DEVLETLERDE ÖLÜR
ÖNCE S.S.C.B, SONRA YUGOSLAVYA, ŞİMDİ DE SIRA A.B.D.DE (BU YAZI DİZİSİNİ İYİ
OKUYUN) -2-
Gelelim yıkılmaz denilen Amerika’nın çatırdamasına;
Dünya’da en tehlikeli devletlerden birisi A.B.D.,
İsrail, İngiltere, Fransa ve İtalya’dır.
1600’lerde Amerikalıların çiçek hastalığını Kızılderililere
bulaştırarak nüfusunun hızla azalmasına sebebiyet vermiştir.
Avrupalı göçmenlerin çoğu, siyasal baskılardan kaçmak,
dinsel inançlarını özgürce yerine getirebilmek, maceraya atılmak ya da
ülkelerinde kendilerine tanınmayan fırsatlardan yararlanabilmek için
vatanlarından ayrıldılar. İngiltere’de 1620’den 1635’e kadar büyük
ekonomik güçlükler yaşandı. Pek çok kişi iş bulamadı. Toprak sahipleri
çiftlikleri kapatıyor ve koyun beslemek için köylüleri bu topraklardan
kovuyorlardı. Kolonilerin yayılması, yerlerinden edilen bu köylüler için bir
çıkış yolu oluşturdu. Kolonicilerin yeni topraklarda ilk gördükleri şey sık ormanlar oldu. Eğer
dostça davranan Kızılderililer onlara balkabağı, kabak, fasulye ve mısır gibi
yerli ürünlerin nasıl yetiştirileceğini öğretmeselerdi ilk yerleşimciler
hayatta kalamazlardı. Buna ek olarak, Doğu kıyılarında 2.100 kilometre boyunca
uzanan balta girmemiş geniş ormanlar zengin bir av hayvanı ve yakacak odun
kaynağı oluşturdu. Ormanlar ayrıca, evlerini, mobilyalarını, gemilerini
yapmakta kullanacakları ve karlı bir biçimde ihraç edecekleri bol miktarda ham
madde de sağlıyordu.
1640’a gelindiğinde İngilizler New England kıyısında
ve Chesapeake Körfezinde güçlü koloniler kurmuş bulunuyorlardı. İki bölge
arasında Hollandalılar ve küçük İsveç toplumu vardı. Batıda ise yerli
Amerikalılar yani Kızılderililer yaşıyorlardı.
Amerika’yı ilk kuranlar
ağırlıklı olarak İngiltere ve Almanya’dan göç edenlerden oluşuyor. Yönetimde
ağırlığını koyanlar ise İngilizler. Yani, Anglo-Sakson olarak tabir edilen
kesim.
Tarihte barbar olarak anılan
bu üç kavim, ağırlıklı olarak Saksonlar, ülkedeki Roma kökenli uygarlığı
tamamen yok ederek sağ kalan halka kendi etnik yapılarını kabul ettirdi.
Günümüzdeki göçmenleri kendilerinden saymayan Amerika'nın seçkinleri, bu kökene
dayanıyor. Ve kendilerini Anglo-Sakson olarak tanımlıyor. Kısacası kendilerine
WASP demektedirler. Yani “White, Anglo-Saxon, Protestant’ Beyaz, Anglo-Sakson,
Protestan
Beyaz Anglo-Sakson Protestan yayılımcı politikaları nedeniyle
Amerikan yerlilerinin kendi vatanlarında çektiği acılar hiçbir zaman bitmedi.
Tarihsel süreçteki kıyımın büyüklüğü nüfus oranlarıyla da gözler önüne
seriliyor.
İngiliz ve Fransızların Amerika Kıtası'na ilk ayak bastığında
dünya nüfusunun beşte biri olan Kızılderililerin sayısı bugün sadece birkaç
milyon. Geriye kalan çok az sayıdaki halk ise doğdukları yerleri terk etmiş
durumda.
Vatanlarından sürülmeleri ise Avrupa Kökenli Amerikalılar, yani
WASP'ların yerli halkın yaşadığı bölgelere yerleşmek için Kızılderilileri
sürgün etmeleriyle başladı. Topraklarını terk etmek zorunda kalan Kızılderilier
“rezervasyon” adı verilen, onlara ayrılmış bölgelere yerleştirdi.
Amerikan ordusuna karşı savaşan Kızılderili
kabile şefi Oturan Boğa (1831
- 1890) Amerikan WASP'ları hakkında şöyle diyor:
"Sahip olma isteği onlarda bir hastalık
olmuş. Bu insanlar, zenginlerin bozabileceği ama yoksulların bozamayacağı
birçok kural koymuşlar. Yönetici olan zenginleri güçlendirmek için yoksullarla
güçsüzlerden vergiler alıyorlar. Bizim annemizin, toprağın, kendilerinin
olduğunu söylüyor, komşularını çitler yaparak kendilerinden uzaklaştırıyorlar.
Toprağı binalarıyla ve öteki süprüntüleriyle çirkinleştiriyorlar. Bu ulus,
baharda yatağından taşarak, yoluna çıkan her şeyi yok eden bir ırmağa
benziyor."
Evet Amerika dediğimiz
devletin temeli kan ve göz yaşı ile kurulmuştur.
Hesaplamalar farklı olsa da Amerika, son yarım
yüzyıl içinde 50’den fazla askeri operasyona katıldı. Bu her yıl başına birden
fazla operasyon anlamına geliyor. Bu rakam Amerika’nın bugünlerde el Kaide ve
Taliban’a karşı düzenlediği insansız hava aracı saldırıları gibi müdahaleleri
kapsamıyor.
Amerika 237 yıllık tarihi boyunca sıklıkla
askerlerini savaşa yolladı. Amerika iki dünya savaşından galip çıktı ancak
deniz aşırı askeri girişimleri her zaman başarıyla sonuçlanmadı.
BM bayrağı altında Kore’de savaşan Amerikan
askerleri 1950’lerde ülkeyi ikiye bölünmüş durumda bıraktı. Bu denge bugün de
gerginliklerin nedeni durumunda.
1961- 1975: Vietnam Savaşı’nda Amerika
58 bin asker kaybetti ve ülke yönetimini komünistlere bırakarak çekildi.
Yüzbinlerce sivil ve asker Vietnamlı öldü. Vietnam Amerikalılar’ın kullandığı
turuncu etmen (agent orange) isimli kimyasalın savaş sonrasında yüzbinlerce
kişinin ölümüne ve sakat kalmasına neden olduğunu iddia etti. Aynı kimyasal,
cephede savaşan Amerikan askerlerinden bazılarında da ölüme yol açtı ya da uzun
süreli etkiler bıraktı.
1845:
1845 senesine kadar bağımsız bir ülke konumunda olan Teksas
Cumhuriyeti, dönemin ABD Başkanı John Tyler tarafından ABD topraklarına dahil
edildi. Bu gelişme karşısında kayıtsız kalmayan Meksika, Teksas'a müdahalede
bulununca ABD-Meksika savaşı çıktı. Askerlerini Meksika'ya süren ABD, savaştan
galip ayrıldı ve Meksika'yla 2 Şubat 1848'de Guadalupe Hidalgo Antlaşması
imzalandı. Anlaşma sonucu 15 milyon dolar karşılığında birçok eyalet ABD
topraklarına katıldı.
1911-1915: Birinci
Dünya Savaşı sırasında refah seviyesi yüksek olan Amerika Birleşik Devletleri,
Avrupa devletleri arasındaki dünya savaşına sonradan dahil olarak savaşın İtilaf
Devletleri lehine sonuçlanmasını sağladı ve savaşın süresi kısaldı. Ayrıca ABD,
kendisine sanayide rakip olarak gördüğü Almanya'nın güçsüzleşmesi hedefini de
savaş sonunda gerçekleştirmiş oldu. Birinci Dünya Savaşı sonunda yaklaşık 9.5
milyon insan hayatını kaybetti.
1944-1945: ABD,
İkinci Dünya Savaşı'na da sonradan dahil oldu. Pasifik Okyanusu'nda ABD'yi bir
tehdit olarak gören Japonya, 1941'de Pearl Harbor saldırısını gerçekleştirerek
ABD'nin savaşa girmesine neden oldu. Birkaç gün sonra Nazi Almanyası da ABD'ye
savaş açtı. ABD ordusu, 1944'ün Haziran ayında Almanya'ya karşı Normandiya
Çıkarması'nı gerçekleştirdi ve büyük bir atağa geçti. ABD ve Rusya arasında
sıkışan Almanya 8 Mayıs 1945'te yenilgiyi kabul etti.
ABD'nin Japonya'ya cevabı ise çok sert oldu.
ABD Başkanı Truman'ın emriyle 1945 yılında 3 gün arayla Hiroşima ve Nagasaki
kentlerine atom bombası atıldı. Tarihin en vahşi katliamlarından biri olarak
tarihe kazınan bu olay sonunu yüz binlerce Japon yaşamını yitirdi, etkisi ise
senelerce sürdü. Günümüzde atom bombası atılan iki yerde hala radyasyon olduğu
biliniyor.
1961: CIA’in Küba’da Fidel
Castro’yu devirmek için planladığı Domuzlar Körfezi Operasyonu başarısızlığa
uğradı. Castro onlarca yıl ülkeyi yönettikten sonra 2008’de yönetimi kardeşi
Raul’e bıraktı.
1962: Küba Füze Krizi’nde
Amerika, Küba’yı ablukaya aldı ve Sovyetler Birliği’nin ada ülkesine nükleer
füze yerleştirmesini engelledi. Operasyon nükleer savaş korkularını
alevlendirdi.
1973: Amerika destekli bir
darbe, Şili’nin demokratik olarak göreve gelmiş cumhurbaşkanı Salvador
Allende’yi devirdi.
1980: İran’da yapılan komando
operasyonu rehin 52 Amerikan vatandaşını kurtarmayı başaramadı. Ancak Başkan
Reagan başkanlığa geçtikten sonra tutsaklar serbest bırakıldı.
1981-1990: CIA Nikaragua’daki
Sandinista hükümetini devirmek için ülke dışına kaçmış siyasi sığınmacıların
işgallerine destek verdi ancak başarı kazanamadı.
1990-1991: Irak’ın Kuveyt’i işgali
üzerine Amerika müdahalede bulundu ve kısa bir savaştan sonra Irak ordusunu çekilmeye
zorladı
1992-1995: Amerikan askerleri NATO
operasyonu çerçevesinde Balkanlar’a müdahale etti ve Yugoslavya’nın
bölünmesinden sonra ortaya çıkan etnik çatışmaların bir parçası oldu.
2001: El Kaide’nin saldırısına
karşılık olarak Amerika Afganistan’a savaş açtı
2003-2018: Amerika Irak’ta kitle imha
silahları olduğu iddiasıyla bu ülkeyi işgal etti. Bu iddia yanlış çıktı. Ülkede
binlerce Amerikan askeri ve 115 bin ile 125 bin arası Iraklı öldü.
2003 ve 2011 yılları arasında süren Irak işgali
Saddam Hüseyin’in devrilmesine yol açtı ancak müttefikler Saddam’ın
depoladığını iddia ettikleri kitle imha silahlarını asla bulamadı. Amerika ve
müttefikleri Afganistan’da isyancılarla savaşmayı sürdürüyor. Başkan Obama
Amerikan askerlerini 2014 yılında ülkeden çekmeyi planlamıştı ama hala ülkedeki
karışıklık devam ediyor.
Ve en sonda Suriye’ye
barış adı altında girmiş olup, Esat güçlerine savaş ilan etmenin yollarını
kolluyor.
Kurulduğundan beridir
Dünya siyasetine “ben ve ötekiler” diye bakan ABD, hegemonik gücüne güvenerek en
son olarak ta Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etmeye kalkıştı; ama çok
geçmeden; “ötekiler”in gücüyle tanıştı.
21 Aralık 1917’de Birleşmiş
Milletler (BM) Genel Kurulu’nda yapılan oylamada, ABD’nin Güvenlik Konseyi’nde
veto ettiği Kudüs tasarısı ABD’ye karşı ezici bir üstünlükle kabul edildi. 128
ülke kabul, 9 ülke ret, 35 ülke çekimser oy kullandı. Dünya, o gün, ABD’ye 128
tokat attı.
İşte! Amerika’nın gerçek yüzü bu!
Kapitalist, sömürgeci,
bir o kadar da Siyonist bir milletler topluluğu. Ama günümüzde çatırdıyor.
Yıkılmaya doğru gidiyor. Neredeyse bütün Dünya ülkelerinin nefretini kazanmış
durumda.
Tarihteki kan, göz
yaşı zulüm ve işkence ile özdeşleşen bu ülke artık can çekişmeye doğru gidiyor.
Tarihsel çirkinliklerini yazdıktan sonra şimdi neden çatırdamaya başladığını
nedenleri ile incelemeye devam edelim.
Sonra ki yazı dizimde
sizlerle olmak dileğimle..
Saygılarımla
Mustafa
Kemal Bektaş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder