TÜRKİYE’NİN MAKUS
TALİHİNİ YENMEK..
Evet bütün hükümetler iş başına geldiğinde bu lafı
kullanırlar. Ama gerçek öylemi! Sanırım bu kelime ile neyi telaffuz ettiğimi
anladınız. İç ve dış borçlardan dolayı sıkışan hükümetlerin sık sık telaffuz
ettikleri toplumu maniple eden bu söylem ! ..
”Türkiye’nin makûs
talihini yendik” diye
hükümetlerin böbürlenmesi, hiçbir anlam ifade etmiyor. Sonuçta içte dışta olsa
bu borçlar gökten zembille inmedi. Bu borçları onlar yaptılar. Vatandaş olarak
biz yapmadık. Eskiden daha fazla kamu borcu vardı, şimdi bu kamu borcunun yerini
özel sektör almış durumda. Diyemezsiniz ki bu borç benim değil özel sektöründür
diye.
Neden diyemezsiniz?
Çünkü tüm özel ve tüzel borçların ne varsa hepsi Hazine
garantilidir. Bu gün yaşadığımız ekonomik sıkıntıların aslında özeti budur.
Bugün
özel sektörde bir kriz ortamı olursa bu sefer kamunun, yani senin, benim borcum
artmaya başlayacak. Herhangi bir krizin patlak vermesi durumunda, sorun bütün
ekonomiye yayılacaktır. Ülkemiz yıllardır ekonomik kriz tehdidi altında.
Dolar
bilindiği gibi dünyanın bütün ülkelerinin rezerv parası. Rezervlerin yarıdan
fazlası dolar cinsinden tutuluyor, dış ticaretin yarısı dolar cinsinden
yapılıyor. Dünyada verilen kredilerin yine yarısı dolar cinsinden. Bu sebeple, verdiğiniz açıkları yine dolar
cinsinden aldığınız dış borçlarla kapatmaya çalışıyorsunuz.
Ülkemizde
çalışan kesimin alım gücü fazla olmadığından, ticaretimiz ihracata
yönelmektedir. Çünkü iç talep ihtiyacı karşılamıyor. Bunları üst üste
koyduğumuzda, ülkemiz ortalama 40-50 milyar dolar cari açık veriyor. Şu anda
Ülkemizin 400 milyar dolar sadece dolar cinsinden borcu bulunmakla birlikte
doların her artışı, borcumuzun daha fazla artması anlamına geliyor.
Son
zamanlarda Dünya’da doların yükselmesinin nedeni kamu bütçelerinden, bir
anlamda sistemi harekete geçirmek için piyasalara yüksek miktarda para
pompalandı. Bu dolar ve Euro cinsinden borçlanmayı kolay hale getirdi. Çünkü
faizler düşüktü. Böyle olunca, bu paralar dolar ve Euro cinsinden borçlanıp ülkemiz
gibi ülkelerde yatırım yapmak çok kârlı hale geldi. Bir kişi, ABD’de dolar
cinsinden yüzde bir faizle borçlanıp Türkiye’de yüzde 15 faizle devlet iç
borçlanma senedi alır ya da bu parayı Borsa İstanbul’da yatırım yapmak için
kullanırsa çok fazla kâr ediyordu. İşte buna sıcak para diyoruz.
Sıcak para başa
beladır..
Sıcak
para spekülatörleri Euro bölgesinde borçlanıp Asya ülkelerine yatırım yaptılar.
Bu spekülatörler, Asya ülkelerinde artık yolun sonuna gelindiği anlayınca,
örneğin daha önce yatırım yaptıkları ellerindeki Çin Yuanı’nı satmaya
başlıyorlar. Dünya’da altta kalanın canının yanacağı, sonda kalanın dona
kalacağı bir sürece giriliyor.
Satılan
yerel para birimlerine karşılık alınan Euro da piyasalarda Euro’nun artmasına
neden olmakta. Bu geçici bir durum olabilir..Çünkü yabancıların Türkiye
piyasalarında 150 milyar dolara yakın yatırımları bulunmaktadır. Zaman içinde
bir para değer kaybederse, dolar cinsinden yatırımlar da değer kaybetmeye
başlar. Bunun sonucunda borsada satışa başlıyorlar, satış başlayınca da borsa
düşüyor ve dolar yükseliyor. Bir anda yüksek bir para çıkışının görülmesinin nedeni
budur.
Ülkemiz
2006 yılında ciddi bir yavaşlama sürecine girdi. 2008 krizi sonrası, ülkemize sıcak
para girişi hızlandı, yabancıların yatırımlarında artış gözlendi. Bir ülkede
yapılan yatırım, ülkedeki birikimden daha düşükse açık verirsiniz. Türkiye bir
üretim ekonomisine geçmek istiyorsa hem yatırım, hem tasarruf gücünün fazla
olması gerekmektedir. Ülkemizdeki gelir dağılımının bozuk olmasından dolayı bu
dengeyi sağlamak zordur. Ülkemizde 2000’li yıllarda bireysel kredi
fırsatlarının artmasıyla halkımız gelirinin çok üstünde harcamaya başladılar.
Böylelikle halkımız, olmayan tasarruflarını da harcamaya başladılar. Yani
eksiye düştüler. Krediler, gerçek anlamda değer yaratılmayan bir ortamda, bir
talep artışına neden oldu ve halkımızı borçlandırdı.
Evet,
ülkemizde hızlı büyüme süreci sona erdi. Diğer yandan Türkiye, benzer ülkeler
arasında en fazla işsizliğe sahip olan ülke konumundadır. Yüzde 10 gibi yüksek
bir işsizlik oranında bir tahmin olmasına karşın bu işsizlik oranı, aslına
bakarsanız tam olarak gerçeği de yansıtmamaktadır. Son zamanlardaki büyümelerde
gerçeği yansıtmamaktadır. İç politikaya oynanan manipülasyon hareketi
görünümündedir. Muhafazakâr bir toplum yapısına hâkim olduğumuz için
kadınlarımız iş gücüne çok fazla katılamamaktadır. Kadınların sadece üçte biri
iş gücüne katılabilmektedir. Geçtiğimiz dönemlerde Yunanistan’ın ne kadar ciddi
bir ekonomik krizden geçtiğini biliyoruz, ama işsizliğin yüzde 25 olmasına
karşın nüfusunun yarısı iş bulabilmektedir. İspanya’da işsizlik yüzde 27
olmasına rağmen, insanların yine yarısından fazlası iş bulabilmektedir.
Ülkemize baktığımızda işsizlik verisi yüzde 10, ama halkımızın yarısı bile iş
bulamamaktadır. Bu çok kaygı veren bir durumdur.
Geçtiğimiz
iki yılda petrol fiyatlarında yaşanan düşüş, dış ticaret açığında ciddi daralma
meydana getirdi. 2017 başından bu yana ise emtia fiyatlarındaki artışın yanı
sıra yurt içindeki güçlü altın talebi ile açık genişliyor. Hükümet sıcak para
gelmeyince muhtemelen para basmak için halkın yastık altınlarındaki altınları
çıkartmayı yada karşılığında emanete koyarak kredi kullanmak istedi sanırım.
Çünkü parayı basmanız yada kredi kullanmanız için karşılığında altını emanete
vermek zorundasınız.
Evet devam
edelim:
2014 ve
2015’teki olumlu tablonun ardından 2016’da turizmdeki sorunlarla cari açık duraksadı.
2017’nin ilk yedi ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 20,8’lik
genişleme yaşandı.
Turizm
gelirlerindeki kademeli toparlanmaya karşın enerji ve altın ithalatındaki
artışlar ile dış ticaret açığındaki genişleme, cari açığın genişlemesinin
nedenleri olarak görülüyor. 2017 sonunda 39 milyar dolar civarında olan cari
açık için 2018 tahmini 42 milyar dolar ama şu anlarda ekonomistler 50 milyar dolara
ulaştığını belirtmekteler.
Ekonomik olarak hükümetler
sıkışınca çözümü ya vergi artışına bindiriyor ya da zamlara. Geçtiğimiz yıl
yeni araçlarda uygulanan vergi politikası da bugün araç fiyatlarının bir hayli
artmasına neden oldu!
Sevgili
dostlar; ben hiçbir zaman kimliğimi saklamadım. Her ne kadarülkücü bir kimliğe
de sahip olsam söz konusu olan halkımızın, devletimizin geleceği olunca
yazılarımı tarafsız gözle yazmaya itina gösteririm. Benim için A,B,C parti
değil, önemli olan devletimin, milletimin, vatanımın geleceği söz konusudur.
Ama
şunu söylemeliyim ki her zam geldiğinde bende benim gibi düşünenler gibi çok
mutlu olurum. Çünkü maalesef halkımızın büyük çoğunluğu için demokrasiymiş,
özgürlükmüş, insan haklarıymış bunların her birisi boştur. Onlara ne
söylerseniz söyleyin, rakamları bir bir önüne koysanız da asla inanmazlar. Onlar
için önemli olan gelen yardımlardır. Ne zaman ki bireysel olarak ekonomiden
etkilenir; vergilerden ve zamlardan cebi ve canı yanmaya başlar, o zaman
iktidarları sorgulamaya başlar; Yıllardır biz bunu gördük.
Bir
kısmı da bakmışsınız bir numaralı C.H.P’liyken olmuş Adalet Partili, yada bir
numaralı Anavatan Partiliyken olmuş Ak Partili. Yada bir ailenin yakınları öyle
siyasal dizilmişler ki aile bireylerinin her biri aynı T.B.M.M. gibi. Her
yönden garanti altındalar. Varsa yoksa cepleri ve çıkarları. Ülke onların
umurlarında değil.
Sevgili
dostlar, ben bu yazıları niçin yazıyorum. Aslında yazmaktan inanın hiç hoşnut
değilim. Keşke ülkemin her tarafı güllük ve gülistanlık olsa da hiç mi hiç
yazmasam. Ama yakın zamanda bir haber sitesinde köşemde yazarken haber sitesi baskılara
dayanamayıp yazımı ve köşemi anında sildiler. Belki de işlerine öyle geldi
bilemem.
Peki
ben yalan mı yazmıştım? Hayır..
Birine
hakaret mi etmiştim? Hayır.
Peki,
beni engellediler de sorunlar bittimi? Hayır. Bir yazan yine ortaya çıkacak ve yazacaktır. “Güneşi balçıkla sıvayamazsınız”
Kişiler,
iktidarlar gelip geçicidir. Baki olan Allah’dır c.c.
Bu
kafaları artık değiştirin. Hortla zortla önünüze geleni susturamazsınız.
Yıkılmaz denilen imparatorlukların hepsi yıkılmıştır. S.S.C.B bile yıkıldı parçalandı.
Nice krallar gelip geçti bu tarihin
tozlu sayfalarından. Kimse de bulunmaz hint kumaşı değildir. Mezarlıklar
ihtişamlarından dolayı yanlarına bile yanaşılamayan insanlarla doludur.
Vatan
toprağını başka hiçbir yerde bulamazsınız. Memleketimize, çocuklarımızın
geleceğine el birliği ile hep beraber sahip çıkalım.
Vatanımızın
bölünmez bütünlüğüne odaklanın.
Saygılar
Mustafa
Kemal Bektaş
KAYNAKLAR:
Fatih Gökhan Diler- Özel sektörde yaşanan kriz
senin benim borcumu artıracak
https://indigodergisi.com/2017/10/ekonomik-kriz-turkiye-2018/
Erdal Kişioğlu- Vergi artışları Türkiye’de bir
ekonomik kriz işareti mi?
Emre
Çetin-Ekonomik Krizden Çıkış Haritası
Ahmet Buğdaycı- Türkiye’de Kriz Mutlaka Patlayacak
TÜSİAD-2018 Yılına Girerken Türkiye ve Dünya Ekonomisi
Tekgıda-İş Sendikası-2008 Krizi Türkiye’de Yoksulluğu artırdı
http://www.dosyahaber.com/ekonomi/turkiye-nin-insaat-ekonomisi-basina-bela-mi-oluyor-h38307.html
Dr. Mahfi Eğilmez: Türkiye'nin dış finansman kalitesini artırması mümkün değil;
2018, çelişkilerle biçimlenecek
Tuğrul BELLİ - Türkiye’nin gerçek büyüme oranı meçhul
Mustafa Kemal Bektaş-Ülkemizde Üreticiyi Topraklarına Döndürmediğimiz
Sürece Ekonomik Krizleri, Çalkantıları Asla Önleyemeyiz
Mustafa Kemal Bektaş-Unuttuklarımızdan Hatırlamaya Başlayalım.. Şu İ.M.F.
meselesi.. İ.M.F. ye Borç Verdik mi? Vermedik mi? Bunca İç ve Dış Borç Nasıl
Oluştu?
Mustafa Kemal Bektaş-Ülkemizi Bu Ekonomik Problemlere Bu Sıcak para
Getirdi? Peki Ama Bu Sıcak Para İle Biz Neyi Çözdük?
Mustafa Kemal Bektaş-Ülkemizde İç ve Dış Gelir Kaynaklarında Savurganlık,
Belediyelerin Düzensiz Harcamaları ve Ekonomide ki Kara Delikler
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder