İSLAM DİNİNİN ÖZÜ VE TEMELİ, HEDEFİ İNSANI OLGUNLAŞTIRMAKTIR. -1
İslamın özü ve temel hedefi insanı
olgunlaştırmaktır.
İslam dininin çok genel iki amacı
vardır. Birincisi , “insanın özgür
olması” ikincisi “fesat ve nizanın ortadan
kaldırılmasıdır.”
İslam’ın “Allah’ın birliği”, “dinin
birliği” ve “insanın birliği”
ilkesi üç birlik ilkesiyle evrenselliği sergilediği söylenir. (Ebu’l-Fazl
İzzeti, İslam’ın Yayılış Tarihine Giriş, Çev.:Cahit
Kaytar,İstanbul,1984,s.216) Kuran’a dayandığımız da İslam’ın evrenselliği,”Allah’ın birliği” ve “insanın yüceliği” ilkesine dayanır.
Çünkü Kuran’da, Allah’tan sonra en yüce varlık insandır. Hatta inanmasa bile.
Çünkü bir an, bir zaman gelir, inanır. Bu şansı yüce Allah’ın huzurunda her
zaman vardır.
İslam sözcüğü Kuran’da sekiz yerde
geçmektedir. Terim olarak kullanımında ise İslam kulun Allah’a teslimi olup
içtenlik (İhlas) ve açık benimseyiş
ön koşulunu taşımaktadır. Kur’an Allah’a içtenlikle teslimiyeti birçok ayetinde
belirtir.(Zümer 39/2, Ali İmran 3/19-3/83-3/85, Maide 4/3)
İslam sözcüğü üç anlamda kullanılmıştır:
Din, devlet, kültür (Philip K Hitti, İslam and West, New Jersey, 1962, s.3) Din
olarak İslam, Arapların kendilerinin ve başka uluslardan aldıkları
geleneklerinin yer aldığı Kuran’ın bildirdiği biçimiyle Hz. Muhammed s.a.v. tarafından
kurulan inanç ve ibadetler sistemidir. Günümüzde din olarak İslam Hz. Adem ile
başlayıp Hz. İbrahim a.s., Hz. Musa a.s., Hz. İsa a.s. gibi bir çok Peygamberle
sürdürülen ve Hz. Muhammed s.a.v ile son kez somut biçimde temel ilkeleri
sunulan , Kur’an ve sünnetin üzerine kurulan bir çok dini bilginin tevil
yorumlarını, Müslüman devletlerin uygulamalarını dinsel düşünce akımlarının (Mezheplerin) ilkelerini de kapsayan ve
bir altın çağ özlemi içerisinde bulunanlarla orta yol izleyen Müslüman
kitleleri içine alabilmektedir.
Din, Arapçada “Örf ve adet” anlamında bir sözcüktür. “İnançsal ve ameli boyun eğme (İtaat),
izlenen yol, alışkı, belirti” anlamlarını da içermektedir. Doğal olarak din
deyince her insan kendi dinini aklına getirir. Yüce Rabbimizde biz insanlara
din olarak İslam dinini seçmiş ve tüm insanların içtenlikle kayıtsız ve şartsız
teslimiyeti sunmuştur. ( Ali İmran 3/19-3/83-3/85, Maide 4/3)
Kuran’da din sözcüğü “Karşılık-Ceza” anlamında Kuran’ın bir
çok yerinde geçer (Fatiha 1/3,Hicr 15/35,Nur 24/25, Şu’ara 26/82, Saffat 37/20,
Sad 38/78, Kaf 50/6, Za’riyat 51/12, Vakı’a 56/56, Me’aric 70/26, Müdessir
74/46, İnfitar 82/15-17-18, Mutaffifhin 83/11), Adı da İslam olan din Hz.
Adem’den beri bir çok Allah elçileriyle aşama aşama sürerek Hz. Muhammed’e
kadar gelmektedir. (Bakara 2/132, Nisa 4/125, En’am 6/161, Yunus 10/105, Şura
42/13)
İslam dininin çok genel iki amacı
vardır. Birincisi , “insanın özgür
olması” (En’am 6/71-136-138-139, İbrahim 14/30, Ankebut 29/25, A’raf
7/191-192-195-197, İbrahim 14/30, İsra 17/56, Meryem 19/81, Hacc 22/12-13-73,
Furkan 25/3, Ankebut 29/25, Sebe 34/21 Fatır 35/13-14-40) , ikincisi “fesat ve nizanın kaldırılmasıdır.” (Maide
5/32-33, Tevbe 9/107-108)
Rabbimizin tüm insanlara bahşettiği İslam dini ;
İslam dininde ruhbanlık kurumu yoktur.
Rabbimiz “Ruhbanlık” olmaması için
hiçbir insanın dini bir kişiliğe bürünerek diğer insanları etkilemesini
kaldırmayı amaçlamış ve dini tamamlamıştır. (Maide 5/3
İslam dini Ölümden önceki yaşamış
olduğumuz dünya hayatına yön vermek içindir. (Rum 30/43. Rabbimizin kendisinin
tüm noksanlıklardan münezzeh ve tek olduğunu tanıtmak ve kendisine teslim
olmamızı sağlamaktır. (Beyyine 93/5)
Dinin yalnız Rabbimiz için benimsenip
dosdoğru olarak bilinçli bir şekilde bağlanılıp uygulanması ve hem dünyada ve
hem de ahiret mutluluğuna kavuşulmasını sağlar. (Nisa 4/186, A’raf 7/29, Nahl
16/52, Ankebut 29/65, Lokman 31/32, Zümer 2/3-11-14, Mü’min 40/14-65, Nur 55)
Dini yüceltmek niyetiyle de olsa eklenen
uydurmalar, inanmayanları inandırmak yerine inananları da karıştırıp
şaşırtabilir, yanıltabilir ve bu nedenle bize verilen akıl vb. olanaklarımızı
iyi kullanmamızı öğretir. Al-i İmran 3/24, Hucurat 49/16)
Rabbimiz İslam dinini gerçek olarak ve
gerçeklerle bağdaşacak biçimde göndermiştir. (Tevbe 9/33, Fetih 48/28,
Saff 61/9)
Dinden dönenlerin Rabbimizin kendisine
inananların sayısında azalacağını ummasınlar ve İslam dinine girenlerinde
Rabbimize bir iyilik yapıyormuşçasına büyüklenmesinler düşüncesine sahip
kılmıştır. (Maide 5/54, Nasr 110/2)
Gerçekleri, İslam dinini benimseyip,
onlarla geçici çıkar ve çeşitli nedenlerle mücadele edenlerin bulunduğu
toplumda yaşadığımızı veya yaşamak zorunda olduğumuzu belirtir (Nisa
4/46) Bununla tek tip düşünce olamayacağı vurgulanarak, gerçeğe yönelenin, onu
arayan değişik görüş ve düşüncelerin hatta bunlar arasında bile bile
gerçeklerle mücadeleye kalkanların bulunabileceği de anımsatılmaktadır.
Barış içinde yaşamak isteyenlerin başka
dinde de olsalar bile onlara saldırmayı ve savaşmayı yasaklamış (Mümtehine
60/8-9) , fitne ve fesadın ortadan kalkması için insanlar arasındaki barışın
sağlanması için savaşılmasını buyrulmaktadır.(Bakara 2/193-217, Enfal 8/39).
Barışı değil sürekli karışıklık çıkarıp savaşı tahrik edenler ve antlaşmaları
bozanlar ile savaşılmasını emretmektedir.(Tevbe 9/12) Öyle ki toplum düzenini
sarsıcı karışıklık çıkaranları, propaganda yaparak huzuru bozan ve kamu
hizmetlerine katkıda bulunmayan başka dinden olanları o toplum düzenine
uyuncaya kadar onlarla savaşmak gerektiğini de emredilir (Tevbe 9/29)
Rabbimizin dinin zorla
benimsetilemeyeceğini çünkü dinin özünün inanca dayalı olduğunu emreder.
(Bakara 2/256, Kafirun 109/6) Zaten kişinin inancını Rabbimizden başka kimsede
bilemez
Dinsel yakınlaşma yani bir anlamda
anlaşarak yaşamak için barış-dostluk gündeme gelince savaştan vazgeçilmesi
emredilir. (Enfal 8/72)
Toplumun varlığını sürdürebilmesi için,
savaş anında bile bir araştırıcı ve bilginler gurubunun gerçekleri araştırma
konusundaki çalışmalarını ara vermeden sürdürmesi ve hiçbir şeyin bilimsel
çalışmaları engellememesi açıkça vurgulanmaktadır. (Tevbe 9/122)
İnsanları kaynaştırıcı toplumsal
örgütlenmeyi destekleyerek “Din
kardeşliği” kavramını getirmiş ve bu kuruluşu özendirmiştir. (Tevbe 9/11,
Ahzab 33/5, Hucurat 49/10)
Din istismarcıları yerilmekte, toplumun
dine değer vermesini göz önünde tutarak dini dünyadaki kişisel çıkarlarına alet
eden, sonuçta dini “Oyun, eğlence ya da
araç edinenlerin sonlarının” kötü olacağı açıkça vurgulanmaktadır. (Maide
5/57, En’am 6/70, A’raf 7/51)
İslam dininde aşırılık yasaklanır ve
orta yol öğütlenmiştir. Aşırı olanların kendileri saptığı gibi, başkalarını da
saptıracağı açıkça vurgulanmıştır. (Nisa 4/171, Maide 5/77)
“İslam dinini en iyi ben uyguluyorum, en iyi Müslüman benim” diye ortaya çıkmak,
sonucu itibariyle dinde din adına bölücülük yapmanın İslam diniyle ilişkisinin
bulunmadığı açıkça belirtilmektedir. (En’am 6/159, Rum 30/32)
Dini zorlaştıran, dar görüşlü, dini
kendisi gibi anlamayanları din dışı, kendisi ise Allah’ın dinini savunan
mücahit gibi görerek farkına varmadan dinsel bencilliğe ve kibirlenmeye
düşenlerdir (Şura 42/21). Oysa İslam
dini kolayca anlaşılır niteliktedir. Daha sonraları din aracıları (Din anlatıcıları, din adamları) ve
ibadet yerlerindeki (Camiler, mescitler)
hizmet yapanlar, dini karmaşıklaştırmış ve anlaşılmayacak “Tabu” yasaklar bütünü olarak bir kuruluş haline getirmişlerdir.
İslam dininde güçlük, zorluk yoktur;
kolayca uygulanabilecek nitelikte ve sadeliktedir. (Bakara 2/185, Hac 22/78)
İslam dini insanları gericiliğe,
perişanlığa ve düşkünlüğe götürmez. Ancak dine dayandığını iddia edenler, böyle
bir duruma düşmüşlerse, burada sorumluluk dinin değil, kendilerinin bilimden
uzak kalışları ve dar görüşleri savunmaları nedeniyle İslam dinini yanlış
anlayan kişiler, hem dünyada hem de ahirette Allah’a karşı sorumludurlar
(En’am 6/137, Enfal 8/49)
Saygılarımla
Mustafa Kemal Bektaş
KAYNAKLAR:
Mustafa Kemal Bektaş - Kur’an-ı Kerimin
Kendisi Laiktir. Allah Katında Kötü Bir Hastalık Dinde İstismar
Mustafa Kemal Bektaş – Akıl ve Zeka Üzerine
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder