GELİŞMEKTE
OLAN ÜLKELERDE Kİ DEMOKRASİ HASTALIKLARINDAN KAYIRMACILIK, İSTİSMAR VE
HAZIMSIZLIK…. YAŞASIN ADALET…
Ülkemizin gündeminde
seçim var. Bu yazımı da çoktandır yazmak istedim ama bu güne nasip oldu. Haber
sitesinde yazdıklarımdan rahatsız olanların şikayetleri ve kapatma tehditleri
sonucu köşem ve yazılarım sorgusuz sualsiz kapatıldı. Sebep doğruları yazdığımdan
hazımsızlık yaşandı.
Beni tanıyanlar bilir belgesiz
kaynaksız yazı yazmam, kimseye sövmem, kimseye de hakaret etmem. Sosyal
paylaşımlarımda da mutlaka buna dikkat ederim.
Anayasanın ilgili maddeleri
(9, 10,19, 20, 22, 25,26, 28,32, 39,40, 41. maddeler), Türk Ceza Kanununun
ilgili maddeleri (115, 134, 215, 217, 299, 301, 302, 309, 329, 330, 334. Maddeleri),
5187 Kanun nolu Basın Kanununun
ilgili maddeleri (3, 13, 14, 19, 27. Maddeleri) gereği Anayasamızda belirtilen
haklarım ölçüsünde yazdığım yazılara dikkat ederim ve etmek de zorundayım.
Peki
neden rahatsız oldular da haber sitesini kapatma tehdidi ile köşemi ve
yazılarımı kaldırttılar?
Bu ilk defa ülkemizde
olan bir şey değil ki! Bana gelinceye kadar bir çok ulusal yazılı ve görsel basında (gazetelerde, televizyonlarda)
yazan arkadaşlarımız, ağabeylerimiz da yaşadılar hala da yaşıyorlar. Bu
yaşananların dilimizde adı nedir ? Hazımsızlık.
Ben birisine mi hakaret
etmişim, sövmüş müyüm? Hayır! Kanunlar ölçüsünde elimdeki kaynaklara göre
yazmışım! Yalan mı yazmışım? Hayır?
Yine bazı sevdiğim
dostlarım bana sinirli sinirli, beni dövecekmiş gibi senin sıkıntın ne? şuna
çakıyorsun?, buna çakıyorsun? Çakmak ne ise ben anlamadım? Ya kardeşim ben
Silahlı Kuvvetlerinde bilfiil yıllarca
çalışıp emekli olmuşum. Kimsenin ne tarafı oldum!, ne de adamı oldum!. Kendi
siyasi görüşüm bile vatan görevimin yanında ikinci planda kalmıştır. Kimseye
yalan söylemeye borcum mu var! Kimse ile benim hiç bir alıp veremediğim yok ki?
Olmadı da!
A şahıs, B şahıs neyse
ya da A parti B parti? Hiç birisi ile benim bir alıp veremediğim yok. Üstelik
kimliğimi de gizlemedim. Bizzat Cumhurbaşkanına, Başbakanına ülkücü olduğumu
belirtenim. Yazılarımda M.H.P’yi de eleştirmişim! C.H.P’yi de, şunu da bunu da.
Ne yani ne özellikleri var? Vatanım söz konusu olduğunda Anamı da, babamı da
eleştiririm. Ama hakaret ve sövme olmadan.
Şimdi
ayet ve hadislere gireceğim. Bakalım ne diyecekler?
Yüce Kitabımız Kur’an-ı
Kerimde 31 yerde Allah’u Zülcelal c.c Hazretleri adalet ve adil olmak ile
ilgili emri bulunmaktadır :
Nisâ Suresi-58. Ayet,
Mâide Suresi-8 ve 42. Ayet, A'râf Suresi-29. Ayet, Bakara-282
ayet…….. Hepsini buraya taşımak istemiyorum zira yazım uzayıp gidecek.
Ama aşağıdaki ayeti
özellikle yazıyorum . Çünkü her Cuma günü Cuma namazında imam efendi hutbeye bu
ayeti kerimeyi ve manasını da okur ve iner namazı kıldırır:
Nahl Suresi-90. Ayet:
“Şüphesiz Allah,
adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık
ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.”
Yine Kitabımızda
muhtelif yerlerde yalan söylemememizi emretmektedir:
Nahl
Suresi-105:
“Yalanı, ancak Allah’ın ayetlerine
inanmayanlar uydurur. İşte onlar, yalancıların ta kendileridir.”
Bakın şimdi en tehlikeli
olanına geldik. Beytül Mal dediğimiz Tüm halkın hazinesini yiyenlerle, kul
hakkı ile ilgili ayete geldik:
Bakara-188::
“Aranızda birbirinizin
mallarını haksız yere yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile bile
günaha girerek yemek için onları hâkimlere (rüşvet olarak) vermeyin.”
Bu yazdıklarım
ayetlerimiz. Birde İslam’ın nuru ve alemlere Rahmet olarak gönderilen (Enbiya-107
ayeti) Hz. Muhammed Mustafa s.a.v Peygamber efendimiz adaletli davranmak ile
ilgili ne diyor bakalım:
''Aynen iki
elin parmakları gibi, insanlar da birbirine eşittir. Hiç kimse, kimse üzerinde
hak iddia edemez. Siz kardeşsiniz.'' Hz. Muhammed Mustafa s.a.v.
''Bir
saat veya bir gün adaletle hükmetmek, bir sene veya altmış sene nafile
ibadet'ten hayırlıdır.'' (el-Aclûnî, Keşfu'l-Hafâ, II, 58, 1721) Hz. Muhammed
Mustafa s.a.v
Şimdi Peygamber efendimiz yalan
söylemek ile ilgili ne diyor bakalım:
“Münafıklık alametinden biri de yalan
söylemektir.” [Buhari] Hz. Muhammed Mustafa s.a.v.
“Benim ümmetim yalan konuşmaz” Hz.
Muhammed Mustafa s.a.v.
Şimdi Peygamber efendimiz tüm halkın
beytül malını (Milletin hazinesi) bir şekilde yemek yani Kul hakkı yemek ile ilgili ne diyor bakalım:
“Üzerinde kul hakkı olan, ölmeden
önce ödeyip helalleşsin! Çünkü ahrette altının, malın değeri olmaz. O gün, hak
ödeninceye kadar, kendi sevaplarından alınır, sevapları olmazsa, hak sahibinin
günahları buna yüklenir.” [Buhari] Hz. Muhammed Mustafa s.a.v.
“Kibri, hıyaneti ve kul borcu
olmayan mümin, Cennete girer.” [Nesai] Hz. Muhammed Mustafa s.a.v.
“Kul hakkı, müminin ayıbı,
kusurudur.” [Ebu Nuaym] Hz. Muhammed Mustafa s.a.v.
Sevgili dostlarım, işte okudunuz
kanunsa kanunlar. Ayetse ayet, hadisse hadis. Kanunu hadi bu halkın meclisi
yapıyor. Peki ayeti kim yapar? Hesap vereceğimiz Yüce Allah’u Zülcelal
Hazretlerinin bizzat kendisi. Kendi emridir ayetler. O’ndan kaçış yok. Dinini
yaymakla mükellef olan Habibullah’ı
Hz. Muhammed Mustafa s.a.v efendimiz de tüm ümmetini Allah’ın c.c men ettikleri ile ilgili uyarıyor.
Şimdi Allah c.c. herkese
ayrı ayrı din mi verdi? Sözde dini bütün Müslümanız diye herkes hak, hukuk
dinlemeden hareket etmesi mi gerekir? Yada haram-helal dinlemeden önüne geleni
kul hakkı demeden sebeplenmesi mi gerekir? Bakın Kur’an-ı Azimüşşan’a Allah c.c
bir sürü kavimleri, insanları, devlet adamlarını helak etmiş? Örnek göstermiş
yüce yaradan’ Ben şunları şu sebepten, sebeplerden cezalandırdım sizde yapmayın
diye emretmiş?
Ne zamandan beridir
Allah’ın emirleri geçersiz olmaya başladı başımızdan felaketlerde eksik olmamaya
başladı.! Menfaat, sebeplenmenin olmaya başladığı yerde adaletsizlik olur.
Adaletsizliğin olmadığı yerde de orman kanunları yerini alır.
Ülkemizde hazımsızlık
var. Efendim beni, bizi övmüyorsunuz? Bizi yazmıyorsunuz? Bize dokunuyorsunuz?
Ne münasebet efendim Allah’ın emrettiği yerde ne zamandan beridir kulların emri
caiz olmaya başladı?
Sözde dini bütün kalkmış
bana niye falana çakıyorsun diyor?
Bakın bu işin şakası
yok!
Peygamber efendimiz
diyor ki:
"Kişi sevdiği
ile beraberdir." (Buhârî,
Edeb, 96; Müslîm, Birr, 165) Hz. Muhammed Mustafa s.a.v.
Belki sen
cehennemliksin! Ben seninle niye birlikte düşüneceğim? İmam efendi cenaze
namazında üç kez önümüzdeki mevtayı
nasıl biliyorsunuz diye sorar. Ben iyi tanımadığıma, “ben fazla tanımıyorum en iyi sen bilirsin Rabbim “ diyorum. “Ama buraya gelmiş Müslüman olarak.
Müslümanlık hakkımı helal ediyorum” derken? İyi tanımadığımı, neden onun
yada bunun sevdiğini sevmek zorunda mıyım?
Alnı her secdeye gelen Müslüman
mıdır?
Kur’an-ı Kerimde Tevbe
suresi 107 ayet de belirtilen “Dırar
mescidi” olayı vardır. Münafıklar, dokuz yıllık faaliyetlerinin neticesini
almak üzere, üs olarak kullandıkları binaya mescit hüviyeti kazandırmak
istediler. Bir mescit yaptılar. Neticede, hedefleri mescit yapıp içinde
namaz kılmak değil, bilakis nifak faaliyetlerine güç kazandırmak, kendi sosyal varlıklarını
Medine'de kabul ettirmek istemeleridir. Allah’ü Zülcelal Hazretleri o
mescidi bile yıktırmıştır.
Yada Peygamberimizin
soyundan olmak çok önemli ise:
Günde beş vakit namazda
okuduğumuz tebbet suresindeki Ebu Leheb dediğimiz vatandaşın durumu vardır. Ebu
Leheb Kureyş eşrafından ve Peygamber
efendimizin amcası olup asıl adı, Abdüluzzâ b. Abdulmuttalib b. Hâşim'dir. Onun
için "Alev babası" (yani cehennemlik) manasına gelen Ebû Leheb lâkabı
müslümanlar tarafından kullanıldığı gibi Kur'an'da da geçmektedir. Bu
vatandaş yeğeni olan Peygamber efendimize yapmadığı kötülük, pislik kalmamıştır.
Allah c.c Ebu Lehebi
bile cezalandırdığı halde Hz. Allah peygamberimizin sülalesinden olmak kime ne
ayrıcalık tanır
Yada;
Ey Resulullah’ın kızı
Fatıma! Sen de kendini Allah’tan satın almaya çalış; zira senin için de bir şey
yapamam.” manasındaki hadis için bk. bk. Buharî, Vesâyâ 11; Tefsir (26) 2;
Müslim, İman 348-352.) neyi ifade etmektedir.
Her gün beş vakit namaz
sonunda tesbihatta Ayet-el Kürsü (Bakara suresi-255) ayeti kerimesinde Allah
c.c ne emrediyor:
“O'nun izni olmadan,
O’nun katında kim şefaat etme yetkisine sahiptir?”
Araf-188 ayette ise Yüce
Allah c.c:
“De ki: “Allah
dilemedikçe ben kendime bir zarar verme ve bir fayda sağlama gücüne sahip
değilim. Eğer ben gaybı biliyor olsaydım, daha çok hayır elde etmek isterdim ve
bana kötülük dokunmazdı. Ben inanan bir kavim için sadece bir uyarıcı ve bir
müjdeciyim.” Diye Peygamberimizin kesin sınırlarını çizmişken özür
dilerim kaba tabirle herkese halt etmek düşer.
Herkes hazımsızlık çekiyorsa hazmedecek efendim. Açın Kur’an-ı
Kerimi Peygamber efendimizi bile bazen sert bir şekilde Allah c.c uyarıyor
herkese sınırlarını gösterip emrediyor:
Tevbe-67 ayeti
kerimesinde:
“Münafık erkekler ve
münafık kadınlar (sizden değil), birbirlerindendir. Onlar kötülüğü emreder,
iyilikten alıkoyar ve cimrilik ederler. Onlar Allah'ı unuttular. Allah da
onları unuttu! Çünkü münafıklar fasıkların kendileridir.”
Nahl-82 ayeti
kerimesinde de:
“Ey Muhammed! Eğer yüz
çevirirlerse, artık sana düşen açık bir tebliğden ibarettir.”
Diye emrediyor.
Bu ayeti kerimeyi ve
yukarıda belirttiğim ayetleri, hadisi şerifleri herkes kulağına küpe etsin. Bir
Müslüman olarak Beytül maldaki hakkımı sebepsiz yere ziftlenenlere hiçbir zaman
kim olursa olsun hakkımı helal etmiyorum ve helal de etmeyeceğim.
Saygılarımla
Mustafa Kemal Bektaş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder