26 Mayıs 2018 Cumartesi

DEVLETLERDE ÖLÜR ÖNCE S.S.C.B, SONRA YUGOSLAVYA, ŞİMDİ DE SIRA A.B.D.DE (BU YAZI DİZİSİNİ İYİ OKUYUN) -3- 21 Aralık 1917’de BM’deki oylama Türkiye ile Dünya’nın diğer ülkelerinin ABD-İsrail arasındaki bir uluslararası siyaset savaşıydı ve bu savaş Türkiye’nin ve A.B.D’den yara almış ülkelerin kesin zaferiyle sonuçlandı. Bir nevi rövanştı bu oylama. BM’deki oylamada bir kez daha görüldü ki, ABD’nin ve güdümü, akıl babası İsrail’in ikna ve yaptırım güçleri, uluslararası itibarları Soğuk Savaş döneminin çok çok gerisinde olduğu görüldü.

DEVLETLERDE ÖLÜR  ÖNCE S.S.C.B, SONRA YUGOSLAVYA, ŞİMDİ DE SIRA A.B.D.DE  (BU YAZI DİZİSİNİ İYİ OKUYUN) -3-

21 Aralık 1917’de BM’deki oylama Türkiye ile Dünya’nın diğer ülkelerinin  ABD-İsrail arasındaki bir uluslararası siyaset savaşıydı ve bu savaş Türkiye’nin ve A.B.D’den yara almış ülkelerin  kesin zaferiyle sonuçlandı. Bir nevi rövanştı bu oylama.
BM’deki oylamada bir kez daha görüldü ki, ABD’nin  ve güdümü, akıl babası İsrail’in ikna ve yaptırım güçleri, uluslararası itibarları Soğuk Savaş döneminin çok çok gerisinde olduğu görüldü.
Bütün bunlar akla “Amerikan İmparatorluğu çöküyor mu?” sorusunu getiriyor. Güce tapanlar ve yeni bir dünya fikri konusunda zihnini korkak alıştıranlar, bu fikre elbette soğuk bakıyorlar. Ancak unutulmamalı ki, devletler ya da imparatorluklar tıpkı insanlar gibi doğar, büyür, yaşlanır ve ölürler.
Tarih, aynı zamanda uygarlıklar ve devletler mezarlığıdır.
Bir zamanlar İspanyol Altın Çağı denilen bir çağ vardı, koca bir kıtanın altınlarını, zümrütlerini, kültürünü yağmaladığı bir çağdı altın çağ dedikleri. Gasp ettikleri o altınlarla birlikte güçleri de eriyip gitti.
Bir zamanların denizaşırı güçleri olan Hollanda ve Portekiz sıradan Avrupa ülkelerine dönüştü.
Üzerinde güneş batmayan imparatorluk olarak bilinen Britanya İmparatorluğu, sessiz sedasız şaşalı dönemlerine set çekti.
Osmanlı İmparatorluğu’nu da el birliği ile yıktılar.Hasta adam dediler. Kendileri hasta adama dönüştüler. Ama Türkler Osmanlı yıkılsa da Türkiye Cumhuriyetini daha köklü olarak kurdu.
Çözülme veya çöküş, yükselişten çok daha hızlı gerçekleşir. Birinci bölümde S.S.C.B.’nin (Sovyetler Birliği) yıkılışını okuduk. 15 parçaya bölünmüştü. Berlin Duvarı’nın yıkılışından bir gün önce hiçbir emare yoktu ama o duvar ansızın yıkıldı. Bu, Doğu Avrupa’daki komünizmin sonu oldu. Berlin Duvarı’nın yıkılışıyla, Doğu Blok’u da domino taşları gibi ardı ardına yıkılıverdi.
1970’lerde petrol fiyatları yükseldiğinde, krizden en çok Sovyetler Birliği etkilenmişti. Ancak, Sovyetler Birliği, bunu ciddi bir sorun olarak algılamadı. Çünkü Sovyetlerin nükleer kapasitesi o günlerde ABD’den fazlaydı. Üstelik Vietnam’dan Küba’ya ve Nikaragua’ya kadar “üçüncü dünya devletleri” denilen ülkelerin çoğu Sovyet yanlısıydı. Mihail Gorbaçov göreve geldiğinde ciddiye alınmayan ya da sağlıklı okunamayan derin bunalım ortaya çıktı ve önce Doğu Avrupa, hemen ardından Sovyetler Birliği çöktü.
Şimdi sıra ABD’nin… Amerikan Yüzyılı denilen şey de geri çekilmek üzere…
Sıra Sana geldi Amerika !
Artık Amerikan büyüsü değil, o büyüyü dağıtan “Büyüsü bozulmuş dünya” var. Bu büyüsü bozulmuş dünya içinde artık yeni bir tarih ve o tarihi şekillendiren yeni özneler var.
Evet, ABD birçok açıdan hâlâ muazzam bir güce sahip. Ancak, “gücünün sınırlarına ulaştığı, duraklama dönemine girdiği ve gerilemeye başladığı” konusunda geniş bir konsensüs var. Bu yöndeki görüşleri bilhassa Amerikalı akademisyen ve yazarlar dile getiriyor.
Aslında olup biteni “ABD’nin çöküşü” değil gerileyişi veya “diğerlerinin yükselişi” olarak okumak da mümkün. Bu görüşü destekleyen ekonomik veriler de mevcut.
Son 10 yıl boyunca Çin yüzde 156, Hindistan yüzde 129, Endonezya yüzde 101, Nijerya yüzde 88, Türkiye yüzde 85 büyürken, ABD yüzde 33 ile bu listede Suudi Arabistan, Avustralya, İran, Güney Afrika, Kanada ve Brezilya’nın ardından ancak on ikinci sırada yer alıyor (Kaynak: The Spectator Index). Listeye bakınca, Asya ülkelerinin yükseliş, Batılı devletlerin duraklama dönemini yaşadıkları açıkça görülüyor.
ABD “dünyanın jandarması” vasfını da yitiriyor. Yaklaşık 250 bin Amerikan askeri, dünyanın çeşitli bölgelerinde görev yapıyor ki bu rakam Amerikan ordusunun dörtte birine tekabül ediyor. Fakat bu devasa ordu bile Amerikan gücünün düşüşünü engelleyemiyor. Hatta bu devasa ordu, Amerikan gücünün sönüklenişinin nedenlerinden biri…
ABD sahip olduğu gücü taşımakta zorlanıyor. Dünya’da karşılıksız para basan tek ülke olan Amerika artık kendisini taşıyamıyor. Özellikle 11 Eylül 2001 tarihinden bu yana aktif olarak 172 ayrı bölgede 240 binden fazla personeli ile 16 yıldır savaşların içerisinde yer alan ABD, 2016 verilerine göre 611 milyar dolar askeri harcama yapmış. Aynı yıl dünya genelinde 1 trilyon 686 milyar dolar dolarlık bir askeri harcama yapılmış. Yani, dünya genelinde yapılan askeri harcamaların yüzde 36’sı sadece ABD’nin yaptığı askeri harcamalardan oluşuyor. ABD, kendisinden sonraki 8 ülkenin toplamından daha fazla askeri harcama yapmış. 2017-2018 dönemi için 700 milyar dolarlık bir askeri harcama bütçesi onaylandı. Süper güç olarak görünen bu durumun asıl adı askeri obezlik ve sürdürülebilir değil.
Zaten 20 trilyon dolar dış borcu var ABD’nin. Donald Trump, “Arapların parası çok, bu borcu onlara ödeteceğim” dese de, askeri gücünü kullanarak başka ülkelerin zenginlikleri üzerine çöreklense de ve yeni bölgesel krizler inşa ederek çeşitli ülkelere silah satışı gerçekleştirse de bu borcu kapatması mümkün görünmüyor.
Keza, onca silahlanmaya, onca askeri yayılmaya karşın Çin gibi güçlü bir rakibi durdurma konusunda aciz bir ABD karşımızda sırıtıyor.
ABD’nin gücü mü geriliyor yoksa başka güçler mi ABD’ye yetişiyor, bu ayrı bir tartışma konusu. Ancak Kuzey Kore krizinin işaret ettiği gibi, ABD kafa tutulamaz bir ülke olmaktan çıktı.
Irak savaşları A.B.D. yi aslında süper gücünü çatlattı.
Sovyetler Birliği, Soğuk Savaş’ta önde olduğunu göstermek için Afganistan’ı işgal etmiş ama bu girişimi hüsranla sonuçlanmıştı. Ve dünya Afganistan savaşıyla birlikte Sovyetler’in yenilmez bir rakip olmadığını görmüştü.
Benzer şekilde, Amerikan İmparatorluğu’nun çöküşünün 2003 yılındaki Irak’ın işgaliyle başladığını ve gelecek kuşakların Amerika’nın çöküşünün başlangıcı olarak Irak savaşını işaret edeceğini söyleyenler de var. ABD de İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra girdiği birçok savaşta yenilmez olmadığını ya da her savaşı kazanamayacağını göstermiş oldu. Kore, Vietnam, Irak bunun örneklerinden.
Bu nedenle, ABD’nin dünya üzerinde kurduğu korku imparatorluğu artıkbir işe yaramıyor…
Birçok ülke “Amerika fobi”sini yendi, yeniyor. BM Genel Kurulu’ndaki oylama, Amerika’nın karizmasının çizildiği ilk olay değil.
ABD, eskiden dünyada kendisine kafa tutabilecek bir güç olduğunu düşünemezdi. Artık sadece rakiplerine değil, müttefiklerine bile söz geçiremiyor.
Konumuza kaldığı yerden devam etmek üzere

Saygılarımla


Mustafa Kemal Bektaş

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder