8 Mayıs 2018 Salı

ÜLKEMİZDE İÇ VE DIŞ GELİR KAYNAKLARINDA SAVURGANLIK, BELEDİYELERİN DÜZENSİZ HARCAMALARI VE EKONOMİDE Kİ KARA DELİKLER Türkiye döviz kazanmayan, döviz kaybeden bir ülke olduğu için dış borç ödeme kapasitesi düşüktür. Dış borç stokunun millî gelire oranı yüzde 55'tir. Çok yüksek değil. Ancak önemli olan ödeme kapasitesidir. Dış borç da şekilsiz harcamalardan, özel sektörün borçlarından oluşmaktadır. Şekilsiz harcamalarda genelde başta belediyeler olmak üzere tüm kamu kurum ve kuruluşları, özel sektörün düzensiz ve israf kokan lüks tüketim maddelerine yönelmelerinden, düzensiz kaynak harcamalarından oluşmaktadır.

ÜLKEMİZDE İÇ VE DIŞ GELİR KAYNAKLARINDA SAVURGANLIK, BELEDİYELERİN DÜZENSİZ HARCAMALARI VE EKONOMİDE Kİ KARA DELİKLER  


Türkiye döviz kazanmayan, döviz kaybeden bir ülke olduğu için dış borç ödeme kapasitesi düşüktür. Dış borç stokunun millî gelire oranı yüzde 55'tir. Çok yüksek değil. Ancak önemli olan ödeme kapasitesidir. Dış borç da şekilsiz harcamalardan, özel sektörün borçlarından oluşmaktadır. Şekilsiz harcamalarda genelde başta belediyeler olmak üzere tüm kamu kurum ve kuruluşları, özel sektörün düzensiz ve israf kokan lüks tüketim maddelerine yönelmelerinden, düzensiz kaynak harcamalarından oluşmaktadır.

Türkiye, bundan sonra alınacak borçların dışında, mevcut dış borç profiline göre;
- 2017 yılında, 4 milyar 354 milyon doları faiz olmak üzere, toplam 46 milyar 67 milyon dolar dış borç ödedi.
- 2018 yılında 9 milyar 438 milyon doları faiz olmak üzere, toplam 64 milyar 787 milyon dolar dış borç ödeyecek.
- 2019 yılında 9 milyar 395 milyon doları faiz olmak üzere, toplam 51 milyar 36 milyon dolar dış borç ödeyecek.
- 2020 yılında 8 milyar 241 milyon doları faiz olmak üzere, toplam 39 milyar 622 milyon dolar dış borç ödeyecek.
- 2021 yılında 7 milyar 18 milyon doları faiz olmak üzere, toplam 37 milyar 778 milyon dolar dış borç ödeyecek.
- 2022 yılı ve sonrasında 46 milyar 144 milyon doları faiz olmak üzere, toplam 187 milyar 222 milyon dolar dış borç ödeyecek.

Böylece, mevcut borç profiline göre, yeni alacağı borçların dışında, Ülkemiz önümüzdeki dönemde, 84 milyar 591 milyon doları faiz olmak üzere ödeyeceği dış borçların toplamı 426 milyar 512 milyon doları buluyor. Yani ülkemiz şu anda borç sarmalında ve hızla bu borç sarmalından çıkmak zorunda. Aksi takdirde varlık fonuna devredilen tüm milli kuruluş ve yatırımlarımızı birer birer kaybedebiliriz.
Peki ülkenin bu hale gelmesinden sadece bu hükümet mi sorumlu. Hayır ülkemiz bu hale gelinceye kadar geçmiş dönemlerdeki hükümetlerimizden de kaynaklanan sorunlar var. Popilist politikalar ve dengesiz rastgele harcamalar ülkemizi bu hale getirdi. Bu harcamaların kara deliğe dönüşmesinde belediyelerin ve kamu kurum ve kuruluşlarının da büyük sorumluluğu var.
Kısa bir soru sormak isterim: Neden  harcamalarda hesap gören Sayıştay denetiminden uzak tutulmaya çalışılır? Sayıştayın görev alanı nedir? Sayıştay kamudaki genel bütçede ki harcamaların kanun, nizam dahilinde harcamalar usulüne uygun harcanmış mı? harcanmamış mı? denetlemektir. Peki hal böyle iken neden tüm harcamalar sayıştan denetiminden muaf tutulmak isteniyor? Şu Google’ye sadece “Belediyeler hakkında suçlamalar” yazın neler göreceksiniz. İşte bütçede ki bu kara deliklerin mimarlarından biriside belediyelerimiz ve kamu disiplininin bozulması,  düzensiz ve  popilist harcamaların yapılmasıdır..

5393 sayılı belediyeler kanununu açın bakalım Madde 14-  a maddesinde ne diyor:
a. İmar, su ve kanalizasyon, ulaşım gibi kentsel alt yapı; coğrafî ve kent bilgi sistemleri; çevre ve çevre sağlığı, temizlik ve katı atık; zabıta, itfaiye, acil yardım, kurtarma ve ambulans; şehir içi trafik; defin ve mezarlıklar; ağaçlandırma, park ve yeşil alanlar; konut; kültür ve sanat, turizm ve tanıtım, gençlik ve spor orta ve yüksek öğrenim öğrenci yurtları (Bu Kanunun 75 inci maddesinin son fıkrası, belediyeler, il özel idareleri, bağlı kuruluşları ve bunların üyesi oldukları birlikler ile ortağı oldukları Sayıştay denetimine tabi şirketler tarafından, orta ve yüksek öğrenim öğrenci yurtları ile Devlete ait her derecedeki okul binalarının yapım, bakım ve onarımı ile tefrişinde uygulanmaz.); sosyal hizmet ve yardım, nikâh, meslek ve beceri kazandırma; ekonomi ve ticaretin geliştirilmesi hizmetlerini yapar veya yaptırır.
Okudunuz Sayıştay denetiminde diyor kanun neden Sayıştay denetimi vermek istenmiyor? 
Yine b maddesinde de Hizmetlerin yerine getirilmesinde öncelik sırası, belediyenin malî durumu ve hizmetin ivediliği dikkate alınarak belirlenir. emretmektedir. Kanun işte bu kalkıp da borçlanın demiyor kanun?

Bu borç yükü nasıl oluştu ona bakalım:
a) Kurum ve kuruluşlarda, şirketlerde kötü yönetim düzeni.
b) Kurum, kuruluş ve şirketleri de saran lüks, israf, hastalığı.
c) Suriyeliler, dış göçler.
d) Vergi politikalarından kaynaklanan düzensizlikler,  muazzam tutarlardaki kayıt dışılık, vergi afları.
e) Sosyal Güvenlik sistemindeki açıklar.
f) Turizm gelirlerindeki düşüş. Sanayi, tarım, esnaf kesimi ve eğitim düzenindeki olumsuzluklar.
g) İthalatın artması, lükse harcanan dövizler,
h) Kayırmacılığa  yönelik teşvikler, krediler, sosyal yardımlar.
i) Aşırı faiz yükü.
J) Gümrük kaçakçılıkları.
k) Rüşvet, yolsuzluk, kayırmalar ile şaibeli ihale ve özelleştirmeler.
l) Aşırı savunma giderleri ve terörün azması.
m) Sağlık harcamalarındaki artma ve yolsuzluklar.
n) Teknolojik gerilik.
o) Ve en büyüğü de denetimsizlik.
ö) Tasarruf, yatırım ve üretimdeki aşırı düşüş.
p) Bankacılık ve sigorta şirketlerinin yabancıların eline geçmesi. ABD ve AB ülkelerinin aleyhimize uyguladığı senaryolar. Devamlı düşen kredi notumuz.
r) Tüketim çılgınlığı ve ithalata etkisi.
s) Politik tavizler, vergi ve SSK afları, su ve elektrik hırsızlıkları, yapılamayan tahsilâtlar.
ş) Ekonomiyi zorlayan yap işlet yatırımları, (Osman Gazi ve Yavuz Sultan Selim köprüleri, Avrasya Tüneli, 3. Hava Limanı vb.)
t) 55 adedinden 45’i zarar eden hava alanları ( Zafer, Bayburt, Kastamonu, Tokat vb.)
u) Yabancı sermaye ve sıcak para girişlerindeki büyük azalma.
Bunların beklide aklıma gelmeyenleri vardır.

Ülkemiz 1970 lerden beridir hatta  1960 lara ihtilallara, Marshall yardımına kadar ülkemiz bu kötü yönetim ve krizlerle tanışmaya başladı. Ülkemiz zor günlerden geçiyor. Jeopolitik gelişmeler güney ve doğu sınırlarımızda gerginlik katsayısını her geçen gün arttırıyor. Kuzey Irak referandumu ve Suriye’deki gelişmeler savunma harcamalarımızı da arttırdı. Bütün bu gelişmeler bütçe açığımızı zorluyor. Faiz dışı fazla oranı azalıyor, bütçe açığımız ise artıyor. Para politikasına oranla daha başarılı olduğumuz maliye politikasındaki avantajımızı yitirmeye başladık. Bu yüzden ülke olarak daha düzenli ve disiplinli harcamalar yapmak zorundayız.

Birde hangi ülkelere borcumuz var onu da gözlemleyelim:
Birleşik Krallık, 24.2 milyar dolarla en fazla borcumuz olan ülke durumunda.  Birleşik Krallık kapsamına İngiltere, Galler, İskoçya ve Kuzey İrlanda'nın girdiğini hatırlatalım. En fazla borç aldığımız ikinci ülke 21 milyar dolarla Almanya, üçüncü ülke ise 19.9 milyar dolarla ABD. dir. Yani yakayı bizim geleceğimizle oynayan ülkelere kaptırmışız anlayacağımız.

Aslında en çok borçlu olduğumuz kesimin milliyetini bilmediğimizi söylemek de yanlış olmaz. Çünkü yaklaşık 40 milyar dolar tahvil borcumuz var. Doğal olarak tahvillerimizi ellerinde bulunduranların hangi ülke vatandaşı olduğunu bilme şansına sahip değiliz.  Diğer taraftan sektörlere baktığımızda Toplam 210.9 milyar dolar olan borcun 110 milyar doları finansal kuruluşlara, 101 milyar doları da finansal olmayan kuruluşlara aittir. Finansal kuruluşlar arasında en borçlular tahmin edileceği gibi bankalar. Bankaların 92 milyar dolar borcu var. Diğer yandan sınai sektörler 41, hizmetler sektörü ise 59 milyar dolar borçlu durumda. 

Peki bir soru soralım: Bu özel sektör bu kadar dış borcu niye aldı, nerede kullandı? Merkez Bankası verilerine göre, yurtdışından sağlanan 210 milyar dolarlık borcun 100 milyar doları bankalara ait. Bankalar bu borcun 78 milyarını kredi, 22 milyarını tahvil ihracı yoluyla almışlar. Bankaların yurtdışından niye kredi aldıkları belli; bu kredi yurtiçinde TL olarak kullanılıyor, kullandırılıyor. Yurtiçinde mevduat yoluyla para toplamak, yurtdışından döviz kredisi almaya göre daha pahalı çünkü. Bankacılık dışı finansal kuruluşların borcunun toplamı da yaklaşık 19 milyar dolar. Yani, yurtdışından sağlanan borcun 119 milyar doları finansal kuruluşlara ait.  Finansal olmayan kuruluşların dış borcu da 91 milyar dolar düzeyinde. Bu tutarın 81 milyarı kredilerden oluşuyor.  Yine özel sektöre ait olan ve "finansal olmayan kuruluşların ticari kredileri" başlığında gösterilen 31 milyar dolarlık borç, ağırlıklı olarak ithalat borçlarından oluşuyor. Yani ithalat yapılmış, ancak ödemesi henüz gerçekleştirilmemiş ve bu borç, söz konusu kalemde yer alıyor. 
Uzun vadeli toplam borç 166 milyar ve bunun 78 milyarını finansal kesim kullanıyor. Bir kez daha vurgulamakta yarar var, finansal kesim de bu parayı yurtiçinde ağırlıklı olarak krediye dönüştürüyor. Kalan 88 milyar dolar ise finansal olmayan kesimlerin uzun vadeli borç stokunu gösteriyor. Dolayısıyla finansal olmayan kesimin 88 milyar dolarlık borcunun nereye gittiği, bu paranın hangi sektörlerde kullanıldığı önem taşıyor. Çünkü gerçek anlamda yatırıma giden para, bu 88 milyar dolar.  88 milyar doların 52 milyarı hizmetler sektöründe kullanılmış. Hizmetler sektörü kapsamında en çok kredi kullanılan alt sektörler ise 12.6 milyar dolarla ulaştırma ve depolama faaliyetleri, 7.5 milyar dolarla mesleki, bilimsel ve teknik faaliyetler, 6.8 milyar dolarla inşaat, 5.8 milyar dolarla bilgi ve iletişim, 5.3 milyar dolarla da gayrimenkul faaliyetleri. Aslında inşaat ve gayrimenkul faaliyetlerini bir arada düşünmek ve bu sektörler için toplam 12 milyar doların üstünde borç oluştuğunu söylemek yanlış olmaz. İnşaat, yol, köprü derken, işte böylesine bir borç oluşmuş. 
Finansal olmayan kuruluşların 88 milyar dolarlık borcunda ikinci sırayı 35 milyar dolarla sınai sektörler alıyor. Sınai sektörlerde imalatın payı 23 milyar dolar. Bu kapsamda da gıda ve içecek 4.3 milyarla ilk sırada; ikinci ve üçüncü sırayı 3.4 milyarla ana metal sanayi ve 3.1 milyarla ulaşım araçları imalatı alıyor.  Elektrik ve gaz sektörü yatırımları için alınan borçta bakiye 9.9 milyar, madencilik yatırımları için alınan borçtaki bakiye ise 2.2 milyar dolar düzeyinde. 

Dış borç kendi içinde dörde ayrılmaktadır. Bunlar;
1-Devletlerarası dış borçlanmalar 2-Piyasadan tahvil ihracı karşılığında alınan borçlarv3-Yabancı bankalara borçlanma 4- Uluslararası kuruluşlardan alınan borçlar
Örneğin; IMF ve Avrupa Merkez Bankası‘na yapılan borçlar, dış borçlanmadır.

Peki Ülkemiz IMF‘ye 23.5 milyar dolar ödedi borcu kapattı. 57 milyar doların üzerinde özelleştirme yapıldı. Aynı dönemde Türkiye‘nin dış borcu 129 milyar dolardan 403 milyar dolara çıktı. Ülkemize  özelleştirme dahil 300 milyara yakın dış kaynak geldi. Şu anda Merkez Bankası‘nda 26 milyar dolar civarında net döviz rezervi var. Nereye gitti bu paralar? İşte can alıcı noktaya geldik konumuza döndük:
Belediyelerimizve tüm kamu kurum ve kuruluşlarımız, özel sektör bu kara deliklerin büyümesinden sorumlular. İktidarı,  muhalefeti tüm belediyelerimiz nasıl bir yapılaşma, nasıl bir anlayış  içerisindedir bu anlaşılır gibi değil. Yeşil alan diye projelendirilen yerlere bakın. Ağaçtan çok sosyal tesis, kafe, lokanta var. Yürüme yolları ve yapılaşmış alanların tamamına beton dökülmüş durumda. Yürüme yolları toprak ve abartılı, çiçek peyzajları yok. Kafe ve lokanta desen en fazla bir ya da iki tane bulursun. O da küçük çaplıdır.
Belediyelerin ellerindeki gelir kaynaklarını değerlendirirken insaf ölçüsünü kaçırmamaları, halkın ihtiyaçlarını öne çıkarmaları gerekmekte. Bugünün bir de yarını var. Bunu tüm partilerin belediyeleri için söylüyorum; birilerine para kazandırmak için har vurup harman savurduğunuz o paraların bedelini bu ülke ödüyor. Belediyeler eskisi gibi gelir kaynaklarından yoksun değil ama buna rağmen ihtiyaç dışında harcama yapmaması, tasarrufa önem vermesi gerekmekte. Aksi hâlde bedeli hepimiz ödüyoruz.
Ülkemizde faizlerin düşmesi için tasarruf oranının yükseltilmesi, bunun için de öncelikle kamudaki savurganlığın önlenmesinden başlanılmalıdır. Asıl tasarruf edilmesi gereken alanların tüm belediyelerin yıllardır gördüğümüz türden “kent çalışmaları” var.  Defalarca kaldırım yapıp bozmalar, kavşaklar, kötü yapıldığı için yıkılıp yıkılıp yeniden inşa edilen üst geçitler, bitmeyen refüj çalışmaları, çok abartılı peyzaj düzenlemeleri ile göz alıcı yol kenarı süslemeleri. … yaz yaz bitmiyor. Biten bir şey varsa ülkemize giren dövizi ve kaynakları har vurup harman savurmamız.
Kısaca belediye yöneticilerinin son dönem telaşıyla ve “Bugün varız, yarın yokuz” anlayışıyla, halkın tepkisini hiçe sayarak birtakım uygulamaların içine girmesi son tahlilde kendilerine de zarar verir. Bu yüzden belediyelerdeki yenilenme isteğini anlıyorum ama ben konunun 5-10 belediyeyle sınırlı kalmasının da yeterli olacağı kanısında değilim. Bu uygulama iktidar olsun muhalefet olsun hepsince yapılmalıdır. Bir çok belediye gelirinden kat ve kat borçlu durumdadır. BU borçları bu belediye ve encümenlerine ödettirilmelidir. Neye göre bu kadar borçlandırdılar belediyeyi? Hesap vermeliler? Buradan İçişleri bakanlığına da seslenmek istiyorum. Gelir kaynağından aşırı bir şekilde harcama yapan ve borç batağına saplanan belediyeleri kim olursa olsun hesap sormalıdır.
Ülkemizde belediyelerin en önemli gelir kalemi, genel bütçe paylarıdır. 5779 sayılı kanun İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında uyarınca genel bütçe vergi gelirleri tahsilâtı toplamının yüzde 1,50’si büyükşehir dışındaki belediyelere, yüzde 4,50’si büyükşehirlerdeki ilçe belediyelerine ve yüzde 0,5’i il özel idarelerine ayrılır. 2464 sayılı Kanunda gösterilen vergi, harç ve katılma payları, 1319 sayılı Kanunda gösterilen emlak vergisi, 5393 sayılı Belediye Kanunun 59, maddesinde sayılan taşınır ve taşınmaz malların kira, satış ve başka suretle değerlendirilmesinden elde edilecek gelirler, hizmet karşılığı ücretler, faiz ve ceza gelirleri, bağışlar, her türlü girişim, iştirak ve faaliyetler karşılığı sağlanacak gelirler, belediyelerin öz gelirleri arasında yer alır. Görüldüğü gibi genel bütçe vergi gelirlerinden ayrılan paylar, öz gelirler arasında yer almaz. Gelir kalemlerine göre belediye gelirlerine bakacak olursak; vergi gelirleri, teşebbüs ve mülkiyet gelirleri, alınan bağış ve yardımlar, faizler, paylar ve cezalar, sermaye gelirleri, alacaklardan tahsilâtlardan oluşmaktadır.
İç borçlanmaya karar verme yetkisi, bir önceki kesinleşmiş bütçe gelirine bağlanarak; belediye, bağlı kuruluşları ve sermayesinin % 50’den fazlasına sahip olunan şirketlerin bütçe gelirinin % 10'una kadar olan iç borçlanmaların meclis kararı, % 10'un üzerindeki borçlanmaların ise meclis kararı yanında İçişleri Bakanlığı onayı ile yapılması öngörülmektedir. İller Bankası’ndan yatırım kredisi ve nakit kredi kullanan belediye, ödeme plânını bu bankaya sunmak zorundadır. İller Bankası, hazırlanan geri ödeme plânını yeterli görmediği belediyenin kredi isteklerini reddeder. Dış kaynak gerektiren projelerde Hazine Müsteşarlığı’nın görüşü alınır. Belirtilen usul ve esaslara aykırı olarak borçlanan belediye yetkilileri hakkında TCK’nın görevi kötüye kullanmaya ilişkin hükümleri uygulanır.

Peki belediyelerin bunca borçlanmasına nasıl izin vermiştir?
Mali yapısı güçlü olsa dahi borçlanma kapasitesinin üzerinde borçlanan bir belediyenin geri ödemeyi aksatması muhtemeldir. Belediyelerin borçlarını geri ödememeleri riskini azaltacak yöntemler, kredi derecelendirme kuruluşlarının belediyeleri derecelendirmeleri, tahvil sigortası uygulaması ve bankalar tarafından verilecek teminat mektupları olabilir Cari harcamaları karşılamak için uzun vadeli borçlanma, genellikle yasaklanmış olup her durumda kaçınılmalıdır.
Şu seçim günlerinde her tarafta yine yıkmalar, yapmalar başladı. Kimisi robocoplar yapar, kimisi bahçeleri yeniden tanzim eder, kimi kaldırımları yeniden yapar. Avrupa’ya da gittim. Almanya’da kaldırımların yada şuranın buranın iki de bir sökülüp yapıldığını görmedim. O yıkılan yerleri kim yaptıysa, kim hak edişleri denetleyip, kontrol edip ödeme yaptıysa onlara ödettirmek lazım. İkinin biri her tarafı söküp yapmakla bir yere varılamaz. Başta belediyelerde ve tüm kamu kurum ve kuruluşlarında, özel sektörde sıkı bir tasarruf uygulanmalıdır. Kıt kanaat oluşan gelir ve dış kaynaklarını heba edenlerden hukuki hesap sorulmalıdır.
Özel sektörde aynı durumda. Şu yabancılar pazarlarına gidin bir bakın. Alakasız tüketim yada kalitesiz malzemeler. Dolduruyorlar konteynıra son derece kalitesiz ve kullanım alanı da yok Çin’den şuradan buradan ithal ediyorlar. Giden döviz kaynağımız oluyor. Bunlardan da hesap sorulmalıdır. Sıkı bir kamu maliye disiplini uygulanmalıdır. Hatta geçtide
Saygılarımla


Mustafa Kemal Bektaş

KAYNAKLAR:
Mahfi Eğilmez -  Türkiye 2018’de ne kadar dış borç ödeyecek?
Esfender Korkmaz - Dış borç çıkmazda mı?
Esfender Korkmaz – Yüksek dış borç Yüksek risk demektir.
Alaattin AKTAŞ - Özel sektörün dış borcu 300 milyar doları aştı
Alaattin AKTAŞ - Özel sektör bu kadar dış borcu niye aldı, nerede kullandı?
Hakan Özyıldız - Devlet özel sektörün dış borcuna kefil olur mu?
Hakan Özyıldız - Hazine garanti verdikçe bankalar dış borç almış
Mahvi Eğilmez - Bir IMF gitti üç IMF geldi
https://sayistay.gov.tr/tr/?p=2&CategoryId=88  Sayıştayın görevleri nelerdir?
Fuat Uğur - Yüksek faizin sebebi belediyelerin savurgan harcamaları
Yalçın Bayer - Yolsuzluk+savurganlık
Murat AKTUNA - Parklar için savurganlık
NİYAZİ KOÇ - Asıl Kara Delik: Belediyeler
Mustafa ÖKMEN & Neslihan KOÇ - Türkiye’de Belediye Gelirleri İçinde Borçlanma ve Borçların Azaltılması İçin Öneriler


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder