23 Nisan 2018 Pazartesi

ÜLKEMİZDE Kİ SİYASİ VE TİCARİ AHLAK ÜZERİNE Ülkemizdeki temel ana sorunlarımızdan biriside işte bu siyasi ve ticari ahlak sorunudur. Bu iki sorun çözülse ülkemiz kalkınmada bir değil birkaç çığır atlar. Bu sorunlara örnekleriyle tek tek değinelim bakalım. Aslında ikisi at başı birlikte bir problem olup şimdi sırası ile örnekleriyle inceleyelim:

ÜLKEMİZDE Kİ SİYASİ VE TİCARİ AHLAK ÜZERİNE

Ülkemizdeki temel ana sorunlarımızdan biriside işte bu siyasi ve ticari ahlak sorunudur. Bu iki sorun çözülse ülkemiz kalkınmada bir değil birkaç çığır atlar. Bu sorunlara örnekleriyle tek tek değinelim bakalım. Aslında ikisi at başı birlikte bir problem olup şimdi sırası ile örnekleriyle inceleyelim:
Biliyorsunuz gelişmiş ülkelerde radyolar radyo frekanslarından GPRS yöntemleriyle trafik ulaşım yol yardımı vermektedirler. Hiç bilmediğiniz bir yere gidiyorsunuz sizi nokta atışı yönünüzü bulmanızda yardımcı oluyorlar. Siz X bir yerden X diğer bir yere gideceksiniz yolu bilmiyorsanız sorun yok. Açıyorsunuz radyo istasyonunu gideceğiniz yere kadar ulaşıma kapalı yolları da değerlendirerek trafikte sizi yönlendirirler. Bu sistem ülkemizde de var. Ama ülkemizde bir bakmışsınız güzergahınızdaki sokağa, caddeye bakmışsınız ki sokak yol çalışması v.s nedenle yol trafiğe kapalı ! Yolu ya belediye kazmıştır, ya Telekom ya da bir nedenle vatandaşın birisi alt yapı için kazdırmıştır ! Kimin haberi vardır? Sanmam kimsenin haberi olacağını. Ülkemizde eline kazma kürek alan istediği yeri kazmaya her an girişebilir. Ancak birisi o kazanılan yerine düşer can kaybı, yada bir araç düşer neden sonra herkesin haberi olur ve tedbir alınır.
Bakın yurt dışında sistem nasıl çalışıyor bizde sistem nasıl çalışıyor görüyorsunuz. Yurt dışında bir yolda tamirat varsa geniş ve çalışma yapılacak uzunlukta bir branda yolun yarı şeridini kaplayacak şekilde yayılır. İki ucuna seyyar trafik akülü lamba konur. Tek şeritten o tamirat bölgesinden trafiğe yol verilir. İş bitince de branda toplanır. Tek bir kum parçası bile kalmayacak şekilde kapanır, temizlenir malzemeler toplanır gidilir. Bizim ülkemizde neden olmuyor bu tarz çalışmalar anlamıyorum!
Ya da bisiklet ile yola çıktınız istediğim her yol benim diyemezsiniz. Başında kaskın olmadan yola çıkamadığınız gibi sadece bisiklet yolundan gidebilirsiniz. Aykırı hareket yapı  görün anında polisi karşınızda görebilirsiniz. Bizde ise trafiğin her tarafında motorlu yada bisikletli sürücüleri görmeniz mümkündür.
Mesela evinizde tamirat yaptıracaksınız usta soruşturuyorsunuz. Usta yeter ki sizinle tanışmasın işi alıncaya kadar usta peşinizde pervane olur. Ama işi aldıktan sonra siz peşinde pervane olursunuz. Üstelik işinizi de berbat edip çıkar, paranızı verirsiniz işinizi yapmaz, sizi rezil kepaze eder bırakır.
Ve ya devlet kuruluşlarına, kurumlarına işçi, memur alınacaktır. Hemen siyasi nüfusu kullanarak adamını bulup yakınını yerleştirme peşine düşerler.
Mesela Havza’da hamam esnafımızı hiç unutmam 25 kuruşluk pet suyu 1-1,5 Tl den satmaktaydılar. Kendilerini az uyarmadım. Bakın bu tür davranışlarla yarın bir gün müşteri kaçırırsınız diye ama dinleyen kim! Bir süre sonra baktım hamam için gelenler sularını çarşıdaki marketlerden alıp yukarı çıktıklarını gördüm.
Ya da adam gider dere yatağına binalar yapar. İmar izni de verilir. Daha içerisine insanlar girmeden binalar çatırdar ayrılır, yan yatmaya başlar. Hesap sorulduğunda ses yok ! biz tedbir alınmasını söyledik derler. İyi de nasıl söylediniz kim verdi oraya? imar iznini nasıl verildi ?
Bunlar ve buna benzer olaylar neden ülkemizde oluyor. Bunları dile getirenleri hemen refüze, rencide edip, karalayıp karşı görüşten olmakla itham edilirsiniz. Yanlış olan bir şeyi söylerseniz anında size muhalif damgasını basarlar. Bunların hepsi maalesef ahlak erozyonundan kaynaklanan şeylerdir.
Bir ülkede ahlak erozyona uğramışsa, adalet de buna paralel olarak tam işlevini görmezse çeteleşme, kayırmacılık başlar. Herkes siyasi oluşumları kullanınca da ülkenin kaynakları belli kimselere peşkeş çekilerek kaynakların heba olmasına sebebiyet verilir.  Bu gün ülkemizde 30 yılda yaşananların özeti budur. Kaynaklarımız hayali ihracatla, hayali ithalatla, hayali teşviklerle, kdv kayırmacılığı ile, Devlet arazilerinin değerinin altında bir sınıfa verilmesiyle, kredi batıklarıyla v.s uygulamalar ile bir bir tüketilmiş ziyan edilmiştir. Parası olan nüfuzu olan siyasetin içindedir, bu pastanın içerisindedir.
Şimdi soruyorum size bir vatandaş 5-10 bin lira maaş için belediye başkanlığına yada 15-20 bin lira maaş için milletvekilliğine ciddi ciddi 100-200 bin tl neden harcayıp talip olur!
Bu soruların cevabı verildiği vakit sorunlar çözülmeye başlanacak, ülke kalkınmaya başlayacaktır. Şunu yapacağım, bunu yapacağım, alt yapı yapacağım diye talip olan belediye başkanlarımız seçildiğinin ertesinde bakıyorsunuz vaat ettiklerini yapmaya başladığını gördüğünüzde seviniyorsunuz. Bir bakmışsınız alt yapı tamamlanmış tebrik edersiniz. Çok geçmeden biten yerler yeniden kazılmaya başlanmıştır ! Bu nedir ? diye sorarsınız su borularını değiştireceğiz, doğal gaz borusu döşüyoruz, bisiklet yolu yapıyoruz, yaya yolu yapıyoruz yada fiber optik kablo döşüyoruz derler. İyide bunu geçen sefer neden düşünüp yapmadınız? Dersiniz ses yok! Ya da doğal gaz firması karşılıyor derler. Doğal gaz firması onu cebinden mi karşılıyor ! Halka yansıtıyorlar. Çektirdikleri eziyet de çabası. Bunların hepsi düzensiz ve ahlaki olmayan bir etikle yapılan çalışmalardan kaynaklanmaktadır.
Her gelen yıkıyor her gelen yapıyor. Gelen gideni kötülüyor. Borç borç üstüne. Eldeki ödenek gelirler giderleri karşılamıyor. Kadrolarına göre çalıştıracakları memur ve işçi sayısının üstüne katlanarak çıkmışlar.! Dünya beri borç olmuş umurlarında değiller. Nasıl bir şey bu anlamadım.
Ben devletin yerinde olsam Tüm halkı din ve ahlak bilgisi dersine tabi tutar birde imza ile de tebliğ ederim. Ayrıca bu tür suçlarda da ağır ceza hükümleri getirmek için düğmeye basarım meclisten geçirir uygulamaya koydururum. Bütçesi üzerinde müsrifçe harcama yapanlara da o borcu ödettiririm.

Saygılarımla

YURT İÇİ GÖÇ HAREKETLERİ , SAMSUN’UMUZUN GÖÇ HAREKETLERİNDEN ETKİLENMESİ Şehirlerde nüfus artışlarının başlıca sebebi iç göçlerdir. Özellikle de kırsaldan kente yapılan göçler ülke ekonomisine büyük yara vermektedir. Kırsal kentten şehire göç etmenin faktörlerini iyi belirlemek iyi incelemek gerekir. Şimdi bu faktörler ne olabilir onlara bakalım: - Bunların başında toprağın azalması, bölünmesi ve makineleşmeye bağlı olarak toprak yetersizliği - Tarım kesiminde ki değişme süreci - Tarımda verimliliğin değişmesi

YURT İÇİ GÖÇ HAREKETLERİ VE SAMSUN’UMUZUN BU GÖÇ HAREKETLERİNDEN ETKİLENMESİ
Şehirlerde nüfus artışlarının başlıca sebebi iç göçlerdir. Özellikle de kırsaldan kente yapılan göçler ülke ekonomisine büyük yara vermektedir.
Kırsal kentten şehire göç etmenin faktörlerini iyi belirlemek iyi incelemek gerekir. Şimdi bu faktörler ne olabilir onlara bakalım:
-          Bunların başında toprağın azalması, bölünmesi ve makineleşmeye bağlı olarak toprak yetersizliği
-          Tarım kesiminde ki değişme süreci
-          Tarımda verimliliğin değişmesi
-          Toprakların mülkiyet dağılımı ve toprak reformunun olmayışı,
-          Teknolojik değişme
-          Üreticinin değerinde pazarlanamamasına bağlı geçim sıkıntısı
-          Üreticinin maliyetinin pahalı olması
-          Üreticinin tohumluğunun pahalı ve verimli olmayışı
-          Üreticinin bilinçsizce ürün üretmeye kalkışması ve farkında olmadan toprağı çoraklaştırması
-          Sulama v.s problemler
-          İşsizlik
-          Hayvancılığın azalması ve popülasyonun düşük verimli  ırklardan oluşması
-          Verimli sebze hububat tohumlarının olmayışı, gübreleme ve gübre fiyatlarının, akaryakıt fiyatlarının yüksek oluşu
-           Tarım ve hayvancılıkta üretim maliyetlerinin artması
-          Toprak reformu ve ferdi tapulaşmanın olmayışı
-          Kooperatifleşme yetersizliği ve üreticinin ürettiklerinin değerinde pazarlanamaması
Tabi bunların içinde en önemli olanı toprak mülkiyetinin dağılışındaki dengesizlikler hala belirli bir kesimin özellikle güney doğu ve Doğu Anadolu Bölgesinde toprak ağalarının yanında halkın maraba gibi çalışması sorunu ekonomik dengesizlikte baş faktörü oynar. Gördüğünüz gibi bu faktörlerin özünde asıl sebep geçim sıkıntısı, gelir azlığıdır.
Bu göçlerin olmasındaki en önemli çekici faktörlerin başında kırsal yerlerdeki nüfusun kentteki iş imkanlarının cazibesine kapılarak, kentlerde ki sosyal ve kültürel imkanlardan yararlanma arzusu yatmaktadır. Haberleşme ve ulaşım imkanlarında ki gelişmeler, memlekete yakınlık, akraba hemşire tavsiyesi veya aracılığı gibi sebeplerle bu göçler artmaktadır.  Tabi ki son zamanlarda  Orta Doğu bölgesinde ki petrol savaşları yüzünden Irak ve Suriye’de ki karışıklıklardan meydana gelen göçte ülke olarak bizi her sahada vurmuştur. Gördüğünüz gibi kaynaklarıyla kendi kendisine yeten Samsun’umuz maalesef artan hayat şartlarıyla, dilenci görüntüsüyle, işsizlikte ki artışıyla, meyve sebze ve kira giderlerinin artmasıyla, artan toplumsal olaylarla cazibe merkezi olmaktan çıkmak üzeredir. Bu sadece Samsun’a özgü mesele olmayıp tüm yurdumuz sathında aynı problem yaşanmaktadır.  Sebzenin yetiştirildiği bir yerde Mersin bölgesinde de 2 -3 liraya satılan domatesi Samsun’da da aynı fiyata yiyorsanız burada bir sıkıntı vardır demektir.
Göç dalgaları Devletin ve yerel idarelerin basiretli bir şekilde bu göç dalgaları krizini iyi yönetmelidir. Aksi takdirde eldeki kaynakları kaybedebilir bir anda bölgesel konumumuzu kaybedebiliriz. Bu tür göç dalgalarında mümkün olduğunca göçü bir an önce geri vatanlarına dönmeleri hedef olmalıdır. Bu sebepten yetkililerce gerekli tedbirler alınmalıdır.

Bir başka yazımda tekrar buluşmak dileğimle…
Saygılarımla


Mustafa Kemal BEKTAŞ

VE SONUNDA ÜLKEMİZDE UYUŞTURUCU MADDE BAĞIMLILIĞI YAŞI İLKOKULA KADAR DÜŞTÜ ! … Haber Türk gazetesi Küçükçekmece'de bir ilkokulun karşısındaki kırtasiyede uyuşturucu satıldığı ihbarı üzerine operasyon düzenlendi 19 Ağustos 2014 Haber Efor Gazetesi Samsun’da 'Merve Aslan' kod adlı bağımlı genç kız da görüntü ve fotoğrafının çekilmemesi şartı ile İlkokulda Uyuşturucuya Başlayan Kızın İtirafları 14 Ocak 2016 Ege Postası İzmir’de İlkokulun dibinde uyuşturucu ticareti: Torbacıya suçüstü 07.10.2007 Hur Haber İlkokulda uyuşturucu skandalı! Maltepe'de bir okulda kullanılmayan klozetlerin içine saklanan çok sayıda esrar paketi, tamir için gelen ustalar tarafından bulundu. 09 Nisan 2018, Pazartesi Milliyet gazetesi. Samsun’da 23 yaşındaki üniversite öğrencisinin ölümüne sebep olan uyuşturucuyu satın alıp eve getirdiği iddia edilen inşaat işçisi genç, polis tarafından gözaltına alındı ve çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.

VE SONUNDA ÜLKEMİZDE UYUŞTURUCU MADDE BAĞIMLILIĞI YAŞI İLKOKULA KADAR DÜŞTÜ ! …

 Haber Türk gazetesi Küçükçekmece'de bir ilkokulun karşısındaki kırtasiyede uyuşturucu satıldığı ihbarı üzerine operasyon düzenlendi
19 Ağustos 2014 Haber Efor Gazetesi  Samsun’da 'Merve Aslan' kod adlı bağımlı genç kız da görüntü ve fotoğrafının çekilmemesi şartı ile İlkokulda Uyuşturucuya Başlayan Kızın İtirafları
14 Ocak 2016 Ege Postası  İzmir’de İlkokulun dibinde uyuşturucu ticareti: Torbacıya suçüstü
07.10.2007  Hur Haber İlkokulda uyuşturucu skandalı! Maltepe'de bir okulda kullanılmayan klozetlerin içine saklanan çok sayıda esrar paketi, tamir için gelen ustalar tarafından bulundu.
09 Nisan 2018, Pazartesi  Milliyet gazetesi. Samsun’da 23 yaşındaki üniversite öğrencisinin ölümüne sebep olan uyuşturucuyu satın alıp eve getirdiği iddia edilen inşaat işçisi genç, polis tarafından gözaltına alındı ve çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.
1702007711 29.12.2017 tarihli başvuru detayım
1800622501 09.04.2018 tarihli başvuru detayım
………………………..
Yukarıda okuduklarınız sadece haberlerden bir kaçı. Maalesef tehlike çanları geleceğimizin çiçeklerini açmadan soldurup öldürecek düzeyde çalıyor.
Bu haberlerin onlarcası yüzlercesini basın haberlerinden okumaktayız.
Peki ne yapmalıyız? Önce Devletimiz tedbir almalıdır. Uyuşturucuya karşı alınacak tedbirler ile ilgili geniş bir yazı hazırlayıp kendi şahsi hesabım olan https://melikevarak.blogspot.com/ ‘da yayınladığım UYUŞTURUCU VE MADDE BAĞIMLILIĞI” adı altında yayınladım ki herkes faydalansın gencecik körpe çocuklarımız da dahil herkes bu melanetten kurtulsunlar.
Peki bir kişinin uyuşturucu kullandığını nasıl bilebiliriz ona bakalım. Uyuşturucu madde kullananlarda görülen belirtiler:

Fiziksel belirtiler:
Kol bölgelerindeki dövmeye benzeyen mor ve de kara iğne yerleri 
Damarlar üzerinde yada damarların satha yaklaştığı yerlerde su toplamasını andıran
Enfeksiyonlar:
Kaşıntı varmış gibi bedeni sık aralıklarla kaşıma eğilimi
Göz altlarında bariz C°de morluk ve de çöküklük 
Aşırı kilo zayii ve iştahsızlık

Psikolojik belirtiler:
Alaka eksikliği isteklerde sık değişiklik kararsızlığın ağır basmasıİçine kapanıklık ,aşırı alınganlık 
Herkesten kaçıp Daima yalnız kalma isteği 
Ani ve de ivedi duygusal değişimler 
Karamsar ve de depresyon eğilimli bir karakter yapısı

Davranışsal Belirtiler:
Aile ve yakınlardan uzaklaşma bir müddet sonra iyice kopma
Çok sık aralıklarla arkadaş değiştirme
Yalan söyleme ve hırsızlık yapmanın daimi hale gelmesi 
Maddi gelir ile gider arasındaki farkın büyük miktarda olması 
Belirli aralıklarla gözden kaybolmadır .
Bu belirtileri gösterenler uyuşturucu kullanıyor demektir.

İşte bu amaçla 1702007711 ile 1800622501 sayılı başvurum ile bir dizi uyuşturucu maddeler ile ilgili bir dizi önlem alınmasını istedim. Ne yazmışım bir bakalım:
 İçki satan büfelerce aşırı alkol almış olanlara tekrar tekrar alkol ve keyif verici (Bira v.s) maddelerin satışı hususunda tedbir alınmasının uygun olacağını değerlendiriyorum. Bu maddeleri aşırı alkol almış olanlara hala içki satmış olanların tespit edildiği takdirde bayiliklerinin iptal edilmesi en temel çözüm olacaktır. Yine baly v.s koklayarak sarhoşluğa neden verici maddelere bunu alışkanlık haline getiren şahısların bu maddelere çok çabuk ulaşmaktadırlar. Bunu satın alanlar zaten bu maddeleri kullandıkları yüz hatlarından belli olmaktadır. Bu maddeleri gençlere satan aktarların bu gençliğe kötülük yaptığı bilincinde bir vatandaş olarak bilmeleri gerekir. Gencecik çocukların ceketleri içine sokup koklayıp ona buna saldırarak suç işlemeleri affedilecek bir şey değildir. Bu nedenle bu maddeleri satanların tezgahtan bu maddeleri görünür yerden indirmeleri, ulu orta herkese satılmamalıdır. Bu baly v.s maddeler ile sürekli iş yapanların dışında kimseye bu maddeler satılmamalıdır. En azından sigarada ki gibi belli bir yaş sınırı konulmalıdır. Yine kitapçılarda da bu maddeleri 404, uhu v.s görünür yerden kaldırmalarının, bu maddeleri velileri ile gelenlere satılmasının uygun olacağı kanısındayım. Nasıl ki sigara gibi tekel maddeleri tezgahtan kaldırıldıysa bu maddelerde kaldırılmalıdır. 
Sayın Başbakanım daha dün Samsun'da batı parkta çöp tenekesinde 4 tane çakmak gazı dolum tüpünü ve 3 adet tüp balyi boşaltılmış olarak gördüm ve beni bu durum inanın ürküttü. Bu nedenle kendimi bu yazıyı yeniden yazmak zorunda kaldım. 
Sayın Başbakanım; 
Ben bir vatandaş olarak Ülkemin varlığının idamesi için gördüğüm aksaklıklarda Devletimin tedbir alması açısından Zatı Alinize zaman zaman başvurmaktayım. Yukarıda belirttiğim hususların incelenmesi ve giderilmesi için emirlerinize arz ederim. 

Daha ne yazmalıyım! Bundan daha açık ne yazılabilir?

Mustafa Kemal Bektaş

ŞEHİRLEŞMENİN BEDELİ FAKİRLEŞEN KÖY, KÖYLEŞEN ŞEHİR.. Aslında bu yazıları yazmak bana düşmezdi. Ne var ki dile getirecek olanların siyasi kimlikleri sorunları perdelemekten öteye geçemeyeceği içinde ifade etmek zor da olsa yazmayı uygun gördüm. Bir önceki yazılarımda yurt içi göç hareketleri hakkında bilgi vermiştim. İşte bu göç hareketleri ile hem şehir ve hem de kendi göçtükleri köyden bir çok sebepten ötürü menfi olarak etkilenmektedirler.

ŞEHİRLEŞMENİN BEDELİ FAKİRLEŞEN KÖY, KÖYLEŞEN ŞEHİR.. PEKİ SAMSUN BUNUN NERESİNDE !...
Aslında bu yazıları yazmak bana düşmezdi. Ne var ki dile getirecek olanların siyasi kimlikleri sorunları perdelemekten öteye geçemeyeceği içinde ifade etmek zor da olsa yazmayı uygun gördüm.
Bir önceki yazılarımda yurt içi göç hareketleri hakkında bilgi vermiştim. İşte bu göç hareketleri ile  hem şehir ve hem de kendi göçtükleri köyden bir çok sebepten ötürü menfi olarak etkilenmektedirler. Şöyle ki;
Kırsal kesimden gelenlerin geleneksel toplum yapısından çıkıp şehir hayatına girmeleri beraberinde telafisi mümkün olmayan sorunları da getirmektedir. Nitekim sosyologlarımız bu göçenlerin çoğunun toplum hayatına katılmayıp “ marjinal” kaldıklarını ve “fakirlik kültürü adı verilen bir hayat tarzı sürdüklerini tespit etmişlerdir.
Nitekim gecekondularla yapılan araştırmalarında göç edenlerinin çoğunun İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Samsun gibi büyük şehirlere göç ettikten hemen sonra seyyar satıcılık, at arabacılığı, hamallık, ayakkabı boyacılığı, apartman kapıcılığı, simitçilik, eskicilik, geri dönüşüm toplama işleri, dilencilik, çöpçülük, gibi ne sermaye ne de özel  bir beceri gerektirmeyen hizmet alanlarında çalışmakta ve ancak daha sonraki yıllarda imkan bulabilirse fabrika ve ya küçük işletme işçiliğine geçebilmektedir.
Şehirlere verilen eğitim hastane v.s kamu hizmetleri aynı oranda köylere de götüremediğiniz takdirde iç göç köylerden büyükşehirlere göç kaçınılmazdır.
Kırsal yerlerden kentlere doğru yönelen göç hareketleri kente yerleşen insanları bir kısım imkan ve fırsatlara mekansal olarak yaklaştırsa da, avantaj sağlasa da bazı ağır bedelleri bu göç edenlerle birlikte ülke ekonomisine ödetebilir.
Varını yoğunu yok pahasına satıp kurtuluş çaresi olarak gördüğü şehire geldiğinde ilk yerleşim parası olarak birikintisini harcamakta, umduğunu bulamadığında da dönüşte yaşayacak alan yokluğu çekebilmektedir. Hatta şöyle ki ev nüfusunun tamamı çalışarak anacak durabilmeleri mümkün olabilmektedir. El becerisi  yada meslek yoksunluğu nedeniyle kendisine uyan iş seçimini yapamadıklarından bir anada fakirleşebilmektedir. Son zamanlarda sosyal yardım vakıfları aracılığı ile yapılan yardımda bu yaraları sarmadığı gibi, her geçen gün bu yara daha da açılmakla birlikte çalışmadan hazır yiyicilik hortlamaktadır. Yine devlet arazilerine derme çatma gecekondu yaparak son derece barınma yönünden kalitesiz gecekonduların oluşması da örneklerde görüldüğü gibi artmaktadır.
Gecekondu bölgelerinde olsun, diğer bölgelerde olsun artan nüfus nedeniyle belediye hizmetlerinin ve alt yapı hizmetlerinin eksikliği nedeniyle de kalitesiz ve sağlıksız konutlar üretilmekte, bu konutlara eğitim, sağlık ve kültür hizmetlerinden yoksun olarak yetişen insanlar topluma uyumda zorluklarla karşılaştıkları gibi beşeri yeteneklerin oluşumu bakımından en olumsuz etkilere maruz kalmaktalar. Kent içinde kentten dışlanmış kültür biçimleri yaratan gecekondulaşma, kendilerine özgü giyim tarzları, tüketim alışkanlıkları ve eğlence biçimleri “kentlileşmiş köylü olmaktan çok köylüleşmiş kentte yaşayan köylüler” oluşmuştur.
Yine Orta Doğu bölgesindeki kapitalist ülkelerin petrol macerası sonucu ülkemize akan Irak ve Suriye’li göç dalgası da yerleşim şartlarını ve ülke ekonomisini de menfi etkilemiştir. Bu tür göç dalgalarında hedef göç edenlerin bir an önce ait oldukları ülkeye şartlarını islah ederek topraklarına geri yerleştirmek olmalıdır. Aksi takdirde kıt kaynaklarımız heba olabilecektir.
Köy şehri kuşatıp şehirleşemediğinden dolayı sosyalizm, özgürlük, beğeni, yaşama zevki, yaratıcılık, fikir üretimi, yeşil, mavi, eğitim, sağlık, trafik, mekan, kültür, sevgi, cinsellik, ses her şey iflas etmiştir. İnsanlığın köylülüğünden başka kaybedecek bir şeyi yoktur.  Arabesk müziğinin de kendisine uygun zemini, yani dinleyici tabanını ilk olarak bu kültürel çevrelerde bulması kültür boşluğu ve kimlik bunalımının bir sonucudur.
Şehirlere yönelik nüfus hareketlerindeki aşırı yoğunlaşma ile sanayinin rast gele yer seçimi, düzensiz yapılaşma, altyapı eksiklikleri ve yetersizliği ile kentsel çevrenin kalitesi bozulmaktadır. Merkezi idarelerden mahalli idarelere kaynak aktarımında da sıkıntıya yol açmaktadır.
Bu gün günümüzde bu saydıklarımızın bir çoğunu Samsun’da yaşamaktayız. Sadece Samsun değil hemen hemen büyük şehirlerin bir çoğunda da bu sorunlar yaşanmaktadır. Kısacası köyleşen şehirlerle karşı karşıya kaldığımız gibi, hayat standartlarımızda da bu durum sapmalara neden olmaktadır.

Bir başka yazımda tekrar buluşmak dileğimle…
Saygılarımla


Mustafa Kemal BEKTAŞ

SAYIN VALİM SAMSUN’DA İLK ADIM, ATAKUM VE CANİK’TE OKUL YAPMAYA ARSA YOK DİYOR. BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANIMIZ’DA OKUL ARAZİSİNE KENT PARKI YAPACAĞIM DİYOR! 19 Nisan 2015 tarihi dün itibariyle Samsun yerel gazetelerimizde şu haber dikkatimi çekti: Samsun Valimiz Sayın Osman KAYMAK “İlimizde tekli eğitime geçmek için bin 200 dersliğe ihtiyacımız vardı. Şu anda 800 dersliğin inşaatı devam ediyor. 400 dersliği de 2019 sonu itibariyle bitirmek zorundayız. Samsun'da kaynaktan öte arsa sorunu yaşıyoruz. Özellikle İlkadım, Atakum ve Canik'te arsa sorunu yaşıyoruz. Kaynak problemimiz de var ancak hayırsever Samsunlu işadamlarının desteğini bekliyoruz. “ diyordu.

SAYIN VALİM SAMSUN’DA İLK ADIM, ATAKUM VE CANİK’TE OKUL YAPMAYA ARSA YOK DİYOR. BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANIMIZ’DA OKUL ARAZİSİNE KENT PARKI YAPACAĞIM DİYOR! BU TEZATLIĞI KİM AÇIKLAYACAK !!!

19 Nisan 2015 tarihi dün itibariyle Samsun yerel gazetelerimizde şu haber dikkatimi çekti:
Samsun Valimiz Sayın Osman KAYMAK İlimizde tekli eğitime geçmek için bin 200 dersliğe ihtiyacımız vardı. Şu anda 800 dersliğin inşaatı devam ediyor. 400 dersliği de 2019 sonu itibariyle bitirmek zorundayız. Samsun'da kaynaktan öte arsa sorunu yaşıyoruz. Özellikle İlkadım, Atakum ve Canik'te arsa sorunu yaşıyoruz. Kaynak problemimiz de var ancak hayırsever Samsunlu işadamlarının desteğini bekliyoruz. “ diyordu.
Güzel.. İlimizin sorunlarını çok güzel tespit etmiş bir Sayın Valimiz var ve bu Samsun için kazançtır. Evet Valimiz gerçeği söylüyor.
Şimdi Sayın Büyükşehir Belediyemiz ne söylüyor ona bakalım:
Samsun Büyükşehir Belediyesi il genel meclisi nin İmar,hukuk,bayındır  Komisyon tutanağı ile Samsun Atakum Veteriner Tarım Meslek Lisesinin arazisine okul yaptırmayacağım bizim parka ihtiyacımız var orayı “Kentpark yapacağım” diyor.
Sayın Valim bu ne tezatlık şimdi?
Bu okulun safahatını zatı alinize arz edeyim.

Okulun arazisiyle ilgili 5 senedir bir hukuk mücadelesi yürütülüyor. Okulun arazisinin maddiyat olarak en önemli yerde ve çok değerli oluşu nedeniyle bu araziye göz dikilmiş durumda.

Önce protokol cami ve sonrasında kent park projesi ile bu arazi bir nevi gasp edilmek isteniyor. Aslında protokol cami yada kent park projeleri  bu arazinin başka amaçla kullanılmasını kamufle edilmesi için yapılan çalışmalardır.  Burada önemli olan okulun arazisinin değerli oluşudur, bu arazi bu okuldan bir şekilde koparılmalıdır. !

Ve gelinen son nokta her şey bitti, okul yapılacak derken yine başa dönüldü. Yüksek mahkeme kararlarına rağmen ısrarla ve inatla yine kentparka dönüştürülmesi çalışmalarına yüksek yargı mahkeme kararlarına rağmen yeniden başlandı.

Çocuklarımız Önce kışın apar topar şehrin 30 km. dışında Ortaokuldan bozma son derece yetersiz binalara adeta kovulurcasına gönderildi. Mahkemeye başvuruldu. Yüksek mahkeme dahil okul aile birliğinin başvurularını yerinde haklı buldu. Kaç kez yerine taşınması yada yerine tekrar okul yapılması için karar verdi. Hız kesmedi ! hız kesmiyor  Samsun Büyükşehir Belediye Başkanımızı. 

Bir protokol camisi çıkarttılar. Cumhurbaşkanı ve yüksek zevata ayrı cami, halka ayrı cami! Böyle İslamiyet olur mu? Herkese ayrı ayrı cami mi olur? Olmadı olamazdı ! Protokol cami projesi tutmadı ! Mahkeme hayır dedi. Bu kez de yeni projeye giriştiler kent parkı..  Protokol Cami ile ilgili imar değişikliği yaptıklarında yeşil alan aklına gelmeyen Belediyemizin bu sefer de yeşil alan birden aklına geliverdi. Kıyı şeridi parkla bahçe ile dolu iken dibinde golf sahası var iken,…

100 metre aralıklarla 2 cami olurken bu camilerde normal günlük namazlarda bir sıra saf cemaat olmazken imar değişikliklerine kulp bulmak zor olmasa gerek.

Devlet arazilerinin istimlak edilmesi için emsal arazi sunmaları gerekiyordu. Alanlı Mahallesinde yer gösterildi. Ama kağıt üzerinde kelime oyunları ile o araziye de İmam Hatip Lisesi yapıldı. Yapılsın biz yapılan hiçbir okula karşı değiliz ki!

Emsal arazi ne hikmetse yargı ile her sıkıştığında kasıtlı haber yayan belediyemiz 5 senedir emsal araziyi vermediğinden dolayı  Danıştay ve Bölge İdare Mahkemesi Okul Aile Birliğini haklı buldu. Ve bu araziyi yüksek yargı mahkemeleri okul yapılması kararıyla kesin karara bağladı. Doğru olanı yaptı !

İmam Hatip Lisesi de bizim. Ama işin içerisinde arazinin değerli oluşu bir anda Okul aile birliği karşı siyasi görüşten diye empoze edilmeye başlandı.

Bu kez yine kentpark yapacağım diye imar oyunlarına başlandı. Yani bu bant her bittiğinde tekrar tekrar başa sarılıyor. Taki anlaşılan bu arsa okuldan koparılıncaya kadar sarılacak gözüküyor. Kentpark yapılsa dahi bir süre sonra bu arazide rant getirici başka amaçlı tasarrufu görebiliriz. Tıpkı Yeni adliye sarayının arkasında yapılan otoparkın önce eski pazaryeri sonrasında da Borsan tarafından işyeri olarak inşa halindeki yer gibi.. Bu ülkede çocuklarımız için okul gerekmiş değilmiş kimin umurunda !..

 Yeniden okul yapılacağı, Atakum bölgesinde bu okul için emsali arsa verileceği haberi de etrafa yayılarak, sırf algı yaratılarak, yapılan soruşturma ve yargıdan kurtulmak ve hedef saptırmak amacıyla  bu arsa üzerinde yeniden imar oyunlarına başlandı.

Sayın valim siz diyorsunuz :” bölgede okul yapılmaya arsa yok”, Belediye başkanımız diyor : “ben o okulun arazisine park yapacağım”. Halk tabiri ile buna demezler mi? Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu ! Dilim varmıyor ama ortada ki durum bu değil midir? Bu ne tezatlık Sayın Valim !

Affedersiniz Sayın Belediye Başkanımız tahsil hayatını parklarda bahçelerde mi yaptı ! Şimdide yeniden İl Genel Meclisinde yeniden kent parkı yapımı için imar değişiklik tasarısına başladılar.

Şu anda okulun arazisi sizin gördüğünüz gibi mezbelelik halindedir. Büyükşehir Belediyemiz daha mahkeme itiraz süreçleri devam ederken o araziye yüze yakın hafriyat ve moloz dökerek hakkında Danıştay yüksek mahkeme temyiz kararı da olmasına rağmen biz yapalım mahkeme çık derse yıkar temizler çıkarız demiştir. Kimin parasını nereye harcıyorlar Sayın Valim? Böyle bir anlayış olabilir mi? Yap sonra yık temizle çık! Kendi parası olsa böyle yaparlar mı? Burada kamu zararı söz konusudur diye Maliye Bakanlığı Samsun Defterdarlığı da bu amaçla Büyükşehir Belediye Başkanlığını mahkemeye verdi.

O zaman Belediyemiz gözünün kestiği her araziye gitsin yüze yakın hafriyat kamyonu ile moloz çöp döksün orayı istimlak etsin, gasp etsin. Böyle bir hukuk anlayışı varmı dır?

Sayın Valim ! Siz Türkiye Cumhuriyetinin kanunlarını gözetip uygulatan, devlet yönetimini Cumhurbaşkanı adına İlimizde yapmaktasınız. Dünyanın hiçbir yerinde Anayasaya göre kurulmuş Bağımsız yüksek yargı mahkemelerinin kararlarını dinlemeyen bir Belediye Başkanımız var mıdır?

Danıştay kanununa göre üyelerinin 4/1 ini Cumhurbaşkanının seçtiği bir mahkemenin kararlarını bir belediye başkanı uygulamıyorsa bu kanunlara, yargı kararlarına uymak sadece vatandaşlara mı aittir?  Bu yüksek yargı mahkemelerini tanımamak aynı zamanda Anayasa ve Türk Ceza Kanunu hükümlerince suç değil midir?

Bir belediye yargı kararlarına uymuyorsa vatandaşlarda biz de uymuyoruz derse bu ülkenin durumu ne olacaktır. Yüksek mahkemeler bu ülkeye ait değil midir? Ya da bu belediye Başkanımız hangi ülkenin belediye başkanıdır? Siz bu kentin Mülki amirisiniz. Birisi kalkıp ta ben sizi dinlemiyorum yardımcınızı dinlerim diyebilir mi?

Sayın Valim, bakın ne güzel söylüyorsunuz 400 dersliği de 2019 sonu itibariyle bitirmek zorundayız. Samsun'da kaynaktan öte arsa sorunu yaşıyoruz.” Sayın başkanımızda “kentpark yapacağım” diyor. İki yetkili var iki açıklama var. Şimdi Sayın Valim mülki amir olarak sizi mi? Yerel idare olarak Sayın Başkanımızı mı? Dikkate alalım.

Bu sefer yorumu zatı alinize bırakıyorum..

Saygılarımla..

 

Mustafa Kemal Bektaş


 

SAMSUN”UMUZ LA BİRLİKTE TÜM ÜLKEMİZİN ORTAK SORUNU İŞSİZLİK “Bebeklere süt vermekten daha iyi bir yatırım olamaz.” Wiston Churchill Konuya bebeklerle başladım. Beslenme sadece bir sağlık sorunu değil insan kaynaklarımızın niteliğini geliştirmek için kullanılacak en önemli araçlarından birisidir. Dünyada gıdaya en fazla ihtiyaç duyulan toplumların gelişme sürecinin en alt kademelerde oldukları görülmektedir. Sağlıklı, zeki ve çalışkan bir nesil yetiştirmek istiyorsanız tüm gıdalardan, proteinlerden dengeli bir beslenme ile neslinizi beslemek zorundasınız. Bunun içinde halkınıza o gıda maddelerini yedirmek için ona yaşayabileceği ve geleceğine yatırım yapabileceği yaşama ve hayat standardına göre uygun ücreti, çalışabileceği işi sunmak zorundasınız.

SAMSUN”UMUZ LA BİRLİKTE TÜM ÜLKEMİZİN ORTAK SORUNU İŞSİZLİK, EĞİTİM VE BESLENME YETERSİZLİĞİ, ÖZ SAMSUN’LI MİLLETVEKİLİ İSTİYORUZ: ÇÜNKÜ !!
“Bebeklere süt vermekten daha iyi bir yatırım olamaz.” Wiston Churchill
Konuya bebeklerle başladım. Beslenme sadece bir sağlık sorunu değil insan kaynaklarımızın niteliğini geliştirmek için kullanılacak en önemli araçlarından birisidir. Dünyada gıdaya en fazla ihtiyaç duyulan toplumların gelişme sürecinin en alt kademelerde oldukları görülmektedir. Sağlıklı, zeki ve çalışkan bir nesil yetiştirmek istiyorsanız tüm gıdalardan, proteinlerden dengeli bir beslenme ile neslinizi beslemek zorundasınız. Bunun içinde halkınıza o gıda maddelerini yedirmek için ona yaşayabileceği ve geleceğine yatırım yapabileceği yaşama ve hayat standardına göre uygun ücreti, çalışabileceği işi sunmak zorundasınız. Günlük çorbayla, ekmekle, makarna v.s obezliğe yol açan maddelerle zeki bir nesil yetiştiremezsiniz.!!
Yıllardır kalkınmada öncelikle yöre ve fakir bölge diye diye Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesi sunuldu! Aslında öylemiydi? Maalesef bana kalırsa Karadeniz bölgesi o bölgelerden çok geri kalmıştır. Kentimiz de bunlardan nasibini almıştır. Karadeniz bölgesini ayakta tutan Tarım ve hayvancılıktı. Ne zaman ki üreticinin malı para etmedi! Ne zaman ki üretici toprağını işleyemedi bu enflasyon ateşi tüm ülkemizi sardı.
En basit örneği vereyim Fındık mesela Fiskobirlik vardı. Halkın malı Fiskobirlik sayesinde para etmeye, pazarlanmaya başlandı. Sonra bir takım oyunlarla Fiskobirlik, Sağra v.s bana kalırsa bilinçli olarak atıl duruma getirildi. Ve Piyasaya resmen üreticinin malını değerinin altında alan simsarlara kaldı ya da bırakıldı. Şimdi de resmen İtalya’nın Nutella markası ile Ferroli firmasının insafına terk edildi. Çay da aynı şekilde Ulusal kuruluşumuzdan Çaykur üreticinin malını değerlendirmek için kurulmuştu. Şimdilerde Lipton firması v.s firmalarının insafına terk edilmiş durumda. Acilen kentimizde ve ülkemizde tarım ve hayvancılık kooperatifleri yaygınlaştırılarak üreticinin malı gerçek değerinden para etmesi,pazarlanması için tedbir alınmalıdır. Giderler minümuma indirilmelidir. (Mazot v.s giderler)
Kalkınmada öncelikli yöre fakir bölge denilen bölge dediğimiz Doğu ve Güney doğu Anadolu bölgesinde kontrolsüzce çoğalan bir insan doğumu olmaktadır. İnsanlarımızın ahlaksız ticaret yapması o bölgeye yapılan her türlü yatırım hep hayali yatırıma dönüşmüştür. Devlet teşvikle para veriyor git oraya fabrika yap adam yerini gösteriyor alıyor parayı yiyor yerine bir şey yapıldığı yok. Para uçtu hayali yatırımla parayı hep beraber yediler sonuç kontrol olmayınca ne olacak sıfır. Ülkemizin kaynakları maalesef hayali ihracatlarla, hayali yatırımlarla bu şekilde eridi gitti. Demek ki sağlıklı zihinli nesiller yetiştirmenin yanında ahlaklı beyinlerde yetiştirmek gerekiyor. Peygamber efendimiz s.a.v ne diyor “Aldatan bizden değildir”
Yıllardır Samsun’a ne yapıldı? Çocukluk yıllarımda Havza’nın Mısmılağaç köyü sırtlarına Sümerbank malimo tipi iplik fabrikası yapılacaktı. Rahmetli Erbakan hoca geldi temel attı. Beş sene orada bekçi kaldı maaşını aldı. Sonrasında temelde gitti fabrikada, bekçide. Gözle görülen Samsunda fabrika kaç tane siz sayın. Çarşamba’da şeker fabrikası, Ladik’te Çimento Fabrikası, Samsun’da bakır İşletmeleri. Hadi gerisini siz getirin. Yıllardır Samsun’umuz Meclise vekil gönderir vekillerimiz ne yapar, ne yaptılar anlamış değilim. Şimdilerde de Samsun’umuzda bana kızıp darılmasınlar ama öz ve öz Samsunlu beyinlerimizin suyu çıktı ithal vekillerimiz başladı. Haksız mıyım. Bir tane Samsun’lunun başka illerden seçildiğini gösterin bana.
Son günlerde yerli arabanın üretimi için ön ayak olunmaya başlandı. Günaydın derler insana. Nihayet Samsun için düşünmeye başlanıldı. Popilist politikalarla Samsun’umuz yıllarca oyalandı. Artık şakşakçılığa son verelim. Gidin Asarcık, Vezirköprü Havza, Kavak ve Bafra’nın köylerine Güneydoğu’dan daha geri kalmış köyleri görürsünüz. Birileri Doğu ve Güneydoğu kartını bu ülkeye kötü oynadı. Kaynakları Hayali yatırımlarla yada yerli yerinde yapılmayan yatırımlarla heba ettiler. Keban barajı, Harran ovası şimdilerde tamamen yabancı yatırımcının elinde. Kendi ülkemizde maraba durumuna düştük. Düştüğümüz içinde durumumuz budur. Kokskoca bir işsizlik ordusu başka  söylenilecek söz kalmış mıdır ! Hani Köylü milletin efendisiydi?
Samsun’un en büyük sorunu işsizlik ve pahalılıktır. Kentimiz en verimli ovasına ve topraklarına sahiptir. Ama hepsine içine girip inşaat yaptılar. Bilinçsiz sulamalar, ilaçlamalar, ürünler ve gübrelemelerle ile toprakları çoraklaştırdılar. Mersinde domates 1 lira iken siz üretilen topraklarımızda 2 liraya yiyorsanız burada bir sorun var demektir. Memur şehri olan kentimiz artık memur şehrinin yerinde yeller esmektedir. Kentimizin bir milyondan fazla nüfusu var ama yapılan fabrika sayısı kaç? Bir elin parmaklarını geçmiyor. Sanayi siteleri var ama birisi şehrin içinde kalmış durumda. Diğerleri de sürekli el değiştiren orta ölçekte bakım, onarım tamir, yada imalathanelerden oluşmakta. Yakın zamana kadar bu işletmelerde sigortasız işçi çalıştırılmaktaydı. Hala çalıştıran olabilir. Aldıkları ücret hala asgari ücretin altında çalışan çoğu çocuk işçi ve niteliksiz elemanlarla dolu. Ben size sayayım ne iş yaptıklarını:
Tamirci, Araba Kaporta bakım onarımı, Geri dönüşüm toplayıcıları, Boyacılar, zımparacılar, Marangoz yardımcısı, Kaynakçı, Parçacı, Camcı, son zamanlarda çıkan Balkon camı katlanır sistem montaj ekibi, elektrikçi, inşaatçı, kalıpçı gerisini de siz sayın….
Buralarda çalışanların alacağı para ne ki? Bunlarla gün geçer mi ? İşi veren zaten ayakta zor duruyor çalışanına ne verecek? Stopajı var, Sigortası var, vergisi, elektriği, suyu var? Teşvik! İşte orada durun. Samsun’umuz o yüzden geçmiş zamanda bir gol yedi. Şimdi bunu kime sormak zorundayız! O milletvekillerimiz öz ve öz Samsun’lu olaydı o teşvikden gol yermiydik! Teşviğin yanında D.M.O gibi bölge müdürlüğü bazında bazı kuruluşlarda Samsun’dan çevre illere kaydırıldı ! Gidin bakın Kayseri’ye, Yozgat’a şehri tanıyamıyorsunuz. Bir önceki Cumhurbaşkanının Kayseri’den olması nedeniyle şehrin her tarafında fabrika dolu. Keza Yozgat’ta, Mesela Niğde’ye gidin. Şehri tanıyamıyorsunuz. Kısacası şehirden seçilen o şehrin öz doğumlu insanları kendi memleketlerine yatırım yapıyorlar. Samsun’umuzda bu iş tam tersi durumda. Samsun’da da başka illerden doğmuş olanların seçildiği yer haline geldi. İlk defa şehrimizden bakan seçilmesiyle şehrimiz yatırım yüzü gördü spor kompleksleri yapıldı.
İlimizde o kadar çok sorun var ki bunların başında olanı işsizliktir. Halkınıza ayakta duracak, geleceğine yatırım yapacak insanımıza makul ücretli iş imkanı sunmazsanız bu insanlar potansiyel suçlu olarak karşınıza çıkarlar. Geçenlerde bir sohbette Ülkemizde en fazla suç işlenilen yerin Adana olduğu biliniyor diye bir sohbet konusu vardı. Ama içimizden birisi maalesef en fazla suç işlenilen yer Samsun’umuz dedi. Evet maalesef en fazla suçun işlendiği yer Samsun’umuz olmaktadır.
Bıçaklama, yaralama, baly uyuşturucu madde kullanma, esrar eroin kullanma, tarla sınır davaları, cinayet, adam kaçırma, hırsızlık, gasp, ırza tecavüz, intihar, v.s Bu suçların hepsi işsizlikten ve yeterli ücreti sağlayamamaktan ileri gelmektedir. Bir kısmı da yurt içi ve yurt dışı göçlere dayalıdır. Siz ilimize göç getiriyorsanız onun kazanacağı işi vermek zorundasınız. Öyle paldır kültür burada yaşayın derseniz bir süre sonra dilenciler ordusu görüntüsü haline yaşadığınız mekanları sokarsınız. Yeterince kendi işsizimiz varken birde bu işsizlik ordusunu tetikleyecek davranışlardan kaçınmak gerek. Günlük 10-15 Tl ye amelelik yapan Suriye’lileri  bile gördüm. Saathane meydanına gidin her sabah orada bir karmaşa yaşanmaktadır. Havza’ya gidin esnaf kahvesinde iş bekleyenlerin pineklediğini görürsünüz. Kavak’ta güzel formül bulunmuş. Belediye hopörlerinden işci ihtiyacı ilan ediliyor ama bunların hepsi geçici çözümlerdir. Niteliksiz elemanda kısa vadeli zamanda işe yarar ama nitelikli olan fakülte bitiren bilgisayar mühendisine kazma kürek işi de vermezsiniz ki!
Bir ilin yatırımı ancak ve ancak önce devletin kendisi ya da yerel yönetiminin yatırımları ile özel kuruluş ve şahısların yatırımları ile olur. Devlet yatırımı yapmıyorsa özel şahıs neden yapsın? Yaparsa gider memleketine yapar. Ben yıllardır çok esnaf tanırım Samsun ve ilçelerinde orada kazanır gider memleketine yada Samsun dışına yatırım yaparlar. Hata kazandığını bile Samsun dışında harcayanları bilirim. Bu hiç hoş bir şey değildir, etik değildir. Sen bu insanlardan kazan git başka yerde ye. İnsana söğer gibi bir şeydir. Mesela Samsun Havza’da bir dönem yerel radyo çalıştırdım bizim tüm gelirimiz reklamdı. 25 liraya reklam mı olur? Onu bile zar zor alıyordum. Oysa ticaret için batılılar kazandığının yarısından fazlasını reklama verirler. Ama bilinçsiz bir iş kesimi var Samsun’umuzda. Bana reklam vermeye gelenler küçük işletmelerdi. Reklam spotunu hazırlamadan önce bana sat malını derdim. Ama kem küm başlardı ve sonunda mümkünse bu iş sana göre değil, belli elinde üç beş kuruş var ya kredi çektin, yada büyüklerin ön ayak olup para verdiler bunu da burada kaybedeceksin deyip reklamını almazdım. Bana inadına öbür radyoya gider reklam verirlerdi. Hatta oradan geçerken mahsus radyonun sesini açarlardı. 5 ay sonra kapalı !! evet niteliksiz elemanların yapacağı iş bu kadar olur. Halbuki devletimiz organize bir şekilde tüm kentimizdeki yada işsizlerimizi İş Kur aracılığı ile tespit edip eğitse, yeni iş imkanları kurdursa, en basitinden ilimizde kurulan 4 tane büyük organize sanayi bölgelerini ful çalışmaya teşvik etse bu sorunlar kalır mı! Samsun büyük iç ve dış göç almaktadır. Buna bağlı olarak tüm hizmetler yetişmemektedir. Alt yapıda, ulaşımda, sağlıkta, emniyet teşkilatında, Gıda sektöründe, v.s sorunlar daha da katmerlenmektedir. İşte Öz Samsunlu olmayan siyasetçilerimizle bu sorunlar daha da artmaktadır.
Bunun içinde devletimizin koordinesinde ve yerel yöneticilerimizle tüm halkımızı muhtelif kurslar düzenleyerek yeni çalışma sektörleri yaratılmalıdır. Hayvancılık, tarım geliştirilmelidir. Organize sanayi bölgeleri acilen el atılıp, işsizliği giderici olarak bu bölgelerde istihdam yaratılmalıdır. Kısır çekişmeler ne bölgemize nede ülkemize fayda getirir. Seçtiğimiz siyasetçilerin, vekillerimizin ağzının iş yapmasını değil icraat yapmalarını, bu topraklarda doğan ve büyüyen insanlarımızdan vekillerimizin seçilmesini istiyoruz.
İleriki günlerde bu detaylı isteklerimize devam edeceğiz.
Saygılarımla



Mustafa Kemal Bektaş

SAMSUN’UMUZA YAPILAN YATIRIMLAR BİLİNÇSİZCE YAPILIYOR. Vee Samsun’umuza yapılan yatırımlar bilinçsizce yapılıyor. Örnek mi istiyorsunuz! İşte size örnek Lojistik köy yatırımı. Ben Lojistik köy yatırımına karşı değilim Lojistik köyün yapıldığı alana karşıyım. Verimli toprağı olmayanlar toprak ararlar ki işliyeyim diye bizde gideriz verimli tarım arazisine Lojistik köy yaparız. Bununla ilgili hatta BİMER’e de suç duyurusunda bulundum. Gelen cevap Büyükşehir Belediyemiz yazmış yatırım bu ilimiz için çok önemli falan falan. Sanki ben yatırım yapılmasına karşıyım ! Tamam gerekli de tarım arazisine yapılmak zorunda mıdır. Hemen yolun altında 3 bin dönümlük atıl durumda ki arazi dururken tarım arazilerine girip Lojistik köy yapılması bu kente yapılan en büyük kötülüktür.

SAMSUN’UMUZA YAPILAN YATIRIMLAR BİLİNÇSİZCE YAPILIYOR. SAMSUN YETERİNCE TURİZMDEN PAYINI ALMIYOR…
Vee Samsun’umuza yapılan yatırımlar bilinçsizce yapılıyor. Örnek mi istiyorsunuz! İşte size örnek Lojistik köy yatırımı. Ben Lojistik köy yatırımına karşı değilim Lojistik köyün yapıldığı alana karşıyım. Verimli toprağı olmayanlar toprak ararlar ki işliyeyim diye bizde gideriz verimli tarım arazisine Lojistik köy yaparız. Bununla ilgili hatta BİMER’e de suç duyurusunda bulundum. Gelen cevap Büyükşehir Belediyemiz yazmış yatırım bu ilimiz için çok önemli falan falan. Sanki ben yatırım yapılmasına karşıyım ! Tamam gerekli de tarım arazisine yapılmak zorunda mıdır. Hemen yolun altında 3 bin dönümlük atıl durumda ki arazi dururken tarım arazilerine girip Lojistik köy yapılması bu kente yapılan en büyük kötülüktür. Yolun altında tren yolu , liman var iken yolun üstüne yapılan b yatırım ne kadar akıllıca bir iştir size sorarım. Şimdi oraya tren gidecek, limana mal indireceksiniz! Bu akıllı işi mi. Dediğim gibi ben yatırıma karşı değilim ki yatırımın yanlış mekanda yapılmasına karşıyım. Birileri bu arazide muhtemelen zamanında arsa, tarla topladı sonra adı kondu lojistik köy. Başka bir açıklama tarzı var mı? Ben devletimin yerinde olsam burada ki tapulaşma hareketini incelemeye tabi tutarım. Şimdide bir kısım üreticinin arazisi gaspla karşı karşıya kaldı.
Bakın bu tür davranışlarda bulunan kimseler hem bağlı olukları siyasi platforma ve ülkeye zarar vermektedir. İşte ben bu nedenle milletvekillerimizin öz ve öz bu kentte doğup büyüyenlerden seçilmesini istiyorum. Burada doğup büyüyen o tarım arazilerine girer mi? Bu Karadeniz Bölgesinin hatta ülkemizin diğer yörelerine bile tarımsal üretimlerle katkı sağlayan bir yöre, bir kent şimdilerde dışarıdan gelen tarımsal ürünlerle beslenmeye çalışıyor. Ne kadar tezatlık değil mi!
Yaklaşık bir seneden fazladır BİMER ve CİMER’e muhtelif konularda yazıyorum. Bu yazdıklarımın ortak sorunu Samsun’umuzda yapılan şeklen yanlış uygulamalardır. Benim sıkıntım ne A partisidir, Ne B partisidir, Ne de C partisidir. Ben sıkıntım Samsun ilimiz ve tüm ülkemizdir. Benim bireylerle yada partilerle işim olmaz. Ama siyasi kimliğimi de saklamam hatta Cumhurbaşkanına bile ülkücü olduğumu yazmışımdır. Aynı zamanda Atatürk’çü bir kimliğim vardır. Ülkemin menfaati söz konusudur. Benim için parti ikinci planda gelir.
Buradan sizlere yazdıklarımdan az yada çok anlamış olmanız gerek. Samsun şimdiye kadar yatırımlardan tam anlamıyla bir pay alamamıştır. Geçenlerde bir dostum bana hep Büyükşehir Belediyesini yada x partiyi hedef alıyorsun gibi serzenişde bulundu. Neden alayım ki? Mersinde de x parti büyükşehir belediye başkanı. Orayıda BİMER’e yazdım. İl sorunlarını dile getirdim. Dile getirirken de ulaşımla ilgili köklü sorunları çözmede Samsun Büyükşehir belediyesinin örnek çalışmalarını örnek verdim. Yanlış mı yaptım. Kötü mü yaptım bakar kör olmadım sorun varsa yerinde çözümü için bildirdim. Bizim insanımız hemen karşısındakine saldırmaya ya da kulp takmaya çalışıyor. Kötü bir şey mi yapıyorum. Gözümün önünde Cumhuriyet meydanında adam araba çarptı havada takla attı. Tramvayın altında insan kaldı. Buralara viyadük yok sistemleri yapılmalı, trafik lambaları artık ne yayaya nede motorlu araçlara iş görmüyor dedimse. Hemen bir partiye muhalefet etmekten suçlamakla eline ne geçiyor? İşte Samsun’umuz bu kafalardan kaybediyor. Boşuna demiyorum gerçek öz ve öz Samsun doğumlu olan bu kentin dağına taşına sahip çıkar diye.
Bakın ilimizde Havza’da OTAT gıda var. Ben Havza’da olduğum yıllarda Merzifon belediyesi fabrika yatırımı için yer gösterdiği halde fabrikayı taşımadı. Burada doğrum buralara hizmet vereceğim dedi. İşte Samsunlu olmak budur. Samsun’luyum deyip kazandığını il dışında harcayan, yatırım yapan Samsun’lu değildir. Teşvikleri Samsun dışında bırakılmasına göz yuman Samsun’lu değildir. Bakın şimdiye kadar hiç kalemimden şu parti, bu parti çıktı mı? Ben Samsun’lu olmaktan bahsediyorum. Samsun’lu olsun da yeter ki A, B, C partiden olsun yeter ki. Samsun için düşünsün yeter ki.
Bakın bir yazı dizimde Muzaffer ÖNDER’den ve Kemal Vehbi GÜL’den bahsettim. Hizmetleri bir şekilde geçti. İşte böyle olması lazım Samsun’lu olmak. Sayın Yusuf Ziya YILMAZ ve Akif Çağatay KILIÇ’da Samsun’a yatırım yapanlardan. Ama Samsun’lu olmak hukuksuz yada şekilsiz yatırım yapmayı gerektirmez o da ayrı söz konusu…
Samsun’umuzda 4 tane Organize Sanayi bölgesi vardır. Ama hala dört dörtlük bir çalışma kapasitesine erişemediler. Devlet acilen desteklemeli, teşviklerle o bölge insanına iş götürmelidir. Aksi halde bölge insanı bölgesindeki arazileri işlemekten vazgeçip büyük kentlere göç edeceklerdir. Eğer bir ülkede tarımsal yada hayvansal ürünleriniz değerlerinde pazarlanamıyorsa, imalat pahalıya mal oluyorsa işsizlik, açlık, fakirlik baş gösteriyor demektir. Bu adımın bir adım sonrası iç göçtür. Dış göçte kontrolsüzce gelirse sizi devasa sorunlar bekliyor demektir. Bu sorunlarla birlikte sizi şehirlerde artmış suç potansiyeli ve alt yapı yatırımlarında ki eksiklikler sizi bekliyor demektir. Kentimizde yeterince fabrikalar yoktur. Sanayicilerin kentimize yatırım yapmaları özendirilmelidir. Hayvancılık en verimli hayvan ırkı seleksiyonları ile teşvik edilmelidir. Kaliteli ürün tohumları ve tarımsal üretim desteklenmeli teşvik edilmelidir. El kursları, sanatsal aktiviteler mülki idare ve yerel idarelerle teşvik edilmelidir. Yöresel ürünler tespit edilip, yöresel ürün pazarlaması şeklinde turizmle bir aşamada birleştirilerek bölgeye iç ve dış turizmin gelmesi teşvik edilmelidir.
Yine bu kentte tarımsal sıkıntıların bir çoğu ülkemizde her yerde olduğu gibi teşviklerden tam yararlanamamadır. Bununda asıl nedeni tüm tarım arazileri hisselidir. Bu araziler ferdi tapulu değildir. Genelde erkek bireyler kadın bireyleri insan sınıfına sokmadıklarından dolayı mal paylaşımı yapmadıklarından hisseler hep paylaşım yapılmamıştır. Acilen ülke çapında araziler reforma sokulmalıdır. Tarımsal arazilerde 5 dönümden aşağısı, arazilerde ise 750 m2 den aşağısı hisse paylaşımına tabi tutulmamalıdır. Devlet bu durumda hissedarların kendi aralarında razı etme pozisyonuna sokmalı, eğer razı olunmuyorsa devlet rayiç bedelinden satıp hissedarlar arasında bölüştürmelidir. Bu gün Avrupa’daki sistem bu şekilde yürümektedir. Kentimizdeki bir çok suç unsurları da bu arazi bölüşümünden çıkmaktadır.
Yine limanlar sadece lojistik ikmal kaynağı olarak kullanılıyor. Kentimize yolcu gemisi geldiğini görmeyeli yıllar geçti sanki. Neden bu konuda tedbir alınmazanlamıyorum. Yine aylardır tren kentimize gelmedi. Çalışma aşaması ne durumdadır. Yetkililerden hala bir ses yok. Turizm bacasız sanayidir. Turizme bağlı muhtelif iş imkanları doğar ve halkımız bundan nasiplenir.  Havaalanı derseniz tek pist çalışıyor. İkinci pistin yapımı söyleniyor ama tedbir alındımı o konuda hala bilmiyorum. Bir pistin tamiri için bu kentte havayolu ulaşımı Merzifon ve ordu’dan yararlanıldı. Yani sizin anlayacağınız Samsun hep kaybediyor, hep kaybediyor. Samsunlu doğup büyüyen olsa bu kayıplar olur mu hiç? Bunların hepsini tek tek incelememiz gerekir.
Daha bir çok sorunları birlikte konuşmak ve çözümlemesi için önerilerde bulunmak üzere bol kazançlar ve saygılar herkese…..


Mustafa Kemal BEKTAŞ

SAMSUN’LU OLMAK VE SAMSUN’LU GİBİ DÜŞÜNMEK Sevgili dostlar; Uzun süredir basın yayın organlarından takip ettiğim kadarıyla hep milletvekillerimizin acaba hangisini tanıyorum diye merak etmişimdir. Bu seçilen milletvekillerinin kaç tanesi Samsun doğumludur. Neden önemsiyorum diye sorarsanız Samsun’a ancak Samsun’lu olan çivi çakar ve düşünür. Belki bana bu konuda radikal düşünüyorsun diye kızanlarınız olabilir. Ama bu kesinlikle iki ikiye dört böyledir.

SAMSUN’LU OLMAK VE SAMSUN’LU GİBİ DÜŞÜNMEK
Sevgili dostlar;
Uzun süredir basın yayın organlarından takip ettiğim kadarıyla hep milletvekillerimizin acaba hangisini tanıyorum diye merak etmişimdir. Bu seçilen milletvekillerinin kaç tanesi Samsun doğumludur.
Neden önemsiyorum diye sorarsanız Samsun’a ancak Samsun’lu olan çivi çakar ve düşünür. Belki bana bu konuda radikal düşünüyorsun diye kızanlarınız olabilir. Ama bu kesinlikle iki ikiye dört böyledir.
Nihayetinde bu konuya parmak basmak istedim. Bana göre Samsun'un tam gelişebilmesi  için yapması gereken ilk şey, Samsun’lu olan milletvekilleri T.B.M.M’ye sokmaktır.   Samsun’lu olmayıp da Samsun’dan seçilen milletvekillerinin her an aslında ben …….. lıyım  Samsun milletvekili seçilsem de deme şansları her an yüksektir. Bende aynı konumda olsam bende söylerim, ben de aynısını yaparım. İnsanın doğası böyledir. Her zaman baba topraklarında gözü vardır. İşte Samsun’lu olmayan ve seçilen milletvekillerinin Samsun'a gelecek yatırımın önünü kesip, kendi iline yönlendirmeye çaba sarf etmesi kaçınılmazdır. Maalesef geçmişte teşviklerde, D.M.O nin Samsun’dan taşınmasında  Samsun bunu yaşadı. Bu yaşanmış örneklerini Samsunlu olan gayet iyi bilir. Ekonomistler araştırsın Samsun olarak bu sebeplerden kayıplarımızın ne olduğunu tek tek sıralayacaklardır
Bakın elimde bir araştırma projesi var Samsun’la ilgili. Diyor ki araştırmacımız:
“Yapılan araştırma da Doğma büyüme Samsunlu olanlar ile Samsunlu olmayanlar arasında istatistiki olarak anlamlı bir farklılık bulunmaktadır. Bu nedenle kentlilik bilincinin Samsunlu olup olmamaya göre farklılık gösterdiğine yönelik varsayım kabul edilmektedir.
Samsunluların kentlilik bilinci düzeyinin Samsunlu olmayanlardan daha yüksek olduğu görülmektedir. Bunun nedenin, Samsun’luların kentlilik bilincinin “Samsunluluk bilinci” ile desteklenirken, Samsunlu olmayanlarda böyle bir desteğin olmamasıdır.
Bu durum, Samsun’a dışarıdan 58 gelenlerin Samsun’a yönelik (kentsel) aidiyet ve bağlılıklarının, Samsun’lular’a göre düşük düzeyde olduğunu düşündürmektedir.” (Kaynak: Arş.Gör. Özgür Özaydın Metropol Kent Samsun’da Kentlilik Bilinci Araştırma Projesi Aralık 2011)
Karadeniz’in en büyük şehri durumunda olan şehrimizin ilk sırada gelen adaylarının köken olarak Trabzon, Rize v.s  ağırlıklı olmaları dikkat ve tepki çekmektedir.  Niye Samsun kökenli insanımız yok mudur? Bizi bu topraklarda doğup büyüyenler  mi yoksa baba ocağı deyip gönlünde doğduğu büyüdüğü yerleri gözleri görenler mi temsil eder, düşünür. Bu konuyu yazmakla şimşekleri üzerime çekeceğimi biliyorum. Ama birilerinin bu yaraya parmak basması gerekiyor. Diğer İllerde doğanlar kusura bakmasınlar. Bende onların yerinde olsan öyle davranırdım. Peki şu mekanizmayı tersinden çalıştıralım. Samsun’lu olup da Trabzon’da, Rize’de v.s başka yerlerde  ki milletvekil sayısının bırakın yarısını 1-2 tanesi seçilmiş mi? Araştırın bakalım ben hatırlamıyorum. Varsa da buradan özür dilerim. Buna göre Samsun gibi Karadeniz’in en büyük şehri durumunda olan şehrimizden yerlisi  millet vekili seçilmemesi dikkat ve tepki çekmektedir.
Samsun’un ekonomik gelişimine katkıda bulunamayan, etkin rollerde yer alamayan ve dolayısıyla Karadeniz’in en büyük şehri olan Samsun’umuzu layıkıyla temsil edemeyen vekillerin seçilmesi en büyük kayıplara neden olmuşlardır. Araştırın bakın haklılığım görülecektir.  Siyasi partilerimizde Maalesef genel merkezlerinden neden olduğunu bilmediğimiz bazı sebeplerden ötürü teşkilatların ve Samsun halkının endişe ve beklentilerini gereğince değerlendirememiş ve başarısız oldukları bilinen isimleri yine ön plana çıkarmış ve Samsun’lu olmayanları Samsun milletvekili olarak parlamentoya sokmuşlardır.
Samsun’da şimdiye kadar Büyükşehir Belediyesi’nin ve diğer bazı belediyelerin çalışmaları dışında şehrimizde gözle görülür bir canlılık, bu şehrin değerlerine uygun bir hareketlilik olmamıştır . Vatandaşlarımızla yaptığım sohbetlerde de  mutlak surette bu konuda  bir değişiklik beklemektedirler. Eski seçilmiş milletvekillerimizin  yapamadıklarını yeni isimlerden ama Samsun’lu olanlardan hizmet beklentisi içindeler.  Her ne kadar Yusuf Ziya Yılmaz başkanım ile bazı konularda ters düşsem de Samsun’umuza Sayın Akif Çağatay Kılıç’la birlikte büyük hizmeti geçmiştir.
Samsun, şehrinden uzak adayların vekil yapılma yeri olmamalıdır. Eğer bu arkadaşlar çok faydalı ve gerekli iseler daha çok yakıştıkları İstanbul, Ankara, İzmir gibi yada kendi doğdukları büyüdükleri şehirlerden aday gösterilmeliler. Samsun, uzaktan yönetilecek ya da temsil edilecek kadar ucuz bir şehrin olunmadığı siyasilerimizce iyi bilinmelidir.!
Neticede  Samsun için ciddi bir proje üretemeyen, ürettiklerini ise hayata geçiremeyen, şehirdeki en önemli sorun olan istihdama yönelik çalışmaları yapamayan Samsun’da yalnızca laf üretenlerin, çok konuşmayı çok icraat yapmak zanneden, vatandaşa çözüm üretmek yerine cevap üreten, istişare kültüründen uzak ve başarısızlıkları tescilli, cep telefonu numaralarında 61’lerin 35’lerin uçuştuğu vekil adaylarına mahkûm olduğumuzu görmek, Samsun halkına “biz sizlere yine bunları layık gördük” mesajı verilmesi Samsunluluğumuzu yaralamaktadır.  Bu şehir üvey evlat değildir. Bu şehirde doğan, büyüyen çocuklar üvey evlat muamelesi görmeyi hak etmiyor. Ayrımcılık yapmıyorum Trabzonlu da bizim insanımız, Rizelide bizim insanımız ama biz öz ve öz Samsun’luyuz. Bizi öz ve öz Samsun’luların temsil etmesini istiyoruz.
Özetle, her seçim döneminde kazananlar da olacaktır ama kaybedecek bir il varsa bu da maalesef kesinlikle Samsun olacaktır.
Mustafa Kemal BEKTAŞ
İrtibat telefon no: 0536 935 56 42

E posta : mkbektas.55@hotmail.com

KADIN MÜFTÜ YARDIMCISI ÜZERİNE Dün akşam televizyon haberlerinde Diyanetin aralarında Samsun’unda bulunduğu 61 ile müftü yardımcısı atadığını gördüm ve akabinde Diyanete ateş püskürenleri de görmüş oldum. Bu hareket bana göre tam yerindedir. Hatta geç bile kalınmıştır. Bunun adı dinde reform değil ihtiyaçtır. Olması gerekendir. Biz kadınlara mahsus olan halleri hep Hz Aişe validemizden alınan bilgilere göre kadınlarla ilgili Resulullah a.s efendimizin tutum, davranış, görüş ve hareket tarzlarını bilmekteyiz.

KADIN MÜFTÜ YARDIMCISI ÜZERİNE

Dün akşam televizyon haberlerinde Diyanetin aralarında Samsun’unda bulunduğu 61 ile müftü yardımcısı atadığını gördüm ve akabinde Diyanete ateş püskürenleri de görmüş oldum.
Bu hareket bana göre tam yerindedir. Hatta geç bile kalınmıştır. Bunun adı dinde reform değil ihtiyaçtır. Olması gerekendir. Biz kadınlara mahsus olan halleri hep Hz Aişe validemizden alınan bilgilere göre kadınlarla ilgili Resulullah a.s efendimizin tutum, davranış, görüş ve hareket tarzlarını bilmekteyiz.
Peki Diyanete ateş püskürenlere kısa ve öz şunu sormak isterim:
“Kadınlarımız namahrem sorularını erkeğe mi daha özgürce dile getirebilir? Yoksa hem cinsinden olan kadınlara mı?”
Tabiki kadınlara. Aslında bunu ateş püskürenlerde biliyor ama işlerine gelmiyor. Bu kadın müftü yardımcılarımız da eğitim almadılar mı? Aynı kitapları okumadılar mı? Kadınlarımızla ilgili bir çok hüküm, fetva Kur’an-ı Kerim, Hadisler ve Hz. Aişe validemiz tarafından aktarımlarla verilmedi mi? Her şeyi sözde imam ve şeyhler ya da erkek din adamları mı her şeyi biliyor? Her alanda erkek egemenlik hegemonyası?
Kadınlarımız gelecek erkek müftümüze, imamlarımıza ya da kendilerine şeyh! Hoca kabul eden zata çok özel konumlarını “ Hocam benim şöyle şöyle bir durumum söz konusu ne dersiniz?” sorusunu yöneltecek o da erkeklik duygusuyla zevke gelecek o kadına dilim varmıyor ama o kadının özel halinden yararlanacak!  Yok mu böyle hadiseler. Açın bakın haberlere düzinelerce görürsünüz! Bırakın kadını erkek çocuklarımıza bile ilişir oldular !
Bence Diyanetin yaptığı uygulama tam yerindedir. Hatta geç bile kalınmıştır. Dinimiz istismar eden bu asalaklardan bir an önce kurtulmalıdır.
Saygılarımla bir sonraki yazımda sizlerle olmak üzere saygılarımla.


Mustafa Kemal BEKTAŞ

HALKA HİZMET HAKKA HİZMET DEĞİL Mİ? Usta gazetecilerin arasında yazı yazmak çok zor bir iştir. Sevgili İbrahim ALAÇAMLI abimizle aynı haber sitesinde yazmak ise daha büyük zorluğu vardır. Memleket meselelerine odaklanmanın yanında seçeceğiniz cümlelere nokta atışı dikkat etmek de bu işin titizliği söz konusu. Bu sabah haber sitesini açtığımda İbrahim abinin yazısını okudum. Kendisine hak verdim. Aynı sıkıntıları yıkılan Veteriner Tarım Meslek lisesinden dolayı yaşadığımız için yazdıkları çok fazla garibime gitmedi. Bu gün Büyükşehir belediyemizce halka hizmet ne denli veriliyor.

HALKA HİZMET HAKKA HİZMET DEĞİL Mİ?
Usta gazetecilerin arasında yazı yazmak çok zor bir iştir. Sevgili İbrahim ALAÇAMLI abimizle aynı haber sitesinde yazmak ise daha büyük zorluğu vardır. Memleket meselelerine odaklanmanın yanında seçeceğiniz cümlelere nokta atışı dikkat etmek de bu işin  titizliği söz konusu.
Bu sabah haber sitesini açtığımda İbrahim abinin yazısını okudum. Kendisine hak verdim. Aynı sıkıntıları yıkılan Veteriner Tarım Meslek lisesinden dolayı yaşadığımız için yazdıkları çok fazla garibime gitmedi.
Bu gün Büyükşehir belediyemizce halka hizmet ne denli veriliyor. Yazımı kısa ve öz tutacağım. Tabi ki ilerleyen zamanlarda eğrisiyle doğrusuyla dilimizin döndüğünce aksaklıkları doğru yapılanları elbette ki dile getireceğiz.
Biliyorsunuz ki kıyı şeridimiz park ve bahçelere dönüştü. Bence iyi de oldu. Halkımız rahat nefes alıp deniz havası ile haşır neşir olmuş oldu. Bu parklarda ve merkezi yerlerde kafe tarzı oturma yerlerimiz de var. Gayet de güzel olmuş sözüm ona değil.
Bu işletmelerde çay 1,5 tl bazısında 2 tl.,  Sade maden suyu 1,5 tl diğerlerini de yazmayayım. Tost sanırsam 5 tl. Şehirin içine gidin bakın Simit centere, yada herhangi bir çay ocağına, yada öz süte gidin.  Bu işletmeciler kira veriyorlar, elektrik su ve yakıt masrafları var,  elemanda çalıştırıyor, Malzemeye de para veriyor. Çay kimi yerde 1 tl, Kimi yerde 1,5 tl ! Tost da aynı fiyat !  Üstelik wc leride var. Ama bu işletmelerde wc paralı? Mersin’e gidin wc ler parasız. Camilerde bile! Hz Muğdat camine gidin sadece büyük kasa var isteyen istediğini atıyor yada atmıyor. Özellikle ücretsizdir yazıyor. Sevgi kafeye gidin mescidin arkasındaki wc ye 11 yerde wc 1 lira yazısı yapışmış durumda ! Orası da büyükşehir burası da..
Hani halka hizmet hakka hizmetti. Ben aynı maliyetin altında ücret ödüyorsam bu halka hizmet nasıl oluyor?
Bu işte bir gariplik yok mu?
Hadi o garipliği de siz çözün!
Gel de İbrahim abiye hak verme?

Saygılarımla

CAMİLERİMİZE HER CUMA PARA YARDIM TOPLANMASINA KÖKTEN ÇÖZÜM ! Dün bahar kendisini gösterdi Samsun’da dostlarla birlikte Samsun’da Heykeldeki Simit Kafe’de oturduk. Sohbet filan derken memleket meseleleri konuşulmaya başlandı. Benim yazımı okuyan dostlar beraberinde başka problemleri de anlatmaya ve yazmamı istiyorlardı. Derken bir sürpriz fikir doğdu:

CAMİLERİMİZE HER CUMA PARA YARDIM TOPLANMASINA KÖKTEN ÇÖZÜM
TURNİKE SİSTEMİ !
Dün bahar kendisini gösterdi Samsun’da dostlarla birlikte  Samsun’da Heykeldeki Simit Kafe’de oturduk. Sohbet filan derken memleket meseleleri konuşulmaya başlandı.
Benim yazımı okuyan dostlar beraberinde başka problemleri de anlatmaya ve yazmamı istiyorlardı.
Derken bir sürpriz fikir doğdu:
Turnike sistemi. Evet yanlış okumadınız. Her Cuma günü Camilerde falan yere yardım… Filan yere yardım. Bir tuğla siz koyun. Eyvallah. Sizin demenizle olmaz bu iş. Elhamdülillah müslümanız. Karınca kadarınca herkes yardım etmeye çalışıyoruz. Ama her Cuma bu iş usanca döndü. Hatta bu konuda BİMER’e ve CİMER’e  Diyanet İşleri Başkanlığı ile ilgili birkaç müracaatım oldu.
Camileri vatandaş yapacak..  Elektriğini suyunu v.s masrafını vatandaş karşılayacak.. Bakım onarımını vatandaş yapacak.. Peki Diyanet İşleri  yaklaşık 100 küsür bini müftülüklerde 100 küsür bini camilerde din görevlisi görevli ama bakıyorsunuz toplumda suç işleme oranı patlamış, çek – senet kredi patlaması  v.s artmış, namaz kılma oranı ben % 20 lerde (Diyanet görevlilerinden birisi bu oranın % 15 lerde olduğunu açıkladı.), 4-5 bakanlığın bütçesini harcayan Diyanet İşleri ne işe işe yarıyor diye yazmıştım. Yurt içinde kaç cami yaptı yada onardı. Daha bünyesinde İnşaat emlak bakım Onarım Dairesi Başkanlığı teşkilatı bile yok. Teşkilatına dahil edilmesini gerekçeleriyle yazdım ama hala bir tıs yok. Henüz bir cevap ta gelmedi. Hatta bir yazımda da bir kez olsun camilerimizde okul yapımı yada okullara yardım adı altında bir yardımın olsun toplanmasını arz etmiştim. Fiilen mümkün değilmiş. 2860 sayılı yardım toplama ile ilgili kanunda yazmıyormuş. Zor bir şey mi T.B.M.M.’de kanun yapmak.
Evet sevgili dostlarım ben din düşmanı değilim. Ülkemizde Din, Allah, Kur’an, Peygamber dedim mi akan sular durur. Dünya’nın hiçbir yerinde Din den başka kolay istismar edilen bir konum yok. Allah’ü Zülcelal Hz. Huzurunda samimi olmak lazım. Zamanında hatırlarım 1973 lü zamanlarda babamın imam öğrencisi ne zaman kadroya alınacağız diye yakınırdı. Din görevlilerinin maaşlarını halk toplar verirdi. Din Allah ile kul arasında ki bir meseledir. Doğrusu da bu din görevlilerinin ücretlerini halk karşılamalıdır. Hasbelkader din görevlilerimiz kadroya alındı. İyi oldu olmadı tartışılır ben bu konuya girmem, girmek istemem de. Devletim uygun görmüş alınmış.
Geçenlerde 61 vilayete kadın müftü yardımcısı atanarak bir yerden başlanıldı hatta geç bile kalındı. Ama şu her Cuma yardım meselesine artık Devletimiz ve Diyanet işleri kuruluşumuz ciddi ciddi el atması lazım. Artık halkta da usanç vermeye başladı. Kimse yardıma karşı değil. Diyanet İşlerimizi bir önden görelim arkasında halk olarak arkasında olacaktır. Devletimiz bir cami yapmak yada onarma hususunda bütçesi ile aciz değildir.
Eğer söz konusu Diyanet İşlerimizin yapısal sorunlarını çözmek mümkün değilse, Devletimizin bütçesine yük getiriyorsa (Devletin bütçesi de halkın zaten) çözüm gayet basit Caminin önüne koyun turnikeyi her Cuma günü 1 lira atan camiye girsin. Sorun kökten çözülür.
Bir başka yazımda tekrar buluşmak dileğimle.. Saygılarımla


Mustafa Kemal BEKTAŞ

BİR DEİZM EKSİKTİ ! Dün haber sitelerinden birinde bir imamızın 2 çocuğundan birisinin deist diğerinin de ateist olduğu ile ilgili haberi okuyunca irkildim. Nedir Bu deizm. Son günlerde sıkça konuşulan ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın da dile getirdiği ve Milli Eğitim Bakanını yanına çağırarak dile getirdiği bu Deizm meselesi nereden çıktı! Konya Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından dinî eğitim veren bazı vakıf elemanlarının ve din dersi öğretmenlerinin de katılımıyla bir din eğitimi çalıştayı gerçekleştirilmesiyle ve de Sayın Cumhurbaşkanı’nın da dahil olduğu bu mesele durup dururken ortaya çıkmadı. Göstere göstere bu mesele bu hale geldi.

BİR DEİZM EKSİKTİ !  İMAM HATİPLİLER NEDEN BU AKIMA KAYMAYA BAŞLADI?

Dün haber sitelerinden birinde bir imamızın 2 çocuğundan birisinin deist diğerinin de ateist olduğu ile ilgili haberi okuyunca irkildim.
Nedir Bu deizm. Son günlerde sıkça konuşulan ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın da dile getirdiği ve Milli Eğitim Bakanını yanına çağırarak dile getirdiği bu Deizm meselesi nereden çıktı!
Konya Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından dinî eğitim veren bazı vakıf elemanlarının ve din dersi öğretmenlerinin de katılımıyla bir din eğitimi çalıştayı gerçekleştirilmesiyle ve de  Sayın Cumhurbaşkanı’nın da dahil olduğu bu mesele durup dururken ortaya çıkmadı. Göstere göstere bu mesele bu hale geldi.
Bakalım Deistlik neymiş:
Deistlere göre Allah’u Zülcelal Hz.leri evrene müdahalede bulunmaz ve herhangi bir aracı yollamaz, inanan Deist'ler peygamberler, kutsal kitaplar, sevap, günâh, ibâdet, dua, vahiy, melek, cin, şeytan, cennet, cehennem, ahiret ve kader gibi kavramlara inanmazlar !. Belirli bir öncüsü, merkezi bulunmaması sebebiyle deizmde ihtiyaç duyulan tek şey sağduyulu olmak ve her şeyi akıl süzgecinden geçirmektir.
Yaradancılık olarak da tasvir edilen bu Deizm, temel olarak tüm dinleri reddeder ve tek bir Yaradan’a inanır. Akıl yolu ile dini bilgilere ve ibadetlere ulaşılabileceği savur ve Vahiy gibi konuları da asla kabul edilmez. Bu mesele sizin anlayacağınız bu kadar tehlikeli bir boyuta gelmiştir.
Deizme göre Allah’u Zülcelal Hz.lerinin evrende ve dünya hayatına müdahale etmediğine inanılır. Sadece akıl yürüterek insanın Allah’u Zülcelal Hz.lerini bulabileceği savunulmaktadır. Bu düşünceyi savunan kişilere bildiğiniz gibi Deist demektedir. Latince'den gelmekte bu tanım, özgür düşünceli insanların Tanrı inancını belirtmesinde kullanılmaktadır.
Onlara göre kainatı yaratan, işleyişi için doğa kanunlarını intizamlı bir şekilde koyan, öte yandan insanlığa ve evrene müdahale etmeyen; doğruları keşfetmeleri için insanlara akıl ve mantık yürütme yetisi vermektedir. Genellikle bu doğrultuda olanlar  evreni Tanrı tarafından tasarlanan, hareketi başlatılan; dışarıdan müdahale olmadan doğa kanunlarına uygun şekilde işleyen bir bütünlük olarak görmektedirler.
Bu iş o kadar tehlikeli boyuttaki bu akımdakiler; Allah’u Zülcelal Hz.lerinin evrene asla müdahalede bulunmadığını, herhangi bir aracı resul, peygamber yollamadığına inanarak kutsal kitaplara, sevaba, günâha, ibâdete, duaya, vahiye, meleğe, cine, şeytana, cennete, cehenneme, ahrete, kadere bilumum dini kavramlara inanmaz. Onlar için ihtiyaç duyulan tek şey sağduyulu olmak ve her şeyi akıl süzgecinden geçirmektir. Gördünüz işte bu nasıl bir akıdır wsiz anlayabiliyorsanız biz de anlayacağız.
Sadece İmam Hatiplerde mi bu mesele çıkmıştır sizce? Aşağı yukarı lise seviyesinde okuyan genelde sıkı ve bezdirici bir dinsel öğretinin maalesef ürünüdür bu Deizm. Tabi ki hepsini de bu şekilde suçlayamayız. Bu meseleye bulaşmayanlarda az değildir.
Bu meselenin bu şekilde ortaya çıkmasının birinci nedeni din konusunda ehliyetsiz kişilerin kontrolsüzce gençliğe zorla korkutarak, yıldırarak dini bilgileri anlatmaya kalkışmalarıdır. Bir şeyi kurcalarsanız o işin suyu çıkar. Hele de ehliyetsiz kişilerin kurcalaması ile de görünen köy kılavuz istemez misali bu mesele maalesef inanç bağlamında sıkıntı verir hale gelmiştir.
Deizm de tanrı inancı vardır ama din kurumunun bağlayıcı kurallarını kabul etmezler. dini ret eden bir inanç felsefesi taşırlar. Bu bir felsefi akımdır. Bu akıma bulaşanların tümü din ile ilgili her şeyi sorgular. Bir nevi Dinsizlik dini de denilene bilir. Bunlar  peygamberlik, vahiy, melek, ahiret, günah, sevap, farz, haram gibi kişinin manevi anlamda sorumluluk taşıdığını hatırlatan kavramlar yoktur asla inanmazlar.
Din, istismarcıların insafına, yorumuna, savunmasına ve hatta düşmanlığına bırakılmayacak kadar özel bir değerdir. Dini öğreticiler belli bir ilmi seviyede ve ehliyetli olmalı, insanları bıktırmamalı ve onlardan yaka silkmesine izin verilmemelidir. Bunda devletimizin büyük sorumluluğu vardır.Şekle şemaile, kılık kıyafete bakılarak istismar yapanların gördüğünüz gibi vereceği zarar çok büyük boyuttadır.
Yetkililerimizin bir kez daha bu hususlarda köklü tedbirler almasını umuyoruz.
Bir başka yazımda tekrar buluşmak dileğimle…
Saygılarımla


Mustafa Kemal BEKTAŞ