BİZ SOSYAL REFAH VE HUKUK DEVLETİMİYİZ?
Elimde bir makale var. Birkaç gündür bu makaleye göz
gezdirmekteyim. Coşkun Can Aktan ile Özlem Özkıvrak’a ait “Sosyal Refah Devleti.” Sizlerinde okumanızı tavsiye ederim.
Anayasamızda “sosyal bir hukuk devleti” olduğumuz belirtilmesine rağmen uygulama, yürütme nasıl
bu konuyu biraz açalım:
ANAYASA MADDE 2. – “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru,
millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk
milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan,
demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.”
Sosyal refah devleti; sağlık, eğitim, konut hizmetlerini
sunmak ve tam istihdama ulaşmaya yönelik önlemler almak suretiyle
vatandaşlarına belirli bir gelir, gelecek güvencesi ve temel sosyal
hizmetlerden yararlanma olanağı sağlayan ve bu doğrultuda ekonomik hayatın
işleyişine müdahale eden, özel kesimin faaliyetlerini düzenleyerek ya da bizzat
kamu iktisadi teşebbüsleri aracılığıyla faaliyette bulunarak ekonomik hayatı
kontrol eden ve yönlendiren devlettir.
Kısacası: “piyasa
güçlerinin işleyişini değiştiren devlet.”’tir. Yani piyasa ekonomisinin
başarısızlıklarını ortadan kaldırmak, belirli ekonomik ve sosyal hedeflere
ulaşmak amacıyla devletin ekonomiye aktif ve kapsamlı müdahalelerde bulunmasını
öngören bir devlet modelidir.
Sosyal refah ve hukuk devletinin açılımı budur. Ama
ülkemizde bunun işleyişi nasıldır bizi ilgilendiren kısmı budur.
Sosyal devletin temel amaçlarından biri, toplumu ve
bireyleri yoksulluktan kurtararak, güvensizlik alanını daraltmak ve herkesin
kendi kaderine hâkim olmasını sağlayacak koşulları ve ortamı hazırlamaktır.
Yoksullukla mücadelede temel hedef, herkese insanca yaşaması için gerekli
minimum gelir düzeyini garanti etmektir. Diğer yandan, toplumda mevcut gelir
dağılımı adaletsizliklerini diğer bir deyişle gelir ve servet eşitsizliklerini
azaltmak da sosyal devletin temel amaçları arasındadır. Mutlak yoksulluk,
kişinin parasal gelirinin, yaşamını ve sağlığını sürdüremeyecek kadar düşük
olmasıdır.
Ülkemizde Mayıs 2018 ayı
itibariyle TÜRKİŞ sendikasının açıkladığı “gıda harcaması ile birlikte giyim,
konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar
için yapılması zorunlu diğer harcamaların toplam tutarı (yoksulluk sınırı) ise
5.492,24 TL dir.
Çalışma Bakanı Jülide
Sarıeroğlu, 2018'de asgari ücret yeni yılda yüzde 14.2 artışla 1603 lira
olacağını açıklamıştı.
Biz konumuza devam edelim.:
Sosyal devletin siyasi rejimi
demokrasidir. Sosyal refah devletinin siyasal iktidar anlayışı, siyasi temsil,
eşit ve genel oy hakkı, kuvvetler ayrılığı, vb. kurumlarını korur. İktidarın
sahibi halktır. Halkın, halk için halk tarafından yönetimi esastır. Bununla
birlikte, sosyal devlet, yeni görevler ve işlevler üstlenerek; demokratik
kuralların sosyal ve ekonomik hayatta da geçerli olması için çaba harcar
Sosyal devlet, aynı zamanda bir
hukuk devletidir. Bu nedenle, adaletli bir hukuk düzeni kurmak sosyal devletin
temel görevidir. “Demokratik bir hukuk devleti” olan sosyal devletin her
türlü karar ve eylemlerinin; siyasal, sosyal, ekonomik, kültürel vb. bütün
alanlarda anayasa ve yasalarla belirlenmiş hukuk kuralları çerçevesinde,
demokratik sürecin kural ve kurumlarına uygun şekilde gerçekleşmesi zorunludur.
Sosyal devletin temel amaçlarından biri olan adil gelir dağılımı, toplumda
kişilerin elde ettikleri gelirler arasında çok büyük uçurumların olmamasını,
milli gelirin kişiler ve sınıflar arasında toplumsal gerginliklere yol
açmayacak şekilde dağılmasını, dolayısıyla toplumca kabul edilebilir bir gelir
paylaşımını ifade etmektedir. İşte sosyal devletten beklenen; kamu gelirlerini
(özellikle artan oranlı vergiler) ve kamu harcamalarını (özellikle sosyal
transferler) kullanarak toplumu oluşturan kişiler arasında zenginden fakire
doğru geliri yeniden dağıtması ve servet ve gelirler arasındaki dengesizlikleri
azaltmaya çalışması; milli gelirin adaletsiz dağılımı sonucunda yoksul düşen
kişileri, güçsüzleri, düşkünleri, bakıma muhtaç çocukları korumasıdır.
Bir ülkede üretimin ve milli
gelirin artması da devletin temel amaçlarından biridir. “insanlar yasa
önünde özgür ve eşit doğarlar, yaşarlar” ilkesi, eşitliğin de tıpkı
özgürlük gibi insanın doğasından ayrılmayan bir özellik olduğunu açıklar.
İnsanların yasa önünde eşit olması, hiç bir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa
ayrıcalık tanınmamasını, hukuk kurallarının herkes için bağlayıcı olması ve
hukukun aynı durumda olanlara aynı, farklı durumda olanlara farklı uygulanmasını
gerektirir. Buna göre, insanlar arasında ayrıcalık yaratan yasal engeller
ortadan kaldırıldıktan sonra bireyler arasında eşitlik sağlanmış olacaktır.
Ülkemizde toplumumuz içinde
kısmi zenginleşmene kadar adil gelir paylaşımı ve “Sosyal refah Devleti” ile
izah edebilir? Ya da yıkılan Atakum Veteriner Tarım Meslek Lisesi ile ilgili
verilmiş yargı kararlarına uymayan Samsun Büyükşehir belediyesini, emsal teşkil
eden, uyulmayan yargı kararları ne kadar
“Sosyal refah Devleti”’ ile anlatılabilir?
Çalışma herkesin hakkıdır,
çünkü çalışma herkesin ödevidir. Kişinin çalışma ödevi vardır, çünkü devletin
yurttaşların çalışmasına ihtiyacı vardır; çalışma hakkı vardır, çünkü kişi
ancak çalışarak gerçek güvenliğe kavuşur ve maddi-manevi gelişmesini
gerçekleştirir. Kişinin yararlı ve verimli bir işte çalışma hakkı, onun
güvenliğini sağlar ve onu gelecek endişelerinden kurtarır. İnsanın onurunu
korur ve onu yaşayabilmek için başkalarının yardım ve sadakasını beklemekten
kurtarır. İşsizliğin kol gezdiği üstelik üniversiteli diplomalı işsizler
ordusunun arttığı ülkemizde “Sosyal refah Devleti” olduğumuzu belirtmek
adil midir?
Herkesin eğitim ve öğretim
görme yani fikri ve manevi değerlerini geliştirme hakkı vardır. Herkesin
çalışma hakkı, çalışma özgürlüğü ve çalışma ödevi vardır. Sosyal devlette
çalışma hakkı, yardım alma hakkının uzantısı olmaktan çıkmış ve çalışanların
sahip olduğu haklardan biri olmuştur. Çalışma herkesin hakkıdır, çünkü çalışma
herkesin ödevidir. Kişinin çalışma ödevi vardır, devletin yurttaşlarının
çalışmasına ihtiyacı vardır; çalışma hakkı vardır, çünkü kişi ancak çalışarak
gerçek güvenliğe kavuşur ve maddi-manevi gelişmesini gerçekleştirir. “Sosyal
refah Devleti”nin gerekleri bunlardır. Ancak çocuklarımız her okul sonunda
ortaöğretimden başlayarak sırasıyla üniversite ve üstelikte iki aşamalı
imtihanı, bittiğinde tekrar devlet memuru sınavı olmaları nasıl “Sosyal
refah Devleti” ile izah edilebilir? Peki, bunca üniversite, fakülte
açılmasına rağmen devlet memurluğu sınavını kazanamayanların seyyar işportacı
arabalarında, dükkânlarında duvara asılması “Sosyal refah Devleti”ne
yakışıyor mu?
Anayasamızda belirtilen “Sosyal
refah Devleti”nin açılımı yukarıdadır. Hepsini alt alta topladığımızda ne
kadar “Sosyal refah Devlet”iyiz düşünmemiz gerek. Ülkemizde kiraların
yüksek olması, mutfak masrafının fazla olması, işsizlik, elektrik-telefon-su
giderlerinin artması, giyim kuşamın pahalı olması, eğitime katkı payları
alınması ve eğitim giderlerinin pahalı olmasıyla verilen 1600 tl lik asgari
ücret ile “Sosyal refah Devleti”nden ne kadar söz edilebilir?
İktidarımızın bir kez daha “Sosyal
refah Devleti” ile ilgili unsurları gözden geçirmesinde ve düzenlemeleri “Sosyal
refah Devleti” anlayışına göre yapmasında fayda olduğunu düşünüyorum. Zira “Sosyal
refah Devleti” ile demokrasi balans ayarlarımızda arıza var diyorum.
Son söz olarak; sosyal devlet,
liberalizmin 20. yüzyılın ilk yarısında yaşadığı bunalımı aşma ve kendini devam
ettirebilme çabalarının bir sonucudur. Liberal felsefeye dayanan “sınırlı
devlet” anlayışı kendi içinde bir dönüşüm geçirerek “sosyal devlet”
aşamasına ulaşmıştır.
* Sosyal devlet, demokratik bir hukuk devletidir.
* Sosyal devletin ekonomik düzeni piyasa
ekonomisidir.
* Sosyal devlet müdahaleci, düzenleyici ve girişimci
bir devlet anlayışıdır.
* Sosyal devlet, bir hizmet devletidir.
* Sosyal devlet, tüm
yurttaşlarını ama öncelikle güçsüzleri, düşkün ve yoksulları koruyan devlettir.
Sosyal devlet, “sosyalist
devlet” ya da “sosyalist devlete giden bir yol” değildir. Halkın
refah seviyesinin artırılmasıdır.
Saygılarımla
Mustafa Kemal Bektaş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder