DÜNYANIN HİÇ BİR
YERİNDE MÜLTECİ OLUP, BAYRAMDA SURİYE’YE GİTMEK İÇİN SINIRLARDA KUYRUK OLAN
BİZİM ÜLKEMİZDEN BAŞKA BİR ÜLKE VARMIDIR?
11 Mart 2011'de Suriye'deki iç savaşta
ilk kıvılcım Ürdün sınırındaki Dera'da baş gösteren Esad karşıtı protesto gösterileriyle
başladı. Esad rejimi, Dera'daki protestoları ateş açarak bastırmaya
kalkınca gösteriler tüm ülkeye yayıldı. Barışçıl protesto gösterileri daha
sonrasında yer yer silahlı çatışmaya dönüştü. Böylelikle Suriye topraklarında
topyekun iç savaş patlak vermiş oldu.
Yedi yıldır süren iç savaşın dönüm
noktalarından biri 2014 Haziran'ında yaşandı. Amerika tarafından devşirilen
terör örgütü DAEŞ, Suriye ve Irak'ın kuzeyinde ele geçirdiği topraklarda "halifelik" ilan etti. Üç ay
sonra ABD'nin başını çektiği uluslararası koalisyon DAEŞ'e yönelik hava
saldırılarına başladı. Savaşın seyrini değiştiren gelişme ise 2015 Eylül ayında
yaşandı.
Suriye'de askeri üsleri bulunan Rusya,
Esad rejimine destek için askeri operasyonlara başladı. Moskova'nın
müdahalesiyle rüzgar tersine döndü. Bu sayede iç savaş sekizinci yılına
girerken Şam yönetimi büyük kentlerde Rusya’nın yardımı sayesinde kontrolü
sağlamayı başardı.
Suriye'deki iç savaşta Türkiye
aktörlerden biri olup ülkemizin güvenliği gereği 24 ağustos 2016'da "Fırat
Kalkanı Harekatı"na başladık. 7 ay 5 gün süren harekatla Cerablus, El Bab
ve Dabık kontrol altına alındı. Sınırdan Türkiye'ye yönelik roket tehditleri
bertaraf edildi. 20 Ocak'ta ise Afrin'e yönelik "Zeytin Dalı"
harekatını başlattık
2011'de başlayan Suriye iç savaşında
toplam 353 bin 935 kişi hayatını kaybetti. Hayatını kaybedenlerin 106 bin 390'ı
sivil ve bu sivillerin de 19 bin 811'i çocuk ve 12 bin 513'ü kadın. Söz konusu
rakamlar kayıt altına alınanlar. Gerçekte Suriye iç savaşında ölü sayısı 500 binden
fazla.
Suriye'nin nüfusu savaş öncesinde 23
milyondu. Yaklaşık 11 milyon Suriyeli savaş nedeniyle yerinden edilmiş konumda.
Yarısı çocuk 5,4 milyonu aşkın kişiyse, komşu ülkeler Türkiye, Lübnan, Ürdün,
Irak ve Mısır'a kaçtı.
Mültecilere ev sahipliği yapan
ülkelerin başında 5 milyonu aşkın kişiyle ülkemiz Türkiye geliyor. Lübnan'da ise yaklaşık 1 milyon
mülteci, Ürdün'de de BM rakamlarına göre yaklaşık 660 bin mülteci yaşıyor.
Ürdün hükümetiyse bu rakamın 1,3 milyon olduğunu söylüyor. Öte yandan Irak'ta
yaklaşık 246 bin, Mısır'da ise 126 bin mülteci yaşıyor.
Türkiye ile Suriye Öcalan'ın Bekaa vadisinden çıkmasının ardından
tarihinde hiç olmadığı kadar sıcak ilişkiler kurmuştu. Esad ailesi Ankara'da
ağırlanmış, iki ülke takımları
birlikte maç yapmıştı.
Sonra ne
olduysa bir anda hava tersine dönmüş, kolkola olan bu beraberlik iki ülkenin
kan davasına dönüşmüştü. Peki ama neden?
Sorun
Esad'ın 'diktatörlüğü' mü yoksa enerji kavgası mı? Alman sitesi Deutsche
Welle'deki yorum habere göre bütün mesele İslami boru hattı ile ilgili...
Şu anda
Ortadoğu'da İran, Irak, Suriye, Lübnan, İsrail, Katar, Suudi Arabistan ve
Türkiye gibi bölge ülkelerinin yanı sıra ABD ile Rusya'nın çıkarlarını
ilgilendiren, hepsi birbirinden stratejik, farklı doğal gaz projeleri yarışıyor.
Bölgedeki en önemli ve en tartışmalı proje
Tahran'ın "Dostluk Boru Hattı"
adını verdiği İran-Irak-Suriye doğal gaz boru hattı.
Batılıların, "İslami Boru Hattı" adını verdiği 10 milyar dolarlık
proje İran'ın Güney Pars bölgesinden çıkarılan doğal gazın Irak ve Suriye
üzerinden taşınmasını öngörüyor. 6 bin kilometre uzunluğuyla Ortadoğu'nun en
uzun iletim kanalı olacak hattın yıllık kapasitesi 40 milyar metreküp gibi
yüksek bir miktar olması bekleniyor. Yıllık doğal gaz tüketimi 45 milyar
metreküp civarında olan Türkiye'nin aldığı gazı taşıyan "Mavi Akım"ın yıllık kapasitesi ise 16 milyar metreküp.
"Tehran
Times" gazetesi, 25 Haziran 2011'de imzalanan anlaşmayla ilgili
haberinde, İran'dan başlayarak Irak ve Suriye'den geçecek hattın Akdeniz'e
döşenecek borularla Lübnan'dan Yunanistan'a uzanacağını yazmıştı.
Şam'ın bu projede yer alması, Katar ve
Türkiye'nin yanı sıra İran'ı her alanda yalnız bırakmaya çalışan ABD'nin
çıkarlarıyla çatışıyor. Katar ve Suudi Arabistan'ın "Arap Boru Hattı" projesinde yer alması çağrısı Suriye
Devlet Başkanı Beşar Esad tarafından reddedilmişti. Söz konusu hattın Kilis'e
kadar uzatılarak Türk topraklarından geçmesi planlanıyordu.
Suriye'de
iç savaşın başlamasından birkaç ay önce İsrail Akdeniz'deki Leviathan
bölgesinde son derece zengin doğal gaz yatakları buldu. Burada 16 trilyon
metreküplük, yani yaklaşık 100 milyar dolarlık doğal gaz rezervi bulunduğu
tahmin ediliyor.
Kritik
soru şu: İsrail bu gazı karadan mı, yani
Lübnan-Suriye -Türkiye üzerinden mi, yoksa Akdeniz'e döşenecek boru hatlarıyla
mı dış pazarlara ulaştıracak?
İsrail'de yayımlanan ekonomi gazetesi
Globes bir kaç gün önce, Turcas ve Zorlu'nun denize boru hattı döşenerek gazın
Mersin'e getirilmesini İsrail tarafına önerdiğini yazdı. İsrail'in şu andaki
eğilimi gazı Akdeniz'den taşımak olsa da, karadan taşıma seçeneği hala masada. Doğal
olarak İsrail gazı Esad'ın yönetimde olduğu Suriye topraklarından taşımak
istemiyor.
Suriye'deki iç savaşın doğrudan yukarıdaki
enerji projelerinden biri nedeniyle başlamış olabileceğini söylemek zor olsa
da, son iki buçuk yıldır yaşananların perde arkasında bölge ülkeleriyle büyük
devletlerin enerji koridolarlarını ele geçirme çabasının yatıyor olabileceği
tezi hiç de giderek daha fazla tartışılıyor.
Ve bu nedenlerden dolayı iç savaşı
patladı. Savaşın 8 nci yılında zayiatları yukarıda okudunuz. Bu 8 yıl boyunca
Suriye’den ülkemize ne kadar iltica eden varsa her bayram boyunca ülkemizden
ülkelerine sayıları azımsanamayacak kadar mülteci kuyruklarla koştura koştura
geçiş yapıyorlar. Bayram sonunda da hararetli bir şekilde geri dönüş
yapıyorlar. Doğrusu bu nasıl savaş, nasıl bir mültecilik anlamış değilim. Bu iş
tamamen Rusya ile yaşadığımız bavul ticaretine dönüştü.
Bu vatandaşlar madem bavul ticareti
yapacaktı neden savaş çıktı ya da çıkarıldı? Mülteci olmalarına gerek yoktu. 6
milyona yakın insanı kendi halkımıza sunmadığımız imkanları seferber ederek bir
dar boğazın içine düşürüldük. Üstelik savaşı çıkaranlarca baş aktörleri
mültecilere gözle görülür maddi yardımda dahi bulunmadan her şey üzerimize
patladı. Bu insani yardımı diğer ülkeler neden yapmıyor anlamadım.
Bu
savaş sanki bizim kaynaklarımızı kurutmak ve bizi cezalandırmak için çıkarılmış bir savaş gibi gözüküyor.
Siz çözerseniz bu olayı biz de çözmüş
olacağız.
Saygılarımla
Mustafa Kemal Bektaş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder