ŞU JAPONLAR ENTERESAN İNSANLAR… JAPON
AHLAK ANLAYIŞI..
Pek çok din vardır; fakat sadece bir
tek ahlak vardır. John Ruskin
Ahlak
nedir önce ona bakalım: insanın
doğuştan getirdiği ya da sonradan kazandığı birtakım tutum ve davranışların
tümü. Ya da kişide huy olarak bilinen nitelik; iyi ve güzel olan niteliklerdir.
Japon Ahlak Anlayışı
Çağlardan beridir
ahlak anlayışı, kültürlere ve toplumlara göre farklılık gösteriyor.
Örneğin ülkemizde sokakta öpüşen bir çift gören bazı bireyler, ahlak elden gidiyor diye yaygara koparırken aynı anda sokağın bir başka köşesinde bir cinayete tanıklık etseler görmezden geliyorlar. O yüzden bizimki gibi ülkelerde sevişmek, adam öldürmekten daha ayıp sayılıyor. Yada adam hırsızlık yapıyorsa o bile normal karşılanıyor.
Örneğin ülkemizde sokakta öpüşen bir çift gören bazı bireyler, ahlak elden gidiyor diye yaygara koparırken aynı anda sokağın bir başka köşesinde bir cinayete tanıklık etseler görmezden geliyorlar. O yüzden bizimki gibi ülkelerde sevişmek, adam öldürmekten daha ayıp sayılıyor. Yada adam hırsızlık yapıyorsa o bile normal karşılanıyor.
Japonya’da bir
doğal afet olduğunda (üstelik bu afetlerin boyutları azımsanacak gibi değil)
hiçbir Japon, ne marketleri, ne mağazaları yağmalamıyor. Boşalan evleri
soymuyor. Stok yapmıyor. Bankaları soymuyor. Markette 2 ürün kalmışsa ikisini
de satın almıyor, diğerini bir başkası alsın diye bırakıyor. Birde bunu bizim
ülkemizde olduğunu düşünmek dahi istemiyorum.
Devletlerinin dağıttığı yardımları stoklayıp, ihtiyacı olanlara fahiş fiyatlarla da satmıyorlar. Ölüyü soymuyorlar. Felakette ölen insanların cesetlerini naklen yayın araçlarıyla yayınlamıyorlar, gösterişli olsun diye devlet büyüklerinin katıldıkları cenaze törenleri düzenlemiyorlar. Sadelikle, samimiyetle ve en önemlisi saygı ile defnediyorlar ölülerini dahi.
Devletlerinin dağıttığı yardımları stoklayıp, ihtiyacı olanlara fahiş fiyatlarla da satmıyorlar. Ölüyü soymuyorlar. Felakette ölen insanların cesetlerini naklen yayın araçlarıyla yayınlamıyorlar, gösterişli olsun diye devlet büyüklerinin katıldıkları cenaze törenleri düzenlemiyorlar. Sadelikle, samimiyetle ve en önemlisi saygı ile defnediyorlar ölülerini dahi.
Katolik
Hıristiyanlar, Japonların Hıristiyan olmadıkları halde nasıl bu kadar ahlaklı
olduklarını sorguluyorlar. Japonların bir dini inançları ve din kitapları yok.
Ahlakın din ile sağlanamadığına en önemli örnek işte bu.
Bir de aksi taraftan bakalım, 1.5
milyar İslam coğrafyasında toplumsal ahlakın boyutu nedir? Duyarlılık,
paylaşımcılık, hassasiyet nerededir?
Terör
neden en çok İslam coğrafyasında yaygındır?
Bunu sorguladığınızda ilk
yapılacak eylem sizi “din
düşmanı” olarak suçlamaktır. Ama nedense
hiç kimse inandığı dinin ve hatta bütün dinlerin ilk öğretisinin ahlak-hoşgörü
ve paylaşımcılık olması gerekirken, neden böyle olmadığını düşünmez.
Kendisini asla eleştirmez. “Ahlak konusunda en
çok ahkâm kesenler, en ahlaksız olanlardır” kuramı
da kendini böyle doğruluyor. Bu tür insanların ahlak anlayışları, diğerlerinin
özel yaşamını irdelemekten ibarettir. Başkalarına namus bekçiliği yapan
kişiler, dul kadınları en çok rahatsız eden tiplerdir.
Kur’an-ı Azimüşşan’da Allah’ü
Zülcelal Hazretleri
“Emri bil maruf
nehyi anil münker” yani benim yap dediğimi yapın, yaparsanız sizi Cennetime
koyarım, yapma dediğimi yaparsanız sizi Cehennemime koyarım diye emreylediği
halde maalesef ısrarla ve inatla suç işlenmeye devam edilmektedir.
“ Erkek ve kadın
bütün mü’minler birbirlerinin dostları ve
velileridirler. İyiliği emrederler, kötülükten vazgeçirirler, namazı kılarlar,
zekâtı verirler, Allah’a ve Resulüne itaat ederler. İşte bunları Allah
rahmetiyle yargılayacaktır. Çünkü Allah azîzdir, hakîmdir. ( Tevbe:71)
Yüce Yaradan
bundan daha açık başka ne emredecekti !
Biz konumuza kaldığımız
yerden devam edelim.
Gelelim yeniden Japonların ahlak öğretisine;
Japon ahlakının temeli, günah ve günah anlayışından kaynaklanan korkuya değil, çevreden utanma duygusuna dayanır.
İşin bir de bu boyutu var, dünyada atom bombası yemiş bir başka millet yok. Yaşadıkları savaş, açlık, yoksulluk, hastalık ve sakatlıklar onların ahlak anlayışına zarar verememiş. Bu üzerinde düşünülmesi gereken bir olgudur.
Japon devlet adamı, işini layıkıyla yapamadığında, yüz kızartıcı suçla itham edildiğinde, kendisi görevdeyken, birimine bağlı bir yerde bir işçi kaza eseri öldüğünde o adam acı içinde intihar ediyor. Çünkü utanıyor. Zaten ahlak “utanmayı” bilmektir.
Japonların dini “Şintoizm”dir…
Japonya’nın yerel dini olan Şintoizm, Japon kültürünün ayrılmaz bir parçasıdır. Şintoizm
M.S 300 ile 600 yılları arasında ortaya çıktı. En önemli tanrısı güneş
tanrıçası olarak da bilinen Amaterasu‘dur. Amaterasu’nun torunlarının Japonya’yı birleştiren
İmparator ve onun soyundan gelen ailesi olduğuna inanılır. Yani İmparator ve
ailesi aslında yarı tanrı olarak görülür.
Ben Şintoizmi övecek değilim. Var olan bir
gerçek varsa Allah’u Zülcelal Hazretleri vardır. Ondan başka tek bir ilah
yoktur.
Şintoizm’de Peygamberleri, cennetleri-cehennemleri yoktur. Japonların inanç ve ahlak anlayışı; bu dünyada, diğer insanların gözündeki imajı esas alır…
Yani korkuya değil, utanma duygusu temeline dayanır…Utanma duygusundandır; o özveri, düzen, disiplin, saygı…
Şintoizm’de Peygamberleri, cennetleri-cehennemleri yoktur. Japonların inanç ve ahlak anlayışı; bu dünyada, diğer insanların gözündeki imajı esas alır…
Yani korkuya değil, utanma duygusu temeline dayanır…Utanma duygusundandır; o özveri, düzen, disiplin, saygı…
Peki bu
hasletler bizim dinimizde, kitabımızda varken Müslümanlığa inananlar da neden
olmuyor.?
İyi olmak
için Müslüman olmak şart değil ama Müslüman olmak için Allah’ın c.cemri gereği iyi
olmak şart….
Saygılarımla
Mustafa
Kemal Bektaş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder