20 Mayıs 2018 Pazar

TÜRKİYE’NİN MAKUS TALİHİNİ YENMEK.. Evet bütün hükümetler iş başına geldiğinde bu lafı kullanırlar. Ama gerçek öylemi! Sanırım bu kelime ile neyi telaffuz ettiğimi anladınız. İç ve dış borçlardan dolayı sıkışan hükümetlerin sık sık telaffuz ettikleri toplumu maniple eden bu söylem ! ..

TÜRKİYE’NİN MAKUS TALİHİNİ YENMEK..
Evet bütün hükümetler iş başına geldiğinde bu lafı kullanırlar. Ama gerçek öylemi! Sanırım bu kelime ile neyi telaffuz ettiğimi anladınız. İç ve dış borçlardan dolayı sıkışan hükümetlerin sık sık telaffuz ettikleri toplumu maniple eden bu söylem ! ..
”Türkiye’nin makûs talihini yendik” diye hükümetlerin böbürlenmesi, hiçbir anlam ifade etmiyor. Sonuçta içte dışta olsa bu borçlar gökten zembille inmedi. Bu borçları onlar yaptılar. Vatandaş olarak biz yapmadık. Eskiden daha fazla kamu borcu vardı, şimdi bu kamu borcunun yerini özel sektör almış durumda. Diyemezsiniz ki bu borç benim değil özel sektöründür diye.

Neden diyemezsiniz?
Çünkü tüm özel ve tüzel borçların ne varsa hepsi Hazine garantilidir. Bu gün yaşadığımız ekonomik sıkıntıların aslında özeti budur.
Bugün özel sektörde bir kriz ortamı olursa bu sefer kamunun, yani senin, benim borcum artmaya başlayacak. Herhangi bir krizin patlak vermesi durumunda, sorun bütün ekonomiye yayılacaktır. Ülkemiz yıllardır ekonomik kriz tehdidi altında.
Dolar bilindiği gibi dünyanın bütün ülkelerinin rezerv parası. Rezervlerin yarıdan fazlası dolar cinsinden tutuluyor, dış ticaretin yarısı dolar cinsinden yapılıyor. Dünyada verilen kredilerin yine yarısı dolar cinsinden.  Bu sebeple, verdiğiniz açıkları yine dolar cinsinden aldığınız dış borçlarla kapatmaya çalışıyorsunuz.
Ülkemizde çalışan kesimin alım gücü fazla olmadığından, ticaretimiz ihracata yönelmektedir. Çünkü iç talep ihtiyacı karşılamıyor. Bunları üst üste koyduğumuzda, ülkemiz ortalama 40-50 milyar dolar cari açık veriyor. Şu anda Ülkemizin 400 milyar dolar sadece dolar cinsinden borcu bulunmakla birlikte doların her artışı, borcumuzun daha fazla artması anlamına geliyor.
Son zamanlarda Dünya’da doların yükselmesinin nedeni kamu bütçelerinden, bir anlamda sistemi harekete geçirmek için piyasalara yüksek miktarda para pompalandı. Bu dolar ve Euro cinsinden borçlanmayı kolay hale getirdi. Çünkü faizler düşüktü. Böyle olunca, bu paralar dolar ve Euro cinsinden borçlanıp ülkemiz gibi ülkelerde yatırım yapmak çok kârlı hale geldi. Bir kişi, ABD’de dolar cinsinden yüzde bir faizle borçlanıp Türkiye’de yüzde 15 faizle devlet iç borçlanma senedi alır ya da bu parayı Borsa İstanbul’da yatırım yapmak için kullanırsa çok fazla kâr ediyordu. İşte buna sıcak para diyoruz.

Sıcak para başa beladır..
Sıcak para spekülatörleri Euro bölgesinde borçlanıp Asya ülkelerine yatırım yaptılar. Bu spekülatörler, Asya ülkelerinde artık yolun sonuna gelindiği anlayınca, örneğin daha önce yatırım yaptıkları ellerindeki Çin Yuanı’nı satmaya başlıyorlar. Dünya’da altta kalanın canının yanacağı, sonda kalanın dona kalacağı bir sürece giriliyor.
Satılan yerel para birimlerine karşılık alınan Euro da piyasalarda Euro’nun artmasına neden olmakta. Bu geçici bir durum olabilir..Çünkü yabancıların Türkiye piyasalarında 150 milyar dolara yakın yatırımları bulunmaktadır. Zaman içinde bir para değer kaybederse, dolar cinsinden yatırımlar da değer kaybetmeye başlar. Bunun sonucunda borsada satışa başlıyorlar, satış başlayınca da borsa düşüyor ve dolar yükseliyor. Bir anda yüksek bir para çıkışının görülmesinin nedeni budur.
Ülkemiz 2006 yılında ciddi bir yavaşlama sürecine girdi. 2008 krizi sonrası, ülkemize sıcak para girişi hızlandı, yabancıların yatırımlarında artış gözlendi. Bir ülkede yapılan yatırım, ülkedeki birikimden daha düşükse açık verirsiniz. Türkiye bir üretim ekonomisine geçmek istiyorsa hem yatırım, hem tasarruf gücünün fazla olması gerekmektedir. Ülkemizdeki gelir dağılımının bozuk olmasından dolayı bu dengeyi sağlamak zordur. Ülkemizde 2000’li yıllarda bireysel kredi fırsatlarının artmasıyla halkımız gelirinin çok üstünde harcamaya başladılar. Böylelikle halkımız, olmayan tasarruflarını da harcamaya başladılar. Yani eksiye düştüler. Krediler, gerçek anlamda değer yaratılmayan bir ortamda, bir talep artışına neden oldu ve halkımızı borçlandırdı. 
Evet, ülkemizde hızlı büyüme süreci sona erdi. Diğer yandan Türkiye, benzer ülkeler arasında en fazla işsizliğe sahip olan ülke konumundadır. Yüzde 10 gibi yüksek bir işsizlik oranında bir tahmin olmasına karşın bu işsizlik oranı, aslına bakarsanız tam olarak gerçeği de yansıtmamaktadır. Son zamanlardaki büyümelerde gerçeği yansıtmamaktadır. İç politikaya oynanan manipülasyon hareketi görünümündedir. Muhafazakâr bir toplum yapısına hâkim olduğumuz için kadınlarımız iş gücüne çok fazla katılamamaktadır. Kadınların sadece üçte biri iş gücüne katılabilmektedir. Geçtiğimiz dönemlerde Yunanistan’ın ne kadar ciddi bir ekonomik krizden geçtiğini biliyoruz, ama işsizliğin yüzde 25 olmasına karşın nüfusunun yarısı iş bulabilmektedir. İspanya’da işsizlik yüzde 27 olmasına rağmen, insanların yine yarısından fazlası iş bulabilmektedir. Ülkemize baktığımızda işsizlik verisi yüzde 10, ama halkımızın yarısı bile iş bulamamaktadır. Bu çok kaygı veren bir durumdur.
Geçtiğimiz iki yılda petrol fiyatlarında yaşanan düşüş, dış ticaret açığında ciddi daralma meydana getirdi. 2017 başından bu yana ise emtia fiyatlarındaki artışın yanı sıra yurt içindeki güçlü altın talebi ile açık genişliyor. Hükümet sıcak para gelmeyince muhtemelen para basmak için halkın yastık altınlarındaki altınları çıkartmayı yada karşılığında emanete koyarak kredi kullanmak istedi sanırım. Çünkü parayı basmanız yada kredi kullanmanız için karşılığında altını emanete vermek zorundasınız.
Evet devam edelim:
2014 ve 2015’teki olumlu tablonun ardından 2016’da turizmdeki sorunlarla cari açık duraksadı. 2017’nin ilk yedi ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 20,8’lik genişleme yaşandı.
Turizm gelirlerindeki kademeli toparlanmaya karşın enerji ve altın ithalatındaki artışlar ile dış ticaret açığındaki genişleme, cari açığın genişlemesinin nedenleri olarak görülüyor. 2017 sonunda 39 milyar dolar civarında olan cari açık için 2018 tahmini 42 milyar dolar ama şu anlarda ekonomistler 50 milyar dolara ulaştığını belirtmekteler.
Ekonomik olarak hükümetler sıkışınca çözümü ya vergi artışına bindiriyor ya da zamlara. Geçtiğimiz yıl yeni araçlarda uygulanan vergi politikası da bugün araç fiyatlarının bir hayli artmasına neden oldu!
Sevgili dostlar; ben hiçbir zaman kimliğimi saklamadım. Her ne kadarülkücü bir kimliğe de sahip olsam söz konusu olan halkımızın, devletimizin geleceği olunca yazılarımı tarafsız gözle yazmaya itina gösteririm. Benim için A,B,C parti değil, önemli olan devletimin, milletimin, vatanımın geleceği söz konusudur.
Ama şunu söylemeliyim ki her zam geldiğinde bende benim gibi düşünenler gibi çok mutlu olurum. Çünkü maalesef halkımızın büyük çoğunluğu için demokrasiymiş, özgürlükmüş, insan haklarıymış bunların her birisi boştur. Onlara ne söylerseniz söyleyin, rakamları bir bir önüne koysanız da asla inanmazlar. Onlar için önemli olan gelen yardımlardır. Ne zaman ki bireysel olarak ekonomiden etkilenir; vergilerden ve zamlardan cebi ve canı yanmaya başlar, o zaman iktidarları sorgulamaya başlar; Yıllardır biz bunu gördük.
Bir kısmı da bakmışsınız bir numaralı C.H.P’liyken olmuş Adalet Partili, yada bir numaralı Anavatan Partiliyken olmuş Ak Partili. Yada bir ailenin yakınları öyle siyasal dizilmişler ki aile bireylerinin her biri aynı T.B.M.M. gibi. Her yönden garanti altındalar. Varsa yoksa cepleri ve çıkarları. Ülke onların umurlarında değil.
Sevgili dostlar, ben bu yazıları niçin yazıyorum. Aslında yazmaktan inanın hiç hoşnut değilim. Keşke ülkemin her tarafı güllük ve gülistanlık olsa da hiç mi hiç yazmasam. Ama yakın zamanda bir haber sitesinde köşemde yazarken haber sitesi baskılara dayanamayıp yazımı ve köşemi anında sildiler. Belki de işlerine öyle geldi bilemem.
Peki ben yalan mı yazmıştım? Hayır..
Birine hakaret mi etmiştim? Hayır.
Peki, beni engellediler de sorunlar bittimi? Hayır. Bir yazan yine ortaya çıkacak ve  yazacaktır. “Güneşi balçıkla sıvayamazsınız”
Kişiler, iktidarlar gelip geçicidir. Baki olan Allah’dır c.c.
Bu kafaları artık değiştirin. Hortla zortla önünüze geleni susturamazsınız. Yıkılmaz denilen imparatorlukların hepsi yıkılmıştır. S.S.C.B bile yıkıldı parçalandı.  Nice krallar gelip geçti bu tarihin tozlu sayfalarından. Kimse de bulunmaz hint kumaşı değildir. Mezarlıklar ihtişamlarından dolayı yanlarına bile yanaşılamayan insanlarla doludur.
Vatan toprağını başka hiçbir yerde bulamazsınız. Memleketimize, çocuklarımızın geleceğine el birliği ile hep beraber sahip çıkalım.
Vatanımızın bölünmez bütünlüğüne odaklanın.
Saygılar

Mustafa Kemal Bektaş

KAYNAKLAR:
Fatih Gökhan Diler- Özel sektörde yaşanan kriz senin benim borcumu artıracak
https://indigodergisi.com/2017/10/ekonomik-kriz-turkiye-2018/
Erdal Kişioğlu- Vergi artışları Türkiye’de bir ekonomik kriz işareti mi?

Emre Çetin-Ekonomik Krizden Çıkış Haritası

Ahmet Buğdaycı- Türkiye’de Kriz Mutlaka Patlayacak

TÜSİAD-2018 Yılına Girerken Türkiye ve Dünya Ekonomisi

Tekgıda-İş Sendikası-2008 Krizi Türkiye’de Yoksulluğu artırdı

http://www.dosyahaber.com/ekonomi/turkiye-nin-insaat-ekonomisi-basina-bela-mi-oluyor-h38307.html
Dr. Mahfi Eğilmez: Türkiye'nin dış finansman kalitesini artırması mümkün değil; 2018, çelişkilerle biçimlenecek

Tuğrul BELLİ - Türkiye’nin gerçek büyüme oranı meçhul
Mustafa Kemal Bektaş-Ülkemizde Üreticiyi Topraklarına Döndürmediğimiz Sürece Ekonomik Krizleri, Çalkantıları Asla Önleyemeyiz
Mustafa Kemal Bektaş-Unuttuklarımızdan Hatırlamaya Başlayalım.. Şu İ.M.F. meselesi.. İ.M.F. ye Borç Verdik mi? Vermedik mi? Bunca İç ve Dış Borç Nasıl Oluştu?
Mustafa Kemal Bektaş-Ülkemizi Bu Ekonomik Problemlere Bu Sıcak para Getirdi? Peki Ama Bu Sıcak Para İle Biz Neyi Çözdük?
Mustafa Kemal Bektaş-Ülkemizde İç ve Dış Gelir Kaynaklarında Savurganlık, Belediyelerin Düzensiz Harcamaları ve Ekonomide ki Kara Delikler


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder