın açayım size bunun neden mümkün olmayacağını:
Kıt’a yükü mühimmat var, Kıt’a yükü erzak var, Kıt’a yükü akaryakıt var
Gesap planları var (Geri savunma), (Köprüler, tünellere kadar yıkılacak yerler, tankları geçireceğiniz güzergahlar, sığınaklar, araç seferberlik planları, kan depolaması, su kaynaklarınız,  haritalarınız,  her şey bellidir)
Yeşil birlikler var. (Savaş durumunda yedekler çağırılır, kurulacak birlik yerleri haritada kayıtlıdır.), Silah sisteminizin menzilleri var, Seyyar hastaneler var, Tahliye planları var, Ağırlıklar merkezi var  (Sahrada kurulacak çadırlar, mutfaklar, ikmal noktaları v.s)
İstihbarat var ….. var da var…
AH FETÖ PİSLİĞİ SEN BU ÜLKENİN SAVAŞ PLANLARINI DİN ADINA ÇALDIRDIN AMERİKA’YA UÇURTTURDUN. SENİN YATACAK YERİN YOK
Gördünüz mü Fetö ve avanesi devletin çok gizli bilgilerinin olduğu yere girdi tüm planları götürdü Amerika’ya ortalık karıştı. Açıkçası Devletimizin savaş planları çalındı. O savaş planlarını hazırlamak bu devletimize ne kadar iş gücüne patladı bileniniz var mı?
EE Bunların hangisini müftü bey ya da fetva verecek makam bunu biliyor ve neye göre fetvasını verecek. Kıt’a yükü erzaklar savaş öncesi tertiplenen birliklere erzak ikmali yapılıncaya kadar geçen sürede verilecek hazır paketlenmiş sayılmış gıda miktarıdır. Keza mühimmat da öyle. Artık öyle kılıç kalkanla atla savaş yapılmıyor. Daha birliğinizden hareket etmeden sizin haberleşme sisteminiz ve uçaklarınız uzayda ki uydularla kilitleniyor. (Denemesi bedava: Mercedes arabasını çalın başınıza ne geliyor görün. İçinde iken kilitli kalırsınız. Uzaydan yeri tespit edilip anında kilitleniyor)
Şimdi örnek vereyim Amerika, Fransa ve İngiltere Suriye’nin dibine bile gitmeden Akdeniz’den ya da okyanustan 2-3.000 km. menzilli Toma Hawk füzesi atarak Suriye’yi çökertebiliyor. Adamların attığı füzeler sadece 250 milyon dolar ediyor. Biz atsak iki günde borsa dahil her şey çöker. Amerika Suriye’yi vurdu. Peki o bölgede ki Pyd, Pkk unsurlarının  melanetlerinden bizi kim koruyacak ve kim bize  teminat verecek? Orası da ayrı mesele tabi.
Şimdi fetva verecek bir babayiğit arıyorum. Suriye’ye, Irak’a ya da Amerika’ya “masum insanlara kimyasal silah kullandın yada öldürdün, Dinimiz açısından  sana savaş ilan ediyoruz” diye fetva verecek.
Gördünüz mü bir fetva konusu nerelere geldi !, Var mı ? kendisine güvenip fetva verecek bir babayiğit. !
İşte ATATÜRK bu nedenle Din işi ayrı devlet işi ayrı olmalı demiştir. (Laiklik) Fetö efendi gibi bir imamın devletimizin çok gizli belgeleri ile ilgili ne işi olabilir? Yoksa fetvayı o mu! Verecekti ! Bir imamın ya da avenesinin bu bilgilerle ne işi olabilir?
Yorumu size bıraktım.
Saygılarımla


Mustafa Kemal Bektaş

http://www.hedefhalk.com/valilik-izin-verdi-savcilik-sorusturma-baslatti-1353048h.htm

http://www.hedefhalk.com/valilik-izin-verdi-savcilik-sorusturma-baslatti-1353048h.htm

https://www.kapsamhaber.com/samsun/mustafa-kemal-bektastan-tan-suc-duyurusu-h48203.html

https://www.kapsamhaber.com/samsun/mustafa-kemal-bektastan-tan-suc-duyurusu-h48203.html

http://www.akasyam.com/samsun-buyuksehir-belediyesi-veteriner-tarim-meslek-lisesini-yargi-kararlarina-ragmen-gaspediyor-159689/

http://www.akasyam.com/samsun-buyuksehir-belediyesi-veteriner-tarim-meslek-lisesini-yargi-kararlarina-ragmen-gaspediyor-159689/

http://www.hedefhalk.com/meb-resti-cekti-kent-parki-olmaz-1387043h.htm

http://www.hedefhalk.com/meb-resti-cekti-kent-parki-olmaz-1387043h.htm

15 Nisan 2018 Pazar

Samsun’da Veteriner Tarım Meslek Lisesi ile ilgili yaklaşık 5 senedir bir hukuk mücadelesi yürütülüyor. Okulun arazisinin en önemli yerde oluşu ve değerli oluşu nedeniyle bu araziye göz dikilmiş durumda. Önce protokol cami ve sonrasında kent park projesi ile bu arazi bir nevi gasp edilmek isteniyor. Sizlere zaman zaman bu konuda bilgi vermişdim. Ve gelinen son nokta her şey bitti, okul yapılacak derken yine başa dönüldü. Yüksek mahkeme kararlarına rağmen ısrarla ve inatla yine kentparka dönüştürülmesi çalışmalarına başlandı. Dünyanın hiçbir yerinde okul yerine park yapacağım diyen bir Belediye Başkanımız var mıdır? Çocuklarımız Önce kışın apar topar şehrin 30 km. dışında Ortaokuldan bozma son derece yetersiz binalara adeta kovulurcasına gönderildi. Mahkemeye başvuruldu. Yüksek mahkeme dahil okul aile birliğinin başvurularını yerinde haklı buldu. Kaç kez yerine taşınması yada yerine tekrar okul yapılması için karar verdi. Hız kesmedi Samsun Büyükşehir Belediye Başkanımız. Bu arazi değerliydi bu okuldan koparılmalıydı. Protokol Cami ile ilgili imar değişikliği yaptıklarında yeşil alan aklına gelmeyen Belediyemiz bu sefer de yeşil alan aklına geliverdi. Kıyı şeridi parkla bahçe ile dolu iken dibinde golf sahası var iken,

Samsun’da Veteriner Tarım Meslek Lisesi ile ilgili yaklaşık 5 senedir bir hukuk mücadelesi yürütülüyor. Okulun arazisinin en önemli yerde oluşu ve değerli oluşu nedeniyle bu araziye göz dikilmiş durumda. Önce protokol cami ve sonrasında kent park projesi ile bu arazi bir nevi gasp edilmek isteniyor. Sizlere zaman zaman bu konuda bilgi vermişdim.
Ve gelinen son nokta her şey bitti, okul yapılacak derken yine başa dönüldü. Yüksek mahkeme kararlarına rağmen ısrarla ve inatla yine kentparka dönüştürülmesi çalışmalarına başlandı.
Dünyanın hiçbir yerinde okul yerine park yapacağım diyen bir Belediye Başkanımız var mıdır?
Çocuklarımız Önce kışın apar topar şehrin 30 km. dışında Ortaokuldan bozma son derece yetersiz binalara adeta kovulurcasına gönderildi. Mahkemeye başvuruldu. Yüksek mahkeme dahil okul aile birliğinin başvurularını yerinde haklı buldu. Kaç kez yerine taşınması yada yerine tekrar okul yapılması için karar verdi. Hız kesmedi Samsun Büyükşehir Belediye Başkanımız. Bu arazi değerliydi bu okuldan koparılmalıydı. Protokol Cami ile ilgili imar değişikliği yaptıklarında yeşil alan aklına gelmeyen Belediyemiz bu sefer de yeşil alan aklına geliverdi. Kıyı şeridi parkla bahçe ile dolu iken dibinde golf sahası var iken, 100 metre aralıklarla 2 cami olurken imar değişikliklerine kulp bulmak zor olmasa gerek.
Devlet arazilerinin istimlak edilmesi için emsal arazi sunmaları gerekiyordu. Alanlı Mahallesinde yer gösterildi. Ama kağıt üzerinde kelime oyunları ile o araziye İmam Hatip Lisesi yapıldı. Biz okulun yapılmasına karşı değiliz. İmam Hatip Lisesi de bizim. Ama işin içerisinde arazinin değerli oluşu bir anda Okul aile birliğini karşı siyasi görüşten diye empoze edilmeye başlandı.
Samsun’da ikili öğretimin önümüzde ki yıl son bulacağını basından öğrenmiş bulunmaktayım. Haberin aslı olmadığı halde söz konusu okul için Atakum bölgesinde emsali arsa verileceği haberi yayılarak, sırf algı yaratılarak bu arsa üzerinde yeniden imar oyunları başlandı. Samsun Büyükşehir Belediyesi il genel meclisinin İmar,hukuk,bayındır komisyon tutanağını, yüksek mahkeme kararlarını ekte sizlere gönderiyorum.
Şu anda okulun arazisi mezbelelik halindedir. Büyükşehir Belediyemiz daha mahkeme itiraz süreçleri devam ederken o araziye yüze yakın hafriyat ve moloz dökerek hakkında Danıştay yüksek mahkeme temyiz kararı da olmasına rağmen biz yapalım mahkeme çık derse yıkar temizler çıkarız demiştir. Kimin parasını nereye harcıyorlar. Suç duyurusunda bulunduk sonuçları göreceğiz. Böyle bir anlayış olabilir mi? O zaman Belediyemiz gözünün kestiği araziye gitsin yüze yakın harfriyat kamyonu ile moloz çöp döksün orayı istimlak etsin, gasp etsin. Böyle bir hukuk anlayışı sizce olabilir mi?
Dünyanın hiçbir yerinde Anayasaya göre kurulmuş Bağımsız yüksek yargı mahkemelerinin kararlarını dinlemeyen bir Belediye Başkanımız var mıdır? En son 3 ay önce yapılan işlemlerin suç teşkil ettiğini BİMER vasıtasıyla bildirerek suç duyurusunda bulundum.  Ve yine suç duyurusunda bulundum. Suç duyurum aşağıdadır. Yüksek yargı mahkeme kararlarına hiçbir kimsenin uymama lüksü var mıdır? Aynen bu “Cumhurbaşkanımı büyük Başbakan mı büyük? ”  sorusunu gündeme getirmez mi? Danıştay kanununa göre üyelerinin 4/1 ini Cumhurbaşkanının seçtiği bir mahkemenin kararlarını bir belediye başkanı uygulamıyorsa bu kanunlara, yargı kararlarına uymak sadece vatandaşlara mı aittir?
Bir belediye yargı kararlarına uymuyorsa vatandaşlarda biz de uymuyoruz derse bu ülkenin durumu ne olacaktır? Bu Yüksek mahkemeler bu ülkeye ait değil midir? Yada bu belediye Başkanımız hangi ülkenin belediye başkanıdır?
Mızrak artık çuvala sığmıyor. Bu ülke hukuk devleti ise Anayasaya göre kurulmuş olan ve de üyelerinin 4/1’ini Cumhurbaşkanının seçtiği yüksek mahkeme kararlarını uygulamayan ve tanımayan Sayın samsun Belediye Başkanını Anayasaya, T.C.K ve Danıştay Kanununa aykırı hareket etmekten tüm Cumhuriyet savcılarımıza suç duyurusunda bulunuyorum. Sizlerin bu hukuksal davada yardımcı olmanızı arz ediyorum.

Mustafa Kemal BEKTAŞ


#1800653297 Başvuru Detayı
Başvuru Tarihi:
Başvuru Yolu:
Başvuru Tipi:
Sayın Başbakanım; 
İLGİ: a. 1701878725 sayılı başvurum 
b. 1701750694 sayılı başvurum 
c. 1701828605 sayılı başvurum 
d. 1701699065 sayılı başvurum 
e. 1701696480 sayılı başvurum 
f. 1701711725 sayılı başvurum 
g. Samsun Bölge İdare Mahkemesinin 2 nci Dava Dairesinin Y.D İtiraz No: 2017/597 sayılı kararı 
h. Samsun Bölge İdare Mahkemesinin Y.D İtiraz No : 2014-567 sayılı kararı 
i. Danıştay 8 nci dairesinin Karar No: 2015/5660 sayılı kararı 
j. Milli Eğitim Bakanlığının 23.2.2018 gün ve SAYI: 38473911-754-E-3927828 sayılı okul arazisi ile ilgili olumsuz görüşü 
k. M.B Defterdarlık Kızılırmak Milli Emlak Müdürlüğü 07.07.2017,Sayı :81249893-300-[55010100085]-9984 (1700869790) olumsuz görüş yazısı 
l. Samsun Büyükşehir Belediyesi il genel meclisi İmar,hukuk,bayındır Komisyonunun tutanağı 10-11-12.04.2018 tarihli tutanağı 
m TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI Kanun No.: 2709 Kabul Tarihi: 7.11.1982 
n. TÜRK CEZA KANUNU (1) Kanun Numarası : 5237 Kabul Tarihi : 26/9/2004 Yayımlandığı R.Gazete : Tarih : 12/10/2004 Sayı :25611 
o. DANIŞTAY KANUNU (1) (2) Kanun Numarası : 2575, Kabul Tarihi: 6/1/1982 ,yayımlandığı R.Gazete : Tarih : 20/1/1982 Sayı : 17580 

1. İLGİ a:i ile Samsun Atakum Veteriner Tarım Meslek lisesinin yıkılmasını müteakip arazisinin Samsun Büyük Şehir Belediyesince türlü imar engellemeleri ile karşı karşıya kaldığımızı ve burada bir hukuksuzluğun söz konusu olduğunu zatı alinize bildirmiştik. İLGİ j:k ile de söz konusu okulun arazisinin başka amaçlı kullanılması ile ilgili olumsuz görüşleri olduğu bildirilmişti. 
Ancak bu okulun arazisi ile ilgili hakkında kesinleşmiş İLGi g:i yüksek mahkeme kararları da olmasına rağmen vede suç duyurusunda da bulunmama rağmen Aşağıda İLGİ l'nin fotokopisini gönderdiğim Komisyon tutanağında belirtildiği gibi yeniden imar değişikliği oyunları oynanmakta, bir nevi algı yaratmak amacıyla yine değişiklik çalışmalarına yüksek mahkeme kararlarına rağmen başlanmıştır. 
Sayın Başbakanım: 
2. Söz konusu arazinin hukuksuz bir şekilde imar mevzuatları ile ilgili olarak: 
a. İLGİ m Anayasamız 5 Madde gereği "Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır." 
IX. Yargı yetkisi MADDE 9 gereği "Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır." diye emretmektedir. 
MADDE 10 gereği "Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar." diye emretmektedir. 
XI. Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü MADDE 11 gereği " Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz." diye emretmekte olup eğer yüksek mahkemeler Anayasaya aykırı olsaydı bu madde gereği kurulmazlardı. 
D. Cumhurbaşkanının Görev ve yetkileri MADDE 104 gereği bu mahkemelerin üyelerinin 4/1 ini sayın Cumhurbaşkanımız seçmektedir. 
Mahallî idareler MADDE 127 gereği "Merkezî idare, mahallî idareler üzerinde, mahallî hizmetlerin idarenin bütünlüğü ilkesine uygun şekilde yürütülmesi, kamu görevlerinde birliğin sağlanması, toplum yararının korunması" emredilmektedir. 
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Yargı C. Danıştay MADDE 155 gereği " Danıştay, idarî mahkemelerce verilen ve kanunun başka bir idarî yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir. Kanunla gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar." diye emretmektedir. 
b. İLGİ n T.C.K. nun Görevi kötüye kullanma (1) Madde 257 gereği "Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. " diye emretmektedir. Yine Madde 309 gereği "Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar Anayasayı ihlal" suçlarını da kapsamaktadır. 
c. İLGİ o 23 madde gereği "İdare Mahkemeleri ile vergi mahkemelerinden verilen kararlar ve ilk derece mahkemesi olarak Danıştayda görülen davalarla ilgili kararlara karşı temyiz istemlerini inceler ve karara bağlar." diye emreder. Yine Madde 25 "İdare mahkemeleri ile vergi mahkemelerince verilen nihai kararlar ve ilk derece mahkemesi olarak Danıştayda görülen davalarla ilgili nihai kararlar Danıştayda temyiz yoluyla incelenir ve karara bağlanır." diye emreder. Madde 26 ise "İdari uyuşmazlıklar ve davalar; İkinci, Üçüncü, Dördüncü, Beşinci, Altıncı, Yedinci, Sekizinci, Dokuzuncu ve Onuncu daireler ile idari ve vergi dava daireleri kurullarında incelenir ve karara bağlanır" emreder. 
Sayın Başbakanım; 
3. Bu maddeleri neden yazdım. Hukuk devleti isek Anayasa ve kanunlar geçerlidir. Anayasamızın 1 nci maddesine göre Danıştay Anayasa ile görevlendirilmiş bağımsız Yüksek İdare Mahkemesi, danışma ve inceleme merciidir. 521 sayılı Danıştay kanununun 30 ncu maddesine göre gerek bidayeten 31 nci maddesine göre gerek temyizen Danıştayca görülen davalar sonunda verilmiş olan kararlar kesindir. 2575  sayılı kanunun 23, 25, 26 madde gereği Hiçbir merciin onayına tabi değildir. Anayasamızın ilgili maddelerine göre; İdare yargı kararlarına uymak zorundadır, ve hiçbir suretle bu kararları değiştiremez, yerine getirmeye de mecburdur. 
4. Sayın Samsun Büyükşehir Belediyemiz ve meclisi Anayasamızın ilgili maddeleri, T.CK. nun ilgili maddeleri gereğince bunca var olan Yüksek yargı mahkemelerine uymayarak suç işlemiş ve işlemeye devam etmektedir. Bu Yüksek mahkemeler bu ülkeye ait değil midir? Herhangi bir kurum uymamak keyfiyetinde midir? 
Zatınız nezdinde tüm savcıları tekrar göreve çağırıyor ve suç duyurumun arkasındayım. 
Arz ederim. 
Ekli Dosyalar:

 Başvuru hareketleri için tıklayınız.
 14.04.2018 21:30 tarihinde internet üzerinden başvuru alındı.
 16.04.2018 13:37 tarihinde BİMER tarafından ADALET BAKANLIĞI tarafına sevk edildi.
 16.04.2018 13:37 tarihinde BİMER tarafından SAMSUN VALİLİĞİ tarafına sevk edildi.

















7 Nisan 2018 Cumartesi

Herkes bir dava tutturmuş gidiyor. Dava adamı olmayı matah sanıyor. Bu ülkede yaşayan herkes için tek bir dava vardır. "VATAN" Gelin bu Vatan'ı daha ileri götürmek için öyle gizli kapaklı davalara ya da şahıslara biat etmeden, aklın egemen olduğu, çok sesli, ortak aklı oluşturmak için uğraşalım. Üzerinde yaşayanın, dilini, dinini, kökenini sorgulamadan bu vatanı "herkes için" daha gelişmiş, daha, özgür, daha müreffeh, daha huzurlu bir ülke yapalım.

Herkes bir dava tutturmuş gidiyor. Dava adamı olmayı matah sanıyor. 
Bu ülkede yaşayan herkes için tek bir dava vardır. "VATAN" 
Gelin bu Vatan'ı daha ileri götürmek için öyle gizli kapaklı davalara ya da şahıslara biat etmeden, aklın egemen olduğu, çok sesli, ortak aklı oluşturmak için uğraşalım. 
Üzerinde yaşayanın, dilini, dinini, kökenini sorgulamadan bu vatanı "herkes için" daha gelişmiş, daha, özgür, daha müreffeh, daha huzurlu bir ülke yapalım. 
Eğitimi alanın, parayı bulanın kaçtığı bir yer olmasın vatanım. Herkesin gelmeye can attığı bir cazibe merkezine dönüştürelim. Bu potansiyel ülkemizde de bizde de var.
Ama bunu dile getiren kimse yok. Hiç kimse yok. Ya herkes biliyor işine gelmiyor...
Yada işine geldiği gibi oynuyor. bu dava meselesi ahhh. Bir türlü Üç kişiyi bir araya getirmiyor.. Çözümleri üretip önlerine koysak bile görmüyorlar ki. Çoğunun "dava"sı başka..$$$
Bu vatan bize ekmek gibi su gibi, aş gibi lazım. Özellikle de yarınımız olan çocuklarımız için.

1 Nisan 2018 Pazar

HAYDİ BİRAZ DA LEYLA ALATON'NUN PAYLAŞIMINA KAFA YORALIM? HAKLIMI HAKSIZ MI SİZCE ???? LEYLA ALATON LEYLA ALATON Alarko - Alvimedica 2g Hangi tür tepki verensiniz? 🐸🐸 KLASİK TEPKİ: "Sıraya geç kardeşim" NEOKLASİK TEPKİ:"Şeker kardeşim sıraya geçiver" REALİST TEPKİ: "Sıra var" SURREALİST TEPKİ:"Sallandıracaksın bunlardan ikisini kızılay'da bak bir daha yapabiliyorlar mı?" ROMANTİK TEPKİ:"Beyefendi galiba sırayı görmediniz" NATURALİST TEPKİ: "Sırana geç" MODERN TEPKİ: "Efendim insanımız eğitimsiz. Halbuki Avrupa da" POST-MODERN:"Sırana geç lan ayı!"

HAYDİ BİRAZ DA LEYLA ALATON'NUN PAYLAŞIMINA KAFA YORALIM? HAKLIMI HAKSIZ MI SİZCE ????
LEYLA ALATON
LEYLA ALATON Alarko - Alvimedica 2g
Hangi tür tepki verensiniz? 🐸🐸
KLASİK TEPKİ: "Sıraya geç kardeşim"
NEOKLASİK TEPKİ:"Şeker kardeşim sıraya geçiver"
REALİST TEPKİ: "Sıra var"
SURREALİST TEPKİ:"Sallandıracaksın bunlardan ikisini kızılay'da bak bir daha yapabiliyorlar mı?"
ROMANTİK TEPKİ:"Beyefendi galiba sırayı görmediniz"
NATURALİST TEPKİ: "Sırana geç"
MODERN TEPKİ: "Efendim insanımız eğitimsiz. Halbuki Avrupa da"
POST-MODERN:"Sırana geç lan ayı!"
UZLAŞIMCI:"Acelesi olmasa öne geçmezdi; üzmeyin garibi"
DEVRİMCİ:"Alt yapı sorunları çözülmeden halkımız sıraya geçmez. Devrim olunca herkes hizaya gelecek"
KADERCİ:"iki dakika fazla beklesek kıyamet mi kopar? Kısmetse hepimizin işi görülür"
FELSEFECİ (septik-kuşkucu): "Ön ve arka kavramları görecelidir.O tarafın ön taraf olduğuna kim karar verdi? Öne geçtiğini zanneden, aslında arkaya geçmiş olabilir"
KANT'CI:"Efendim algılanmayan şeyler yok demektir. Bakmayın o tarafa,adam yok olur"
KÖTÜMSER VAROLUŞCU: "Herkes bir gün ölecek. Onurlu bir şekilde bekleyin. Bir gün o adamda ölecek"
İYİMSER VAROLUŞCU:"Sıkmayın canınızı,su anın tadını çıkarmaya çalışın. Bakın ne güzel hayattasınız ve birileri önünüze geçebiliyor"
HUMANİST: "İnsanlık bir bütündür. Birimiz hepimiz hepimiz birimiz için. Dolayısıyla birimiz öne geçince,aslında hepimiz öne geçmiş oluyoruz."

Bu da bir avukatın paylaşımı Buyurun okuyun : ÇOÇUĞA KONULACAK AD KONUSUNDA ANA BABA ANLAŞAMAZLARSA👳🏻‍♂️👶🏻🧕 Çocuğun adını ana ve babası BİRLİKTE koyarlar. Ancak, ana ve babanın, çocuğun adı konusunda "anlaşmazlığa düşmeleri" halinde, ana ve baba ayrı ayrı veya birlikte AİLE HAKİMİNİN müdahalesini isteyebilir.👨 Bunu bizim toplumumuzda kaç anne ve baba yapabilir. İddia ediyorum toplumumuzda % 80 ni bunu yapmaya kalkışan anneyi kocası ilk başvuruda hemen boşar. O boşamazsa bile kaynana kayın valide boşattırır.

Bu da bir avukatın paylaşımı Buyurun okuyun :
ÇOÇUĞA KONULACAK AD KONUSUNDA ANA BABA ANLAŞAMAZLARSA👳🏻‍♂️👶🏻🧕
Çocuğun adını ana ve babası BİRLİKTE koyarlar. Ancak, ana ve babanın, çocuğun adı konusunda "anlaşmazlığa düşmeleri" halinde, ana ve baba ayrı ayrı veya birlikte AİLE HAKİMİNİN müdahalesini isteyebilir.👨
Bunu bizim toplumumuzda kaç anne ve baba yapabilir. İddia ediyorum toplumumuzda % 80 ni bunu yapmaya kalkışan anneyi kocası ilk başvuruda hemen boşar. O boşamazsa bile kaynana kayın valide boşattırır.

İnsanoğlu bir gün; Virgülü kaybetti: Söyledikleri birbirine karıştı. Noktayı kaybetti: Düşünceleri uzayıp gitti, ayıramadı onları. Ünlem işaretini kaybetti bir günde: Sevincini, öfkesini, bütün duygularını kaybetti. Soru işaretini kaybetti bir başka gün: Soru sormayı unuttu. Her şeyi olduğu gibi kabul eder oldu.

İnsanoğlu bir gün;
Virgülü kaybetti:
Söyledikleri birbirine karıştı.
Noktayı kaybetti:
Düşünceleri uzayıp gitti, ayıramadı onları.
Ünlem işaretini kaybetti bir günde:
Sevincini, öfkesini, bütün duygularını kaybetti.
Soru işaretini kaybetti bir başka gün:
Soru sormayı unuttu.
Her şeyi olduğu gibi kabul eder oldu.
İki noktayı kaybetti bir başka gün:
Hiçbir açıklama yapamadı.
Hayatının sonuna geldiğinde
Elinde sadece tırnak işareti kalmıştı.
“İçinde de başkalarının düşünceleri vardı yalnızca."
(Alex Kanevsky)