ÜLKEMİZDE
ÜRETİCİYİ TOPRAKLARINA DÖNDÜRMEDİĞİMİZ SÜRECE EKONOMİK KRİZLERİ, ÇALKANTILARI
ASLA ÖNLEYEMEYİZ.
“Kalkınma İnsanla Başlar” , “ Kalkınma malla başlamaz. İnsanla ve onun
eğitimi, örgütlenmesi, disiplini ile başlar. Bu üçü olmadan tüm kaynaklar el atılmamış
saklı olarak kalır.” E.F. Schumacher
Bu yazıma Alman ekonomistin sözü ile
başlıyorum. Dünya’da en zor iş bilinen bir şeyi keşfetmektir. Beşeri kalkınma
için, insan hayatının üç temel öğesi üzerinde yoğunlaşması gerekmektedir.
Bu üç öğe İnsanın ömrü, insana yakışır
hayat standardı ve bilgisidir. İnsan ömrünün göstergesi olarak doğuşta kalma
ümidi bilgi göstergesi olarak da yetişkinlerde okuryazarlık oranı hayat
standardı olarak da fert başına reel GSMH (Satın alma gücü) kabul edilmiştir.
21 yüzyıl Dünya’sında hayat daha
zorluklarla geçecektir. Halkını sağlıklı ayakta tutan ülkeler bu yüzyılda karlı
çıkacağı gibi Dünya’nın da hâkimi konumunda olacaktır. Halkınızı ayakta tutmak içinde,
halkınızı iyi bir beslenme ile dışa bağımlı beslenme maddelerinden kurtulmanız
ve iyi eğitilmiş insan potansiyeli ile ancak mümkün olur. Sağlıksız beslenme ve
eğitimsiz bir nüfus ile 21 y.y da diğer ülkelerle yarışabilmeniz ve kapitalist
etkenlerle baş edebilmeniz mümkün değildir. Sağlıklı beslenmek için bereketli
topraklara, akıllı üreticiye, güçlü bir devlete ihtiyaç vardır. İyi eğitilmiş
insan nüfusu içinde halkınıza iyi bir sağlıklı beslenme programı ve ileri fen
seviyesinde eğitim programı sayesinde olur. Aksi takdir de kapitalist
ülkelerinin kuklası olursunuz.
Üretici toprağını işlemekten kaçtığı an
verimli topraklarınızı kaybeder dışa bağımlı olursunuz. Ve yarışa 1-0 mağlup
başlamış olursunuz. Üreticinin şehre, şehirdeki yaşantıya özen göstermesi
sonucu üretici maliyetlerinin yüksek oluşu üreticiyi toprağından koparır.
Toprak çoraklaşır. Dışa bağımlı olduğunuz içinde dışarıdan dayatmalar ile
kalitesiz, genleriyle oynanmış ürünleri halkınıza tükettirme ile sağlık
yönünden güçsüz nesilleriniz tabiatıyla yeni yüzyıllara taşımak zorunda
kalırsınız. Dolayısıyla da elinizden ülkeniz ve
topraklarınız kayıp gider. İşte son günlerde patates ve soğan örneğinde
görüldüğü gibi!
ÜLKEMİZDE TARIM REFORMU VE FERDİ
TAPULAŞMA YAPILMADIĞI SÜRECE EKONOMİDE ENFLASYONLA BAŞT ETMENİZ MÜMKÜN
DEĞİLDİR.
Evet yanlış duymadınız ferdi tapulaşma
yapmadığınız sürece enflasyonla mücadele etmeniz zordur. Üreticinin elindeki
topraklar hisselidir. Ülkemizde bir anlayış vardır. Erkek dururken kadına mal
verilmez kadına mal paylaşımı olmaz.
Halbuki Allah c.c Kur’an da erkeğe mal paylaşımının yanında kadına da
mal verilmesini emreder (Nisâ, 4/7) ama gelin görün ki Peygamberimiz zamanında
ki Kureyş kabilesi vardı yine var. Ne değişti ki. Allah emrediyor kadına ver diye!
Hukuk emrediyor ver diye hala kadını insan statüsünden saymayan zihniyet var. Ve
bunların hepsi Allah adına ve din adına yapılıyor! Dolayısıyla da mal paylaşımı
yapılmadığından hisseli topraklardan dolayı teşvik v.s den faydalanmak
zorlaşıyor. Yine Büyükşehir Belediyelerinin sınırlarının tüm il sınırlarına
yakın alanı kapsaması nedeniyle köylerin ve diğer ilçe köylerinin mahalle
olmasıyla tüm köy arazileri tarla statüsünden arsa statüsüne geçmesi nedeniyle
emlak vergileri arsa vergisi üzerinden tahsil edilmesi gerekmektedir. Kısacası
bu durum hem tarlaların arsa spekülasyonuna kaymasına, verimli arazilerin kaybına
da neden olabilecektir Ya da al malını ben altından kalkamıyorum da
denilebilecektir. Yani sizin anlayacağınız işimiz hayli zor.
Avrupa’da tarlalarda miras paylaşımı
sanırım 5 dönüm, arsa paylaşımının da alt sınırı bahçeli olmak kaydıyla 750 m2
dir. Bu demektir ki bu alt sınırdan aşağıda mal paylaşılmaz. Durumu müsait olan
diğer hisseleri satın alır. Yâda devlet rayiç bedelinden satar hissedarlara
bölüştürür. Bizde de bu reform mutlaka yapılmalıdır. Yoksa herkes neredeyse
kulübe yapmaya bile kalkışır.
Konunun başında dediğimiz gibi ferdi
tapulaşma olmadığı sürece enflasyonla mücadeleniz güçleşir. Üretici
topraklarına dönmelidir. Üreticinin şehre göç etmesiyle sorun daha da
büyümektedir. Alt yapı yüksek nüfusu kaldıramamaktadır.
Şehirler birçok sosyal hastalık ve
huzursuzluğun en kolay serpilip geliştiği mekânlardır. Bir yandan nüfus
yoğunlaşırken diğer yandan yeterli alt yapının bulunmayışı dolayısıyla
sağlıksız şartlarda yaşayan insanlar, kaliteli eğitim kurumları yanında, aşırı
kalabalıktan dolayı ikili hatta üçlü bir eğitim için havasız sınıflarda, üst
üste oturarak ders yapan öğrenciler, kültür boşluğu, asayiş sorunları, suçların
artması, kumar, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı, anarşi ve terörizmin
zorlanmadan yuvalandığı mekanlar ve çevre kirliliği hemen hemen bütün
şehirlerin az veya çok düzeyde içerdiği ortamlardır.
Bu nedenle sağlıklı nesillerimizin
yetişmesi ve güçlü bir ekonomi için üreticimizin toprakları ile buluşturulması,
iyi bir ferdi tapulaşma için toprak reformu ülkemiz için acilen ihtiyaçtır. Bu
konu üzerinde biraz daha ileriki yazılarımda durmaya devam edeceğiz.
Bir başka yazımda tekrar buluşmak
dileğimle…
Saygılarımla
Mustafa Kemal BEKTAŞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder