15 C.H.P MİLLETVEKİLİNİN İYİ PARTİYE GEÇMELERİNİ
NASIL OKUMALIYIZ ! NE ANLAMA GELMEKTEDİR?
"En kötü demokrasi, en iyi ihtilâl idaresinden daha iyidir.."
Alparslan TÜRKEŞ
27 Mayıs
1960’ın baş aktörlerinden Alparslan TÜRKEŞ’in sözü ile başladım konumuza. Demokrasi
ne kadar doğal bir yönetim sistemi olsa da pek çok zaafa açık bir yönetim
şeklidir. Demokraside denetimin olmadığı, aksadığı yerde, yozlaşma ve
otoriterleşme kaçınılmazdır.
Demokraside
yönetenlerin mutlak güç sahibi oldukları yönetim biçimlerinde, iktidarın
denetlenmesi ve bu çerçevede eleştirilebilmesi; toplumsal sorunlar hakkında
farklı fikirler ileri sürülebilmesi ne yazık ki çok fazla kabul görmemektedir.
Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde zaman zaman demokrasilerde kesintiye
uğramış, 27 mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 15 Temmuz durup dururken olmamıştır.
Ve geçtiğimiz günlerde de 24 Haziran seçimlerine katılamayan İYİ Parti’nin
teşkilatlanmasını zamanında
tamamlayamamasından ileri gelen problemin aşılması için bir gece 15 tane C.H.P
milletvekilleri partilerinden istifa edip ertesi gün İYİ Parti’ye geçip, gurup
kurarak seçimlere girmesinin önü açıldı. Peki İyi mi oldu? kötü mü oldu? bunu
zaman gösterecektir.
Bilindiği
üzere, yürürlükteki 2820 sayılı Siyasi
Partiler Kanunu'nun 36. maddesi şu şekildedir;
"Siyasi partilerin seçimlere katılabilmesi için illerin en az
yarısında oy verme gününden en az altı ay evvel teşkilat kurmuş ve büyük
kongrelerini yapmış olması veya Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde grubu
bulunması şarttır.
Bir ilde teşkilatlanma, merkez ilçesi dahil o ilin ilçelerinin en az
üçte birinde teşkilat kurmayı gerektirir."
İyi Parti
yetkilileri, söz konusu şartları yerine getirdiklerini belirtirlerken, aksi
yönde açıklamalarda mevcuttur. Bu durum, anılan Parti'nin seçimlere katılıp
katılamayacağı konusunu tereddütte bırakmaktadır. Yargıtay ve Y.S.K yetkilileri
tarafından kamuoyundaki tereddütleri giderecek nitelikte bir açıklama yapılmış
olsaydı bu durum bu hale gelmezdi !
Bu karmaşa
içinde, doğru olduğunu varsayarsak, 15 C.H.P milletvekilinin bir başka partinin
seçimlere katılmasını sağlamak amacıyla böyle bir uygulamaya gitmesini
demokrasi ve uzlaşma kültürünün gelişimi bakımından önemsenecek bir olay
olduğunu belirtmemizde fayda vardır.
Nasıl ki hükümetimiz kendi içinde Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU ile Belediye
Başkanlarının değiştirilmesindeki tasarrufları aynı doğrultuda
değerlendirilmişse bu konuyu da aynı boyutta değerlendirmekte fayda var.
Biliyorsunuz
ki C.H.P ve İyi Parti'nin hitap ettikleri seçmen kitlesi, sosyolojik yönleri
bakımından, benzer özellikler taşıdıkları tahmin edilmektedir. Yapılan
değerlendirmelerde, her iki partinin de şehirleşme ve eğitim oranı yüksek
bölgelerde, eğitimli ve nispeten genç kesimden daha çok oy alacaklarını siyaset
bilimciler ileri sürmektedir. Bu değerlendirmeler doğru kabul gördüğü takdirde,
söz konusu partilerin seçmen tabanlarının birbirine yakın oldukları,
dolayısıyla "İyi Parti'nin
seçimlere girememesi durumunda" C.H.P' nin bundan kazançlı çıkacağı,
değerlendirilebilir. Böyle olmasına rağmen, C.H.P Yönetiminin, kendilerinden "oy çalması" muhtemel bir
partinin seçimlere katılabilmesini sağlamak amacıyla, partilerinin aleyhine
olabilecek bir girişimi başlatmaları, belki siyaseten "akılcı ve mantıklı" bir uygulama olarak görülmeyebilir..
Fakat, bu
davranışın tüm toplum vicdanında olumlu tesir yapabileceği, bilhassa "tek partili dönemlerde"
devrindeki C.H.P’nin bazı talihsiz uygulamaları sebebiyle "milletle bütünleşmek" konusunda sorun yaşadığını ve
yapılacak seçimlerde, sandıkta zarar görse dahi
uzun dönemde bundan yarar sağlayabileceği de değerlendirmek mümkündür.
Seçimlerin 24
Haziran’a erken alınması konusunda etken olan hususlar günlerdir kamuoyunda tartışılmaktadır.
Bu hususları burada tekrar etmekte fayda görmüyorum. Bu davranışlar içerisinde İyi Parti'nin seçimlere katılacak
yada katılamayacak olmasının ne ölçüde önem taşıdığı konusu da tartışılmakta
olup, AK Parti ve M.H.P tarafından bu
konunun abartıldığını, İyi Parti'nin seçimlere katılıp katılmaması konusuyla
ilgilenmediklerini, ileri sürenlerde olmaktadır.
Seçim zamanının
kısalığı ve gelişmelerin süratli seyretmesi sebebiyle, son derece subjektif
değerlendirmeler yapılmasını gerekli kılan bu tartışmalardan bağımsız olarak
belirtmek gerekir ki, siyaset kurumunun, toplumdaki bütün eğilimleri yansıtacak
şekilde yapılanması ve bu nedenle bazı
kesimlerin meşru taleplerini siyaseten ifade etme imkânından mahrum kaldıklarını
düşünmelerine, yani, mağduriyet duygusuna kapılmalarına sebebiyet verecek
gelişmelere zemin hazırlanmaması, toplumsal huzurun ve millet bütünlüğünün
sağlanması bakımından son derece büyük önem taşımaktadır.
Siyasette
ittifak iki ucu b..ok lu değnek anlamı taşır. Böyle bir girişimin yapılması
bile başlı başına önemli bir olaydır. Dolayısıyla, belki de böyle bir girişimin
sonuçlanmasına dahi gerek kalmayacaktı. Zîrâ, kamuoyunda "İyi
Parti'nin seçimlere girmesine engel olunduğu" şeklinde bir
izlenimin oluşması, Ak Parti iktidar tarafının aleyhine olacaktır. Bu tür
krizleri duygusal yönetmemek, ileriye dönük okuyarak yönetmek gerekir.
Yukarıda belirtilen
gelişme ise, İyi Parti'nin seçimlere katılabilmesi için, pek çok çıkış yolu
bulunduğunun iktidar tarafınca anlaşılabilmesini sağlayacaktır. Bu durumda, Ak
Parti kanadı, muhtemelen, bundan böyle, İyi Parti'nin mağdur konumuna düşmemesi
ve bu yolla toplum nezdinde daha fazla sempati çekmemesi için, anılan partinin
seçimlere katılmasını sağlamaya yönelik bir tutum içine soracaklardır diye
düşünüyorum.
Muhalefet
partileri cephesinden konuya yaklaştığımızda ise başka önemli sorunlar söz konusu olacaktır.
Bu aşamalardan sonra üç önemli muhalefet partisi (C.H.P, İyi Parti ve Saadet
Partisi), kendi tabanlarının "ittifak yapın" baskısı
altındadır. İktidar kanadının ittifak oluşturması karşısında, muhalefet
partilerinin tabanlarında da,"seçimlerin kazanılabilmesi için,
muhalefet partileri arasında mutlak surette ittifak yapılması gerektiği" yönünde
kuvvetli bir eğilim şu an için belirmiş durumdadır. Söz konusu tüm gelişmeler
neticesinde Sayın KILIÇDAROĞLU ve Sayın AKŞENER' in hareket alanlarının daraldığını
da söyleyebiliriz.
Hiç bir
partinin oyu garanti değildir ve partiler arasında "seçim
sonuçlarını değiştirecek nitelikte" oy kaymalarının 24 Haziran
seçimlerinde de yaşanması söz konusu olabilecektir. 16 Nisan Referandumunu
incelediğimizde, M.H.P' nin Ak Parti oylarına katkısının sınırlı olduğunu anlayabiliriz.
Sayın Devlet BAHÇELİ'nin ısrarla "baraj yüzdesinin
düşürülmesini", bu olmayınca da "ittifak yasasının
çıkarılmasını" talep etmesi, bu durumun M.H.P. yönetimince de
kabul edildiğini ortaya koymaktadır.
Sayın BAHÇELİ'nin "seçimlerin
erkene alınmasına gerekçe olarak gösterdiği" hususlar da
(iktisadi sorunlar vs.), ittifak yapmalarına rağmen, Ak Parti ve M.H.P'nin, 24
Haziran seçimlerinde oyların yarısından fazlasını almakta zorlanmalarına
sebebiyet verebilecektir. Bu durum, bilhassa Cumhurbaşkanı seçiminde çok büyük
önem arz edecektir. Bu noktadan sonra, bilhassa C.H.P ve İyi Parti yönetiminin
eli kolu büyük ölçüde bağlanmıştır ve kendilerini "ittifak
yapmak" zorunda hissedeceklerdir.
Meral
AKŞENER, bu tehlikeli siyaset kulvarında, başarı olarak addolunabilecek bir
sonuç almayı başardığı takdirde, Türk Siyaset Tarihinde kendisine saygın bir
yer edinecektir. Aksi takdirde, iktidar karşıtı seçmende hayal kırıklığı
uyandıracağı gibi, siyasi hayatını sürdürmesi de zorlaşacaktır.
Siyaset
bilimcilerinin düşüncesi, Sayın AKŞENER' in, Cumhurbaşkanlığı'nı kazanamasa
bile, kazanmaya yakın bir oy almayı başarması; öte yandan partisinin % 20 veya
biraz üzerinde oy alması, başarı olarak kabul göreceğidir.
Ülkemizde,
sistem değişiminin de söz konusu olduğu, belki de Cumhuriyet tarihinin şu ana
kadar ki en önemli seçimlerinden birisine doğru hazırlanmaktadır. Hepimizin
dileği, seçimlerin, meşruiyetine gölge düşürecek hiç bir gelişmeye meydan
verilmeden sonuçlanması ve millî birliğimizin güçlenmesine, ülkemizin karşı
karşıya bulunduğu sorunların çözümünü sağlayacak güçlü bir siyasî iradenin
oluşmasına vesile teşkil etmesidir.
Bu konuyu
ileriki günlerde farklı boyutlardan değerlendirmeye devam edeceğiz.
Saygılarımla
Mustafa
Kemal Bektaş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder