1 Temmuz 2018 Pazar

BİZ SOSYAL REFAH VE HUKUK DEVLETİMİYİZ

BİZ SOSYAL REFAH VE HUKUK DEVLETİMİYİZ?

Elimde bir makale var. Birkaç gündür bu makaleye göz gezdirmekteyim. Coşkun Can Aktan ile Özlem Özkıvrak’a ait “Sosyal Refah Devleti.” Sizlerinde okumanızı tavsiye ederim.
Anayasamızda “sosyal bir hukuk devleti” olduğumuz  belirtilmesine rağmen uygulama, yürütme nasıl bu konuyu biraz açalım:
ANAYASA MADDE 2. – “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
Sosyal refah devleti; sağlık, eğitim, konut hizmetlerini sunmak ve tam istihdama ulaşmaya yönelik önlemler almak suretiyle vatandaşlarına belirli bir gelir, gelecek güvencesi ve temel sosyal hizmetlerden yararlanma olanağı sağlayan ve bu doğrultuda ekonomik hayatın işleyişine müdahale eden, özel kesimin faaliyetlerini düzenleyerek ya da bizzat kamu iktisadi teşebbüsleri aracılığıyla faaliyette bulunarak ekonomik hayatı kontrol eden ve yönlendiren devlettir.
Kısacası: “piyasa güçlerinin işleyişini değiştiren devlet.”’tir. Yani piyasa ekonomisinin başarısızlıklarını ortadan kaldırmak, belirli ekonomik ve sosyal hedeflere ulaşmak amacıyla devletin ekonomiye aktif ve kapsamlı müdahalelerde bulunmasını öngören bir devlet modelidir.
Sosyal refah ve hukuk devletinin açılımı budur. Ama ülkemizde bunun işleyişi nasıldır bizi ilgilendiren kısmı budur.
Sosyal devletin temel amaçlarından biri, toplumu ve bireyleri yoksulluktan kurtararak, güvensizlik alanını daraltmak ve herkesin kendi kaderine hâkim olmasını sağlayacak koşulları ve ortamı hazırlamaktır. Yoksullukla mücadelede temel hedef, herkese insanca yaşaması için gerekli minimum gelir düzeyini garanti etmektir. Diğer yandan, toplumda mevcut gelir dağılımı adaletsizliklerini diğer bir deyişle gelir ve servet eşitsizliklerini azaltmak da sosyal devletin temel amaçları arasındadır. Mutlak yoksulluk, kişinin parasal gelirinin, yaşamını ve sağlığını sürdüremeyecek kadar düşük olmasıdır.
Ülkemizde Mayıs 2018 ayı itibariyle TÜRKİŞ sendikasının açıkladığı “gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer harcamaların toplam tutarı (yoksulluk sınırı) ise 5.492,24 TL dir.
Çalışma Bakanı Jülide Sarıeroğlu, 2018'de asgari ücret yeni yılda yüzde 14.2 artışla 1603 lira olacağını açıklamıştı.
Biz konumuza devam edelim.:
Sosyal devletin siyasi rejimi demokrasidir. Sosyal refah devletinin siyasal iktidar anlayışı, siyasi temsil, eşit ve genel oy hakkı, kuvvetler ayrılığı, vb. kurumlarını korur. İktidarın sahibi halktır. Halkın, halk için halk tarafından yönetimi esastır. Bununla birlikte, sosyal devlet, yeni görevler ve işlevler üstlenerek; demokratik kuralların sosyal ve ekonomik hayatta da geçerli olması için çaba harcar
Sosyal devlet, aynı zamanda bir hukuk devletidir. Bu nedenle, adaletli bir hukuk düzeni kurmak sosyal devletin temel görevidir. “Demokratik bir hukuk devleti” olan sosyal devletin her türlü karar ve eylemlerinin; siyasal, sosyal, ekonomik, kültürel vb. bütün alanlarda anayasa ve yasalarla belirlenmiş hukuk kuralları çerçevesinde, demokratik sürecin kural ve kurumlarına uygun şekilde gerçekleşmesi zorunludur. Sosyal devletin temel amaçlarından biri olan adil gelir dağılımı, toplumda kişilerin elde ettikleri gelirler arasında çok büyük uçurumların olmamasını, milli gelirin kişiler ve sınıflar arasında toplumsal gerginliklere yol açmayacak şekilde dağılmasını, dolayısıyla toplumca kabul edilebilir bir gelir paylaşımını ifade etmektedir. İşte sosyal devletten beklenen; kamu gelirlerini (özellikle artan oranlı vergiler) ve kamu harcamalarını (özellikle sosyal transferler) kullanarak toplumu oluşturan kişiler arasında zenginden fakire doğru geliri yeniden dağıtması ve servet ve gelirler arasındaki dengesizlikleri azaltmaya çalışması; milli gelirin adaletsiz dağılımı sonucunda yoksul düşen kişileri, güçsüzleri, düşkünleri, bakıma muhtaç çocukları korumasıdır.
Bir ülkede üretimin ve milli gelirin artması da devletin temel amaçlarından biridir. “insanlar yasa önünde özgür ve eşit doğarlar, yaşarlar” ilkesi, eşitliğin de tıpkı özgürlük gibi insanın doğasından ayrılmayan bir özellik olduğunu açıklar. İnsanların yasa önünde eşit olması, hiç bir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa ayrıcalık tanınmamasını, hukuk kurallarının herkes için bağlayıcı olması ve hukukun aynı durumda olanlara aynı, farklı durumda olanlara farklı uygulanmasını gerektirir. Buna göre, insanlar arasında ayrıcalık yaratan yasal engeller ortadan kaldırıldıktan sonra bireyler arasında eşitlik sağlanmış olacaktır.
Ülkemizde toplumumuz içinde kısmi zenginleşmene kadar adil gelir paylaşımı ve “Sosyal refah Devleti” ile izah edebilir? Ya da yıkılan Atakum Veteriner Tarım Meslek Lisesi ile ilgili verilmiş yargı kararlarına uymayan Samsun Büyükşehir belediyesini, emsal teşkil eden,  uyulmayan yargı kararları ne kadar “Sosyal refah Devleti”’ ile anlatılabilir?
Çalışma herkesin hakkıdır, çünkü çalışma herkesin ödevidir. Kişinin çalışma ödevi vardır, çünkü devletin yurttaşların çalışmasına ihtiyacı vardır; çalışma hakkı vardır, çünkü kişi ancak çalışarak gerçek güvenliğe kavuşur ve maddi-manevi gelişmesini gerçekleştirir. Kişinin yararlı ve verimli bir işte çalışma hakkı, onun güvenliğini sağlar ve onu gelecek endişelerinden kurtarır. İnsanın onurunu korur ve onu yaşayabilmek için başkalarının yardım ve sadakasını beklemekten kurtarır. İşsizliğin kol gezdiği üstelik üniversiteli diplomalı işsizler ordusunun arttığı ülkemizde “Sosyal refah Devleti” olduğumuzu belirtmek adil midir?
Herkesin eğitim ve öğretim görme yani fikri ve manevi değerlerini geliştirme hakkı vardır. Herkesin çalışma hakkı, çalışma özgürlüğü ve çalışma ödevi vardır. Sosyal devlette çalışma hakkı, yardım alma hakkının uzantısı olmaktan çıkmış ve çalışanların sahip olduğu haklardan biri olmuştur. Çalışma herkesin hakkıdır, çünkü çalışma herkesin ödevidir. Kişinin çalışma ödevi vardır, devletin yurttaşlarının çalışmasına ihtiyacı vardır; çalışma hakkı vardır, çünkü kişi ancak çalışarak gerçek güvenliğe kavuşur ve maddi-manevi gelişmesini gerçekleştirir. “Sosyal refah Devleti”nin gerekleri bunlardır. Ancak çocuklarımız her okul sonunda ortaöğretimden başlayarak sırasıyla üniversite ve üstelikte iki aşamalı imtihanı, bittiğinde tekrar devlet memuru sınavı olmaları nasıl “Sosyal refah Devleti” ile izah edilebilir? Peki, bunca üniversite, fakülte açılmasına rağmen devlet memurluğu sınavını kazanamayanların seyyar işportacı arabalarında, dükkânlarında duvara asılması “Sosyal refah Devleti”ne yakışıyor mu?
Anayasamızda belirtilen “Sosyal refah Devleti”nin açılımı yukarıdadır. Hepsini alt alta topladığımızda ne kadar “Sosyal refah Devlet”iyiz düşünmemiz gerek. Ülkemizde kiraların yüksek olması, mutfak masrafının fazla olması, işsizlik, elektrik-telefon-su giderlerinin artması, giyim kuşamın pahalı olması, eğitime katkı payları alınması ve eğitim giderlerinin pahalı olmasıyla verilen 1600 tl lik asgari ücret ile “Sosyal refah Devleti”nden ne kadar söz edilebilir?
İktidarımızın bir kez daha “Sosyal refah Devleti” ile ilgili unsurları gözden geçirmesinde ve düzenlemeleri “Sosyal refah Devleti” anlayışına göre yapmasında fayda olduğunu düşünüyorum. Zira “Sosyal refah Devleti” ile demokrasi balans ayarlarımızda arıza var diyorum.
Son söz olarak; sosyal devlet, liberalizmin 20. yüzyılın ilk yarısında yaşadığı bunalımı aşma ve kendini devam ettirebilme çabalarının bir sonucudur. Liberal felsefeye dayanan “sınırlı devlet” anlayışı kendi içinde bir dönüşüm geçirerek “sosyal devlet” aşamasına ulaşmıştır.
* Sosyal devlet, demokratik bir hukuk devletidir.
* Sosyal devletin ekonomik düzeni piyasa ekonomisidir.
* Sosyal devlet müdahaleci, düzenleyici ve girişimci bir devlet anlayışıdır.
* Sosyal devlet, bir hizmet devletidir.
* Sosyal devlet, tüm yurttaşlarını ama öncelikle güçsüzleri, düşkün ve yoksulları koruyan devlettir.
Sosyal devlet, “sosyalist devlet” ya da “sosyalist devlete giden bir yol” değildir. Halkın refah seviyesinin artırılmasıdır.
Saygılarımla


Mustafa Kemal Bektaş

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder