8 Mayıs 2018 Salı

15 C.H.P MİLLETVEKİLİNİN İYİ PARTİYE GEÇMELERİNİ NASIL OKUMALIYIZ ! NE ANLAMA GELMEKTEDİR? "En kötü demokrasi, en iyi ihtilâl idaresinden daha iyidir.." Alparslan TÜRKEŞ 27 Mayıs 1960’ın baş aktörlerinden Alparslan TÜRKEŞ’in sözü ile başladım konumuza. Demokrasi ne kadar doğal bir yönetim sistemi olsa da pek çok zaafa açık bir yönetim şeklidir. Demokraside denetimin olmadığı, aksadığı yerde, yozlaşma ve otoriterleşme kaçınılmazdır. Demokraside yönetenlerin mutlak güç sahibi oldukları yönetim biçimlerinde, iktidarın denetlenmesi ve bu çerçevede eleştirilebilmesi; toplumsal sorunlar hakkında farklı fikirler ileri sürülebilmesi ne yazık ki çok fazla kabul görmemektedir.

15  C.H.P MİLLETVEKİLİNİN İYİ PARTİYE GEÇMELERİNİ NASIL OKUMALIYIZ ! NE ANLAMA GELMEKTEDİR?

"En kötü demokrasi, en iyi ihtilâl idaresinden daha iyidir.." Alparslan TÜRKEŞ
27 Mayıs 1960’ın baş aktörlerinden Alparslan TÜRKEŞ’in sözü ile başladım konumuza. Demokrasi ne kadar doğal bir yönetim sistemi olsa da pek çok zaafa açık bir yönetim şeklidir. Demokraside denetimin olmadığı, aksadığı yerde, yozlaşma ve otoriterleşme kaçınılmazdır.
Demokraside yönetenlerin mutlak güç sahibi oldukları yönetim biçimlerinde, iktidarın denetlenmesi ve bu çerçevede eleştirilebilmesi; toplumsal sorunlar hakkında farklı fikirler ileri sürülebilmesi ne yazık ki çok fazla kabul görmemektedir. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde zaman zaman demokrasilerde kesintiye uğramış, 27 mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 15 Temmuz durup dururken olmamıştır.
Ve geçtiğimiz günlerde de 24 Haziran seçimlerine katılamayan İYİ Parti’nin teşkilatlanmasını zamanında tamamlayamamasından ileri gelen problemin aşılması için bir gece 15 tane C.H.P milletvekilleri partilerinden istifa edip ertesi gün İYİ Parti’ye geçip, gurup kurarak seçimlere girmesinin önü açıldı. Peki İyi mi oldu? kötü mü oldu? bunu zaman gösterecektir.
Bilindiği üzere, yürürlükteki 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu'nun 36. maddesi şu şekildedir;
"Siyasi partilerin seçimlere katılabilmesi için illerin en az yarısında oy verme gününden en az altı ay evvel teşkilat kurmuş ve büyük kongrelerini yapmış olması veya Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde grubu bulunması şarttır.
Bir ilde teşkilatlanma, merkez ilçesi dahil o ilin ilçelerinin en az üçte birinde teşkilat kurmayı gerektirir."
İyi Parti yetkilileri, söz konusu şartları yerine getirdiklerini belirtirlerken, aksi yönde açıklamalarda mevcuttur. Bu durum, anılan Parti'nin seçimlere katılıp katılamayacağı konusunu tereddütte bırakmaktadır. Yargıtay ve Y.S.K yetkilileri tarafından kamuoyundaki tereddütleri giderecek nitelikte bir açıklama yapılmış olsaydı bu durum bu hale gelmezdi !
Bu karmaşa içinde, doğru olduğunu varsayarsak, 15 C.H.P milletvekilinin bir başka partinin seçimlere katılmasını sağlamak amacıyla böyle bir uygulamaya gitmesini demokrasi ve uzlaşma kültürünün gelişimi bakımından önemsenecek bir olay olduğunu  belirtmemizde fayda vardır. Nasıl ki hükümetimiz kendi içinde Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU ile Belediye Başkanlarının değiştirilmesindeki tasarrufları aynı doğrultuda değerlendirilmişse bu konuyu da aynı boyutta değerlendirmekte fayda var.
Biliyorsunuz ki C.H.P ve İyi Parti'nin hitap ettikleri seçmen kitlesi, sosyolojik yönleri bakımından, benzer özellikler taşıdıkları tahmin edilmektedir. Yapılan değerlendirmelerde, her iki partinin de şehirleşme ve eğitim oranı yüksek bölgelerde, eğitimli ve nispeten genç kesimden daha çok oy alacaklarını siyaset bilimciler ileri sürmektedir. Bu değerlendirmeler doğru kabul gördüğü takdirde, söz konusu partilerin seçmen tabanlarının birbirine yakın oldukları, dolayısıyla "İyi Parti'nin seçimlere girememesi durumunda" C.H.P' nin bundan kazançlı çıkacağı, değerlendirilebilir. Böyle olmasına rağmen, C.H.P Yönetiminin, kendilerinden "oy çalması" muhtemel bir partinin seçimlere katılabilmesini sağlamak amacıyla, partilerinin aleyhine olabilecek bir girişimi başlatmaları, belki siyaseten "akılcı ve mantıklı" bir uygulama olarak görülmeyebilir..
Fakat, bu davranışın tüm toplum vicdanında olumlu tesir yapabileceği, bilhassa "tek partili dönemlerde" devrindeki C.H.P’nin bazı talihsiz uygulamaları sebebiyle "milletle bütünleşmek" konusunda sorun yaşadığını ve yapılacak seçimlerde, sandıkta zarar görse dahi  uzun dönemde bundan yarar sağlayabileceği de değerlendirmek mümkündür.
Seçimlerin 24 Haziran’a erken alınması konusunda etken olan hususlar günlerdir kamuoyunda tartışılmaktadır. Bu hususları burada tekrar etmekte fayda görmüyorum. Bu davranışlar  içerisinde İyi Parti'nin seçimlere katılacak yada katılamayacak olmasının ne ölçüde önem taşıdığı konusu da tartışılmakta olup,  AK Parti ve M.H.P tarafından bu konunun abartıldığını, İyi Parti'nin seçimlere katılıp katılmaması konusuyla ilgilenmediklerini, ileri sürenlerde olmaktadır.
Seçim zamanının kısalığı ve gelişmelerin süratli seyretmesi sebebiyle, son derece subjektif değerlendirmeler yapılmasını gerekli kılan bu tartışmalardan bağımsız olarak belirtmek gerekir ki, siyaset kurumunun, toplumdaki bütün eğilimleri yansıtacak şekilde yapılanması ve bu nedenle  bazı kesimlerin meşru taleplerini siyaseten ifade etme imkânından mahrum kaldıklarını düşünmelerine, yani, mağduriyet duygusuna kapılmalarına sebebiyet verecek gelişmelere zemin hazırlanmaması, toplumsal huzurun ve millet bütünlüğünün sağlanması bakımından son derece büyük önem taşımaktadır.
Siyasette ittifak iki ucu b..ok lu değnek anlamı taşır. Böyle bir girişimin yapılması bile başlı başına önemli bir olaydır. Dolayısıyla, belki de böyle bir girişimin sonuçlanmasına dahi gerek kalmayacaktı. Zîrâ, kamuoyunda "İyi Parti'nin seçimlere girmesine engel olunduğu" şeklinde bir izlenimin oluşması, Ak Parti iktidar tarafının aleyhine olacaktır. Bu tür krizleri duygusal yönetmemek, ileriye dönük okuyarak yönetmek gerekir.
Yukarıda belirtilen gelişme ise, İyi Parti'nin seçimlere katılabilmesi için, pek çok çıkış yolu bulunduğunun iktidar tarafınca anlaşılabilmesini sağlayacaktır. Bu durumda, Ak Parti kanadı, muhtemelen, bundan böyle, İyi Parti'nin mağdur konumuna düşmemesi ve bu yolla toplum nezdinde daha fazla sempati çekmemesi için, anılan partinin seçimlere katılmasını sağlamaya yönelik bir tutum içine soracaklardır diye düşünüyorum.
Muhalefet partileri cephesinden konuya yaklaştığımızda ise  başka önemli sorunlar söz konusu olacaktır. Bu aşamalardan sonra üç önemli muhalefet partisi (C.H.P, İyi Parti ve Saadet Partisi), kendi tabanlarının "ittifak yapın" baskısı altındadır. İktidar kanadının ittifak oluşturması karşısında, muhalefet partilerinin tabanlarında da,"seçimlerin kazanılabilmesi için, muhalefet partileri arasında mutlak surette ittifak yapılması gerektiği" yönünde kuvvetli bir eğilim şu an için belirmiş durumdadır. Söz konusu tüm gelişmeler neticesinde Sayın KILIÇDAROĞLU ve Sayın AKŞENER' in hareket alanlarının daraldığını da söyleyebiliriz.
Hiç bir partinin oyu garanti değildir ve partiler arasında "seçim sonuçlarını değiştirecek nitelikte" oy kaymalarının 24 Haziran seçimlerinde de yaşanması söz konusu olabilecektir. 16 Nisan Referandumunu incelediğimizde, M.H.P' nin Ak Parti oylarına katkısının sınırlı olduğunu anlayabiliriz. Sayın Devlet BAHÇELİ'nin ısrarla "baraj yüzdesinin düşürülmesini", bu olmayınca da "ittifak yasasının çıkarılmasını" talep etmesi, bu durumun M.H.P. yönetimince de kabul edildiğini ortaya koymaktadır.
Sayın BAHÇELİ'nin "seçimlerin erkene alınmasına gerekçe olarak gösterdiği" hususlar da (iktisadi sorunlar vs.), ittifak yapmalarına rağmen, Ak Parti ve M.H.P'nin, 24 Haziran seçimlerinde oyların yarısından fazlasını almakta zorlanmalarına sebebiyet verebilecektir. Bu durum, bilhassa Cumhurbaşkanı seçiminde çok büyük önem arz edecektir. Bu noktadan sonra, bilhassa C.H.P ve İyi Parti yönetiminin eli kolu büyük ölçüde bağlanmıştır ve kendilerini "ittifak yapmak" zorunda hissedeceklerdir.
Meral AKŞENER, bu tehlikeli siyaset  kulvarında, başarı olarak addolunabilecek bir sonuç almayı başardığı takdirde, Türk Siyaset Tarihinde kendisine saygın bir yer edinecektir. Aksi takdirde, iktidar karşıtı seçmende hayal kırıklığı uyandıracağı gibi, siyasi hayatını sürdürmesi de zorlaşacaktır.
Siyaset bilimcilerinin düşüncesi, Sayın AKŞENER' in, Cumhurbaşkanlığı'nı kazanamasa bile, kazanmaya yakın bir oy almayı başarması; öte yandan partisinin % 20 veya biraz üzerinde oy alması, başarı olarak kabul göreceğidir.
Ülkemizde, sistem değişiminin de söz konusu olduğu, belki de Cumhuriyet tarihinin şu ana kadar ki en önemli seçimlerinden birisine doğru hazırlanmaktadır. Hepimizin dileği, seçimlerin, meşruiyetine gölge düşürecek hiç bir gelişmeye meydan verilmeden sonuçlanması ve millî birliğimizin güçlenmesine, ülkemizin karşı karşıya bulunduğu sorunların çözümünü sağlayacak güçlü bir siyasî iradenin oluşmasına vesile teşkil etmesidir.
Bu konuyu ileriki günlerde farklı boyutlardan değerlendirmeye devam edeceğiz.

Saygılarımla

Mustafa Kemal Bektaş

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder