24 Temmuz 2018 Salı

TABİATDA DENGE HER ŞEYDİR...TAKINTI VE ALGI ÜZERİNE

TABİATDA DENGE HER ŞEYDİR...TAKINTI VE ALGI ÜZERİNE

Konuya vücudumuzda ki hayati öneme haiz çok önemli yakından bildiğimiz bir biyolojik olayı anlatarak başlayacağım. Sonra da alakasını daha rahat anlayacaksınız.
Bildiğiniz gibi yediğimiz içtiğimiz her türlü gıda midemizde parçalanır, bağırsaklarda emilir hale getirilir. Vücut kendisi için lazım olanı aldıktan sonra gerisi boşaltım sistemiyle atılır. Eğer atamazsanız bu da hastalıktır. Posalı gıdalar almadığınızdan dolayı aldığınız gıdalar bağırsak çeperine tutunamadığından atamazsınız.
Midedeki besinlerin sindirilmesi sırasında midemiz çok kuvvetli hidroklorik asit salgılayarak besinlerin parçalanmasını sağlar. Yani gastrik mukozada 2 ana bölgede biri “hidroklorik asit” üretilirken diğer taraftan “bikarbonatlar” salınır ve nötralize eder, nötrlenir. Asit ortamı sayesinde yiyecek bölünür ve vücuda absorbe olur. Asidin mide duvarını parçalamaması içinde mideyi koruyan alkali mukus sıvısı salgılar. Bu sıvı mideyi aside karşı dolaysıyla sindirime karşı korur. Mukus sıvısının az salgılandığında asit mide duvarına zarar verip midenin yaralanmasına (Ülser) veya delinmesine sebep olur. Bu sayede mide kendi kendini parçalamaz. Böylece, insan karnında hem agresif bir ortam hem de koruyucu bir ortam vardır. Aralarında bir denge olmalıdır, aksi takdirde tedavi gerekecektir. Eğer midenizde bir problem varsa rahatsızlığın ana sebebi asit baz (Alkali) dengesinin bozuk olmasındandır. Bu denge tıpkı vücudumuzda olduğu gibi dünya yaşantımızda da olmalıdır. Yoksa yaşantımız her birimiz için çekilmez bir hal alır.
Gelelim konu ile olan ilgisine;
Toplumumuzda ne dense hep aşır uç konularda bir birimize takıntı yapıyoruz, algı yapıyoruz ya da aramızda tartışacak aşırı uç konular buluyoruz kendimize ve çatışıyoruz.

Bir ayet ve bir hadisle konumuza devam edelim:

Kuran’ı Kerimde Allah’ü Zül Celal Hazretleri emreder ki:
“Demek ki vasat, ifrat ve tefritten yani aşırılıklardan uzak olmak demektir. İslamiyet vasat bir dindir. Kur’an-ı kerimde mealen buyruluyor ki:
(Sizi vasat bir ümmet kıldık.)”
 [Bakara 143]

Yine Hz. Muhammed Mustafa s.a.v efendimizde der ki:
“İlim amelden efdaldir. Amelin efdali de, orta yolda olmaktır. Allah’ü Teâlâ’nın dini ifrat ve tefrit arasındadır. İkisinin ortası sıratı müstakim, yani doğru yoldur.” [Beyhekî]

Yani mide örneğinde verdiğim gibi eğer midemizde sadece asit salgılanmış olsa midemiz ve iç organlarımız parça parça olur. Mide içindeki asidin mide ile yemek borusu arasında geriye kaçmasına biz “reflü” diyoruz ki sonu genelde ölümle biter. Yani düzeni tutturamazsanız hasta bir vücutla karşı karşıyasınız, ya da bir şekilde “hayatınızın sonuna gelmektesiniz” demektir.
Tıpkı topluca yaşamanın kurallarını öğrenemediğimiz gibi.
Bildiğiniz gibi henüz bir ay önce iki seçimi beraber yaşadık. Birisi “Devlet Başkanlığı” diğeri de “milletvekilliği” seçimi. Seçimlerden önce herkes kendi görüşüne uygun olanının birinci olduğunu kendilerine göre anketlerle görüyorlardı. Sonuçta ne oldu halk bir şekilde emniyet sübabı ayarı gibi bir seçim sonucunu herkesin önüne koyuverdi. Ne iktidara “geniş alan bıraktı” ne de muhalefete “rahatlık” yüzü verdi. İşte gördünüz mü yine bu ince ayar kendiliğinden oluşuverdi. Seçim öncesinde herkes takıntılı olduğu konularla salvo atış yaptı, algı yarattı, toplumu gerdiler, sonuçta toplum sağlığı zarar görecek kadar iş ileri gitti. Sevseniz de sevmeseniz de hep birlikte bu toplumda yaşamak zorundayız. Her şeyin aşırılığı zarar verir. Ne takıntı yaparak bir yere varabilirsiniz nede algı yaparak. Aynı Bumerang gibi gelir er geç sizi bulur ve vurur. (Bumerang denince, atıldığında atana geri dönen kıvrık bir sopaya benzeyen bir alet akla gelir.)
“Harcarken, ne israf, ne de cimrilik ederler; ikisi arasında bir yol tutarlar.” [Furkan 67]
Okuduğunuz gibi harcamanın bile aşırılığı yasaklanmıştır.
Hatta;
Peygamber efendimizin s.a.v. dediği gibi  “Çok yiyip içmek hastalıkların başıdır” demektedir.
Yine orta yol gösterilmiştir. Her şeyin aşırılığı zararlıdır.
Çok fazla temizlik ve titizlikte bir hastalıktır. Vücudun mikroplara karşı savaşması için gereken bağışıklık sistemimizin gelişmesi için mikroplara da ihtiyacımız var. Eğer o mikroplar olmazsa her gün hastalıklardan göz açamayız yatak döşek yatarız. Yine burada da bir denge söz konusudur.
Yalnızlık Allah’a c.c mahsustur. Köylerde dahi önceden “İMECE” usulü birlik ve beraberlikle işler yapılırdı. Aramıza siyaset v.s ayrılık yoktu. Ne dini konularda ne de siyaset konularında takıntı yapardık ne de ayrışırdık. Ama şu geldiğimiz günlerde bir birimizin gözünü oyacak şekilde hazımsız fertler olduk.
Birisi  “poku” karıştırır, diğeri kendisini “mehdi” ilan eder. Öbürü de neredeyse “seks imparatorluğunu” kurar ve trilyonlarla oynar. Dini motiflerle algı yapılır “gelsin paralar ayrılmasın aralar”. Din takıntı yapılır toplumun akort ayarı arıza verir.
Demek ki birlik ve beraberlik içinde yaşarsak daha sağlıklı nesillere ve uzun süre ayakta kalan bir devlete sahip oluruz. Yoksa mum gibi “üfledim mi sönersek, yaprak gibi savrulursak” kurda kuşa yem oluruz ki bu pek hayra alamet değildir.
En son konumuza bir ayet ile nokta koyalım:
“Dünya hayatı, eğlence ve oyundan başka bir şey değildir. Ahiret yurdu ise, Allah'tan korkanlar için daha hayırlıdır. Aklınızı kullanmaz mısınız? “ Enam Suresi-32 ayet
“Oyunlara gelmeyelim aklımızı kullanalım” sevgili dostlar.
Saygılarımla


Mustafa Kemal Bektaş

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder