ÜLKEMİZDE İÇ
VE DIŞ GELİR KAYNAKLARINDA SAVURGANLIK, BELEDİYELERİN DÜZENSİZ HARCAMALARI VE
EKONOMİDE Kİ KARA DELİKLER
Türkiye döviz kazanmayan, döviz
kaybeden bir ülke olduğu için dış borç ödeme kapasitesi düşüktür. Dış borç
stokunun millî gelire oranı yüzde 55'tir. Çok yüksek değil. Ancak önemli olan
ödeme kapasitesidir. Dış borç da şekilsiz harcamalardan, özel sektörün
borçlarından oluşmaktadır. Şekilsiz harcamalarda genelde başta belediyeler
olmak üzere tüm kamu kurum ve kuruluşları, özel sektörün düzensiz ve israf
kokan lüks tüketim maddelerine yönelmelerinden, düzensiz kaynak harcamalarından
oluşmaktadır.
Türkiye,
bundan sonra alınacak borçların dışında, mevcut dış borç profiline göre;
- 2017 yılında, 4 milyar 354 milyon
doları faiz olmak üzere, toplam 46 milyar 67 milyon dolar dış borç ödedi.
- 2018 yılında 9 milyar 438 milyon doları faiz olmak üzere, toplam 64 milyar 787 milyon dolar dış borç ödeyecek.
- 2019 yılında 9 milyar 395 milyon doları faiz olmak üzere, toplam 51 milyar 36 milyon dolar dış borç ödeyecek.
- 2018 yılında 9 milyar 438 milyon doları faiz olmak üzere, toplam 64 milyar 787 milyon dolar dış borç ödeyecek.
- 2019 yılında 9 milyar 395 milyon doları faiz olmak üzere, toplam 51 milyar 36 milyon dolar dış borç ödeyecek.
- 2020 yılında 8 milyar 241 milyon
doları faiz olmak üzere, toplam 39 milyar 622 milyon dolar dış borç ödeyecek.
- 2021 yılında 7 milyar 18 milyon doları faiz olmak üzere, toplam 37 milyar 778 milyon dolar dış borç ödeyecek.
- 2022 yılı ve sonrasında 46 milyar 144 milyon doları faiz olmak üzere, toplam 187 milyar 222 milyon dolar dış borç ödeyecek.
- 2021 yılında 7 milyar 18 milyon doları faiz olmak üzere, toplam 37 milyar 778 milyon dolar dış borç ödeyecek.
- 2022 yılı ve sonrasında 46 milyar 144 milyon doları faiz olmak üzere, toplam 187 milyar 222 milyon dolar dış borç ödeyecek.
Böylece,
mevcut borç profiline göre, yeni alacağı borçların dışında, Ülkemiz önümüzdeki
dönemde, 84 milyar 591 milyon doları faiz olmak üzere ödeyeceği dış borçların
toplamı 426 milyar 512 milyon doları buluyor. Yani ülkemiz şu anda
borç sarmalında ve hızla bu borç sarmalından çıkmak zorunda. Aksi takdirde
varlık fonuna devredilen tüm milli kuruluş ve yatırımlarımızı birer birer
kaybedebiliriz.
Peki ülkenin
bu hale gelmesinden sadece bu hükümet mi sorumlu. Hayır ülkemiz bu hale
gelinceye kadar geçmiş dönemlerdeki hükümetlerimizden de kaynaklanan sorunlar
var. Popilist politikalar ve dengesiz rastgele harcamalar ülkemizi bu hale
getirdi. Bu harcamaların kara deliğe dönüşmesinde belediyelerin ve kamu kurum
ve kuruluşlarının da büyük sorumluluğu var.
Kısa bir
soru sormak isterim: Neden harcamalarda hesap gören Sayıştay
denetiminden uzak tutulmaya çalışılır? Sayıştayın görev alanı nedir? Sayıştay kamudaki genel bütçede ki harcamaların
kanun, nizam dahilinde harcamalar usulüne uygun harcanmış mı? harcanmamış mı? denetlemektir.
Peki hal böyle iken neden tüm harcamalar sayıştan denetiminden muaf tutulmak
isteniyor? Şu Google’ye sadece “Belediyeler
hakkında suçlamalar” yazın neler göreceksiniz. İşte bütçede ki bu kara deliklerin
mimarlarından biriside belediyelerimiz ve kamu disiplininin bozulması, düzensiz ve
popilist harcamaların yapılmasıdır..
5393 sayılı belediyeler kanununu açın
bakalım Madde
14- a maddesinde ne diyor:
a. İmar,
su ve kanalizasyon, ulaşım gibi kentsel alt yapı; coğrafî ve kent bilgi sistemleri;
çevre ve çevre sağlığı, temizlik ve katı atık; zabıta, itfaiye, acil yardım,
kurtarma ve ambulans; şehir içi trafik; defin ve mezarlıklar; ağaçlandırma,
park ve yeşil alanlar; konut; kültür ve sanat, turizm ve tanıtım, gençlik ve
spor orta ve yüksek öğrenim öğrenci yurtları (Bu Kanunun 75 inci maddesinin son
fıkrası, belediyeler, il özel idareleri, bağlı kuruluşları ve bunların üyesi
oldukları birlikler ile ortağı oldukları Sayıştay denetimine tabi şirketler
tarafından, orta ve yüksek öğrenim öğrenci yurtları ile Devlete ait her
derecedeki okul binalarının yapım, bakım ve onarımı ile tefrişinde
uygulanmaz.); sosyal hizmet ve yardım, nikâh, meslek ve beceri kazandırma;
ekonomi ve ticaretin geliştirilmesi hizmetlerini yapar veya yaptırır.
Okudunuz
Sayıştay denetiminde diyor kanun neden Sayıştay denetimi vermek
istenmiyor?
Yine b maddesinde de “Hizmetlerin
yerine getirilmesinde öncelik sırası, belediyenin malî durumu ve hizmetin
ivediliği dikkate alınarak belirlenir.” emretmektedir. Kanun işte bu kalkıp
da borçlanın demiyor kanun?
Bu borç yükü nasıl oluştu ona bakalım:
a)
Kurum ve kuruluşlarda, şirketlerde kötü yönetim düzeni.
b) Kurum,
kuruluş ve şirketleri de saran lüks, israf, hastalığı.
c)
Suriyeliler, dış göçler.
d)
Vergi politikalarından kaynaklanan düzensizlikler, muazzam tutarlardaki kayıt dışılık, vergi
afları.
e)
Sosyal Güvenlik sistemindeki açıklar.
f)
Turizm gelirlerindeki düşüş. Sanayi, tarım, esnaf kesimi ve eğitim düzenindeki
olumsuzluklar.
g)
İthalatın artması, lükse harcanan dövizler,
h)
Kayırmacılığa yönelik teşvikler,
krediler, sosyal yardımlar.
i)
Aşırı faiz yükü.
J)
Gümrük kaçakçılıkları.
k)
Rüşvet, yolsuzluk, kayırmalar ile şaibeli ihale ve özelleştirmeler.
l)
Aşırı savunma giderleri ve terörün azması.
m)
Sağlık harcamalarındaki artma ve yolsuzluklar.
n)
Teknolojik gerilik.
o) Ve
en büyüğü de denetimsizlik.
ö)
Tasarruf, yatırım ve üretimdeki aşırı düşüş.
p) Bankacılık
ve sigorta şirketlerinin yabancıların eline geçmesi. ABD ve AB ülkelerinin
aleyhimize uyguladığı senaryolar. Devamlı düşen kredi notumuz.
r)
Tüketim çılgınlığı ve ithalata etkisi.
s)
Politik tavizler, vergi ve SSK afları, su ve elektrik hırsızlıkları,
yapılamayan tahsilâtlar.
ş)
Ekonomiyi zorlayan yap işlet yatırımları, (Osman Gazi ve Yavuz Sultan Selim
köprüleri, Avrasya Tüneli, 3. Hava Limanı vb.)
t) 55
adedinden 45’i zarar eden hava alanları ( Zafer, Bayburt, Kastamonu, Tokat vb.)
u)
Yabancı sermaye ve sıcak para girişlerindeki büyük azalma.
Bunların
beklide aklıma gelmeyenleri vardır.
Ülkemiz
1970 lerden beridir hatta 1960 lara
ihtilallara, Marshall yardımına kadar ülkemiz bu kötü yönetim ve krizlerle
tanışmaya başladı. Ülkemiz zor günlerden geçiyor. Jeopolitik gelişmeler güney
ve doğu sınırlarımızda gerginlik katsayısını her geçen gün arttırıyor. Kuzey
Irak referandumu ve Suriye’deki gelişmeler savunma harcamalarımızı da arttırdı.
Bütün bu gelişmeler bütçe açığımızı zorluyor. Faiz dışı fazla oranı azalıyor,
bütçe açığımız ise artıyor. Para politikasına oranla daha başarılı olduğumuz
maliye politikasındaki avantajımızı yitirmeye başladık. Bu yüzden ülke olarak
daha düzenli ve disiplinli harcamalar yapmak zorundayız.
Birde hangi ülkelere borcumuz var onu da
gözlemleyelim:
Birleşik
Krallık, 24.2 milyar dolarla en fazla borcumuz olan ülke durumunda. Birleşik
Krallık kapsamına İngiltere, Galler, İskoçya ve Kuzey İrlanda'nın girdiğini
hatırlatalım. En fazla borç aldığımız ikinci ülke 21 milyar dolarla
Almanya, üçüncü ülke ise 19.9 milyar dolarla ABD. dir. Yani yakayı bizim
geleceğimizle oynayan ülkelere kaptırmışız anlayacağımız.
Aslında
en çok borçlu olduğumuz kesimin milliyetini bilmediğimizi söylemek de yanlış
olmaz. Çünkü yaklaşık 40 milyar dolar tahvil borcumuz var. Doğal olarak
tahvillerimizi ellerinde bulunduranların hangi ülke vatandaşı olduğunu bilme
şansına sahip değiliz. Diğer taraftan sektörlere baktığımızda Toplam
210.9 milyar dolar olan borcun 110 milyar doları finansal kuruluşlara, 101
milyar doları da finansal olmayan kuruluşlara aittir. Finansal kuruluşlar
arasında en borçlular tahmin edileceği gibi bankalar. Bankaların 92 milyar
dolar borcu var. Diğer yandan sınai sektörler 41, hizmetler sektörü ise 59
milyar dolar borçlu durumda.
Peki bir soru soralım: Bu özel sektör bu kadar dış
borcu niye aldı, nerede kullandı? Merkez
Bankası verilerine göre, yurtdışından sağlanan 210 milyar dolarlık borcun 100
milyar doları bankalara ait. Bankalar bu borcun 78 milyarını kredi, 22 milyarını
tahvil ihracı yoluyla almışlar. Bankaların yurtdışından niye kredi aldıkları
belli; bu kredi yurtiçinde TL olarak kullanılıyor, kullandırılıyor. Yurtiçinde
mevduat yoluyla para toplamak, yurtdışından döviz kredisi almaya göre daha
pahalı çünkü. Bankacılık dışı finansal kuruluşların borcunun toplamı da
yaklaşık 19 milyar dolar. Yani, yurtdışından sağlanan borcun 119 milyar doları
finansal kuruluşlara ait. Finansal olmayan kuruluşların dış borcu da 91
milyar dolar düzeyinde. Bu tutarın 81 milyarı kredilerden oluşuyor. Yine
özel sektöre ait olan ve "finansal olmayan kuruluşların ticari
kredileri" başlığında gösterilen 31 milyar dolarlık borç, ağırlıklı olarak
ithalat borçlarından oluşuyor. Yani ithalat yapılmış, ancak ödemesi henüz
gerçekleştirilmemiş ve bu borç, söz konusu kalemde yer alıyor.
Uzun
vadeli toplam borç 166 milyar ve bunun 78 milyarını finansal kesim kullanıyor.
Bir kez daha vurgulamakta yarar var, finansal kesim de bu parayı yurtiçinde
ağırlıklı olarak krediye dönüştürüyor. Kalan 88 milyar dolar ise finansal
olmayan kesimlerin uzun vadeli borç stokunu gösteriyor. Dolayısıyla finansal
olmayan kesimin 88 milyar dolarlık borcunun nereye gittiği, bu paranın hangi
sektörlerde kullanıldığı önem taşıyor. Çünkü gerçek anlamda yatırıma giden para,
bu 88 milyar dolar. 88 milyar doların 52 milyarı hizmetler sektöründe
kullanılmış. Hizmetler sektörü kapsamında en çok kredi kullanılan alt sektörler
ise 12.6 milyar dolarla ulaştırma ve depolama faaliyetleri, 7.5 milyar dolarla
mesleki, bilimsel ve teknik faaliyetler, 6.8 milyar dolarla inşaat, 5.8 milyar
dolarla bilgi ve iletişim, 5.3 milyar dolarla da gayrimenkul faaliyetleri.
Aslında inşaat ve gayrimenkul faaliyetlerini bir arada düşünmek ve bu sektörler
için toplam 12 milyar doların üstünde borç oluştuğunu söylemek yanlış olmaz.
İnşaat, yol, köprü derken, işte böylesine bir borç oluşmuş.
Finansal
olmayan kuruluşların 88 milyar dolarlık borcunda ikinci sırayı 35 milyar
dolarla sınai sektörler alıyor. Sınai sektörlerde imalatın payı 23 milyar
dolar. Bu kapsamda da gıda ve içecek 4.3 milyarla ilk sırada; ikinci ve üçüncü
sırayı 3.4 milyarla ana metal sanayi ve 3.1 milyarla ulaşım araçları imalatı
alıyor. Elektrik ve gaz sektörü yatırımları için alınan borçta bakiye 9.9
milyar, madencilik yatırımları için alınan borçtaki bakiye ise 2.2 milyar dolar
düzeyinde.
Dış
borç kendi içinde dörde ayrılmaktadır. Bunlar;
1-Devletlerarası
dış borçlanmalar 2-Piyasadan tahvil ihracı karşılığında alınan borçlarv3-Yabancı
bankalara borçlanma 4- Uluslararası kuruluşlardan alınan borçlar
Peki
Ülkemiz IMF‘ye 23.5 milyar dolar ödedi borcu kapattı. 57 milyar doların
üzerinde özelleştirme yapıldı. Aynı dönemde Türkiye‘nin dış borcu 129 milyar
dolardan 403 milyar dolara çıktı. Ülkemize
özelleştirme dahil 300 milyara yakın dış kaynak geldi. Şu anda Merkez Bankası‘nda
26 milyar dolar civarında net döviz rezervi var. Nereye gitti bu paralar? İşte
can alıcı noktaya geldik konumuza döndük:
Belediyelerimizve tüm kamu kurum ve
kuruluşlarımız, özel sektör bu kara deliklerin büyümesinden sorumlular.
İktidarı, muhalefeti tüm belediyelerimiz
nasıl bir yapılaşma, nasıl bir anlayış
içerisindedir bu anlaşılır gibi değil. Yeşil alan diye projelendirilen
yerlere bakın. Ağaçtan çok sosyal tesis, kafe, lokanta var. Yürüme yolları ve
yapılaşmış alanların tamamına beton dökülmüş durumda. Yürüme yolları toprak ve
abartılı, çiçek peyzajları yok. Kafe ve lokanta desen en fazla bir ya da iki
tane bulursun. O da küçük çaplıdır.
Belediyelerin ellerindeki gelir kaynaklarını
değerlendirirken insaf ölçüsünü kaçırmamaları, halkın ihtiyaçlarını öne
çıkarmaları gerekmekte. Bugünün bir de yarını var. Bunu tüm partilerin
belediyeleri için söylüyorum; birilerine para kazandırmak için har vurup harman
savurduğunuz o paraların bedelini bu ülke ödüyor. Belediyeler eskisi gibi gelir
kaynaklarından yoksun değil ama buna rağmen ihtiyaç dışında harcama yapmaması,
tasarrufa önem vermesi gerekmekte. Aksi hâlde bedeli hepimiz ödüyoruz.
Ülkemizde faizlerin düşmesi için tasarruf
oranının yükseltilmesi, bunun için de öncelikle kamudaki savurganlığın
önlenmesinden başlanılmalıdır. Asıl tasarruf edilmesi gereken alanların tüm
belediyelerin yıllardır gördüğümüz türden “kent
çalışmaları” var. Defalarca kaldırım
yapıp bozmalar, kavşaklar, kötü yapıldığı için yıkılıp yıkılıp yeniden inşa
edilen üst geçitler, bitmeyen refüj çalışmaları, çok abartılı peyzaj
düzenlemeleri ile göz alıcı yol kenarı süslemeleri. … yaz yaz bitmiyor. Biten
bir şey varsa ülkemize giren dövizi ve kaynakları har vurup harman savurmamız.
Kısaca belediye yöneticilerinin son dönem
telaşıyla ve “Bugün varız, yarın yokuz” anlayışıyla, halkın tepkisini
hiçe sayarak birtakım uygulamaların içine girmesi son tahlilde kendilerine de
zarar verir. Bu yüzden belediyelerdeki yenilenme isteğini anlıyorum ama
ben konunun 5-10 belediyeyle sınırlı kalmasının da yeterli olacağı
kanısında değilim. Bu uygulama iktidar olsun muhalefet olsun hepsince
yapılmalıdır. Bir çok belediye gelirinden kat ve kat borçlu durumdadır. BU
borçları bu belediye ve encümenlerine ödettirilmelidir. Neye göre bu kadar
borçlandırdılar belediyeyi? Hesap vermeliler? Buradan İçişleri bakanlığına da
seslenmek istiyorum. Gelir kaynağından aşırı bir şekilde harcama yapan ve borç
batağına saplanan belediyeleri kim olursa olsun hesap sormalıdır.
Ülkemizde belediyelerin en önemli gelir
kalemi, genel bütçe paylarıdır. 5779 sayılı kanun İl Özel İdarelerine ve
Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında uyarınca
genel bütçe vergi gelirleri tahsilâtı toplamının yüzde 1,50’si büyükşehir
dışındaki belediyelere, yüzde 4,50’si büyükşehirlerdeki ilçe belediyelerine ve
yüzde 0,5’i il özel idarelerine ayrılır. 2464 sayılı Kanunda gösterilen vergi,
harç ve katılma payları, 1319 sayılı Kanunda gösterilen emlak vergisi, 5393
sayılı Belediye Kanunun 59, maddesinde sayılan taşınır ve taşınmaz malların
kira, satış ve başka suretle değerlendirilmesinden elde edilecek gelirler,
hizmet karşılığı ücretler, faiz ve ceza gelirleri, bağışlar, her türlü girişim,
iştirak ve faaliyetler karşılığı sağlanacak gelirler, belediyelerin öz
gelirleri arasında yer alır. Görüldüğü gibi genel bütçe vergi gelirlerinden
ayrılan paylar, öz gelirler arasında yer almaz. Gelir kalemlerine göre belediye
gelirlerine bakacak olursak; vergi gelirleri, teşebbüs ve mülkiyet gelirleri,
alınan bağış ve yardımlar, faizler, paylar ve cezalar, sermaye gelirleri,
alacaklardan tahsilâtlardan oluşmaktadır.
İç
borçlanmaya karar verme yetkisi, bir önceki kesinleşmiş bütçe gelirine
bağlanarak; belediye, bağlı kuruluşları ve sermayesinin % 50’den fazlasına
sahip olunan şirketlerin bütçe gelirinin % 10'una kadar olan iç borçlanmaların
meclis kararı, % 10'un üzerindeki borçlanmaların ise meclis kararı yanında
İçişleri Bakanlığı onayı ile yapılması öngörülmektedir. İller Bankası’ndan
yatırım kredisi ve nakit kredi kullanan belediye, ödeme plânını bu bankaya
sunmak zorundadır. İller Bankası, hazırlanan geri ödeme plânını yeterli
görmediği belediyenin kredi isteklerini reddeder. Dış kaynak gerektiren
projelerde Hazine Müsteşarlığı’nın görüşü alınır. Belirtilen usul ve esaslara
aykırı olarak borçlanan belediye yetkilileri hakkında TCK’nın görevi kötüye
kullanmaya ilişkin hükümleri uygulanır.
Peki belediyelerin bunca borçlanmasına
nasıl izin vermiştir?
Mali
yapısı güçlü olsa dahi borçlanma kapasitesinin üzerinde borçlanan bir
belediyenin geri ödemeyi aksatması muhtemeldir. Belediyelerin borçlarını geri
ödememeleri riskini azaltacak yöntemler, kredi derecelendirme kuruluşlarının
belediyeleri derecelendirmeleri, tahvil sigortası uygulaması ve bankalar
tarafından verilecek teminat mektupları olabilir Cari harcamaları karşılamak
için uzun vadeli borçlanma, genellikle yasaklanmış olup her durumda
kaçınılmalıdır.
Şu
seçim günlerinde her tarafta yine yıkmalar, yapmalar başladı. Kimisi robocoplar
yapar, kimisi bahçeleri yeniden tanzim eder, kimi kaldırımları yeniden yapar.
Avrupa’ya da gittim. Almanya’da kaldırımların yada şuranın buranın iki de bir
sökülüp yapıldığını görmedim. O yıkılan yerleri kim yaptıysa, kim hak edişleri
denetleyip, kontrol edip ödeme yaptıysa onlara ödettirmek lazım. İkinin biri
her tarafı söküp yapmakla bir yere varılamaz. Başta belediyelerde ve tüm kamu
kurum ve kuruluşlarında, özel sektörde sıkı bir tasarruf uygulanmalıdır. Kıt
kanaat oluşan gelir ve dış kaynaklarını heba edenlerden hukuki hesap
sorulmalıdır.
Özel
sektörde aynı durumda. Şu yabancılar pazarlarına gidin bir bakın. Alakasız
tüketim yada kalitesiz malzemeler. Dolduruyorlar konteynıra son derece
kalitesiz ve kullanım alanı da yok Çin’den şuradan buradan ithal ediyorlar.
Giden döviz kaynağımız oluyor. Bunlardan da hesap sorulmalıdır. Sıkı bir kamu
maliye disiplini uygulanmalıdır. Hatta geçtide
Saygılarımla
Mustafa
Kemal Bektaş
KAYNAKLAR:
Mahfi
Eğilmez - Türkiye 2018’de ne kadar dış
borç ödeyecek?
Esfender Korkmaz - Dış borç
çıkmazda mı?
Esfender
Korkmaz – Yüksek dış borç Yüksek risk demektir.
Alaattin
AKTAŞ - Özel sektörün dış borcu 300 milyar doları aştı
Alaattin
AKTAŞ - Özel sektör bu kadar dış borcu niye aldı, nerede kullandı?
Hakan
Özyıldız - Devlet özel sektörün dış borcuna kefil olur mu?
Hakan
Özyıldız - Hazine garanti verdikçe bankalar dış borç almış
Mahvi
Eğilmez - Bir IMF gitti üç IMF geldi
https://sayistay.gov.tr/tr/?p=2&CategoryId=88 Sayıştayın görevleri nelerdir?
Fuat Uğur - Yüksek faizin sebebi
belediyelerin savurgan harcamaları
Yalçın Bayer -
Yolsuzluk+savurganlık
Murat AKTUNA - Parklar için savurganlık
http://arsiv.dha.com.tr/belediyelerin-egzotik-savurganligi_522307.html Belediyelerin
'egzotik' savurganlığı
NİYAZİ KOÇ - Asıl Kara Delik: Belediyeler
Mustafa ÖKMEN & Neslihan KOÇ - Türkiye’de
Belediye Gelirleri İçinde Borçlanma ve Borçların Azaltılması İçin Öneriler
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder