32 FARZ
YAZAN : MUSTAFA KEMAL BEKTAŞ - 4 -
وَاسْتَعِينُوا بِالصَّبْرِ وَالصَّلاَةِ
وَإِنَّهَا لَكَبِيرَةٌ إِلاَّ عَلَى الْخَاشِعِينَ
“Vesteiynu bis sabri ves salah, ve inneha le keiratün illa alel
haşiiyn”
Sabrederek
ve namaz kılarak (Allah’tan) yardım dileyin. Şüphesiz namaz, Allah’a derinden
saygı duyanlardan başkasına ağır gelir. BAKARA 45
وَإِذْ أَخَذْنَا مِيثَاقَ بَنِي إِسْرَائِيلَ
لاَ تَعْبُدُونَ إِلاَّ اللّهَ وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَاناً وَذِي الْقُرْبَى
وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَقُولُوا لِلنَّاسِ حُسْناً وَأَقِيمُوا
الصَّلاَةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ ثُمَّ تَوَلَّيْتُمْ إِلاَّ قَلِيلاً مِّنكُمْ
وَأَنتُم مِّعْرِضُونَ
“Ve iz ehazna misaka beni israile la ta'büdune illellahe ve bil
valideyni ihsanev ve izl kurba vel yetam vel mesakini ve kulu lin nasi husnev
ve ekiymus salate ve atüz zekah, sümme tevelleytüm ila kalilem minküm ve entüm
mu'ridun”
Hani, biz
İsrailoğulları’ndan, “Allah’tan
başkasına ibadet etmeyeceksiniz, anne babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz,
herkese güzel sözler söyleyeceksiniz, namazı kılacaksınız, zekâtı vereceksiniz” diye söz almıştık. Sonra pek azınız hariç, yüz çevirerek
sözünüzden döndünüz. BAKARA 83
سَيَقُولُ السُّفَهَاء مِنَ النَّاسِ مَا
وَلاَّهُمْ عَن قِبْلَتِهِمُ الَّتِي كَانُوا عَلَيْهَا قُل لِّلّهِ الْمَشْرِقُ
وَالْمَغْرِبُ يَهْدِي مَن يَشَاء إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ
“Se yekulüs süfehaü minen nasi ma vellahüm an kibletihimülleti
nasi ma vellahüm an kibletihimülleti kanu aleyha, kul lillahil meşriku vel
mağrib, yehdi mey yeşaü ila siratim müstekiym”
Birtakım kendini bilmez
insanlar, “Onları (müslümanları) yönelmekte oldukları kıbleden çeviren nedir?”
diyecekler. De ki:
“Doğu da, Batı da Allah’ındır. Allah, dilediği kimseyi doğru yola iletir.”
BAKARA 142
وَكَذَلِكَ جَعَلْنَاكُمْ أُمَّةً وَسَطًا
لِّتَكُونُوا شُهَدَاء عَلَى النَّاسِ وَيَكُونَ الرَّسُولُ عَلَيْكُمْ شَهِيدًا
وَمَا جَعَلْنَا الْقِبْلَةَ الَّتِي كُنتَ عَلَيْهَا إِلاَّ لِنَعْلَمَ مَن
يَتَّبِعُ الرَّسُولَ مِمَّن يَنقَلِبُ عَلَى عَقِبَيْهِ وَإِن كَانَتْ
لَكَبِيرَةً إِلاَّ عَلَى الَّذِينَ هَدَى اللّهُ وَمَا كَانَ اللّهُ لِيُضِيعَ
إِيمَانَكُمْ إِنَّ اللّهَ بِالنَّاسِ لَرَؤُوفٌ رَّحِيمٌ
“Ve kezalike cealnakmüm ümmetev vesetal li tekunu şühedae alen
nasi ve yekuner rasulü aleyküm şehida, ve ma cealnel kibletelleti künte aleyha
illa li na'leme mey yettebiur rasule mimmey yenkalibü ala akibeyh, ve in kanet
le kebiraten illa alellezine hedellah, ve ma kanellahü li yüdiy'a imaneküm,
innellahe bin nasi le raufür rahiym”
Böylece, sizler insanlara
birer şahit (ve örnek) olasınız ve Peygamber de size bir şahit (ve örnek) olsun
diye sizi orta bir ümmet yaptık. Her
ne kadar Allah’ın doğru yolu gösterdiği kimselerden başkasına ağır gelse de
biz, yönelmekte olduğun ciheti ancak; Resûl’e tabi olanlarla, gerisingeriye
dönecekleri ayırd edelim diye kıble yaptık. Allah, imanınızı boşa çıkaracak değildir.
Şüphesiz Allah, insanlara çok şefkatli ve çok merhametlidir. BAKARA 143
قَدْ نَرَى تَقَلُّبَ وَجْهِكَ فِي السَّمَاء
فَلَنُوَلِّيَنَّكَ قِبْلَةً تَرْضَاهَا فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ
وَحَيْثُ مَا كُنتُمْ فَوَلُّوا وُجُوِهَكُمْ شَطْرَهُ وَإِنَّ الَّذِينَ أُوْتُوا
الْكِتَابَ لَيَعْلَمُونَ أَنَّهُ الْحَقُّ مِن رَّبِّهِمْ وَمَا اللّهُ بِغَافِلٍ
عَمَّا يَعْمَلُونَ
“Kad nera tekallübe vechike fis semai fe lenüvelliyenneke
kibleten terdaha, fevelli vcheke şatnal mescidil haram, ve haysü ma küntüm
fevellu vücuheküm şatrah, ve innellezine utül kitabe le ya'lemune ennehül hakku
mir rabbihim, vemallahü bi ğafilin amma ya'melun”
(Ey Muhammed!) Biz senin
çok defa yüzünü göğe doğru çevirip durduğunu (vahiy beklediğini) görüyoruz.
(Merak etme) elbette seni, hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz. (Bundan böyle),
yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. (Ey Müslümanlar!) Siz de nerede olursanız olun, (namazda) yüzünüzü
hep onun yönüne çevirin. Şüphesiz kendilerine kitap verilenler, bunun
Rabblerinden (gelen) bir gerçek olduğunu elbette bilirler. Allah, onların
yaptıklarından habersiz değildir. BAKARA 144
وَلِكُلٍّ وِجْهَةٌ هُوَ مُوَلِّيهَا
فَاسْتَبِقُوا الْخَيْرَاتِ أَيْنَ مَا تَكُونُوا يَأْتِ بِكُمُ اللّهُ جَمِيعًا
إِنَّ اللّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
“Ve li külliv vichetün hüve müvelliha festebikul hayrat, eyne ma
tekunu ye'ti bikümüllahü cemia, innellahe ala külli şey'in kadir”
Herkesin yöneldiği bir yön
vardır. Haydi, hep hayırlara koşun, yarışın! Nerede olsanız Allah hepinizi bir araya
getirir. Şüphesiz, Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter. BAKARA 148
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَعِينُوا
بِالصَّبْرِ وَالصَّلاَةِ إِنَّ اللّهَ مَعَ الصَّابِرِينَ
“Ya eyyühellezine amenüsteiynu bis sabri ves salah, innellahe
meas sabirin”
Ey
iman edenler! Sabrederek ve namaz kılarak Allah’tan yardım dileyin. Şüphe yok ki, Allah sabredenlerle
beraberdir. BAKARA 153
لَّيْسَ الْبِرَّ أَن تُوَلُّوا وُجُوهَكُمْ
قِبَلَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَلَـكِنَّ الْبِرَّ مَنْ آمَنَ بِاللّهِ
وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَالْمَلآئِكَةِ وَالْكِتَابِ وَالنَّبِيِّينَ وَآتَى
الْمَالَ عَلَى حُبِّهِ ذَوِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينَ وَابْنَ
السَّبِيلِ وَالسَّآئِلِينَ وَفِي الرِّقَابِ وَأَقَامَ الصَّلاةَ وَآتَى
الزَّكَاةَ وَالْمُوفُونَ بِعَهْدِهِمْ إِذَا عَاهَدُوا وَالصَّابِرِينَ فِي
الْبَأْسَاء والضَّرَّاء وَحِينَ الْبَأْسِ أُولَـئِكَ الَّذِينَ صَدَقُوا
وَأُولَـئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ
“Leysel birra en tüvellu vücuheküm kibelel meşriki vel mağribi ve
lakinnel birra men amene billahi vel yevmil ahiri vel melaiketi vel kitabi ven
nebiyyin, ve atel male ala hubbihi zevil kurba vel yetama vel mesakine vebnes
sebili ves sailine ve fir rikab, ve ekames salate ve atez zekah, vel mufune bi
ahdihim iza ahedu, ves sabirine fil be'sai ved darrai ve hiynel be's,
ülaikellezine sadeku, ve ülaike hümül müttekun”
İyilik, yüzlerinizi doğu ve
batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret
gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine
rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından
dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı
dosdoğru kılan, zekâtı
veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda,
hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve
davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah’a karşı
gelmekten sakınanların ta kendileridir. BAKARA 177
وَإِذَا سَأَلَكَ عِبَادِي عَنِّي فَإِنِّي
قَرِيبٌ أُجِيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ إِذَا دَعَانِ فَلْيَسْتَجِيبُوا لِي
وَلْيُؤْمِنُوا بِي لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ
“Ve iza seeleke ibadi anni fe inni karib, ücibü da'veted dai iza
deani felyestecibu li vel yü'minu bi leallehüm yarşüdun”
Kullarım,
beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım.
Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm. O hâlde, doğru yolu
bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler. BAKARA 186
حَافِظُوا عَلَى الصَّلَوَاتِ والصَّلاَةِ
الْوُسْطَى وَقُومُوا لِلّهِ قَانِتِينَ
“Hafizu ales salevati ves salatil vüsta ve kumu lillahi kanitin”
Namazlara
ve orta namaza devam edin. Allah’a gönülden boyun eğerek namaza durun. BAKARA 238
فَإنْ خِفْتُمْ فَرِجَالاً أَوْ رُكْبَانًا
فَإِذَا أَمِنتُمْ فَاذْكُرُوا اللّهَ كَمَا عَلَّمَكُم مَّا لَمْ تَكُونُوا
تَعْلَمُونَ
“Fe in hiftüm fe ricalen ev rukbana, fe iza emintüm fezkürullahe
ke ma allemeküm ma lem tekunu ta'lemun”
Eğer
(bir tehlikeden) korkarsanız, namazı yaya olarak veya binek üzerinde kılın. Güvenliğe kavuşunca da,
Allah’ı, daha önce bilmediğiniz ve onun size öğrettiği şekilde anın (namazı
normal vakitlerdeki gibi kılın). BAKARA 239
*******************
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لاَ تَقْرَبُوا
الصَّلاَةَ وَأَنتُمْ سُكَارَى حَتَّىَ تَعْلَمُوا مَا تَقُولُونَ وَلاَ جُنُبًا
إِلاَّ عَابِرِي سَبِيلٍ حَتَّىَ تَغْتَسِلُوا وَإِن كُنتُم مَّرْضَى أَوْ عَلَى
سَفَرٍ أَوْ جَاء أَحَدٌ مِّنكُم مِّن الْغَآئِطِ أَوْ لاَمَسْتُمُ النِّسَاء
فَلَمْ تَجِدُوا مَاء فَتَيَمَّمُوا صَعِيدًا طَيِّبًا فَامْسَحُوا بِوُجُوهِكُمْ
وَأَيْدِيكُمْ إِنَّ اللّهَ كَانَ عَفُوًّا غَفُورًا
“Ya eyyühellezine amenu la takrabus salate ve entüm sükara hatta
ta'lemu ma tekulune ve la cünüben illa abiri sebilin hatta tağtesiluv ve in
küntüm merda ev ala seferin ev cae ehadüm minküm minel ğaiti ev lamestümün
nisae fe lem tecidu maen fe teyemmemu saiyden tayyiben femsehu bi vücuhiküm ve
eydiküm innellahe kane afüvven ğafura”
Ey iman edenler! Sarhoş
iken ne söylediğinizi bilinceye kadar, bir de -yolcu olmanız durumu müstesna-
cünüp iken yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur veya yolculukta
bulunursanız, veyahut biriniz abdest bozmaktan gelince ya da eşlerinizle cinsel
ilişkide bulunup, su da bulamazsanız o zaman temiz bir toprağa yönelip, (niyet
ederek onunla) yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin. Şüphesiz Allah, çok
affedicidir, çok bağışlayıcıdır. NİSA 43
وَإِذَا ضَرَبْتُمْ فِي الأَرْضِ فَلَيْسَ
عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَن تَقْصُرُوا مِنَ الصَّلاَةِ إِنْ خِفْتُمْ أَن
يَفْتِنَكُمُ الَّذِينَ كَفَرُوا إِنَّ الْكَافِرِينَ كَانُوا لَكُمْ عَدُوًّا
مُّبِينًا
“Ve iza darabtüm fil erdi fe leyse aleyküm cünahun en taksuru
mines salah in hiftüm ey yeftinekümüllezine keferu innel kafirune kanu leküm
adüvvem mübina”
Yeryüzünde sefere
çıktığınız vakit kâfirlerin size saldırmasından korkarsanız, namazı
kısaltmanızdan ötürü size bir günah yoktur. Şüphesiz kâfirler sizin apaçık
düşmanınızdır. NİSA 101
وَإِذَا كُنتَ فِيهِمْ فَأَقَمْتَ لَهُمُ
الصَّلاَةَ فَلْتَقُمْ طَآئِفَةٌ مِّنْهُم مَّعَكَ وَلْيَأْخُذُوا أَسْلِحَتَهُمْ
فَإِذَا سَجَدُوا فَلْيَكُونُوا مِن وَرَآئِكُمْ وَلْتَأْتِ طَآئِفَةٌ أُخْرَى
لَمْ يُصَلُّوا فَلْيُصَلُّوا مَعَكَ وَلْيَأْخُذُوا حِذْرَهُمْ وَأَسْلِحَتَهُمْ
وَدَّ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوْ تَغْفُلُونَ عَنْ أَسْلِحَتِكُمْ وَأَمْتِعَتِكُمْ
فَيَمِيلُونَ عَلَيْكُم مَّيْلَةً وَاحِدَةً وَلاَ جُنَاحَ عَلَيْكُمْ إِن كَانَ
بِكُمْ أَذًى مِّن مَّطَرٍ أَوْ كُنتُم مَّرْضَى أَن تَضَعُوا أَسْلِحَتَكُمْ
وَخُذُوا حِذْرَكُمْ إِنَّ اللّهَ أَعَدَّ لِلْكَافِرِينَ عَذَابًا مُّهِينًا
“Ve iza künte fihim fe ekamte lehümüs salate feltekum taifetüm
minhüm meake vel ye'huzu eslihatehümv fe iza secedu felyekunu miv veraikümv
velte'ti taifetün uhra lem yüsallu fel yüsallu meake vel ye'huzu hizrahüm ve
eslihatehüm veddellezine keferu lev tağfülune an eslihatiküm ve emtiatiküm fe
yemilune aleyküm meyletev vahidehv ve la cünüha aleyküm in kane bi küm ezem mim
metarin ev küntüm merda en tedau eslihateküm ve huzu hizrakümv innellahe eadde
lil kafirine azabem mühina”
(Ey Muhammed!) Cephede sen
de onların (mü’minlerin) arasında bulunup da onlara namaz kıldırdığın vakit,
içlerinden bir kısmı seninle beraber namaza dursun. Silâhlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar secdeye vardıklarında (bir rekât
kıldıklarında) arkanıza (düşman karşısına) geçsinler. Sonra o namaz kılmamış olan diğer kısım
gelsin, seninle beraber kılsınlar ve ihtiyatlı bulunsunlar, silâhlarını
yanlarına alsınlar. İnkâr edenler arzu ederler ki, silâhlarınızdan ve
eşyanızdan bir gafil olsanız da size ani bir baskın yapsalar. Yağmurdan zahmet
çekerseniz, ya da hasta olursanız, silâhlarınızı bırakmanızda size bir beis
yoktur. Bununla birlikte ihtiyatlı olun (tedbirinizi alın). Şüphesiz Allah,
inkârcılara alçaltıcı bir azap hazırlamıştır. NİSA 102
*******************
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا قُمْتُمْ
إِلَى الصَّلاةِ فاغْسِلُوا وُجُوهَكُمْ وَأَيْدِيَكُمْ إِلَى الْمَرَافِقِ
وَامْسَحُوا بِرُؤُوسِكُمْ وَأَرْجُلَكُمْ إِلَى الْكَعْبَينِ وَإِن كُنتُمْ
جُنُبًا فَاطَّهَّرُوا وَإِن كُنتُم مَّرْضَى أَوْ عَلَى سَفَرٍ أَوْ جَاء أَحَدٌ
مَّنكُم مِّنَ الْغَائِطِ أَوْ لاَمَسْتُمُ النِّسَاء فَلَمْ تَجِدُوا مَاء
فَتَيَمَّمُوا صَعِيدًا طَيِّبًا فَامْسَحُوا بِوُجُوهِكُمْ وَأَيْدِيكُم مِّنْهُ
مَا يُرِيدُ اللّهُ لِيَجْعَلَ عَلَيْكُم مِّنْ حَرَجٍ وَلَـكِن يُرِيدُ
لِيُطَهَّرَكُمْ وَلِيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
“Ya eyyühellezine amenu iza kuntüm iles salati fağsilu vücuheküm
ve eydiyeküm ilel merafiki vemsehu bi ruusiküm ve ercüleküm ilel ka'beyn ve in
küntüm cünüben fettahheru ve in küntüm merda ev ala seferin ev cae ehadüm
minküm minel ğaiti ev lamestümün nisae fe lem tecidu maen fe teyemmemu saiydan
tayyiben femsehu bi vücuhiküm ve eydiküm minh ma yüridüllahü li yec'ale aleyküm
min haraciv ve lakiy yüridü li yütahhiraküm ve li yütimme ni'metehu aleyküm
lealleküm teşkürun”
Ey iman edenler! Namaza
kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi ve -başlarınıza
mesh edip- her iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz, iyice yıkanarak
temizlenin. Hasta olursanız veya seferde bulunursanız veya biriniz abdest
bozmaktan (def-i hacetten) gelir veya kadınlara dokunur (cinsel ilişkide
bulunur) da su bulamazsanız, o zaman temiz bir toprağa yönelin. Onunla
yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin (Teyemmüm edin). Allah, size herhangi bir
güçlük çıkarmak istemez. Fakat O, sizi tertemiz yapmak ve üzerinizdeki nimetini
tamamlamak ister ki şükredesiniz. MÂİDE 6
*******************
ادْعُوا رَبَّكُمْ تَضَرُّعًا وَخُفْيَةً
إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُعْتَدِينَ
“Üd'u rabbeküm tedarruav ve hufyeh innehu la yühibbül mu'tedin”
Rabbinize alçak gönüllüce
ve için için dua edin.
Çünkü O, haddi aşanları sevmez. A'RAF 55
وَاذْكُر رَّبَّكَ فِي نَفْسِكَ تَضَرُّعاً
وَخِيفَةً وَدُونَ الْجَهْرِ مِنَ الْقَوْلِ بِالْغُدُوِّ وَالآصَالِ وَلاَ تَكُن
مِّنَ الْغَافِلِينَ
“Vezkür rabbeke fi nefsike tedardruav ve hiyfetev ve dunel cehri
minel ğafilin”
Rabbini, içinden
yalvararak ve korkarak, yüksek olmayan bir sesle sabah-akşam zikret ve
gafillerden olma.
A'RAF 205
*******************
*******************
الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلاَةَ وَمِمَّا
رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ
“Ellezine yükiymunes salate ve mimma razaknahüm yünfikun”
Onlar
namazı dosdoğru kılan, kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah
yolunda harcayan kimselerdir. ENFÂL 3
*******************
قَالُوا يَا شُعَيْبُ أَصَلاَتُكَ تَأْمُرُكَ
أَن نَّتْرُكَ مَا يَعْبُدُ آبَاؤُنَا أَوْ أَن نَّفْعَلَ فِي أَمْوَالِنَا مَا
نَشَاء إِنَّكَ لَأَنتَ الْحَلِيمُ الرَّشِيدُ
“Kalu ya şüaybü e salatüke te'müruke en netruke ma ya'büdü abaüna
ev en nef'ale fi emvalina ma neşa' inneke le entel halimür raşid”
Dediler ki: “Ey Şu'ayb!
Babalarımızın taptığını, yahut mallarımız hakkında dilediğimizi yapmayı terk
etmemizi sana namazın mı emrediyor. Oysa sen gerçekten yumuşak huylu ve aklı başında bir adamsın.” HÛD
87
*******************
قُل لِّعِبَادِيَ الَّذِينَ آمَنُوا يُقِيمُوا
الصَّلاَةَ وَيُنفِقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلانِيَةً مِّن قَبْلِ أَن
يَأْتِيَ يَوْمٌ لاَّ بَيْعٌ فِيهِ وَلاَ خِلاَلٌ
“Kul li ibadiyellezine amenu yükiymus salate ve yünfiku mimma
razaknahüm sirrav ve alaniyetem min kabli ey ye'tiye yevmül la bey'un fihi ve
la hilal “
İnanan
kullarıma söyle, namazı dosdoğru kılsınlar, hiçbir alışveriş ve dostluğun bulunmadığı
bir gün gelmeden önce kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah
yolunda gizlice ve açıktan harcasınlar. İBRÂHİM 31
رَّبَّنَا إِنِّي أَسْكَنتُ مِن ذُرِّيَّتِي
بِوَادٍ غَيْرِ ذِي زَرْعٍ عِندَ بَيْتِكَ الْمُحَرَّمِ رَبَّنَا لِيُقِيمُوا
الصَّلاَةَ فَاجْعَلْ أَفْئِدَةً مِّنَ النَّاسِ تَهْوِي إِلَيْهِمْ وَارْزُقْهُم
مِّنَ الثَّمَرَاتِ لَعَلَّهُمْ يَشْكُرُونَ
“Rabbena inni eskentü min zürriyyeti bi vadin ğayri zi zer'in
inde beytikel muharrami rabbena li yükiymus salate fec'al ef'idetem minen nasi
tehvi ileyhim verzukhüm mines semerati leallehüm yeşkürun”
“Rabbimiz! Ben çocuklarımdan
bazısını, senin kutsal evinin (Kâbe’nin) yanında ekin bitmez bir vadiye
yerleştirdim. Rabbimiz!
Namazı dosdoğru kılmaları için (böyle yaptım). Sen de insanlardan bir kısmının
gönüllerini onlara meylettir, onları ürünlerden rızıklandır, umulur ki
şükrederler.” İBRÂHİM
37
رَبِّ اجْعَلْنِي مُقِيمَ الصَّلاَةِ وَمِن
ذُرِّيَّتِي رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَاء
“Rabbic'alni mükiymes salati ve imn zürriyyeti rabbena ve
tekabbel düa'”
“Rabbim! Beni namaza devam
eden bir kimse eyle. Soyumdan da böyle kimseler yarat. Rabbimiz! Duamı kabul eyle.” İBRÂHİM 40
*******************
أَقِمِ الصَّلاَةَ لِدُلُوكِ الشَّمْسِ إِلَى
غَسَقِ اللَّيْلِ وَقُرْآنَ الْفَجْرِ إِنَّ قُرْآنَ الْفَجْرِ كَانَ مَشْهُودًا
“Ekimes salate li düluküş şemsi ila ğasekil leyli ve kur'anel
fecr inne kur'anel fecri kane meşhuda”
Güneşin
zevalinden (öğle vaktinde Batı’ya kaymasından) gecenin karanlığına kadar (belli
vakitlerde) namazı kıl. Bir de sabah namazını kıl. Çünkü sabah namazı
şahitlidir. İSRÂ 78
وَمِنَ اللَّيْلِ فَتَهَجَّدْ بِهِ نَافِلَةً
لَّكَ عَسَى أَن يَبْعَثَكَ رَبُّكَ مَقَامًا مَّحْمُودًا
“Ve minel leyli fe tehecced bihi nafiletel leke asa ey yeb'aseke
rabbüke mekamem mahmuda”
Gecenin
bir kısmında da uyanarak sana mahsus fazla bir ibadet olmak üzere teheccüd
namazı kıl ki, Rabbin seni Makam-ı Mahmud’a
ulaştırsın. İSRÂ 79
قُلِ ادْعُوا اللّهَ أَوِ ادْعُوا الرَّحْمَـنَ
أَيًّا مَّا تَدْعُوا فَلَهُ الأَسْمَاء الْحُسْنَى وَلاَ تَجْهَرْ بِصَلاَتِكَ
وَلاَ تُخَافِتْ بِهَا وَابْتَغِ بَيْنَ ذَلِكَ سَبِيلاً
“Kulid'ullahe evid'ur rahman eyyem ma ted'u fe lehül esmaül husna
ve la techer bi salatike ve la tühafit biha vebteği beyne zalike sebila”
De ki: “(Rabbinizi) ister
Allah diye çağırın, ister Rahman diye çağırın. Hangisiyle çağırırsanız çağırın,
nihayet en güzel isimler O’nundur.” Namazında
sesini pek yükseltme, çok da kısma. İkisi ortası bir yol tut. İSRÂ 110
*******************
إِنَّنِي أَنَا اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنَا
فَاعْبُدْنِي وَأَقِمِ الصَّلَاةَ لِذِكْرِي
“İnneni enallahü la ilahe illa ene fa'büdni ve ekimis salate li
zikri”
“Şüphe
yok ki ben Allah’ım. Benden başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde bana ibadet et ve
beni anmak için namaz kıl.” TÂHÂ 14
فَاصْبِرْ عَلَى مَا يَقُولُونَ وَسَبِّحْ
بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ غُرُوبِهَا وَمِنْ آنَاء
اللَّيْلِ فَسَبِّحْ وَأَطْرَافَ النَّهَارِ لَعَلَّكَ تَرْضَى
“Fasbir ala ma yekulune ve sebbih bi hamdi rabbike kable tuluiş
şemsi ve kable ğurubiha ve min anail leyli fe sebbih ve atrafen nehari lealleke
terda”
O
hâlde, onların söylediklerine sabret ve güneşin doğuşundan ve batışından önce
Rabbini hamd ile tespih et. Gece vakitlerinde ve gündüzün uçlarında da tespih
et ki hoşnut olasın. TÂHÂ 130
وَأْمُرْ أَهْلَكَ بِالصَّلَاةِ وَاصْطَبِرْ
عَلَيْهَا لَا نَسْأَلُكَ رِزْقًا نَّحْنُ نَرْزُقُكَ وَالْعَاقِبَةُ لِلتَّقْوَى
“Ve'mur ehleke bis salati vastabir aleyha la nes'elüke rizka
nahnü nerzükuk vel akibetü lit takva”
Ailene
namazı emret ve kendin de ona devam et. Senden rızık istemiyoruz. Sana da biz rızık veriyoruz. Güzel
sonuç, Allah’a karşı gelmekten sakınmanındır. TÂHÂ 132
*******************
الَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ اللَّهُ وَجِلَتْ
قُلُوبُهُمْ وَالصَّابِرِينَ عَلَى مَا أَصَابَهُمْ وَالْمُقِيمِي الصَّلَاةِ
وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ
“Ellezine iza zükirallahü vecilet kulubühüm ves sabirine ala ma
esabehüm vel mükiymis salati ve memma razaknahüm yünfikun”
Onlar,
Allah anıldığı zaman kalpleri ürperen, başlarına gelen musibetlere sabreden,
namazı dosdoğru kılan ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda
harcayan kimselerdir. HAC 35
الَّذِينَ إِن مَّكَّنَّاهُمْ فِي الْأَرْضِ
أَقَامُوا الصَّلَاةَ وَآتَوُا الزَّكَاةَ وَأَمَرُوا بِالْمَعْرُوفِ وَنَهَوْا
عَنِ الْمُنكَرِ وَلِلَّهِ عَاقِبَةُ الْأُمُورِ
“Ellezine im mekkennahüm fil erdi ekamus salate ve atevüz zekate
ve emeru bil ma'rufi ve nehev anil münker ve lillahi akibetül ümur”
Onlar
öyle kimselerdir ki, şâyet kendilerine yeryüzünde imkân ve iktidar versek,
namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir, iyiliği emreder ve kötülüğü yasaklarlar. Bütün işlerin âkıbeti Allah’a aittir. HAC 41
*******************
وَالَّذِينَ يَبِيتُونَ لِرَبِّهِمْ سُجَّدًا
وَقِيَامًا
“Vellezine yebitune li rabbihim süccedev ve kiyama”
Onlar,
Rabblerine secde ederek ve kıyamda durarak geceleyenlerdir. FURKÂN 64
*******************
اتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ
وَأَقِمِ الصَّلَاةَ إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ
وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ
“Ütlü ma uhiye ileyke minel kitabi ve ekimis salah innes salate
tenha anil fahşai vel münker ve lezikrullahi ekber vallahü ya'lemü ma tasneun”
(Ey
Muhammed!) Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz,
insanı hayâsızlıktan ve kötülükten alıkor. Allah’ı anmak (olan namaz) elbette
en büyük ibadettir.
Allah, yaptıklarınızı biliyor. ANKEBÛT 45
*******************
الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَيُؤْتُونَ
الزَّكَاةَ وَهُم بِالْآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ
“Ellezine yükiymunes salate ve yü'tunez zekate ve hüm bil ahirati
hüm yukinun”
Onlar;
namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren kimselerdir. Onlar ahirete de
kesin olarak inanırlar. LOKMAN 4
أُوْلَئِكَ عَلَى هُدًى مِّن رَّبِّهِمْ
وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
“Ülaike ala hüdem mir rabbihim ve ülaike hümül müflihun”
İşte onlar, Rablerinden
gelen bir hidayet üzeredirler ve işte onlar kurtuluşa erenlerin ta
kendileridir. LOKMAN 5
يَا بُنَيَّ أَقِمِ الصَّلَاةَ وَأْمُرْ
بِالْمَعْرُوفِ وَانْهَ عَنِ الْمُنكَرِ وَاصْبِرْ عَلَى مَا أَصَابَكَ إِنَّ
ذَلِكَ مِنْ عَزْمِ الْأُمُورِ
“Ya büneyye ekimis salate ve'mur bil ma'rufi venhe anil münkeri
vasbir ala ma esabek inne zalike min azmil ümur”
“Yavrum! Namazı dosdoğru
kıl. İyiliği emret. Kötülükten alıkoy. Başına
gelen musibetlere karşı sabırlı ol. Çünkü bunlar kesin olarak emredilmiş
işlerdendir.” (Lokman A.S.) LOKMAN 17
*******************
إِنَّمَا يُؤْمِنُ بِآيَاتِنَا الَّذِينَ إِذَا
ذُكِّرُوا بِهَا خَرُّوا سُجَّدًا وَسَبَّحُوا بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَهُمْ لَا
يَسْتَكْبِرُونَ
“İnnema yü'minü bi ayatinellezine iza zükkiru biha harru süccedev
ve sebbehu bi hamdi rabbihim ve hüm la yestekbirun”
Bizim âyetlerimize ancak,
kendilerine bu âyetlerle öğüt verildiği zaman secdeye kapanan, kibirlenmeksizin
Rablerine hamd ederek tespih edenler inanırlar. SECDE 15
تَتَجَافَى جُنُوبُهُمْ عَنِ الْمَضَاجِعِ
يَدْعُونَ رَبَّهُمْ خَوْفًا وَطَمَعًا وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ
“Tetecafa cünubühüm anil medacii yed'une rabbehüm havfev ve
tameav ve mimma razaknahüm yünfikun”
Onlar, korkarak ve ümid
ederek Rablerine ibadet etmek için yataklarından kalkarlar. Kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden
de Allah için harcarlar. SECDE 16
*******************
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اذْكُرُوا
اللَّهَ ذِكْرًا كَثِيراً
“Ya eyyühellezine amenüzkürullahe zikran kesira”
Ey iman edenler! Allah’ı
çokça zikredin. AHZÂB
41
وَسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَأَصِيلًا
“Ve sebbihuhu bükratev ve esiyla”
O’nu sabah akşam tespih
edin. AHZÂB 42
*******************
فَاصْبِرْ عَلَى مَا يَقُولُونَ وَسَبِّحْ
بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ الْغُرُوبِ
“Fasbr ala ma yekulune ve sebbih bi hamdi rabbike kable tuluiş
şemsi ve kablel ğurub”
O hâlde onların
söylediklerine sabret ve güneşin doğuşundan önce de, batışından önce de Rabbini
hamd ederek tespih et.
KAF 39
وَمِنَ اللَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَأَدْبَارَ
السُّجُودِ
“Ve minel leyli fe sebbihhu ve edbaras sucud”
Gecenin bir kısmında ve
secdelerin ardından da O’nu tespih et. KAF 40
*******************
كَانُوا قَلِيلًا مِّنَ اللَّيْلِ مَا
يَهْجَعُونَ
“Kanu kalilem minel leyli ma yehceun”
Geceleri pek az uyurlardı. ZÂRİYÂT 17
وَبِالْأَسْحَارِ هُمْ يَسْتَغْفِرُونَ
“Ve bil eshari hum yestağfirun”
Seherlerde bağışlama
dilerlerdi. ZÂRİYÂT 18
*******************
وَاذْكُرِ اسْمَ رَبِّكَ بُكْرَةً وَأَصِيلًا
“Veskurisme rabbike bukreten ve asiylen.”
Sabah akşam Rabbinin adını
an. İNSÂN 25
وَمِنَ اللَّيْلِ فَاسْجُدْ لَهُ وَسَبِّحْهُ
لَيْلًا طَوِيلًا
“Ve minelleyli fescud lehu ve sebbihhu leylen taviylen.”
Gecenin bir kısmında O’na
secde et; geceleyin de O’nu uzun uzadıya tespih et. İNSÂN 26
*******************
وَأَوْحَيْنَا إِلَى مُوسَى وَأَخِيهِ أَن
تَبَوَّءَا لِقَوْمِكُمَا بِمِصْرَ بُيُوتًا وَاجْعَلُوا بُيُوتَكُمْ قِبْلَةً
وَأَقِيمُوا الصَّلاَةَ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ
“Ve evhayna ila musa ve ehiyhi en tebevvea likavmiküma bi misra
büyutev vec'alu büyuteküm kibletev ve ekiymus salah ve beşşiril mü'minin”
Mûsâ’ya
ve kardeşine, “Kavminiz
için Mısır’da (sığınak olarak) evler hazırlayın ve evlerinizi namaz kılınacak
yerler yapın. Namazı dosdoğru kılın. Mü’minleri müjdele” diye
vahyettik. YUNUS 87
*******************
قَالَ إِنِّي عَبْدُ اللَّهِ آتَانِيَ
الْكِتَابَ وَجَعَلَنِي نَبِيًّا
“Kale inni abdüllahi ataniyel kitabe ve cealeni nebiyya”
Bebek
şöyle konuştu:
“Şüphesiz ben Allah’ın kuluyum. Bana kitabı (İncil’i) verdi ve beni bir
peygamber yaptı.” MERYEM 30
وَجَعَلَنِي مُبَارَكًا أَيْنَ مَا كُنتُ
وَأَوْصَانِي بِالصَّلَاةِ وَالزَّكَاةِ مَا دُمْتُ حَيًّا
“Ve cealeni mübaraken eyne ma küntü ve evsani bis salati vez
zekati ma dümtü hayya”
“Nerede
olursam olayım beni kutlu ve erdemli kıldı ve bana yaşadığım sürece namazı ve zekâtı emretti.” MERYEM 31
وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ إِسْمَاعِيلَ إِنَّهُ
كَانَ صَادِقَ الْوَعْدِ وَكَانَ رَسُولًا نَّبِيًّا
“Vezkür fil kitabi ismaiyle innehu kane sadikal va'di ve kane
rasulen nebiyya”
Kitap’ta
İsmail’i de an. Şüphesiz
o, sözünde duran bir kimse idi. Bir resûl, bir nebî idi. MERYEM 54
وَكَانَ يَأْمُرُ أَهْلَهُ بِالصَّلَاةِ
وَالزَّكَاةِ وَكَانَ عِندَ رَبِّهِ مَرْضِيًّا
“Ve kane ye'müru ehlehu bis salati vez zekati ve kane inde
rabbihi merdiyya”
Ailesine
namaz ve zekâtı emrederdi. Rabb’inin katında da hoşnutluğa ulaşmıştı.
MERYEM 55
*******************
وَجَعَلْنَاهُمْ أَئِمَّةً يَهْدُونَ
بِأَمْرِنَا وَأَوْحَيْنَا إِلَيْهِمْ فِعْلَ الْخَيْرَاتِ وَإِقَامَ الصَّلَاةِ
وَإِيتَاء الزَّكَاةِ وَكَانُوا لَنَا عَابِدِينَ
“Ve cealna hüm eimmetey yehdune bi emrina ve evhayna ileyhim
fi'lel hayrati ve ikames salati ve itaez zekah ve kanu lena Abidin”
Onları
bizim emrimizle doğru yolu gösteren önderler yaptık ve kendilerine hayırlar
işlemeyi, namazı dosdoğru kılmayı, zekâtı vermeyi vahyettik. Onlar sadece bize ibadet eden kimselerdi.
ENBİYA 73
*******************
فَوَيْلٌ لِّلْمُصَلِّينَ
“Fe veylün lil müsallin”
Yazıklar
olsun o namaz kılanlara ki, MAUN 4
الَّذِينَ هُمْ عَن صَلَاتِهِمْ سَاهُونَ
“Ellezine hüm an salatihim sahun”
Onlar
namazlarını ciddiye almazlar. MAUN 5
*******************
إِنَّ رَبَّكَ يَعْلَمُ أَنَّكَ تَقُومُ أَدْنَى
مِن ثُلُثَيِ اللَّيْلِ وَنِصْفَهُ وَثُلُثَهُ وَطَائِفَةٌ مِّنَ الَّذِينَ مَعَكَ
وَاللَّهُ يُقَدِّرُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ عَلِمَ أَن لَّن تُحْصُوهُ فَتَابَ
عَلَيْكُمْ فَاقْرَؤُوا مَا تَيَسَّرَ مِنَ الْقُرْآنِ عَلِمَ أَن سَيَكُونُ مِنكُم
مَّرْضَى وَآخَرُونَ يَضْرِبُونَ فِي الْأَرْضِ يَبْتَغُونَ مِن فَضْلِ اللَّهِ
وَآخَرُونَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَاقْرَؤُوا مَا تَيَسَّرَ مِنْهُ
وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَأَقْرِضُوا اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا
وَمَا تُقَدِّمُوا لِأَنفُسِكُم مِّنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ عِندَ اللَّهِ هُوَ
خَيْرًا وَأَعْظَمَ أَجْرًا وَاسْتَغْفِرُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ
رَّحِيمٌ
“İnne rabbeke ya'lemu
enneke tekumu edna min suluseyilleyli ve nisfehu ve sulusehu ve taifetun
minelleziyne me'ake vallahu yukaddirulleyle vennehare 'alime en len tuhsuhu
fetabe 'aleykum fakreu ma teyessere minelkur'ani 'alime en seyekunu minkum
merda ve aharune yadribune fiyl'ardi yebteğune min fadlillahi ve aharune
yukatilune fiy sebiylillahi fakreu ma teyessere minhu ve ekiymussalate ve
atuzzekate ve akridullahe kardan hasenen ve ma tukaddimu lienfusikum min hayrin
teciduhu 'indallahi huve hayren ve a'zame ecren vestağfirullahe innallahe
ğafurun rahiymun.”
(Ey Muhammed!) Şüphesiz
Rabbin, senin, gecenin üçte ikisine yakın kısmını, yarısını ve üçte birini
ibadetle geçirdiğini biliyor. Beraberinde bulunanlardan bir topluluk da böyle yapıyor. Allah,
gece ve gündüzü düzenleyip takdir eder. Sizin buna (gecenin tümünde yahut
çoğunda ibadete) gücünüzün yetmeyeceğini bildi de sizi bağışladı (yükünüzü
hafifletti.) Artık, Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun. Allah, içinizde
hastaların bulunacağını, bir kısmınızın Allah’ın lütfundan rızık aramak üzere
yeryüzünde dolaşacağını, diğer bir kısmınızın ise Allah yolunda çarpışacağını
bilmektedir. O
hâlde, Kur’an'dan kolayınıza geleni okuyun. Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, Allah’a güzel bir borç verin. Kendiniz için önceden ne iyilik gönderirseniz, onu Allah katında
daha üstün bir iyilik ve daha büyük mükâfat olarak bulursunuz. Allah’tan
bağışlama dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Müzzemmil-20
وَمِنَ اللَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَأَدْبَارَ
السُّجُودِ
“Ve minel leyli fe sebbihhu ve edbaras sucud”
Gecenin
bir kısmında ve secdelerin ardından da O’nu tespih et. KAF 40
9- Malın
zekâtını vermek.
وَأَقِيمُوا الصَّلاَةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ
وَارْكَعُوا مَعَ الرَّاكِعِينَ
“Ve ekiymüs salate ve atüz zekate verkeu mear rakiiyn”
Namazı kılın, zekâtı verin. Rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin.
BAKARA 43
وَإِذْ أَخَذْنَا مِيثَاقَ بَنِي إِسْرَائِيلَ
لاَ تَعْبُدُونَ إِلاَّ اللّهَ وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَاناً وَذِي الْقُرْبَى
وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَقُولُوا لِلنَّاسِ حُسْناً وَأَقِيمُوا
الصَّلاَةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ ثُمَّ تَوَلَّيْتُمْ إِلاَّ قَلِيلاً مِّنكُمْ وَأَنتُم
مِّعْرِضُونَ
“Ve iz ehazna misaka beni israile la ta'büdune illellahe ve bil
valideyni ihsanev ve izl kurba vel yetam vel mesakini ve kulu lin nasi husnev
ve ekiymus salate ve atüz zekah, sümme tevelleytüm ila kalilem minküm ve entüm
mu'ridun”
Hani,
biz İsrailoğulları’ndan, “Allah’tan başkasına ibadet etmeyeceksiniz, anne babaya,
yakınlara, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz, herkese güzel sözler
söyleyeceksiniz, namazı kılacaksınız, zekâtı vereceksiniz” diye söz almıştık. Sonra pek azınız hariç, yüz çevirerek
sözünüzden döndünüz.BAKARA 83
وَأَقِيمُوا الصَّلاَةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ
وَمَا تُقَدِّمُوا لأَنفُسِكُم مِّنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ عِندَ اللّهِ إِنَّ اللّهَ
بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ
“Ve ekiymus salate ve atüz zekah, ve ma tükaddimu li enfüsiküm
min hayrin teciduhü indellah, innellahe bi ma ta'melune besiyr”
Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin. Kendiniz için her ne iyilik işlemiş olursanız, Allah katında onu
bulursunuz. Şüphesiz
Allah bütün yaptıklarınızı görür. BAKARA 110
لَّيْسَ الْبِرَّ أَن تُوَلُّوا وُجُوهَكُمْ
قِبَلَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَلَـكِنَّ الْبِرَّ مَنْ آمَنَ بِاللّهِ
وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَالْمَلآئِكَةِ وَالْكِتَابِ وَالنَّبِيِّينَ وَآتَى
الْمَالَ عَلَى حُبِّهِ ذَوِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينَ وَابْنَ
السَّبِيلِ وَالسَّآئِلِينَ وَفِي الرِّقَابِ وَأَقَامَ الصَّلاةَ وَآتَى
الزَّكَاةَ وَالْمُوفُونَ بِعَهْدِهِمْ إِذَا عَاهَدُوا وَالصَّابِرِينَ فِي
الْبَأْسَاء والضَّرَّاء وَحِينَ الْبَأْسِ أُولَـئِكَ الَّذِينَ صَدَقُوا
وَأُولَـئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ
“Leysel birra en tüvellu vücuheküm kibelel meşriki vel mağribi ve
lakinnel birra men amene billahi vel yevmil ahiri vel melaiketi vel kitabi ven
nebiyyin, ve atel male ala hubbihi zevil kurba vel yetama vel mesakine vebnes
sebili ves sailine ve fir rikab, ve ekames salate ve atez zekah, vel mufune bi
ahdihim iza ahedu, ves sabirine fil be'sai ved darrai ve hiynel be's,
ülaikellezine sadeku, ve ülaike hümül müttekun”
İyilik, yüzlerinizi doğu ve
batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve
peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara,
yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve
(özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine
getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip)
sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte
bunlar, Allah’a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir. BAKARA 177
يَسْأَلُونَكَ مَاذَا يُنفِقُونَ قُلْ مَا
أَنفَقْتُم مِّنْ خَيْرٍ فَلِلْوَالِدَيْنِ وَالأَقْرَبِينَ وَالْيَتَامَى
وَالْمَسَاكِينِ وَابْنِ السَّبِيلِ وَمَا تَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ فَإِنَّ اللّهَ
بِهِ عَلِيمٌ
“Yes'eluneke maza yünfikun, kul ma enfaktüm min hayrin fe lil
valideyni vel akrabine vel yetama vel mesakini vebnis sebil, ve ma tef'alu min
hayrin fe innellahe bihi alim”
Sana Allah yolunda ne
harcayacaklarını soruyorlar. De ki: “Hayır olarak ne harcarsanız o, ana-baba,
akraba, yetimler, fakirler ve yolda kalmışlar içindir. Hayır olarak ne yaparsanız, gerçekten
Allah onu hakkıyla bilir.” BAKARA 215
يَسْأَلُونَكَ عَنِ الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ
قُلْ فِيهِمَا إِثْمٌ كَبِيرٌ وَمَنَافِعُ لِلنَّاسِ وَإِثْمُهُمَا أَكْبَرُ مِن
نَّفْعِهِمَا وَيَسْأَلُونَكَ مَاذَا يُنفِقُونَ قُلِ الْعَفْوَ كَذَلِكَ يُبيِّنُ
اللّهُ لَكُمُ الآيَاتِ لَعَلَّكُمْ تَتَفَكَّرُونَ
“Yes'eluneke anil hamri vel meysir, kul fihima imün kebiruv ve
menafiu lin nasi ve ismühüma ekberu min nef'ihima, ve yes'eluneke maza
yünfikun, kulil afv kezalike yübeyyinüllahü lekümül ayati lealleküm
tetefekkerun”
Sana içkiyi ve kumarı
sorarlar. De ki: “Onlarda hem büyük günah, hem de insanlar için (bazı zahirî)
yararlar vardır. Ama günahları yararlarından büyüktür.” Yine sana Allah yolunda ne
harcayacaklarını soruyorlar. De ki: “İhtiyaçtan arta kalanı.” Allah, size
âyetleri böyle açıklıyor ki düşünesiniz. BAKARA 219
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لاَ تُبْطِلُوا
صَدَقَاتِكُم بِالْمَنِّ وَالأذَى كَالَّذِي يُنفِقُ مَالَهُ رِئَاء النَّاسِ
وَلاَ يُؤْمِنُ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَمَثَلُهُ كَمَثَلِ صَفْوَانٍ
عَلَيْهِ تُرَابٌ فَأَصَابَهُ وَابِلٌ فَتَرَكَهُ صَلْدًا لاَّ يَقْدِرُونَ عَلَى
شَيْءٍ مِّمَّا كَسَبُوا وَاللّهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِرِينَ
“Ya eyyühellezine amenu la tübtilu sadekatiküm bil menni vel eza
kellezi yünfiku malehu riaen nasi ve la yü'minü billahi vel yevmil ahir, fe
meselühu ke meseli safvanin aleyhi türabün fe esabehu vabilün fe terakehu
salda, la yakdirune ala şey'im mimma kesebu, vallahü la yehdil kavmel kafirin”
Ey iman edenler! Allah’a
ve ahiret gününe inanmadığı hâlde insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan
kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa
çıkarmayın. Böylesinin
durumu, üzerinde biraz toprak bulunan ve maruz kaldığı şiddetli yağmurun kendisini
çıplak bıraktığı bir kayanın durumu gibidir. Onlar kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah, kâfirler topluluğunu hidayete
erdirmez. BAKARA 264
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا أَنفِقُوا مِن
طَيِّبَاتِ مَا كَسَبْتُمْ وَمِمَّا أَخْرَجْنَا لَكُم مِّنَ الأَرْضِ وَلاَ
تَيَمَّمُوا الْخَبِيثَ مِنْهُ تُنفِقُونَ وَلَسْتُم بِآخِذِيهِ إِلاَّ أَن
تُغْمِضُوا فِيهِ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللّهَ غَنِيٌّ حَمِيدٌ
“Ya eyyühellezine amenu enfiku min tayyibati ma kesebtüm ve mimma
ahracna leküm minel ard, ve la teyemmemül habise minhü tünfikune ve lestüm bi
ahizihi illa en tüğmidu fih, va'lemu ennellahe ğaniyyün Hamid”
Ey iman edenler!
Kazandıklarınızın iyilerinden ve yerden sizin için çıkardıklarımızdan Allah
yolunda harcayın.
Kendinizin göz yummadan alıcısı olmayacağınız bayağı şeyleri vermeye
kalkışmayın ve bilin ki Allah, her bakımdan zengindir, övülmeye lâyıktır.
BAKARA 267
إِن تُبْدُوا الصَّدَقَاتِ فَنِعِمَّا هِيَ
وَإِن تُخْفُوهَا وَتُؤْتُوهَا الْفُقَرَاء فَهُوَ خَيْرٌ لُّكُمْ وَيُكَفِّرُ
عَنكُم مِّن سَيِّئَاتِكُمْ وَاللّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ
“İn tübdüs sadekati fe niimma hi, ve in tuhfuha ve tü'tuhel
fükarae fe hüve hayrul leküm, ve yükeffiru anküm min seyyiatiküm, vallahü bi ma
ta'melune Habir”
Sadakaları
açıktan verirseniz ne güzel! Fakat onları gizleyerek fakirlere verirseniz bu,
sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızdan bir kısmına da keffaret olur. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. BAKARA 271
لِلْفُقَرَاء الَّذِينَ أُحصِرُوا فِي سَبِيلِ
اللّهِ لاَ يَسْتَطِيعُونَ ضَرْبًا فِي الأَرْضِ يَحْسَبُهُمُ الْجَاهِلُ
أَغْنِيَاء مِنَ التَّعَفُّفِ تَعْرِفُهُم بِسِيمَاهُمْ لاَ يَسْأَلُونَ النَّاسَ
إِلْحَافًا وَمَا تُنفِقُوا مِنْ خَيْرٍ فَإِنَّ اللّهَ بِهِ عَلِيمٌ
“Lil fükaraillezine uhsiru fi sebilillahi la yestetiy'une darben
fil erdi yahsebühümül cahilü ağniyae minet teaffüf, ta'rifühüm bi simahüm, la
yes'elunen nase ilhafa, ve ma tünfiku min hayrin fe innellahe bihi alim”
(Sadakalar) kendilerini
Allah yoluna adayan, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen fakirler içindir. İffetlerinden dolayı (dilenmedikleri için),
bilmeyen onları zengin sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın. İnsanlardan
arsızca (bir şey) istemezler. Siz
hayır olarak ne verirseniz, şüphesiz Allah onu bilir. BAKARA 273
*******************
لَن تَنَالُوا الْبِرَّ حَتَّى تُنفِقُوا مِمَّا
تُحِبُّونَ وَمَا تُنفِقُوا مِن شَيْءٍ فَإِنَّ اللّهَ بِهِ عَلِيمٌ
“Len tenalül birra hatta tünfiku mimma tühibbun, ve ma tünfiku
min şey'in fe innellahe bihi alim”
Sevdiğiniz şeylerden Allah
yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu
bilir. ÂLİ İMRÂN 92
الَّذِينَ يُنفِقُونَ فِي السَّرَّاء
وَالضَّرَّاء وَالْكَاظِمِينَ الْغَيْظَ وَالْعَافِينَ عَنِ النَّاسِ وَاللّهُ
يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ
“Ellezine yünfikune fis serrai ved darrai vel kaziminel ğayza vel
afine anin nas, vallahü yühibbül muhsinin”
Onlar bollukta ve darlıkta
Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah,
iyilik edenleri sever. ÂLİ
İMRÂN 134
*******************
قَالُوا يَا شُعَيْبُ أَصَلاَتُكَ تَأْمُرُكَ
أَن نَّتْرُكَ مَا يَعْبُدُ آبَاؤُنَا أَوْ أَن نَّفْعَلَ فِي أَمْوَالِنَا مَا
نَشَاء إِنَّكَ لَأَنتَ الْحَلِيمُ الرَّشِيدُ
“Kalu ya şüaybü e salatüke te'müruke en netruke ma ya'büdü abaüna
ev en nef'ale fi emvalina ma neşa' inneke le entel halimür raşid”
Dediler ki: “Ey Şu'ayb! Babalarımızın
taptığını, yahut mallarımız hakkında dilediğimizi yapmayı terk etmemizi sana
namazın mı emrediyor.
Oysa sen gerçekten yumuşak huylu ve aklı başında bir adamsın.” HUD 87
*******************
وَالَّذِينَ يُنفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ رِئَـاء
النَّاسِ وَلاَ يُؤْمِنُونَ بِاللّهِ وَلاَ بِالْيَوْمِ الآخِرِ وَمَن يَكُنِ
الشَّيْطَانُ لَهُ قَرِينًا فَسَاء قِرِينًا
“Vellezine yünfikune emvalehüm riaen nasi ve la yü'minune billahi
ve la bil yevmil ahir ve mey yeküniş şeytanü lehu karinen fe sae karina”
Bunlar, mallarını
insanlara gösteriş için harcayan, Allah’a ve ahiret gününe de inanmayan
kimselerdir. Şeytan
kimin arkadaşı olursa, o ne kötü arkadaştır. NİSA 38
*******************
وَاكْتُبْ لَنَا فِي هَـذِهِ الدُّنْيَا
حَسَنَةً وَفِي الآخِرَةِ إِنَّا هُدْنَـا إِلَيْكَ قَالَ عَذَابِي أُصِيبُ بِهِ
مَنْ أَشَاء وَرَحْمَتِي وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍ فَسَأَكْتُبُهَا لِلَّذِينَ
يَتَّقُونَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَـاةَ وَالَّذِينَ هُم بِآيَاتِنَا يُؤْمِنُونَ
“Vektüb lena fi hazihid dünya hazenetev ve fil ahirati inna hüdna
ileyk kale azabi üsiybü bihi men eşa' ve rahmeti vesiat külle şey' fe
seektübüha lillezine yettekune ve yü'tunez zekate vellezine hüm bi ayatina
yü'minun”
“Bizim için bu dünyada da
bir iyilik yaz, ahirette de. Çünkü biz sana varan doğru yola yöneldik.” Allah, şöyle dedi: “Azabım var ya,
dilediğim kimseyi ona uğratırım. Rahmetim ise her şeyi kapsamıştır. Onu, bana
karşı gelmekten sakınanlara, zekâtı verenlere ve âyetlerimize inananlara
yazacağım.” A'RAF 156
*******************
الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلاَةَ وَمِمَّا
رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ
“Ellezine yükiymunes salate ve mimma razaknahüm yünfikun”
Onlar namazı dosdoğru kılan,
kendilerine rızık olarak
verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayan kimselerdir. ENFÂL 3
*******************
الَّذِينَ لَا يُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُم
بِالْآخِرَةِ هُمْ كَافِرُونَ
“Ellezine la yü'tunez zekate ve hüm bil ahirati hüm kafirun”
Onlar zekâtı vermeyen
kimselerdir. Onlar ahireti de inkâr ederler. FUSSİLET 7
*******************
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنَّ كَثِيراً
مِّنَ الأَحْبَارِ وَالرُّهْبَانِ لَيَأْكُلُونَ أَمْوَالَ النَّاسِ بِالْبَاطِلِ
وَيَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ اللّهِ وَالَّذِينَ يَكْنِزُونَ الذَّهَبَ وَالْفِضَّةَ
وَلاَ يُنفِقُونَهَا فِي سَبِيلِ اللّهِ فَبَشِّرْهُم بِعَذَابٍ أَلِيمٍ
“Ya eyyühellezine amenu inne kesiram minel ahbari ver ruhbani le
ye'külune emvalen nasi bil batili ve yesuddune an sebilillah vellezine
yeknizunez zehebe vel fiddate ve la yünfikuneha fi sebilillahi fe beşşirhüm bi
azabin elim”
Ey iman edenler!
Hahamlardan ve rahiplerden birçoğu, insanların mallarını haksız yollarla
yiyorlar ve Allah’ın yolundan alıkoyuyorlar. Altın ve gümüşü biriktirip
gizleyerek onları Allah yolunda harcamayanları elem dolu bir azapla müjdele. TEVBE 34
يَوْمَ يُحْمَى عَلَيْهَا فِي نَارِ جَهَنَّمَ
فَتُكْوَى بِهَا جِبَاهُهُمْ وَجُنوبُهُمْ وَظُهُورُهُمْ هَـذَا مَا كَنَزْتُمْ
لأَنفُسِكُمْ فَذُوقُوا مَا كُنتُمْ تَكْنِزُونَ
“Yevme yuhma aleyha fi nari cehenneme fe tükva biha cibahühüm ve
cünubühüm ve zuhuruhüm haza ma keneztüm li enfüsiküm fe zuku ma küntüm
teknizun”
O gün bunlar cehennem
ateşinde kızdırılacak da onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla
dağlanacak ve, “İşte bu, kendiniz için biriktirip sakladığınız şeylerdir. Haydi
tadın bakalım, biriktirip sakladıklarınızı!” denilecek. TEVBE 35
وَمِنْهُم مَّن يَلْمِزُكَ فِي الصَّدَقَاتِ
فَإِنْ أُعْطُوا مِنْهَا رَضُوا وَإِن لَّمْ يُعْطَوْا مِنهَا إِذَا هُمْ
يَسْخَطُونَ
“Ve minhüm mey yelmizüke fis sadekat fe in u'tu minha radu ve il
lem yu'tav minha iza hüm yeshatun”
İçlerinden sadakalar
konusunda sana dil uzatanlar da var. Kendilerine ondan bir pay verilirse,
hoşnut olurlar; eğer kendilerine ondan bir pay verilmezse, hemen kızarlar. TEVBE 58
إِنَّمَا الصَّدَقَاتُ لِلْفُقَرَاء
وَالْمَسَاكِينِ وَالْعَامِلِينَ عَلَيْهَا وَالْمُؤَلَّفَةِ قُلُوبُهُمْ وَفِي
الرِّقَابِ وَالْغَارِمِينَ وَفِي سَبِيلِ اللّهِ وَابْنِ السَّبِيلِ فَرِيضَةً
مِّنَ اللّهِ وَاللّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ
“İnnemas sadekatü lil fükarai vel mesakini vel amiline aleyha vel
müellefeti kulubühüm ve firrikabi vle ğarimine ve fi sebilillahi vebnis sebil
feridatem minallah vallahü alimün hakim”
Sadakalar (zekâtlar),
Allah’tan bir farz olarak ancak fakirler, düşkünler, zekât toplayan memurlar,
kalpleri İslâm’a ısındırılacak olanlarla (özgürlüğüne kavuşturulacak) köleler,
borçlular, Allah yolunda cihad edenler ve yolda kalmış yolcular içindir. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet
sahibidir. TEVBE 60
الْمُنَافِقُونَ وَالْمُنَافِقَاتُ بَعْضُهُم
مِّن بَعْضٍ يَأْمُرُونَ بِالْمُنكَرِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمَعْرُوفِ
وَيَقْبِضُونَ أَيْدِيَهُمْ نَسُوا اللّهَ فَنَسِيَهُمْ إِنَّ الْمُنَافِقِينَ
هُمُ الْفَاسِقُونَ
“El münafikun vel münafikatü ba'duhüm min ba'd ye'mürune bil
münkeri ve yenhevne anil ma'rufi ve yakbidune eydiyehüm nesüllahe fe nesiyehüm
innel münafikiyne hümül fasikun”
Münafık erkekler ve münafık
kadınlar birbirlerindendir (birbirlerinin benzeridir). Kötülüğü emredip iyiliği
yasaklarlar, ellerini de sıkı tutarlar.
Onlar Allah’ı unuttular; Allah da onları unuttu. Şüphesiz münafıklar, fasıkların ta
kendileridir. TEVBE 67
الَّذِينَ يَلْمِزُونَ الْمُطَّوِّعِينَ مِنَ
الْمُؤْمِنِينَ فِي الصَّدَقَاتِ وَالَّذِينَ لاَ يَجِدُونَ إِلاَّ جُهْدَهُمْ
فَيَسْخَرُونَ مِنْهُمْ سَخِرَ اللّهُ مِنْهُمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
“Ellezine yelmizunel mütteavviiyne minel mü'minine fis sadekati
vellezine la yecidune illa cühdehüm fe yesharune minhüm sehirallahü minhüm ve
lehüm azabün elim”
Sadakalar hususunda
gönüllü bağışta bulunan mü’minlerle, güçlerinin yettiğinden başkasını
bulamayanları çekiştirip onlarla alay edenler var ya; işte Allah asıl onları
maskaraya çevirmiştir. Onlar için elem dolu bir azap vardır. TEVBE 79
وَمِنَ الأَعْرَابِ مَن يُؤْمِنُ بِاللّهِ
وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَيَتَّخِذُ مَا يُنفِقُ قُرُبَاتٍ عِندَ اللّهِ وَصَلَوَاتِ
الرَّسُولِ أَلا إِنَّهَا قُرْبَةٌ لَّهُمْ سَيُدْخِلُهُمُ اللّهُ فِي رَحْمَتِهِ
إِنَّ اللّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
“Ve minel a'rabi mey yü'minü billahi vel yevmil ahiri ve
yettehizü ma yünfiku kurubatin indellahi ve salevatir rasul ela inneha kurbetül
lehüm se yüdhilühümüllahü fi rahmetih innellahe ğafurur rahiym”
Bedevîlerden kimileri de
vardır ki, Allah’a ve ahiret gününe inanır. Harcayacaklarını, Allah katında yakınlığa ve Peygamberin
dualarını almağa vesile sayarlar. Bilesiniz ki bu, (Allah katında) onlar için
yakınlıktır. Allah, onları rahmetine sokacaktır. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok
merhamet edendir. TEVBE 99
خُذْ مِنْ أَمْوَالِهِمْ صَدَقَةً تُطَهِّرُهُمْ
وَتُزَكِّيهِم بِهَا وَصَلِّ عَلَيْهِمْ إِنَّ صَلاَتَكَ سَكَنٌ لَّهُمْ وَاللّهُ
سَمِيعٌ عَلِيمٌ
“Huz min emvalihim sadekaten tütahhiruhüm ve tüzekkihim biha ve
salli aleyhim inne salateke sekenül lehüm vallahü semiun alim”
Onların
mallarından, onları kendisiyle arındıracağın ve temizleyeceğin bir sadaka
(zekât) al ve onlara dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir (Onların kalplerini
yatıştırır.) Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. TEVBE 103
*******************
وَالَّذِينَ صَبَرُوا ابْتِغَاء وَجْهِ
رَبِّهِمْ وَأَقَامُوا الصَّلاَةَ وَأَنفَقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا
وَعَلاَنِيَةً وَيَدْرَؤُونَ بِالْحَسَنَةِ السَّيِّئَةَ أُوْلَئِكَ لَهُمْ
عُقْبَى الدَّارِ
“Vellezine saberubtiğae vechi rabbihim ve ekamus salate ve enfeku
mimma razaknahüm sirrav ve alaniyetev ve yedraune bil hasenetis seyyiete ülaike
lehüm ukbed dar”
Onlar, Rablerinin rızasına
ermek için sabreden, namazı
dosdoğru kılan, kendilerine
verdiğimiz rızıklardan gizli olarak ve açıktan Allah için harcayan ve kötülüğü
iyilikle ortadan kaldıranlardır. İşte bunlar için dünya
yurdunun iyi sonucu vardır.RA'D 22
*******************
قُل لِّعِبَادِيَ الَّذِينَ آمَنُوا يُقِيمُوا
الصَّلاَةَ وَيُنفِقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلانِيَةً مِّن قَبْلِ أَن
يَأْتِيَ يَوْمٌ لاَّ بَيْعٌ فِيهِ وَلاَ خِلاَلٌ
“Kul li ibadiyellezine amenu yükiymus salate ve yünfiku mimma
razaknahüm sirrav ve alaniyetem min kabli ey ye'tiye yevmül la bey'un fihi ve
la hilal”
İnanan kullarıma söyle, namazı dosdoğru kılsınlar, hiçbir alışveriş ve dostluğun
bulunmadığı bir gün gelmeden önce kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden
Allah yolunda gizlice ve açıktan harcasınlar. İBRÂHİM 31
*******************
وَجَعَلَنِي مُبَارَكًا أَيْنَ مَا كُنتُ
وَأَوْصَانِي بِالصَّلَاةِ وَالزَّكَاةِ مَا دُمْتُ حَيًّا
“Ve cealeni mübaraken eyne ma küntü ve evsani bis salati vez
zekati ma dümtü haya”
“Nerede olursam olayım beni
kutlu ve erdemli kıldı ve bana yaşadığım sürece namazı ve zekâtı emretti.” (Hz.
İsa) MERYEM 31
وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ إِسْمَاعِيلَ إِنَّهُ
كَانَ صَادِقَ الْوَعْدِ وَكَانَ رَسُولًا نَّبِيًّا
“Vezkür fil kitabi ismaiyle innehu kane sadikal va'di ve kane
rasulen nebiyya”
Kitap’ta
İsmail’i de an. Şüphesiz o, sözünde duran bir kimse idi. Bir resûl, bir nebî idi. MERYEM 54
وَكَانَ يَأْمُرُ أَهْلَهُ بِالصَّلَاةِ
وَالزَّكَاةِ وَكَانَ عِندَ رَبِّهِ مَرْضِيًّا
“Ve kane ye'müru ehlehu bis salati vez zekati ve kane inde
rabbihi merdiyya”
Ailesine namaz ve zekâtı emrederdi. Rabb’inin katında da
hoşnutluğa ulaşmıştı. MERYEM
55
*******************
وَجَعَلْنَاهُمْ أَئِمَّةً يَهْدُونَ
بِأَمْرِنَا وَأَوْحَيْنَا إِلَيْهِمْ فِعْلَ الْخَيْرَاتِ وَإِقَامَ الصَّلَاةِ
وَإِيتَاء الزَّكَاةِ وَكَانُوا لَنَا عَابِدِينَ
“Ve cealna hüm eimmetey yehdune bi emrina ve evhayna ileyhim
fi'lel hayrati ve ikames salati ve itaez zekah ve kanu lena Abidin”
Onları
bizim emrimizle doğru yolu gösteren önderler yaptık ve kendilerine hayırlar
işlemeyi, namazı
dosdoğru kılmayı, zekâtı vermeyi vahyettik. Onlar sadece bize ibadet
eden kimselerdi. ENBİYA
73
*******************
إِنَّمَا وَلِيُّكُمُ اللّهُ وَرَسُولُهُ
وَالَّذِينَ آمَنُوا الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلاَةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ
وَهُمْ رَاكِعُونَ
“İnnema veliyyükümüllahü ve rasulühu vellezine amenüllezine
yükiymunes salate ve yü'tunez zekate ve hüm rakiun”
Sizin
dostunuz ancak Allah’tır, Resûlüdür ve Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren mü’minlerdir. MAİDE 55
*******************
الَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ اللَّهُ وَجِلَتْ
قُلُوبُهُمْ وَالصَّابِرِينَ عَلَى مَا أَصَابَهُمْ وَالْمُقِيمِي الصَّلَاةِ
وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ
“Ellezine iza zükirallahü vecilet kulubühüm ves sabirine ala ma
esabehüm vel mükiymis salati ve memma razaknahüm yünfikun”
Onlar,
Allah anıldığı zaman kalpleri ürperen, başlarına gelen musibetlere sabreden, namazı dosdoğru kılan ve kendilerine rızık
olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayan kimselerdir. HAC 35
الَّذِينَ إِن مَّكَّنَّاهُمْ فِي الْأَرْضِ
أَقَامُوا الصَّلَاةَ وَآتَوُا الزَّكَاةَ وَأَمَرُوا بِالْمَعْرُوفِ وَنَهَوْا
عَنِ الْمُنكَرِ وَلِلَّهِ عَاقِبَةُ الْأُمُورِ
“Ellezine im mekkennahüm fil erdi ekamus salate ve atevüz zekate
ve emeru bil ma'rufi ve nehev anil münker ve lillahi akibetül ümur”
Onlar
öyle kimselerdir ki, şâyet kendilerine yeryüzünde imkân ve iktidar versek, namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir,
iyiliği emreder ve kötülüğü yasaklarlar. Bütün işlerin âkıbeti Allah’a aittir. HAC 41
*******************
الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَيُؤْتُونَ
الزَّكَاةَ وَهُم بِالْآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ
“Ellezine yükiymunes salate ve yü'tunez zekate ve hüm bil ahirati
hüm yukinun”
Onlar; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren
kimselerdir. Onlar
ahirete de kesin olarak inanırlar. LOKMAN 4
*******************
تَتَجَافَى جُنُوبُهُمْ عَنِ الْمَضَاجِعِ
يَدْعُونَ رَبَّهُمْ خَوْفًا وَطَمَعًا وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ
“Tetecafa cünubühüm anil medacii yed'une rabbehüm havfev ve
tameav ve mimma razaknahüm yünfikun”
Onlar, korkarak ve ümid
ederek Rablerine ibadet etmek için yataklarından kalkarlar. Kendilerine rızık
olarak verdiğimiz şeylerden de Allah için harcarlar. SECDE 16
*******************
وَفِي أَمْوَالِهِمْ حَقٌّ لِّلسَّائِلِ
وَالْمَحْرُومِ
“Ve fi emvalihim hakkul lis saili vel mahrum”
Mallarında (yardım)
isteyen ve (iffetinden dolayı isteyemeyip) mahrum olanlar için bir hak vardır. ZÂRİYÂT 19
*******************
آمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَأَنفِقُوا
مِمَّا جَعَلَكُم مُّسْتَخْلَفِينَ فِيهِ فَالَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَأَنفَقُوا
لَهُمْ أَجْرٌ كَبِيرٌ
“Aminu billahi ve resulihi ve enfiku mimma ce'alekum
mustahlefiyne fiyhi felleziyne amenu minkum ve enfeku lehum ecrun kebiyrun.”
Allah’a ve Resûlüne iman
edin ve sizi üzerinde tasarrufa yetkili kıldığı maldan, (Allah yolunda)
harcayın. İçinizden iman edip de (Allah
yolunda) harcayanlar var ya; onlar için büyük bir mükâfat vardır. HADÎD 7
إِنَّ الْمُصَّدِّقِينَ وَالْمُصَّدِّقَاتِ
وَأَقْرَضُوا اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا يُضَاعَفُ لَهُمْ وَلَهُمْ أَجْرٌ كَرِيمٌ
“İnnelmusaddikiyne velmusaddikati ve akredullahe kardan hasenen
yuda'afu lehum ve lehum ecrun keruymun.”
Şüphesiz
ki sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar ve Allah’a güzel bir borç
verenler var ya, (verdikleri) onlara kat kat ödenir. Ayrıca onlara çok değerli bir mükâfat
da vardır. HADÎD 18
*******************
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا
نَاجَيْتُمُ الرَّسُولَ فَقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيْ نَجْوَاكُمْ صَدَقَةً ذَلِكَ
خَيْرٌ لَّكُمْ وَأَطْهَرُ فَإِن لَّمْ تَجِدُوا فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
“Ya eyyuhelleziyne amenu iza naceytumurresule fekaddimu beyne
yedey necvakum sadekaten zalike hayrun lekum ve atheru fein lem tecidu
feinnallahe ğafurun rahiymun.”
Ey iman edenler! Peygamber
ile baş başa konuşacağınız zaman, baş başa konuşmanızdan önce bir sadaka verin.
Bu, sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Şâyet (sadaka verecek bir şey)
bulamazsanız, bilin ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. MÜCÂDİLE
12
أَأَشْفَقْتُمْ أَن تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيْ
نَجْوَاكُمْ صَدَقَاتٍ فَإِذْ لَمْ تَفْعَلُوا وَتَابَ اللَّهُ عَلَيْكُمْ
فَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ
وَاللَّهُ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ
“Eeşfaktum en tukaddimu beyne yedey necvakum sadekatin feiz lem
tef'alu ve taballahu 'aleykum feekiymussalate ve atuzzekate ve etiy'allahe ve
resulehu vallahu habiyrun bima ta'melune.”
Baş başa konuşmanızdan
önce sadakalar vermekten çekindiniz mi? Bunu yapmadığınıza ve Allah da, sizi affettiğine göre artık
namazı kılın, zekâtı verin, Allah’a ve Resûlüne itaat edin. Allah, bütün yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. MÜCÂDİLE 13
*******************
وَأَنفِقُوا مِن مَّا رَزَقْنَاكُم مِّن قَبْلِ
أَن يَأْتِيَ أَحَدَكُمُ الْمَوْتُ فَيَقُولَ رَبِّ لَوْلَا أَخَّرْتَنِي إِلَى
أَجَلٍ قَرِيبٍ فَأَصَّدَّقَ وَأَكُن مِّنَ الصَّالِحِينَ
“Ve enfiku mimma rezaknakum min kabli en ye'tiye ehadekumulmevtu
feyekule rabbi lev la ahharteniy ila ecelin kariybin feassaddeka ve ekun
minessalihiyne.”
Herhangi birinize ölüm
gelip de, “Ey Rabbim! Beni yakın bir zamana kadar geciktirsen de sadaka verip
iyilerden olsam!” demeden önce, size rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah
yolunda harcayın.
MÜNÂFİKÛN 10
*******************
فَاتَّقُوا اللَّهَ مَا اسْتَطَعْتُمْ
وَاسْمَعُوا وَأَطِيعُوا وَأَنفِقُوا خَيْرًا لِّأَنفُسِكُمْ وَمَن يُوقَ شُحَّ
نَفْسِهِ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
“Fettekullahe mesteta'tum vesme'u ve etiy'u ve enfiku hayren
lienfusikum ve men yuka şuhha nefsihi feulaike humulmufluhune.”
O hâlde, gücünüz yettiği
kadar Allah’a karşı gelmekten sakının. Dinleyin, itaat edin, kendi iyiliğiniz için harcayın. Kim
nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta
kendileridir. TEĞÂBÜN
16
إِن تُقْرِضُوا اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا
يُضَاعِفْهُ لَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ وَاللَّهُ شَكُورٌ حَلِيمٌ
“İn tukridullahe kardan hasenen yuda'ifhu lekum ve yağfir lekum
vallahu şekurin haliymun.”
Eğer
siz Allah’a güzel bir borç verirseniz, Allah onu size, kat kat öder ve sizi
bağışlar. Allah, şükrün karşılığını verendir,
halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir). TEĞÂBÜN 17
*******************
وَالَّذِينَ فِي أَمْوَالِهِمْ حَقٌّ مَّعْلُومٌ
“Velleziyne fiy emvalihim hakkun ma'lumun” MEÂRİC 24
لِّلسَّائِلِ وَالْمَحْرُومِ
“Lissaili velmahrumi.”
Onlar, mallarında;
isteyenler ve (isteyemeyip) mahrum kalanlar için belli bir hak bulunan
kimselerdir. MEÂRİC
24-25
*******************
وَأَمَّا السَّائِلَ فَلَا تَنْهَرْ
“Ve emmessaile fela tenher.”
Sakın isteyeni azarlama! DUHÂ 10
وَأَمَّا بِنِعْمَةِ رَبِّكَ فَحَدِّثْ
“Ve emma bini'meti rabbike fehaddis.”
Rabbinin nimetine gelince;
işte onu anlat. DUHÂ 11
*******************
إِنَّ رَبَّكَ يَعْلَمُ أَنَّكَ تَقُومُ أَدْنَى
مِن ثُلُثَيِ اللَّيْلِ وَنِصْفَهُ وَثُلُثَهُ وَطَائِفَةٌ مِّنَ الَّذِينَ مَعَكَ
وَاللَّهُ يُقَدِّرُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ عَلِمَ أَن لَّن تُحْصُوهُ فَتَابَ
عَلَيْكُمْ فَاقْرَؤُوا مَا تَيَسَّرَ مِنَ الْقُرْآنِ عَلِمَ أَن سَيَكُونُ
مِنكُم مَّرْضَى وَآخَرُونَ يَضْرِبُونَ فِي الْأَرْضِ يَبْتَغُونَ مِن فَضْلِ
اللَّهِ وَآخَرُونَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَاقْرَؤُوا مَا تَيَسَّرَ
مِنْهُ وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَأَقْرِضُوا اللَّهَ قَرْضًا
حَسَنًا وَمَا تُقَدِّمُوا لِأَنفُسِكُم مِّنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ عِندَ اللَّهِ
هُوَ خَيْرًا وَأَعْظَمَ أَجْرًا وَاسْتَغْفِرُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ
رَّحِيمٌ
“İnne rabbeke ya'lemu
enneke tekumu edna min suluseyilleyli ve nisfehu ve sulusehu ve taifetun
minelleziyne me'ake vallahu yukaddirulleyle vennehare 'alime en len tuhsuhu
fetabe 'aleykum fakreu ma teyessere minelkur'ani 'alime en seyekunu minkum
merda ve aharune yadribune fiyl'ardi yebteğune min fadlillahi ve aharune
yukatilune fiy sebiylillahi fakreu ma teyessere minhu ve ekiymussalate ve
atuzzekate ve akridullahe kardan hasenen ve ma tukaddimu lienfusikum min hayrin
teciduhu 'indallahi huve hayren ve a'zame ecren vestağfirullahe innallahe
ğafurun rahiymun.”
(Ey Muhammed!) Şüphesiz
Rabbin, senin, gecenin üçte ikisine yakın kısmını, yarısını ve üçte birini
ibadetle geçirdiğini biliyor. Beraberinde bulunanlardan bir topluluk da böyle
yapıyor. Allah, gece ve gündüzü düzenleyip takdir eder. Sizin buna (gecenin
tümünde yahut çoğunda ibadete) gücünüzün yetmeyeceğini bildi de sizi bağışladı
(yükünüzü hafifletti.) Artık, Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun. Allah,
içinizde hastaların bulunacağını, bir kısmınızın Allah’ın lütfundan rızık
aramak üzere yeryüzünde dolaşacağını, diğer bir kısmınızın ise Allah yolunda
çarpışacağını bilmektedir. O hâlde, Kur’an'dan kolayınıza geleni okuyun. Namazı
dosdoğru kılın, zekâtı verin, Allah’a güzel bir borç verin. Kendiniz için önceden ne iyilik gönderirseniz, onu Allah katında
daha üstün bir iyilik ve daha büyük mükâfat olarak bulursunuz. Allah’tan
bağışlama dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Müzzemmil-20
10-
Ramazan ayında her gün oruÇ tutmak.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُتِبَ
عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ
تَتَّقُونَ
“Ya eyyühellezine amenu kütibe aleykümüs siyamü kema kütibe
alellezine min kabliküm lealleküm tettekun”
Ey
iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere
farz kılındığı gibi, size de farz kılındı. BAKARA 183
أَيَّامًا مَّعْدُودَاتٍ فَمَن كَانَ مِنكُم
مَّرِيضًا أَوْ عَلَى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِّنْ أَيَّامٍ أُخَرَ وَعَلَى الَّذِينَ
يُطِيقُونَهُ فِدْيَةٌ طَعَامُ مِسْكِينٍ فَمَن تَطَوَّعَ خَيْرًا فَهُوَ خَيْرٌ
لَّهُ وَأَن تَصُومُوا خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
“Eyyamem ma'dudat, fe men kane minküm meridan ev ala seferin fe
iddetüm min eyyamin uhar, ve alellezine yütiykunehu fidyetün taamü miskin, fe
men tetavvea hayran fe hüve hayrul leh, ve en tesumu hayrul leküm in küntüm
ta'lemun”
Oruç, sayılı günlerdedir.
Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka
günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir.
Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa (mesela fidyeyi fazla
verirse) o kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin
için daha hayırlıdır.
BAKARA 184
شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِيَ أُنزِلَ فِيهِ
الْقُرْآنُ هُدًى لِّلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِّنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَانِ فَمَن
شَهِدَ مِنكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ وَمَن كَانَ مَرِيضًا أَوْ عَلَى سَفَرٍ
فَعِدَّةٌ مِّنْ أَيَّامٍ أُخَرَ يُرِيدُ اللّهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلاَ يُرِيدُ
بِكُمُ الْعُسْرَ وَلِتُكْمِلُوا الْعِدَّةَ وَلِتُكَبِّرُوا اللّهَ عَلَى مَا
هَدَاكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
“Şehru ramedanellezi ünzile fihil kur'anü hüdel lin nasi ve
beyyinatim minel hüda vel fürkan, fe men şehide minkümüş şehra felyesumh, ve em
kane meridan ev ala seferin fe iddetüm min eyyamin uhar, yüridüllahü biküml
yüsra ve la yüridu bi külüm usr, ve li tükmilül iddete ve li tükebbirullahe ala
ma hedaküm ve lealleküm eşkürun”
(O sayılı günler),
insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden
ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan
ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin. Kim de
hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun.
Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve
hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir. BAKARA 185
أُحِلَّ لَكُمْ لَيْلَةَ الصِّيَامِ الرَّفَثُ
إِلَى نِسَآئِكُمْ هُنَّ لِبَاسٌ لَّكُمْ وَأَنتُمْ لِبَاسٌ لَّهُنَّ عَلِمَ
اللّهُ أَنَّكُمْ كُنتُمْ تَخْتانُونَ أَنفُسَكُمْ فَتَابَ عَلَيْكُمْ وَعَفَا
عَنكُمْ فَالآنَ بَاشِرُوهُنَّ وَابْتَغُوا مَا كَتَبَ اللّهُ لَكُمْ وَكُلُوا
وَاشْرَبُوا حَتَّى يَتَبَيَّنَ لَكُمُ الْخَيْطُ الأَبْيَضُ مِنَ الْخَيْطِ
الأَسْوَدِ مِنَ الْفَجْرِ ثُمَّ أَتِمُّوا الصِّيَامَ إِلَى الَّليْلِ وَلاَ
تُبَاشِرُوهُنَّ وَأَنتُمْ عَاكِفُونَ فِي الْمَسَاجِدِ تِلْكَ حُدُودُ اللّهِ
فَلاَ تَقْرَبُوهَا كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ آيَاتِهِ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ
يَتَّقُونَ
“Ühille leküm leyletes siyamir rafesü ila nisaiküm, hünne libasül
leküm ve entüm libasül lehünn, alimellahü enneküm küntüm tahtaune enfüseküm fe
tabe aleyküm ve afa anküm, fel anebaşiruhünne vevteğu ma ketebellahü leküm, ve
külu veşrabu hatta yetebeyyene lekümül hüytul ebyadu minel haytil esvedi minel
fecri sümme etimmüs siyame ilel leyl, ve la tübaşiruhünne ve entüm akifune fil
mesacid, tilke hududüllahi fe la takrabuha, kezalike yübeyyinüllahü ayatihi lin
nasi leallehüm yettekun”
Oruç gecesinde
kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar, size örtüdürler, siz de
onlara örtüsünüz. Allah, (Ramazan gecelerinde hanımlarınıza yaklaşarak)
kendinize zulmetmekte olduğunuzu bildi de tövbenizi kabul edip sizi affetti.
Artık eşlerinize yaklaşın ve Allah’ın sizin için yazıp takdir etmiş olduğu şeyi
arayın. Şafağın aydınlığı gecenin karanlığından ayırt edilinceye (tan yeri
ağarıncaya) kadar yiyin, için. Sonra da akşama kadar orucu tam tutun. Bununla
birlikte siz mescitlerde itikâfta iken eşlerinize yaklaşmayın. Bunlar, Allah’ın
koyduğu sınırlardır. Bu sınırlara yaklaşmayın. Allah, kendine karşı gelmekten
sakınsınlar diye, âyetlerini insanlara böylece açıklar. BAKARA 187
يَسْأَلُونَكَ عَنِ الشَّهْرِ الْحَرَامِ
قِتَالٍ فِيهِ قُلْ قِتَالٌ فِيهِ كَبِيرٌ وَصَدٌّ عَن سَبِيلِ اللّهِ وَكُفْرٌ
بِهِ وَالْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَإِخْرَاجُ أَهْلِهِ مِنْهُ أَكْبَرُ عِندَ اللّهِ
وَالْفِتْنَةُ أَكْبَرُ مِنَ الْقَتْلِ وَلاَ يَزَالُونَ يُقَاتِلُونَكُمْ حَتَّىَ
يَرُدُّوكُمْ عَن دِينِكُمْ إِنِ اسْتَطَاعُوا وَمَن يَرْتَدِدْ مِنكُمْ عَن
دِينِهِ فَيَمُتْ وَهُوَ كَافِرٌ فَأُوْلَـئِكَ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فِي
الدُّنْيَا وَالآخِرَةِ وَأُوْلَـئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
“Yes'eluneke aniş şehril harami kitalin fih, kul kitalün fihi
kebir, ve saddün an sebilillahi ve küfram bihi vel mescidil harami ve ihracü
ehlihi minhü ekberu indellah, vel fitnetü ekberu minel katl, ve la yezalune
yükatiluneküm hatta yerudduküm an diniküm inisteta, ve mey yertedid minküm an
dinihi fe yemüt ve hüve kafirun fe ülaike habitat a'malühüm fid dünya vel ahirah,
ve ülaike ashabün nar, hüm fiha halidun”
Sana haram ayda savaşmayı
soruyorlar. De ki: “O ayda savaş büyük bir günahtır. Allah’ın yolundan alıkoymak, onu inkâr
etmek, Mescid-i Haram’ın ziyaretine engel olmak ve halkını oradan çıkarmak,
Allah katında daha büyük günahtır. Zulüm ve baskı ise adam öldürmekten daha
büyüktür. Onlar, güç yetirebilseler, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle
savaşmaya devam ederler. Sizden kim dininden döner de kâfir olarak ölürse,
öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir. Bunlar
cehennemliklerdir, orada sürekli kalacaklardır. BAKARA 217
11- Gücü
yetenİn ömründe bİr kere hac etmesİdİr.
إِنَّ الصَّفَا وَالْمَرْوَةَ مِن شَعَآئِرِ
اللّهِ فَمَنْ حَجَّ الْبَيْتَ أَوِ اعْتَمَرَ فَلاَ جُنَاحَ عَلَيْهِ أَن
يَطَّوَّفَ بِهِمَا وَمَن تَطَوَّعَ خَيْرًا فَإِنَّ اللّهَ شَاكِرٌ عَلِيمٌ
“İnnes
safa vel mervete min şeairillah, fe min haccel beyte evi'temera fe la cünaha
aleyhi ey yettavvefe bihima, ve men tetavvea hayran fe innellahe şakirun aliym”
Şüphesiz Safa ile Merve,
Allah’ın (dininin) nişanelerindendir. Onun için her kim hac ve umre niyetiyle
Kâbe’yi ziyaret eder ve onları da tavaf ederse, bunda bir günah yoktur. Her kim
de gönlünden koparak bir hayır işlerse, şüphesiz Allah onu bilir, karşılığını
verir. BAKARA 158
وَأَتِمُّوا الْحَجَّ وَالْعُمْرَةَ لِلّهِ
فَإِنْ أُحْصِرْتُمْ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْيِ وَلاَ تَحْلِقُوا
رُؤُوسَكُمْ حَتَّى يَبْلُغَ الْهَدْيُ مَحِلَّهُ فَمَن كَانَ مِنكُم مَّرِيضاً
أَوْ بِهِ أَذًى مِّن رَّأْسِهِ فَفِدْيَةٌ مِّن صِيَامٍ أَوْ صَدَقَةٍ أَوْ
نُسُكٍ فَإِذَا أَمِنتُمْ فَمَن تَمَتَّعَ بِالْعُمْرَةِ إِلَى الْحَجِّ فَمَا
اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْيِ فَمَن لَّمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلاثَةِ أَيَّامٍ فِي
الْحَجِّ وَسَبْعَةٍ إِذَا رَجَعْتُمْ تِلْكَ عَشَرَةٌ كَامِلَةٌ ذَلِكَ لِمَن
لَّمْ يَكُنْ أَهْلُهُ حَاضِرِي الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَاتَّقُوا اللّهَ
وَاعْلَمُوا أَنَّ اللّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ
“Ve etimmül hacce vel umrate lillah, fe in uhsirtüm femesteysera
minel hedy, ve la tahliku ruuseküm hatta yebluğal hedyü mehilleh, fe men kane
minküm meridan ev bihi ezem mir ra'sihi fe fidyetüm min siyamin ev sadekatin ev
nüsük, fe iza emintüm, fe men temettea bil umrati ilel hacci fe mesteysera
minel hedy, fe mel lem yecid fe siyamü selaseti eyyamin fil hacci ve seb'atin
iza raca'tüm, tilke aşeratün kamileh, zalike li mel lem yekün ehlühu hadiril
mescidil haram, vettekullahe va'lemu ennellahe şedidül ikab”
Haccı
da, umreyi de Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve
benzer sebeplerle) engellenmiş olursanız artık size kolay gelen kurbanı gönderin.
Bu kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden her kim
hastalanır veya başından rahatsız olur (da tıraş olmak zorunda kalır)sa fidye
olarak ya oruç tutması, ya sadaka vermesi, ya da kurban kesmesi gerekir.
Güvende olduğunuz zaman hacca kadar umreyle faydalanmak isteyen kimse, kolayına
gelen kurbanı keser. Kurban bulamayan kimse üçü hacda, yedisi de döndüğünüz
zaman (olmak üzere) tam on gün oruç tutar. Bu (durum), ailesi Mescid-i Haram
civarında olmayanlar içindir. Allah’a karşı gelmekten sakının ve Allah’ın cezasının çetin
olduğunu bilin. BAKARA 196
الْحَجُّ أَشْهُرٌ مَّعْلُومَاتٌ فَمَن فَرَضَ
فِيهِنَّ الْحَجَّ فَلاَ رَفَثَ وَلاَ فُسُوقَ وَلاَ جِدَالَ فِي الْحَجِّ وَمَا
تَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ يَعْلَمْهُ اللّهُ وَتَزَوَّدُوا فَإِنَّ خَيْرَ الزَّادِ
التَّقْوَى وَاتَّقُونِ يَا أُوْلِي الأَلْبَابِ
“Elhaccü eşhürum ma'lumat, fe men ferada fihinnel hacce fe la
rafese ve la füsuka ve la cidale fil hacc, ve ma tef'alu min hayriy
ya'lemhüllah, ve tezevvedu fe inne hayraz zadit takva vettekuni ya ülil elbab”
Hac
(ayları), bilinen aylardır. Kim o aylarda hacca başlarsa, artık ona hacda
cinsel ilişki, günaha sapmak, kavga etmek yoktur. Siz ne hayır yaparsanız, Allah onu bilir. (Ahiret için) azık
toplayın. Kuşkusuz, azığın en hayırlısı takva (Allah’a karşı gelmekten
sakınma)dır. Ey akıl sahipleri, bana karşı gelmekten sakının. BAKARA 197
لَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَن تَبْتَغُوا
فَضْلاً مِّن رَّبِّكُمْ فَإِذَا أَفَضْتُم مِّنْ عَرَفَاتٍ فَاذْكُرُوا اللّهَ
عِندَ الْمَشْعَرِ الْحَرَامِ وَاذْكُرُوهُ كَمَا هَدَاكُمْ وَإِن كُنتُم مِّن
قَبْلِهِ لَمِنَ الضَّآلِّينَ
“Leyse aleyküm cünahun en tebteğu fadlem mir rabbiküm, fe iza
efadtüm min arafatin fezkürullahe indel meş'aril haram, vezküruhü kema hedaküm,
ve in küntüm min kablihi le mined dallin”
(Hac mevsiminde ticaret
yaparak) Rabbinizin lütuf ve keremini istemekte size bir günah yoktur.
Arafat’tan ayrılıp (sel gibi Müzdelife’ye) akın ettiğinizde, Meş’ar-i Haram’da
Allah’ı zikredin. Onu,
size gösterdiği gibi zikredin. Doğrusu siz onun yol göstermesinden önce yolunu
şaşırmışlardan idiniz. BAKARA 198
ثُمَّ أَفِيضُوا مِنْ حَيْثُ أَفَاضَ النَّاسُ
وَاسْتَغْفِرُوا اللّهَ إِنَّ اللّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
“Sümme efidu min haysü efadan nasü vestağfirullah, innellahe
ğafurur rahiym”
Sonra insanların akın
ettiği yerden siz de akın edin ve Allah’tan bağışlanma dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok
merhamet edendir. BAKARA 199
فَإِذَا قَضَيْتُم مَّنَاسِكَكُمْ فَاذْكُرُوا
اللّهَ كَذِكْرِكُمْ آبَاءكُمْ أَوْ أَشَدَّ ذِكْرًا فَمِنَ النَّاسِ مَن يَقُولُ
رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَا وَمَا لَهُ فِي الآخِرَةِ مِنْ خَلاَقٍ
“Fe iza kadaytüm menasikeküm fezkürullahe ke zikriküm abeküm ev
eşedde zikra, fe minen nasi mey yekulü rabbena atina fid dünya ve malehu fil
ahirati min halak”
Hac ibadetinizi
bitirdiğinizde, artık (cahiliye döneminde) atalarınızı andığınız gibi, hatta
ondan da kuvvetli bir anışla Allah’ı anın. İnsanlardan, “Ey Rabbimiz! Bize
(vereceğini) bu dünyada ver” diyenler vardır. Bunların ahirette bir nasibi
yoktur. BAKARA 200
وَاذْكُرُوا اللّهَ فِي أَيَّامٍ مَّعْدُودَاتٍ
فَمَن تَعَجَّلَ فِي يَوْمَيْنِ فَلاَ إِثْمَ عَلَيْهِ وَمَن تَأَخَّرَ فَلا
إِثْمَ عَلَيْهِ لِمَنِ اتَّقَى وَاتَّقُوا اللّهَ وَاعْلَمُوا أَنَّكُمْ إِلَيْهِ
تُحْشَرُونَ
“Vezkürullahe fi eyyamim ma'dudat, fe men teaccele fi yevmeyni fe
la isme aleyh, ve men teahhara fe la isme aleyh, limenitteka, vettekullahe
va'lemu enneküm ileyhi tuhşerun”
Sayılı günlerde Allah’ı
anın (telbiye ve tekbir getirin). Kim iki gün içinde acele edip (Mina’dan
Mekke’ye) dönerse, ona günah yoktur. Kim geri kalırsa, ona da günah yoktur. Bu,
Allah’a karşı gelmekten sakınanlar içindir. Allah’a karşı gelmekten sakının ve
onun huzurunda toplanacağınızı bilin. BAKARA 203
*******************
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا أَوْفُوا
بِالْعُقُودِ أُحِلَّتْ لَكُم بَهِيمَةُ الأَنْعَامِ إِلاَّ مَا يُتْلَى
عَلَيْكُمْ غَيْرَ مُحِلِّي الصَّيْدِ وَأَنتُمْ حُرُمٌ إِنَّ اللّهَ يَحْكُمُ مَا
يُرِيدُ
“Ya eyyühellezine amenu evfu bil ukud ühillet leküm behimetül
en'ami illa ma yütla aleyküm ğayra mühillis saydi ve entüm hurum innellahe yahkümü
ma yürid”
Ey iman edenler!
Akitlerinizi yerine getirin. İhramlı iken avlanmayı helâl saymamanız kaydıyla ,
okunacak (bildirilecek) olanlardan başka hayvanlar , size helâl kılındı. Şüphesiz Allah istediği hükmü verir. MÂİDE
1
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لاَ تُحِلُّوا
شَعَآئِرَ اللّهِ وَلاَ الشَّهْرَ الْحَرَامَ وَلاَ الْهَدْيَ وَلاَ الْقَلآئِدَ
وَلا آمِّينَ الْبَيْتَ الْحَرَامَ يَبْتَغُونَ فَضْلاً مِّن رَّبِّهِمْ
وَرِضْوَانًا وَإِذَا حَلَلْتُمْ فَاصْطَادُوا وَلاَ يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَآنُ
قَوْمٍ أَن صَدُّوكُمْ عَنِ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ أَن تَعْتَدُوا وَتَعَاوَنُوا
عَلَى الْبرِّ وَالتَّقْوَى وَلاَ تَعَاوَنُوا عَلَى الإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ
وَاتَّقُوا اللّهَ إِنَّ اللّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ
“Ya eyyühellezine amenu la tühillu şeairallahi ve leş şehral harame
ve lel hedye ve lel kalaide ve la amminel beytel harame yebteğune fadlem mir
rabbihim ve ridvana ve iza haleltüm fastadu ve la yecrimenneküm şeneanü kavmin
en sadduküm anil mescidil harami en ta'tedu ve teavenu alel birri vet takva ve
la teavenu alel ismi vel udvani vettekullah innellahe şedidül ikab”
Ey iman edenler! Allah’ın
(koyduğu din) nişanelerine , haram aya , hac kurbanına, (bu kurbanlıklara
takılı) gerdanlıklara ve de Rab’lerinden bol nimet ve hoşnutluk isteyerek
Kâ’be’ye gelenlere sakın saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktığınızda
(isterseniz) avlanın. Sizi Mescid-i Haram’dan alıkoydular diye birtakımlarına
beslediğiniz kin, sakın ha sizi, haddi aşmaya sürüklemesin. İyilik ve takva (Allah’a karşı gelmekten
sakınma) üzere yardımlaşın. Ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın.
Allah'a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah’ın cezası çok şiddetlidir. MÂİDE 2
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا
لَيَبْلُوَنَّكُمُ اللّهُ بِشَيْءٍ مِّنَ الصَّيْدِ تَنَالُهُ أَيْدِيكُمْ
وَرِمَاحُكُمْ لِيَعْلَمَ اللّهُ مَن يَخَافُهُ بِالْغَيْبِ فَمَنِ اعْتَدَى
بَعْدَ ذَلِكَ فَلَهُ عَذَابٌ أَلِيمٌ
“Ya eyyühellezine amenu le yeblüvenne kümüllühü bi şey'im mines
saydi tenalühu eydiküm ve rimahuküm li ya'lemellahü mey yehafühu bil ğayb fe
meni'teda ba'de zalike fe lehu azabün elim”
Ey iman edenler! Andolsun,
Allah sizleri, ellerinizin ve mızraklarınızın erişebileceği av(lar) ile elbette
deneyecek ki, görmediği hâlde kendisinden korkanı ayırıp meydana çıkarsın. Kim
bundan (bu açıklamadan) sonra haddini tecavüz ederse, ona elem dolu bir azap
vardır. MÂİDE 94
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لاَ تَقْتُلُوا
الصَّيْدَ وَأَنتُمْ حُرُمٌ وَمَن قَتَلَهُ مِنكُم مُّتَعَمِّدًا فَجَزَاء مِّثْلُ
مَا قَتَلَ مِنَ النَّعَمِ يَحْكُمُ بِهِ ذَوَا عَدْلٍ مِّنكُمْ هَدْيًا بَالِغَ
الْكَعْبَةِ أَوْ كَفَّارَةٌ طَعَامُ مَسَاكِينَ أَو عَدْلُ ذَلِكَ صِيَامًا
لِّيَذُوقَ وَبَالَ أَمْرِهِ عَفَا اللّهُ عَمَّا سَلَف وَمَنْ عَادَ فَيَنتَقِمُ
اللّهُ مِنْهُ وَاللّهُ عَزِيزٌ ذُو انْتِقَامٍ
“Ya eyyühellezine amenu la taktülüs sayde ve entüm hurram ve men
katelehu minküm müteammiden fe ceazüm mislü ma katele minen neami yahkümü bihi
zeva adlim minküm hedyem baliğal ka'beti ev keffaratün taamü mesakine ev adlü
zalike siyamel li yezuka ve bale emrih afallahü amma selef ve men ade fe
yentekimüllahü minh vallahü azizün züntikam”
Ey iman edenler! İhramlı
iken (karada) av hayvanı öldürmeyin. Kim (ihramlı iken) onu kasten öldürürse
(kendisine) bir ceza vardır. (Bu ceza), Kâ’be’ye ulaştırılmak üzere,
öldürdüğünün dengi olup, içinizden iki âdil kimsenin takdir edeceği bir kurbanlık
hayvan; veya yoksulları yedirmek suretiyle keffaret; yahut onun dengi oruç
tutmaktır. (Bu) yaptığı işin kötü sonucunu tatması içindir. Allah,
geçmiştekileri affetmiştir. Fakat kim bir daha böyle yaparsa, Allah ondan
intikam alır. Allah,
mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir. MÂİDE
95
أُحِلَّ
لَكُمْ صَيْدُ الْبَحْرِ وَطَعَامُهُ مَتَاعًا لَّكُمْ وَلِلسَّيَّارَةِ وَحُرِّمَ
عَلَيْكُمْ صَيْدُ الْبَرِّ مَا دُمْتُمْ حُرُمًا وَاتَّقُوا اللّهَ الَّذِيَ
إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ
“Ühille leküm saydül bahri ve taamühu metaal leküm ve lis
seyyarah ve hurrime aleyküm saydül birri ma düntüm huruma vettekullahellezi
ileyhi tuhşerun”
Sizin için de yolcular
için de bir geçimlik olmak üzere deniz avı yapmak ve deniz ürünlerini yemek
sizlere helâl kılındı. Kara avı ise ihramlı olduğunuz sürece size haram
kılındı. Huzurunda toplanacağınız Allah’a karşı gelmekten sakının. MÂİDE 96
*******************
فِيهِ آيَاتٌ بَيِّـنَاتٌ مَّقَامُ إِبْرَاهِيمَ
وَمَن دَخَلَهُ كَانَ آمِنًا وَلِلّهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ الْبَيْتِ مَنِ
اسْتَطَاعَ إِلَيْهِ سَبِيلاً وَمَن كَفَرَ فَإِنَّ الله غَنِيٌّ عَنِ
الْعَالَمِينَ
“Fihi ayatüm beyyinatüm mekamü ibrahim, ve men dehalehu kane
amina, ve lillahi alen nasi hiccül beyti menistetaa ileyhi sebila, ve men
kefera fe innellahe ğaniyyün anil alemin”
Onda apaçık deliller,
Makam-ı İbrahim vardır. Oraya kim girerse, güven içinde olur. Yolculuğuna gücü
yetenlerin haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr
ederse (bu hakkı tanınmazsa), şüphesiz Allah bütün âlemlerden müstağnidir.
(Kimseye muhtaç değildir, her şey O’na muhtaçtır.) ALİ İMRAN 97
*******************
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَيَصُدُّونَ عَن
سَبِيلِ اللَّهِ وَالْمَسْجِدِ الْحَرَامِ الَّذِي جَعَلْنَاهُ لِلنَّاسِ سَوَاء
الْعَاكِفُ فِيهِ وَالْبَادِ وَمَن يُرِدْ فِيهِ بِإِلْحَادٍ بِظُلْمٍ نُذِقْهُ
مِنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ
“İnnellezine
keferu ve yesuddune an sebilillahi vel mescidil haramillezi cealnahü lin nasi
sevaenil akifü fihi vel bad ve mey yürid fihi bi ilhadim bi zulmin nüzikhü min
azabin elim”
İnkâr
edenler ile Allah’ın yolundan ve içinde, yerli, misafir bütün insanları eşit
kıldığımız Mescid-i Haram’dan alıkoyanlar (azabı hak etmişlerdir.) Kim de orada
zulmederek haktan sapmak isterse, biz ona elem dolu bir azaptan tattıracağız. HAC 25
وَإِذْ بَوَّأْنَا لِإِبْرَاهِيمَ مَكَانَ
الْبَيْتِ أَن لَّا تُشْرِكْ بِي شَيْئًا وَطَهِّرْ بَيْتِيَ لِلطَّائِفِينَ
وَالْقَائِمِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ
“Ve iz bevve'na li ibrahime mekanel beyti el la tüşrk bi şey'ev
ve tahhir beytiye littaifine vel kaimine ver rukkeis sücud”
Hani
biz İbrahim’e, Kâbe’nin yerini, “Bana hiçbir şeyi ortak koşma; evimi, tavaf
edenler, namaz kılanlar, rükû ve secde edenler için temizle” diye
belirlemiştik. HAC 26
وَأَذِّن فِي النَّاسِ بِالْحَجِّ يَأْتُوكَ
رِجَالًا وَعَلَى كُلِّ ضَامِرٍ يَأْتِينَ مِن كُلِّ فَجٍّ عَمِيقٍ
“Ve ezzin fin nasi bil hacci ye'tuke ricalev ve ala külli damiriy
ye'tine min külli feccin amiyk”
İnsanlar
arasında haccı ilan et ki, gerek yaya olarak, gerek uzak yollardan gelen yorgun
develer üzerinde sana gelsinler. HAC 27
لِيَشْهَدُوا مَنَافِعَ لَهُمْ وَيَذْكُرُوا
اسْمَ اللَّهِ فِي أَيَّامٍ مَّعْلُومَاتٍ عَلَى مَا رَزَقَهُم مِّن بَهِيمَةِ
الْأَنْعَامِ فَكُلُوا مِنْهَا وَأَطْعِمُوا الْبَائِسَ الْفَقِيرَ
“Li yeşhedu menafia lehüm ve yezkürüsmellahi fi eyyamim
ma'lumatin ala ma razekahüm mim behimetil en'am fe külu minha ve at'imül baisel
fekiyr”
Gelsinler
ki, kendilerine ait birtakım menfaatlere şahit olsunlar ve Allah’ın kendilerine
rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde (onları
kurban ederken) Allah’ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula
fakire de yedirin. HAC
28
ثُمَّ لْيَقْضُوا تَفَثَهُمْ وَلْيُوفُوا
نُذُورَهُمْ وَلْيَطَّوَّفُوا بِالْبَيْتِ الْعَتِيقِ
“Sümmelyakdu tefesehüm velyufu nüzurahüm velyettavvefu bil beytil
atiyk”
Sonra
kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler ve Beyt-i Atik’i (Kâbe’yi)
tavaf etsinler. HAC 29
Namazın Farzları (12)
A- Dışındakİ farzları yedİdİr. Bunlara şartları da denİr.
12- Hadesten tahâret.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا قُمْتُمْ
إِلَى الصَّلاةِ فاغْسِلُوا وُجُوهَكُمْ وَأَيْدِيَكُمْ إِلَى الْمَرَافِقِ
وَامْسَحُوا بِرُؤُوسِكُمْ وَأَرْجُلَكُمْ إِلَى الْكَعْبَينِ وَإِن كُنتُمْ
جُنُبًا فَاطَّهَّرُوا وَإِن كُنتُم مَّرْضَى أَوْ عَلَى سَفَرٍ أَوْ جَاء أَحَدٌ
مَّنكُم مِّنَ الْغَائِطِ أَوْ لاَمَسْتُمُ النِّسَاء فَلَمْ تَجِدُوا مَاء
فَتَيَمَّمُوا صَعِيدًا طَيِّبًا فَامْسَحُوا بِوُجُوهِكُمْ وَأَيْدِيكُم مِّنْهُ
مَا يُرِيدُ اللّهُ لِيَجْعَلَ عَلَيْكُم مِّنْ حَرَجٍ وَلَـكِن يُرِيدُ
لِيُطَهَّرَكُمْ وَلِيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
“Ya
eyyühellezine amenu iza kuntüm iles salati fağsilu vücuheküm ve eydiyeküm ilel
merafiki vemsehu bi ruusiküm ve ercüleküm ilel ka'beyn ve in küntüm cünüben
fettahheru ve in küntüm merda ev ala seferin ev cae ehadüm minküm minel ğaiti
ev lamestümün nisae fe lem tecidu maen fe teyemmemu saiydan tayyiben femsehu bi
vücuhiküm ve eydiküm minh ma yüridüllahü li yec'ale aleyküm min haraciv ve
lakiy yüridü li yütahhiraküm ve li yütimme ni'metehu aleyküm lealleküm
teşkürun”
Ey iman edenler! Namaza
kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi ve -başlarınıza
mesh edip- her iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz,
iyice yıkanarak temizlenin. Hasta olursanız veya seferde bulunursanız veya biriniz abdest
bozmaktan (def-i hacetten) gelir veya kadınlara dokunur (cinsel ilişkide
bulunur) da su bulamazsanız, o zaman
temiz bir toprağa yönelin. Onunla yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin (Teyemmüm
edin). Allah, size
herhangi bir güçlük çıkarmak istemez. Fakat O, sizi tertemiz yapmak ve
üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz. MÂİDE 6,
13- Necasetten tahâret.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا قُمْتُمْ
إِلَى الصَّلاةِ فاغْسِلُوا وُجُوهَكُمْ وَأَيْدِيَكُمْ إِلَى الْمَرَافِقِ
وَامْسَحُوا بِرُؤُوسِكُمْ وَأَرْجُلَكُمْ إِلَى الْكَعْبَينِ وَإِن كُنتُمْ
جُنُبًا فَاطَّهَّرُوا وَإِن كُنتُم مَّرْضَى أَوْ عَلَى سَفَرٍ أَوْ جَاء أَحَدٌ
مَّنكُم مِّنَ الْغَائِطِ أَوْ لاَمَسْتُمُ النِّسَاء فَلَمْ تَجِدُوا مَاء
فَتَيَمَّمُوا صَعِيدًا طَيِّبًا فَامْسَحُوا بِوُجُوهِكُمْ وَأَيْدِيكُم مِّنْهُ
مَا يُرِيدُ اللّهُ لِيَجْعَلَ عَلَيْكُم مِّنْ حَرَجٍ وَلَـكِن يُرِيدُ
لِيُطَهَّرَكُمْ وَلِيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
“Ya
eyyühellezine amenu iza kuntüm iles salati fağsilu vücuheküm ve eydiyeküm ilel
merafiki vemsehu bi ruusiküm ve ercüleküm ilel ka'beyn ve in küntüm cünüben
fettahheru ve in küntüm merda ev ala seferin ev cae ehadüm minküm minel ğaiti
ev lamestümün nisae fe lem tecidu maen fe teyemmemu saiydan tayyiben femsehu bi
vücuhiküm ve eydiküm minh ma yüridüllahü li yec'ale aleyküm min haraciv ve
lakiy yüridü li yütahhiraküm ve li yütimme ni'metehu aleyküm lealleküm
teşkürun”
Ey iman edenler!
Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi ve
-başlarınıza mesh edip- her iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz,
iyice yıkanarak temizlenin. Hasta olursanız veya seferde bulunursanız veya
biriniz abdest bozmaktan (def-i hacetten) gelir veya kadınlara dokunur (cinsel
ilişkide bulunur) da su bulamazsanız, o zaman temiz bir toprağa yönelin. Onunla yüzlerinizi ve
ellerinizi meshedin (Teyemmüm edin). Allah, size herhangi bir güçlük çıkarmak
istemez. Fakat O, sizi tertemiz yapmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak
ister ki şükredesiniz. MÂİDE 6,
14- Setr-İ avret.
قُل لِّلْمُؤْمِنِينَ يَغُضُّوا مِنْ أَبْصَارِهِمْ
وَيَحْفَظُوا فُرُوجَهُمْ ذَلِكَ أَزْكَى لَهُمْ إِنَّ اللَّهَ خَبِيرٌ بِمَا
يَصْنَعُونَ
“Kul lil mü'minine yeğuddu min ebsarihim ve yahfezu fürucehüm
zalike ezka lehüm innellahe habirum bima yasneun”
Mü’min
erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu
davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe
yok ki, Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır. NÛR 30
وَقُل لِّلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ
أَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ وَلَا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلَّا مَا
ظَهَرَ مِنْهَا وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلَى جُيُوبِهِنَّ وَلَا يُبْدِينَ
زِينَتَهُنَّ إِلَّا لِبُعُولَتِهِنَّ أَوْ آبَائِهِنَّ أَوْ آبَاء بُعُولَتِهِنَّ
أَوْ أَبْنَائِهِنَّ أَوْ أَبْنَاء بُعُولَتِهِنَّ أَوْ إِخْوَانِهِنَّ أَوْ بَنِي
إِخْوَانِهِنَّ أَوْ بَنِي أَخَوَاتِهِنَّ أَوْ نِسَائِهِنَّ أَوْ مَا مَلَكَتْ
أَيْمَانُهُنَّ أَوِ التَّابِعِينَ غَيْرِ أُوْلِي الْإِرْبَةِ مِنَ الرِّجَالِ
أَوِ الطِّفْلِ الَّذِينَ لَمْ يَظْهَرُوا عَلَى عَوْرَاتِ النِّسَاء وَلَا
يَضْرِبْنَ بِأَرْجُلِهِنَّ لِيُعْلَمَ مَا يُخْفِينَ مِن زِينَتِهِنَّ وَتُوبُوا
إِلَى اللَّهِ جَمِيعًا أَيُّهَا الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
“Ve kul lil mü'minati yağdudne min ebsarihinne ve yahfazne
fürucehünne ve la yübdine zinetehünne illa ma zahera minha vle yadribne bi
humurihinne ala cüyubihinne ve la yübdine zinetehünne illa li büuletihinne ev
abaihinne ev abai büuletihinne ev ebaihinne ev ebnai büuletihnne ev ihvanihinne
ev beni ihvanihinne ev beni ehavatihinne ev nisaihinne ev ma meleket
eymanühünne evit tabiiyne ğayri ülil irbeti miner ricali evit tiflillezine lem
yazheru ala avratin nisai ve la yadribne bi ercülihunne li yu'leme ma yuhfine
min zinetihinn ve tubu ilellahi cemian eyyühel mü'minune lealleküm tüflihun”
Mü’min
kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz
ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet (yer)lerini göstermesinler.
Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. Zinetlerini,
kocalarından, yahut babalarından, yahut kocalarının babalarından, yahut
oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut erkek
kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut
müslüman kadınlardan, yahut sahip oldukları kölelerden, yahut erkekliği
kalmamış hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf
olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zinetler
bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü’minler, hep birlikte tövbe ediniz ki
kurtuluşa eresiniz! NÛR 31
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا
لِيَسْتَأْذِنكُمُ الَّذِينَ مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ وَالَّذِينَ لَمْ يَبْلُغُوا
الْحُلُمَ مِنكُمْ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ مِن قَبْلِ صَلَاةِ الْفَجْرِ وَحِينَ
تَضَعُونَ ثِيَابَكُم مِّنَ الظَّهِيرَةِ وَمِن بَعْدِ صَلَاةِ الْعِشَاء ثَلَاثُ
عَوْرَاتٍ لَّكُمْ لَيْسَ عَلَيْكُمْ وَلَا عَلَيْهِمْ جُنَاحٌ بَعْدَهُنَّ
طَوَّافُونَ عَلَيْكُم بَعْضُكُمْ عَلَى بَعْضٍ كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمُ
الْآيَاتِ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ
“Ya eyyühellezine amenu li yeste'zinkümüllezine meleket eymaüküm
vellezine lem yeblüğul hulüme minküm selase merratv min kabli salatil fecri ve
hiyne tedaune siyabeküm minez zahirati ve mim ba'di salatil işa'i selasü
avratil leküm leyse aleyküm ve la aleyhim cünahum ba'dehünn tavvafune aleyküm
ba'duküm ala ba'd kezalike yübeyyinüllahü lekümül ayat vallahü alimün hakim”
Ey
iman edenler! Ellerinizin altında bulunanlar (köleleriniz) ve sizden henüz
bulûğ çağına ermemiş olanlar, günde üç defa; sabah namazından önce, öğleyin
elbiselerinizi çıkardığınız vakit ve yatsı namazından sonra (yanınıza
girecekleri zaman) sizden izin istesinler. Bu üç vakit sizin soyunup
dökündüğünüz vakitlerdir. Bu vakitlerin dışında (izinsiz girme konusunda) ne
size, ne onlara bir günah vardır. Birbirinizin yanına girip çıkabilirsiniz. Allah, âyetlerini size işte böylece açıklar. Allah, hakkıyla
bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. NÛR 58
وَالْقَوَاعِدُ مِنَ النِّسَاء اللَّاتِي لَا
يَرْجُونَ نِكَاحًا فَلَيْسَ عَلَيْهِنَّ جُنَاحٌ أَن يَضَعْنَ ثِيَابَهُنَّ
غَيْرَ مُتَبَرِّجَاتٍ بِزِينَةٍ وَأَن يَسْتَعْفِفْنَ خَيْرٌ لَّهُنَّ وَاللَّهُ
سَمِيعٌ عَلِيمٌ
“Vel kavaidü minen nisaillati la yercune nikahan fe leyse
aleyhinne cünahun ey yeda'ne siyabehünne ğayra müteberricatim bi zineh ve ey
yesta'fifne hayrul lehünn vallahü semiun alim”
Artık
evlenme ümidi beslemeyen, hayızdan ve doğumdan kesilmiş yaşlı kadınların
zinetlerini göstermeksizin dış elbiselerini çıkarmalarında kendileri için bir
günah yoktur. Ama yine sakınmaları onlar için daha hayırlıdır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. NÛR 60
*******************
وَقَرْنَ فِي بُيُوتِكُنَّ وَلَا تَبَرَّجْنَ
تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ الْأُولَى وَأَقِمْنَ الصَّلَاةَ وَآتِينَ الزَّكَاةَ
وَأَطِعْنَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ إِنَّمَا يُرِيدُ اللَّهُ لِيُذْهِبَ عَنكُمُ
الرِّجْسَ أَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْهِيرًا
“Ve karne fi büyutikünne ve la teberracne teberrucel cahiliyyetil
ula ve ekimmes salete ve atinez zekate ve eti'nellahe ve rasuleh innema
yüridüllahü li yüzhibe ankümür ricse ehlel beyti ve yütahhiraküm tathira”
Evlerinizde
oturun. Önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp
saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı verin. Allah’a ve
Resûlüne itaat edin. Ey Peygamberin ev halkı! Allah, sizden ancak günah kirini
gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor. AHZÂB 33
لَّا جُنَاحَ عَلَيْهِنَّ فِي آبَائِهِنَّ وَلَا
أَبْنَائِهِنَّ وَلَا إِخْوَانِهِنَّ وَلَا أَبْنَاء إِخْوَانِهِنَّ وَلَا
أَبْنَاء أَخَوَاتِهِنَّ وَلَا نِسَائِهِنَّ وَلَا مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُنَّ
وَاتَّقِينَ اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدًا
“La cünaha aleyhinne fi abaihinne ve la ebnaihinne ve la
ihvanihinne ve la ebnai ihvanihinne ve la ebnai ehavatihinne ve la nisaihinne
ve la ma meleket eymanühünn vettekiynellah innellahe kane ala külli şey'in
şehida”
Peygamberin
hanımlarına, babalarından, oğullarından, erkek kardeşlerinden, erkek
kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, mü’min kadınlardan
ve sahip oldukları cariyelerden ötürü bir günah yoktur. Ey Peygamber hanımları! Allah’a karşı
gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, her şeye hakkıyla şahittir. AHZÂB 55
يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ قُل لِّأَزْوَاجِكَ
وَبَنَاتِكَ وَنِسَاء الْمُؤْمِنِينَ يُدْنِينَ عَلَيْهِنَّ مِن جَلَابِيبِهِنَّ
ذَلِكَ أَدْنَى أَن يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا
رَّحِيمًا
“Ya eyyühen nebiyyü kul li ezvacike ve benatike ve nisail
mü'minine yüdnine aleyhinne min celabibihinn zalike edna ey yu'rafne fe la
yü'zeyn ve kanellahü ğafurar rahiyma”
Ey
Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle, bedenlerini
örtecek elbiselerini giysinler. Bu, onların tanınıp incitilmemelerine de
daha uygundur. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. AHZÂB
59
*******************
فَوَسْوَسَ لَهُمَا الشَّيْطَانُ لِيُبْدِيَ
لَهُمَا مَا وُورِيَ عَنْهُمَا مِن سَوْءَاتِهِمَا وَقَالَ مَا نَهَاكُمَا
رَبُّكُمَا عَنْ هَـذِهِ الشَّجَرَةِ إِلاَّ أَن تَكُونَا مَلَكَيْنِ أَوْ
تَكُونَا مِنَ الْخَالِدِينَ
“Fe vesvese lehümeş şeytanü li yübdiye lehüma mavuriye anhüma min
sev'atihima ve kale ma nehaküma rabbüküma an hazihiş şecerati illa en tekuna
melekeyni ev tekuna minel halidin”
Derken
şeytan, kendilerinden gizlenmiş olan avret yerlerini onlara açmak için
kendilerine vesvese verdi ve dedi ki: “Rabbiniz size bu ağacı ancak,
melek olmayasınız, ya da (cennette) ebedî kalacaklardan olmayasınız diye
yasakladı.” A'RAF 20
فَدَلاَّهُمَا بِغُرُورٍ فَلَمَّا ذَاقَا
الشَّجَرَةَ بَدَتْ لَهُمَا سَوْءَاتُهُمَا وَطَفِقَا يَخْصِفَانِ عَلَيْهِمَا مِن
وَرَقِ الْجَنَّةِ وَنَادَاهُمَا رَبُّهُمَا أَلَمْ أَنْهَكُمَا عَن تِلْكُمَا
الشَّجَرَةِ وَأَقُل لَّكُمَا إِنَّ الشَّيْطَآنَ لَكُمَا عَدُوٌّ مُّبِينٌ
“Fe dellahüma bi ğurur fe lemma zakaş şecerate bedet lehüma
sev'atühüma ve tafika yahsifani aleyhima miv verakil cenneh ve nadahüma
rabbühüma e lem enheküma an tilküemş şecerati ve ekul leküma inneş şeytane
leküma adüvvüm mübin”
Bu
sûretle onları kandırarak yasağa sürükledi. Ağaçtan tattıklarında kendilerine avret
yerleri göründü. Derhal üzerlerini cennet yapraklarıyla örtmeye
başladılar. Rab’leri onlara, “Ben size bu ağacı yasaklamadım mı? Şeytan size
apaçık bir düşmandır, demedim mi?” diye seslendi. A'RAF 22
يَا بَنِي آدَمَ قَدْ أَنزَلْنَا عَلَيْكُمْ
لِبَاسًا يُوَارِي سَوْءَاتِكُمْ وَرِيشًا وَلِبَاسُ التَّقْوَىَ ذَلِكَ خَيْرٌ
ذَلِكَ مِنْ آيَاتِ اللّهِ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَ
“Ya beni ademe kad enzelna aleyküm libasey yüvari sev'atiküm ve
rişev ve libasüt takva zalike hayr zalike min ayatillahi leallehüm yezzekkerun”
Ey
Âdemoğulları! Size avret yerlerinizi örtecek giysi ve süslenecek elbise verdik.
Takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) elbisesi var ya, işte o daha
hayırlıdır. Bu (giysiler), Allah’ın rahmetinin alametlerindendir.
Belki öğüt alırlar (diye onları insanlara verdik). A'RAF 26
يَا بَنِي آدَمَ لاَ يَفْتِنَنَّكُمُ
الشَّيْطَانُ كَمَا أَخْرَجَ أَبَوَيْكُم مِّنَ الْجَنَّةِ يَنزِعُ عَنْهُمَا
لِبَاسَهُمَا لِيُرِيَهُمَا سَوْءَاتِهِمَا إِنَّهُ يَرَاكُمْ هُوَ وَقَبِيلُهُ مِنْ
حَيْثُ لاَ تَرَوْنَهُمْ إِنَّا جَعَلْنَا الشَّيَاطِينَ أَوْلِيَاء لِلَّذِينَ
لاَ يُؤْمِنُونَ
“Ya beni ademe la yeftinennekümüş şeytanü kema ahrace ebeveyküm
minel cenneti yenziu anhüma libasehüma li yüriyehüma sev'atihima innehu yeraküm
hüve ve kabilühu min haysü la teravnehüm inna cealneş şeyatiyne evliyae
lillezine la yü'minun “
Ey
Âdemoğulları! Avret yerlerini kendilerine açmak için, elbiselerini soyarak ana
babanızı cennetten çıkardığı gibi, şeytan sizi de saptırmasın. Çünkü o ve kabilesi, onları göremeyeceğiniz
yerden sizi görürler. Şüphesiz biz, şeytanları, iman etmeyenlerin dostları
kılmışızdır. A'RAF 27
يَا بَنِي آدَمَ خُذُوا زِينَتَكُمْ عِندَ كُلِّ
مَسْجِدٍ وكُلُوا وَاشْرَبُوا وَلاَ تُسْرِفُوا إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ
الْمُسْرِفِينَ
“Ya beni ademe huzu zineteküm inde külli mescidiv ve külu veşrabu
ve la tüsrifu innehu la yühibbül müsrifin “
Ey
Âdemoğulları! Her mescitte ziynetinizi takının (güzel ve temiz giyinin). Yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü O,
israf edenleri sevmez. A'RAF 31
قُلْ مَنْ حَرَّمَ زِينَةَ اللّهِ الَّتِيَ
أَخْرَجَ لِعِبَادِهِ وَالْطَّيِّبَاتِ مِنَ الرِّزْقِ قُلْ هِي لِلَّذِينَ
آمَنُوا فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا خَالِصَةً يَوْمَ الْقِيَامَةِ كَذَلِكَ
نُفَصِّلُ الآيَاتِ لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ
“Kul men harrame zinetellahilleti ahrace li ibadihi vet tayyibati
miner rizk kul hiye lillezine amenu fil hayatid dünya halisatey yevmel kiyameh
kezalike nüfassilül ayati li kavmiy ya'lemun”
De
ki: “Allah’ın, kulları için yarattığı zîneti ve temiz rızkı kim haram kılmış?” De ki: “Bunlar, dünya hayatında mü’minler
içindir. Kıyamet gününde ise yalnız onlara özgüdür. İşte bilen bir topluluk
için âyetleri, ayrı ayrı açıklıyoruz.” A'RAF 32
*******************
فَأَكَلَا مِنْهَا فَبَدَتْ لَهُمَا
سَوْآتُهُمَا وَطَفِقَا يَخْصِفَانِ عَلَيْهِمَا مِن وَرَقِ الْجَنَّةِ وَعَصَى
آدَمُ رَبَّهُ فَغَوَى
“Fe
ekela minha fe bedet lehüma sev'atühüma ve tafika yahsifani aleyhima miv
verakil cenneti ve asa ademü rabbehu fe ğava”
Bunun
üzerine onlar (Âdem ve eşi Havva) o ağacın meyvesinden yediler. Bu sebeple ayıp
yerleri kendilerine göründü ve cennet yaprağından üzerlerine örtmeye
başladılar. Âdem,
Rabbine isyan etti ve yolunu şaşırdı. TAHA 121
*******************
فَبَعَثَ اللّهُ غُرَابًا يَبْحَثُ فِي الأَرْضِ
لِيُرِيَهُ كَيْفَ يُوَارِي سَوْءةَ أَخِيهِ قَالَ يَا وَيْلَتَا أَعَجَزْتُ أَنْ
أَكُونَ مِثْلَ هَـذَا الْغُرَابِ فَأُوَارِيَ سَوْءةَ أَخِي فَأَصْبَحَ مِنَ
النَّادِمِينَ
“Fe beasellahü ğurabey yebhasü fil erdi li yüriyehu keyfe yüvari
sev'ete ehiyh kale ya veyleta eaceztü en ekune misle hazel ğurabi fe üvariye
sev'ete ehiy fe asbeha minen nadimin”
Nihayet
Allah, ona kardeşinin ölmüş cesedini nasıl örtüp gizleyeceğini göstermek için
yeri eşeleyen bir karga gönderdi. “Yazıklar olsun bana! Şu karga kadar olup da
kardeşimin cesedini örtmekten âciz miyim ben?” dedi. Artık pişmanlık duyanlardan olmuştu. MAİDE 31
15- İstİkbâl-İ Kıble.
وَلِلّهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ فَأَيْنَمَا
تُوَلُّوا فَثَمَّ وَجْهُ اللّهِ إِنَّ اللّهَ وَاسِعٌ عَلِيمٌ
“Ve
lillahil meşriku vel mağribü fe eynema tüvellu fe semme vechüllah, innallahe vasiun
alim”
Doğu da, Batı da (tüm
yeryüzü) Allah’ındır. Nereye dönerseniz Allah’ın yüzü işte oradadır. Şüphesiz Allah, lütfu geniş olandır,
hakkıyla bilendir. BAKARA 115
سَيَقُولُ السُّفَهَاء مِنَ النَّاسِ مَا
وَلاَّهُمْ عَن قِبْلَتِهِمُ الَّتِي كَانُوا عَلَيْهَا قُل لِّلّهِ الْمَشْرِقُ
وَالْمَغْرِبُ يَهْدِي مَن يَشَاء إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ
“Se yekulüs süfehaü minen nasi ma vellahüm an kibletihimülleti
nasi ma vellahüm an kibletihimülleti kanu aleyha, kul lillahil meşriku vel
mağrib, yehdi mey yeşaü ila siratim müstekiym”
Birtakım
kendini bilmez insanlar, “Onları (müslümanları) yönelmekte oldukları kıbleden
çeviren nedir?” diyecekler. De ki: “Doğu da, Batı da Allah’ındır. Allah, dilediği kimseyi
doğru yola iletir.” BAKARA 142
وَكَذَلِكَ جَعَلْنَاكُمْ أُمَّةً وَسَطًا
لِّتَكُونُوا شُهَدَاء عَلَى النَّاسِ وَيَكُونَ الرَّسُولُ عَلَيْكُمْ شَهِيدًا
وَمَا جَعَلْنَا الْقِبْلَةَ الَّتِي كُنتَ عَلَيْهَا إِلاَّ لِنَعْلَمَ مَن
يَتَّبِعُ الرَّسُولَ مِمَّن يَنقَلِبُ عَلَى عَقِبَيْهِ وَإِن كَانَتْ
لَكَبِيرَةً إِلاَّ عَلَى الَّذِينَ هَدَى اللّهُ وَمَا كَانَ اللّهُ لِيُضِيعَ
إِيمَانَكُمْ إِنَّ اللّهَ بِالنَّاسِ لَرَؤُوفٌ رَّحِيمٌ
“Ve kezalike cealnakmüm ümmetev vesetal li tekunu şühedae alen
nasi ve yekuner rasulü aleyküm şehida, ve ma cealnel kibletelleti künte aleyha illa
li na'leme mey yettebiur rasule mimmey yenkalibü ala akibeyh, ve in kanet le
kebiraten illa alellezine hedellah, ve ma kanellahü li yüdiy'a imaneküm,
innellahe bin nasi le raufür rahiym”
Böylece, sizler
insanlara birer şahit (ve örnek) olasınız ve Peygamber de size bir şahit (ve
örnek) olsun diye sizi orta bir ümmet yaptık. Her ne kadar Allah’ın doğru yolu gösterdiği
kimselerden başkasına ağır gelse de biz, yönelmekte olduğun ciheti ancak;
Resûl’e tabi olanlarla, gerisingeriye dönecekleri ayırd edelim diye kıble
yaptık. Allah,
imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz Allah, insanlara çok şefkatli ve
çok merhametlidir. BAKARA 143
قَدْ نَرَى تَقَلُّبَ وَجْهِكَ فِي السَّمَاء
فَلَنُوَلِّيَنَّكَ قِبْلَةً تَرْضَاهَا فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ
وَحَيْثُ مَا كُنتُمْ فَوَلُّوا وُجُوِهَكُمْ شَطْرَهُ وَإِنَّ الَّذِينَ أُوْتُوا
الْكِتَابَ لَيَعْلَمُونَ أَنَّهُ الْحَقُّ مِن رَّبِّهِمْ وَمَا اللّهُ بِغَافِلٍ
عَمَّا يَعْمَلُونَ
“Kad nera tekallübe vechike fis semai fe lenüvelliyenneke
kibleten terdaha, fevelli vcheke şatnal mescidil haram, ve haysü ma küntüm
fevellu vücuheküm şatrah, ve innellezine utül kitabe le ya'lemune ennehül hakku
mir rabbihim, vemallahü bi ğafilin amma ya'melun”
(Ey
Muhammed!) Biz senin çok defa yüzünü göğe doğru çevirip durduğunu (vahiy
beklediğini) görüyoruz. (Merak etme) elbette seni, hoşnut olacağın kıbleye
çevireceğiz. (Bundan böyle), yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. (Ey Müslümanlar!) Siz de
nerede olursanız olun, (namazda) yüzünüzü hep onun yönüne çevirin. Şüphesiz
kendilerine kitap verilenler, bunun Rabblerinden (gelen) bir gerçek olduğunu
elbette bilirler. Allah, onların yaptıklarından habersiz değildir. BAKARA 144
وَلَئِنْ أَتَيْتَ الَّذِينَ أُوْتُوا
الْكِتَابَ بِكُلِّ آيَةٍ مَّا تَبِعُوا قِبْلَتَكَ وَمَا أَنتَ بِتَابِعٍ
قِبْلَتَهُمْ وَمَا بَعْضُهُم بِتَابِعٍ قِبْلَةَ بَعْضٍ وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ
أَهْوَاءهُم مِّن بَعْدِ مَا جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ إِنَّكَ إِذَاً لَّمِنَ
الظَّالِمِينَ
“Ve le in eteytellezine utül kitabe bi külli ayetim ma tebiu
kibletek, ve ma ba'duhüm bi tabiin kiblete ba'd, ve leinitteba'te ehvaehüm mim
ba'di ma caeke minel ilmi inneke izel le minez zalimin”
Andolsun,
sen kendilerine kitap verilenlere her türlü mucizeyi getirsen de, onlar yine
senin kıblene uymazlar. Sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onlar
birbirlerinin kıblesine de uymazlar. Andolsun, eğer sana gelen bunca ilimden
sonra onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, o takdirde sen de mutlaka
zalimlerden olursun. BAKARA 145
وَلِكُلٍّ وِجْهَةٌ هُوَ مُوَلِّيهَا
فَاسْتَبِقُوا الْخَيْرَاتِ أَيْنَ مَا تَكُونُوا يَأْتِ بِكُمُ اللّهُ جَمِيعًا
إِنَّ اللّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Ve li külliv vichetün hüve müvelliha festebikul hayrat, eyne ma
tekunu ye'ti bikümüllahü cemia, innellahe ala külli şey'in kadir
Herkesin yöneldiği bir yön
vardır. Haydi, hep hayırlara koşun, yarışın! Nerede olsanız Allah hepinizi bir araya
getirir. Şüphesiz, Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter. BAKARA 148
وَمِنْ حَيْثُ خَرَجْتَ فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ
الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَإِنَّهُ لَلْحَقُّ مِن رَّبِّكَ وَمَا اللّهُ بِغَافِلٍ
عَمَّا تَعْمَلُونَ
“Ve min haysü haracte fevelli vecheke şatral mescidil haram, ve
innehu lel hakku mir rabbik, ve mallahü bi ğafilin amma ta'melun”
(Ey
Muhammed!) Nereden yola çıkarsan çık, (namazda) Mescid-i Haram’a doğru dön. Bu, elbette Rabbinden gelen gerçek bir emirdir. Allah, sizin
işlediklerinizden asla habersiz değildir BAKARA 149
وَمِنْ حَيْثُ خَرَجْتَ فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ
الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَحَيْثُ مَا كُنتُمْ فَوَلُّوا وُجُوهَكُمْ شَطْرَهُ
لِئَلاَّ يَكُونَ لِلنَّاسِ عَلَيْكُمْ حُجَّةٌ إِلاَّ الَّذِينَ ظَلَمُوا
مِنْهُمْ فَلاَ تَخْشَوْهُمْ وَاخْشَوْنِي وَلأُتِمَّ نِعْمَتِي عَلَيْكُمْ
وَلَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ
“Ve min haysü haracte fevelli vecheke şatral mescidil haram, ve
haysü ma küntüm fe vellu vücuheküm şatrahu li ella yekune linnasi aleyküm
hucceh, ilellezine zalemu minhüm fe la tahşevhüm vahşevni ve li ütimme ni'meti
aleyküm ve lealleküm tehtedun”
(Ey
Muhammed!) Nereden yola çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Haram’a doğru çevir. (Ey mü’minler!) Siz de nerede olursanız
olun, yüzünüzü Mescid-i Haram’a doğru çevirin ki, zalimlerin dışındaki
insanların elinde (size karşı) bir koz olmasın. Zalimlerden korkmayın, benden korkun. Böylece size nimetlerimi
tamamlayayım ve doğru yolu bulasınız. BAKARA 150
*******************
وَأَوْحَيْنَا إِلَى مُوسَى وَأَخِيهِ أَن
تَبَوَّءَا لِقَوْمِكُمَا بِمِصْرَ بُيُوتًا وَاجْعَلُوا بُيُوتَكُمْ قِبْلَةً
وَأَقِيمُوا الصَّلاَةَ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ
“Ve
evhayna ila musa ve ehiyhi en tebevvea likavmiküma bi misra büyutev vec'alu
büyuteküm kibletev ve ekiymus salah ve beşşiril mü'minin”
Mûsâ’ya ve kardeşine,
“Kavminiz için Mısır’da (sığınak olarak) evler hazırlayın ve evlerinizi namaz
kılınacak yerler yapın. Namazı dosdoğru kılın. Mü’minleri müjdele” diye
vahyettik YÛNUS 87
16- Vakİt.
حَافِظُوا عَلَى الصَّلَوَاتِ والصَّلاَةِ
الْوُسْطَى وَقُومُوا لِلّهِ قَانِتِينَ
“Hafizu ales salevati ves salatil vüsta ve kumu lillahi kanitin”
Namazlara
ve orta namaza devam edin. Allah’a gönülden boyun eğerek namaza durun. BAKARA 238
فَإنْ خِفْتُمْ فَرِجَالاً أَوْ رُكْبَانًا
فَإِذَا أَمِنتُمْ فَاذْكُرُوا اللّهَ كَمَا عَلَّمَكُم مَّا لَمْ تَكُونُوا
تَعْلَمُونَ
"Fe in
hiftüm fe ricalen ev rukbana, fe iza emintüm fezkürullahe ke ma allemeküm ma
lem tekunu ta'lemun “
Eğer (bir tehlikeden)
korkarsanız, namazı yaya olarak veya binek üzerinde kılın. Güvenliğe kavuşunca
da, Allah’ı, daha önce bilmediğiniz ve onun
size öğrettiği şekilde anın (namazı normal vakitlerdeki gibi kılın). BAKARA 239
*******************
أَقِمِ الصَّلاَةَ لِدُلُوكِ الشَّمْسِ إِلَى
غَسَقِ اللَّيْلِ وَقُرْآنَ الْفَجْرِ إِنَّ قُرْآنَ الْفَجْرِ كَانَ مَشْهُودًا
“Ekimes
salate li düluküş şemsi ila ğasekil leyli ve kur'anel fecr inne kur'anel fecri
kane meşhuda “
Güneşin
zevalinden (öğle vaktinde Batı’ya kaymasından) gecenin karanlığına kadar (belli
vakitlerde) namazı kıl. Bir de sabah namazını kıl. Çünkü sabah namazı
şahitlidir. İSRÂ 78
وَمِنَ اللَّيْلِ فَتَهَجَّدْ بِهِ نَافِلَةً
لَّكَ عَسَى أَن يَبْعَثَكَ رَبُّكَ مَقَامًا مَّحْمُودًا
“Ve minel leyli fe tehecced bihi nafiletel leke asa ey yeb'aseke
rabbüke mekamem mahmuda “
Gecenin
bir kısmında da uyanarak sana mahsus fazla bir ibadet olmak üzere teheccüd
namazı kıl ki, Rabbin seni Makam-ı Mahmud’a ulaştırsın. İSRÂ 79
*******************
فَاصْبِرْ عَلَى مَا يَقُولُونَ وَسَبِّحْ
بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ غُرُوبِهَا وَمِنْ آنَاء
اللَّيْلِ فَسَبِّحْ وَأَطْرَافَ النَّهَارِ لَعَلَّكَ تَرْضَى
“Fasbir
ala ma yekulune ve sebbih bi hamdi rabbike kable tuluiş şemsi ve kable ğurubiha
ve min anail leyli fe sebbih ve atrafen nehari lealleke terda”
O
hâlde, onların söylediklerine sabret ve güneşin doğuşundan ve batışından önce
Rabbini hamd ile tespih et. Gece vakitlerinde ve gündüzün uçlarında da tespih
et ki hoşnut olasın.
TÂHÂ 130
*******************
وَالَّذِينَ يَبِيتُونَ لِرَبِّهِمْ سُجَّدًا
وَقِيَامًا
“Vellezine
yebitune li rabbihim süccedev ve kiyama”
Onlar,
Rabblerine secde ederek ve kıyamda durarak geceleyenlerdir. FURKÂN 64
*******************
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اذْكُرُوا
اللَّهَ ذِكْرًا كَثِيراً
“Ya
eyyühellezine amenüzkürullahe zikran kesira”
Ey iman edenler! Allah’ı
çokça zikredin. AHZÂB
41
وَسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَأَصِيلًا
“Ve sebbihuhu bükratev ve esiyla”
O’nu
sabah akşam tespih edin. AHZÂB 42
*******************
فَاصْبِرْ عَلَى مَا يَقُولُونَ وَسَبِّحْ
بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ الْغُرُوبِ
"Fasbr ala
ma yekulune ve sebbih bi hamdi rabbike kable tuluiş şemsi ve kablel ğurub “
O
hâlde onların söylediklerine sabret ve güneşin doğuşundan önce de, batışından
önce de Rabbini hamd ederek tespih et. KAF 39
وَمِنَ اللَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَأَدْبَارَ
السُّجُودِ
“Ve minel leyli fe sebbihhu ve edbaras sucud”
Gecenin
bir kısmında ve secdelerin ardından da O’nu tespih et. KAF 40
*******************
كَانُوا قَلِيلًا مِّنَ اللَّيْلِ مَا
يَهْجَعُونَ
“Kanu
kalilem minel leyli ma yehceun”
Geceleri pek az uyurlardı. ZÂRİYÂT 17
وَبِالْأَسْحَارِ هُمْ يَسْتَغْفِرُونَ
“Ve bil eshari hum yestağfirun”
Seherlerde
bağışlama dilerlerdi. ZÂRİYÂT 18
*******************
الَّذِينَ هُمْ عَلَى صَلَاتِهِمْ دَائِمُونَ
“Elleziynehum
'ala salatihim daimune.”
Onlar, namazlarına devam
eden kimselerdir. MEÂRİC
23
*******************
وَاذْكُرِ اسْمَ رَبِّكَ بُكْرَةً وَأَصِيلًا
“Veskurisme
rabbike bukreten ve asiylen.”
Sabah
akşam Rabbinin adını an. İNSÂN 25
وَمِنَ اللَّيْلِ فَاسْجُدْ لَهُ وَسَبِّحْهُ
لَيْلًا طَوِيلًا
"Ve
minelleyli fescud lehu ve sebbihhu leylen taviylen.”
Gecenin
bir kısmında O’na secde et; geceleyin de O’nu uzun uzadıya tespih et. İNSÂN 26
17- Nİyet.
وَعَهِدْنَا إِلَى إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ
أَن طَهِّرَا بَيْتِيَ لِلطَّائِفِينَ وَالْعَاكِفِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ
“Ve iz cealnel beyte mesabetel lin nasi ve emna, vettehizu mim
mekami ibrahime müsalla, ve ahidna ila ibrahime ve ismaiyle en tahhira veytiye
lit taifine vel akifine ver rukkeis sücud”
Hani, biz Kâbe’yi
insanlara toplantı ve güven yeri kılmıştık. Siz de Makam-ı İbrahim’den
kendinize bir namaz yeri edinin. İbrahim ve İsmail’e şöyle emretmiştik: “Tavaf edenler, kendini
ibadete verenler, rükû ve secde edenler için evimi (Kâbe’yi) tertemiz tutun.” BAKARA
125
*******************
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لاَ تَقْرَبُوا
الصَّلاَةَ وَأَنتُمْ سُكَارَى حَتَّىَ تَعْلَمُوا مَا تَقُولُونَ وَلاَ جُنُبًا
إِلاَّ عَابِرِي سَبِيلٍ حَتَّىَ تَغْتَسِلُوا وَإِن كُنتُم مَّرْضَى أَوْ عَلَى
سَفَرٍ أَوْ جَاء أَحَدٌ مِّنكُم مِّن الْغَآئِطِ أَوْ لاَمَسْتُمُ النِّسَاء
فَلَمْ تَجِدُوا مَاء فَتَيَمَّمُوا صَعِيدًا طَيِّبًا فَامْسَحُوا بِوُجُوهِكُمْ
وَأَيْدِيكُمْ إِنَّ اللّهَ كَانَ عَفُوًّا غَفُورًا
“Ya eyyühellezine amenu la takrabus salate ve entüm sükara hatta
ta'lemu ma tekulune ve la cünüben illa abiri sebilin hatta tağtesiluv ve in
küntüm merda ev ala seferin ev cae ehadüm minküm minel ğaiti ev lamestümün
nisae fe lem tecidu maen fe teyemmemu saiyden tayyiben femsehu bi vücuhiküm ve
eydiküm innellahe kane afüvven ğafura”
Ey iman edenler! Sarhoş
iken ne söylediğinizi bilinceye kadar, bir de -yolcu olmanız durumu müstesna-
cünüp iken yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur veya
yolculukta bulunursanız, veyahut biriniz abdest bozmaktan gelince ya da
eşlerinizle cinsel ilişkide bulunup, su da bulamazsanız o zaman temiz bir
toprağa yönelip, (niyet ederek onunla) yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin. Şüphesiz Allah, çok affedicidir, çok
bağışlayıcıdır. NİSA 43
*******************
يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ قُل لِّمَن فِي
أَيْدِيكُم مِّنَ الأَسْرَى إِن يَعْلَمِ اللّهُ فِي قُلُوبِكُمْ خَيْرًا
يُؤْتِكُمْ خَيْرًا مِّمَّا أُخِذَ مِنكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ
رَّحِيمٌ
“Ya eyyühen nebiyyü kul limen fi eydiküm minel esra iy
ya'lemillahü fi kulubiküm hayray yü'tiküm hayram mimma ühize minküm ve yağfir
leküm vallahü ğafurur rahiym”
Ey Peygamber! Elinizdeki
esirlere söyle: Eğer Allah, kalplerinizde (iman, ihlâs, iyi niyet gibi) bir
hayır (olduğunu) bilirse, sizden alınan fidyeden daha hayırlısını size verir ve
sizi bağışlar. Allah,
çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. ENFAL 70
18- İftİtah veya Tahrİme Tekbîrİ.
B- İçİndekİ farzları beşdİr. Bunlara rükn denİr.
19- Kıyâm.
وَالَّذِينَ يَبِيتُونَ لِرَبِّهِمْ سُجَّدًا
وَقِيَامًا
“Vellezine
yebitune li rabbihim süccedev ve kiyama”
Onlar,
Rabblerine secde ederek ve kıyamda durarak geceleyenlerdir. FURKÂN 64
*******************
وَعَهِدْنَا إِلَى إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ
أَن طَهِّرَا بَيْتِيَ لِلطَّائِفِينَ وَالْعَاكِفِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ
“Ve iz cealnel beyte mesabetel lin nasi ve emna, vettehizu mim
mekami ibrahime müsalla, ve ahidna ila ibrahime ve ismaiyle en tahhira veytiye
lit taifine vel akifine ver rukkeis sücud”
Hani, biz Kâbe’yi insanlara
toplantı ve güven yeri kılmıştık. Siz de Makam-ı İbrahim’den kendinize bir
namaz yeri edinin. İbrahim ve İsmail’e şöyle emretmiştik: “Tavaf edenler,
kendini ibadete verenler, rükû ve secde edenler için evimi (Kâbe’yi) tertemiz
tutun.” BAKARA 125
*******************
إِذْ بَوَّأْنَا لِإِبْرَاهِيمَ مَكَانَ
الْبَيْتِ أَن لَّا تُشْرِكْ بِي شَيْئًا وَطَهِّرْ بَيْتِيَ لِلطَّائِفِينَ
وَالْقَائِمِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ
“Ve iz bevve'na li ibrahime mekanel beyti el la tüşrk bi şey'ev
ve tahhir beytiye littaifine vel kaimine ver rukkeis sücud”
Hani
biz İbrahim’e, Kâbe’nin yerini, “Bana hiçbir şeyi ortak koşma; evimi, tavaf
edenler, namaz kılanlar, rükû ve secde edenler için temizle” diye
belirlemiştik. HAC 26
20- Kırâat.
قُلِ ادْعُوا اللّهَ أَوِ ادْعُوا الرَّحْمَـنَ
أَيًّا مَّا تَدْعُوا فَلَهُ الأَسْمَاء الْحُسْنَى وَلاَ تَجْهَرْ بِصَلاَتِكَ
وَلاَ تُخَافِتْ بِهَا وَابْتَغِ بَيْنَ ذَلِكَ سَبِيلاً
"Kulid'ullahe
evid'ur rahman eyyem ma ted'u fe lehül esmaül husna ve la techer bi salatike ve
la tühafit biha vebteği beyne zalike sebila “
De
ki: “(Rabbinizi) ister Allah diye çağırın, ister Rahman diye çağırın.
Hangisiyle çağırırsanız çağırın, nihayet en güzel isimler O’nundur.” Namazında
sesini pek yükseltme, çok da kısma. İkisi ortası bir yol tut. İSRA 110
21- Rükû’.
وَأَقِيمُوا الصَّلاَةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ
وَارْكَعُوا مَعَ الرَّاكِعِينَ
“Ve ekiymüs salate ve atüz zekate verkeu mear rakiiyn”
Namazı
kılın,
zekâtı verin. Rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin. BAKARA 43
وَعَهِدْنَا إِلَى إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ
أَن طَهِّرَا بَيْتِيَ لِلطَّائِفِينَ وَالْعَاكِفِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ
“Ve iz cealnel beyte mesabetel lin nasi ve emna, vettehizu mim
mekami ibrahime müsalla, ve ahidna ila ibrahime ve ismaiyle en tahhira veytiye
lit taifine vel akifine ver rukkeis sücud”
Hani, biz Kâbe’yi insanlara
toplantı ve güven yeri kılmıştık. Siz de Makam-ı İbrahim’den kendinize bir
namaz yeri edinin. İbrahim ve İsmail’e şöyle emretmiştik: “Tavaf edenler,
kendini ibadete verenler, rükû ve secde edenler için evimi (Kâbe’yi) tertemiz
tutun.” BAKARA 125
*******************
وَإِذْ بَوَّأْنَا لِإِبْرَاهِيمَ مَكَانَ
الْبَيْتِ أَن لَّا تُشْرِكْ بِي شَيْئًا وَطَهِّرْ بَيْتِيَ لِلطَّائِفِينَ
وَالْقَائِمِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ
“Ve iz bevve'na li ibrahime mekanel beyti el la tüşrk bi şey'ev
ve tahhir beytiye littaifine vel kaimine ver rukkeis sücud”
Hani
biz İbrahim’e, Kâbe’nin yerini, “Bana hiçbir şeyi ortak koşma; evimi, tavaf
edenler, namaz kılanlar, rükû ve secde edenler için temizle” diye
belirlemiştik. HAC 26
*******************
يَا مَرْيَمُ اقْنُتِي لِرَبِّكِ وَاسْجُدِي
وَارْكَعِي مَعَ الرَّاكِعِينَ
“Ya meryemuknüti li rabbiki vescüdi verkeiy mear rakiiyn”
“Ey
Meryem! Rabbine divan dur. Secde et ve (O’nun huzurunda) rükû edenlerle beraber
rükû et” demişlerdi. ÂLİ IMRÂN 43
*******************
مُّحَمَّدٌ رَّسُولُ اللَّهِ وَالَّذِينَ مَعَهُ
أَشِدَّاء عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَاء بَيْنَهُمْ تَرَاهُمْ رُكَّعًا سُجَّدًا
يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِّنَ اللَّهِ وَرِضْوَانًا سِيمَاهُمْ فِي وُجُوهِهِم مِّنْ
أَثَرِ السُّجُودِ ذَلِكَ مَثَلُهُمْ فِي التَّوْرَاةِ وَمَثَلُهُمْ فِي
الْإِنجِيلِ كَزَرْعٍ أَخْرَجَ شَطْأَهُ فَآزَرَهُ فَاسْتَغْلَظَ فَاسْتَوَى عَلَى
سُوقِهِ يُعْجِبُ الزُّرَّاعَ لِيَغِيظَ بِهِمُ الْكُفَّارَ وَعَدَ اللَّهُ
الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْهُم مَّغْفِرَةً وَأَجْرًا
عَظِيمًا
“Muhammedür
rasulüllah vellezine meahu eşiddaü alel küffari ruhamaü beynehüm terahüm
rukkean süccedey yebteğune fadlem minellahi ve ridvana simahüm fi vücuhihim min
eseris sücud zalike meselühüm fit tevrati ve meselühüm fil incil ke zer'in
ahrace şat'ehu fe azerahu festağleza festeva ala sukihi yu'cibüz zürraa li
yeğiyza bihimül küffar veadellahüllezine amenu ve amilus salihati minhüm
mağfiratev ve ecran aziyma”
Muhammed, Allah’ın
Resûlüdür. Onunla beraber olanlar, inkârcılara karşı çetin, birbirlerine karşı
da merhametlidirler. Onların, rükû ve secde hâlinde, Allah’tan lütuf ve
hoşnutluk istediklerini görürsün. Onların secde eseri olan alametleri
yüzlerindedir. İşte bu, onların Tevrat’ta ve İncil’de anlatılan durumlarıdır:
Onlar filizini çıkarmış, onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış, gövdesi üzerine
dikilmiş, ziraatçıların hoşuna giden bir ekin gibidirler. Allah, kendileri
sebebiyle inkârcıları öfkelendirmek için onları böyle sağlam ve dirençli kılar.
Allah, içlerinden iman edip salih amel işleyenlere bir bağışlama ve büyük bir
mükâfat vaad etmiştir. FETİH 29
22- Secde.
وَمِنَ اللَّيْلِ فَاسْجُدْ لَهُ وَسَبِّحْهُ
لَيْلًا طَوِيلًا
“Ve minelleyli fescud lehu ve sebbihhu leylen taviylen.”
Gecenin
bir kısmında O’na secde et; geceleyin de O’nu uzun uzadıya tespih et. İNSÂN 26
*******************
يَا مَرْيَمُ اقْنُتِي لِرَبِّكِ وَاسْجُدِي
وَارْكَعِي مَعَ الرَّاكِعِينَ
“Ya meryemuknüti li rabbiki vescüdi verkeiy mear rakiiyn”
“Ey Meryem! Rabbine divan dur. Secde et ve (O’nun huzurunda) rükû
edenlerle beraber rükû et” demişlerdi. ÂLİ IMRÂN 43
*******************
مُّحَمَّدٌ رَّسُولُ اللَّهِ وَالَّذِينَ مَعَهُ
أَشِدَّاء عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَاء بَيْنَهُمْ تَرَاهُمْ رُكَّعًا سُجَّدًا
يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِّنَ اللَّهِ وَرِضْوَانًا سِيمَاهُمْ فِي وُجُوهِهِم مِّنْ
أَثَرِ السُّجُودِ ذَلِكَ مَثَلُهُمْ فِي التَّوْرَاةِ وَمَثَلُهُمْ فِي
الْإِنجِيلِ كَزَرْعٍ أَخْرَجَ شَطْأَهُ فَآزَرَهُ فَاسْتَغْلَظَ فَاسْتَوَى عَلَى
سُوقِهِ يُعْجِبُ الزُّرَّاعَ لِيَغِيظَ بِهِمُ الْكُفَّارَ وَعَدَ اللَّهُ
الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْهُم مَّغْفِرَةً وَأَجْرًا
عَظِيمًا
“Muhammedür
rasulüllah vellezine meahu eşiddaü alel küffari ruhamaü beynehüm terahüm
rukkean süccedey yebteğune fadlem minellahi ve ridvana simahüm fi vücuhihim min
eseris sücud zalike meselühüm fit tevrati ve meselühüm fil incil ke zer'in
ahrace şat'ehu fe azerahu festağleza festeva ala sukihi yu'cibüz zürraa li
yeğiyza bihimül küffar veadellahüllezine amenu ve amilus salihati minhüm
mağfiratev ve ecran aziyma”
Muhammed, Allah’ın
Resûlüdür. Onunla beraber olanlar, inkârcılara karşı çetin, birbirlerine karşı
da merhametlidirler. Onların, rükû ve secde hâlinde, Allah’tan lütuf ve
hoşnutluk istediklerini görürsün. Onların secde eseri olan alametleri
yüzlerindedir. İşte bu, onların Tevrat’ta ve İncil’de
anlatılan durumlarıdır: Onlar filizini çıkarmış, onu kuvvetlendirmiş,
kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş, ziraatçıların hoşuna giden bir ekin
gibidirler. Allah, kendileri sebebiyle inkârcıları öfkelendirmek için onları
böyle sağlam ve dirençli kılar. Allah, içlerinden iman edip salih amel
işleyenlere bir bağışlama ve büyük bir mükâfat vaad etmiştir. FETİH 29
*******************
وَإِذْ جَعَلْنَا الْبَيْتَ مَثَابَةً
لِّلنَّاسِ وَأَمْناً وَاتَّخِذُوا مِن مَّقَامِ إِبْرَاهِيمَ مُصَلًّى
وَعَهِدْنَا إِلَى إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ أَن طَهِّرَا بَيْتِيَ
لِلطَّائِفِينَ وَالْعَاكِفِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ
“Ve iz cealnel beyte mesabetel lin nasi ve emna, vettehizu mim
mekami ibrahime müsalla, ve ahidna ila ibrahime ve ismaiyle en tahhira veytiye
lit taifine vel akifine ver rukkeis sücud”
Hani, biz Kâbe’yi insanlara
toplantı ve güven yeri kılmıştık. Siz de Makam-ı İbrahim’den kendinize bir
namaz yeri edinin. İbrahim ve İsmail’e şöyle emretmiştik: “Tavaf edenler,
kendini ibadete verenler, rükû ve secde edenler için evimi (Kâbe’yi) tertemiz
tutun.” BAKARA 125
*******************
وَإِذَا كُنتَ فِيهِمْ فَأَقَمْتَ لَهُمُ
الصَّلاَةَ فَلْتَقُمْ طَآئِفَةٌ مِّنْهُم مَّعَكَ وَلْيَأْخُذُوا أَسْلِحَتَهُمْ
فَإِذَا سَجَدُوا فَلْيَكُونُوا مِن وَرَآئِكُمْ وَلْتَأْتِ طَآئِفَةٌ أُخْرَى
لَمْ يُصَلُّوا فَلْيُصَلُّوا مَعَكَ وَلْيَأْخُذُوا حِذْرَهُمْ وَأَسْلِحَتَهُمْ
وَدَّ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوْ تَغْفُلُونَ عَنْ أَسْلِحَتِكُمْ وَأَمْتِعَتِكُمْ
فَيَمِيلُونَ عَلَيْكُم مَّيْلَةً وَاحِدَةً وَلاَ جُنَاحَ عَلَيْكُمْ إِن كَانَ
بِكُمْ أَذًى مِّن مَّطَرٍ أَوْ كُنتُم مَّرْضَى أَن تَضَعُوا أَسْلِحَتَكُمْ وَخُذُوا
حِذْرَكُمْ إِنَّ اللّهَ أَعَدَّ لِلْكَافِرِينَ عَذَابًا مُّهِينًا
“Ve iza künte fihim fe ekamte lehümüs salate feltekum taifetüm
minhüm meake vel ye'huzu eslihatehümv fe iza secedu felyekunu miv veraikümv
velte'ti taifetün uhra lem yüsallu fel yüsallu meake vel ye'huzu hizrahüm ve
eslihatehüm veddellezine keferu lev tağfülune an eslihatiküm ve emtiatiküm fe
yemilune aleyküm meyletev vahidehv ve la cünüha aleyküm in kane bi küm ezem mim
metarin ev küntüm merda en tedau eslihateküm ve huzu hizrakümv innellahe eadde
lil kafirine azabem mühina”
(Ey Muhammed!) Cephede sen
de onların (mü’minlerin) arasında bulunup da onlara namaz kıldırdığın vakit,
içlerinden bir kısmı seninle beraber namaza dursun. Silâhlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar secdeye
vardıklarında (bir rekât kıldıklarında) arkanıza (düşman karşısına) geçsinler. Sonra o namaz kılmamış olan diğer kısım
gelsin, seninle beraber kılsınlar ve ihtiyatlı bulunsunlar, silâhlarını
yanlarına alsınlar. İnkâr edenler arzu ederler ki, silâhlarınızdan ve eşyanızdan
bir gafil olsanız da size ani bir baskın yapsalar. Yağmurdan zahmet çekerseniz,
ya da hasta olursanız, silâhlarınızı bırakmanızda size bir beis yoktur. Bununla
birlikte ihtiyatlı olun (tedbirinizi alın). Şüphesiz Allah, inkârcılara
alçaltıcı bir azap hazırlamıştır. NİSA 102
*******************
وَالَّذِينَ يَبِيتُونَ لِرَبِّهِمْ سُجَّدًا
وَقِيَامًا
“Vellezine yebitune li rabbihim süccedev ve kiyama”
Onlar,
Rabblerine secde ederek ve kıyamda durarak geceleyenlerdir. FURKÂN 64
*******************
إِنَّمَا يُؤْمِنُ بِآيَاتِنَا الَّذِينَ إِذَا
ذُكِّرُوا بِهَا خَرُّوا سُجَّدًا وَسَبَّحُوا بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَهُمْ لَا
يَسْتَكْبِرُونَ
“İnnema yü'minü bi ayatinellezine iza zükkiru biha harru süccedev
ve sebbehu bi hamdi rabbihim ve hüm la yestekbirun”
Bizim
âyetlerimize ancak, kendilerine bu âyetlerle öğüt verildiği zaman secdeye
kapanan,
kibirlenmeksizin Rablerine hamd ederek tespih
edenler inanırlar.
SECDE 15
*******************
وَإِذْ بَوَّأْنَا لِإِبْرَاهِيمَ مَكَانَ
الْبَيْتِ أَن لَّا تُشْرِكْ بِي شَيْئًا وَطَهِّرْ بَيْتِيَ لِلطَّائِفِينَ
وَالْقَائِمِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ
“Ve iz bevve'na li ibrahime mekanel beyti el la tüşrk bi şey'ev
ve tahhir beytiye littaifine vel kaimine ver rukkeis sücud”
Hani
biz İbrahim’e, Kâbe’nin yerini, “Bana hiçbir şeyi ortak koşma; evimi, tavaf
edenler, namaz kılanlar, rükû ve secde edenler için temizle” diye
belirlemiştik. HAC 26
*******************
وَمِنَ اللَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَأَدْبَارَ
السُّجُودِ
“Ve minel leyli fe sebbihhu ve edbaras sucud”
Gecenin
bir kısmında ve secdelerin ardından da O’nu tespih et. KAF 40
23- Ka’de-İ âhİre.
وِمِنْهُم مَّن يَقُولُ رَبَّنَا آتِنَا فِي
الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
“Ve
minhüm mey yekulü rabbena atine fid dünya hasenetev ve fil ahirati hasenetev ve
kina azaben nar”
Onlardan,
“Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş
azabından koru” diyenler de vardır. BAKARA 201
*******************
رَبَّنَا لاَ تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ إِذْ
هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِن لَّدُنكَ رَحْمَةً إِنَّكَ أَنتَ الْوَهَّابُ
“Rabbena la tüziğ kulubena ba'de iz hedeytena veheb lena mil
ledünke rahmeh, inneke entel Vehhab”
(Onlar
şöyle yakarırlar): “Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi
eğriltme. Bize katından bir rahmet bahşet. Şüphesiz sen çok bahşedensin.” ALİ İMRAN 8
*******************
رَبِّ اجْعَلْنِي مُقِيمَ الصَّلاَةِ وَمِن
ذُرِّيَّتِي رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَاء
“Rabbic'alni
mükiymes salati ve imn zürriyyeti rabbena ve tekabbel düa'”
“Rabbim! Beni namaza devam eden
bir kimse eyle. Soyumdan da böyle kimseler yarat. Rabbimiz! Duamı kabul eyle.” İBRAHİM 40
*******************
رَبَّنَا اغْفِرْ لِي وَلِوَالِدَيَّ
وَلِلْمُؤْمِنِينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ
“Rabbenağfir li ve li valideyye ve lil mü'minine yevme yekumül
hisab”
“Rabbimiz!
Hesap görülecek günde, beni, ana-babamı ve inananları bağışla.” İBRAHİM 41
Abdestİn Farzları (4)
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا قُمْتُمْ
إِلَى الصَّلاةِ فاغْسِلُوا وُجُوهَكُمْ وَأَيْدِيَكُمْ إِلَى الْمَرَافِقِ
وَامْسَحُوا بِرُؤُوسِكُمْ وَأَرْجُلَكُمْ إِلَى الْكَعْبَينِ وَإِن كُنتُمْ
جُنُبًا فَاطَّهَّرُوا وَإِن كُنتُم مَّرْضَى أَوْ عَلَى سَفَرٍ أَوْ جَاء أَحَدٌ
مَّنكُم مِّنَ الْغَائِطِ أَوْ لاَمَسْتُمُ النِّسَاء فَلَمْ تَجِدُوا مَاء
فَتَيَمَّمُوا صَعِيدًا طَيِّبًا فَامْسَحُوا بِوُجُوهِكُمْ وَأَيْدِيكُم مِّنْهُ
مَا يُرِيدُ اللّهُ لِيَجْعَلَ عَلَيْكُم مِّنْ حَرَجٍ وَلَـكِن يُرِيدُ
لِيُطَهَّرَكُمْ وَلِيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
“Ya
eyyühellezine amenu iza kuntüm iles salati fağsilu vücuheküm ve eydiyeküm ilel
merafiki vemsehu bi ruusiküm ve ercüleküm ilel ka'beyn ve in küntüm cünüben
fettahheru ve in küntüm merda ev ala seferin ev cae ehadüm minküm minel ğaiti
ev lamestümün nisae fe lem tecidu maen fe teyemmemu saiydan tayyiben femsehu bi
vücuhiküm ve eydiküm minh ma yüridüllahü li yec'ale aleyküm min haraciv ve
lakiy yüridü li yütahhiraküm ve li yütimme ni'metehu aleyküm lealleküm
teşkürun”
Ey
iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar
ellerinizi ve -başlarınıza mesh edip- her iki topuğa kadar da ayaklarınızı
yıkayın. Eğer cünüp iseniz, iyice yıkanarak temizlenin. Hasta olursanız veya
seferde bulunursanız veya biriniz abdest bozmaktan (def-i hacetten) gelir veya
kadınlara dokunur (cinsel ilişkide bulunur) da su bulamazsanız, o zaman temiz
bir toprağa yönelin. Onunla yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin (Teyemmüm edin).
Allah, size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez. Fakat O, sizi tertemiz yapmak
ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz. MÂİDE 6,
*******************
وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الْمَحِيضِ قُلْ هُوَ
أَذًى فَاعْتَزِلُوا النِّسَاء فِي الْمَحِيضِ وَلاَ تَقْرَبُوهُنَّ حَتَّىَ
يَطْهُرْنَ فَإِذَا تَطَهَّرْنَ فَأْتُوهُنَّ مِنْ حَيْثُ أَمَرَكُمُ اللّهُ إِنَّ
اللّهَ يُحِبُّ التَّوَّابِينَ وَيُحِبُّ الْمُتَطَهِّرِينَ
“Ve
yes'eluneke anil mehiyd, kul hüve ezen fa'tezilün nisae fil mehiydi ve la
takrabuhünne hatta yathurn, fe iza tetahherne fe'tuhünne min haysü
emerakümllah, innellahe yühibbüt tevvabine ve yühibbül mütetahhirin”
Sana
kadınların ay hâlini sorarlar. De ki: “O bir ezadır (rahatsızlıktır). Ay
hâlinde kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın.
Temizlendikleri vakit, Allah’ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şüphesiz Allah çok tövbe edenleri sever,
çok temizlenenleri sever.” BAKARA 222
وَالْمُطَلَّقَاتُ يَتَرَبَّصْنَ بِأَنفُسِهِنَّ
ثَلاَثَةَ قُرُوَءٍ وَلاَ يَحِلُّ لَهُنَّ أَن يَكْتُمْنَ مَا خَلَقَ اللّهُ فِي
أَرْحَامِهِنَّ إِن كُنَّ يُؤْمِنَّ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ
وَبُعُولَتُهُنَّ أَحَقُّ بِرَدِّهِنَّ فِي ذَلِكَ إِنْ أَرَادُوا إِصْلاَحًا
وَلَهُنَّ مِثْلُ الَّذِي عَلَيْهِنَّ بِالْمَعْرُوفِ وَلِلرِّجَالِ عَلَيْهِنَّ
دَرَجَةٌ وَاللّهُ عَزِيزٌ حَكُيمٌ
"Vel
mütallekatü yeterabbasne bi enfüsihinne selasete kuru', ve la yehillü lehünne
ey yektmne ma halekallahü fi erhamihinne in künne yü'minne billahi vel yevmil
ahir, ve büuletühünne ehakku bi raddihinne fi zalike in eradu islaha, ve
lehünne mislüllezi aleyhinne bil ma7rufi ve lir ricali aleyhinne deraceh,
vallahü azizün hakim “
Boşanmış kadınlar
kendi kendilerine üç ay hâli (hayız veya temizlik müddeti) beklerler. Eğer
Allah’a ve ahiret gününe inanıyorlarsa, Allah’ın kendi rahimlerinde yarattığını
gizlemeleri onlara helâl olmaz. Kocaları bu süre içinde barışmak isterlerse,
onları geri almağa daha çok hak sahibidirler. Kadınların, yükümlülükleri kadar meşru
hakları vardır. Yalnız erkeklerin kadınlar üzerinde bir derece farkı vardır. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. BAKARA 228
*******************
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنَّمَا
الْمُشْرِكُونَ نَجَسٌ فَلاَ يَقْرَبُوا الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ بَعْدَ عَامِهِمْ
هَـذَا وَإِنْ خِفْتُمْ عَيْلَةً فَسَوْفَ يُغْنِيكُمُ اللّهُ مِن فَضْلِهِ إِن
شَاء إِنَّ اللّهَ عَلِيمٌ حَكِيمٌ
“Ya
eyyühellezine amenu innemel müşrikun necesün fe la yakrabül mescidel haram
ba'de amihim haza ve in hiftüm ayleten fe sevfe yuğnikümüllahü min fadlihi in
şa' innellahe alimün hakim”
Ey iman edenler! Allah'a ortak
koşanlar ancak bir pislikten ibarettir. Artık bu yıllarından sonra, Mescid-i
Haram’a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluktan korkarsanız, Allah
dilerse lütfuyla sizi zengin kılar. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve
hikmet sahibidir. TEVBE 28
*******************
وَاللَّائِي يَئِسْنَ مِنَ الْمَحِيضِ مِن
نِّسَائِكُمْ إِنِ ارْتَبْتُمْ فَعِدَّتُهُنَّ ثَلَاثَةُ أَشْهُرٍ وَاللَّائِي
لَمْ يَحِضْنَ وَأُوْلَاتُ الْأَحْمَالِ أَجَلُهُنَّ أَن يَضَعْنَ حَمْلَهُنَّ
وَمَن يَتَّقِ اللَّهَ يَجْعَل لَّهُ مِنْ أَمْرِهِ يُسْرًا
“Vellaiy
yeisne minelmehiydi min nisaikum inirtebtum fe'iddetuhunne selasetu işhurin
vellaiy lem yehidne ve ulatul'ahmali eceluhunne en yeda'ne hamlehunne ve men
yettekillhe yec'al lehu min emrihi yusren.”
Kadınlarınızdan âdetten
kesilmiş olanlarla, henüz âdet görmeyenler hususunda tereddüt ederseniz,
onların bekleme süresi üç aydır. Hamile olanların bekleme süresi ise, doğum
yapmalarıyla sona erer. Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona işinde bir
kolaylık verir. TALAK 4
24-
Abdest alırken yüzü yıkamak.
25- Ellerİ dİrseklerİ İle bİrlİkte yıkamak.
26- Başın dörtte bİrİnİ mesh etmek.
27- Ayakları topukları İle bİrlİkte yıkamak.
Guslün Farzları (3)
28- Ağzı yıkamak (mazmaza).
29- Burnu yıkamak (İstİnşak).
30- Bütün bedenİ yıkamak.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لاَ تَقْرَبُوا
الصَّلاَةَ وَأَنتُمْ سُكَارَى حَتَّىَ تَعْلَمُوا مَا تَقُولُونَ وَلاَ جُنُبًا
إِلاَّ عَابِرِي سَبِيلٍ حَتَّىَ تَغْتَسِلُوا وَإِن كُنتُم مَّرْضَى أَوْ عَلَى
سَفَرٍ أَوْ جَاء أَحَدٌ مِّنكُم مِّن الْغَآئِطِ أَوْ لاَمَسْتُمُ النِّسَاء
فَلَمْ تَجِدُوا مَاء فَتَيَمَّمُوا صَعِيدًا طَيِّبًا فَامْسَحُوا بِوُجُوهِكُمْ
وَأَيْدِيكُمْ إِنَّ اللّهَ كَانَ عَفُوًّا غَفُورًا
“Ya
eyyühellezine amenu la takrabus salate ve entüm sükara hatta ta'lemu ma
tekulune ve la cünüben illa abiri sebilin hatta tağtesiluv ve in küntüm merda
ev ala seferin ev cae ehadüm minküm minel ğaiti ev lamestümün nisae fe lem
tecidu maen fe teyemmemu saiyden tayyiben femsehu bi vücuhiküm ve eydiküm
innellahe kane afüvven ğafura”
Ey iman edenler!
Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar, bir de -yolcu olmanız durumu
müstesna- cünüp iken yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur
veya yolculukta bulunursanız, veyahut biriniz abdest bozmaktan gelince ya da
eşlerinizle cinsel ilişkide bulunup, su da bulamazsanız o zaman temiz bir
toprağa yönelip, (niyet ederek onunla) yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin. Şüphesiz Allah, çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır. NİSA 43
*******************
الْيَوْمَ أُحِلَّ لَكُمُ الطَّيِّبَاتُ
وَطَعَامُ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ حِلٌّ لَّكُمْ وَطَعَامُكُمْ حِلُّ
لَّهُمْ وَالْمُحْصَنَاتُ مِنَ الْمُؤْمِنَاتِ وَالْمُحْصَنَاتُ مِنَ الَّذِينَ
أُوتُوا الْكِتَابَ مِن قَبْلِكُمْ إِذَا آتَيْتُمُوهُنَّ أُجُورَهُنَّ
مُحْصِنِينَ غَيْرَ مُسَافِحِينَ وَلاَ مُتَّخِذِي أَخْدَانٍ وَمَن يَكْفُرْ
بِالإِيمَانِ فَقَدْ حَبِطَ عَمَلُهُ وَهُوَ فِي الآخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرِينَ
“Elyevme
ühille lekümüt tayyibat ve taamüllezine utül kitabe hillül leküm ve taamüküm
hillül lehüm vel muhsanatü minel mü'minati vel muhsanatü minellezine utül
kitabe min kabliküm iza ateytümuhünne ücurahünne muhsinine ğayra müsafihiyne ve
la müttehizi ahdan ve mey yekfür bil imani fe kad habita amelühu ve hüve fil ahirati
minel hasirin”
Bu gün size temiz ve hoş
şeyler helâl kılındı.
Kendilerine kitap verilenlerin yiyecekleri size helâl, sizin yiyecekleriniz de
onlara helâldir. Mü’min
kadınlardan iffetli olanlarla, daha önce kendilerine kitap verilenlerden olan
iffetli kadınlar da, mehirlerini vermeniz kaydıyla; evlenmek, zina etmemek ve
gizli dost tutmamak üzere size helâldir. Her kim de inanılması gerekenleri inkâr ederse, bütün
işlediği boşa gider. Ahirette de o, ziyana uğrayanlardandır.MÂİDE 5
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا قُمْتُمْ
إِلَى الصَّلاةِ فاغْسِلُوا وُجُوهَكُمْ وَأَيْدِيَكُمْ إِلَى الْمَرَافِقِ
وَامْسَحُوا بِرُؤُوسِكُمْ وَأَرْجُلَكُمْ إِلَى الْكَعْبَينِ وَإِن كُنتُمْ
جُنُبًا فَاطَّهَّرُوا وَإِن كُنتُم مَّرْضَى أَوْ عَلَى سَفَرٍ أَوْ جَاء أَحَدٌ مَّنكُم
مِّنَ الْغَائِطِ أَوْ لاَمَسْتُمُ النِّسَاء فَلَمْ تَجِدُوا مَاء فَتَيَمَّمُوا
صَعِيدًا طَيِّبًا فَامْسَحُوا بِوُجُوهِكُمْ وَأَيْدِيكُم مِّنْهُ مَا يُرِيدُ
اللّهُ لِيَجْعَلَ عَلَيْكُم مِّنْ حَرَجٍ وَلَـكِن يُرِيدُ لِيُطَهَّرَكُمْ
وَلِيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
“Ya
eyyühellezine amenu iza kuntüm iles salati fağsilu vücuheküm ve eydiyeküm ilel
merafiki vemsehu bi ruusiküm ve ercüleküm ilel ka'beyn ve in küntüm cünüben
fettahheru ve in küntüm merda ev ala seferin ev cae ehadüm minküm minel ğaiti
ev lamestümün nisae fe lem tecidu maen fe teyemmemu saiydan tayyiben femsehu bi
vücuhiküm ve eydiküm minh ma yüridüllahü li yec'ale aleyküm min haraciv ve
lakiy yüridü li yütahhiraküm ve li yütimme ni'metehu aleyküm lealleküm
teşkürun”
Ey iman edenler!
Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi ve
-başlarınıza mesh edip- her iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz,
iyice yıkanarak temizlenin. Hasta olursanız veya seferde bulunursanız veya
biriniz abdest bozmaktan (def-i hacetten) gelir veya kadınlara dokunur (cinsel
ilişkide bulunur) da su bulamazsanız, o zaman temiz bir toprağa yönelin. Onunla
yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin (Teyemmüm edin). Allah, size herhangi bir
güçlük çıkarmak istemez. Fakat O, sizi tertemiz yapmak ve
üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz. MÂİDE 6,
*******************
وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الْمَحِيضِ قُلْ هُوَ
أَذًى فَاعْتَزِلُوا النِّسَاء فِي الْمَحِيضِ وَلاَ تَقْرَبُوهُنَّ حَتَّىَ
يَطْهُرْنَ فَإِذَا تَطَهَّرْنَ فَأْتُوهُنَّ مِنْ حَيْثُ أَمَرَكُمُ اللّهُ إِنَّ
اللّهَ يُحِبُّ التَّوَّابِينَ وَيُحِبُّ الْمُتَطَهِّرِينَ
“Ve
yes'eluneke anil mehiyd, kul hüve ezen fa'tezilün nisae fil mehiydi ve la
takrabuhünne hatta yathurn, fe iza tetahherne fe'tuhünne min haysü
emerakümllah, innellahe yühibbüt tevvabine ve yühibbül mütetahhirin”
Sana
kadınların ay hâlini sorarlar. De ki: “O bir ezadır (rahatsızlıktır). Ay
hâlinde kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın.
Temizlendikleri vakit, Allah’ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şüphesiz Allah çok tövbe edenleri sever, çok temizlenenleri sever.”
BAKARA 222
*******************
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنَّمَا
الْمُشْرِكُونَ نَجَسٌ فَلاَ يَقْرَبُوا الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ بَعْدَ عَامِهِمْ
هَـذَا وَإِنْ خِفْتُمْ عَيْلَةً فَسَوْفَ يُغْنِيكُمُ اللّهُ مِن فَضْلِهِ إِن
شَاء إِنَّ اللّهَ عَلِيمٌ حَكِيمٌ
“Ya
eyyühellezine amenu innemel müşrikun necesün fe la yakrabül mescidel haram
ba'de amihim haza ve in hiftüm ayleten fe sevfe yuğnikümüllahü min fadlihi in
şa' innellahe alimün hakim”
Ey
iman edenler! Allah'a ortak koşanlar ancak bir pislikten ibarettir. Artık bu
yıllarından sonra, Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluktan korkarsanız, Allah dilerse lütfuyla sizi zengin
kılar. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. TEVBE 28
Teyemmümün Farzları (2)
31- Cünüplükten veya abdestsİzlİkten
temİzlenmek İçİn nİyet etmek.
32- İkİ elİ temİz toprağa vurup, yüzü
mesh etmek ve tekrar İki elİ temİz toprağa vurup, her İkİ kolu dİrsekten avuca
kadar sığamak.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لاَ تَقْرَبُوا
الصَّلاَةَ وَأَنتُمْ سُكَارَى حَتَّىَ تَعْلَمُوا مَا تَقُولُونَ وَلاَ جُنُبًا
إِلاَّ عَابِرِي سَبِيلٍ حَتَّىَ تَغْتَسِلُوا وَإِن كُنتُم مَّرْضَى أَوْ عَلَى
سَفَرٍ أَوْ جَاء أَحَدٌ مِّنكُم مِّن الْغَآئِطِ أَوْ لاَمَسْتُمُ النِّسَاء
فَلَمْ تَجِدُوا مَاء فَتَيَمَّمُوا صَعِيدًا طَيِّبًا فَامْسَحُوا بِوُجُوهِكُمْ
وَأَيْدِيكُمْ إِنَّ اللّهَ كَانَ عَفُوًّا غَفُورًا
“Ya
eyyühellezine amenu la takrabus salate ve entüm sükara hatta ta'lemu ma
tekulune ve la cünüben illa abiri sebilin hatta tağtesiluv ve in küntüm merda
ev ala seferin ev cae ehadüm minküm minel ğaiti ev lamestümün nisae fe lem
tecidu maen fe teyemmemu saiyden tayyiben femsehu bi vücuhiküm ve eydiküm
innellahe kane afüvven ğafura”
Ey iman edenler!
Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar, bir de -yolcu olmanız durumu
müstesna- cünüp iken yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur
veya yolculukta bulunursanız, veyahut biriniz abdest bozmaktan gelince ya da
eşlerinizle cinsel ilişkide bulunup, su da bulamazsanız o zaman temiz bir
toprağa yönelip, (niyet ederek onunla) yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin. Şüphesiz Allah, çok affedicidir, çok
bağışlayıcıdır. NİSA 43
*******************
الْيَوْمَ أُحِلَّ لَكُمُ الطَّيِّبَاتُ
وَطَعَامُ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ حِلٌّ لَّكُمْ وَطَعَامُكُمْ حِلُّ
لَّهُمْ وَالْمُحْصَنَاتُ مِنَ الْمُؤْمِنَاتِ وَالْمُحْصَنَاتُ مِنَ الَّذِينَ
أُوتُوا الْكِتَابَ مِن قَبْلِكُمْ إِذَا آتَيْتُمُوهُنَّ أُجُورَهُنَّ
مُحْصِنِينَ غَيْرَ مُسَافِحِينَ وَلاَ مُتَّخِذِي أَخْدَانٍ وَمَن يَكْفُرْ
بِالإِيمَانِ فَقَدْ حَبِطَ عَمَلُهُ وَهُوَ فِي الآخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرِينَ
“Elyevme
ühille lekümüt tayyibat ve taamüllezine utül kitabe hillül leküm ve taamüküm
hillül lehüm vel muhsanatü minel mü'minati vel muhsanatü minellezine utül
kitabe min kabliküm iza ateytümuhünne ücurahünne muhsinine ğayra müsafihiyne ve
la müttehizi ahdan ve mey yekfür bil imani fe kad habita amelühu ve hüve fil
ahirati minel hasirin”
Bu
gün size temiz ve hoş şeyler helâl kılındı. Kendilerine kitap verilenlerin yiyecekleri
size helâl, sizin yiyecekleriniz de onlara helâldir. Mü’min kadınlardan
iffetli olanlarla, daha önce kendilerine kitap verilenlerden olan iffetli
kadınlar da, mehirlerini vermeniz kaydıyla; evlenmek, zina etmemek ve gizli
dost tutmamak üzere size helâldir. Her kim de inanılması gerekenleri inkâr ederse, bütün işlediği boşa
gider. Ahirette de o, ziyana uğrayanlardandır. MÂİDE 5
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا قُمْتُمْ
إِلَى الصَّلاةِ فاغْسِلُوا وُجُوهَكُمْ وَأَيْدِيَكُمْ إِلَى الْمَرَافِقِ
وَامْسَحُوا بِرُؤُوسِكُمْ وَأَرْجُلَكُمْ إِلَى الْكَعْبَينِ وَإِن كُنتُمْ
جُنُبًا فَاطَّهَّرُوا وَإِن كُنتُم مَّرْضَى أَوْ عَلَى سَفَرٍ أَوْ جَاء أَحَدٌ
مَّنكُم مِّنَ الْغَائِطِ أَوْ لاَمَسْتُمُ النِّسَاء فَلَمْ تَجِدُوا مَاء فَتَيَمَّمُوا
صَعِيدًا طَيِّبًا فَامْسَحُوا بِوُجُوهِكُمْ وَأَيْدِيكُم مِّنْهُ مَا يُرِيدُ
اللّهُ لِيَجْعَلَ عَلَيْكُم مِّنْ حَرَجٍ وَلَـكِن يُرِيدُ لِيُطَهَّرَكُمْ
وَلِيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
“Ya
eyyühellezine amenu iza kuntüm iles salati fağsilu vücuheküm ve eydiyeküm ilel
merafiki vemsehu bi ruusiküm ve ercüleküm ilel ka'beyn ve in küntüm cünüben
fettahheru ve in küntüm merda ev ala seferin ev cae ehadüm minküm minel ğaiti
ev lamestümün nisae fe lem tecidu maen fe teyemmemu saiydan tayyiben femsehu bi
vücuhiküm ve eydiküm minh ma yüridüllahü li yec'ale aleyküm min haraciv ve
lakiy yüridü li yütahhiraküm ve li yütimme ni'metehu aleyküm lealleküm
teşkürun”
Ey iman edenler!
Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi ve
-başlarınıza mesh edip- her iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz,
iyice yıkanarak temizlenin. Hasta olursanız veya seferde bulunursanız veya
biriniz abdest bozmaktan (def-i hacetten) gelir veya kadınlara dokunur (cinsel
ilişkide bulunur) da su bulamazsanız, o zaman temiz bir toprağa yönelin. Onunla
yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin (Teyemmüm edin). Allah, size herhangi bir
güçlük çıkarmak istemez. Fakat O, sizi tertemiz yapmak ve
üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz. MÂİDE 6,
*******************
وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الْمَحِيضِ قُلْ هُوَ
أَذًى فَاعْتَزِلُوا النِّسَاء فِي الْمَحِيضِ وَلاَ تَقْرَبُوهُنَّ حَتَّىَ
يَطْهُرْنَ فَإِذَا تَطَهَّرْنَ فَأْتُوهُنَّ مِنْ حَيْثُ أَمَرَكُمُ اللّهُ إِنَّ
اللّهَ يُحِبُّ التَّوَّابِينَ وَيُحِبُّ الْمُتَطَهِّرِينَ
“Ve
yes'eluneke anil mehiyd, kul hüve ezen fa'tezilün nisae fil mehiydi ve la
takrabuhünne hatta yathurn, fe iza tetahherne fe'tuhünne min haysü
emerakümllah, innellahe yühibbüt tevvabine ve yühibbül mütetahhirin”
Sana
kadınların ay hâlini sorarlar. De ki: “O bir ezadır (rahatsızlıktır). Ay
hâlinde kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın.
Temizlendikleri vakit, Allah’ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şüphesiz Allah çok tövbe edenleri
sever, çok temizlenenleri sever.” BAKARA 222
*******************
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنَّمَا
الْمُشْرِكُونَ نَجَسٌ فَلاَ يَقْرَبُوا الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ بَعْدَ عَامِهِمْ
هَـذَا وَإِنْ خِفْتُمْ عَيْلَةً فَسَوْفَ يُغْنِيكُمُ اللّهُ مِن فَضْلِهِ إِن
شَاء إِنَّ اللّهَ عَلِيمٌ حَكِيمٌ
“Ya
eyyühellezine amenu innemel müşrikun necesün fe la yakrabül mescidel haram
ba'de amihim haza ve in hiftüm ayleten fe sevfe yuğnikümüllahü min fadlihi in
şa' innellahe alimün hakim”
Ey iman edenler! Allah'a
ortak koşanlar ancak bir pislikten ibarettir. Artık bu yıllarından sonra,
Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluktan korkarsanız, Allah dilerse lütfuyla sizi zengin
kılar. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. TEVBE 28
*******************
وَاللَّائِي يَئِسْنَ مِنَ الْمَحِيضِ مِن
نِّسَائِكُمْ إِنِ ارْتَبْتُمْ فَعِدَّتُهُنَّ ثَلَاثَةُ أَشْهُرٍ وَاللَّائِي
لَمْ يَحِضْنَ وَأُوْلَاتُ الْأَحْمَالِ أَجَلُهُنَّ أَن يَضَعْنَ حَمْلَهُنَّ
وَمَن يَتَّقِ اللَّهَ يَجْعَل لَّهُ مِنْ أَمْرِهِ يُسْرًا
“Vellaiy
yeisne minelmehiydi min nisaikum inirtebtum fe'iddetuhunne selasetu işhurin
vellaiy lem yehidne ve ulatul'ahmali eceluhunne en yeda'ne hamlehunne ve men
yettekillhe yec'al lehu min emrihi yusren.”
Kadınlarınızdan âdetten
kesilmiş olanlarla, henüz âdet görmeyenler hususunda tereddüt ederseniz,
onların bekleme süresi üç aydır. Hamile olanların bekleme süresi ise, doğum
yapmalarıyla sona erer. Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona işinde
bir kolaylık verir. TALAK 4
32 FARZ
YAZAN : MUSTAFA KEMAL BEKTAŞ
- S O N -
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder