DEVLETLERDE ÖLÜR
ÖNCE S.S.C.B, SONRA YUGOSLAVYA, ŞİMDİ DE SIRA A.B.D.DE (BU YAZI DİZİSİNİ İYİ OKUYUN) -3-
21 Aralık 1917’de
BM’deki oylama Türkiye ile Dünya’nın diğer ülkelerinin ABD-İsrail arasındaki bir uluslararası
siyaset savaşıydı ve bu savaş Türkiye’nin ve A.B.D’den yara almış ülkelerin kesin zaferiyle sonuçlandı. Bir nevi rövanştı
bu oylama.
BM’deki oylamada bir
kez daha görüldü ki, ABD’nin ve güdümü,
akıl babası İsrail’in ikna ve yaptırım güçleri, uluslararası itibarları Soğuk
Savaş döneminin çok çok gerisinde olduğu görüldü.
Bütün bunlar akla “Amerikan İmparatorluğu çöküyor mu?”
sorusunu getiriyor. Güce tapanlar ve yeni bir dünya fikri konusunda zihnini
korkak alıştıranlar, bu fikre elbette soğuk bakıyorlar. Ancak unutulmamalı ki,
devletler ya da imparatorluklar tıpkı insanlar gibi doğar, büyür, yaşlanır ve
ölürler.
Tarih, aynı zamanda
uygarlıklar ve devletler mezarlığıdır.
Bir zamanlar İspanyol
Altın Çağı denilen bir çağ vardı, koca bir kıtanın altınlarını, zümrütlerini,
kültürünü yağmaladığı bir çağdı altın çağ dedikleri. Gasp ettikleri o
altınlarla birlikte güçleri de eriyip gitti.
Bir zamanların denizaşırı
güçleri olan Hollanda ve Portekiz sıradan Avrupa ülkelerine dönüştü.
Üzerinde güneş
batmayan imparatorluk olarak bilinen Britanya İmparatorluğu, sessiz sedasız
şaşalı dönemlerine set çekti.
Osmanlı
İmparatorluğu’nu da el birliği ile yıktılar.Hasta adam dediler. Kendileri hasta
adama dönüştüler. Ama Türkler Osmanlı yıkılsa da Türkiye Cumhuriyetini daha
köklü olarak kurdu.
Çözülme veya çöküş,
yükselişten çok daha hızlı gerçekleşir. Birinci bölümde S.S.C.B.’nin (Sovyetler
Birliği) yıkılışını okuduk. 15 parçaya bölünmüştü. Berlin Duvarı’nın
yıkılışından bir gün önce hiçbir emare yoktu ama o duvar ansızın yıkıldı. Bu,
Doğu Avrupa’daki komünizmin sonu oldu. Berlin Duvarı’nın yıkılışıyla, Doğu
Blok’u da domino taşları gibi ardı ardına yıkılıverdi.
1970’lerde petrol
fiyatları yükseldiğinde, krizden en çok Sovyetler Birliği etkilenmişti. Ancak,
Sovyetler Birliği, bunu ciddi bir sorun olarak algılamadı. Çünkü Sovyetlerin
nükleer kapasitesi o günlerde ABD’den fazlaydı. Üstelik Vietnam’dan Küba’ya ve
Nikaragua’ya kadar “üçüncü dünya devletleri” denilen ülkelerin çoğu Sovyet
yanlısıydı. Mihail Gorbaçov göreve geldiğinde ciddiye alınmayan ya da sağlıklı
okunamayan derin bunalım ortaya çıktı ve önce Doğu Avrupa, hemen ardından
Sovyetler Birliği çöktü.
Şimdi sıra ABD’nin…
Amerikan Yüzyılı denilen şey de geri çekilmek üzere…
Sıra Sana geldi Amerika !
Artık Amerikan büyüsü
değil, o büyüyü dağıtan “Büyüsü bozulmuş dünya” var. Bu büyüsü bozulmuş dünya
içinde artık yeni bir tarih ve o tarihi şekillendiren yeni özneler var.
Evet, ABD birçok
açıdan hâlâ muazzam bir güce sahip. Ancak, “gücünün sınırlarına ulaştığı,
duraklama dönemine girdiği ve gerilemeye başladığı” konusunda geniş bir
konsensüs var. Bu yöndeki görüşleri bilhassa Amerikalı akademisyen ve
yazarlar dile getiriyor.
Aslında olup biteni
“ABD’nin çöküşü” değil gerileyişi veya “diğerlerinin yükselişi” olarak okumak
da mümkün. Bu görüşü destekleyen ekonomik veriler de mevcut.
Son 10 yıl boyunca Çin
yüzde 156, Hindistan yüzde 129, Endonezya yüzde 101, Nijerya yüzde 88, Türkiye
yüzde 85 büyürken, ABD yüzde 33 ile bu listede Suudi Arabistan, Avustralya, İran,
Güney Afrika, Kanada ve Brezilya’nın ardından ancak on ikinci sırada yer alıyor
(Kaynak: The Spectator Index). Listeye bakınca, Asya ülkelerinin yükseliş,
Batılı devletlerin duraklama dönemini yaşadıkları açıkça görülüyor.
ABD “dünyanın
jandarması” vasfını da yitiriyor. Yaklaşık 250 bin Amerikan askeri, dünyanın
çeşitli bölgelerinde görev yapıyor ki bu rakam Amerikan ordusunun dörtte birine
tekabül ediyor. Fakat bu devasa ordu bile Amerikan gücünün düşüşünü
engelleyemiyor. Hatta bu devasa ordu, Amerikan gücünün sönüklenişinin
nedenlerinden biri…
ABD sahip olduğu gücü
taşımakta zorlanıyor. Dünya’da karşılıksız para basan tek ülke olan Amerika
artık kendisini taşıyamıyor. Özellikle 11 Eylül 2001 tarihinden bu yana aktif
olarak 172 ayrı bölgede 240 binden fazla personeli ile 16 yıldır savaşların
içerisinde yer alan ABD, 2016 verilerine göre 611 milyar dolar askeri harcama
yapmış. Aynı yıl dünya genelinde 1 trilyon 686 milyar dolar dolarlık bir askeri
harcama yapılmış. Yani, dünya genelinde yapılan askeri harcamaların yüzde 36’sı
sadece ABD’nin yaptığı askeri harcamalardan oluşuyor. ABD, kendisinden sonraki
8 ülkenin toplamından daha fazla askeri harcama yapmış. 2017-2018 dönemi için
700 milyar dolarlık bir askeri harcama bütçesi onaylandı. Süper güç olarak görünen
bu durumun asıl adı askeri obezlik ve sürdürülebilir değil.
Zaten 20 trilyon dolar
dış borcu var ABD’nin. Donald Trump, “Arapların
parası çok, bu borcu onlara ödeteceğim” dese de, askeri gücünü kullanarak
başka ülkelerin zenginlikleri üzerine çöreklense de ve yeni bölgesel krizler
inşa ederek çeşitli ülkelere silah satışı gerçekleştirse de bu borcu kapatması
mümkün görünmüyor.
Keza, onca
silahlanmaya, onca askeri yayılmaya karşın Çin gibi güçlü bir rakibi durdurma
konusunda aciz bir ABD karşımızda sırıtıyor.
ABD’nin gücü mü
geriliyor yoksa başka güçler mi ABD’ye yetişiyor, bu ayrı bir tartışma konusu.
Ancak Kuzey Kore krizinin işaret ettiği gibi, ABD kafa tutulamaz bir ülke
olmaktan çıktı.
Irak savaşları A.B.D. yi aslında süper gücünü
çatlattı.
Sovyetler Birliği,
Soğuk Savaş’ta önde olduğunu göstermek için Afganistan’ı işgal etmiş ama bu
girişimi hüsranla sonuçlanmıştı. Ve dünya Afganistan savaşıyla birlikte
Sovyetler’in yenilmez bir rakip olmadığını görmüştü.
Benzer şekilde,
Amerikan İmparatorluğu’nun çöküşünün 2003 yılındaki Irak’ın işgaliyle
başladığını ve gelecek kuşakların Amerika’nın çöküşünün başlangıcı olarak Irak
savaşını işaret edeceğini söyleyenler de var. ABD de İkinci Dünya Savaşı’ndan
sonra girdiği birçok savaşta yenilmez olmadığını ya da her savaşı
kazanamayacağını göstermiş oldu. Kore, Vietnam, Irak bunun örneklerinden.
Bu nedenle, ABD’nin
dünya üzerinde kurduğu korku imparatorluğu artıkbir işe yaramıyor…
Birçok ülke “Amerika fobi”sini yendi, yeniyor. BM
Genel Kurulu’ndaki oylama, Amerika’nın karizmasının çizildiği ilk olay değil.
ABD, eskiden dünyada
kendisine kafa tutabilecek bir güç olduğunu düşünemezdi. Artık sadece
rakiplerine değil, müttefiklerine bile söz geçiremiyor.
Konumuza kaldığı
yerden devam etmek üzere
Saygılarımla
Mustafa
Kemal Bektaş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder