ŞEHİRLEŞMENİN BEDELİ FAKİRLEŞEN KÖY,
KÖYLEŞEN ŞEHİR.. PEKİ SAMSUN BUNUN NERESİNDE !...
Aslında bu
yazıları yazmak bana düşmezdi. Ne var ki dile getirecek olanların siyasi
kimlikleri sorunları perdelemekten öteye geçemeyeceği içinde ifade etmek zor da
olsa yazmayı uygun gördüm.
Bir önceki
yazılarımda yurt içi göç hareketleri hakkında bilgi vermiştim. İşte bu göç
hareketleri ile hem şehir ve hem de kendi
göçtükleri köyden bir çok sebepten ötürü menfi olarak etkilenmektedirler. Şöyle
ki;
Kırsal
kesimden gelenlerin geleneksel toplum yapısından çıkıp şehir hayatına girmeleri
beraberinde telafisi mümkün olmayan sorunları da getirmektedir. Nitekim
sosyologlarımız bu göçenlerin çoğunun toplum hayatına katılmayıp “ marjinal”
kaldıklarını ve “fakirlik kültürü adı verilen bir hayat tarzı sürdüklerini tespit
etmişlerdir.
Nitekim
gecekondularla yapılan araştırmalarında göç edenlerinin çoğunun İstanbul,
Ankara, İzmir, Bursa, Samsun gibi büyük şehirlere göç ettikten hemen sonra
seyyar satıcılık, at arabacılığı, hamallık, ayakkabı boyacılığı, apartman
kapıcılığı, simitçilik, eskicilik, geri dönüşüm toplama işleri, dilencilik, çöpçülük,
gibi ne sermaye ne de özel bir beceri
gerektirmeyen hizmet alanlarında çalışmakta ve ancak daha sonraki yıllarda
imkan bulabilirse fabrika ve ya küçük işletme işçiliğine geçebilmektedir.
Şehirlere
verilen eğitim hastane v.s kamu hizmetleri aynı oranda köylere de
götüremediğiniz takdirde iç göç köylerden büyükşehirlere göç kaçınılmazdır.
Kırsal
yerlerden kentlere doğru yönelen göç hareketleri kente yerleşen insanları bir
kısım imkan ve fırsatlara mekansal olarak yaklaştırsa da, avantaj sağlasa da
bazı ağır bedelleri bu göç edenlerle birlikte ülke ekonomisine ödetebilir.
Varını yoğunu
yok pahasına satıp kurtuluş çaresi olarak gördüğü şehire geldiğinde ilk
yerleşim parası olarak birikintisini harcamakta, umduğunu bulamadığında da
dönüşte yaşayacak alan yokluğu çekebilmektedir. Hatta şöyle ki ev nüfusunun
tamamı çalışarak anacak durabilmeleri mümkün olabilmektedir. El becerisi yada meslek yoksunluğu nedeniyle kendisine
uyan iş seçimini yapamadıklarından bir anada fakirleşebilmektedir. Son
zamanlarda sosyal yardım vakıfları aracılığı ile yapılan yardımda bu yaraları
sarmadığı gibi, her geçen gün bu yara daha da açılmakla birlikte çalışmadan
hazır yiyicilik hortlamaktadır. Yine devlet arazilerine derme çatma gecekondu
yaparak son derece barınma yönünden kalitesiz gecekonduların oluşması da
örneklerde görüldüğü gibi artmaktadır.
Gecekondu
bölgelerinde olsun, diğer bölgelerde olsun artan nüfus nedeniyle belediye
hizmetlerinin ve alt yapı hizmetlerinin eksikliği nedeniyle de kalitesiz ve
sağlıksız konutlar üretilmekte, bu konutlara eğitim, sağlık ve kültür
hizmetlerinden yoksun olarak yetişen insanlar topluma uyumda zorluklarla
karşılaştıkları gibi beşeri yeteneklerin oluşumu bakımından en olumsuz etkilere
maruz kalmaktalar. Kent içinde kentten dışlanmış kültür biçimleri yaratan
gecekondulaşma, kendilerine özgü giyim tarzları, tüketim alışkanlıkları ve
eğlence biçimleri “kentlileşmiş köylü olmaktan çok köylüleşmiş kentte yaşayan
köylüler” oluşmuştur.
Yine Orta
Doğu bölgesindeki kapitalist ülkelerin petrol macerası sonucu ülkemize akan
Irak ve Suriye’li göç dalgası da yerleşim şartlarını ve ülke ekonomisini de
menfi etkilemiştir. Bu tür göç dalgalarında hedef göç edenlerin bir an önce ait
oldukları ülkeye şartlarını islah ederek topraklarına geri yerleştirmek
olmalıdır. Aksi takdirde kıt kaynaklarımız heba olabilecektir.
Köy şehri
kuşatıp şehirleşemediğinden dolayı sosyalizm, özgürlük, beğeni, yaşama zevki, yaratıcılık,
fikir üretimi, yeşil, mavi, eğitim, sağlık, trafik, mekan, kültür, sevgi,
cinsellik, ses her şey iflas etmiştir. İnsanlığın köylülüğünden başka
kaybedecek bir şeyi yoktur. Arabesk
müziğinin de kendisine uygun zemini, yani dinleyici tabanını ilk olarak bu
kültürel çevrelerde bulması kültür boşluğu ve kimlik bunalımının bir sonucudur.
Şehirlere
yönelik nüfus hareketlerindeki aşırı yoğunlaşma ile sanayinin rast gele yer
seçimi, düzensiz yapılaşma, altyapı eksiklikleri ve yetersizliği ile kentsel çevrenin
kalitesi bozulmaktadır. Merkezi idarelerden mahalli idarelere kaynak
aktarımında da sıkıntıya yol açmaktadır.
Bu gün
günümüzde bu saydıklarımızın bir çoğunu Samsun’da yaşamaktayız. Sadece Samsun
değil hemen hemen büyük şehirlerin bir çoğunda da bu sorunlar yaşanmaktadır.
Kısacası köyleşen şehirlerle karşı karşıya kaldığımız gibi, hayat
standartlarımızda da bu durum sapmalara neden olmaktadır.
Bir başka yazımda tekrar buluşmak dileğimle…
Saygılarımla
Mustafa Kemal BEKTAŞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder